10 Şubat 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

10 Şubat 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gizli İçtimalar Birbirini Takip Edi- yor VeMüthiş Kararlar Veriliyordu Hakkı Mahfuzdur -— Çok doğru. Ohalde size ir yer bulmalıyız. — Bir yer değil, iki yer. Çünkü yalnız edğeğiliı. Yan- Muzda bir karı koca daha var. lar da emin bir yere yer- leşmeli, — Bunlar kim ? — (Liparips) ile karısı Soti., Moskofçasını sorarsan, 'a)... Hep bir arada otur- _'.flux doğru değil. Onlar da m yakınımızda ayrı bir yer Hacı Nişan, bir an düşün- ühaı Ssonra cevap verdi: — Pekâlâ.. şimdi siz otele GÖnünüz. Yarın, akşam yeme- bahanesile gelir, benden Sevap alırsınız. N İ gün sonra, Hristoforla *“l" Beyoğlunda (Cezayir) so- ağında (Avusturya — Devleti ahimesi tebeasından (Mirado- _in apartımanında (Joris) inde birinin işgal ettiği ka- in iki oda ına yerleşti. Lipa- İPS ile zevcesine de, yine o Sivaada (Yemenici) sokağında 30 numaralı handa küçük bir &partıman bulundu. Bunlar yerleştikten — sonra, ( Joris ) in v İçtimalar başlamıştı. salonunda Joris kimdi?.. Bir Ermeni mi . Hayır. O,sadece - bir Anarşistti. Fakat, hayalinde daima kanlı facialar yaşatan adam, garip bir tesadüfle Ermeni — komitesinin — işlerine İştirak etmişti. Belçikada, (Anvers) şehrin- de tevellüt eden Jozis, şura- da burada n.uhtelif — işlerde bulunduktan — sonra, 1902 ta- rihinde (Doyçe Levant Linie) Yapur. — kumpanyasının - vekili mösyö Tonelenin tavsiyesile İs- tanbula gelmisti. Bu kumpan- yada kâtiplik eden Joris, bir sgene sonra (Singer) kumpan- yasına geçt. Orada on iki lira aylıkla çalışıyordu. Joris İstanbula geldikten bir Sene sonra, ( Nellens Anna Ktımc!) isminde ( Anvers ) li kızla tanışmıştı. Siyah göz- den zekâ ve cür'et fışkı- Tan bu kız, Jorisi derhal tes- hir etmişti. Fakat bu sihir, (Anna) nın gözlerinden daha Ziyade fikrine ve temayülâtına tü. Bu kız da tıpkı Joris gibi Tarihi Tefrika No. 29 — 65 — kanlı facialar yaratmak aşkile çırpınan bir anarşistti. Mütereddi ruhlar çok çabuk anlaşır, çok çabuk - birleşirler. İşte bunlar da, derhal anlaştı- lar ve derhal birleştiler. Artık yapılacak iş, mariz hislerini tatmin edecek bir haile yarat- maktı. Onlar, bir taraftan bu hailenin hulyalarile yaşarlarken diğer taraftan da çalışıyorlardı. ( Anna ) terzilik ediyordu. O, bu san'atı, maddi bir istifade ve meşguliyetten ziyade, bir- çoklarının harimine girmek, ve kafasına uygun olanları seçe- rek kalbinin zehirlerini onların da kalbine damla damla dökmek için ihtiyar etmişti. Jorisin Ermeni komitelerile temas ettiğini haber verdiği gece, Anna, haris ve pür şeh- vet bir kadın gibi gerindi.. Birande — kollarında, — sarılıp sıkmak; kırıp koparmak ihti- yacı hissetti. Çılgın bir iştiha ile Jorisin boynuna atıldı. Sevişmek.. Kan ve ateşe nit sözler konuşarak — sevişmek istedi. Hayalinde — canlanan kan kokusu ve ateşlerin alevi, sanki ona dayanılmaz bir hırs ve şehvet veriyordu. Ve şimdi, bu taşkın ve mariz ruhlu karı koca, tasav- vur ettikleri haileleri canlan- dıracak olan Hristoforun şey- tanetkâr simasını görür gör- mez, bütün hayallerinin haki- kat olacağına tamamen kani olmuşlar ve bundan büyük bir zevk ve meserret duymuşlardı. Onları en ziyade cezbeden, Yazan: A, OLUÇ ALİ REİS Kılç Ali Paşanın Hatıraları Ufacık bir gemiye binmek, bu- la koskoba — galeruvayallere edip o koca gemileri ateş- h gek onan en büyük hüneri- Ni Turgutla karşı karşıya kalınca ,'_'.l'“'- hocamın stöylediği bu söz- geç öYnimden bir şimşek süratile b.-.';_uıyıı ihtiyari gururlandım. tedi Mn en büyük ve en mük- ı.__'ı' :_omnı bugün, bu dakikada M himayesine almıştı. Turgut "Sa bütün 'kudretine rağman çok Öi Medi nn eimek, bir gemiyi diğerine ta ağır başlı ve mutavazı bir korsan başı idi. Ellerini omzama koydu, par- lak gözlerini gözlerime dikti ve sordu: — Adın ne idi senin? Ceniş bir emniyet içinde ce- vap verdimi — Dçyrle, Biraz düşündü ve emir verir âbi söyledi: T yeni î’:l'ıkııılı. bundan sonra “Oluç Ali, diye çağırılacaksın. İı?ıl':ı'i detiılll!mlyı mecbursun, anladın mı? SÖN POSTA İ kaN DALGASI || Yazanı Ziya Şakir harekete getiren (Robin) idi, Robinin, narin vücuduna çok yaraşan isterik çehresi, donuk ve esmer rengi, iri siyah göz- leri, biraz büyük ve kemerli burnunun altında ince ve kan- sız dudakları; onların ruhunu tamamen cezbetmişti. Bu rakik kızın, umulmaz bir cür'et ha- zinesi olduğunu hissettikçe ©- na esatiri bir âlihe gibi ta- abbüt etmek İstiyorlardı. İçtimalar, daima Hristoforun riyaseti altında vuku buluyor- du. İlk içtimalar, Hristoforla Robin ve Lipa ile Sonya ve bir de Hacı Nişandan müteşek- kil iken birkaç gün sonra şu şahıslar da bunlara iştirak etti: (Vram Şabuh Kendiryan), (Silviyoriçi), (Karl Yuvanoviç), (Trase Yuvanoviç), (Madam ova). Bunların da iştirakile, artık bul komitesi icraat be yeti fevkalâdesi) teşekkül et ıiî’nl&ıı. u heyet, (Jenev) deki (Er- meni komitesi merkezi umur misi ) ne karşı, İstanbulda yapılacak ihtilâlin bütün mes'- uliyetini deruhte etmişti. Şimdi burada , biraz şahıs- lar üzerinde duralım ve bunları ayrı ayrı tanıyalım. 1 — (Liparips); Her gül gibi, güçlü kuvvetli bir adam. Bu adamın iri yan vücudu- nun üstünde, açık alnından kumral saçlar dalgalanan dik bir başı vardı. Baküda doğ- muş ve orada tahsil görmüştü. Baküda, bir İranlıyı öldürdüğü için yirmi sene hapis cezasına mahküm olmuştu. ÇArkası var) Sonra ilâve etti: — Ha bak, dedi, dinini ister değiştir, ister değiştirme. Ona biz karışmayız. Fakat artık bun- dan sonra — irktaşlarının arasına giremezsin. Gemide kal, korsan ol Bu son s#özden sonra içimde bir sevinç kaynağı çoştu. Sevinçle cevap verdim: — Olacağım reis, dedim. — Gençe'n, kuüvvetlisin. Sö- zünde durur, arkadaşlarını korur, galip olmak için ölmek Jâzım- geldiğini hiçbir gün — aklından çıkarmıyan E'r korsan ol. Göre- ceksin ki korsan gemileri impa- ratorların, kıralların caraylarından daha zengin ve daha eğlencelidir. Burada herkes birbirinin dostu- dur. Kimse, kimseye düşman olmaz. Reisin bu sözleri, içime bir genişlik veriyordu. Birşeyler, bir- çok şeyler söylemek istiyordum, stifade ediniz 1 -— İlâm $ satın geçmiyecektir. 2 — Her satır 4 kelime hesap edi- A Sadet İlka kuponu - n mukabilindedir. 4 — Her 3 astırdan fazlatına 2 kupen Bâve edilmelidir. $ - Her kupom Üzerladeki tarihten bir hafta müddetle mutebardir. SON POSTA yı okuduktan sonra İlân kuponunu — saklayı- nız. Bundan 5 adedini —ilânınız posta ile idarehanemize gön- deriniz. İlânınızın gazeteye gir- mesi için bu kadarm küfidir. —e SON POSTA z BEDAVA İLÂN KUPONU 10 - Şubat - 1931 Ümit sabun ve yağ deposu Rama- zana mahsus müthiş tenzilât : gA ti in çamaşır ve Ayva» =ıuhl=lu hamam Ç u' sabunları Ekatra ekstra Ayvalık tinyaj a'liı Hâ'q hadidi yağı Halia Urfa En İyi, en temiz ve mal satan yegüne depodur. İstanbul Asmaaltı Zındankapı Üçyol ağzı No. 53 Hüseyin. 65 170 150 DOKTÖR RİFAT SALİH — Cil, Hirengi, belsoğukluğu mütebasmsı 2- 8 kadar. Cağaloğlu, Ceridehane No, 17 HANIMLAR TERZİHANESİ — Seher Hanım İdaresinde Bahçekapı Raslınpaşa hanı No 12, Telefen İstanbul 4057 ——— UŞAKTA : Kemahh zade Mehmet Asnm Beyde ber nevi rakı, garap, konyak bulunur. ——— ESKİŞEHİR OKUYUCULARIMIZA — Bugünden Hibaren menfaatinizi düşü- Süyorsanız ve gazetelerinizin - evinize dükkânınıza, dalrenize kadar muntaramn bir yekilde gelmesini İstiyorsanız Horoz eğlu tearetanesine müracaat ediniz. Aşılanmış nadide fidanlar — Framaz zade Abdullah LEZZETLİ TATLI VE ŞEKERLEME- LER — Baklava, böcek, pekslmet, ba- dem ezmesi, suzam helvası, aşure genç- ler ve Ihtiyarlar için çok İezzetle ve zevkle yenir. Şişlik Bomenti istasyonu İzzet paşa gokağı numara $ Mubile B e y dlnen n n MUHTEREM TÜCCARLAR — Güm- Yük işlerinizde istifade sürat teshilât ve teminat İsterseniz bahçekapı Agop- yan hanında İlhami Ahmet fırmasına veriniz. İŞ ARIYORUM — Ticari muamelita, Fransızcaya bihaklan vakılım, ç an- yorum, —Ankara 161 posta kutusuna yazılması Üsküdar HALE SİNEMASINDA Anna Karenin Greta Garbo, Con Cilbert fakat sevincim «öz mani olayordu. Ben bu sevinç havasile rüz- gârlanırken Turgut rela: Te lS:ııdi. dedi, Hasan Kelle sana elbise verecek, gemiyl direcek, T Birkaç adım yürüdüm, reisin elini öptüm. Arkamı sıvadı. ra Hasan Kelle ile kıç kasaraya çıktık. Gemi yol almıştı. Arkamızdan daha altı gemi geliyordu. Hasan Kelle bana gemiler hakkında izahat veriyordu : — Bizim gemilerimiz ufaktır, hepsi kürekle hareket — eder, Frenklerin gemileri ise koskoca şeylerdir. Onlar yelkenle yürür Halbuki bu çok fenadır. Hücum için büyük gemi işe yaramaz. Hele bir de rüzgâr olmazsa Aş berbattır. O zaman ufafcık bir perkende kocaman bir Gale- ruvayali zaptedebilir. söylememe HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Mark Twain' den terceme Yaramazın Hikâyesi Vaktile, Cim isminde yara- maz bir çocuk vardı. Maamafih dikkat edilirse görülür ki mek- tep kitaplarında yaramaz ço- cukların hemen hepsinin adı onu itham etti ve değneğini çocuğun omuzlarına indirdiği vakit, beyaz sakallı bir huur yetişip tee “Kabahkt onda değil, bunda. Ben herşeyi Cimdir. Bu, gariptir ama elden | gördüm., demedi ve Cim ce- ne gelir? Onun da adı Cimdir. Mektep kitaplarındaki bütün yaramaz — çocukların isimleri Cimdir, hepsiniu hasta bir anneceri vardır, tatlı ve keder'i bir sesle nioni söyliyerek on- ları uyutmiya çalışırlar, öper- ler, onlara güzel rüya görme- sini temenni aderler. Bizim çocuk için iş başka. Onun adı Cimdi, fakat anne- si basta değildi. Çocuğunun yaramazlıklarına da pek aldır- mıyordu. Yaramaz Cim bir kazaya uğrar da beyni patlıya- cak olursa annesi için büyük bir ziya teşkil etmiyecekti. Yüzüne bir şamar savura- rak oğlunu yatağa sokuyor, nizni filân da söylemiyordu. Birgün bu küçük — yaramaz kilerin anahtarını aşırdı, içeri daldı, reçelleri yalayıp yuttu ve annesi çakmasın diye, ka- | vanozların içine katran doldur- du. Mektep kitaplarında oldu- ğu gibi, bu işi yaparken viedan azabı duymamiştı. Bilâ- kis, kendi kendine: “Ohl dedi, ne iyi — oldul,, Ve güldü. Annesi meseleyi anladığı zaman Cime bir te- miz dayak çekti. Başka bir gün de, Cim, o civardaki çiftliğin duvarından atladı, elma aşırmak için ağa- €a tırmandı. Mektep kitaplarında yazıl- dığı gibi, dal kırılmadı. Cim yere düşmedi ve kolu incin- medi, çiftliğin köpeği tarafın- dan — dişlenmedi, — haftalarca sancılar içinde yataklara düş- medi ve sonunda pişman olup iuyunu değiştirmedi. Oh! Hayır, hayır! İstediği kadar elma aşırdı, ceplerini doldurdu, çiftliğin köpeği üs- tüne iri bir taş atarak onu savdı. Bir kere de mektepte mu- allimin çakısını aşırdı, yakala- nacağını anlayınca çakıyı sı- nıfın iyi talebelerinden biri olan zavallı Jorj Vilsonun kasketi içine attı. Çakı masum çocu- gun kasketinden düşünce, za- vallı başını önüne eğdi ve kı- zardı. Gazebe gelen muallim raklarile ölçülür. ü göstereceğim forsadaki kürekçi- lerin bir kürek etrafında otur- dukları yere oturak derler, Ufak gemilerde bu otuzakta üç kişi bulunur ve bu üç kişi bir küreği çekerler. On oturaktan on yedi oturağa kadar gemilere Fırkate, on dokuz oturaklıya da — Per- kende, yirmi dört oturağa kadar olan gemilere Ka'ita, yirmi beş oturaklıya da Kadirga derler. Ka- dirgaların — oturaklarında — dört kürekçi bulunur, Bu saydıklarımdan daha büyük gemiler de vardır. Yirmi beşten otuz alt oturaklıya kadar gemi'ere Baştarda derler. Bunlar karpuz kıçlı olurlar. Yedi adam bir kü- rek çeker. Bir de daha büyüğü vardır. İsmine Göke derler. Bir defa Burak relse yapılmıştı. Dün- yanın en büyük gemisi idi. Hasan Kelle anlatıyor, ben de zalandırılmadı, Hayır. Bu vak'a da mektep kitaplarında yazıl- dığı gibi olmadı. Cimin hayatında büyük bir- şey vardı. Belki de bu, kur- nazlıktır. — Hiçbir şeyin ona ziyanı dokunmuyordu. Hatta bir defa, ehlileştirilmiş bir File ekmek yerine tütün yutturdu, fakat fil onu hortumile bavaya uçurmadı, yahut kafasını par çalamadı. Birgün — babasımın - tüfeğini alarak ava çıkmıya kalkti, tü- fek, patlamadı, onun ellerini yaralamadı. Birgün de — Ööfke ile, kız kardeşinin şakağına müthiş bir yumruk — savurdu, fakat kizea ğız bütün bir mevsim hasta yatmadı, hayatı tehlikeye gir- medi, Ve Cim büyüdü, evlendi, bir çok çocukları oldu. Ve bir gece, balta ile hepsinin kafasını parçaladı. Bugün, bu- lunduğu kazanın en korkulan insanıdır ve millet meclisinde de azadır!. Fıtır Sadakası Âlâ Orta - edaa Kuruş Kuruş Kuruş 16 13 12 16 13 n Üzüm — 156 117 78 Hurma 182 107 78 Zekât ve sadakal fitır ve Buğday Ş Arpa sinden 1sdar olunan fetvada beyan yatanımızın hüsnü muhafarası, millet ve hükümetimizin deva- a satvet ve İtllâm için asrın icabına göre muhtelif ve mü- tenevvi vesaiti harbiyenin ve bilhassı manımızda ehermmi- yeti fevkalâdesi müsellem bu- kunan kuvai havaiyenin bir an evvel tedarik ve ihzarı bir vecibel diniye olduğundan bu bapta icap eden muavenet ve müzaheretin ifası lüzumu (ih- vanı dinimize kemali ehemmi- yetle arzolunur. Bayram Namazı Saat — Dakika Ezani 1 39 Zevali 3 27 tatlı tatlı dinliyordum. Hasan Kelle devam etti: — Anladın mı delikanlı? Bü- tün bu gemiler ida Türk tersanelerinde, Türkler tarafından yapılır. Bötün cihan bir araya gelse Türk gemiciliği ile baş ede- mez. Türkler denizlerin hâkimidir. Bunları anlatırken Hazan Kel. leyi bir görmelidiniz. Gururundan kabına sığamıyordu. Doğrusu ya, bu sözler benim izzeti nefsimi hiç karmıyordu. Artık ben kendi- mi Avrupalıların düşmamı ve Türklerin içinde — yetişmiş — bir adam gibi görüyordum. Hazan Keller — Gel, dedi, sana Forsayı SÖYUL, gendile altmı çi dik. Oterak denilen şeyi 'ben zaten biliyordam. Fakat bugüne kadar hir korsan gemisinin otu- rağını henüz görmemiştim Arkar var

Bu sayıdan diğer sayfalar: