9 Şubat 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

9 Şubat 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İi Ban DaLGASI (li Yedi Sene Sonra İstanbulda Faaliyet Tekrar Başlamıştı Hakkı Mahfuzdur — Bilmem .. — Sen (Sabin) e nekadar Ziyorsum.. — Sabin kim? — Benim kızımdı? — O ne oldu şimdi?.. —. /Jldi.... — İşte bak, — benim de &nam öldü... — Sen benim kızım olür Musun Robin?.. — Olurum.. Zaten benim da yok... — Baban ne oldu?.. — Ben küçükken Siberyada Slmüş. . u,;_f’"' ise ben sana söy- — Babamın niçin öldüğünü Sen biliyor musun ?... — Etit. Artık, Hristofor, yalnız de- Bildi, ( Robin ) onun için (bugün ) bir teselli idi. ( Ya- Tn ) da ona bir muavin ola- Maz midi?... ) Hristofor, Marsilyadan Pa- se, Paristen de — Londraya Bitti. Oradaki komite ile an- Meğine —gelen — müşterilerini Savmış, günün hesaplarile iştguldü. Kapı açldı. İçeri Benç kıza baktı. Ti — Hakkın var Hacı Nişan.. Senin tanıyamıyacağın kadar ihtiyarladığımı biliyorum. Nişan, hemen yerinden fır- kadı. İhtiyarın boynuna sanldı. — Hristofor.. Ah Hristo- Torum., O da ona sarılmakla bera- itiraz etti: — Dikkat et azizim. Ben for Mikailyan değilim... Samoel Fayn ) isminde bir Dur da sana kızı- B tamtayım... işte bu da kı- üm. Adına (Robina Fayn ) .. Eğer inanmıyorsan, pa> —P—tnım göstereyim.. - Çok - Alü.. Fılııt bu kuaz. — Hele oturalım da onu da Tarihi Tefrika —— OLUÇ A No. 258 z Gi e İ Madam — Aşkova Oturdular, ve, birbirlerine yedi senelik hayatın tarihini anlattılar, — Anlatılan — şeyler, Ş yalnız - hayatlarinın hususiye- tinden ibaret değildi. Daha ziyade, yedi senelik komite faaliyetine aitti. Bu müddet zarfında (Hris- tofor), (Jenev) de neşrettiği (Troşak ) gazetesini muntaza- man Hacı Nişana dermiş, Hacı Nişan dı:m bıınş::ıı İstan- buldaki komite azalarına mun- tazaman tevzi eylemişti. Bu blânçonun hülâsasını Hristofor yaptı: — Maksadımıza — muvaffak olmak için, artık, umumi harektler yapmıyacağız. Kala- balık kütleleri sevk ve idare güç oluyor. Anadoluda — ve Yazan: Ziya Şakir İstanbulda bukadar can kaybettik. Sanki bundan ne kazandık? Bu sefer, bütün bütün ayrı bir | program takip edeceğiz. Şim- diye kadar bizi teşvik edenler, bize hiç yardım etmediler. İlk silâhımızın patladığı ande İs- tanbulu demir çemberle kuşa- tacaklarını — vadedenler — bile kımıldamadılar. Pekâlâ.. Biz onları da harekete getirmenin çaresini bulacağız. Ve öyle birşey yapacağız... öyle birşey — yapacağız ki.., Bir kıvılcımla bütün dünyayı tutuşturacağır... Hacı Nişan dinliyor ve dinledikçe, yüzündeki tebes- süm — genişliyordu. — Hristo- for sözlerini bitirdiği zaman, gözleri karşılaştı. Bu gözlerde ölmez ve sönmez bir kinin alevleri parladı. Birkaç saniye süren sükütu Hacı Nişan ih- Kâl etti: — Pekâlâ.. biz hazırız.. So- nuna kadar beraber yürüye- ceğiz... Söyle bakalım, şimdi işe nereden başlıyacağız ? Hristofor, çenesinin iki ta- rafından sarkan kısa ve sert sakalını kaşıyarak : — İlk yapacağımız iş, emin bir yere yerleşmek.. Şimdi biz (Kroker ) otelindeyiz. Burası bizim için tehlikelidir. Her an bir tamdık adama tesadüf edeceğimden korkuyorum. (Arkası var| kan ve Bu Bina Acaba Niçin Yaptırılmış? |" Urfa, ( Hususi ) — Resmini gönderdiğim bina, vali Fuat Bey zamanında yapılmıştı. O değişti, binanım inşası da yüz üstü | kaldı. Üstü açıktır. Yağan yağmurlar temelleri harap .:dîyor. | Gelip geçenlere bir aptesane olmaktan kurtulması için son günlerde kapısı örüldü. Zait işareti * örülen yeri gösteriyor, bu bina Inı]l.ıııılînıyı— cak idise niçin yapıldı? Fakat yapıldıktan sonra meden ikmal edilmiyor? Yazan: A. Lİ REİS Kılıç Ali Paşanın Hatıraları İstiyordu! ddetle —İstiyor- ;"'g KP aha Üarerreye. Tei Ahliye, Papaya, — hatta bütün da aya ve en nihayet araların Harbüyüdüğüm halde kim oldu. mu — bilmiyen — ırkdaşlarıma di kiymetimi tanıtayım ve bunun için berşeyi yapayıml.. Korsan Gemileri Turgut rels papaya karşı bu Bakareti yaptıktan — sonra Arak oralarda duramazdı. Çünkü aman olduğu gibi bu sefer BAA FO Hir öllimlip M. Turgut < 1 donanması saldırabilirdi. Gemi- | terimiz demir alarak engin deniz- | lere doğru açıldı. Turgut rels beni kamarasına çağırdı. Hasan - Kelle kapının önünde duruyordu. Kamara kü- çük bir müzeye benziyordu. O kadar hoşuma gitti ki... Her tarafı silâhlar ve kaymetli halılarla süslenip bezenmişti. Tam köşe- âinde siyah ipekten yapılmış per- deye benziyen birşey — vardı. Fa- kat iyice dikkat edilirse bunun bir perdeden ziyade bayrağa benzediği daha Iyi anlaşılıyordu. Üzerinde — dört tane yeşil hilâl Fıtır Sadakası Orta — edna Kuruş Kuruş Kuruş Buğday 16 13 12 Arpa 6 13 n Üzüm — 156 117 78 Hurma — 182 107 78 Zekât ve sadakal fitır ve kurban derilerinin Tayyare ce- miyetine verilmesinin - cevazı Diyanet işleri riyaseti >elile- sinden 1sdar olunan — fetvada beyan — olunmasıma — nazaran vatanımızın hüsnü muhafazası, millet ve hükümetimizin deva. mi satvet ve İtilâsı için asrın icabına göre muhtelif ve mü- tenevvi vesaiti barbiyenin ve bilhassa zamanımızda ehemmi- yeti fevkalâdesi müsellem bu- lunan kuvai havaiyenin bir an evvel tedarik ve ihzarı bir vecibei diniye olduğundan bu bapta İcap eden muavenet ve müzaheretin ifası lüzumu ih- vanı dinimize kemali ehemmi- yetle arzolunur. Bayram Namazı Saat — Dakika Erani ı 39 Zevali v 27 22 Senelik Lâyihalar Orman Kanun Projesi Yirmi İki Sene Evvel Hazırlanmıştı. Orman lâyihası Millet mec- lisi İktısat encümeni tarafından tetkik edilerek dahiliye en- cümenine gönderilmiştir. Li- yiha, Adliye encümeninin tet- kikine de arzedildikten sonra meclise verilecektir. Haber aldığımıza göre bu kanun (22) senelik bir maziye maliktir. Lâyiha harbı umumi- minin. İttihatçılar kabinesinde ziraat nazırı olan şimdiki İk- tısat vekili Mustafa Şeref B. tarafından Meşrutiyet meclisi meb'usamına verilmişti. O vakit İlranda Veba Var Moskova— Rus - İran hududu, İranda büyük tahribat yapan vebadan dolayı kapatılmışlır. Bir Haberin Tasrihı < Gazetenizin 31 kânunusani 93l tarih ve 188 numaralı nüs- üçüncü — sayfasında (Son Haber) gazetesinden ik- tibas edildiği beyanile nakle- dilen ve bazı şahısların Mene- mene sevkedildiğine ve saireye dair olan vak'anın Afyonkara- hisarına aidiyeti yoktur. Key- fiyetin tashihini rica ederim efendim, Afyonkarahiser vallel Fahrettin Üsküdar HALE SİNEMASINDA Anna Karenin HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Nakili: Safiye Peyman Siz Bir Alçaksınız! Evlidi. Karısısı seviyordu. Aşkla değil alışkanlıkla. Evle- neli Üç sene olmuştu. İhanet etmedi. Fakat günden güne yabancı kadınlar ona carip görünüyorlardı. Karısım aldat- mak arzusu, evvelce, gayri meşuurunda kapalı kalan küçük bir tohumdu. Bu da, her to- hum gibi, zamanla büyüdü. Filiz veriyordu. Bilerek, bilmiyerek aramıya || başladı. Yabancı bir kadın istiyordu. Muhitinin kadınları veya karısının arkadaşları teh- likelidi. Küçük bir dedikodu- dan büyük bir felâkete giden yolları biliyordu. Fakat yabancı bir kadın nasıl bulunabilir? İki şey lâ- zımdı: tesadüf ve cesaret. Tesadüf zühur etti: Günün birinde bankaya bir kadın gelmişti. Bir imza için kendisine müracaat etti. Bu kadının işini yapıp yapmamak elinde idi. Adi mübadeleye karar verdi: Kadının *arzusunu yerine getirecek, fakat buna mukabil ondan en büyük şeyi istiyecekti. Bunu kadına ima etti. Bu, güzel bir Rus kadını idi. Onun teklifini derhal - anladı, | yüzünde — öfkesile — arzusunu | müvarene halinde tutan bir tebessüm göründü. Kabul et- miş demekti. Çünkü, banka- daki- işi yapılmazsa, büyük bir parayı Üç aydan evvel | alamıyacaktı. Gece için randevu vermedi. Erkek sordu: — Evli misiniz ? — Hayır, fakat bir âşıkım var. Beraber yaşıyoruz. Sonra ciddi bir tavirla ilâve etti: — Gece mümkün değil. Yarın, tam saat Üüçte, sizi apartımanımda bekliyeceğim. Ve adresini vererek çıktı. Bunlar, bu kadınlar, büyük ihtilâlden — ve — muhaceretten sonra, erkeklerle münasebet- lerini bir banka muamelesi kadar basitleştirmeyi tabil bu- lacak kadar ya tereddi, yaht ta başka bir telâkkiye göre, te- kâmül etmişlerdi. dım onu karşılarken — ilk Greta Garbo, Con Cilbert | şu oldu: vardı. Tam ortasın da çapraslama örülmüş iki kılıç bulunuyor, ves birtakım da Arapça yarılar gö- rülüyordu. En altında ise şu ke- limeler okunuyordu: * Turgut reis Esedülbahir , l Evet, çok doğru bir söz. Tur» get reim denizlerin aslanı ve belki de koca denizlerin biricik, rakipsiz bâkimi idi. Bana Türkçe dera veren ho- cam derdi kit *“Oruç Barbarose çok cesur, deli denilecek kadar tehlikeden yılmaz, mert, verdiği sözü mu- hakkak yapan, maiyetini canı gibi koruyan bir korsandır. Hizır. Barbarose de cesurdür, hiçbir şeyden korkmaz. Fakat o daha kurnazdır. O, bir korsandan ziyade Gransenyorun kaptanpa- nın zayıf tarar fiını bir kere sezerse kimseler onun kadar yerinde ve mahvedici bir darbe indiremes, Yeni yetişen Turgat ise hem Oruca, hem de Hızıra benzer. Çok cesurdur. Delilik denilecek kadar cesaretli İşler yapar. Elin- de yalnız palasile. yüzlerce »Aval- | — Görüyorsunuz ya, ihtilâk den sonra herşeyi yapmıya alıştık. — Bütün — insanlık — hayal devresini geçiriyor, dedi öteki, en tabit münasebetlerin sade olmasından — daha tabil ne olabilir ? Kadın gülümsedi : — Bereket versin ki, dedi. bu dünyada en abes hareket- lerin bile makul bir felsefesi vardır, Bu çirkin başlangıca rağ- men birbirlerinden hoşlandılar, Bir saat sonra, Erkek apartı mandan — ayrılırken yeni bir randevu daha aldı. Ve caddeye - çıktığı vakii düşündü ki her zaman bukadar güzel bir — metres bulmal mümktün değildir. Bu sande- tin kadrini bilmek lâzımdır. x Fakat bütün cadde ve bütün kalabalık yerler ona manasız göründü. Yelmz kalmıya ihtiyacı vardı. Evine gitmiye, odasında oturarak bu saadeti karar — verdi. Hiçbir. zaman bu saatte evinegitmek âdeüi değildi. Fakat karısının da bu saatte evde oturmak âdeti olmadığını bildip için istintaka uğramıyacaktı. Bir otomobile atladı. Evine geldi ve anahtarla kap> yı açtı. Evde biç ses yok. Hiz metçi de sokağa çıkmış olacaktı, Fakat bir kere odalara baktı. Hep boştu. Yatak odasına girdiği vakit öyle bir manzara gördü ki, göz lerine inanmak için beş dakike baktı: Karısı, yarı çıplak ayakta, bembeyazdı. Yatakta, bir erkek, yorganın içinde tamamile gizlen- mişti Yalnız yastıkta kıvırcık saçe ları görünüyordu, Koca, tereddüt etmedi. Revolverini —çıkardı. Evvelâ yorgam şişiren vücudun yavarlak tümseğine iki defa ateş etti, sonra bâlâ dimdik ve bembeyaz duran karısının üstüne.. Kalabalık, zabıta, — tahkikat, lstintak, tevkif, gazetelerin katil hakkında müdafaa edici neşriyatı, muhakeme, avkatın talâkati, aile namusu, tehbevvür hali, şu, bu.s Küçük bir mahkümiyet, sonra, - kurtuluş. düşünmiye — Artik bir kahraman olmuştu Onu herkes beyendi, fakat bir kişi affetmedi: Rus kadını! Bütün' bu hadiseden sonra, katil, onu apartımanında ikinci defa ziyaret ettiği gün, kadın : — Siz biralçaksınız! dedi ve yüzüne kapıyı kapadı. yenin araşına girip sağ ve salim çıktığı kaç defa görülüp duyul- muştur. Şeytan gibi kurnazdır. Andrea Dorya gibi bir deniz kurdunu bütün Avrupaya karşı kepaze eden yalnız Turgut reistir. Bütün bu büyük varlıklarına rağmen Turgut, servet ve azalet- ten nefret eder. Riya nedir. bil. mer, saraylarda yaşamıya taham- mül edemez. Onun için en büyük zevk, korsan arkadaşlarile birlike te denizler aşmak ve maceralar yaratmaktır. PArkanı vari : î

Bu sayıdan diğer sayfalar: