Tt td e Civarda uyuyan veya sak- l lanan eşkıya, eğer bir nöbetçi | koymayı; unuttu İse, vücudü- | müzden haberdar oluncıya ve davranıncıya kadar biz tehli> keyi atlatmış oluruz, diyorduk. Filhakika eşkıya tehlikeyi sev- mez, mal alayım derken can vermiye hiç yanaşmaz. Bu itibarla karanlıkta silâhlı olup olmadıklarını tayin ede- mediği insanlardan korkar. (Kâşan) da olduğu gibi, bu- rada da gece hazırlandık. Bor- cumuzu yvermek için uyandır- dığımız zaman hanci bile şa- l şırdi. Fakat, ne olursa olsun, sabahleyin güneş ufku aydın- lattığı zaman, biz boğazı çok- tan geride bırakmıştık. Yalnız, ortalık ağardıktan biraz sonra, arkamızdan ön, on iki atlının gelmekte olduklarını gördük. Durduk. Herifler hemen atlarından atlıyarak çalıların arasına sak- landılar. Acaba —bunlar da kim, diye düşündük. Mutlaka eşkı- ya olacak, diyorduk. Fakat herifler saklandıkları noktadan üzun müddet kımıldamayınca yola koyulduk: Muhakkak bizl gafil avlayamadıkları için — taaruza cesaret edemediler, diyorduk. Önümüzde bir menzil nok- tası vardı. Burası, mükemmel mazgallara malik, müstahkem bir mevki addedilecek dere- cede sağlam, muazzam bir handı. Bu, küçük yol hadise- sinden bir saat sonra bu men- zil noktasına vardık. Bir Tokadın Hikâyesi Misafir kaldığımız hanın bir taarrura uğrayıp uğramıyaca- mdan Emin değildik. Her ihtimale karşı, ve hancının nazarı dikkatini celbetmeden, damına bir gözcü ve kapısı- na da bir nöbetçi kiktik. Son- ra halılarımızı taşlığa yayark uyku - kestirmiye hazırlandık. Fakat tam bu sırada genç bir İranlı içeri girerek selâm-! — gz sabahsız karşımıza - oturdü. — Kimsiniz siz? diye sor- da. — Nereden — geliyorsunuz, nereye gidiyorsunuz? Dünyanın bBaşına belâ olaı; Afgon ziraatini İranda böyle yapıyorlarken gördüm Bu genç İranlının böyle kabadayıca gelip — karşımıza oturmasını Her ( Rör )i kızdır- mıştı: — Sana ne? Diyea cevap verdi ve arkasından da herifi güzelce bir dehledi. Genç İranlı memur olduğunu ve buraya gelip gidenlerin hüviyetini tesbit etmek vazife- sil mükellef bulunduğun anlat- mak istedi isede, çok kızğın olan Her ( Rör ) herife şiddetli bir tokat aşk ederek: — Deffol buradan, - diye bağırdı. Genç İranlı, yaşça ve cüs- sece küçük olmakla beraber, ele avuca sığacak kozlardan değilmi: ğâl"ı;ı kalkmasile birlikte Her Rör Kızgındı. Geç B Memru Israr Edince Suratına Bir Sille Aşketti. YAZAN: M. KÂZIM Her (Rör) e ayni şiddetle bir tokatla mukabele etmesi bir oldu. Mücadele Kızıştı.. Artık kavga başlamıştı. Her iki taraftan da epeyce katmerli tokatlar atıldı. Genç İranlı : — Hem memleketimizde ge- zersiniz, hem de bize tokat atmıya kalkarsınız ha! diye bağırıyor ve Alman dostumu- zun Üstüne atılarak yüzüne gözüne ardı arkası gelmez to- katlar yapıştırıyordu. M. (Rör) de, bu tokatlara genç Alman sporcularının müntazam boks yumruklarile — mukabele edi- yordu. Artık işe fatiha vermek zamanı gelmişti. Aralarına gi- rerek İranlıyı bir kenara sü- rükledim. Bir taraftan adamın hareketine mani oluyor, diğer taraftan da: — İranlıların misafire bu şekilde muamele etmek âdet- leri olmadığını hatırlatiyordum. İrranlı köpürmüştü: — Evet amma, ben de bu şekilde yumruklu tokatlı ' mi- safir görmedim, diyordu. Nihıjet herifi güç belâ yatıştırdım. Bu kavga esnasın- da Hintli askerlerden bazıları silâhlarını ellerine almışlardı. Ateş etmek üzere idiler. Böy- le bir hareketin önüne geçtik- ten sonra İranlıyı dışarıya çı- kardım. Ermeninin Başına Gelenler Bu gülünç hâdise bu surctle hitam bulduktan sonra kendir kendime — İranlının karşımıza çıktığı dakikada serkeşane bir vaziyet — almasının — sebebini düşündüm ve: — Muhakkak bir gece ev- vel geçirdiğimiz fırtınanın ser- pintisi olacak, dedim. Bilâhare öğrendim, ki eşkıya bir gece evvel Sisistandan ge- len bir Ermeni tacirin kafilesi- ni yağma etmişti. Hatta bu dakikada biçare tacirin dikiş makinesi yol kenarında yatı- yordu ve ağlebi ihtimal eşkı- ya bu dikiş makinesinin ne işe acağını da bilmiyordu. ğ mkğçl:.dıhı fu.lı’kıt'iyet— le görünen bir nokta vardı: — Eşkıya Ermeni tacirin kafilesine yaptığı bareketi bi- ze de yapamadığına mütcessif- ti, bir fırsat kolliyordu. bu fırsatı bulamamış olmasına kocaman bir tek gözlük şek- İNGİLİZLERİN YAKIN ŞARKTA l:ıhd- boyanmış — olan casus CASUS TEŞKİLÂTI - Yazan: Makenzie - No. 58 O, kendi noktai nazarından fevkalâde ihtiyatkâr hareket ederek kendisini Adalar denizi filosu Vis amiralinin emrine #aldırmıştı. Binaenalyh maaşını bazı ti- yatro revülerine de tahsisat veriyordu. Bu revülerden bazır ları cidden eğlenceli idi. 1916 da vaz'ı sahne edilen birisi bilhassa şayanı dikkatti. Çün- kü bunda beni İngiliz enteli- censi reisi olarak karikatürize etmişti. Sahneye yanında her birisinin boynunda birer davul asılı sekiz casusla, Skoç kıya- fetinde, gülünç bir adam çıkı- yor ve karanlıkta gördükleri gizli işler hakkında bir şarki söylüyordu. Bu şarkının naka- aratı da: “Şeşşeşi bak — müthiş adam göründü , diye baş- hıyordu. Her şşş$ de, gözlerinin biri klı adamlar ayaklarinin uç- larına basarak yürüyor ve bo- yunlarındaki davullara” müthiş bir tokmak indiriyorlardı. Ta- bit geçmiş zamanlardaki bu maskaralıkları yazı ile tarif etmek kabil değil fakat oka: dar komik, okadar eğlendirici idi ki yoruldugum, bir tüneğe ihtiyacım olduğu zamanlar bu revüye gider ve kendi ka- rikatürüme güle güle katılır- dim. Şunu da ilâve edeyim ki beni temsil eden bu bomik adamın gözlerinden birine de küçük elektrik ampulü konmi ve etindeki ca- lıılııı'qmııhııı'::,y dolaşırken, üdeta küçük bir projektör gi Dü kızmıştı. Şüphe yok Acem oğlunun muamelesi bu hidde- tin bir tecellisinden başka bir şey değildi. | Bu vaziyet karşısında geceyi bu pek tekin olmıyan handa biraz ihtiyatlı geçirdik. Bundan iki gün sonra yine bir gece yürüyüşü esnasında yol kenarında uykuya dalmış üç dört kişiye rasgelmiştik, Bunlar belki meuzile varmadan yorgun düşerek şuraya uzanmış zavallılardı. Fakat belki de bizim gibi bir kafilenin yak- laştığını haber vermek maksa- dile eşkiya tarafından konul- muş gözcülerdi. Her ne olursa olsun adam- ların — yanından — kendilerini uyandırınadan sessizce geçip gittik, (Mabadi yarina| “SON POSTA, ZAMORA Bugünkü İspanya Başveki- lidir. Son İspanyada cüm- huriyeti ilâna muvaffak olan büyük bir Devlet adamıdır. Uzun seneler menfa hayatı yaşamış, — gizliden — gizliyo çalışmış ve nihayet muvaffak olmuştur. İspanya — ihtilâli — bütün dünyada mühim bir rol oy- nadığı — için, —Zamoranında beynelmilel bir mevkii ol- muştur. Zamora elliyi geçğin bir adamdır, Sosyal Demokrattır. | nın Yeni 2000 Lira Nakit Ve Hediye Dağıtıyoruz Dünyayı Kimler İdare Ediyor. Müsabakamız 40 Gün Devam Edecektir Resminizi * * Üa Size Tabiatinizi Söyliyelim... Bülent haydar bey: Zeki | M., Ali bey: Girgin v& — ve sevimlidir. ı ,mü teşebbistir. Yaşına rağmen sözlerinde — fül ve hareketle- rinde zabıt ve rabıt — vardır. Her şeyi anla- mak ve öğrene mek ister, tet- kika ve teces- süse müteme- yildir. Yasuf < Bey Girgindir. Tok gözlüce bhare- j ket eder. Mi- safirlerine — ik- ram etmekten " we meclis ku- TA| rüp neşeli va- kit geçirmek- ten haz duyar. Parayı — sarfa mütemayildir. Kuvvei — iknat- gşesi vardır. Munatabına itimat ve emniyet telkin etmesini ve kendini sevdirmesini bilir. (Fotoğraf tahlillerinin tali ve iatikbalden haber vermekle alâ- kası yoktur Efendim.) Müsabakası Bize Gönderiniz, | | Ü MELEK Muhit ve mü” aatabını idi etmesini bilir. — Meclis — kurup ırkıdıııl'u. $ samimi eğler” celerde bulut” ver uzip” liklere tahamı . il göıterll'J ister, parayı fazla sarfa ııın_“' mayildir. Menfaatlerini nefsif* hasretmez. * Hilmi Ef.: Çalışkan ve ” yanık — fikil dir. Menfaatle” Faydasız mef” guliyetlere Y? bet göstermi? Kendini göf” semez, tü ve teveccühteu hazzeder. — * Riza Bey (Fotoğrafının dercini arıa: etmiyor) Zeki ve mağrurdur. Herşt) kolay kolay beğenmez, menfe” at, usul ve nizam hariçinde tekliflere kapılmaz, herke! çabuk ahbap olmaz, muhati” bına itimat göstermekte mMü” tereddit ve ihtiyatkârdır. lli GLORYA Fennen - havalandırılan yegyüre — salondur. Buhafla ANDRE BAUGE KADER filminde Yaz fiatları: 30- 40- 56 localar 200 kuruş. Tiyatro Ve Sinemalar ) ALKAZAR — Serseri Kıral ALENDAR — Öldüren adam ASRİ — İntikam Benimdir ARTİSTİK — Umutmıyan kadın ETUVAL —— Kadın arsasu ELHAMRA — Bir tango lütfen EKLER — Yunan Tiyatre Truf FRANSIZ —— Yunan Operetl GLORYA — Son nfuni MAJİK — Top ateşleri altında — Gel, evlenelim | MİLLİ — — Aşk geceleri | FERAH — Kanlı sokaklar , | OPERA — — Eşloya güzell j | sik — — Serseri Kiral -— — - — bi olan bu gözünü sağa sola çevirir, sözde etrafı tarassut ederdi. Aktörler benim tiyatroda ve ön sırada olduğumu anlayınca daha havesli oynarlar, hatta seyirciler bile benim mevcu- diyetimden ve Revüdeki ka- rikatürün maksadından haber- dar oldukları için hep birlikte hoş bir vakit geçirirdik. Bizim böyle revülere tahsisat verecek kadar elimizde paramız yoktu. Gerçi Franısızlar birkaç revü yaptılar. Fakat bunların hepsi de saçma — şeylerdi. Baron Sehenih ın revöleri her halde daha eğlenceli idi. Baronu ilkevvel — köşesine ve ağlarını örmekle ae ARere aneni if nn gibi tasavvur etmiştim. Gerçi birkaç defa casusluğa tevessül etmişti. Fakat casus tedarikin- de, teşkili hususundaki kadar muvaffakiyet göstermemişti. Filhakika —işin — mahiyetini tamamen öğrendiğimiz — vakit Baron Sehenkin casusluk değil daha mühim ve gizli işleri görmemiz için nazarı dikkati- mizi kendi üzerine ceibetmek rolünü oynadığını anladık. Baron Sehenk in, gazeteci- lerin dedikleri gibi kıral ile veya saray ile ve hatta Yu- nanistandaki diğer bükümet mümessillerile hiç münasebeti yoktu. Hatta sonradan anla- dığımıza göre Baron Sechenkin Atinada mevcudiyetini iştemi- yen, çekemiyen bizzat Alman sefiri kont Von Mirbah - V Harff idi. ” Maamafih bunları çok. $? raları öğrendiğim için AW” yeni geldiğim sıralaarda şeyde baron'un parmağ! Çurr zannediyordum. Bir gün fasli nighama, bizim Baronun »ı yetini bu kadar ciddi :'“,, edişimize kıralın hayret tek çünkü Sehenk'in Atinadan , bir casus bile göm:lerm!d'ğ çBi kendisine temin edildiğin T la lediğini anlatmıştı. o iste” kıralın hakikati görmzk kızatı meyişindeki bu inadına Yot fakat bilâhare — kıralâ h.b"i baber verildiğini ve bı'ıbilu' de Alman ateşemiliteri ae Von r.ık...ı..ıı.(»xı'ı;ır__ var)