Çe EE içli | Haftalık siyasi icmal | Rusya - Japonya münasebetleri Uzak Şark vaziyeti endişe uyandı... rıyor.Sovyet Rusyanm şarki Çin şimendi ferlerindeki hissesini Mançuko hükü- metine satmak için bir zamandanbe- ri devam eden müzakerelerin inkıta- a uğraması üzerine Japonya şimendi- ferlerde çalışan Rus memurları aley- hine harekete o zeçmiştir. Sovyet ga- zetelerinin iddialarına gö mendifer hattınm ticari zaltmak için Japonya tarafından al nan tedbirler o cümlesinden. Filhi kika hatı | mümkün olduğu Şimdi de bu tedbirler, şimendifer memurlarının sürü ile tevkifi şeklinde tecelli ediyor. Sovyet hükümeti ini Tokyo hü- ta ile protesto etmiştir. Fakat tevki- fatın hâlâ devam et in gelen tel- graflarda bildiriliyor. Rus - Japon münasebetlerinin çok gergin bir saf- baya girdiği anlaşılmaktadır. Japoryanın hedefi mödlir? Japonyanın karışık vaziyetten bi listifade Uzak Şarktaki © vaziyeti takviye etmeğe ve bu mıntakanm hi: kimi olmağa verdi dır. Ayni mülâhazadır 1931 senesinde Mançur'yayt sevketmişti. Sovyet Rusya siyasi yal- pazlık içinde idi. Avrupa devletleri ve Amerika iktisadi buhran içinde kıv- ranıyorlardı. Japonya, ellerini ve kol- larmı bağlıyan Waşington muahe- desine rağmen harekete geçmeğe karar verdi. Üç senedir ayni siyaseti takip ediyor. Şimdi Waşington muahedesini res- men ilgaya karar verdiği bildirilmek- tedir. Deniz silâhlarmı tahdit eden bu 1921 muahedesinin hükmü 1936 #enesine kadar devam edecektir. An- cak müdded bitmezden evvel alâ- kadar devletlerin toplanarak müz: köre etmeleri gene o müahedenin hük- mü iktızasıdır. Böyle bir konferansın Londrada toplanmasına karar veril. miştir. Ancak Japonya müzakerele- rin bir netice vereceğinden ümütsi dir. Bunun için Waşington munhede- sinin şimdiden feshi mevzuubahistir. unla beraber, teşrinievvelde ille görüşmeleri yapılacak olan konfe- ranstan evvel Waşington muahedesi- Bin feshi beklenemez. Bu muahede- nin feshinden sonra da deniz devlet- leri arasında âkibeti çok tehlikeli 0- lan bir silâhlanma yarışı başlıyacak- tar. ... Italya, Avusturya, Macaristan alya Başvekili Mussolini ile A- a Başvekil Sehusehniğg (Şuş- ki mülâkattan sonra şim- Başvekilinin tekrar Mus retinden bahsedilmektedir. Mussolini o mülâkatında üç kısma ay- ya istillâli elzem ol teyit — ediyor. Bu, mükâlemelerin siyasi kısmı Ik- bahiste vaktile Dollfuss ile im. zalanan Roma protokolunun büküm- leri bir defa daha teyit edilmiş ve Çekoslevakyanm da buna iştirakinin teminine çalışılması kararlaşmış. Mü- kâlemelerin diğer bir kısmı da fikir asında emekbirliğine aittir. İtal ya ile Avusturya darülfununları ara- sında profesör ve talebe teati edile- cek ve her iki memleketten biribiri- ne turist gitmssi temin edilecek. Macaristan Başvekilinin İtalyayı ziyaret edip etmiyeceği henüz kat'i olarak anlaşılmamıştır. Maamafih A- vusutrya ve Macaristan Başvekilleri- nin mekik gibi İtalya ile kendi mem- leketleri arasında gidip gelmeleri ve bu ziyaretlerin Italya devlet adamla- rı tarafından iade edilmemesi çok manidar görünüyor. İtalya ile Avus- turya ve Macaristan arasındaki o müt seberik müsavi devlet arasındaki münasebetler olmaktan çıktığı iddia edilmektedir. Avusturya ve Macaris- tan aşağı devlet vaziyetine düşmek- te, İtalya bu iki devletin hâmisi roli nü takınmaktadır. Böyle bir ne Avrupa müvazenesinde bir takım a- kizler uyandırabilir. Bunun ilk aksi de Yugoslavyanın, Ol eliyle nin Avr agi için duğunu daha Ha! O başka, Kim bu? — Şoför Salim efendi diyorlar. — Nasıl adam bu. — Karagözlü, karabıyıklı. Uzun- ca boylu. Otuz yaşımdan çok gös- teriyor ama yaşmın sahicisi otuz- muş. Kimsesi yokmuş. O Arabası kendisinin imiş. Son taksiti kalmış. Onu da vexirse büsbütün kendi: nin olacakmış. Rakı içmezmiş. Ku- mar oynamazmış. Yiğit. evine bar- kına sadık bir adammış. Emine ablası yarım saatten faz- la söyledi. Sansaros bundan anla- dı ki Emine abla ile - şoför Salim efindi sevişiyorlar. Ses çıkarmadı. Evlenmek kızın hakkı idi. Hem da. ha çok kurtulmuş olurdu. — Hele ben bir sorup öğrene- yim. Beni biliyor mu? — Bilmiyor. Koca nine senin için | Hegemonyası tehlikesi karşısında Al- manyaya doğru meyletmesidir. Eğer Fransa buna mâni olmazsa, Lehistan ibi Yugoslavyanm da Fransız siyase- tinden ayrılarak müstakil bir siyaset takibi bahanesile Almanyaya, iltihak etmesi beklenebilir. ».. Hitler'in nutku Alınan siyaset Sarre meselesi anlaşılıyor, Bu, artık 13 ikincikânın 1935 tarihine kadar böyle devam 6- decektir. Hafta arası Hitler, Koblenz şehrine giderek Ren nehri üstünd. düyaya ilân etmiştir. Ayni gün eski Başvekil muavini ve şimdiki Viyana sefiri Von Papen'in de ayni mevzu üzerinde nutuk söylemesi kararlaş- muştı. Fakat her medense, Von a dolayısile mi olduğu malüm ir. Serbest neşriyatın sureti kat” iyede menedildiği bir memlekette bir çok rivayetler çıkar. Hitler'in nutku yalnız Sarre mınta. kasının Almanyaya ait olduğunu ili etmekle kalmıyor. Almanyanın ha münasebetlerine temas etmesi itiba: le de dikkate şayandır. Alman Cum- hurrreisi Fransa ile Almanya arasm- daki arazi ihtilâfınm İnız Sare mıntakasına inhisar ettiğini söyle- mekle Lokarno muahedesinin hüküm- lerini bir defa daha teyit etmiştir. E- sasen Hitler birkaç vesile ile bunu tekrar etmişti. Sarre reyiâmi galip bir ihtimale göre Almanyanın lehine tecelli ede- cektir. Herhalde ekseriyeti Alman olan bu mıntakanın Almanyaya geri verilmesi Avrupayı yeni bir Alsas Lo- ren meselesi karşısında kalmaktan kurtaracaktır. Maltada dil meselesi iliz ve Italya gazeteleri arasın- da bir münakaşa başladı: Ingiliz bü- kümeti, Malta Adasındaki mahkeme- lerde italyancayı resmi lisan olmak- tan çıkarmış ve yerine Maltız lisanı- pr ikame Şimdiye k nı kullanılacak. İngilizce de resmi mu- amelelerde kullanılan lisan olacaktır. İngilizleri böyle bir tedbiri almağa sevkeden sebep, Maltayr büsbi Ralyanlaşmaktan o kurtarmaktır. Fil- hakika Maltada din ve lisan mesele- si büyük ehemmiyeti haizdir. İtalyan- lar katolik dini ve italyanca ile Mal- tayı mânen İtalyaya bağlamağa ça- ışmışlardır. Akdenizdeki | sevkulçeyşi ehemmiyeti dolayısile | İngilizler Ada nin İtalyaya geçmesine razı olamaz. lar. Bü itibarladır ki adadaki İtalya nufuzunu kırmağa çalışıyorlar. Bil- hasan İtalyanın Akdenizde ebemmi- i bir deniz devleti olarak belir. leri tedbirli davranmağa ir. İtalya gazeteleri Ingiliz hükümeti- nin bu hareketine karşı ateş püskürü- yorlar. Maltızcanın bir lisan olmadı. ğını, iptidai ve hukuk mefhumlarını i işsiz bir diyalekt olduğu- ilk fırsatta ingilize me dili yapmağı istihdaf ettiklerini yazmaktadırlar. İya hükümeti bu sebeplerle In- giltere hükümeti mezdinde bir teşebbüste bulunacak vaziyette değildir. Bir defa hukuk noktasmdan siyasi teşebbüs mevzuu olamaz. Sonra Italya hükümeti Ingiltereden çekinir. Fakat herhalde disiplin ile yazı yazan Paşist gazetelerinin İngiltereye karşı yaptıkları hücumların ilham ile yazıl dığıma şüphe caiz değildir. Ahmet ŞUKRU Rölediye bahçesinde fetınbul Belidiyisi Şehir Tiyatrosu po ; i | | | Büyük Operet resmi Tanaha saat YALOVA Nakili 1. Galip Besteliyen H. Ferit Tl Yazan: AKA GÜNDÜZ ne biliyorsa o da o kadan biliyor. Bana sordu, Konyada olduğunu söyledim. — Demek konuşuyorsunuz? — Bir iki defacık. Ama yanı. mızda koca nine de vardı. — Demek sevişiyorsunuz? — Emine abla ağlamağa başladı. Sansaro$ ses çıkarmadı. Emine ablaya acı bir lâf söylemedi. Çekil. di gitti. Pek menun olmuştu. Bolaki | Salim efendi, dediği gibi adam çıksın. Birkaç günlük bir araştırmadan ğit bir sonra anladı. Salim efendi hakkın. | da Emine ablasınm verdiği haber eksikti, Salim efendi daha iyi bir adammış. Atıf bey mahallesinde iki od e döşeli bir de evi varmış, a w1 çocuk doğurma. dan ölmüş. İki yıl beklemiş. Evlen- İ yarın liman, öbürgün köp Bu akşam | 21,30 da TURKUSU 3 P, MILLIYET CUMA 3i AGUSTOS 1934 Antalya demiryoluna ilk kazmayı vurduk! Afyondan Antalyaya uzatılacak demiryoluna ilk kazmayı vurduk. Orta, yukarı, doğu ve batı Ana doluya, Akdenizin - eşi bulunmaz incisi Antalyaya bağlıyacak olan bu demir kuşakta, yurt bir ve yurt ayrılmazlığının, en keskin bir dille anlatılışı da gizlidir. Bu- nu şimdiden sezebilenlere ne mut- lu! Antalya, Erzurum, Konya, But- sa, Edirne, İstanbul, o Çanakkale, tek yürekle çarpan Türk ülkesinin Ankarada birleşen odamarlarıdır. Bu damarlardan birine dokunmak, bütün Türklüğün damarına basmak lar. Afyonda vurulan ilk kazmanın sesine karstan İstanbula, İzmirden Diyarbekire kadar bütün Türk ük keleri; kendi dağlarının ardından karşılık verdiler: — Buradayız! Biz de yızl Türk, kendi gücünün bu birleşik. likte buldu. Osmanlı imparatorlu- ğunun dağımk genişliğinden bu: günkü derli toplu, küçük ülkemiz bize yektir. Yeter ki burada kendi başımıza buyruk, kendi evimizin efendisi 0- larak yaşıyalım. : burada: Antalya, demir — ağlarının içine girmeden de bize uzak değildi. Şu var ki bir yıl sonra onun iç açıcı portakal bahçelerinden taşan sıcak ve canlı kokusunu daha yakından alacağız. Bir yıl sonra yurdun bü- tün bucaklarından Akdeniz uçma- ğı (1) yeşil Antalyaya katarlar do- lusu barım (2) göndermeğe başla- yınca hepimizin göğsü © sevinçten sişecek - Dün yapımevi, bugün demiryolu, Yaşasın bezenmiş, şenlenmiş Türk elleri ve yaşasın onu yaşatan- lar. M. SALÂHATTIN Gi)Uçmak — Cennet (2) Batın — Mal, Kari mektupları Toz bulutları Lâleli caddesinin sağ tarafını ben Aksaraya inilirken Lâleli cam nin hitam bulduğu yerde yirmi metre bir sokak vardır. İsmi ürk sokağıdır. Bu sokaktan goç- soka irkilirler, len geçecekmiş gibi geçit arar ozsuz bir yer bulmanın im- nr görünce paçaları sıva- toz deryasma dalarlar. 'opuklarına kadar tozun içine gö- mülürler, bu yol şten gelen en kestirme yer çin Aksaray ve mihayetteki kzsmın bütün ihtiyaçları buradan geçtiği için m yüzlerce araba, kamyon ge - çer. Her geçişte tozlar havaya kalka- rak tozdan bulutlar hasıl olur. Bu toz- lar o civar halkının sıhhatlerini müte- madiyen tehdit eder. Merci aidinin na- zarı dikkatini celp için tavassutta “bu- lunmanızı gezetenizden rica ederim, Genç Türk sokağında oturan M. FAZIL ğm başına geldikleri vakit Muhasip aranıyor Fransızca bilen ve askerliğini yapmış bir muhasip araniyor 6 ay İstanbnlda ve Gay Ana- doluda çalışacaktır. Taliplerin sür'atle T. S. rumuzile İstanbul 176 posta kutusu adresine tah- riren müracaatları mese imiş serseri olacakmış, hovar- Ikmış. Emine ablayı görmüş ardına düşmüş, temiz bir kız olduğunu öğrenince doğrudan doğruya koca nineye danışmış. Ko- ca nineyi büyük anası sanıyormuş. Bunları öğrendikten sonra, San- saros bir yiyor, dokuz düğümlü- yordu. Emine ablasını varlıklı bir gelin görmek istiyordu. Salim efen- dinin getireceğine karşı Emine ab- lası da bir şeyler götürmeliydi. o günden sonra Emine ablanın eksiğini gediğini tamamlamağa baş ladı. Zaten dünyada varı yoğu hep Emine abla idi. Şimdi artık sıtma da tutmıyordu. Mahalle kızlarma tango fistan dikiyor ve her fistan için yüz elli kuruş emek parası alı- yordu. — O Salim efendiye sakın beni söyleme, İşi bozuluyor. Ben ne olur- sam olayım adım gene Sansarostur, Deseler deseler başına bir (eski) katarak eski hırsız Sansaros der- ler, Salim efendi de hırsızın abla- sını almaz mı almaz. Doğrusu bu. — Hiç söyler £ miyim Sansaro- sum! | MA sar Horoz ölmüş ama... Tramvaya binmeğe © çalışan ihtiyar bir adama yardım için eli- mi uzatmıştım. İhtiyar, bu yardımıma teşekkür edeceği yerde gözlerini devirerek bana fena fena baktı. o Hattâ, bir aralık azarlayacak sandım. Azarla- madı ama, kolunu öyle çekti ki, parmağım, az kalsın, kapının aralı- ğında kalıp ezilecekti. Doğrusu, ihtiyarın bu hareketi. ne hiç bir mânâ verememiştim. Sebebini, biraz sonra ( anlama- saydım merakımdan < çatlıyacak- tem? ihtiyar, beni hiddetle iterek merdiveni çıktıktan sonra, arkası- na döndü. Bir de ne bakayım, çiti çiti bir ha nım... Yirmi beşinde var, yok. piti hanımın ba- bile olabilirdi. Fakat onu, öyle bir erkekçe saha- bet edişivardı ki karısı olduğunu tahmin etmek yanlış olmazdı. Ihtiyar. bir dakika sonra, genç hanımın kolunda içeri — girerken yolenlar arasında bir gülüşme oi- du. Birisinin hafifçe duydum: — Horoz ölmüş, gö fısıldadığını izünü kestim: — Horoz ölmüş ama, gözü çöp- lütke değil, inci torlesır4” "almışt.. Kulak: MISAFIRI YENİ NEŞRİYAT Mülkiye mecmuası Her sayısında memleketimizin en de- ğerli kalemlerini toplamakta olan Mül- kiye mecmuasının (Kırk birinci sayısı) pek dolgun mündericatla intişar etmiştir. Bu nushasında, Profesör Mustafa Şi kip Beyin (Dil), Mehmet Ali $ (Mensur sile nerede?), Kili (Milletlerin ihtiyarlığı ve ölümü), Dok- tor Sadi Beyin (İçtimai Darvinizm), Ha- | san Şükrü Be; il lâkkisi), Abdülhak Kemal Beyin (İngi- liz adliyesi), Hasan Refik Beyin (Japon ticareti), Menemenli zade Ethem B. in (Manevi silâhsızlanma) isimli makalele- rile dünya siyasi hadiseleri hakkında tetkikler vesair birçok müfit yazılar bu- lunmaktadır. Karilerimize tavsiye ede- riz. Yeni adam Yeni Adam'ın 35 inci sayısı çok can- | süslemektedir. Hafta gazetesi 21 inci sayısı dün çıkmıştır. Bü sayıda | bugünkü bayramlarımız Git fıkralarla Harbiye mektebinin yüz senelik tarihçe- i halıkımda bir yazı ve bir çok mündere Askeri mocmua Askeri mecmua (o bidayette mec- muai fünunu askeriye namile bir halinde intişara © başlamış ve 1. İ tarihinde askeri mecmua namını al - | miş ve seyri tetkik edilince tedricen tekemmül ettiği anlaşılmış ve bugün Avrupada intişar eden mecmuali hemen tefevvuk edecek bir hi miştir Münderecatı itibarile de ordunun kara, deniz, hava ve fen kısımlarının | askerlik noktai nazarmdan terakki - yatma ait birçok kıymetli malümatı ihtiva etmekle beraber lâhika ve ta- rih kısımlarnda da birçok (o vekayii mühimme yazılmıştır. Bilhasın 93 lı mecmuanın lâ- hika kısmını Timürün Ankara savaşı ve 94 sayılı mecmuanın lâhikası Mo- ra isyanı ve tarih kısmında büyük harp te şimali OKafkasyadaki | fanliyet- lerimiz ve on beşinci fırkanın hare- kâtı ve muharebeleri teşkil etmek - tedir. Bu eser muhteviyatı ibarile yalnız askerler için değil, bütün mem- İeket ve millet için mütaleaya şayan- isi Emine hanım olarak şoför Salim efendi ile ev- lendikleri gün otelci Hafız ağa o kadar ağır hasta değildi. Doktor- lar kurtulacak diyorlardı. Hafız ağa, ince kızın ciğerlerini kurtarmak için, & bilmeden kendi ciğerlerini feda etmişti. Hastalık yükseldikçe Sansaro- sun mevkii alçalıyordu. etrafında başka Sansaros gibi bir hırsız serseriyi efendiliğe çıkarmanın ne kadar haksız ve yessiz olduğunu söyle- miyen kalmıyordu. Hafız ağa San- sarosa sanki beş on bin lira miras bırakacaktı. Gerçi bir miras brraka- caktı. Fakat bu para değildi; San- sarosa bir iş ve bir efendilik bıra- kacaktı. Ölüme yaklaşan adamın fazilet lerini sefahat gibi gösteren faziletli kızı Emine, moda | ler, hafız ağa gömüldüğü gün gık bile demediler. En çok ağlıyan, dövünen gene Sansaros oldu. Sansüres bunca yıllık ömründe * mamak, Çoçuk icin © Bada haşarı o kadar çapkm ve ele avuca sığmaz çocuk nasıl oldu da izdivaçtan sonra durgun bir deniz gibi sakin ve sakit oldu. Tahsin herkes saşıyordu. Tahsin, ufak bir kaza ne- ticesinde sakatlanmış ve bahriyeden tekaüde sevkolunmuştu. — Şimdi hiç te fena değildi. Şirketlerin birinde oldukça dolgun bir maaş alıyor varida- tı, tekaüt © aylığını da ekleyince tam bir aile için ferahlatıcı bir paraya ba- liğ oluyordu. Tahsin, yuvasını, karı: mı çok sevdi. Ve herkes, “işte tam bi aile babası,, diye onu takdir etmekte itüfak etmişti. Tahsin, kendisine bu âni değişikli ğinden memnun olup olmadığını soran- lara: — Çok mes'udum. Bana öyle geliyor ki karımla ben, biribirimiz dılmışız derdi. Karısı da öyle idi. O da Tahsine öy» le kuvvetli bir rabıta ile Tahsinden çok genç ve güzel olmasına rağmen o da yuvasma son derece sadık bir zevce, numunelik bir ev kadını idi. Güzel, çok güzel bir kadındı, iri yeşil gözleri, başak tarlası gibi sarı saçları vardı. Vücudunun hatları bir Venüs heykeli gibi güzel ve muntazamdı. Tahsin — Sen derdi. Bir ilâhesin Nermin. Nerminle üç sene fasılasız seviştiler. Bunlara karı koca değil âşık ile maşuk denilebilirdi, kıskanmadan, biribirleri- ni kıskandırmadan yaşadılar. Uç sene böylelikle tatlı bir rüya içinde geçi Sonra birden ne oldu? Nasıl oldu? için yara linemez. Tahsin de Nermin de yavaş yavaş sararıp solmağa b. larında hiç bir münakaşa herhangi bir geçimsizlik bile olmaksızın bu âni de; şiklik nedir? anlaşılmıyordu. — Nen var Tahsin? Arkadaşları sordukları dıkları cevap şundan başka bir şey de- zaman «|. — Hiçi — Nen var kuzum Nermin? Komşuları da Nermine hep bunu 80- ruyorlardı. Nermin de her defasında. iç! derdi. Hiç, hiç ama. Ortada (bir hakikat varsa o da bu Leylâ ile Mecnun kadar biribirine vurgun olan bu karı koca- nın günden güne eridiğidir. Tahsinin ne Nermin, eski şakrak- hiğne kaybetmiştir. Pekil Ne var? bir türlü anlaşılmıyor. Günün birinde Tahsinin bir dost tut- tuğu rivayeti ortalığa yayıldı. Bu ha- vadise gerçi kimse inanmadı ama. Tah» sin, yavaş yavaş eve geç gelmeğe de başlamıştı. Nermin sorardı. — Nerde idin Tahsin? — Hiç! arkadaşlarla buluştuk. Ark a buluşmaklar çoğaldı. Tahsin, bir gece de eve sarhoş geldi. — Bu ne hal Tahsin? — Hiç! arkadaşlarla biraz içtik . Arkadaşlarla işmekler çoğaldı. Bir gece de sabaha kadar eve hiç gelme- di. Tahsinin bir dostu olduğu rivayeti de artık tahakkuk etmiş bulunuyordu. Bir seneye yaklaşıyordu. Tahsin Bey böyle eve geç gelen ve haftanın birkaç gününü sarhoş geçiren bir adam olmuş- ta. Fena haber çabuk duyulur. “Mızrak çuvala sığmaz,, dedikleri gibi Tahsi- nin bu dostundan birde çocuğu olduğu sayi oldu. Bu şayiaya de kimse inanmadı. Fa- kat bir gün Nermin, Tahsinin eve sar- Kendini düşünmüyordu. Sade ce: Eğer yaşasaydı o kimbilir daha kaç Sansarosu kurtaracaktı, nüyor ve bunun için ağlıyordu. Gerçekten ağlamak boş şeydir. Yalandan ağlamalı ki insanlar ada ma yalandan acısınır. Snsarosun kendi kafasınca fel. sele yapmasına daha fazla zaman birakmadılr. Büyük bir düzen üç dört gün içinde darmadğın edildi. Hafız ağa Ankarada altmış saniye — çünkü yaşı o kadardı — görülen tatlı bir rüya gibi geldi geçti. Sansaros kapı dışarı edildi. Delikanlı kavruntusu o efendi hayatın sürüp gideceğine inandığı varını yokunu Emineye ve dü- gününe harcamıştı. & Vaktile İlki Yengenin kömürlüğüne sakladlığ bilezikleri, küpeleri (de vermişti. Birkaç kat kullanılmış çamaşırı ile iki kat elbise.. Sansors gene 80- kaklarda idi . Ksmrâdli reisi Tekirdağında, in- sanı daha az muzdarip eden bir iş bulup gitmişti. e Muavini İz- mirde gile dolduruyordu. Gidecek bağlı idi ki | Komşular, Tahsin ile Nerminif lerinin biribirlerine karşı yükselt ilk defa o gece duydular. Nerniin ağladı, sızladı. Tahsin bağırdı, çağırdı. Faydasız, olan olmuştu. Bir de da çocuk var, Tahsin macerasını bir dostuna! anlatmıştır. — Azizim, ben Nermini çok * dim. Ve genede severim o emi bir kadındır. Ev işlerinde, namuf! eşi bulunmaz bir aile kadınıdır.) yanım en nefis yemeklerini yaps” derece müşfik ve saygılıdır. Fak — Fakat... Kısırdır. Çocuğum! maz. Halbuki ben çocuk için deli anlatırken ağlıyordü m böyle çiçeksiz, m8 sız bir ağaç gibi çürüsün o mü?İ evlat kizmdı. Ban onu öteki K verdi. Ne yapalım. pr) ———— — 2 dime hanımlar Ovrik efendi) ve boran haberleri. 21, tarafından halil müsiki. 223 Kız, VARŞOVA, 1345 m. 21,12; Popüler senfonik orkesi 2150: Haberler. 22,12: Popi vamı, 231 Musahabe, 23,15; Dana musi 606 Khr. BEL plâkları. 823 Kir. BÜKREŞ, 364 m 13 « 15 Gündüz meşryatı, Çplâk, pişik orkestra konseri m, Zir oparasr. Çı >. Khz. LÜKSEMBURG, 1304 m. : Holanda akşamı. 21,20: Hafif musiki 17 mİ (05: Musahabey. haberler « plâkelart. 22: Muhtel 432 Khz, MOSKOVA, (Stalin) 361 m 18: Murahabe. 22,30: Dans musikisl. Khz. PRAG, 470 m. 20,35: Kaplmralurdan nal Piöik: 21,50; Plâk, Haberler, 2115: P 23,0: Haberler, 23, danılarından parçalar. 2 Kis, VİYANA, 807 m. al ve faresi gibi fakir Helzer radyo orkestrası. 3301 ; Konserin devamı, 2448 Doktor HORHORUNİ Hergün akşama kadar hastalar önü Valide kırastbantsi yanındaki * inde tedavi eder. 24131 MEM ( (579) 4 yailliyof Asrm wndesi “MİLLİYET” “ABONE ÜCRETLERİ; idiriyete emet edilir. Gazetemiz ilânların #0 tini kabul etmez, bir yeri ve iş arayacak bir k cusu kalmamıştı. Bu uzun ayl? de çok kişileri tanımıştı. Hi pi gittise bir bahane ile başta du. Birkaçı da arkasından: — O enayiliği | rahmetli Yanıma alayım da bir güB var neyim yok ( toparlayiP # mi? dediler. Sansavosun eski dostları #” ce yüz çevirmişlerdi. Hattâ Wi Haymanak bile gördüğü memezliğe geliyordu. KW”, p ağabey bile suratını ekşili yordu. Sansarosun viranele”” aralarından ayrılışını kü İN ardı, fakat yolsuz bir a1 4 yorlardı. Efendi olup ta n€ © Beride bir alay arkadat ei içlerinden ayrılıp sadakatsi” yanetlik etmek Sansaro* yakışır mı? Bu mantık ve tığı tatbik edilişi Sansar” Oralara gidemiyordu. © lan sekiz kâğıt bitmek veri 'l