- — ll kan DaLGASIİİİ Hünkâr, Sanki Bir Elektrik Teline Dokunmuş Gibi Şiddetle Titredi.. Yazan: Ziya Şakir Hakkı Mahfurdur Saçlarım okşiyarak - sorduü: — Söyle bakalım Hayal. Biçin a7 "yordun? Hayai, derhal cevap verme- di. Derin derin içini çekti. — Haydi, söyle.. Niçin ağ- hyordun ?.: Hayal, tekrar derin derin İçini çekerekt — Bilmem ki ne söyleyim, Basıl söyleyim 7. — Evvelâ, şunu söyle.. Sen, M lüman — değilsin... Öyle değil mi? Hayal, kapkırmızı kesildi. Sanki başına ağır bir darbe Yemiş gibi sersemledi. Sultan Hamit, Hayalin ilik- lerine kadar İşliyen nafiz; kadir ve mütehakkim bir sesle sö- züne devam etti: — Bunu saklamıya lüzum m.._lwı bak.. Nişanesi ko- Hünkâr, parm:” “ile Hayalin zaman, dişer taraftan tahakküm Hayali ez- Miş, bitirmiş ve bütün irade Ve müvazenesini altüst etmişti. — Haydi bakalım, — şimci, doğrusunu söyle.. nerelisin?.. — Ben, efendim.. Kafkas- Yalıyım... Köyümüzün — adına (ı—ı..,...m) derler. (Erivan) a Sul!ıı Hamit, sanki dlektrik teline lemas etmiş gibi titredi. Bütün kamı, bir Anda kalbine doldu ve tekrar damarlarına boşandı. Oturduğu yerde biraz doğruldu ve sordu: — Demek sen Ermenisin?.. Hayal, hünkârın bu irkilme- sinden daha ziyade korktu. bakarak cevap verdi: — Evet... Hünkâr, hatasını anlamıştı. Onu, telâş göstermeden dinle- mek daha muvafık - olacaktı. Derhal, elini, Hayalin saçları lzerinde gezdirerek onu temine çalıştı: — Ne zararı ver Hayal... Bizim ııııyııııx.dı her milletten ee Ermeni — olmak den biraz ferahlıyan ve kendini liyan — Hayal, büyük bir cevap verdi: — Ben, pek — küçükken, &nam — babam ölmüş.. Beni d;y'.uıı yanıma almış. O büyüt- —Peki.. Dayın nasıl adamdı? — Çok iyi adamdı Efendim. Bana çok iyi bakardı. Beni hiç birşeyden mahrum bırak- Gizli bir el, hünkârın kal- bini sıkar ve acıtır gibi olu- Yor. Yüzüne sanki bir alev çarpıyordu. Bir cıgara daha yakarak sordü —P*L&ım'ı nasıl - oldu bİl"lyl geldin ?.. Hepsini ıiehınw anlat. Hayalk: — Dayım büyük bir ziyana 'SON “POSTA Yıldız bahçesinde Abdülkamit bu havuzun kenarında gezer ve düşünceye dalmayı severdi lacaktı. Dayım hapsolmaktan ııyıdc beni yalmız bırakmak- tan korkuyordu... Artık mem- leketten kaçmaktan başka ça- remiz kalmamıştı. Bu kararı verdikten sonra - hazırlandık. Karanlık bir gecede atlara at- ladık ve kaçtık. — Nereye kaçıyordunuz ? — ( Nahcivan ) — tarafında dayımın bir akrabası vardı, oraya kaçıyorduk. — Sonra ?.. — Geceleri gidiyor, gün- Çok Çocuklulara Hangi Makam düzleri saklanıyorduk. Üç gün, üç gece böylece geçti. Dör- düncü günün gecesidi. Gece- miz, tamamen yolda geçmişti. Sıiıhılıııdır ve dolam- baçlı bir boğazdan geçerken, | korkunç bııeı.hld&mu— du. Dayım, hemen atından atladı. Beni de atımdan aşağı aldı ve bir bl!yü—ı.. kasına saklandık. Silâhımı çıkar- JıAhqıtıiyıhışk&.BıD üstünden, — vızır. vızir hı_lıı geçiyor. ve beni korkudan - titretiyordu. Dayım, birdenbire, — vuruldum, diye haykırdı ve yere yuvarlandı. * YArkam üi 1 — Âlün 9 satırı geçmiyecektir. J;ıı—uıu—ı-—-ı- lııııuı. Sadet ilüm kuposu koyarak posta İle umını.ı-ıuıe göne deriniz. Ilânınızın gazeteye gir- yemek ister miziniz? Behemehal Hüseyi: seytin yağı Üe pişiriniz. İstanbul Zindar kapısı Babacaler türbesi karşumand aNo, $ UŞAKTA — Müskirat baeyll Kemai Hilmi zade Mehmet Asım. Nefis yakı, garap, konyak satar. SATILIK APARTIMAN — Tepebaşı Bristol eteli yanında (Özcan) apartımmamı satılıktır. Kapıcısna L HAGO"AN - lıl:l ve kadın itt'salinde pqıııda vokak Aleksiyodiz kan Ne. Ji HANIMLAR TERZİHAHESİ — Bahçe mııâqıı—umfdd— ŞEN YUVA — Beyoğlunda Tokatlıyan Sııtıvulıl gokabada 3 Kadehi 1i meze temiz ve nefle, Tıtı.bı Üsküdar HALE Sinemasında BONOMO9O Vahşi Memleketlerde “Hergün gündüz 3 te, gece 9 da:; Cuma günleri 2 de, 4 te, 9 da Yardım Yapacaktır? Çok çocuklulark — yürdım yapılıyor. Bunun için mhhiye müdürlüğü vamtasile hahnasıhha eneümenine müracaat edi- melldir. İşleri müsalt olmayıp ta bu teşeb- büsün kramnı bize bırakmak İatiyon silelerden bugün de bir grupu derce — yoruzu 1 — Kartal kazası, Yayalar köyünde (9 No, da Yakup çavuş zevcesi Fatma Harım. Çocukları Salt, Zekiye, Hikmet, Kemal, — Makbule, Ahmet, Münevver Hanım ve Efendiler. 9 — Kliliz, Hacı Şerif zade Abdullak ve relikası Hurgide, diğer refikası Hanife Hanımlar. Abdullah Efendinin berhayat olan on dokuz çocuğu vardır. Menabem, Hazım ve Etendiler, 4 — Kütahya, memuru Sıtla Bey ve refikam Lütfiye | Hanım. Çocukları: Celâl, Hariye, ŞUs- riye, Comal, Hamdi, Kemal, Şahip i Hamı ve Efendiler, Varidat — mahsusa » — Kartal, Şeykli köyü 88 mumarada Feyzi ağa ve refikamı Remziye hanım. Çocukları: Mustafa, Mahmure, Vahdet- tia, Şerife, Hiüznü, Sadiye hanım ve efendiler. € — Samatyadı, Hacıkadın. cıkmaz #ekak, $ numarada Ralf Efendi ve refi- kaları Zühtü, GÜNÜ Hanımlar. Çocukları: Hüseyla, Hatica, Tayyer, | Yusuf, Fikriye, Şerif, Ziya, Ruki, Saba- hattin Hanım ve Efendiler. 7 — Ankara, —Kıibris — karyesinde, Eyip oğullarından — Mustafa oğla- Al» met ağa ve refikası Havva H. Çocukları « Zühre, Emine, Tevfik, ksmali, Recep, Ahmet Hanım ve elen- diler. İstifade ediniz| Kaybolan Çocuk Melhhat, yirmi sekiz yaşında zayıf, etsiz, fakat iri yapılı bir kadındır. Aslam andiran bir bapı var: kızıl, kabarık, dağınık yeşile çalan ve rengi değişen gözler, yayvan ve geniş burun, köşeli çene. Küçük bir evde çamaşır yıkıyarak hayatım ka- zanıyor, “ Bibi ,, diye çağırdığı, Bedri isminde küçük bir oğlu | buğün | var; Takat, Melâhat erkeksizdir. Aşk ihtiyacile bu kadın, bazan, hummalı ve azgın bir dişi haline r. Buhran ona arada bir gelir ve onu rasgele bir erkeğin kolları arasına atar. | Kafi gelmezse bu erkeği baş- kaları takipeder. Sonra, bir müddet için, | Melâhate bir durgunluk — gelir. | Artık o, çocuğile meşgul olan, sakin, şefkatli ve çalışkan bir kadındır. * Bibi ,, de annesine benzer: yüksek ahn, parlak gözler, ç- kık ve renkli elmacık gemikleri, as'anvari burun. Fakat, umu- miyetle yüzü hisli ve düşünce- lidir. Başı daima açık, kumral, içinde incecik vücudunun yal- pa vurduğu bol bir gümüşi ceket ve pantolonla, beş ya- şında bir çocuk. İlk İıırıntü*ghludh. Me- Mhat, evinde yalmız olmadığı saatler, Bibiyi bir komşu evine bırakıyordu. Fakat dört yaşına bastığı zaman, Bibide, etra- fındaki herşeye karşı garip bir anlayış peyda oldu. Bakışı sabit, içe işleyici ve mahzan- du. -Sanki — bitişik komşunun duvarından kendi evinin içini ve annesini görüyordu. Melâhat, geç iği muvak- kat cinnet buhranlarında, artık, çocuğunun — bitişik — evde de bulunmasına -tahammül — ede- miyordu. Dişilere mahsus cim- neti ile analığı bir türlü kay- naşamıy: bir. müddet için analık h : kayboluyordu. Gayet sade bir çare buldu: Buhranın ilk işaretleri görün- düğü vakil, yani göğsünde bir. tazyik, böbreklerde bir sıkıntı, karnında bir ağırlık başlayınca, Melâhat çocuğunu elinden — tutuyor, İstanbulun uzak yerlerine götürüyor ve köpek nasıl kaybedilirse Bibi- yi de sokağın ortasına bırakı- yordu. Anlıyor musunuz? Hayvanlığı coştuğu vakit, Melâbat —ana olmak, çocuğunun nerede oldu- gunu — bilmek, — onu. görmek istemiyordu. Çocuğun başına ne gelebi- Birdi? ya Bibi, kaybolmuş bir köpek gibi kendi kendine yo- kınu bulür, yahut - kükümet tarafından — muhafaza — edilir ve sonra annesine verilirdi. * Bibi evin yolunu buluyordu, kaybolmuş bir köpek gibi. İlk terkedildiği günden beri kendini tesadüfe bıraktı; ağla- madı, yolunu sormadı, kimseye müracaat etmedi; avare, göz- leri havada, lâkayt ve dalgın, sokaklarda saatlerce gezdi. Bu Sütunda Hergün bir yele, dört köşe alın, parlak, oturuyor, | Sayfa 7 Â YE Nakleden: Server Bedi Bibi kendisini tehdit eden büyük tehlikeyi biliyordu: Ya- bancı, meçhul, İdüşman. eller onu yakalıyabilirdi. Onun kim- sesi yoktu, hamisi yoktu. Fakar hava, kaldırım, evler, köşe başında çeşmeler, mam- zaralar, kokular, renkler şekil- lerle daima evlerinin yolunu buluyordu, kaybolmuş bir kö- pek gibi., x Yavaş yavaş, annesinin kes- disini mahsus kaybettiğini an- ladı. Ne derin keder! Annesine karşı sevgisine ve en mahrem guürürüna ne tecavüz ! Evinin yolunu bulduğu va- kit, kapıya doğrü - gitmekte hiç acele etmiyordu. Sokakta oyalanıyor, geziyor, yahut kö- şe başında hareketsiz, dalgın, mahzun duruyordu, Annesini gördüğü vakit po- tinini bağlar gibi yapıyordu. Birgün yolunu bulamadı, gene ağlamadı, şafakta evini buldu. Fakat, artık annesinin kem- disini kaybetmesini istemiyor ve arkasından koşuyordu. An- nesi onu dövdü. Fakat 'iııd? beş yaşinda Güçlük kalmadı. Herşeyi anlı- yor, biliyor. Annesi, sabahları, onu azar- vakit, vırladığı, ba; ı;ı?ıi' kükrediği vılıığlı,’ gâıî:r—ı fosforlanmış ve burun delikleri kabararak belini kıvıra kıvıra odadan odaya dolaştığı vakit Bibi, onun yanına yaklaşılm- yacağını biliyor. Ve kendiliğinden gidiyor. Yüzü buruşmuş, gözleri sabit, elmacık kemikleri daha parlak, yollarda, etrafına bakmadan rasgele ilerliyor. Uzun müd- det... Annesi kederlenmesin diye annesi ona kızmasım - diye, annesi kendi elile kaybeden fena bir kadın o masın diye, bibi, kendi kendine kayboluyor. Afyonlarımız Kınşık—Afyân Nasıl Yıpılıyor Ü Ankara, 14 (Hususi) — İk- tısat Vekâletine —memleketin her tarafından ihraç emtialar- mızda tağşişe nasıl mani — olur nacağı hakkında raporlar gel- mektedir. Afyon hakkında ge- len raporlarda afyona pestil, yumurta sarısı, çiriş, Üzüm, hurma, kabak, mercimek unu, lokum, zamk - ve saire karıştı- nıldığı bildirilmektedir. R.'ıılııdı bunun önüne geçmek için afyonların oda- larca, ve borsalarca muayenesi ve şehadetname verilmesi tek- BE edilmektedir, Kadıköy SÜREYYA SİNEMASI Yarım - Evliler ve Aşk Valal İki film bir arada bu akşamdan itibaren