TEEEEE KSTAM ÜZETEN Kâşan Şehrinde Hükümet Binasında Türk Bayrağını Görünce Hayret Ettik.. YAZAN: M. KÂZIM Resminlak — bize tabintinizi — söyliyebil için gönderilecek v pozdi ol; a ması âzumdır. mütehassısımız — mütalcasında hataya düşmesin. Osman — bey: Kendini göste- rici hareketle- re lâkayıt ka! ğ maz, kendi: ehemmiyet v rilmesini ister. Kısmen — acuk Ç dür. Kadın — mesnilinde kıs- — kançtır. Bir iş !15 İee üzerinde uzun- : müddet ısrar etmekten biktf tenevvüü sever. Avadis E/>ndi: Şen * serbestir. Hür- riyetini fazla takyit etmek istemez. Eğlen- İ ceyi alayı se- ver. Parayı sar- Fa mütemayil- dir. Kendi ka- | fadarlarile ça- ğğ lif ve mesaiye | buk ahbap o- iltifat — etmez. | lur, ü K ararlarında * eçleslki mü tereddit tir. Resim gönderen / bam karleCligi mütehasamımızın cevabi geciktiği Mes'uliyetten | ha Sründeretik d |anbermzl ve mektup gi v ve zarardan | 'ttoğralilerinin aldbatini lır-l';'; İ fazla endişe a Tabletlerini — salamak — Gsere — bize resim gönderen karilerimiz hakkında mülehassısımızın — mütaleasını — aşağıkl satırlarda / okuyabili lralada : Alt Çavuş Efendi: Azim- kür ve çalış- kandır. Maddi ve yorucu iş- lerden yılmar, çalıştığı kadar da etrafındaki- leri çalıştırma- sını bilir. Mu- amelâtında kıs- men müşkülpe- senttir. Menfa- atlerini İsraf etmerz. Simon EI:ııdı'ı Atak ve sokulgan — de- ğgildir. Menfa- atlerine uygun gelmiyen tek- Ç1 4| — suy (Sultan Abat) ta bermutat Alman konsolosanesine indik. | Konsolos genç bir ihtiyat 2a- biti idi. Buna rağmen — muhitinde Kont (Kaniç) ile (Şunuman) ın yaptıkları gibi hoppalık etmi- yor, Küzumsuz şiddetler gös- termiyordu. Bu itibarla mem- leketine diğer vatandaşlarından daha müfit olduğuna kaniim. Bize samimi bir dost mua- melesi yaptı. İzzet ve ikram etti. Kendisine on küsur sene sonra da olsa, yine burada teşekkür etmeyi bir vazife biliyorum. Konsolosanede Sultan Fa- zullah isminde bir İran jandar- ma zabiti ile de tanıştım. Asil ve mert bir adamdı. Hatıra olarak bana bir fotografını vermişti. İstiklâl muharebeleri esnasında cepheden cepheye koşarken — kaybettiğim — için bu sütunlarda neşredemiyorum, tiyorlar. Bu fotoğrafiler Intişar © tir. Bu husuata müsterih olmalarım! ederli. buna çok müteessifim. İran Hamamları Konsolosanede — biraz yor- gunluk aldıktan sonra sokağa çıktım. Maksadırı bir hamam bularak yıkanmaktı. Fakat daha evvel uğradığım Acem şehir- lerinde karşıma çıkan hamam- düşündükçe doğrusu çekiniyordum. Fakat bereket versin (Sultan Abat) ta güzel veoldukça temiz bir ha- Bün vardı. Zerk ile Yıkandilı. Her Rör Hastalandı Yolun bu kısmı esnasında Her Rör birdenbire hastalan- mıştı. Zannederim âldığı ki- ninlere rağmen şiddetli bir sıtma nöbeti geçiriyordu : *— Yola devam edemiye- ceğim, dedi. Burada birkaç ün istirahat etmek isterdim. giı bana Hintlilerden bir nefer bırakarak yola devam ediniz. Ben arkanızdan yetişirim.., Caresiz böyle yaptık. Artık kafilenin bütün — mes'uliyeti bana tevcih etmişti. Kâşan Yoluna Girdik Sabahleyin erkenden kefilenin yol istikametini tayin ederek (Kâ- şan) a müteveccihen yola çıktık. İlk saatler hadisesiz geçti. Fa- kat öğleye doğru hayreti mucip bir vaziyet karşısında kaldım. Çuvala sarılı olan sandıkla- rımızdan — birinin yan - tahtası yerinden oynamıştı. Gözüme Çarpınca yerden bir taş alarak İzanda çok afyon çıkar ve birçok İraniler afgon kullanırlar. Kasrı Şirinde rast geldiğim afyon meraklılarından bir kaçı yarı yarıya çıkmış olan çivileri çakmak — istedim. Fakat bu arada iki tahtanın yekdiğerin- den ayrılmış olan birleşme noktasında birkaç tane Kıranının — sıkışmış — olduğunu görmeyim mi? Sandık İran parası ile dolu idi. Hatta paralardan birkaç tanesi de çuvalın içine düşmüştü. Sandıklarımızın. bu kadar ağır olmasının sebebini şimdi anlıyordum. Şurasını da ilâve edeyim ki Almanların çok itinakâr ve muntazam görünmelerine rağ- men bu, para ile dolu olan san- dıkları bu derece ihmal etmiş olmaları hayretimi mucip oldu. Her (Rör) iyileşipte kafileye iltihak ettiği zaman müşahede- mi kendisine söyledim. Ada- mın yüzü kızardı. Verecek ce- vap bulamadı. * — (Sultan Abat) ile (Kâşan) nın arasında uzanan yol ehem- miyetsizdir. Herhangi bir hücuma oğra- mak ihtimali vardır. Bana bunu söyledikleri x2a- man sandıklarda silâh vo kafi- lede tüfek kullanmasını bilen Hintli nefer bulunduğunu dü- 'an | şündüm. Kendimizi müdafaa edebilirdik. Fakat İran toprar gından geçerken İranın hukuk hakimiyetine riayet ediyorduk. Bu itibarla silâhlarımızı san- dıklardan çıkarmamıştık, kafi- lemizin Hintli neferlerini silâh- sız gezdiriyorduk. Binacnaleyh kafilemizi sa- kin bir yolcu kafilesi halinde çıkarıp silâhlı bir müfreze haz line getirmektense İran kay- makamına müracaat ederek yanımıza birkaç tano İran jan- darması almayı daha münasip gördüm. Binnetice yol arızasız ve'sakin geçti. Yolun sol kis- mında Her (Rör) de bize ilti- hak ettiği için kafilemiz tekrar tamamlandı. Karşımızda Türk Bayrağı “Kâşan,, denilen gehir İran toprağındadır. Fakat İran hü- kümetini tanımaz. Maşallah Han denilen bir sergerdenin idaresi altında . Bu sergerdenin astığı ıız:l:ı;eıüii kestiktir. işitmiştim, — bili- t “Kâşan,, şehri- ne girdiğim zaman karşıma bir Türk bayrağı çıkacağımı hatırıma bile getirmemiştim. Evet; (Kâşan) a varıpta bir hane yerleştikten sonra hükü- met dairesini sorduğum zaman bana üzerinde Türk bayrağı dalgalanan bir binayı göster- mezler mi? Hayret ettim: —Bu ne demek olsa gerek- | &l Yoksa Maşallah Han Tür- kiyeye mi iltihak etmişti. Makikat halde böyle birşey oktu. Maşallah Han sadece an hükümetini kızdırmak is- temişti. Bu zatı dairesine var- dığımız zaman yirmi otuz kişi- lik bir kalabalık arasında otu- rüyor, bulduk. Bunlar ihtimal muhafızları, ihtimal arkadaşları idi. Ayni zamanda Maşallah Hanın karşısında yere çömel- miş bir hoca vardı. Bu adam sergerdenin müsteşarı — imiş. Hiddetli hiddetli konuşuyorlar- dı. Maşallah Han bizi görünce ayağa kalktı. Yanında boş du- ran sandalyaları gösterdi: — Kimsiniz, nesiniz? Nere- den geliyor, nereye gidiyorsu- nuz? Dedi. Her (Rör) muharebeden ev- vel (Tibriz) de bir halı fabri- kasında kâtiplik etmişti. İran ahvalini, adatını ve lisaninı oldukça iyi biliyordu. (Mabadı yarın) eder. “SON OST,, nın Yeni Müsabakası 2000 Lira Nakit Ve Hediye Dağıtıyoruz Dünyayı Kimler İdare Ediyor: Reijiro Wakatsuki Wakatsuki — Japonyanın belli başlı devlet ricali ara- sında büyük bir nüfuzu vardır. Son zamanlardaki 4 siyasi buhranı — mütcakıp Wakatsuki kabineyi teşkile memuür - edilmiştir. Bugün Japonya Başvekilidir. Men- sup olduğu fırkanın da lider- lerindendir. Japonyanın dün- ya siyasetindeki ehemmi- yetli mevkii göz önüne ge- tirilirse yeni Japon Baş- vekilini düdyayı idare eden- ler arasında saymak lâzım olduğu anşılır. M Müsabakamız 40 Güll Devam Edecektir l İNGİLİZLERİN YAKIN ŞARKTA CASUS TEŞKİLÂTI - Yazan: Makenzie - Waugbh vasıtasile V den al- maktan başka Atina ile bir alâkası yoktu. Myresin Anadolu sahillerine akın edip aç bir kurt gibi koyun ve inek sürülerine sal- dırışı bir sıralar herkesin ağ- zında destan olmuştu, Fakat bu akınlar Türklerden ziyade oralardaki Rumları mutazarrır ettiği için bilâhara bunlara bir nihayet vermek — mecburiyeti raşıl olmuştu. No. 56 Hatta rivayete nazaran 1917 senesinde bile Sisamda maruf bir İngilizin Yunanlı zevcesi, | Myresi sokakta her gördüğü zaman, - bu akınlardan birinde akrabasından birinin - çiftliğini harap ettiği için avaz avaz bağrırmış. Her bhalde korsan Myres ile, ticaret şubesinin is- tihbarat memuru Myres, adalar denizinin kara sakallı haydudu Myres ile Liverpool Darülfü- mnunu Yunan - kadim profesörü Myres arasında büyük büyük farklar vardı. Harakâtımı tenkit ettiğim zababına düşmeyiniz. Onun yerinde beâ bile ok sam, onun yaptıklarını yap- makta bir An bile tereddüt | etmezdim. Myres in adalarda yaptığı işler hakkındaki hikâ- yeleri bende de adalarda bu- İunmak hasretini uyandırmıştı. Hela Radostaki oturduğu oteli öyle bir tasvir edişi vardı' ki, bhaftalarca rüyama girer, bende adeta bir daussıla tevlit ederdi. Myres — İtalyanlardan — hiç hoşlanmaz ve bilhassa Yunan- hlarına ait olmasına itikat et- tiği bu adaları işgal etmeleri- ne hiç tahammül edemezdi. Anlaşılan İtalyanlar onun işine mani oluyorlar, o da bilmu- kabele onları kizdirmak - için elinden geleni arkasına bırak- mıyordu. Myres Atinada pek fazla oturamadı. Kalimaostaki kayalıklar arasındaki köşküne oraların — vahşi manzaralarını göreceği — geldi. Mühim bir haberi olursa bana da bildir- meği vadederek birkaç gün sonra haret etti. Myres Atinada iken D.Ç Hogarth te orada idi ve Ente- licenste bir vazife arıyordu. Atinaya geldiği zaman Bulga- ristan henüz ilânı harp etme- mişü. Onm için kendisinin derhal Bükreşe gidip bir as- keri istihbarat bürosu açma- sını ve Bulgaristandan geçer- ken de Sofyada birkaç casus bırakmasıni plân benim de okadar hoşuma gitmişti ki, teferruatını tesbit söylemiştim. — Bu | ettikçe adeta Hogarth'ı Atina- da yerime bırakıp hayli tehli- keli olan bu maceraya bizzat atılmayı bile düşünmüştüm. Fakat o aralık Hogarth Mı- tıra tayin edildi ve Holivuda davet edilmiş bir artist gi büyük bir memnuniyetle Â! nadan hareket etti. Hogarth bilâhara 1916 senesinde Mısır- da meşhur Arap işleri bürosu- nun müdürü oldu. Bitaraf bir merkezi hükü- mette düşman entelicensinin neler yaptığını anlamak son derece müşküldür. İngilterede bile casuslukla maznun bulu- nanlarin — cürümlerini — tesbit edip mahküm etmek için fev- kalâde müşkülâta tesadüf ed- Hiyordu. Bütün harbi umum!? içinde İngilterede ancak dokuz casus idama mahküm “wdj ne nazaran, — Âlina En’ıovğ' yerde casuslukla mazufi ların aleyhine bir ilh:’nv bile —tanzim — edeci dar delâil toplamanın külâtını — takdir etme_kd. değildir. Maznunun evin harriyat yaptıracak k'dıî,if"' hiyetimiz yoktu. Böyle ıbir ancak cebir suretile )_'“waj' dik ki, oda memlekohnM lığını ihlâl etmek demlgi( Jerett Maznun hakkında İf Oi de delâil bile olsa, Kt şu veya bu gemide © bahriyeye haber yermi .kıiıu ı)ı’" w İtilâf hnkümeücrhîin rından birine gelme” , olduğunu polise İhbar “,y ten başka birşey w:_';,"'d