Hayt park nümayişleri için Türk süngüleri o ucunda doğan fecrine esen bir tazelikle odama dol- ün; buranın sokaklarında da kaynaşma vardı: Faşist bir toplantı yapacak- vi sararlar onların da öteki: ler gibi lâzımgelen müsaadeyi kop: tün haberleri, (kayda tâbi olmadan, yazmak iddiasmda bulunan İngiliz gazetelerinin. hiç birini hoplanmnlar. bulmak müm- dan hiç birinin saat kün değildi; haber eml değil, halkın toplanmasmdan ve tesir altnda kalmasmdan korktukları için saati saklamakla polise yardım etmiş oluyorlardı. Faşistler, beşle altı arasmda topla- nacaklar ve reisleri Musleyin hitabe- sini dinliyeceklerdi. Daha saat üçten Hayd parkta eşsiz bir kaynaşma vardı; bütün o civardan geçen nakil vasıtala- rı ağzma kadar dolu görünüyordu. Parkın büyük kapısı ağzımda telsiz te- fon ot motosikletleri ve atları birer kale duvarı gibi sıra- lanmış duruyordu. Bahçenin eski kapı sı olan mermer arkın üstünde kalaba lığın bir sel gibi ne tarafa akacağını ilk kımıldanmadan farkederek inzibat maları gi imiş mari edilmişken; sonradan babayiği gene poliste kalması için aradan kal- dırılması ergeç mukadder olan mesafe ziyade bir misyoncuyu andıran ve kütleleri kav- rayacak hiç bir yüksek gösterişin sahi bi olmayan Faşist reisi Musleyin ağzm- dan bir — kelime ya gikti ya çıkmadı; komünistler, dinleyicilerin dört yanını sarmış bulundular; kalabalığı yuttular, halk ta onların arasına karışmış bulun. du; her kelimeyi hattâ her heceyi hep- birden, binlerce ağızdan çıkan bir “yuha!,, nidası Resiyordu; ne söylen- diğini kürsünün dibindekiler bile duy» madılar ve nümayiş, bütün heybeti ve toplu bir yürüyüş hali. ne girmeden ve dağıtma- sını becerdi... Ve on gü leri ka. in otomobili daha bir- yumurta yağmuruna tutulan faşistler, bu toplantıyı da ister östemez ellerine yüzlerine bulaştırmış ve nümayiş, komünist dilbaşlı- em bean pelin enizilliği © Yaa e bana kalırsa, işçiler ve işsizler, akne aldıkları paranın hakkı nı pi dün fazlasile ödemiş oldular; arada bir meydana çıkan tırnakları, mangal kedileri gibi kendi etlerine batınıştı ve uzun kolları iki tarafa sallana sallana bir pe söyleyen fakat sesi bunla rm haykırışı arasında boğulan Musley de ia burada görünen kırmızı bay ateşini örtmeye çabalayan bir mangal eiğnamı hatırlatıyordu.. Ve ü seyretmek için Hayd parka gelmek zahmetine katlanmayıp mebel, inde eğlenmeye giden bir tanıdık: “Hayd parkta içi yenik liberalizm çmarının dökülmüş ları arasın- yapraklı da çrpmacağıma nebatat bahçesinde bü- iğaçların dökülen kl m f yapraklarını “Milliyet'in Edebt | Romanı; ! 27 MILLIYET PAZARTESİ 1 TEŞRİNİEVVEL 1934 (tin mektupları İİ Öz dilimizle | Yerliye güvenmeliyiz! İki çorap | gösterdiler. İkisinin üstünde de ingilizce yazı vardı: — Şunları ayırt et bakalım, de- diler, hangisi yerli? Epeyce uğraştım, ayıramadım. — Ya üzerlerindeki yabancı ya- ıl. — Sen ona Bakma. Peki ama, ona niçin bakmayım? değil mi ki, yabancınınkinden üs- tün yerli çorap çıkarıyoraz. Neden seltmek isteğile giriştiğimiz savaş- ar, bagünlere irişmek için değil mi idi? Öyleyse neden, bu çekingenlik? neden bu kuşku? Bundan şu anlaşılır ki, hâlâ ya- bancı barım (1 )lara karşı inantmız (2) yerli barımlara olan inanımız- dan üstün!.. Çorapçı, fanildcı, O kumaşçı ne yapsın... İngiliz çorabı, İngiliz fani- İâsi, İngiliz kumaşı, bizim yerliler- den daha çok aranıyorsa, o da bâş- ka türlüsünü yapamaz. Burada çıkana böyle (o yabancı markasını vurup satar. Yerliye burun kıvırmak huyunu büsbütün btrakamadık. Geçen gün, birinin arkasında gü- zel bir palto görmüştük. Arkadaş. lardan biri sordu: — Kumaşı nerden aldın? — Yerli barımlar pazarından! — Demek yerli... — Yerli!.. Kumaşı elile evirip | çeviriyor, yeri olduğuna kendini inandırma- ğa çalışıyordu. Yabancınınkilerden ayırt edilemeyecek kadar sağlam, daynıklı kumaşlar çıkarıyoruz. Fa- kat bunların İngiliz kumaşların. dan üstünlüğüne değilse de biribir. lerinden ayırt edilememezliğine pek az kimseler inanıyor. Kendi öz barımlarımızın yayımı kadar, değeri olan bir nesne varsa, o da bunlara karşı göstereceğimiz inan ve (güvendir. “On yıl içinde her yaşta on beş milyon genç ya- ratlığımıza,, inanıyoruz da, on yıl- da, Avrupanınkiler | kadar güzel barımlar çıkardığımıza neden inan. mıyoruz? M. SALAHADDIN (1) Barım — mal, (2) İnan — itimat, emniyet, Ie 18-9-934 tarihinde satılığa çıkarıl. mış ve bedeli müzayede teslimi vezne edilmediğinden mezkür müzayede fes- iin 15 gün müddetle tekrar satr- Şıkarılmıştır. şartnamesi 29-5-934 tarihinde talik silent. 0G 16-10-4934 salı günü saat 14 ten 16 ya kadar açık arttırma sure- tile satılacaktır. En son arttırana ihale edilecektir. Arttırmaya iştirâk i de 7,5 temelini oki alir eller gün içinde evrakı müsbiteleri ile bil- File lee eli n sicillerile olmuş Yedeği yanlar satış Son günlerde, o görülmemiş bir turp bolluğu var. Hava yağmarlu gittiği yıllar, bu mevsimde böyle olur, En umulmayacak yerlerde, karşıma tarp çıkıyor: Beyazı, siya- hı, kırmızısı... Dün, birisile, Sirkeciden geçiyor- dum. O da dikkat etmiş: Sağlı sol- lu bülün zerzevatçı dükkânlarında öbek öbek turplar... Turplara bakıp bana sordu: — Ayva bolluğu, kışın çok ola- cağına işarettir, derler. Acaba turp bolluğu neye işarettir? Dedim ki: — Akılsızların çoğaldığına... — Amma yaptın, neden? — Turp ile akıl arasında, müna. sebet var da ondan!... Sonra, gülerek ilâve ettim: — A kardeş, görmüyor musun, kimsede turp sıkacak akıl kalmadı. Eskiden turpları akıllara sıkarlardı. Şimdi, sıkmağa ihtiyaç kalmayınca, turplar da bollaştı!.. Kulak MİSAFİRİ ani program 823 Khz. BUKREŞ, 364 m. 13 - 15 Gündüz neşriyatı. 18: Hafif 19: Kahvehane 22154 Haberler, 316: a Kh. VARŞOVA, KsA5 m. 545 Kir. BUDAPEŞTE, 550 m 18,35: Tagannili konser. o 19,10: Almanca ders. İDAS: Britanya otelinden casband. 20, 40: Karışık neşriyat 22,30: Haberler. 2250: Sigan musikisi. 24: Plök. Kar PRAG 470 m kuarist konseri. 20/40: Reklâmlar, 20,50; Plâk. imei a e izi Yer von Windsor, ROMA > NAPOLİ - BARİ, 21,455 Cam, 545 Kız. MULACKER, 523 m. 19,30: Massikili neşriyat, 21: Haberler. m Yürtür gitmr musikini, 7180: Karışık £ Haberler. 2330: Plâk, 24; Gece Besini) 20,30 Osvald Ka» sinde Viyana radyosunun 10 un- inasebetile Lr simla Kisnal'in operası, Meke e şleri Dae Gemlik Asrm mdesi “MİLLİYET tir. ABONE ÜCRETLERİ : ATEŞ BÖCEKLERİ Yazan: Nezihe MUHİDDİN Maznun hafifçe sendeledi. Ve kürsüsünde sakin, itimatlı ve sol - gunluğu kalbe ilâhi bir | sükünet veren genç avukata bir ân baktı. Şimdi sıra, söz sirası genç ve ilk kadın avukata gelmiştt, Yüzlerce dinleyicinin nefeslerini kesen teces- süs sükütu içinde sessiz bir heye - canın, gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen fakat bütün havassı hep birden harekete iren siddetli sevvalesi bütün vücutları tepeden tırnağa kadar titretti. Siyahlar için- yecan, şefkat merhamet hislerini söyleyen kadın sesleri bütün güzel. ! liklerine rağmen çok işitilmiş şey. lerdi. Fakat bu kürsüden siyahlar | içinde söyleyen kadın sesinin sihir. li musikisinde bütün güzel kadın hisleri, ü irfanın, zekânın yüksek, Durlu, e lı ahengi dinleyenleri hep birde: teshir etmiş gönülleri hep birden kendine bağlamıştı. Bütün başlar, hâkimelr de r aynı vecit, ay- nı huşu, aynı incizapla genç kızın ı cek diye beğeni. Fakat ni- ke amman de büsbütün sararan genç kızın *e- sinde büyüleyici, egzotik bir âhenk vardı. Bu ne aşk terennüm eden bir kadın sesi, ne bahar cıvıldayan bir genç kız “e: ir okuyan; şarkısöyleyen, aş! solgun Vm çevrilmiş onu can ö il kulağı ile dinliyorlardı. İk ürmüyorlar, ha: hareket etmiyor « lar, nefes almıyorlardı, Saatlere yaklaşan ve gittikçe e iere bu sihirli mus kiyi dinleyenler bite. Öldürdüm — Ne zamandanberi böyledir? — Epey oluyor. — Merak etmeyin, bir şey değil ge- ger. — Tehlikeli mi doktor? — Hayır hayır. Dediğim gibi hap- lara, banyolara dikkat edin, vaktini geçirmeyin. sene oldu. Fakat hâlâ ifcatlı muhabbetinden bir nebzecik kaybetmiş değillerdir. — Muhsin? — Canım. — Başın ağrıyor mu? — Hayır. Hergün, her saat, biribirlerinin sıh- hati üzerine son derece itinalı bir dik- kat gösterirler. — Muhsin terlisin galiba? bağlıdır ki, Muhsin Ae öyle. — Nüveyre, nen var canım? — Hiç rohum, seni düşünüyorum. İki sene, dile kolay, koca iki sene geçti. Bunların birbirlerine karşı muhabbet. Muhsin, tıpkı bir mektepli çocuk gi- bi hâlâ aşkının defterine hatıralarını kaydeder, Nveyre de öyle, Muhsinin maruken kaplı güzel bir hatıra defteri var, Ona günü gününe birlerini, aşkını, heyecanlarını yazar ve bu defterin yaprakları arasma bun- ları tevdi ederken rahatlar, ferahlar. Bir gün defterine şunları yazdı: “İzdivaç aşkm mezarıdır.,, derler. Halt etmiş bunu söyleyenler. Aşk, iz- divezle vaftiz oluna, mukaddes bir hit- İzdivaç aşkı körükleyor.,, Malili son linkde Bizma sinkül asabi buhran geçiriyor. Nüveyre, onun bu halini çok merak ediyor. Gündüzleri yemekten sonra bir saat kadar uyuyor. Doktor, bu uy- kumun onun asabr — üzerine gifabahş bir tesir yapacağını temin etti. | — Bakalım, Allah büyüktür. | Nüveyre, tıpkı bir çocuk gibi koca- #ının üzerine — Gitriyor ve mütedeyyin insanlar gibi daima onun sıhhatine dun ediyor. Muhsin geceleri uyumıyor. Uyuma- dığı geceler gece yarısından sonra uy» kusundan uyanmaksızm kalkıp oda- yı dolaşıyor. Nüveyre, esir filmenamların böyle öl öz ai Somnambül dedikleri hastalığı taşı" yordu: Fakat silah Nüveyrenin rahati- Bi kaçırmak için bu hastalığı bula bula kocasına mı ihsan etti? Nüveyre dua- dan geri kalmıyor. Muhsin, birkaç gecedir bu prkla kıyor. Dolaşıyor, koltukta ee Dolabın üstünden saati alıyor, kuruyor. Nüveyre bütün bu hareketleri Muhsin o gece gene kalktı, saati kur- du, koltuğa oturdu ve sigara masasınm. üstünden kibriti eline aldı, kutuyu aç- tı. Bir kibrit çıkardı. Nüveyre titriyor. du. Kibriti kutuya sürdü, Nüveyre çığlığı | bastı ve kanapeye yıkıldı. Kibrit yanmamıştı, fakat Muh- mma Bir müddet öylece baka- lı. | maş gibi Nüveyte kalktı ve ona bir siga- ra verdi. Muhsin elindeki kibritle Nüveyrenin ! yasi liği sigarayı yaktı. Bir sigara daha Yattılar, Nüveyre © uyuyamıyordu, yre © uyuyamıyordu. Muhsin biraz eonra tekrar kalktı: Do. laştı, Nüveyre de peşinde, Muhsin pencereye | yaklaştı. Camı açtı, Ve... Ve tam pencereye çıkmak üzere i- ken Nö iğ b m ei ne düştü ve bayıldı. işte bu felâket gecesinin sabahmda yeşil taracasmda beyazlar giyinmiş bayet bitti, Ilk avukat genç kız sus- Sirel vinleks tu. Solgunluğuna rağmen daha bü | vimli çiçeklerini bir çocuk neşesile yük bir kudret ve itimadı nefisle | sularken bembeyaz dişleri söyledi- siyahlar içinde ayakta duruyordu. | gi şen bir şarkının ahengile kar gi- Halk binân heyecanını meydana vurmaktan kendini alamadı. o Ve |lı göğsü genç bir hayatla kabarmış, eski asırlık loş salonda bir (alkış tufanı koptu, nümayiş riyasız ve samimi bir iştirâkti. Kimse mü- dahale etmedi. Necat, ispirto kokan, sigara du - manlarınm sefih bulutlarile sislen. miş salonda “Lupe Velezi,, taklit eden Suzanın alkışlandığını da gör müştü neşli, neşeli bir öğle üstü, İs- tanbul sokakların havasmda gü. neşten yedi renk alan hafif bir toz bulutu uçuyor. Yangın yerlerinin yeşermiş meydanlarında ara sıra horoz sesleri çınlayıp yorgun yor- gun susayor. y sol n Kirada yeni boyanmış temiz ve güzel bir evin çiçek saksılarile kü- çük ve zarif bir bahçeye benzemiş beyaz elbisesi ince narin vücuduna öyle yakışmış ki... Bir ay evvel ağır ceza mahkemesinin loş kubbesi al- tında siyah gölgelere sarılı ve se- sinin vakur ve berrak © ahengile başları sihirliyen solgun kıza ben- zemiyor. Büsbütün başka! İnce çi- çeklerin arasmda cıvıldayan bu be- yazlı kelebek gibi | zarif mahlâk tam bir genç kız, genç kalpleri bir ânda büyüleyecek cazibe timsali, o kadar kadın, o kadar genç kız. (Hayatım Sana Feda filmini (Fransızca sözlü) (6080) bul - İzmir yolculuğu 17 saata tarihinden sonra İstanbuldan cumartesi, salı günleri saat İ te kalkacak vapurla Bandırma ya gelen yolcular aynı gün pres treniyle Bandırmadan hareket ederek Pazar, günleri saat 8,25 te İzmire varacaklardır. İzmirden n 1-10-934 tarihinden sonra pazar, çarşamba günleri saat te kalkacak Ekspres treniyle Bandırmaya gelecek yolcular Bandırmadan derhal vapurla hareket ederek pazartesi, pet şembe günleri saat 7 de İstanbula varacaklardır. Daha faj malmat edinmek isteyen yolcuların istasyonlarımıza mü caatları ilân olunur. (6059) Bilmünakasa yaptırılacağı evvelce ilân edilen 920 lira b | deli keşifli 8 dolap ile 8 masa için 29 - 9 - 934 tarihinde münakasada mezkür dolap ve masalar 874 liradan talibi uhdi sinde kalmış ise de bu fiat satmalma komisyonunca mutedil rülmiyerek yevmi ihale 29 « 9-934 tarihinden itibaren bir h ta müddetle uzatılmıştır. Tenzilile talip olanların 7 - 10 - 9 ine müsadif Pazar günü saat 15,5 ta İstanbul Ithalât rüğündeki Satmakna komisyonuna gelmeleri . İnhisarlar U. Müdürlüğünden: t AŞK'ı ve KADIN! en iyi tanıtan şaheser KADIN ASLA UNUTMAZ! John Boles ASLA Unutmaz! büyük yaratıcısı) UNUTMAZ! MARGARET SULLOVAN Çarşamba akşamı MELEK sinemasında Fren Hava sevk boruları ve teferruatının nakasası Ankarada İdare binasında 10-11-934 cumartesi nü saat 15 de yapılacaktır. Tafsilât Haydarpaşa ve A veznelerinde Onar liraya satılan şartnamelerde yazılıdır. Bandırma Yoluyla Istanbul - Izmir yolculuğu 17 saati indiriliyor. İzmir - Kasaba Demiryollarının Devletçe satın lımarak Devlet Demiryolları meyanına ithali üzerine, tarif. de yapılan değişiklerle 1-10-934 tarihinden itibaren İsi 653 ton odunun kapalı zarfla münakasası Ankara'da re binasmda 20 - 10 - 934 Cumartesi günü saat 15 de caktır. Tafsilât Haydarpaşa ve Ankara veznelerinde üçer raya satılan şartnamelerde yazılıdır. İstanbul İthalât Gümrüğü zarfla mi indirilmektedir. 1-10-9 (6254) dürlüğünden: (6243) Avcılara Almanyada Valsrode'de kâin mamülâtı Perfekt markalı birinci nevi dumansız Wlof barut fi: nun Tophane Satış Mağazasında satışına başlandığı ilân nur, (6049) Tahminen 1310 kilo Kaneviçe parçaları: İstanbulda Bahari; 1178 ,, Belipi " : deposunda teslim ” 187 ,, Kınnap ” 3 olunacaktır. " : neleri Satış misyonuna müracaatları. odaya girenler yerde iki ceset buldu- lar. Ayni günde cenazeleri kalktı. Hi- kâye bu kadar. Bilmem her hikâyeci böyle midir. Ben hikâyelerimde yarattığım kahra- manları öldürürken daima büyük bir eza, büyük bir azap duyarım. Onların hakiki katili imişim gibi onların ölüm- lerinden sonra âdeta matem tutarım. Insan evlâdını öldürür mü? daima ev - lâdmı öldüren bir ananm ıstırabını du- laştı odanın kapısı hafifçe aralana- rak içeri temiz asker elbiseli genç bir adam girdi. Genç kız ona yol bi gözleri kamaştırıyor. Güzel ve can | verdi. Yüzü heyecandan penbeleş- mişti, Sesinin en güzel ve hepsin- den güzel musikisile: — Necat - dedi - nihayet emeline kavuştum. , Necat cevap verdi ve okşayan bir elle elbiselerini sıvazladı; — Bugün, daha yarım saat evvel giyindim. Ve: Genç kız onun tarafından de- vam etti: — Ve? — Bugün ve hattâ şimdi gidiyo- Gazetelerde ve dillerde aylarca Birkaç iz sustular, ei muvaffakıyetinin destanı dolaşan Genç kızın sesi bahar güri Hacer, şimdi yalnız gönlünün ka- ya güzel çiçeklerin ko- dını! Mütevazi, zarif taraçasında | kusuna aşk bekleyen masum bir genç kız. — Bana vadeder misin Necat? kn e ami keserek | Maziyi biç hatırlamamak üzere u- kapıdan içeri kulak kabarttı. Bek- | nutacaksın! mw — #yonundadır. 1 400 ,, Çürük Çulparçaları: Cibalide Levazım imdi ami Yukarıda miktarları yazılı dört kalem köhne ambalaj le vazımı 14 - 10 - 934 tarihine müsadif Pazar günü saat on dö te pazarlık suretile satılacağından taliplerin tayin olunan gü ve saatte 95 15 teminatlarile birlikte Cibalide Alım, Satım (6192) Genç kız ta ruhuna kadar di. Genç asker genç kızın özü âdeta bir selâm vaziyeti alır durdu. Hacer: a — Bana elini uzat Necat! Necat başımı salladı: — Şimdi değil! — dedi — vazifenin mukaddes © kaj temizlendikten sonra sana uzatıl bilir Hacer, Ve o zaman bir dahi senden geri alınmaz... i Genç asker sokağın köşesini nüp gözden kaybolunca genç gözlerinden dökülen iki damla bir aş Nezihe yani