Kari Gözile Gördüklerimiz Resmi Kâğıtlardaki AragçarE)irler Ankarada, Hacıdoğan mahallesinden Mastan oOğlu Mustafa imzasile aldığımız ::_dl-hn;ı. beraber bize para kâğıdı ltrilmiştir. Kartlmiz, haklı olarak, bu din Üzerinde mevcut arabi tabir ve Terkiplere Üyce kt: — Ben bile bu kadar zaman Türkçe Sluduğum halde mevrit lemi, Mürsellini- *l İsmi, Mürsil gibi tabirler var. itiraz ediyor ve ezcümle kâğıtin birçok tabirler tamiz Türk- | Sevrildiği halde işaret ittiklerim İ — pek çoklarımız ine sebep oluyor. Havale İşlerine Dair Adana — Geçen gün havale vermek *re Postaneye gittim. Havale memuru *Adresi yazıp getirmek İâzım,, dedi. üm, bir küğda yazdırdım, geldim Meğe gitmişlerdi. Tekrar Üçüneli bir M:qdm gittim. Henliz dönmemişlerdi. , üncü «seferimde gelmişti, Adrese di #“Böyle olmaz a1? Şu küâğda '.u'"*"'ı dedi. Kırmın bir kâğıt verdi? 'Sadi ben yaramaml, deyince kapıda ön bazı adamları gösterdi. Onlara Tadudım. On kuruş Gcretle ' beş kuruş _"—:;hu küğit bedeli aldılar, Bu hale ettim. Hükümetin matbu küğıt- :' bile şatılıyormuş? İkinci gün gene yekimele arkadaşım — anlattı. Ayni 'Aya marurz kalmış. Darbal müdüri- Vikâyet etmiş, Müdür B. vicdanen ep olduğu anlaşılan bir tavırla Bitat havale küğdira. yazıp vermiştir. Baali ainle manbar olduğu İçin '_'_:yhıı. bu kadar masraf vermek ymi samanda ecnebilere SUM da doğru değil. Adana : Ameleden M. H. Seyyar Satıcılar Ve Esnaf Pazar — güsü —Kadıköyüne Üzere küöprü —merdiveninden Rüken acıklı ve çirkla bir hadise le * Bir Polla kolundan Yakaladığı 2 kişiyi götürüyordu. Birinin :—ı—. akan kan ensesini ve gömle- kurmizıya boyamıştı. Merak ederek :"— tanıdığım — manava — sordum. soyyar satıcı İmiş. Vak'a da #ereyan etmiş: Seyyar satıcı gidip Süleyman efendinin dükkünenın Oturmuş. Mamav seyyar aatıcıyı 'Ürmak istemişse de aralarında baş- RÜnakaşa gittikçe büyümüş, kavga Küfürler — başlamış. — Nihayet satıcı başından sustalı çakile Ve bunu söyledikten sonra ür ah çektir Bu seyyar #atıcılar rahatsız ediyorlar. İstersen her Ferit Ali q'y'î Mübadillerin âyet Silsilesinden —ş;ğl'i mübadillerin müşkül * leri hakkında alâkadar- | yazdırdı: İ&le_ numarası : 23 YŞT maymunlar muükaddes hayvan- lardan — addedilir. Buralarda maymunlar ormanlardan topla- lir ve onlara kat'iyen dokunul- lardan her gün birçok şikâyet mektubu almaktayız. İşte bir tane daha: *“Gazetenizin 7-10-930 tarihli nüshasının “İster inan, ister inanma ,, sütununda gayri mübadillere nit bir fıkra, bağrı yünük bir'gayri mübadil ölüiak itibarile bana da şu satırları PEYAMİ SAFA SON POSTA'nın Edebi Romanı —:e:'k ediyordu ve bu te- Şinşağ Sa hissetliriliyordu. ki, .h"lk 'Şu birkaç gün süren Nüş içinde, meçhullere bürün- İuud'“ Şahsiyetini saran esrar  ve değişmisti. Yedi e Neriman - için bi * yenilmiş Mıcit, Ş_..rl_le!ik bir arkadaş ve ir iki ay evvel tanıdığı © bir insandı. Ce de Şinasi ile arala- Birçok dazgınlıklar ol- k fakat bunların hepsi, " bir sşevginin müba- de, tesirleri bir an ve sonra azalan diseler — yüzündendi, bugünkü — kadar sebep yoktu. Ohalde FATİH -HARBİYE | bu ihtilâfın ötekiler kadar kolayca hallolunabileceğini ümit etmemek lâzımgeliyordu. Neriman: “Bu sefer güç!,, diye mirildandı. ve muhake- melerinin vardığı bu netice onda, Şinasiyi tekrar kazan- mak için kuvvetli bir arzu uyandırdı. Bu sefer — demin- ki gibi yalnız merakla da de- ğil, Şinasi ile yaşadığı eski saa- det günlerini iade etmek ar- zusile de onu görmek istiyordu. Zafı meydana çıkmıştı. Artık anlıyordu ki Şinasiyi göreceği İzzeti nefsinin bir tazyikile, bu zafını aşktan başka şeyle- nir, şehre indirilir. Ehlileştiri- | 'Hindistanda Bazı 'munları Mukaddes Hayvanlardan Sayarlar, Oralarda İnsan Kadar Maymunlar V | | SÖON v SAA maz. Umumi kanaate göre bu hayvanlar mukaddestirler. par, İşte — buradaki resimde de maymunların — istasyonda ser- İnanır mısınız; hergün gazele elimizde, birkaç satır da bizim için yazılmış görmek istiyoruz. 339 danberi el'an bizim işimiz tamamlanamadı. Tuhafı şu ki, evvelce Yunan emlâkinden alı- nan kiralardan bize üç, beş ayda bir miktar para verilirdi. Lâkin —son itilâfnameden sonra Yunanlılardan 62 bin lira alınmasına — rağmen on ! mek istiyor: “Yedi sene, yedi sene bu, az mı? İnsan üç gün- de nasil unutür? Alıştık. bir- birimize...,, diyordu. Sonra hatırına Macit geli- yor ve kendini birden bire kuvvetli -hissederek - Şinasiyi bir daha hiç görmemiye karar verecek kadar aleyhinde dü- şünmiye başlıyordu. Öğleden sonra evden çık- tı. Babası, Şinasiyi görmesini | ve çağırmasını bir kere daha tenbih etmişti. O gün, Şinasiyi görebile- ceği ıazıu!e kîdu [y)ıariâelbıııdı sıkıntılı anlar geçirdi. Arka- | daşlarile konuşmuyor ve dak- gin duruyordu. Şinasiye karşı | nasıl hareket edeceğini bilmediği için kendini bin temayülün cereyanına bırakmıştı ve bunun için, — mubayyilesinde uyanan birçok —muhtemel vaziyetleri POSTA Yerlerde May- ardır 3a |'besçe dolaştıklarını görüyoruz. Burası Hindistandaki istasyon- | Onlara dokunmak insanı çar- | lardan biridir. İstasyonda Hint- li kadar maymun vardır. Bu maymunları yerliler bes- ler ve büyütür. para ve di. Yalnız avutul- duük: Yakında verilecektir! di- ye. Halbuki şimdi ortaya bir talimatnama — lâfı — çıkardılar, Güya hisselerine az para dü- şenleri düşünmek — lâzımmış ve onun için gecikiyormuş..,, Osman Recep . yAr e şeye karar vermiyor ve dal- gin gözlerle — kendi — içini seyrediyordu. Koridorlarda gezerken Şi- nasile — karşılaşmak ihtimali- ni düşünerek dalgın bulun- mamak İstiyor, etrafına dik- katle bakiyordu. Nihayet, onu müdüriyet ka- Eııı önünde, — muallimlerden irisile kojuşurken gördü ve bir az yaklaşarak durdu, ona kendini gösterdi. Şinasi arada bir Nerimana bakıyor, fakat mükâleme es- nasındaki — ciddi gözlerinde hiçbir şey değişmiyordu. Neriman daha fazla bekli- yemiyeceğini — hissetti. uzaklaşmak, yahut muallimin vücuduna ehemmiyet vermeden Şinasiye doğru yürümek isti- yordu. —Kararsızlıkla hafifçe sallandı. Ve nihayet, Şinasiye doğru re, itiyada ve dostluğa atfet- | tahayyül etmekle kalarak hiçbir| yürüdü. Ya | Kadın Ve Kalp İşleri Yabancılarla Evlenenlerin Hali Ecnebi Kadınlarla Evlenmek Alman Kadını Evleneyim Mi? Boğaziçinde bir kari, tesa- düfen karşılaştığı bir Alman | kadınile tanışmış.. Bu kadın bir müddet sonra bu gence alâka hissettiğini söylemiş, Bir müddet sevişmişler. Fakat ka- din aşkında — garpli, şarklı gibi hareket etmiş. Yani kadın kocasını ihmal etmemiş, erkekse erkek yaşamasına bakmış, yanıp tutuşmuş. Şimdi bu delikanlı kadınla evlenip evlenmemek lâzım gel- diğini soruyor. Ben Türk gençlerinin ecne- bi kız ve kadınlarile evlenme- izdivaçla nihayet bulmamalıdır. Beni bu fikre sevkeden sebep- | ler şunlardır: Ecnebi bir kadınla tam bir | bis ortaklığı temini mümkün değildir. Ayrı ayrı muhitlerin, ayrı ayrı âlemlerin, ayrı ayrı terbiye görmüş çocuklarıyız. Aramızda — müşterek nokta yok gibi. Ne sevinçle- rimiz. |— Bu böyle olduğu için doğan çocuğun vaziyeti çok feci olu- yor. Çocuk hangi lisamı öğre- necek? Kimin terbiyesini ala- cak? hangi mektebe gidecek? DEvde — kimin lisanı hâkim olacak? Avrupalı ile şarklının ruhan anlaşmalarına da imkân yoktur. Avrupalı kadın Türk erkeği daima müstemleke adamı gibi görür. Ona o suretle muamele etmek ister. Ben ecnebi kadınlarla evle- nen erkekler arasında mes'ut olanına çok az tesadüf ettim. Onun için ba Alman kadı- nile münasebet erkeğede, diğer Türk genç- lerine de ecnebilerle evlenme- melerini tavsiye ederim. Hanımteyze | / Şinasi onun geldiğini yan gözlerile gördüğü halde vazi- etini değiştirmiyor, bararetli ir Şşeyler söyliyen muallimi dinliyordu. Neriman, kendisine ait bir şey ebediyen elinden çıkmak Üzere imiş gibi, şiddetle tezahür eden bir temellük hırsile Şina- siye atıldı, birdenbire kolunu tuttu, sarstı, sinirli ve tiz bir sesle: — Azıcık seninle görüşmek istiyorum, dersten çıkınca be- ni beklel dedi ve uzaklaştı. Arka taraftan Nerimamın eldi araretli yarıda bırakan bu evvelâ çok — şaştı; hadiseye lere intikal edince, Şinasiye bakarak gülümsedi. Şinasi gene hiç kımıldama- mişti, gene ayni ciddiyetle : wet, dedi, devam ediniz! Fakat sesi o kadar titremişti ki, sine taraftar değilim. Hatta | bu münasebet aşkla da başlasa, | hiçbir | rimiz müşterek, ne kederle- | tesis —eden | |20- Cemceluhar-1349 | Bi nın | ötekinin görmiyen — muallim, | sözlerini birdenbire | vücutlarının ılık buğusunn bir- Doğru Mu? İl6 | Balo ' Elbisesi | Balo mevsimi — geliyor. İşte size bu mevsimde moda olan balo elbiselerinden bir nümune Siyah kadifeden — yapılmıştır. | göğsü köylü elbisesi gibi sıkı fistan geniştir. Darülfünun Divanı Darülfünunun yeni divanı bugün öğleden sonra ilk top- lanmasını yapacaktır. SEATAKVİM —. Gün 30 12-Teşrinisani-930Kasım 4 Arabi Rumt 30-Teşrinlevvel-1346 Valat-Eranl- Vasati Aıpıııll.— 16,55 Yataı | LA4 1829 kmsak |126 | sı Vakit-Ezani-Vasatı ümeş 1 AA GA Öj 7. 4 | 1158 İkindi | sas l 1458 ——— ——— ——— ——— —— — — —— buluştular. Mektepten çıktılar ve birbirlerinden başka hiçbir şeye karşı tecessüs duymadık- ları hararetli aşk günlerinde olduğu gibi, hep arka sokak- lara saparak, nereye gittiklerini bilmeden, hedefsiz yürüdüler. Gene o günlerde olduğu gibi, ilk anlarda, beraber ol- manın kuvvetini ve şerefini süküt içinde biraz daha fazla tatmak istiyorlar gibi konuş- muyorlardı. Fakat bu sefer yan yana gitmiyorlardı, biri koluna — girmemişti, aralarında ayrılık ve aralarında meneden birine — geçmekten ö eli ŞAT - SUU bu | gerin boşluklar ve aralarında gibi vaziyetleri doğuran sebep- | son zamanların manevi uzak- hğını meri bir hale getiren maddi bir mesafe vardı. Bu sü- küt ve bu mesafe, artık onla- ra — birbirlerini — yalnızlıktan | kurtaramadıklarını — hissettir« mekten başka hiçbir şeye yaramiyordu. (Arkası var|)