Kervancıdan sordum: — Burasının adı nedir? — Cahi Meci derler buraya. | Bu (Cahi Meci) denilen yer yekdiğerine bitişik iki kuyu ile içi gübre dolu bir ahırdan ibaretti. Hayvan bir türlü bu ahıra girmek istemedi, zorla sokarak bir köşeye bağladıktan sonra dı- gşarı çıklım. Kuyunun - başına şöyle bir uzandım. Susamıştım. Fakat kuyunun pis, müteaffin bir suyu vardı. İçilecek gibi değildi. Bu sırada Fon (Hentik) ile M. Rör yanıma geldiler. Kim- bilir nereden ham bir karpuz tedarik etmişler. İkiye bölerek taksim ettikten sonra suyunu emmiye çalışıyorlardı. Fakat bu onları tatmin etmedi. Anlaşılan Dr. Rör gerek suyun ve gerek yiyeceğin fik- danından pek Fuzla müteessir olmuş olacak ki kervancının yanına giderek akşam üzeri varacağımız konak — yerinin nerede — bulunduğunu sonra yanıma gelerek : — Kâzm Bey, dedi. İster misiniz, biz arkadaşlardan ev- vel hareket ederek konak ye- rine biran evvel varalım. — Fena olmaz, cevahım verdim. Fakat yolu - biliyor musunuz ? — Evet, öğrendim. Yolu Şaşırdık Tki saat kadar dinlenmiştik. Derhal yola çıkabilirdik. Esa- sen katedeceğimiz mesafe de pek fazla değildi. Binaenaleyh hemen hayvanlarımıza atladık. Fakat ben yola çıkmadan ev- vel hayvanımın sağrısında ta- .ıdığım tulumu, çatlamaması için su ile doldurmayı ihmal etmedim. Dr. Rör bunu gö- rünce : — Aman, dedi ne yapıyor- sunuz ? Tulumun içi mikrop yuvasına benziyecek ! Bunu ben de biliyordum. Fakat bu çölün ortasında bi- zim gibi kos koca adamlar hararetin şiddetinden kavru- lurken mikropların yaşamasına imkân olup olmadığını tetkike deî:r buluyordum. Bu lâtifeyi doktora söyleyince o da gül- dü, esasen tulum — dolmuştu, yapılak birşey yoktu. Arıdıiımıı menxll noktası, ç n , 1Y 1 1ĞT sordu, | —— geçmekte — olduğumuz çölün müntehasını teşkil eden dağın kenarında idi ve “Dere,, adını taşıyordu. 'olun yarısını hiç hâdisesiz eçtik. Fakat susuzluktan da guıııldık. Bu sırada doktor (Rör) heybesinden bir hıyar çıkararak yarısını bana verdi, yedik. Fakat az sonra İuk tekrar başladı, ben: — Aman Allahım sul diye inliyordum, doktor ( Rör ) ise bu cümlenin mukabilini tekrar ederek: — Ah mein got vasser, vasser! deyip duruyordu. Doktoru bilmem, fakat bir zaman geldi ki ben hararetin şiddetinden kendimi kaybet- mek üzere olduğumu gördüm. Bililtizam biraz geri kalarak #Huumun ağzını açlım, o pis o, müteaffin sudan birkaç damla içtim, Ayni zamanda da doktorun bu hareketimi görmemesine çalışıyordum. Nihayet dağın eteğine var- dık. Karşımıza bir patika çıktı. Doktor: — İşte bu yolu takip ede- ceğiz ! susuz- Tesadüfler İnsanları Ser- vete Kavuşturmak İçin Kâfidir Dünyanın en ıııc;huı zengin- leri arasında bulunan beş kişi- nin nasıl zengin olduklarını bildiren hâdise hayli meraklı- dır. Bir İngiliz gazetesi, bun- ları, şöyle anlatıyor: 1 — Yeni Zelandalı bir genç, 1924te domuz avma gitmişti. — Yaralanan hayvan bir çayı atlarken ayağı bir taşa takılmış, taş suyun — içine İdüşmüş. Bu taşın parıltısile gözleri kamaşan avcı, bunu şehirdeki tanıdıklarına göste- rince zengin altın madeni bul- duğunu öğrenmiştir. 2 — Bundan iki ay evvel kırlarda gezen iki Amerikalı gayet — siyah bir taş ocağı bulmuşlar. Bu taşla bir üğkme fabrikası yapmayı düşünmüşler. Ve bugünün altın kıran insan- ları olmuşlardır. 3 — İki Kanadalı yine kır- da ıeıefkeı yemeklerini ısıte mak için ateş yakmışlar. Fa- kat yerden yükselen duman- Devlet Kuşu - ——— ——— — İNGİLİZLERİN YAKIN ŞARKTA CASUS TEŞKİLÂTI - Yazan: Makenzie - No. 64 Bilâhare Scheuk'la — Hof« mannın aralarında hiçbir ra- bıta olmadığı anlaşıldı ise de Hofmannın ehemmiyeti hak- kındaki şüphelerim tamamile tahakkuk etti. 1916 Eylnlındı nihayet bu adamı ele geçirip Maltaya kapattığımız zaman, bakikaten Şarkt Akdenizdeki en büyük casusu yakalamış olduk. Hofmann İtalya vası- tasile Avrupaya bir sürü casus » göndermiye muvaffak olmuştu. Bunların beş on tanesinin gel- mek üzere olduklarını İtalya polisine ihbar ettiğimiz halde ve hatta birisi hakkında, taşı- ıııktı olduğu mühim vesaikin kundurasının derileri arasında olduğunu bildirdiğimiz halde İtalyanlar bu adamlara karşı hiçbir şey yapamadılar. Bilâkis Hofmana hiyanet eden ve kendisinden cındı—lhldıd*l—lıoıdı. — SON POSTA Okadar Takatsizdik Ki Nihayet Doktoru Oracıkta Bıraktım Ve Ben Ayrıldım YAZAN: M. KÂZIM İranda yolda ras geldiğimiz Yayan yolculardan biri Baktım, yol sa; diyordu, biz de g başladık. Meğer bizim doktor güneşin verdiği sersemlik altında ken- dine — verilen izahati yanlış anlımış_ sola gıdıcelı ıken | Tekmil Haberi! | Ölümden Sonra Bile Devam Eden Garip Bir İtıyat Maruf İngiliı ıenginlermden (Sir Yobn Bickerstaff) geçen- lerde ( Liverpool ) de ölmüş. hizmetçisi tarafından cenazeye konan çelengin üzerindeki kart- ta şu ııtırlır kemali hayretle okunmuş: 'Aleş söndürülmüş, su isıtıl- mış, kapı ve pencereler kapas: tılmış, kapanlar da kurulmuştur. Müsterih uyuyabilirsiniz. Sir hizmetçinin evvelâ deli olduğu- nu zannedenler, adamcağızın verdiği izahattan sonra bu fi- kirlerini takbih — etmişlerdir. Meğer Sir John her akşam yatağa yatarken hizmetçisinden bir kelimesi değişmemek üzre bu şekilde bir tekmil haberi alırmış. Hizmetçinin bu hare- keti, her vakitki adeti veçhile yine muayyen tekmil haberini Efendisine vermekten ibaretmiş. dogm gi- u izi takibe lara tahammül — edememişler. Toprak o derece duman çıka- rıyormuş. Onlar da bu suretle gayet zengin bir asfalt madeni keşf etmişler. rın İsviçredeki merkezleri hak- kında malümat almak - istedi- ğim bu adamı bana iade et meleri hakkında Miralây Mon- bembelli vasıtasile vaki müra- enatlerine rağmen bu adamı inadına haftalarca Iııpıılı ya- tırdılar. Bu anlaşamamazlığın asıl sebebi İtalyan polisi ile, İtalyan — makamatı askeriyesi arasındaki rekabet idi. Polis askerlerden emir telâkki etmek istemediği için Mombelli vası- sıtasile yaptığım müracaatler- den hiddetleniyor, Roma 8e- faretimiz — vasıtasile — müra- caat — etmekliğimizi — teklif ediyordu. Roma sefirimiz ise bir sefiri alâkadar etmemesi bu - işlerden fena Buna mukabil bu dıg yo- lunda iki saattenberi yürüyor- duk, Karşımıza ne menzil nok-« tası çıkıyordu, ne de canlı bir mahluk! Artık ne bizde, ne de hay- vanlarda adım atabilecek hal kalmamıştı. Bir kayanın verdiği küçük gölgelikte durduk. Bu dakika da arkadaşımın yüzüne bak- tım, Gözleri kıp kırmızı kesil- mişti. Aşikâr bir tehlike vardı. hemen tulumun - içindeki pis suyu imkân nisbetinde süzerek matranın kapağına dolduru doktora sundum. Düşünecel hıfzıssıhha kaidelerini hatırlıya- cak halde değildi, maamafih bir bana, bir de elinde tuttuğu siyah renkli suya baktı, sonra gözlerini kapıyarak — yarısını içti, yarsını da bana bıraktı. (Mabadı yarın) Marş Fünebr Şopen Meşhur Eserini Nasıl İbda Etti, Bir Ha- tırada Anlatıyorlar Meşhur musiki Üstadı ( Şo- pen )in ( Marş fünebr )i bütün dünyada şöhret almış bir par- çadır, ( Şopen ) in dos!lınııdıın ( Felikszim ) bu musiki Nisle gece yarısına kadar eğ- lenmiştik. Hepimiz ar, çok sarhoştuk. Bir ara arkadaşlar- dan biri bir vals oynanmasını teklif etti. Delacroix kalktı, köşede duran bir iskeleti kollarının arasına aldı ve dans etmiye başladı. înpın bu sırada dü- şünceli i Piyanonun başına geçti ve çalmıya başladı. alınan parça o derece ilâbi idi ki hepimiz kendimiz- den geçmiştik. (Şopen), meşhur ( Marcha Funebre ) sini işte böyle bir gece yarısı, salondaki mumlar yarıdan fazla tükenmiş - ve bir kısmımız yerlere uzanmış ol- düğümüz bir sırada getirdi. b derilecek reslmler Iyi ve tabil '3:““."": Slmaainağlar, Tebitlirlül” valmmek Ümere Va resim gönderen karilerimiz ha Mmütehasnsımızın — mütalensını — aşa, aatırlarda — okuyabilirsiniz * * Hamit Efendi: Ciddi ve dürüsttür. San- atinden başka şeylerle — meş- gul olmak is- temez, Parayı israf etmoz. Dostlarını ça- buk intihap etmez. Menfa- atlerini fazla düşünür. M. Doğan Dü beyi — Sadelik- ten — hazeder, külfetli — işler- den sıkılır. İd- Her geyi kolay ko- I j diacıdır. lay beğenmeı Mucize ! Aleve Atılan Çocuk Nasıl Kurtulmuş Teruel, 21 (A. A) — Degal- verdeden blldlrlldlgınn nazaran iki çoban, koyunlarını otlatına- ğa götüren küçük bir çocuğa tecavüz ettikten sonra bir ağa- ca bağlamışlar ve etrafına ot yığarak ateşlemişlerdir. Çocuk bağırmağa başladığından ço- banlar oradan ııvqmuglırdır Bu esnada çıkan rüzgâr elev- leri dağıtmış ve çocuğa birşey olmamıştır. Çocuk - sabahleyin kurtulmağa muvafiak olmuştur. Davet Cihangir askerlik şubesi riya- setinden: 1-5-931 tarinhinde mülürim- liğe terfi edea 32226 No.lı ihtiyat Demiryolu zabit vekili Mehmet öğ AF va lagir S B tarihinde mülâzimliğe terfi eden nakliye zabit — vekili Hüseyin Hüsaü oğlu Mehmet İhsan ef. lerin namlarına vürut eden ihtiyat zabitan terhis teskerelerini almak üzere Cihangir As. şubesine mü- racaat etmleri lüzumu ilân olunur. l Tiyatro Ve Sinemalar l ALKAZAR — Haeı Fazıl ALEMDAK. — Cennet budur — İmparatoriçanın aşlar ARTİSTİK — Cüz cennstl K ETUVAL — — Piyankoda bir kadın ELHAMRA — Bütün hayalı EKLER — Atina apayları oı.ox:r% - Aık hırsızları tabiatinint dlnisi “söyüyebille. “Fakat 'bunun l |han, Mitat, Nıhıı(, Rebit, Kemal Faroki, M Salim. MİLLİ Beşiklış!ınî Sadri, vücuda | GERA — Aşkın Terenslimü Adnan, Fahri, Nazım, ğ - Tavber, Bf)dgr. ö fl Ahmet Ef. Menfaatleri * ü lâfında - ket etmez. Mef J, tliyetten nir. — Nadire? muğber olur fakat — devali eder. Muhitil? alâkadar olmif gibi — görünüf sede tecessit? ıımııııyild*' y * M. Şerif bey: Azimkâr dır.. Benliğili ihmal — etmek sayılmasını ir ter. Muvaffi Ffakir yetlerinin nından der. tahakküme © B hammül — ed€ mez. İğbw' devamlı — olur .seşliğe mütemayildi. * j Resim — gönderen — bazı ı..dıcdğ mütehassaımızın cevadı — geciktiği y sabırsızlarıyor ve mektup . göndi fotoğrafilerinla aktbetini .ığuı-ık tiyoclar. Bu fotoğrafiler latişar zb:g tir. Bu hususta müstorik olmularıdı ederl. nni — Sporcular Davet | Ediliyor j Galatasaray, Fenerbahçe " Beşiktaş kulüpleri idare PY yetimden: 17 ve 24 temmuz 931 ta lerinde iki müsabaka yı!"”.t üzere şehrimize gelecak olap komşumuz Yunanistanın 0; İ piyakos, Panatinaikos veB kulüpleri muhtelitile karşı cak — kulüplerimiz muhîâüı# teşkil ve terkip ve bu !-l ferdi ve cem'i idmanla 111 j;d edecek — hayetimiz — aşaği programı tanzim eım..urg., İ — 2 temmuz cuma &| nüne kadar muhtelit ta tefrik edilen idmancılar / salı günü saat [LIB) de Tı sim stadyumun! hazırhıh). nacaklar ve takım idman yapacaklardır. 2 — 3 temuzdan 17 za kadar olan progam NM"] bidayetinde alâkadarlara ve ilân olunacaktır. 3 — Yarınki Sali gv' ihzari surette davel Z idmancıların isimleri şınlug Galatasaraydan: Avni, . Fenerbahçeden: Rız8, Sadi, Zeki, Alâeddin, M fer, Fikret, Reşat. "%â Fakat bu sıralarda esrarına vâkıf olunması en mühim olan yer Alman sefarethanesi - idi. Çünkü buna vâkıf olmadıkça Alman faaliyeti hakkında doğ- ru “bir. tahminde bulunmak imkânı yoktu. Bir gün V den bir tezkere aldım ve hulâsa- sını not defterime kaydettim. Bu notu aynen yazıyorum: “De Graneyi Atinadaki 130 İngiliz Ajanından — otuzunun |hergün gelip kendisini gördü- günü bir dostuna söylemiş. V şayanı itimat iki adamımızı De Graneyi görmiye giden bu adamların kim olduklarını tes- bit eti memür etm lıüyoıı.ııy.Ayi ıonldn.u'uv Falken hıııııh de avdet etti sının nasıl vücuda getirildiğini yudıgı hatıratta şöyle anlatıyor: “Bir akşam muharrir George Sand, mubarrir, Balzac, şair Musset, ressam Delacroix, mu- sikişinaş Rossini ben ve Şopen w V nin istediğini yapmak için De Greanyin evini taras- sut etmek lâzımdı. Habluki Weirin evi buraya yakın idi. Ve Weirin adamları da günün kısmı azamını burada - geçiri- yorlardı. Binaenaleyh bunlardan han- gîıınııı De Geaneyin evine girip çıktığım —anlamak - için tayin edeceğimiz — adamların Weirin adamları — tarafından tanınmaması — lâzımdı. Diğer taraftan yeni iki memur va- sıtasile Alman sefaretini ta- rassut ettirmek ve yine iki memuru da De Greaneyinin kendisinin — peşine — koymak lâzım geliyordu. Eliınlıdekl vesaitle V. nin dediklerini yapmak çok miş- küldü. Fakat meselenit ’ üÜzücü tarafı 130 İngiliz sunun Atinada ıew Iı;hklıırının krala ihbaf mesi keyfiyeti idi. Hiç karşı koymak için Ssar tezyit edilecekti. Halbi ,df aları tekzip — edi delâile malik değildim. manların Atinadaki ** çliür leri hakkında kat'i © bif yok ki bu muhayyel 'ıy P" tarafa yapılacak olan bU #k Tepinlevyel nibıyt“f_"j,d' mat edinmek N“hud.ıü' macburiyet bali pw' Çünkü ortalıkta Amııl z lerinin AüıılY' % dukları ı-!hl' ...ıııı- ladı. Çazka V