SON POSTA danında Kavgal( , Sultanahmet Mey ı Resminizi Bize Gönderiniz, * 101 Sabıkalı Ortalığı Biribirine Kattı.. " (Bâş tarafı 1 inci sayfada | teriyordu. Fakat Hayri Efen- di bütün bunlara kiyor, sanki bir ziyafete gi- diyor gibi bir vaziyet alıyor- du. Ayasofya tramvay tevak- kuf mahalline kadar geldi. Ve birdenbire dönerek adli- yeye doğru koşmıya başladı. Müddeiumumiyi göreceğim di- ye haykırıyordu. Polisin mü- mancatine rağmen tekrar ad- liye avlusuna girdi: Arkasındakiler: omuz sil- — Hayri B. ne İstiyorsun? Her tarafından kan akıyor. Müddeiumumiyi gördün. Yazık- tır, evvelâ yaralarını sardıralım, sonra nereye gidersen — git! Vay siz misiniz bunu söyli- yen, Hayri B. bir taşın üze- rine çıktı. Etrafını kalabalık bir halk çemberi çevirmişti. Haykırarak uzun bir nutuk verdi. Müddeiumumi ve polis vazilesini — yapımyor, — dedi. Bütün ısrarlara rağmen tekrar merdivenlere tırmandı. Hayri Bey Kimdir ? Hayri Bey söylendiğine göre Hukuktan — çıkmış, iyi yanı yazan ve çok güzel söz söyli- yen (101) sabıkalı bir arzuhal- eldir. Birçok — hapisanelerde yatmış, birkaç defa sürgüne gımiı vedört gün evvel de bul tevkifhanesinden çık- mıştır. Ankarada bulunduğu za- man işlediği cürümler hakkın- da İstanbul tebligat müdür- lüğüne gelmiş (8-10) ilâmı vardır. Hayri Bey kat'iyyen rakı, şarap içmez. Yalnız onun bir iptilâsı vardır. Her gün (4) kilo boyalı ocak ispirtosu içer ve hergün Aynasofya ve Adliye önünde arzuhalcilere gelerek (haraç) ister yazı makinelerini — devirir; döver. O civardaki kahvehane ve dük- kânlarda çalışan çocuklar biri- birini: — Hayri geliyor! Diye kor- kuturlar. Fakat bir iyiliği var- dir: Ayık zamanında Hayri Bey kuzu gibi bir adamdır ve herkese hürrmet eder, Dün sabahleyin yine Adliye önündeki arzuhalkcilere gelmiş. Mehmet Ali, Hikmet, Cevdet ve Asım Beylerden para iste- miş. Bugün kendisini memnun edememişler: — Her halde vereceksiniz, # İNGİLİZLERİN YAKIN ŞARKTA yoksa sizi burada çalıştırmam demiş. Bilhassa Cevdet Beyin masası önünde durarak tehdit etmiş. Ufak bir kavgadan son- ra uzaklaşmış, fakat iki saat sonra zilzurna sarhoş tekrar gelmiş. Asım Beyin önünde durmuş. — Sen bana para vermi- yorsun ha? Seni öldürecektim. Fakat bıçak almak için para bulamadım. Maamafih taşla da seni gebertebilirim ! demiş ve ceplerine doldurduğu - taşları Asım Beyin kafasına yağdır- mıya başlamış ve Asım Beyin kafasını vardıktan sonra Cev- det Beyin de gözünü yarala- mıştır. Bu hücum esnasında kendisi de birçok yerlerinden yaralanmıştır. Asım B. ve ar kadaşları müddeiumumlliğe is- tida ile şikâyet etmişlerdir. Polis ırıu'hılcyilıd ve Hayri Beyi yakalıyarak — tahkikata başlamıştır. Arzuhalciler ken- dilerinin Hayri Beyden kurta- rılmaları için bunun bir has- taneye yatırılmasını istemekte- dirler. İranlının Cinayeti Pariste Yengesini Vuran| | Ali Abbasın Muhake- mesi Yarım Kaldı Son gelen Fransız gazete- leri esrarlı bir cinayetin garip bir. muhakeme — safhasından bahsediyorler. Hüdiseyi yazı- yoruz: Pariste Darülfünun tah- silini yapan Ali Abbas isminde bir İranlı genç, orada dayısının evinde yatıp kalkıyormuş. Ali Abbas güntin birinde tabanca- sını çekerek yengesini öldür- müş, yakalanmış ve ilk tahkikat neticesinde de cinayetin bir sinir buhranından ileri geldiği anlaşılmıştır. Fakat katilin cinayet mah- kemesindeki muhakemesi ga- rip bir safha arzetmiştir. Jüri heyetini teşkil eden azadan biri, yalnız kanun namına ye- min edeceğini söylemiş, halbu- ki Fransız kanunu mucibince Jüri azasının hem kanun, hem de Allah namına yemim et- mesi Jâzımdır. Bu zat Allah namına yemini kabul etmedi- iği için Jüri heyetinden çıka- rılmıştır. Tabil bu vaziyette muhakemeye — devam — etmek için hem Allah, hem de ka- nun namına yemin edecek bir Jüri azası bulmak lâzımgel- mektedir. CASUS TEŞKİLÂTI - Yazan: Makenzie - O sıcak eylül günü Pirenin otellerinden — birinde kâğıt parçelerini “Kirine uydururken, bütün bu Pı;rı;:;eümî,ç!iigüne kahkaha ile işlerin ge Y yehiyi bir defa ülüyor m, onun €n meşhur K a an bile tek- a.. tarafınd taklitçiler taratln” ” 1 La) ane llt edilemiy eceğini 1 sinek dolu tında buk Jt yas basık Cauchi ile larlardı. k: ş!eni adamımız bir otelin en üst ka No. 33 takta uzanmakta olan yus yu- varlak bir adam kalktı ve bana doğru geldi. Evvelâ kâ- ğit parçelerini karşılaştırdık. Ondan sonra herif bana ko- caman ve terden ıslanmış bir el uzatltı. İşte o zaman herifin © yağlı sesini işittim ve hay- yan gibi bakan iri siyah göz lerini, kanca — gibi — iğri ve büyük burnunu gördüm, ve gül yağıle karıştık kokusunu duydum. * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... Resminizi bize —gönderirseniz size tablatimızı söyliyebiliriz. Fakat bunum için gönderilecek resimler Iyi ve tabif pozda çekilmiş olmam lâzımdır. Taki mültebansısımız — mütaleasında — hataya düşmesla. Tablatlerini anlamak Üzere bize rer #a Gaderen — karllerimiz. hakkında mütehaasısımızın — mütaleasını aşağıkl satırlarda okuyabilirsiniz * Somada Abdürrahman bey: Hassas, atılgan- dır. Çabuk alı- nir ve mütey- — Çöğl yiç olur. Hid- deti ani olmak- la beraber gel- diği gibi geçer ve iğbirarları ön ;yık olur. * Somada Mahmut beyi Se- miml ve müte- vazidir. İş bo- zanlık — etmez, daha ziyade , Ka- dın mesailinde YA hale edici kur yudatı — ihmal edebilir. Arkadaşlığı devamlı ve sadikanedir. Kendini gös- ı:d hareketlerden — tevakki eder, * Somadı.u Avni beyı İ lerini sessizce yapmaz, | serkeş değildir. Daha — ziyade uysallığa müte- zipliği de — il- mal etmez. ÂAr- kadaşlığı sıkıcı değildir. İmtiz.;su iltifat etmez, rüfakası ara- nır. Şakaya mütehammildir. İşçi İster Misiniz? küçük - ilânlarından İsti- fade ediniz. 28 — kuruş sizi büyük zahmetlerden kurtarabilir. 16 kelime- lik bir ilân 25 kuruşa İSTİFADE EDİNİZ Sabah otele yelmiş ve doğ- ruca odasına kapanmış. Oda tam tavanın altında — olduğun- dan, — güneşin — harareti ile hamam gibi sıcak — olmuştu. Ben öğleden sonra geldiğim için, zavallı adamcağız terliye terliye bitmiş, elbiseleri. üzeri- ne yapışmıştı. — Allah aşkına gu pence- reyi aç: dedim. Cauchi o hayvan sert sert bana baktıt — Pencereyi açmasak daha iyi olmaz mi? dedi. — Niçin? Dedim. — Mes'uliyeti siz alırsamı, pencereyi açarım. Dedi. Fakat açık pencereden konuıtnldı.- rimizi işiden olursa ben mes- wliyet kabul etmem. gözlerile İhsan Efendi: “Aüteşebbis ve ataktır. Men- faatlerinden fe- ragat edemez, İnadı ve hir- çanlığı — ihmal etmez. Hürri- yetine müda- hale edilmesini istemez. Geçim hususunda mü- | samahakârlık — müddet bilâ arıza devam et mez, Hissine mülâyim gelmk- * İzmirde Mehmet bey: Gam k ve keder verici şeylerden uzak bulunmak İster. Selim ve bedil zevki — vardır. Boğazını, te- mizliği sever, hiddetini yene- mez. Manharza; iğbirarı kinsiz olarak — gelip geçer. Cömertliğe mütemayil- dir. Fazla sıkıntıya gelemez, kendini üzmek İstemez. B. C Efendi: Menfaatlerine karşı hassastır. Ş İsraftan çekinir, herkese itima- dını gelişi gü | zel ibzal etmez. Kararlarında kısmen müte- © vehhimdir. Ku- surları çabuk görür ve müsa- mahası — zayıf- tır. Kadın mesailinde kıskançtır. * AA Hanım: Mütecossis (Baş tarafı 1 inci sayfada ) tetkik ettik. Raporda, kendi- sine kıyan Sabahat Hanımın evli olduğu ve hâdise gecesi kocası muallim Zeki Beyden dayak yediği, o dayağın te- sirile intihar ettiği yazılıyor- du. Bu malümatı yazdıktan sonra ertesi günü Zeki Beyi aradık. Kendisinin Kuleli as- keri lisesinde muallim oldu- ğunu, genç kıza dayak - atı- ma meselesinin adliye tara- findan da tahkik edildiğini öğrendik. Dün bu tahkikat bitmiştir. Zeki Bey Anlatıyor Bu - minasebetle Sabahat Hanımın — nikâhlısı — muallim Zeki Beyi de gördük ve ken- disile konuştuk. Zeki Bey hâdise etrafında bize şunları anlattır *— İntihar meselesi —anla- tılırken nikâhlım Sabahat Ha- mıma dayak attığım yazıldı ve bunda ısrar edildi. Halbu- ki ben Sabahat Hanıma tek fiske bile vurmadım. Günün birinde bu genç kızla bir tesadüf beni karşı karşıya getirdi. Kendisl benimle çok fazla alâkadar — oldu. Konuştuk, anlaştık ve nb- kâhlandık. Fakat bu aile ara- “na gll emn sonra Öğren- dim ki nikâhhm Sabahat H. fazlaca asebidir. Hatta ken- disini uzun müddet birkaç doktor tedavi etmiş. Validesi de ayni mizaçta idi. İntihardan Sonra Ben intihar gecesi evde idim. Gündüzden anne ile kız biribirlerine yine sinirlenmişler. Gece yarısına kadar kaldım. Sonra ayrıldım ve Beyoğlunda- ki pansiyonuna gittim. Ertesi günü Kulelide dersten çıkar- ken bir polis beni karakola .| davet etti. Karakolluk — bir elbizeleri de ihmal — etmez. Ür. Bu hususta müstecih olmalarımı rica ederir. — Peki — mes'uliyeti ben kabul ediyorum, dedim. Bunun Üzerine pencereyi açtı ve biraz temiz hava der- bhal odanın hararetini tabdil etti. Bu serin hava Cauchiyi de birdenbire canlandırdı. Derhal | karyolanın altına dalarak ko- caman bir torba çıkardı ve : — Bunları burada giymek kabil olacak m ? diye sordu. Şaşırdım. Torbaya — baka kaldım. — Bu benim onbaşı tüni- formam, dedi. Evet La Bassöe de bir Alman süngüsü kolumu delip geçtiği vakit Üzerimde olan onbaşı Forması. Kolunu sıvadı ve uzun, kınıl bir yara yeri gösterdi ve azar metli bir tavur takınarakı hareketim olmadığı için oka- dar aldırış etmedim. Karakol- da Müddeiumumiliğin — şifahi emri üzerine Adliyeye git- mekliğim İcap ettiğini söyle- diler. Vapurla İstanbula gider- ken yanımdaki polise sordum: — Beni Müddeiumumiliğe niçin çağırıyorlar ? ,, Polis şöyle cevap verdi: — Hiç.. Şey.. Bir intihar meselesi. — Zevceniz — intihara teşebbüs etmiş galiba. Fakat telefonda iyi anlıyamadık. Adliyeye gittim ve öğren- —e — İşte bunun — yüzünden şimdi buradayım, dedi, Hasta- neden çıktıktan sonra Colonel French beni çağırdı ve büyük ve fevkalâde bir cesareti icap ettiren bir iş için beni tefrik etti.. Evet büyük ve fevkalâde bir cesaret, ayni zamanda ağ- zanı sıkı tutmak kabiliyeti...» 'Burada Cauchi koca dilini bir karış uzattı ve kirli par- maklarile ucundan tuttu. — Colonel Freneh'e de böy- le mi yaptın? dedim. Nükteyi ııılımı'aışh: — Kapiten, dedi, bu dili; -şöyle — dibinden kueubm:-lıı;X fakat benden bir tek söz ka- pamazlar. Fevkalâde bir cesa. ret ve ağzını tutmak hasleti! Ve lisan bilmek! İşte bunlar lâzımmış. — Derhal — Colonel Fronch'e döndüm, Fransızca, evden ayrıldıktan sonra - inti- har etmiş ve ölmüş. Adliyede tahriren ifadem alındı ve neti- cede Sabahat Hanıma dayak atmadığım sabit oldu. Bir Aşk Meselesi Zeki Beye sorduk : — Sabahat Hanımın daha evvel bir gençle aşk macera- sından bahsediliyor — ve sizi sevmediği için intihar ettiği söyleniyor ? Zeki B.: — Hayır, dedi, beni sev- mediği yalandır. Bilâkis bana karşı şiddetli bir alâkası vardı. Öteki gence gelince, onunla olan münasebeti de belki bir çocukluk hatırasıdır. Esasen biz tanıştıktan — sonra bütün hayatımızı yazdık ve biribiri- mize okuduk. Onun samimi olduğuma çok kanaat ettiğim hatıralarında, iddia — edildiği gibi derin ve hararetli bir aşktan bahsolunmaktadır. Yalnız dediğim gibi, intihar benim dayak atmam yüzünden olmamıştır. Eğer işin içinde böyle bir dayak varsa bundan, ben, şahsen haberdar değilim. Tiyatro Ve Sinemalar ALKAZAR — Serseri Kral ALEMDAR — Öldüren adam ASRİ — İçki belksı ARTİSTİK — Ren Kızları ETUVAL ELHAMRA — Kutup seyehatl EKLER — Yunan Tiyatro Traps FRANSIZ — Yunan Opereti OLORYA — Mitton MAJİK — Sevgilinin son vest MELEK MİLLİ FERAH OPERA şık — Kadın arzusu — Haydelberg şarkımı — Aşk geceleri — Büyük müsamere — Hat - Tang — Sarseri Kıral — İnkılap Müzesinde Bir gazete İnkılâp Müzcı.î- nin tahsisatı olmadığı için hiç kitap alınmadığını yazmıştı. Bu doğru değildir. .Çunldl müze komisyonu şimdiye ka- dar (25) bin cilt kadar kitap ve mecmua almıştır. Bundan başka inkılâpla alâkadar (15) bin liralık eşya alınmıştır. eaddesinde — bir Garaj imahalli müddetle — kiraya verilecektir. Tall lerla ayni mahalde Çorla — Apartı Odabaşı Hüseyin Efendiye müracaatlar Almanca, Türkçe, — Arapçı İtalyanca, İspanyolca, Rumcı Hisanlarını tıpkı İngilizce gib bildiğimi, Holânda ve Norve lisanlarına şöyle böyle aşinı olduğumu, Sırpça, Bulgarı konuşabildiğimi söyledim. Bi nun üzerine Whitehall Court" gidip Kapiten Spenceri gö mekliğimi — söyledi. Kapite Spencer de bu kâğıt çasını verip, onun eşi ©! zatı bulmak için beni bura! gönderdi. Kapiten Spencel tanırsınız değil mi? Kapiten Spencerin kim © duğunu — bilmiyordum. Fabi hiç kendimi bozmadım : —— — Çok iyi tanırım, deı:h Demek ki Whitehall Court e gittiniz. öyle mi ? (Arkası var!