6 Seyfa “ Son Posta,, nın Tarihi Tefrikası:1 HAREM DEHLİZLERİNDE BURAYA GİREN KIZLAR, YÜREKLERİNİ DIŞARDA BIRAKIR. HALBUKİ SEN YÜREĞİNİ BERABER GETİRMİŞSİN.. Gülnihal Hünkâra Yaklaştı... Şimdi ne yapmalıydı?.. Kızın ölgün denilecek kadar durgun olan vaziyetinden fütura dü- şüp o ümide veda mı etme- lidi 7... Üçüncü Osman, tüy- süz kafasinı Okaşıya kaşıya bir müddet düşündü. Yüre- ğine, hiç alışkan olmadığı bir hevesi aşılıyan hafız Beşiri bir kere daha söyletmeyi, ona göre Gülnihal ile temasa gi- rişmeyi muvafık gördü. “Darüssaade ağalığı,, nın te- €ssüsünden, yani zenci kölelerin sarayda efendi mevkiine çıka- rıldığı gündenberi dişili, erkekli bütün hanedan efradı, başları sıkıldıkça o kölelere müracaat etmeyi o itiyat (o edinmişlerdi. Rütbe, mansıp, para tevziatın- da, harp ve sulh ilânında on- | ların telkinine tâbi olurlar; yatıp kalkmak, yiyip içmek, | gülüp eğlenmek gibi en basit işlerde de yine onların sevkile hareket ederlerdi. Bu sebeple üçüncü Murattan sonraki Os- manlı idaresine (Haremağaları saltanatı) demek hemen hemen muavfık olur. Hakikatte o zavallı imparatorluğun hâkim- leri onlardı ve padişahla, mub- teşem birer mahkümdan başka birşey değildi. (1) Üçüncü osman da, idaresiz- likten doğan bu itiyada uya- rak Hafız Beşir ağadan istim- dat ediyordu. Hünkârım mülâ- hazasına göre bu müracaat, biraz da mantıki idi, Çünkü; Genç kızın kendisine sevda- landığını haber veren o adamdı, kizdaki durgunluğun sebebini de onun izah etmesi icap ederdi. Binaenaleyh köleyi ça- ğırdı: — Yanaş, -dedi- kulağını azzıma tut! Bir esir için pek büyük bir şeref temin eden bu samimi yaklaşma, efendi ile kölenin dudak dudağa gelir gibi al- dıkları vaziyet, (o halayıkların ağzım sulandırdı, haremağa- larının yüreğini hoplattı. Hafız Beşiri, - o dakikada © padişah kadar büyümüş görüyorlardıl. Hünkâr, zihninde dolaşan endişeden kölesini haberdar etti: — Bire kara oğlan, bune iş?.. Bana tutkun dediğin kız, göz kuyrugile bile yürüme bakmıyor. Sevdalananlar, çıra gibi yanmak, bıçak yemiş gibi inlemek gerek. Masallarda öy- ie duyduk, âşıklar kitabında öyle okuduk. Bu cariyede ne ateş var, ne duman. Korkarım ki aldandım, beni de aldattın! Şimdi Hafız Beşir, ağam Hünkârın iri kulağına yaklaş- tarımıştı ve fısıldıyordu: — Nanü nimetin gözüme dursun ki sözümde hilâf yok- tur, bu taze kız, Efendime sevdalanmıştır. — Ya neden ölgün durur? — Efendimin yüzünden gö- zü kamaşmıştır. Halvette açr- hır, gül görmüş bülbüle döner! — Öyle ise onu götür, b mârcı kalfaya ver; ailasın, pul- lasın, birazdan yanıma gön- dersin! Hafız Beşir, döndü, Gülni- halin koluna girdi, salondan çıkardı, tenha bir köşeye ge- lince durdu: — Kızıml - dedi - anlaşalım. e ŞEN rane sordu: — Nasıl? — Buraya giren kızlar, yü- reklerini dışarda bırakır. Hal buki sen yüreğini beraber ge- tirmişsin, hem de dolu getir- mişsin, — Ne gibi ağa? u — Âşıksın, birini seviyorsun. Hünküârı çirkin buluşun da on- dandır. Ben çok tecrübe ettim: Sevenler, yalnız sevgililerini güzel görür, Başkalarını, dünya güzeli de olsalar, bir pula alk mazlar, — Aman ağa, neler söylü- yorsun ? Satılmış bir kız, kimi sever? — Doğru konuşalım ki doğ- ra yolu bulalım. Vaktimiz çok dar, acele etmek lâzım. — Peki ağa, ne yapmamı istiyorsun ? — Sen bir adama gönül vermişsin, ben de kızlar ağalı- ğına gönül verdim; sen nasıl sevgilini görmek, onunla bir- leşmek istiyorsan ben de bir gün evvel kızlarağası olmak is- tiyorum, Elele verirsek ikimiz de meramımıza ereriz. Gülnihal kıpkırmızı kesil mişti. Yoldaşlarına bile ancak asabi bir buhran sırasında ima- en ifşa ettiği gönül sırrının hafız Beşir tarafından açığa vurulmasından Ohicaba Odüş- müştü, Fakat onm vadettiği saadet te iradesini eritmişti. Siyah köle, kucağına aldığı kızlar için hür havayı haram eden bu büyük ve süslü mah- pesten kurtulmak, sevgilisine kavuşmak imkânını omüjdeli- yordu. Ciddi mi söylüyordu, Tren Altında Bir Kondüktörün Bacağı Kesildi Dün saat ikiyi yirmi beş geçe İRİ ver eat eden N zaman kondüktör alât efendi tren istemiş, durmadan © atlamak müvazenesini kaybederek sağ bacağı tekerlek ooltında kal mış ve kesilmiştir. & Biçare memurun vücududa bereler- miştir. ZAYİ ŞAHADETNAME Bakırköyü birinci mektepten 927-928 senesinde almış olduğum ilk mektep şahadetnamesini zayi ettim. Bu kere yenisini çıkaraca- gımdan eskisinin hükmü olmı- yacağımı ilân ederim. Bakırköy Cevizlik Niyazi Bey sokağında 55 No, İsmail Bekir Kumral halayık, mütehayyi- pe ciheti düşünmedi, verilen müj- denin azemetile sersemledi ve bilâihtiyar inledi: — Beni bu zındandan çe kar, ne emredersen yaparım, — Öyleyse beni dinle: Bir, saat sonra padişahla yalnız kalacaksın. Somurtma, densiz- lenme, güler yüz göster, oy- nak ol, Gülnihal, gene kölenin sözünü kesti; — Yapamam, işte bunu ya- pamam, İçim ağlıya ağlıya sevgime ihanet güle güle ölmek daha iyil — Ölürsen belki sevgilin de ölür, Onunla bir yastıkta yaşamak kabil iken ayrı ayrı yerlerde, hicran çekeceğine ölmek doğru mu? — Ben kirlendikten sonra dediğin gibi yaşamak neye yarar? — Kirlenmiyeceksin ki. — Ya Hünkâr, salt sevmek- le, kalır mı? — Kalır, emin ol ki kalır! — Nasil kalır ağa? Onun bakışı bile fenal — İstersen dinime, imanıma yemin edeyim de inan. Senin için hiçbir. tehlike yoktur. Hünkârm yanına nasl gire- ceksen öyle çıkacaksın. — Peki sonra?. — Sonrası bana aitl, Ti) Haremağaları saltanatından sikü- yet edebilmek cüretini gösteren Dev- let adamları da o yetişmiştir... O cüm- leden olarak Sodraram damat Ali paşa yı silredebiliriz. Bu zat 1128 de Nisr ihtiyarsız, valisian ve kadısıma bir emirname gön- dermiş ve aynen şöyle demişti: | Sarayı saltanatı o tavaşi o naruma O havaşiden kurtarmak için katı aleti tenasül emri mermumunu reflü menedinizj lil L Arkası var | Mezarlıkta Tutu- lan Hırsızlar... Eyipte, Otakçılarda mühen- dis Cevdet beyin evine gün düz saat ikide hırsız girmiştir. Evi bekliyen küçük kız, hırsız- | ları görünce avazı" çıktığı ka- | dar feryat etmiye ve: — Hırsız var! diye bağır mıya başlamıştır. Komşularm delâletile vak'a mahalline yetişen OOlakçılar karakolundan polis Bedri Efen- di evi. baştan başa aramış isede birşey bulunamamıştır. Ayni adamlar Edirnekapı me- ve çıkarak ymıya teşeb- büş etmişlerdir. Ee Bunlardan Hüseyin oğlu Ahmet ismindeki hırsız tutulmuş, arkadaşı Ça- kır İbrahim ile Sabahattin SON“POSTA yalan mı?... Kumral kız, bu etmektense f' zarlığında bir elkmekçinin önü- |. #iplerin hazır bulunmaları. Sinemada Sansürün Mevkii... Birçok Kimseler Buna İtiraz Ediyor... , Sinemada sansürün ehem- | muayyen bazı şartlara tabi ok miyeti, sesli kurdeleler çıktık- | mak lâzımdır. Bir hâkim hu tan sonra daha büyümüştür. | kuk mektebinden çıkar, dere Fakat işin garibi şudur ki sesli | ce derece yükselir; bir zabit kurdelelerde sansüre uğrıyan | mektepte okur, söğrü “via mori MD l alır; doktorluk, ilmeği, mu” bir arada ise, o vakit ber ikisi | vlinlik, Hicaret hep böyledir! Fakat filim sansörleri böyle de filimden çıkarılmaktadır. ARŞ â Sinema ve san'at âleminde bu değildir gi Onları tayin ede eder. Bu işten anlarlar mı, an“ taci yük bi e e marlar A itiraz sesi yükselmektedir. Bu sesi yükseltenler bir iki mu- | Amerikadan başlıyarak perde harrirdir. Bu yazıcıların iddi- | perde şiddetini arttıran sinemi asına göre her meslek erbabı, | sansürüne karşı yükselen itira? bir mevki işgal edebilmek için | sesinin sebebi budur, Halledilen Bilmecemiz “1234567189101 TT Rİ Yeni Bilmecemiz 3456789 Soldan Sağa, Yukardan Aşağı : 1 — Bir kumaş (4) ceza (4) 2 — Uuvan (3) beraber (3) ka- bile (3) 3 — Sabik bir vekil (5) tatlı (5) 4 — Güzel (3) 6 — Can veri (2) hayır, yok (2) 7 — Kapı önü (4) koyu değil (4) 8 — Büyük (3) 9 — Sayı (5) kız ismi (5) 10 — Rumeli şivesi (3) yat (5) L BORSA e pie Bu filim bir az da mizahidir. Doktor kıtlığı önünde nasıl iptidai vasıtalari# İstanbul 30 Eylül 1930 çalışıldığını gösteriyor. — Kapanan fiatlar — ” 7 NUKUT Eb Ba akşan ELHAMRA EMASINDA am ED Gala müsameresi olarak Villy Fritsch ve Lillian Harvey Tarafından temsil edilen 4 İsterlin o 1ae2,— | TAvusturya şi 30,— rağ 5 ASK VALSİ İma eyi 22,50 Viyana oöpereti (gösterilecektir. 0 Belçika fr. di 37,4 | Sillâveten:FOX MEWS halihazır sesli ve sözlü düna havadi, 18 Drahml 58, | Dir TİR 9 İsviçre &r. 520/— | 1 Çerneveç |oO— a a el Adet Se)2 Yarın (o akşam ASRİ SİNEMADA A Şermeveç Vosü— | 1 EL. Flor ,s0 JEAN HERSHOLT, MARİON NİXON ve GEORGES imame lere LEWİS tarafından temsil edilen | 1 ŞilimAvsAr—, 1 TLDolar Öç 75 Hye ye FEİLAZ Şİ i İnn Pezeta 44335), İnn Liret9a7— li, , Mrk 1982 CAZBANT DELİSİ e Muhteşem film gösterilecektir. Bu güzel ve içtimai inn pelmimelan"pei. “*CİĞİ iranda MEYHANELER-CAZLAR-DELİLİKLER — GÜZEL İww Leva 68,39 iiuyDine — 4 KADINLAR görünmektedir. Maestro POLİANSKY'nin tatbiki musiki parçaları, Zengin varyeteler: MİSS SİMONS e akıllı küçük tayları, köpekleri güvercinleri ve saire | A İs. B. DARÜLBEDAYİ tem- şilleri bu akşam saat 9,30da; TOPAZ raylar i N EMASIND £ Galip H Ran iraesine başlanacak olan i Geçen seneki gibi salı akşamları muallim ve tale 4 belere, Çarşamba akşamları B üniformalı zabitana ve cü- #martesi - akşamlari umuma enzilât vardır. Satılık Motosiklet Triomf markalı bir moto- siklet Perşembe günü saat on üçte Sandal bedesteninde müzayedeye konulacaktır. Ta- Bir ecnebi şirketi bibskÜğd. Türkçeye ve biraz FransızcaYf z bir daküla aramaktadır. , Tahriren Galata 1 y kn Senai ann bey sözü, sesli ve rekli Hayat Dalgaları filmi, kendisinden uzun zaman bahsedilecek bir rdir.