Çölde Gözünüze Uçan Bir Kuş İlişirse Biliniz Ki Su, Kuşun Uçtuğu Taraftadır. AN: M. | AE uZ e Ti BZ Bu pis su doktorun baygın- | lığını bir. derece izale etmişti. Cebinden bir ufacık teneke kutu çıkardı. İçinde Üç tane hap vardı. birini bana verdi, birini kendisi yuttu, üçüncü- sünü de kemali itina ile sak- ladı. — Nedir? diye sordum. — Bir nevi mukavvil ce- vabını verdi. Filhakika bu hap kısa bir müddet sonra kalbime biraz kuvvet verdi. Doktoru kayanın dibinde bırakarak — yavaş yavaş dağın mürtefi bir noktasına çıktım, dürbünümle ufku araştırdım. Arkamda mahut kum çölü vardı, önümde, sağımda, solum- da ise ne bir köy, ne de bir yeşillik — görünüyordu. — Yeis veren bir muhit içinde idik. Kayanın dibine — dönerek doktora vaziyeti anlattım: — Ne yapacağız şimdi? dedi ve bu suale yine kendisi cevap verdi: — Bana kalırsa yine ileriye gitmeliyiz! Ben bu fikirde ğildim. Fakat — düşüncemi — söyliye- ceğim sırada — gözüme bir karga - ilişti. Çöl istikametin- den geliyor, takip ettiğimiz is- tikamete mail bir hat üzerinde utüybeder — Su, kuşun - gittiği ta- raftadır, dedim. Doktor inan- madı: — Siz şarklılar ne hayal- perest insanlarsınız, dedi, ve yine ileri gitmekte ısrar etti. Kat'i bir karar vermek 1lâ- zıradı : — O halde Allaha ısmar- ladık, ben geri dönüyorum. Daoktor benim kararımda kat'i olduğumu görünce bu dağ başında yalnız kalmaktan çekinmiş olacak ki bana ilti- baka mecbur oldu: — Peki senin dediğini ya- palım! Atların yanına yaklaştım. Bi- raz evvel içtiğim yarım fincan pis su ter halinde cildimden sızmış, bileklerimin Üzerinde birer katre su toplanmıştı. Hayvanlar bu su katrelerini görünce biri sağ koluma öbü- rü de sol koluma yapıştı. E- lerinden doktorun yardımı ile kurtuldum. İkimiz de mecalsiz- dik. Güç hal ile hayvanlara atladık. Fakat hayvanların üze- KÂZIM Bi SON P Yolumuz bazan böyle sarp kayalıklara sapar, bizi korkuturdu. Çünkü buraları oeşkiyaların yataklarını gizliyordu. rinde durabilecek kuvvetimiz de yoktu. Beş on dakikalık bir yürüyüşten sonra yere İn- miye mecbur kaldık. İkimiz de yanyana sırtüs- tü uzandık, beş on dakika dinlendik. Sonra dotora ses- lendim : — Azizim durmıya gelmez, dakika geçtikçe kuvvetimizden bir mıktarını daha kaybediyo- ruz. Büsbütün mecalsiz kalma- dan evvel son bir hamle daha yapmak İâzım! — Doğru, fakat bende kı- mıldanacak kadar bile kuvvet kalmadı. Size Allah selâmet versin | Doktorun hali hakikaten bitkindi. Ayağa kalkarak bir kâğıdın üzerine Almanca: — Doktor (Rör) buradadır, cümlesini yazıp bir dikene iliştirdim. Sonra atının yuları- nı da arkadaşımın — bileğine bağlıyarak - ayrıldım. Çan Sesi Geldi Takibini — tasarladığım - yol buradan itibaran hafif bir me- yil ile yükseliyordu. Bu yol üzerinde yirmi dakika kadar yürümemiştim ki kulağıma bir çan sesi gelmez mi? Bu seşi atım da - işitmiş olacak ki kulaklarını dikti ve hemen — sesin geldiği tarafa doğru koşmiya başladı. Ben bir kafile ile karşılaşacağımı zannediyordum. Halbuki kar- şıma şöyle bir manzara çıktı: Büyük bir koç, boynunda çıngırak ile çalılar arasında yi- yecek arıyor ve yanı başında da bir adam duruyordu. Beni gö- rünce alık alık yüzüme bakmıya İNGİLİZLERİN YAKIN ŞARKTA CASUS TEŞKİLÂTI - Yazan: Makenzie - temerküz ettiriliyordu. İngiliz kıtaatının harp hududu üze- rindeki tokrak — istasiyonunu İşgal etmelerine müsaade edil- medi. Selânikteki vaziyet fe- nalaşmıya başlıyor, Yunanlıla- rın itilâf devletleri kıtaatına taarruz etmeleri ihtimali bile No. 67 dilden dile dolaşıyordu. İngiliz sefiri Atinaya Alman zabita- nının gelip gelmemekte oldu- ğunu kat'i surette öğrenmek lâzımdeldiğini V ye söylemişti. Bu —münasebetle — şurasını batırlatmak isterim ki, Alman zabitlerinin Sofyaya gelişi üze- başladı. İhtimal birçok zaman- danberi medeni bir yüz gör- memiş ve Kristof Kolomp ile karşılaşan vahşiler gibi manasız bir korkuya tutul- muştu, — yanına — yaklaşarak sordum: Bir Torba (Baş tarah Tinci sayfaa ) * — Bu adam bacanağımdır amma tehlikelidir. Benim ba- şımi yakmasından da korku- yorum. Bizim evde birçok mü- gevherat ve eşyası var. Bun- ları nakletmek iİstiyor. Hayri Efendinin Plânı Bunun üzerine mahiyetin- den şüphelendiği bu eşyayı ele geçirmek için Hayri Efendi bir plân kurmuş ve Mehmedi &- dim, adım takip etmiye baş- lamıştır. Nihayet geçen pazar- toesi günü bu adamın elinde bir torba olduğu halde Ahmet ustanın evinden - çıkarak ' bir arabacı dükkfünma — girdiğini görünce hemen dükkânın etra- fımı sardırmıştır. Fakat jandar- ma bu tertibatı alırken diğer bir adam tarafından tarassut edildiğinin farkında değilmiş. Bu sırada dükkâna başka bir yabancının da girdiğini gö- rünce acele etmiye lüzum gör- müş. Dükkândan içeri girmis, her iki adam tevkif olunmuş ve masa Üüzerinde duran tor- ba da müsadere — edilmiştir. Bu torbanın içinde birçok mü- cevher ve ziynet eşyası bulunu- yordu. Mehmet, bu torbayı, sonradan gelen ve — isminin Emin olduğunu söyliyen ada- ma vermiş ve Bakırköye gö- türmesini söylemiş. Elo Geçen Eşya İ | TaRE OSTA — Süt var mı? — Sütü ne ypacaksın? Hem yoğurt var, hem de su deme- | sin mi? Bunu söylemesi ile sözünü file kalbetmesi bir — oldu. Adamcağızın yanında iki tane küçük tuhum vardı. Birisinden bir küseye yoğurt döktü, e- birinden de üzerine su döktü. Dudaklarımı kâseye yanaştır- dığım dakikada damarlarıma hayatın tekrar avdet ettiğini hissettim. Ben ayranı İçerken | atım da başımı kâseye daldır- mıştı. Hiç ilişmedim. Kâseyi kardeşçe paylaştık. Çoban bu;manraraye bakıp gülüyordu. — Aman bir kâse daha, | dedim. Bu sefer atı çobana tuttu- rarak kanıncıya kadar içtik- | ten sonra artanını da hayvana verdim. Şimdi aklım başıma gelmişti, çobana: — Benim bir — arkadaşım ver, dedim, şaradla kaldı, Ölüm halindedir, rica ederim ken disine bir kâse ayran yetiştir. (Mabadı yarın Resminizi * Size Tabiatin Resminizi —bire Bnderirsenie — sire tablatinizi söyliyebili Fakat bunun işla gönderilecek- resimler iyi ve'tehit porzda çıkmış olması İlâzımdir. Taki #ltehasımımız — mülalenanda halaya düşmeeda, * Tablatlerini —anlamak Üzere — bize gesim gönderen karilerimiz hakkında aötekemmameze — mütalcisini — aşağıki satırlarda ılııyıhu;nlılıı Agop Ef. Şakacı ve ol gundur. Eğlen- ceyi ve sohpe- ti sever. Medih- ten — hoşlanır, tahakküme mü- temayildir. İz- zeti nefsini faz- la korumak is- ter, ataklık gösterir. * (Fotografının dercini arzu etmiyor) A. B. Efendi: Alaycı ve gürültücüdür. Arkadaşlarını yekdiğerine katmaktan ve mu- ziplikten hazeder. Kızmaması için her türlü şakalara muka- tahammül vemet etmek ister. ve * “İki kardeşlerden küçük,, (Fotoğrafının dercini arsu etmiyor) Kurnazdır, işlerini dikkat ve tedbirlerle neticelendirir. Mon- faat temin etmiyecek şeylere karşı yüz vermez. Başkalarına az itimat eder. — Müceler_Yakala"ndf ların üzerlerini aradığı zaman | Mehmette — karısile — beraber Bulgaristana dönmek için Vize edilmiş bir Bulgar pasaportu bulunmuş, torbanın içinden de (80) parça mücevherat ele geçmiştir. Bunların içinde bir çift —pırlanta küpe, büyük zümrüt ve pırlanta iğneler, (7) altın ve (7) gümüş bilerik, büyük, küçük gümlüş çay ka- şıkları, altın zincirler, madal- yonlar, ( 16 ) çift altın. küpe ve daha birçok kıymetli eşya vardır. Rami jandarması Eminle Meh- medi zabıtaya teslim etmiştir. ve öğrenilmiştir. ki Mehmet Bakırköyden — trene binerek Muratlıya inecek, Tekirdağı yolu ile Bandırmaya, oradan da Eskişehre geçecek, karısını alıp Bulgaristana dönecekti. Bu Mallar Kimindir? Vak'amın başı çok şayanı dikattir. Birgün, Eskişehir jandar- ması, Galatada, Topçular cad- desinde (188 ) ve (190) numaralı oteli kira ile tutan Yenipazarlı Mehmet Ef.ye bir telgraf gönderiyor ve soruyor: Burada, Mustafa adlı bir çoba- nın Üzerinde pırlanta, altın ve gümüş zinet eşyası bulundu. Kendisi, bunların size ait oldu- ğunu söylüy r. Doğru mudur? Mehmet Efendi, derhal cevap vermiş: — Evet, benimdir. Buraya Rami jandarması bu adam- | gönderinir. rine Rusya Bulgaristana ülti- matom — vermişti. Binaenaleyh belki Almanlar veyahut Alman muhibbi Yunanlılar itilâf dev- letlerinin Yunanistana da bir ültimatom ve rmesi için böyle bir şayia çıkarıyorlardı. Belki de hakikaten Atinaya Alman zabitanı geliyordu. 24 Teşrink- evvelde Selânik limanı hari- cinde bir tahtelbahir bir İngi- liz nakliye gemisini batırmış ve bunun üzerine kral taraf: tarı gazeteler itilâf devletleri- nin vadettikleri 150000 kişinin mütebakisini karaya rkıını hiçbir. vakit mut Z olıı': yacaklarını ilân etmişti. Vaziyet son derece gergindi. Venizelistler de kralın harbe girmiye karar verdiğini söylü yorlar ve geldikleri rivayet edilen Alman rzabitlerinin ade- di gittikçe büyüyordu. Dışardan malümat almak imkânsızlığı karşısında, bizce yapılacak yagâne şey elimiz- deki azbuçuk vesaiti toplayıp m gündü alman seferetini, ssa şimendifer İstasiyonunu ve De Grancey ile Falkenhausenin oturdukları evi tarassut etmek- ten ibaretti. Hakikaten bu bah- sedilen Almap zabitleri Atna- Ve eşya gönderilmiş. Mus- tafa da tutulmuş, hâlâ hapisa- nede yatıyor. Fakat son hâ- dise münasebetile anlaşılmış ki bu eşya, hakikatte Mehmet Efendiye ait değildir. Hırsızlık eşyasıdır.. Macera da şöyle olmuştur: Asıl Macera Bugün Beş buçuk - seneye mahküm meşhur sabıkalılardan Kürt Cemil, otelci Mehmet Efendinin evine beş bavul dolusu mücevherat ve kıymetli eşya getirerek saklatmış. Ara- dan bir müddet geçmiş. Bir gün otelci Mehmet Efendinin garsonu Mustafayı çağırmış ve bavulları getirmesini söy! Mustafa iki bavul getirmiş. Sonra * bir tanesini de kendi açmış. içindeki mücevherleri cebine yerleştirmiş, bir çoban elbisesi bulmuş, Eskişehre kaç- mış. Orada, yanına - girdiği çiftçinin şüphesile yakalanmış, üzerinde çıkan mücevherlerin Mehmet Efendiye ait olduğunu söylemiş. Otelci Mehmet ise, ©o zaman, bu oşyanın hırsiz Kürt Cemil tarafından oteline birakıldığını söyliyerek yaka- Bize Gönderiniz, * * izi Söyliyelim... B. Tahsin bey: Samimi ve sevdikleri hak- kında vefakâr- dır. — Çabuk asabileşir — ve sÖzünü esirge” mez. * Rikkati kolaylıkla tah- rik — edilebilir. İntizamı sever. * İki kardeşlerden büyük: (Fotoğrafının dereini arzu etmiyor.) Fiil ve hareketlerini tesadüf- lere tabi tutar, teşvike ve başkalarının iradelerine kapılır. Kayde kuyuda riayet “etmel istemez, derbederliği tercih eder Muammer T Raşit — bey: Hassas ve mes- leğinde bece- riklidir. Ken> disini — tehlike ve zarara sev“ kedecek işlerle meşgul olmak istemez. Şöh- ret ve medib- ten — hazeder. Kadın ve his mevrularını iamal etmez. GLORYA Fennen Havalandırılan Yegâne salondur. Bu hafta 2 filim birden Aşk Hırsızı DON JOSE MOJİCA tarafından ve FOX ROVÜSÜ (Happy Days) aa kişehire göndermiştir. Bu defa Bulgaristandan dön” müş, Geri kalan eşyayı yötür mek ve zabıtanın kendisii bulmasına meydan vermemek için Ramide oturan bacanağ! Ahmet ustaya misafir gitmiş ) kumandanı Hay” vazifeşinaslığı hır” a kaçınlmasına Eşya Ta a mücevberlerin bir kısi! Ramide arabacı Ahmet ustâ” nin oğlu Aziz tarafından Bi garistana kaçı! usta, bunu bizz. Eşya Kimindir? Zan ve tahmin edildiğit? göre kıymetleri on bin lira)” bulan bu — mücevherler — bif müddet — evvel — Beyoğl lunda dükkânları soyulan kuyll"”: Leon ve Tünel civarında ©Ü cevherat mağazası sahibi 0 ün! sını kurtarmış. Fakat Cemil ile| rakaş Efendilere aittir. Ç Mustafanin açmadığı diğer iki bavul kendisine kılmış.g Bu vak'adan sonra ortalık bir parça sükün bulunca bu eşyaları kısmen burada — br- rakmış, bir kısmını berabe- rine ş, alelâcele Bulgaris- tana iş ve karısın da Em- da iseler, bu üç yı hemehal bunların izine tesadüf edilecekti. Üç gün üç gece her dokuz saatte bir nöbet değiştirmek suretile bu yerlerde adamları- mızi beklettik.. Bu oldukça zor bir işti ve ayni zamanda da malümat edinmek — için çok kaba ve iptidaf bir usul- dü. Fakat dolaşan mübalâAğalı rivayetlerin aslı olup olmadığı- nı tespit etmek için de yegâne usuldü. Nitekim Üç gün Üç gece mütemadi —tarassut ve takipten sonra Atinada Alman zabiti olmadığını kat'1 olarak bu dükkânlar soyulduktan $0f” ra hırsızlığı yapanlar ele geç » mişti.Mahküm olmasına rağm”” firar halinde bulunan Kürt C€ mil İzmirde tutulmuştur. Râfi de yakalanan Mehmedin ©* | otelci Mehmet Efendi olduğ!”” tasrihe ise elbette lüzum yof ———T , ifade edebilmek bizim .'l»n bir muvaffakiyetti. Zahmetimi ze mukabil mükâfılımıll:nk Körgedik değil mıimdk:i“ telicensin bu işinde! i derece memnun — ve DGM,: olan V, şoför Mll*ı"an' maaşını vermek şartile "i kine'nin otomobilini bize #L ten vermek teklifini kabul memize müsaade etti. “ Üç gece uykusuz hş:ck' bir parça zayıflıyan z atomobili alabileceğimizi “Ülgu duymaz o kadar memnun ve o kadar kabardı ki ” ise patıyacaktı. (hrkami ver)