Bir Polis Memuru Boğuldu Ortadaki İhtimallere Ba- kılırsa Hâdise Bir Ka- zadan İleri Gelmiştir Dün sabah Ortaköy iskele- #inin önüde kömür boşaltan Kızılırmak vapurunun pervane- leri önüde çocuklar batıp çı- kan ve insana benziyen birşey görmüşler, polise koşmuşlar: Pervanelerin önünde bir ceset var diye haber vermişler. Polis memurları bir sandalla vapu- run yanına yanaşmışlar ve ce- sedi sandala almışlardır: Ay bizim Ahmet Efendil. Çıkarı- lan ceset Beşiktaş polis mer- kezi memurlarından Dolmabah- çe sarayının muhafazası - için ayrılan 2145 — Anadoluhisarlı Ahmet Efendiye aittir. Ceset Beşiktaş merkezine kaldırılmış ve müddeiumum! muavinlerinden — Şefik Beyle tabibi adil Hikmet Bey davet edilerek tahkikata başlanmış- tır: Yapılan ilk tahkikatın neti- cesi şudur: Ahmet Efendi 27 yaşında, bekâr, rakı, sigara içmez, çok namuslu — ve vazifeşinas — bir memurdur. Kadın işlerile de alâkadar olmaz. Maaşını alır almaz götürüp ihtiyar babası- nın eline verir. Geçen cumar- tesi günü izinli olduğu için saraydan çıkmış ve ertesi gün vaktinde dönmüştür. Pazar gü- nü akşam saat 8,5 da yemek için yarım saat müsaade ala- rak saraydan çıkmış. bir daha dönmemiştir. O gündenberi yapılan bütün aramalar neti- cesiz kalmıştır. Ahmet Efendinin üzerinde kaputu ve cebinde polis dü- düğü ve cüzdanının içinde iki vesikalık fotografile beş on kuruş bozüuk para çıkmıştır. Yalnız kasaturasile silâhı ve kayışı yoktur. Cesette ve elbiselerinde bir suikast ve cebir eserleri gö- rülmemekte burnundan, ağzından akan kanlı sular hâ- disenin boğulma olduğunu ispal etmekte ise de cesedi muayene eden doktorlar alt kısmında henüz ölüm katılığı bulmuşlar: dır. Halbuki bir ölü bilhassa iki Öç gün sonra ölülük katı- hığını kayber ve tefessüh alâ- metleri başgösterir. Cesedin üst kısımda tefes- ve Morga nakledilmiştir. Hâdise etrafındaki tahminler ise şudur: Ahmet Efendi pazar günü yemeğini yedikten sonra saraya dönmüş, fakat kapılar kapan- dığı için sarayın deniz tara- fındaki parmaklıklardan atla- mak istemiş ve denize düşmüş, sonra lodos cereyanlarına ka- pılarak — Ortaköyüne — kadar sürüklenmiştir. Silâb ve Gieçe gelince; bu hususta şu ileri sürülüyor: Ahmet Efendi par- maklıktan atlarken belindeki kayış parmaklıklara takılarak kopmuş ve silâhlar denize düş- müştür. Yahut ta ceset denizde şiştikten sonra kayış, o suret- le cesetten ayırılmıştır. ihtimaller “Tiller - Girls, yani Tiller hemşireler, Amerikanın maruf aktrisleridir. Holivudun Üç Mühim Siması Kimlerdir? Holivut, (H. M.) — (Holi- vut)un nasıl baş döndürücü bir âlem olduğunu “Son Posta,, karileri kâfi derecede öğren- diler sanırım. Fakat bugün ve- receğim malümat ile husule getireceğim hayreti düşündük- çe mübalağa yapan bir adam olmakla itham edilmekten kor- kuyorum. Bugün Holivudun faaliyetini takibe memur tamam (3118) gazeteci var ki yazifeleri, bu Âlemin geceli gündüzlü cere- yan eden hâdiselerini zaptetmek ve gazetelerine bildirmektir. Bu büyük istihbar kütlesinin en büyük emeli ise Holvudun mukadderatına — hâkim olan üç mühim simanın dostluğunu kazanmaktır. Bunlar, Madam (Sylvia Ulbeck),Madam (Wanda) ve (Dareos) tır. Sylvia Ulbeck Holivudun moda âlihesidir. Falanca - artiste beş - kilo şişmanlamak mı lâzım? Artistin en büyük emeli, vücudünü Sylvimn mahir kol- larına teslim etmık olur. (Gre- ta Garbo) lar, (Gloria Swan- son) lar, (Norma Sehearer) ler hep bu yoldan geçmişlerdir. * (Dareos) ile Madam ( Wan- da) ya gelnce: Bunlar, Holivudu bir sözle- rile yerinden oturtup kaldıran iki simadır : Madam(Wanda) ile (Dareos). Bu iki kadın burada, kâhinlik vazifesini görürler. Fakat bunların emrinde ©o kadar mühim bir istihbar teş- kilâtı vardır ki bütün san'at- kârların hususi hayatlarını en mahrem noktalarına kadar bi- lirler. Ve bundan dolayıdır ki kendilerine müracaat eden ar- tistlere, daima, şaşmaz ve ya- nılmaz cevaplar vererek hem şöbretlerini, hem de servetle- rini yükseltmişlerdir. Bunların tesiri o derece fazladır ki, bir çok sinema müesseseleri bun- ları Holivuttan uzaklaştırmıya teşebbüs — etmişler, hükümet nezdinde teşebbüste bulunmuş- lar, fakat bir türlü muvaffak olamamışlardır. Ahmet kenarında yeni — bir. - baletin Deniz Thelma Tood çok şirin ve güzel giyinen bir artisttir. Burada kendisini beyaz ve siyah çorap intihap etmek husu- sunda mütereddit görüyoruz. Maruf Artistler, Son * * Filimleri V; Adresleri EDDİE CANTOR, Plaj gük: | çevirmektedir. Adresi şudur: leri filmini bitirmiştir. Adresi : Paramount Studyos 54öl gni(ed A',Ş'l sıüd)üos 1041 N, î Marathon St. Hollyvood, Cal. ormoza Ave. Hollyvoot, Cal. | CHERRİLL, VİRGİNİA CA_RBqHNA“CYıGCC! Me-| — Bir mucize filmini çevirmek- Iâikesi filmini yapmakla meşgul- | *edir. Adres şudur: dür.Adresi: Paramount studyos, | — Fox studyos, 1401 N. Wes- 6 thand Pierce sts. Astoria h0 i: | A N G, Cal HELEN CHANDLER, Boş fis | “MAÜRİCE — CHEVALİER gekler fimine çalışıyor. Adresiz | ç. Ç 4 Au l L First National studyos, Burbank, Sişle Adr;ıi gÜ STA CBI(İHARLES CHAPLİN, Paramount Studyos 6 th. Astorla, Z. İ. hir ışıkları filmini bitirmiştir. | and Pierree Sts. Charles Chaplin studyos 1420 CLAİRE, İNA Tekrar bağ- LaBrea Ave, Los Angelos Cal. | lanmış filmini çevirmektedir. CHARETTON RUTH, Ka Adresi, Pathe studyos, Cul- dın ve Laurels isimli bir kurdelâ| ver Citey Cal, Drovasını yapıyorlar e Gençlik Ve Talebe Hangi Filimlgi_Sever? Bir sinema gazetesi, bir mu- allimin şayanı dikkat müşahe- desini neşrediyor. Bu muallim, bilhassa pazar- tesi günleri talebesinin ders hazırlamamasından şikâyetçidir. Dersini bilmiyen talebeye niçin çalışmadığını sorduğu zaman ise, hemen her defa aldığı cevap şu olmuştur: — Efendiim, dün sinemaya gittim. Bu muallim, talebesinin bu derece — merakını — uyandıran sinemaya, fena halde hiddet- lenmiye başlamış. Bu hiddetin sevkiledir. ki çocuk meraklılar arasında bir anket yapmış. Hangi filimleri beğendiklerini sormuş: Sual sorulan (23) talebenin büyük bir ekseriyeti harbe ait filimleri tercih etmektedir. Ancak sözünü işittikleri bir- şeye talebenin bu derece me- rak sarmasını bir türlü kavrı- yamiyan muallim, bunları ayrı, ayrı Sorguya çekmiş. Bakınız İdığı cevaplar nelerdir: Bir talebe: “Ben harp filim- lerini seviyorum. Bunun için arkadaşlarım beni fena kalpli buluyorlar. Askerlerin bin bir ıstırap çekişinden hoşlandığı- mı söylüyorlar. Halbuki ben askerlerin ıstırap çekmesinden hoşlandığım için sinemaya git- miyorum, Fakat okadar büyük bir heyecan —duyuyorum ki harp filmini seyrederken ken- dimden geçiyorum. Fakat bu gibi filimlere bir parça da aşk sergüzeşti karışacak olursa duy- duğum zevk birkaç misli artar,,, Harp filmini tercih ettikle- rini söyliyen talebe fikirlerini işte böyle anlatıyorlar. Sinema Âleminde Mücadele Paris, (Hususi) — Bir müd- dettenberi — Fransız. — sinema âleminde garip bir dedikodu dolaşıyor. 'Bu — dedikodunun mevzuu sesli ve sözlü sinema- ya taraftar olanlarla sözlü sine- ma aleyhtarları arasındaki bir nevi gizli mücadeledir. İki taraf ta öbür tarafın davasını baltalamak için ellerinden ge- leni yapıyorlar. Sesli sinema imalâtanelerini soydurmak bile hi? Hııirı16 Şark Ve Garp Profesör Butler Şarka Karşı İttihat İstiyor Amerikalı Alim, Şarktaf Garp İçin Tehlike Do- ğacak, Diyor Paria — Amerikanın ml"_i simalarından — ve — Columbil Darflfünunu Müdürü — Doktof Nicholas Murray Butler Avri” pada bir seyahat yapmaktadi" Bu sırada Parise uğrıyan Butler “Terakki ve Sefalet: mevzuu -hakkında mühim b nutuk söylemiştir. Hatip şöyle bir - sual il* nutkuna başlamıştır : — Dünyada bu derece faf” lı[îerıkki yapılmasına rağme' sefalet niçin artmıştır ? a Hatip bu suale 'yîn: ke»d"x cevap vermiş ve üç sebeP bulmuştur. — Hatibe nazarâf bu sebeplerden bir tanesi bil& bugünkü hayat şeraitini alti edebilecek — mahiyettedir. suretle ki, bugünü tarihin mi” ayyen bir (devrine benzetmt lâzımgelse, daha büyük mike yasta olmak üzere Roma İm” paratorluğunun inkıraz - buldu” Eu zaman ve Fransız ihlifı ebirini — hazırlıyan — gerali dolu devre teşbih etmek müf” kündür. , Hatip, bugünkü — sefaleti hazırlıyan sebepleri şöyle 8" latıyor: 1 — Harpten sonra birikef müthiş enkaz. (Dört senelik harp, seneltf zarfında elde edilen bütün s€ mereleri silip gölümılişlür.) 2—Fen ve makine; yıpl""k kat'ihesaplara göre, üç dakikâ bir makine işinin (1900) sett” sinde (3) saatlik insan işif” tekabül ettiğini göstermektedi" 3 — Demokrasi kuvvetlei denilen ve (300) senedenb kütleler içinde faaliyet sarf€” den anasırın inkişafı. 1789 da Fransız İhtilâli Ke” biri patladığı zaman büt! dünyanın hissettiği raşeyi hW tırlayınız. Bugün ise her tW rafta, Çinde, Hintte, Ruyı-;;ı Cenubi — Amerikada — ibt vardır. Maamafih bütün dül)"lu ihtilâl varken — hiçbir ihtisas yoktur. Milletlerin BZ şında rehberleri yoktur bu rehberler çok dığılllw' Bütün dünyanın parolası şud!” — Bekleyelim ki Wn"; Cheguers — mülâkatına gi tebliği resmide iki kelime katime çarptı: Beyncimilel teşriki mesal | Bütün halâs işte buradâ' Bir kimse komşusuna: — Borcunu ver, fıkl'ı”/r tığın eşyalarla beraber yi yaklaşma ! diyemer. pak Eğer İngiltere, Fransa, ya, Amerika anlaşama' şarktaki insanlara sahay! W birakmış olacaklardır. ÇÜĞf herşeyi tahrip etmek gibi şark bir plân olsa bile bugün hların bir plânı vardır. bu arada göze çarpan B mücadele ııfhı]ıınndl"d,"'.ıd Geçen — gün Marsil sinl maruf bir sinema mile“”:y geceleyin ziyaret eden MSY (4 kimseler, bu müessesedt? gt yüzden fazla - sözlü Gl'“'i’,,ıı plâk - aşırmışlardır. HAĞİS DA şuyu bulmasi Üüzerin? sinema müesşeseleri bir telâş ve em.ii.eyeı :ln'md,n' mübalâğacı tabiatleri'e | Çi olan Marsilyalılar bu P ar den mülhem ol € bile tertip etmişlerdir. v PST EEE (F E5,