22 Mart 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

22 Mart 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ an DALGASI SON NN Beyoğlundan Si Sirkeciye Doğru İnen Arabada Kimler Vardı? Beka Maesder ane bire geldiği ğ e arka arkaya Üzerine dizdi. İki yü fişekten © ibaret leri koyarak , yatına vezetti. Mn bir beyar kâğdın Fransızca olarak şu yazdı ie Anton Kuş...) k Adel Berşiye...) bak telhey ğe nazan dik- “ebetmel için revolver- Kabzesinin arasında gö Eki bir tarzda yerleştirdi. rİS ile aralarında bir Müddeç i anlamak için iz İstanbulda kalma- Joris bu adres- Bu, Robinin nazarı <elbetti ve sordu: tir pe ne dolaşiyorsun ve Her ip bi. Bumu dür © Yak » Ne yapayım?, > Ola. Kokn, nazarı celbeder, über al olmaz. Gümrükte Oda | rn görürler. Öne ise bırak. e e da o. avuçlarının m ve eski bir in köşesine sokuşturdu. Pacak birşey kalma- Sofi de gelmiş Palı araba getirmişti. küçük birer ba- İbaret olan eşyaları taşıdıktan sonra ken- birer birer çıktılar bindiler. Sofi, en Kapıyı kilitledikten tarı kapının yanın ia kırık camının Evvelce ve- üzerine (Joris) gel- anahtarı burada girerek onların şeyleri alacaktı. €yoğlundan Sirkeci gelinciye kadar €can geçirdiler. Cad- Öig sokaklarda, hisso- #etde bir telâş ve hapy ardar. Fakat, bu he- üye yoğu ve Gala- Re olup, tarafı tamamen sessiz Sik bir halde m günü akşam- esi Eminönü, Bahçekapı ve kaypleken pi e kalaba- nazarı dik- & Ka tenha çoğu kapan KR başlarını önlerine Birbirlerine selâm ver ile içtinep eden bir | a p eliz orlardı. “Bu am kalaba- i. kalaba ta ve kum- Mi - # 7 rl 7 (7 İl panyanın büyük bir tasarruf maksadile pek ar yaktığı hava gan lâmbalarmin loş ziyan altında onları tanımak ihtimali de çok azdı. Zabıtanın ve bafiyelerin büyük bir şaşkınlık devri geçirerek beniz İstan- Türk Ocakları Yazan: Ziya Şakir buldan o çıkılacak (mahaller: tekayyüt vazetmediği, her za- in ni olan arya lr sorgu ve Sual yapıi- madığından anlaşılmakta idi Bütün bu haller, firarileri; maneviyatın kuvvetlendirdi. lArkam var ) Etrafında Evvelce Yazılan Ra- poru Neşrediyoruz Türk ocağının olak hakkında vaktile Hasan ÂlN, Emin Âli, Tevfik Remzi Beylerin o Sabiha Zekeriya H. tarfından tesbit edilen bu raporun dün neşrettiği” mi basmında, bir cemiyette yapılacak © teşkilâtlerin mahiyete lerinden © bahsediliyordu. Bugün Wee raporun mülebaki kınınlarım yanıyoruz » Ocak Bir Kulüp Olmalı Mıdır? Ocak bir kulüp olduğu tak- dirde mütecanis fertleri bir menfeeat saikasile bir araya getirmiş bir müessese olacağı için herşeyden evvel azasının ihtiyaçlarına cevap o vermiye mecburdur. Gayri möütecanis fertler arasında bu ihtiyacı ve müşterek (o menfeati bulmak, bunları ancak zevk ve eğlen- ce saikasile bir araya topla- makla mümkündür ki, ocak gibi mefkürevi bir müessesenin sâyini bu mahdut dairede bı- rakması doğru olamaz. Bir kulüp evvelâ hedef etti- ği gayeye göre aralanna kar- p bir taahhüt altına girmiştir; ya azalarma eğlence ve bedi bir (hayat taahhüt etmiştir; ya fikri bir mekteptir, onları ten- vir o vazifesini (o yüklenmiştir; veya siyasidir. Cayesine göre icraatını muntazam bir prog- ram ve prensip ile takibe mecburdur. Fikri bir taazzuv olmasına gelince, bu, şayanı münakaşadır. Ocağın yalnız başma bir fikir müessesesi olması, bura- ya memleketin irfan ve ilim adamlarım toplaması, bunlar arasında teşkilât yapması, ve memlekette fikir cereyanları uyandırması demektir. Ocak herhangi içtimai şekil içinde bu vazifeyi daha küçük bir sahada daha güzel yapabilir. Ocağı yalnız bir fikir mü- essesesi yapmak ocağı muay- yen münevver bir zümreye tahsis etmek demektir. Bu takdirde güzel bir fikir kulübü olur. Fakat halkın ve gençliğin alâkasım idame edebilip ede- miyeceği, düşünmiye değer bir meseledir. İçtimai bir kulüp haline inkılâp edecek olursa o zaman bütün azasına mütenevvi şekilde eğlence, ve bedi, edebi mahiyette tenvir vazifesi görebilecek bir şekil alabilir. O zaman ocakta herbangi bir kulübün teşkilât ve nizamname- sini tatbik ilefmesele halledilir. Fakat ocağın gerek ük teşki- lindeki gayesi, ve bütün genç likte teşa'up eden arzu, ocağır hususi bir müesseseden ziyade içtimai bir taazzuv olması şeklinde tezahür ediyor. Eğer ocağa daha umumi bir şekil vereceksek o zaman atideki şekillerden birine inkı- lâp edecektir: i — Halk evi 2 — Hars merkezi, Bir cemiyet veya cemast içersinde taazzuv edecek iç- timaj şekiller mubtelif İse de ocağın, inkılâbı mümkün olar bu üç şekilden birini intihap ile üzerinde durmak, tatbik gayri mümkün teşkilâtları tet- kik ile vekit zayi etmekter evlâdır. Bunun için bu şek! mevzuu müzakere edersek ne- tceye daha çabuk varmış oluruz. Halk Evi Halh evi bütün cemaatin milırakıdır. Gayesi coğrafi hu- dutlarla ayrılmış bir cemaat içinde dini, içtimai (oşunru, menfeatleri ve hisleri müşterek olan fertleri bir teşkilât altına toplayıp, cemaatin muhtelif sa- hadaki ihtiyaçlarına cevap ver- mektir. Bunu temin için iktisadi, terbiyeyi, ictimai teşkilât ile, ko- münitenin ibtiyaçlarım keşif ve tedavi çarelerini istikmal eder. Bu ihtiyacı tetkik için mütehas- sıslardan mürekkep bir heyetin deliletine müracaat eder. Komünitenin iktisadi, sıhbi, dini, terbiyevi, içtimai ihtiyaç- larım ilmi bir tetkik ile mey- dana çıkardıktan sonra bu sa- halarda ayrı ayrı kuvvet sar- federek teşkilât yapması icap eder. Şehirde veya köyde yapılacak teşkilât esas itibarile bir olmakla beraber icraat itibarile £ yekdiğerinden | ta- mamen ayrılır. Bunun için içti- mal tetkik evvelâ cemaatin ihtiyacım meydana çıkarır. Ocak böyle bir tetkik yap- tıktan sonra arasından iktisadi, içtimai, terbiyevi encümenler intihap ederek bunlara ya vafi veya şafi şekilde cevap ver- miye çalışır. Vafi şekilde ya- pılacak teşkilâtın müsbet fay- daları daha kolay gözükür, fakat icrası daha müşküldür. Ne yalnız şafi, ne de yalnız vafi mevkiinde kalmak doğru değildir. İmkân olan noktalar- da hem vafi, hem şafi tedabi- re teşebbüs etmelidir. (Arkamı var) POSTA ai Cümhuriyet İktisadi hayatın ıslahında bü yök bir amil olacaktır. Çünkü: 1 — Banka paramızm istikra- rını temin edecek, 2 — İskonto ve faiz miktar larını azaltacaktır. Bu bankaya hissedar olmak, memlekete büyük hizmet etmek demektir. Ayrıca kârlı bir iş yapmaktır. Bu- gün yüz lira verip alınacak bir hisse senedinin yarın kaç lirayı bulacağım şim- diden bilmek mümkün de- Fakat yüzde altı faizi mu hakkak bilmelidir. Her bankada hissedar yazıla- bilirsiniz. 3 » İlân 3 salın geçmiyecektin, İ -- Her satır 4 kelima hesap edi- Her Min Sadet ilân kuponu mazide 4 - Ha vırdan fazlasına 2! kupon ilâve arel dir. $ -- Her kuren üzerindeki tarihten bir hafta müddetle muteberdir. SON POSTA yı okuduktan sonra ilân kuponunu saklayı- | pir. Bundan 5 adedini ilânımız İ ile birlikte bir zarfa koyarak | posta ile idarehanemize gön- İ Setinin: üsse gazeteye gir- | İşmeği icin bu kadan kâfidir. SON POSTA >— BEDAVA İLÂN KUPONU 22 -Mart - 1931 Eg İestifadediniz | BULGARİSTAN, ROMANYA — Ve bütün Avrupa şehir ve köylerinin evle- rinde kullamlan idareli yemek sobaları bem fintla yapmaktayım. Bu sobalar mitliğı gribi an, on beş ekkalik ld üç tepsi kızarimak, üç dür tencereyi pişinnek gibi birkaç Seşit hizmeti görmektedir. Galata Topcular caddesinde (2) mamorada ALİ HÜSNU e BULUNMUŞ BİR KARNE — Ana- dala şimendilerine alt bir hare bur Hunmuş olduğundan sahibinin Galstada Karaköy Palfeta avukat Kenan Ömer Beyin yarıbanesine müracat eylemesi. MİS ITRİYAT FABRİKASI — Mamur lt. kolonya, İsayon, pota, kres ve gliserin sabunlar bülün emealine fa İL, Bilümum mağaralarda arayınız. LEZZETLİ YATU VE ŞEKERLEME. LER — Baklava, börek, peksimet, be dem exmesi, susam helvası, aşure genç ler ve ihtiyarlar için çok lerselle ve zevkle yenir. işik Bomonti İstasyonu İzzet paşa sokağı numara $ Muhliş MUKTEREN TÜCCARLAR — Güm- Fük İşlerinizde istifade sürat tenkidi we teminat isterseniz bahçekapı Agep- yan hasında İlhami Ahmet farmanm veriniz. KOBAY İSTİYENLERE — Kobaya mia olan dek'er beylerin şehremi Saray meydam caddesinde (64) ah haneye müracantları SATILIK PİYANO — Alman markalı güzel bir piyano scele natılıktır. Be yoğlu Tarinbaşı Tulumba sokak Ne. Binek Otomotilleri 1930 senesinde yapılan bir istatistiğe nazaran İstanbulda (1688 ); İzmirde (657); Adana- da (234); Ankarada (230) fani binek otomobili vardır. HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Muharriri: Necati Yasaj, GEÇ KALAN AŞK Zifafma * bergünkü elbise- sile girdi. Düğün, derek te olmamıştı. Hüsrev, yalnızlıktan İtak ii elinle Otuz sonra haya- tna giren bu kadınla o, on yedi sene evvel nişanlan- mıştı. Fakat aile reisleri bir- birlerile anlaşamadıkları için bu izdivaç kararı yarım kaldı. Feride o zamanlar görgüsüz, basit bir kızcağızdı. Nişanlısı- m çok seviyordu. Fakat, bu hissini bir iki samimi arkada- şından başka kimseye açama- mıştı. Hatta, Hüsrev bile se- vildiğini bilmiyordu. On yedi sene evvel bir genç kız için böyle (şeylerden (bahsetmek mümkün değildi. Onu başka- sile evlendirdiler. Fakat, Feri- denin bu sefer de talii yaver olmadı. Pekaz bir zaman son- ra dul kaldı. A İzdivaçlarının ilk yalnız saati. Konuşmuyorlar. Feride, mukad- des birşeye dokurur, gibi heye- can içinde, kocasının saçların okşuyor. On yedi seneo, bugünü düşündü. Başım Hüs- revin omuzlarına bırakıyor ve: — Bizi ayırdıkları zaman sekadar ağlamıştım, diyor. hüsrev, karısının beyaz tek eri parlıyan saçlarına uzun bir buse kondurarak ona cevap veriyor: — Beni sevdiğini bilseydim! Ayrılmak okadar zor ki... * Aylar geçiyor ve Hüsrev yeniden gençleşiyor. Feride, uzun seneler, içinde gizlediği genç kızlık hulyalarını yeniden ve daha büyük bir kuvvetle yaşıyor. Seven ve hayatı bi- len bir kadın itinasile kocası- ıstıraplarım © uyuşturuyor, ona beimsenmeksin ve gururun zevkini veriyor, Hüsrev, yeni- den gençleşiyor. # Bir gün eve geç geldi. Çok içmişti. Ayakta duracak halde değildi. Feride onu güler yüz- le karşıladı. Soyunmasına yar- dım etti ve yatırdı. Hüsrev çoktan sızmıştı. Feride düşü- nüyordu. Henüz kocasınn kalbine sabip olamamıştı. Birkaç sene- denberi Hüsrevi beyhude yere peşinde sürüklendiren Neclâ, günün birinde hayatlarını yine altüst edebilirdi. Feride, Hüs- revin bu azdan büsbütün uzak- laşabilmek için evlendiğini de pekâlâ | hissediyordu. Nedâ şımarık, mağrur ve çok muh- teris bir kızdı, Fakat, güzel, çok güzeldi. Feride bunu, için- be bir acı ile kendi kendine itiraf etti. (o Takdirkârlarının hepsile ayrı ayrı alay etmenin yolunu bilen bu kızın, bir za- manlar Husrevle nişanlandığı da şayi olmuş, fakt, bu riva- yet birkaç günden fazla de- vam etmemişti. » Sabah yakmdı. Feride hâlâ uyanıktı. Bugün bir fevkalâde- lik olduğunu bisse: nun Neclâdan geldiğini tabmin ediyordu. Yavaşça yataktan nın kaydı. Hösrevin elbiselerinin bulunduğu dolabı Cekes tn göğüs cebinde bir kâğıt vardı. Pem cereye ularak subahın ilk ziyası altında bu kâğdı birkaç defa okudu. Sonra, gene ayak- larının ucuna basarak onu aldığı yere koydu. Yüzü sap sarı idi. Bütün vücudu titriyor, dişleri birbirine (o çarpıyordu. Odada fazla kalmaktan kor karak sessizce dısırı çikti, * Hüsrev uyandığı zaman neş adamakıllı yükselmişti. Gözlerini açar açmaz ceketinin - yerinde olup olmadığına baktı, Kansı, başı ucunda uyanma- sını bekliyordu. Yüzü her za- manki gibi sakin ve mütebes- simdi. Hüsrev sahte bir neş'e ile doğruldu. Başı fena halde ağrıyordu. Karısmın ellerini taralı: — Beni affet! dedi. Akşam Sonra, endişe ile haykırdı: — Ellerin nekadar soğuk! Feride: — Şimdi yıkamıştım, diye <evap verdi. Hüsrev alelâcele giyinerek işine gitti. Feridenin kei mile çay masanın üzerinde olduğu gibi kalmıştı, * Neclâ mektubunda aşağ yukarı şunları söylüyordu: Hüsrev! Seni çok kırdım. Fakat, kabahat bende değildi. Etra- fımı alanlar hislerimle başbaşa kalmama mani oldular. Seni kaybettiğim gün herşey bir. denbire okarard. O zaman anladım ki ben yalnız senin iin aşıyorum. Artık bana ni, yalnız seni seviyo- * Akşam üstü Hüsrev karısına telefon etti. Hilâlahmer balo- suna gideceklerdi. Hüsrev çok neş'elidi. Genç nişanlılar gibi hep Feride ile dunsetti. Bir arahk: — Seni bukadar çok sev diğimi anlamak için yirmi sene ıstırap çekmek İâzımmış, dedi. Karşıki masada gayri tabil hareketler yapan Neçlâya acı- yor gibidi. Piyasada Fiatlar Hem Düşüyor Hem De Çıkıyor Bir bafta evvel birinci nevi zeytinyağı toptan (56) kuruştu. Şimdi ise birinci nevi yağlar (80) kuruşa fırlamıştır. İlsinei nevi zeylinyağları ise halen (52) kuruştan (59) kurusa çık» nuştır. Bunun sebebi, piyasada az mal olmasıdır. Çay fiatları düşmiye baş lamıştır. Sukut yüzde yirmi derecesindedir. Ön beş gün evvel transit olarak in 150 kuruşa alinan çaylar bu şe 130 kuruşa alınmakta * Bir, iki ay evvel 48 giline muamele en birind kahveler te 33 şiiine düşmüştür. ei düşeciği tahmin eni İtalyan al tomu o» beş gün evvel (10) İngilize kadar düşmüşken bugün (12) İngilize çıkmıştır. Buna mukabil Rangon pirinşlerinin o kiiesu transit olarak 12 kuruşa düş müştür,

Bu sayıdan diğer sayfalar: