Makale-i Mahsusa Şiirimiz -Mabad ve hitam- Şiirimize ait tetkikata başladığım zaman, bu makalenin ilk satırlarında edebiyat müntesiplerinden ziyade şübban-ı edebe hitap ettiğimi söylemişken elfaza ait mütalaatı bitirir bitirmez geçen nüshada âdeta felsefi tetkikata giriştiğim için vaadime muhalefetle muaheze olunabilirim. Daha ileriye gitmeden bu muahezeden kurtulmak lüzumunu hissediyorum. Evvela, şiirin manasına, ruhuna müteallik tetebbuat, elfaza ait tetkikata muadil olamaz. Elfaz hakkında kavaid-i mevzuaya, tecarib-i mahsusaya binaen temhid olunacak mübahis -elfazın ehemmiyet-i fevkaladesi münekker olmamakla beraber- yine tetkikat-ı lisaniye kabîlindendir; usul-i tetkikat-ı edebiye mana ile başlar. Bir kere de maani mevzubahis edilince ne kadar arzu olunursa olunsun, lisan tetkikin sadeliğini tamamen muhafaza mümkün olamaz. Saniyen birdenbire karanlık görünen bazı mübahis hakikatte pek barizdir. Geçen nüshadaki mütalaat arasında mesela ihtisasat, hissiyat, tahayyül, hayal gibi birkaç kelimenin manaca olan farklarını bilivermek, silsile-i muhakemata biraz sarf-ı dikkat etmek bütün o muğlak zannolunan mesaili mertebe-i vuzuha isal için kâfidir. Şübban-ı edepten -kendilerine şiiri tarif ile uğraşmış olmamıza mukabil- bu kadarcık bir zahmet ihtiyarını bekleyebilirdik. Zaten işte tatbikata da başlıyoruz. (…)