Haydutlar Yeniden Kanlı Ve Müthiş Bir İhtilâl Hareketine Başlıyorlardı Hakkı Mahfuzdur Amerika şivesi İngilizce İle :&Mm nutku söylemiye baş- t — Sir! Müessesenize karşı Yapılan şu hareketten dolayı Sok müteessiriz. Fakat, takip k iz gaye, bunu icap etti- Tiyor, Ermeniler, maksatlarına için herşeyi yapmıya mızı zannediyorum “Entrenasyonal,, bir kadır. Burada hürriyet ve- '€z.. para verilir. — Evet — direktör — efendi, biz de biliyoruz. Maksa- iyle mühim bir ecnebi karşı bir hareket Avrupa devletlerinin - FE F T e Pirektör, fena halde sinir- Taın üzerine atarak haykırdı: ba ) Fakat efendi, ben bir yım.. Bir tüccarım.. Bir "ı l'd"myuıı.. Beni bu işe ne —a sokuyorsunuz, anlamıyo- ait olmıyan bir iş Tarihi Tefrika — Elindeki kâğdı ma- | No. 22 — 5ö Vak'anın — elebaşılarından Lokantacı Haci Nişan Minasyan için hükümete ne sıfatla mü- racaat edebilirim ?.. Genç Ermeni, buna, birden- bir ecevap vermedi. Kapıya kadar yürüdü. Kapıyı — açtı. Kapının önünde, üç dört şak varlı Ermeni duruyor ve elle- rindeki zembilde bombalar gö- rünüyordu. — Buyurunuz direktör Ef. koridora kadar geliniz. Sözü- nüzün cevabımı orada görecek- siniz. Edgar Vensan, kapıya dağ- ru yürüdü. Hindistan cevizin- den daha büyük - cesamette olan yuvarlak el bombaları, ağacından henüz düşen, ka- ve dikenli atkestane- lerine benziyordu. Direktör, — koridora — çıkar çıkmaz titredi. Koca binamın ortasındaki boşluk, ve bütün koridorlar, duman içinde idi, Ağır bir barat ve dinamit kokusu, adeta nefesi tıkıyordu. Orta yerdeki açıklığın mermer mahalli Alt kat gezinti ile | kapımın önü ve mermer mer- divenler, kan içinde kalmıştı. Şurada burada, kollar - ve ba- caklar görünüyor.. Yerlerde yatan parçalanmış cesetlerden kanlar sızıyordu. İki üç Ermeni, büyük sokak kapısının altmı kazıyor.. Zem- Yazan: A. ——— OLUÇ ALİ REİS Kılıç Ali Pa: anın Hatıraları ',e"“'nm bahçesini dolduran k..,,:;;: davetli yiyip içiyorlar, B lar atıyorlar, eğleniyor- N.G,İ,"' sevgilim, dilber sevgilim Teniz Ağır gelin elbiseleri giymiş ? bahçenin- tam ortasındaki hüzünlü ve kederli K lOrdü. Ne — yapacaktık? har, " bareket etmeli idik?.. Bun- M.'l— uzadıya düşünmedik. heyaltızı mahmuzladık.. Düğün anına birdenbire bir yıldır ıbı.:"" saldırdık. Ortalığı bir- kayıl, Katımnıştık. Ben, hiç vakit sevgilim — Verayı kaptım ve atımın üzerine aldım. Derhal uzaklaştık, atlarımızı dağ- lara doğru sürdük. Amiral ( Ve- neyro ) çok mağrur, ve mütbiş kinci bir adamdı. Adamlarını topladı, o da peşimizden dağlarn çıktı. Tam Üç gün, üç gece yürü- dük. Bulunduğumuz yeri dalma değiştiriyorduk. Veraya soruyordum: — Bu hayattan memnun mu- sun sevgilim? Boynuma sarılıyor. ve : —)Stlîık beraber olduktan K aT soğra, diyor, herşey bana güzel f İKi Şimdi K h gözüküyor. ve istikrah Odasına geldi. Düşündü. Va. ziyet, çok ciddi idi. Bu adam- Yazan: Ziya Şakir I biller içinde getirilen bombalar | yerleştirmiye uğraşıyorlardı. Direktör, derin bir nefret ile geri çekildi, arrın gösterdikleri vahşet, daha büyük şeylere de cüret ede- bileceklerini ihsas ediyordu. Artık saraya koşarak bu — va- ziyeti (Sultanja — anlatmaktan başka çare yoktu. Fakat, saraya masıl gide- cekti? Bankayı ihata eden so- kaklarda da bilâfasıla silâhlar patlıyor ve kanlı müsademe- lerin devam ettiği anlaşılıyor- du. Bu sırada odaya iki Erme- ni daha girdi. Bunlardan biri, (Hiristofor), diğeri de Hacı Nişandı. Hiristofor, sert ve tehditkâr bir lisanla sordu: — Neoluyor Kirkor? ÇArkanı var) Dünyadaki Tütün — Mahsulleri Bütün Malları Ameri- kaya Satmak İçin, Müzakereler Yapılıyor M. Venizelos'un Varşovayı ziyareti esnasında Polonya ile Yunanistan —arasında . tültün mübayaasına müteallik müza- ve bu kerat eıngın eylediği 'ransız larının işe bazı tavassut — edecekleri — bildiril- mişti. Alman — gazetelerinin baberlerine göre Yunan hükü-! meti tütünlerine mah-eç bulmak Üzere muhtelif memlektlerle :g;ıkeulını devam eylemek- Son zamanlarda büyük - bir Amerikan grupu ile Yunan tütün mahsulünün toptan Ame- rikaya satılması etrafında mü- zakıcat cereyan etmektedir. Bu müzakeratın ne netice verdiği henüz malüm değildir. Ancak alâkadar Alman maha- fili bu haberin tahakkukundan telâş etmektedirler. Zira bu takdirde Almanyanın muhtaç bulunduğe tütünü mübayaa ede bilmesi Amerikalıların rızasına vabeste kalacaktır. Memleke- timiz tacirlerinin nazarı dikkâ- tini celbederiz. iki defa çarpıştık. Her ikisinde de düşmanlarımızdan birçoğunu te- ' peledik, öldürdük. Biz mütemadi- yen kaçtığımız için hiç raylat | wermiyorduk. | Fakat bu işin üçüğcü günü rımın garip bir teklifi | ile karşılaştım. Bana dediler ki: | — Köyleri basıp yağma ede- Hml Bu suretle hem kuvvetleniriz, | hem de rengin oluruz!. | Bu teklifi derhal reddettim: — Hayır, dedim, bu, olamaz!. Bunlardan — birkaçı, — teklifle- rinde israr ettiler, Bunları fena halde dövdüm. Fakat ertesi sa- | bah gün aydınlanıp ta uyandığı. miz zaman ne gördüm bilir misi- niz Adamlarım bizi terketmiş- lerdi/ Servantesle ben ve sevgi- n yalnız. başımıza kalmıştık. | Servantes yüzünü buruşturdu: — Dostum, büyük sersemlik 'stifade ediniz . 1 — İlâm 3 satırı geçmiyecektir. 2 -- Her satır 4 kelime hesap edi- 3 ı'ı'ııı Sadet lün kupema 3 — Her mukabilindedir. 4 — Her 3 #stırdan fazlasına 2 idir. BEDAVA İLÂN KUPONU 3 -Şubat - 1931 ESKİŞEKİR OKUYUCULARIMIZA — Bügünden İtiharen menfaatinizi - dilçü- ullyercanız ve gazetelerinizin — evinize dükkümnza, dairenire kadar muntazam bir şekilde gelmesini İatiyorsanız Horer gile Hcarelanesine müracaat edinir. Aşılanmış nadide fidanlar — Franüır armudü ve Rus geltali ve eriklarine en tihike fidanlarım — vardır. — Rize Kazamcı zade Abdullah LEZZETLİ TATLI VE ŞEKERLEME- LER — Baklava, börek, pekalmet, ba- dem ezmesi, susam helvası, aşure genç- der ve İbtiyarlar için çok lezzelle ve zevkle yenir. Şişik Bemonti İstasyonu İzzet paşe sokağı numara $ Muhlüs HL ğ En yeni ve en kolay metet ile lagiliz- ceyi aa bir zamanda öğçetmeyi teahhii ederim. “Ben Posta, C. Ü, B, ei EE çei — eli adai MUHTEREM TÜCCARLAR — Güm- Yük işlerinizde İstifade sürat — teshilli ve taminat İsterseniz bahçekapı Agop- yan banında Ülhami Ahmet firmasını yeriniz. HANIMLAR TERZİH/ VESİ — Bah- I çekapı Kaslmpaşa hani No, V7, Telefen Tatanbul 4057 ——— IŞ ARIYORUM — On sekiz yaşın- dayım, İlk ssektep merunuyum, — Her hangi bir milcscesede çalışmak İsti- yorum. Aksaray, Camcılar Cami sekağında numasa 14 İbrahim MEVLUT Şubatın 3 üncü #alı günü öğleden sonra Üsküdarda Yenicamide — İz mir meb'usu Ah- met Münür Beyin pederi — merhum İĞ| Hacı Sait Beyin #i ruhuna — mevlul !k'ımı edilecektir. “Arzu — edenlerin teşrifleri — rica M Hacı Sait B, olunur, tıp katır. kuyruğuna bağlatscak. Sözümü dinleyip bu serserilerin tekliflerini kabul edecektik. — Bu nasıl olur, dedim, bir amlzade bir haydut gibi köyleri soyamaz ! — Bir anlzade, karisını baş- kalarına teslim eder mi? Bu adam beni çileden çıkar- tacaktı. Fena halde hiddetlendim. Ayağa kalktım, yanına gittim, gözlerimi gözlerine diktim, ba- gırdim : — Bana iyilik ettin, teşekkür ederim. Fakat şimdi de tahkir ediyorsun. Fazla olarak ta gürül- tü yapıyorsun! Veranın uyanıp bizi yap yalnız görmesini istemi- yordum, Sonra daha ciddi bir ifade ile sözümü tamamladım : — Senden rica ediyorum, beni yalmız birak... Cevap - istemem. Benim için merak etme, Ben yapacağımı bilirim. h * HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Muharriri: Server Bedi Öldürmiyen - Adam Bundan yirmi sene evvel bir genç kızla evlendim. Benim k ona karşı sevgim arttığı vakit, onun bana karşı duyduğu arzu- lar yorulmuş, belki de sön- her mühim vak'ada olduğu gibi, vakit gece yarısını geç- miş. Karımın uzak akrabasın dan genç bir erkek - misafiri- miz var. - Ötedenberi ben bu adamı kıskanırım. Köşkün dört tarafı da bağ, bahçe ve ya- kınlarda hiçbir bina yök. Âde- timdir: Her gece, — yatağımın başucundaki dolabın üstünde bir revouvelver bulundururum. Fakat hiçbir vesile ile kulla- nılmamış olan bu silâh paslıdır. O akşam *hararetim vardı, yorgundum, —erken — yatmıyt mecbur oldum, karım ve mi- safir salonda kaldılar. Fakat kıskançlık beni uyut- madı. Salondan yatak odama kadar gelen hafif sesleri av- “İlamak için, samiam dirildi. Otuz sekizi geçen hararetim | içinde, arada bir dalıp kew dimden geçtiğim oluyordu. Bir aralık odama karımın girdiğini, avucunu alnıma koy- | duğunu, üstüme eğilerek yüzü- | me baktığını hissettim, fakat uyuyormuş gibi yaparak hiç gözlerimi açmadım. Karımın bu hareketini şef- katten ziyade, benim uyuyup | merhamet (duyuyordu. uyumadığımı anlamak için ya pılmiş bir teftişe Şüphem arttı. İyice uyandım. Karım uzaklaşmıştı ve her tarafa derin bir süküt çöktü. Biraz sonra, yatak odamın tam altında bulunan salondan bazı şüpbeli seslerin yükse- diğini duydum. Hiçbir şey muhakeme etmedim. Kızıp kız- madığımı da bilmiyorum. Gayet sade ve tabii bir hareketle revolverimi aldım, merdiveni indim, salondan içeri girdim. Karım ve rakibim kucak kucağa — idiler. Lâmbayı bile söndürmiye İlüzum görmemiş- lerdi. Esasen — vaziyet okadar fee bir şekle girmişti Ki Servantes için kaçmaktan başka kurtuluş çaresi kalmamıştı. Birkaç mana- #7 söz söyledi, çekildi gitti. Servantes te gidince kendimi büsbütün yalnır hissettim. Her taraftan kuşatılmıştım. Vera - bir mağarada — yatıyordu. Kızcağız kaç gündür bizim peşimizden aç ve sosuz koşup - dürüyordu. Mağaraya tekrar girdiğim zaman © hâlâ uyuyordu. Birden gözlerim yaşardı. Nasıl oldu, bilemiyorum. Mağaradan fırladım, hütün hızımla koşmaya başladım. Bayırdan aşağı indim, Dağın eteğine yaklaştığım zaman amiralin adamları beni kıskıvrak atfettim, | | bile, gencin lehinde | sa yalnız yakaladılar ve soluk aldırmadan amiralin karşısına çıkardılar. — | LArkası ; var) Kolumu kaldırdım. Namhr nun tehdidi altında sinmiş'erdi.| Çıplak — vücutlarınm ban te- ferruatı, intikam duyguma kuv- vet veriyordu. Başımdan kalbime ve kal- bimden başıma inip çıkan ka- nimin sürati hakkında hiçbir fikrim yok, O anda, çocukla- ğgumdanberi geçen bütüa haya- bmın ana cizgilerini ve — on- dan sonra masıl yaşıyacağımı düşündüm. Nihayet, onlara değil, kendi- me acıdığım için ateş etmedim. Emin olunuzki o ande yak nız kendimi düşünmüşlüm, Be- nim kültürüm var. Kendi ken- dime — dedim ki: — “Değmez, efendi, onlara değil, sana ya- zık. Çek elini, vaz geçi, Ve kolumu indirdim, vaz geçtim, salondan çıktım, ertesi gün karımı — boşadım — ve - onun fşıkile evlenmesine müsaade ettim. Sonvaları onların mes'ut ol duklarını görmek azabımi - ve gürürümü — arttırdı. Aradan on sene geçti. Ak- rabamdan bir genç, karısım fena vaziyette yakaladı. Onun da elinde bir| revolver — vardı. Fakat âtıl kalmadı. Genç ra- kibini ve karısını vurda. Garip değil mi? Ölenlere acıyan pek azdı. Herkes, tev- kifanede yatan gence karşı Onu mi inde ziyaret etltim. Ce- miyetin kendisine gösterdiği alâkadan ve şefkat hislerinden adeta şımarmıştı. Bana hiçbir pişmanlık duymadığını söyledi. Mahkemede, müddeiumumi esbabı muhaffife — zikrediyordu — ve hâkimler tatlıdiler. Muhakeme aleyhinde cereyan etmedi. İk —muhakemeden — sonra onu tekrar — ziyaret — ettim — Memnunum ! dedi. Teessürümü — gizliyerek ay- rıldım. OÖn sene evvelki mari, bana ait hatıra, iki üç saatlik bir tazelik ve yakınlıkla bey- ninde yeniden canlandı. Ve yaşamıya başladı. İtiraf ederim ki, ben, kan- mı hâlâ seviyordum; onun ha- yali benim için hâlâ bir nişanlı kadır temiz ve bakirdi. Fakat onuu yabancı kollar arasında yaşadığını düşündükçe çıldıra- cağım geliyordu. Hele ihanet sahnesini düşündükçe tüylerim ürperiyordu. Öldürmediğime, onların ya- şamalarına — ve sevişmelerine müsaade ettiğime pişman ol- dum, dehşetli pişman oldom. Öldürseydim, karım hiç olmaz- bana ait, temellük — ettiğim — güzel hatıra olarak kalacaktı. Bugün, aradan yirmi sene geçti. Paslı silâhım elime geç- tiği zaman, ona, utanarak ba- kıyorum; - ve gazetelerde kas- kançlık — cinayetlerini - okudu- gum vakit, bütün o katillerin büyük ve beşeri hamlelerine benim bir , | adeta gıpta ediyorum.