İki Tezat İnel sınıf lokantalar hariç olmak diğer bütün aşçılar, keb, beci | dükkânların tencere ve Yeme k koydukları, tabaklar sildilderi eri bie Bir, Baeye alar, mize Pir görmenizi Tencereler kalay, bakır demiye bin şahit lâmm, Yeşil olmuş, Yemek koydukları tabak “ildilleri bezler ise hiç görmiye talarca iştihamız arın kazanç- an etenemler. * akşama kadar taban teper ekmek e. maya çalışan biçareleri bi ddelerd 4, ceddelerd. v8 İnsafszca ceza keserler. Bu nasl er geziyorsun, Şehzadebaşı A. Adil Bir Muallime . Valde- sinin Derdi b Altmış beş yaşında, ihtiyar adınım. Zevcim yetmiş * yaşında ve elli senelik Mitekâit bir askerdir. Kızım, Msun yilâyetinin Çarşamba nda Yeşilırmak mektebi ki ballimlerinden iken kendisine e a çektirilmiştir. Şöyleki: şap esnasında bazı kadın- Zelip kızıma sormuşlar: kap Hangi fırkaya rey vere biz İstediğiniz İN! vermiş. 8, Şayi olmuş ve tahkikat layan vazifesinden el çek» r. Kabahatimiz olma- N uğradığımız bu muamele ey. da hakkımızın iadesini fırkayal ce- Çarşambada, Yeşilirmak mektebi Muslimi İhsan Hammın valdesi Hatice —— Cevaplarımız İni bildirmiyen kariimize : Sa bankamna dair yazı gönderen yay adresini tasrih o etmemiştir. Sia, İni bildirirse noktai mazarını Mek mümkün olur. Mer, bekçi Kemahlı İsmall ağaya: Yakayı leketinizde bıraktığnız. sekiz 2 kırinza yapılan taarruz hak- Md niliyet, ait olduğu makama May, “miştir. Meselenin mahiyetindxki Vey,» Badiseyi gazetede meşre müsait tür. Bizi mazur görmenizi rica Mendim, * Ders Mes'elesine . Dair a mes'slesinden bize giküyet Mu Eöndermiş olan İstammul kz Yu nlehesinden bip hamın derdi u ne bildirilmiştir. Bu mese- ak vi maarif emini bey ye Ne mi bize vaat ve temin $u halde hamm © kızlarımız Na #labilirler. — Ayrica hakikat NY Bm takdirde vaziyeti bildirmekte serbestirler. —— hü Mehçet EK. oğlu Sıtla Beye: Bg kendini fesbetmiş olduğu 1, 2 Yikg Humarası : Fakir çocuklardan hiç Memleketin çocukları, bilhssa fakir aileye mensup olanlar ekseriyetle gıda sıhhat şartlarına ve tareda: yetişirler. Sokaldarımızı dolduran çocuklar hepimizin “ yürekleri- facia kansız ve cansız ni parçılayan (birer nümunesidir. Fakir fakir ailelerine inhisar ettiğini zan- nettiğimiz bu çocukların yekü- nu nedir, biniyoruz. Bu ço- cukları açlıktan ve sefaletten kurtarmak için ne yapıyorlar ? mahallelerin, Bu mevzua da, çok acı olduğu | için temas etmek istemiyoruz. Fakat elimizde azamelini gösteren nisbi bir rakam Mekteplerae bulunan fakir veaç çocukların miktarı tesbit edilmiş ve 4009 çocuğun öğleleri kuru ekmek bile yiyemedikleri görülmüştür. Hilâlishmer bu facianm vardır. cemiyeti obu olmazsa bir kısmını kurtarmak vazifesini üze- rine alârak haftada üç gün 2000 PEYAMİ SAFA SON POSTA'nın Edebi Romanı YATİH - HARBİYE w Haypasıl söz? vir. söyleyiniz, A diy Musunuz? * Ey, “Ptan müstağni bir “e Başite İsterim. keyi 4 birkaç ay dahabu cid- Ül açmayınız. Birkaç ay İn adamız mr? Size vade z bal kaç aydan ay ekletecek ” değilim, Faiz B. bu üç rakkamile kızının gizli bir kararı arasın- daki münasebetten şüphe etti: — Üç ay mı? diye sordu, | hayretle, Neriman cevap verdi: İki, üç, beş. Mesele orada değil, baba... mesele orada değil, şuradaki... yani, baba... Bu, İhtiyacı uygun olmıyan bir | Çocukları Himaye İçin Ma- halle Teşkilâtları Yapılıyor. Fakat Karşılıyabilir Mi? Mekteplerde yemek verilmiye başlanan çocuk- lara bakınız. Bunlar gibi karnı doyurulacak daha! niceleri vardır. kadar çocuğa yiyecek vermeyi | teahhüt etmiştir. Geriye kalan: diğer - (2000) çocuktan hiç olmazsa bik kıs” mına bir lokma ekmek vere- bilmek Maarif emaneti mahallelerde çocukları himayi cemiyetleri teşkiline teşebbüğ etmiştir. Fakat bu muvakkat tedbir- ler, facianın azameti karşısında çok ufak kalır. Mektepte zen- gin çocuklarının sıcak ve mü- tenevvi yemekleri karşısında bir köşeye çekilerek (onlara melâl melâl bakan yavruların halini bir düşününüz. Bunlar da bu memleketin çocuklarıdır ve istikbal onların eline veri- cektir. için Binaenaleyh bu mesele ile yalnız Hilâliahmer ve Maarif emaneti değil, bütün memle- ket; bütün cemiyet alâkadar olmak lâzımdır. Bilhassa Hi- mayeietfal ön baş olmah, memleketin her tarafında aç çocuklara öğlede sıcak yemek Birdenbire sesi titremiye başlamıştı. Gözleri doldu ve hemen ayağa kalktı: — Kendimi toplamam için. İ anlıyor musunuz? Fazla birşey söylemedi ve başını önüne eğdi. Faiz Bey | de başmi önüne eğmiş, kızının bu gözyaşlarma, bu sebep olabilecek şeylerin hep- sini bir anda bulmıya çalışı | yordu. Birçok şeyler tahmin etti, fakat hiçbiri, Nerimanın bu vaz'iyetini izaha kâfi şey- ler değildi. — Peki, kızım.. dedi, öyle olsun, Fakat ben bu ihtiyar arzusuna | yermek için teşkilât vücuda getirmelidir. © Hastalandıktan sonra çocuk- ları tedavi etmekten ziyade hastalanmalarına meydan ver- memek lâzımdır. Bu da onlara gıda vermekle mümkündür. İnkilâp Müzesi İçin Para Koleksiyonu İnkilâip müzesi komısyonu dün belediyede ( toplanarak alacak bazı eserler için kıymet takdirile iştigal etmiştir. Müze için bir meskükât koleksiyonu almak tasavvuru da vardır. | Bu husus komisyonun gelecek | içtimamda kararlaşlırılacaktı. — TAKVİM : Gün 30 20-Teşrinisani-930Xasım 12 Arabi 28. Cem.alahar-1349 Vakit-Erani- Vasatı Güneş 2.5 | 6.53 hÖğle | 71211159 İlsimdi | 935 (14.33 Romi 7-Tegrinisani - 131$ kafanla © anlıyamadım pek. Kendini toplamak imı?. Ne den? Ne gibi? — Daha fazla sormayınız. | Emin olunuz ki sizden giz- | lemediğim hiçbir şey yoktur. | Fakat, bu benim kendime ait | bir arzu. Faiz Bey israr etmedi: — Peki.. dedi, bekleriz o kadar... Madam ki bu kadar | bekledik, gene de bekleriz. * | Ve gittikçe derinleşen mera- kının uyandırdığı birçok fikir- | lere dalarken başını salladı ve | mihaniki olarak tekrar etti. | | — Genede bekleriz. Artık epi konuşmadılar, ©- Kadın Ve Kalp İşleri Kızlarımızın Tahsili Meselesi Kızlarımız Darülfünun- da Niçin Bir Darülfünunlu Kızın Cevabı Bir Darülfünunlu kız bana mektup göndermiş, diyor ki: “Gazetenizin 15-11-930 ta- ribli nüshasında Omemleketi- mizde genç kızların Darülfü- nuna süs ve koca bulmak gayesile gittiklerine kat'i bir kanaat halinde israr ediyor- sunuz. Ve bu kanaatinizin haklı olduğuna delil olarak ta Belçikalı © profesörün, bütün kızların 'darülfünuna süs için gittikleri fikrine karşı sustu- Zumuzu gösteriyorsunuz. Biz, bu Belçikalı profesörün belki kendi memleketi kızlarından aldığı neticeyi, (o yanlış bir düşünceye (kapılarak bütün dünya kızlarına teşmil ettiğini haksız bir büküm gördüğü- müz ve bilhassa kendimizi © fikrin doğruluğunu ispat nü- munesi addetmediğimiz için bu hücumla fazla alâkadar olmadık Hükümlerinizde biraz daha munsif ve bitaraf ha- reket ediniz. Biz Türkiye kızları, Darül füwuna ne bir koca bulmak, ne de ismimize süs ilâve et- mek için gitmiyoruz. o Er nasıl tekâmül etmek, hayata kuvvetli çıkmak gaye- sile gidiyorsa, biz de ayni gaye ile, asri ve medeni in- san olmak gayesile gidiyoruz. Eğer hükmünüz doğru olsay- dı, bir taraftan hayatımızı kazanmak, diğer taraftan Da- rülfünun © tahsilimize devam edebilmek için adeta zaman yaratmıya çabşarak işten mek- tebe,mektepten işe koşuşmazdık. Süs olsun diye yapılan iş- lerde, insanın bir hadde kı- dar mukavemete tahammülü vardır. Halbuki bizler, uzvi, zihni Oazami yorgun, İca- bında uykusuz hatta bazen öğle yemeklerinden mahrum olarak bin müşkülât Darülfünuna devam ediyoruz. Bütün Darülfünuna devam eden kızların vaziyetlerini tet- kik edrseniz hepimizin ayni müşkülâtla mücadele ettiğimizi gine. Binaenaleyh bu adar güçlüğe rağmen çalış- | makta israr eden bizleri mat etmek değil, hakkımızda bita- raf ve mutedil hüküm veriree- niz daha haklı hareket etmiş olursunuz. Sonra, Darülfünunu ikmal edenlerin - evlendikten sonra tetebbuu terkedip kendilerini ev işlerine hasrettiklerini söy- liyen Darülfünunlu Hanım her halde size mahdut ve isti; daya Gülter girdi. Baba kız düşünüyorlardı. Gülter mah- rem bir konuşmıya mani oldu- ğunu zannederek elindeki tep- siyi bıraktı ve dişarı çıkti. aiz bey kızına sordu: — Şinasile aranızda bir şey mi geçti? Neriman, daima, izah et- mek istemediği şeyin ehem- miyetsizliğine (o babasını k dırmak için yükselen sesile cevap verdi: — Hayır baba. Ehemmi- etsiz o münakaralar.. F eni al sinirlendiren şey... Durdu. Babasına her şeyi itiraf etmiye mecbur olacak- mış gibi, ağızdan kaçacak içinde | Okurlar?. | Seraf k | Bu roplar da dünkü modek lerde olduğu gibi ceket ve etekleri ayn olan elbiselerdir. Şu farkla ki bunlarda (etekle ceket ayni kumaştan onlar da ise ayrı fakat ahenktar kumaş- lardan yapılır. teşkil eden bir iki kişiden bahsetmek istemiş olsa gerek, Çünkü bugün Darülfünun me- zunu olupta çalışmıyanlara pek nadir tesadüf ediyoruz. Bugünkü bayat şeraiti ek seriyetle kadın ve erkeği be- raber çalışmıya mecbur ettiği | için şüphesiz ki kadın da hazır- | landığı şubede çalışıyor. Bu şekilde onu mecburi tetebbulara sevkeden sebepler onun körlenmesine değil, da- ha çok tekemmülüne âmil o- luyorlar. Bence evlenmek bir kadının ne tetebbuuna, ne de çalışmasına hiç mani teşkil etmez. İyi bir programla ha- reket eden kadın, yaptığı iş- leri - birbirine (o karıştırmadan her birinde ayn ayrı muvaf fak olur. Böyle Darülfünun mezunlarımız da pek çoktur. Darülfünun Edebiyat fakültesi birkaç kelime ile kendi şuu- runa karşı ihanetetmiş olmaktan | korktu, söyleyeceği cümleyi zih- İ ninden geçirdi, musyencetti : — Beni asıl sinirlendiren İ sey, bu semtte, bu evde her İ şeyden mahrum (yaşamaktır. Şinasi de beni bundan kur cak, oda benim arzu- nlamıyor. Neriman, hayatının en mi- him m ne gelmişti. Bu bahis, Faiz Beyi son derece alâkadar ettiği halde, ihtiyar adam, Nerimanın itiraf cesa- retini kırmamak için, sade bir eda ile sordu: — Ne gibi arzular? (Arkası var) gayet