© gem diye kormaktan o müzterip olurlar. ince kıskançlık eşe diyor. Zavallı kadın böyle söy. Sıhhi bahisler © Sinirli tipler Kıskanç Kıskançlık, işte gerçek bir rlev. Bun- dan anlıyorum ki sevda, imi, şiddetli bir tapmak duygusu... ter ki eli altında © bir esiri bulunsun ve bu esirin efendisi olsun. Birisinin üstün- de iddia ettiğimiz bu tesahubu bir başka- sı bozacak olursa (o yüreğimiz yaralanır. Bırakılmak atılmak bir sstıraptır. Kendi- si açıkta bırakılıp ta yerini başkasının al- dığını görmek, işte yüreği delen kargı... m kaçıran, / insanı zelil eden, , ölümü arzu ettiren şey.... İnsanım altma Şatobriyan'ın, Bures'in imzasını atabileceği bu sözler,Lui Debo- da söylüyor. Ayni şeyi Sipinoza'nın bü- yük dehası lâtince bir iki kelime ile ifa- şiddetli bir ibtiyacı olur. Bazıları haris- kuruntulu tirler, Bazıları da (o şüpheli, . — En kara şüpheler, sevdiğini iddia ettiğine karşı eza ve cefa vermek, onu bir yere kapamak, — elindeki eşya gibi — her istediğini yap- mak gibi | hareketler başlar. Bu türlü kıskançlar, bir kölenin sert, öfkeli efen- dileridir. Bu heyecanlı harisler aermak ve esir- gemek duy biraz silleinip siy- rıldılar mı, yabut onların fıtri olan heye- can kabiliyetleri ispirtolu içkilerle — ya- but daha fenası — kokain ile arttı mı, korkunç bir deli olurlar. o Bir çok kıs- kançlık facialarının kaynağı budur. Met resinc, yahut metresine alâka gösterene | tabanca çeken erkekler, âşıkının yüzüne zaçyağı şişesi fırlatarak intikam alan ka- dinler bep bu türlü kıskançlardır. Bun- lar hodbin, zorbadırlar. Hınç alırlar, şüp- he ederler. Sevdiğini dama kovalarlar. ğenmiş zorbalardır. Kıskançlık hastalığının başka W daha var, Kıskançlar o görülür ki vuhan fena değildirler. Kyrulmaktan kendine " . ini beğendi. il başkalarından aşağı kalaca- Rakiplerinden korkarlar. & Sandetlerini elden kaçırmamak için gece gündüz ra- hatsızdırlar, Onların O kusurları tehey- yüç kabiliyetlerinin çokluğundan, beyin- İerinin zafındandır. — Başkalarma zarar vermekten çekinirler. Jül Lespinas ince yürekli, sevdanın tadını tatmış çirkin bir kadındır. Buna sevdanın canlı bir heykelidir. Bu kadını: “kaba kıskançlık, sevilene güven- kendine güven sanki aynannın karşısında kendi- sini görüyor. Kıskanç mes'ut olsa da rahat durmaz. O kararsız, daima heyecanlı ve telâşli bir ruhtur. Sevgilisi ona karşı alâka, neu habbet, hattâ fedakârlık gösterse de inan- ün e ye öylemiz .. ““lakilli ” kıskanç için en uzak ihtimal, en ehemmiyetsiz bir vaka bir buhran için MEN MEM liJAFIR Ambalâj... Tramvayda, iki Ermeni vatan- | daş, aralrında türkçe konuşuyorlar dı. Muhavereleri hoşuma gittiği i- gin kulak verdim. Ambalâjdan bahsediyorlardı; bi risi dedi ki: — Ambalâj, ambalâj... deoruz ama, bu işi kıyak (o ağnayanımız yek!... Meki başını salladı: — He!.. bilirim. Ambalâj, deyip geçmemeli. İnce iştir! — İstanbulda tanıdığın iyi am- balâjcı kimse vardır? — Yanına alacaksın ki soroor- sun... — Marifet'nden hoşnutluk geti- rir isem alacağım... İyi de bir ma- aş vereceğim!.. Muhatıbı, bir müddet düşündük- ten sonra: —Hiç hatırıma gelmoor, dedi, senin istediğin ambalâjcıyı burada zor Nİ... Arkadaşı güldü: — Ben bir ambalâjcı tanoorum ama, para ilen çalışmaz.. imdir? — Allah?.. — Allah, ambalâjcıdır? — Hem de en kıyağı. Sovan ilen sarmısağı ne tertip ambalâj ettiği- ne hiç dikkat etmemişindir? M. SALÂHATTİN YENİ NEŞRİYAT Türk kadın şairleri Taha Ay Bey (| tarafından eseri tavsiye ederiz, salam Mevlidi şerif Merhum Kemalettin Sami Paşa Haz. retlerinin ruhuna ithaf edilmek üzre yarınki cuma günü (öğle namazından sonra Fatih cami şerifinde hafız Ali Ri. za Hafız Cemal efendiler tarafından mevlüt şerif kıraat olunacağından ih- van dinin teşrifleri rica olunur. ——————— — kudurması, belâ, ıstırap olması lâzımdır. Bir gün birdenbire patlar, beti benzi sol- muş, yüzünün çizgileri derinlenmiş; ler titrer, ses boğuk, . saldırır, derdini in kendisini e “Kıskançlar davalarını kaybetmiş kim seler gibidir. Ağızlarına gelirse söyleme- lerine müsaade olunacak sanırlar, , diyor. Moliyer, Bu #öz de onundur: “Kıskanç- lik akıl hastalıkları içinde herşeyden gıda alan ve pek az şeyde deva bulan bir dert- Bre. Kiskancm çılgınlıkları sevdasının ate- şindendir, diyerek hoş gören; . sevsin de ne isterse yapım diyen kadınlar da var- dır. Kıskançlar içinde, tıpkı sahnede bir rol yapar gibi, sahte, uydurma cilveler ya- panlar da vardır. Bunlar o hayatın ciddi ve mukaddes anlarında — bile doğuştaki hafiflikleri saklıyamıyanlardır. Sevdaya bile yapmacıklar karıştırırlar. Heyecan. ları yalancıdır. Kun: buhranları geçtikten, hiddet, şiddet sükün bulduk- tan sonra diz çökmeler, © yalvarmalar, gözyaşları, affedilmeler, affetmeler, yeni- den itimat göstermeler başlar. Ve sanki rahat ederler... il değiştirilemez. Sonra ıstıraplarını doğu- ran kadını bırakmak © istemez. İstese de bırakamaz. bir olta yemi olur. Onun korkusunu bir hiç besler. Zavallı. Uzun müddet ıstırabı- Bı sessizlik içinde saklar. Ezici şüphenin ye edebi tefrikası: 85 Dileği budur; “Derdimi severim ve öl mek isterim.,, Dr. Rusçuklu HAKKI | ANLISIR ikanın ikinci sütanunun İl inci > arasındaki kısım sehven dizilmemiş olarak çıkmıştır. Bugün ayni yerden tef- rikaya devam ediyoruz.) nması garip ve müthiş bir şey! Mi Ptlnsörüz in kesik kesik ilâve etti: — Ben de onu düşündüm. pile ral ü de ayrı ayrı bağrıma 4 cak, saçlarından öpecektim: — Bunu mu Sür ee ço .. Silin gözlerinizi... van Sİ ga bae larından, onların da benim gibi, ayni hisle sarsıldıklarını anlıyor - dum: he — Gülünüz, e Önümüz de yüleceğiniz çok günler var, Km yüzüme şüpheli şüp - beli bauyocdu: p EE akai ne garip, Hüsrev Bey, Goz e m Yazan: Mahmut YESARİ — Bugün, ben de müteessirim. Ferhunde ile Fransovazı evleri- m » Köye döndüm. po en - Ba pinar beidenevvel ve samimiyet, ümitlerimi kuvvet - lendirmek için kâfi. Onlar, Adapa zarına güle vevine gelecekler. Yengem, Mestureyi tanımadığı için, Fransovazın siması, hattâ ta - in ona hiç bir şey söylemiye - Bu Adapapzarı sergüzesti, çok karanlık neticeler verebilir. Günün birinde doktor Nüzhet Sirelin, hat tâ Halim Siretin akıllarına eser de Adapapzarma çiftliğe gelirlerse, vaziyet acaipleşir, sarpa sarmaz mı? z Hele Neşide, benim kendisine karşı olan hudutsuz şefakat ve mu Ankara ködisi salonun bir kö- şesindeki ve sedef işlemeli mâsanm üstünde (yatarken, kar gibi beyaz tüyleri, parlak ,iri ma- vi gözlerile bir kediden fazla sa- lonun lüks eşyalarından sayılabi- lirdi, Marki Çampaolo çok güzel ve cins olan bir kediyi civarın âdi kedilerile temastan xrenetmi: Fakat, bazı zaman bu münze- vi hayat, bir mirasyedi gibi gör- düğü bir ihtimam onu hurslandırır. dı. Bu hırsla kendi * cirisinden bi- rini bulabilmek ümidile bütün şa- toyu dolaşırken duvardaki kedi- ye saldırdı. Ne yazık ki, Marki- nin ecdadından en marufu Madam 'Çinerimanım kolları arasındaki kül renkli. “kedi yağlı boya idi! İnce yüzlü, muhzun gülüşlü bir sarı- şın kadının iri, çekik, sigara duma- nı rengindeki gözleri kolları a; sında tuttuğu kedinin — gözlerinin tahlili idi. Bu resim, sanat noktai nazarında büyük bir kıymeti ol- madığı halde bütün ziyaretçilerin nazarı dikkatini celbederdi. Rokka şatosu, sahipleri olma- dığı zaman açıktı. Şatonun bekçi- si Madam Çinerina bir aile riva- yetini bazen alçak sesle ziyaret- gilere-anlatırdı: O, belki hiyanet ettiği kocası tarafından yahut ta gazaba gelen sevgilisi tarafından canlı olarak bir yere “ kapatılmış ve üstüne duvar örülmüştü. Rokka şatosuna ölüm veya her hangi bir felâket yaklaştığı zaman bu sessiz gölgeyi (o şatonun içine dolaşırken görenler oluyordu. e Genç Marki Çiampaolo ecda- dımdan miras kalan şehretten, ka- lelerle muhat (o şatodan, ecdadına âit rivayetlerden, şatodaki elmaslar içindeki kadınlardan velhasıl va- ziyetinden pek mağrurdu. Bir gün o, şatoyu kendi zevkine göre bir apartıman haline ifrağını düşün - dü. Bunun için sayfiyeden döner- | vap vermediği halde'bir'gün Ame- rikadan Markiye misafir geldi.No- ranın babası Amerikalı idi; No- ra gelince Marki mithara onu na- sıl bulduğunu sordu. Mimar: Mü- sellesi bir yüz, muhammesi bir ke- 109, hattı nakısı gözlerile Paris ve- ya Torinonun elbiseli Arkiponko heykellerine benziyor,, demişti. Fakat Nora neşesi, gençliği ve şuhluğiyle mimara sevilmeye lâ - yik mahlük olduğunu derhal anla- anlamak kabil değildi. Gelir gelmez Ankara kedisini çok sevdi, şatoyu, Madam Çina- ve hikâyele- pek enteressan buldu. Mi- rini marla da arkadaşlığı kısa bir za- manda haylıca ilerletti. Mimar, kızın kendine karşı gösterdiği alâ- kadan şaşkın, arkadaşı. Markinin hiddetini tahrik etmek korkusile çekingendi. Bir gün Nora mi ra, onun şatonun naklindeki işleri bitene kadar Amerikaya dönmi - | yeceğini müjdeledi. Mimar Ma- laspina hayatında ilk defa şiddetle neye varır? Fransovazla Ferhundeyi İstan - bulda bırakmak ta istemiyorum. Şimdiye kadar Germaine'nin kon- trolü vardı. Bu kontrol kalkınca, Sırrı Nevres, Ferhundenin izini muhakkak keşfeder. Bu, seksen meğhüllü muadeleyi halledip içinden çıkamıyacağım. İstanbuldaki işlerimi de düzeltme- liyim. Avukat Şerif Baki, Neşide - nin mal tasfiye etmek isti - yor. Avukatım Nazmi, Neşidenin satılığa çıkarılacak emlâkine bir kaç misli fazlasile talip çıkacak. ,, Bir değil, birçok kişinin hayatı ile; istikbali ile, huzuru ve selâme tile oynuyorum. Fakat kabahat ben de mi? Bütün bunların sebebi, hep Sırrı Nevres o İblis! Yengemin Adapazarına gidiver- mesi, Neşideyi pek mahzun etti, Za vallı ihtiyar kadıncağız da ona, a- lışmıştı. ” Yengem, beni © darıltmaktan da korkuyor ve âdeta mırıldanır gibi ikide birde tekrar ediyor: — Ah, evlâdım, bu çiftlik derdi ni de nereden çıkardık? Burada gü güzel oturuyorduk. zel, — İtalyancadan — Noraya âşık oldu. Zavallı | genç Markiye olan hürmetinden , diğer taraftan genç kızın cazibesinden ne yapacağını şaşırmıştı. Bazı za- l man onu, gençliği ve “güzelliğile sevilmeğe şayan buluyor bazı za- man ise Ankara kedisi gibi emni- yet edilmez tehlikeli bir mahlük olduğunu seziyordu. Bir gece hizmetçi ked'ninlüks yastıklar (o arasındaki (o yerinin boş olduğunu hayretle gördü. Ge- cenin ikisinde şaşırıp dolaşıp ke- diyi aramak imkânsızdı. Belki de o avluda Madam Çinerinanın kol- ları arasındaki gri kedinin karşı- sında uyuya kalmıştı. İhtiyar kadın bir ümitle tablo- nun olduğu salona ilerlerken elin- deki kandilin cılız ışığında ken- dinden biraz ilerde göz kamaştı- ran gümüş renkli ipek elbiseli, a- çık renk saçlı bir hayal görünce tüyleri dimdik oldu. Bu hayal, Ma dam Çinerinanın hayali mimarın işini biran evvel.bititmek için ge- ce de çalıştığı taraftan — geliyor. du. Ertesi gün felâketler baş göster di ; Ankara kedisi bütün araştır. malara rağmen bulunamadı. Bun- dan maada Amerikalı Nora da babersinos çıkıp gitti, e Amerika gazeteleri, Avrupa- nın en eski ve asil ailesinin yakın akrabası olan Amerikalı Noranın kıymetli mimar Malaspina ile ev- lenmelerini uzun uzun anlatıyor- lardı. Yeni evlilerin Nevyorka git tikleri gün de İtalyan gazeteleri müessir bir haber verdiler: Marki Çampa Ulonun «mcalarından en ihtiyarı doksan yı Marki ceset gömi Amerikaya seyahate çıkmadan ev- vel şimdiye kadar işitilmemiş ha- rikulâde şeyler © yaptı. Ecdadına hürmette kusur etmiyen bir adam kendi ellerile tablolar arasından meş'um Madam Çinarinanın res- mini indirdi a Sey Feri onu ötürdü, — boa Ükakare kodi der ike: metgâhmı. (o değiştirmişti, | Bir kaç gün sonra bulunduğu bir kundura mağazasında üç soy- suz yavrusile beraber idi. Marki delice sevdiği beyaz mabudesini kendini olekelediği (için eve kabul etmedi. Sıra ile gelen felâ- ketlerden sonra o da biraz avun- mak için Amerikaya seyahate çık- tu. Firdevs İSMAİL azın gel Bu kış, bir deği lik olsun! Kocasının daimi ve sert tahakkü mü altında ve erkeklere itaate alışmış olan ihtiyar yengem, derhal boynunu büküyor: — Sen, daha iyi bilirsin oğlum, — Orada yalnız kalacağından korkuyorsan, yanılıyorsun! Yengem, merakla gözlerini yor: — Neden oğlum? — Orada sana arkadaş ta bula- cağım. Hep o eski itaat itiyadmın sev- kile yengem fazla bir şey sormu - or. di Yalnız Neşide, yengem trene bi nerken, bana baktı, kaşlarını çat- — Hain amca! Bütün şikâyeti, bu, oldu. Sırrı Nevres, köşkün bahçesinde mağrur adımlarla dolaşıyor. Onun bu meydan okuyuşunu görmek, be ni çıldırtmağa yetişiyor. İtanbul - da duramam. v Fakat son bir teşebbüs, son bir fedakârlık yapacağım. Yalnız çift liği kendime alıkoyacağım, serve- timin diğer mühim kısmını Sırrı açı - Nevrese bıraka: R Şubelere yüzlerce vatan- daş yeni âzâ yazıliyorlar Dün, Hilâliahmer haftasının bi- rinci güniydi. 31 mayısa kadar devam edecek olan “Hilâliahmer haftası,, zarfında halkımızın bu ha- yır müessesemize | bağlanmasını temin için geniş mikyasta propa- ganda yapılacaktır. Bu münasebetle Hilâliahmer teşkilâtı tarafından , her semt- te bütün evlere ayrı ayrı beyan - nameler dağıtılmıştır . Bu beyan- namelerde, Hilâliahmerin maksat ve ülküsü etrafile izah edilmiş, aza kaydolunması için ayrıca | kişer teklif verakası da veril, tir. Bu teklif varakalarından bii si daimi azaya, diğeri de muavin azaya mahsustur, Şimdiye kadar 300 bin kadar beyanname tevzi edilmiştir. Hilâ- liahmer haftası, tam bir propagan- da haftası olarak kabul edildiği i- çin, bu şefkat yurduna aza kayde- lunmasını temin hususunda , her semtte müsamereler, toplantılar ve konferanslar tertip edilmiştir. Bu arada bir çok mağaza ve ticarethaneler de vitrinlerini, hilâ. Tahmer tablolarile © süslemişler- dir. Haftanın ilk günü olması do- layısile, dün Hilâliahmer şubele- rine pek çok müracaatlar yapıl- miş, yeniden yüzlerce aza kaydo- Yunmuştur. Ali Paşanın beyanatı Hilâliahmer cemiyeti İstanbul merkezi reisi Ali Paşa dün kendi- sile görüşer kir muharririmize şu beyanatta bulunmuştur: “. - Hilâliahmer haftasının te- sisinden maksat, aza adedini art- tırmak gayesine matuftur. Ve doğ rudan doğruya bir propaganda haf tası mahiyetindedir. Ayni zamanda , Hilâliahmerin hizmet ve mesaisini halka öğret- mek kabil olacaktır. Her memleketin salibi ahmer- leri, bu gibi teşebbüsatla nice €- serler meydana getirerek vatan ev- lâtlarını müstefit ediyorlar. Biz ilimiz döndüğü kadar hilâli- yardımlarını halkımıza ğa çalışıyoruz. Hafta münasebetile, bülün ka- za ve nahiyelerde bir çok hazırlık. lar yapılmış, bugünden itibaren yeniden aza kaydına başlanmış- tar.,, Ankara Resim sergisi Güzel Sanatlar Birliği Resim Şubesinden: Ankara Resim Sergisine iştirak edecekler eserlerini 27 ve 28 Ma - yısta saat on betşen on yedi buçu- a kadar Alayköşküne getirmele - iktibasl, Anlaşılı Reisicümhur Roosevelt'in politi- kası Amerikada bir aleyhtar, bir lehtar sınıfı doğurdu. Fakat üçün. cü snıf o Amerikalılar da var ki bunlar ne Reisicüümhurun politika- sının taraftarı, ne de muhasımıdır- lar. Bu üçüncü £ sınıftan bazıları Washington'da mayanlar kulübü,, isminde bir ku- lüp tesis etmişlerdir. Yeni kulübün mensupları fahri reisliği bizzat M. Roosevelt'e tek- lif etmek niyetindedirler. Roosevelt vatandaşları arasında nüktedan ta nınmış bir adamdır. Le Miroir du Monde geliremiyecek miyim? —7 Köânunuevvel — ğim. “ Bu son teşebbüsüm her halde i- yi bir netice verecek. Sırrı Nev- res, hayli yüklü paraya omuz sil- kemez. Sirf inat için kafa tutarsa, bilmem. Fakat niçin ayak direye- cek? Bu manasız ısrardan ne ka- zanacak? Sırrı Nevresi, Seminenin apar- tımanında aradım. Semine ha- reg karşılaşmamız biraz garip oldu. Genç kadın, gözlerine inanamı- yormuş gibi bana bakıyordu: — Bizi, büsbütün unuttunuz, sanıyorum, Beyefendi! Tavrındaki nezakete sesinde küllenmiş bir gizli ve yakıcı bir kin - vardı. Be- yaz inci dizisi dişlerini göstere- rek gülüyordu : — Hürmette de kusur etmemiş- hiç bir şey anla. | Tarama Derg si İlk iki fas'kül için mü'â lealarını g hd ren'er | ANKARA, 22 AA. —T.D.T.C. Zhitipiiğinder « Cemiyetin neğrinö başladığı “Tarama dergisi” nin birinci ve ikinci Fasikül hakkında, bundan evvelkilerini ilâindanl sonra yeniden mütalâa gönderen zatlas) rm isimleri şunlardır £ 1 — Ali Riza Bey, Biga ka 2 — Bartın kaymakamı Bey, 3 — ri ## memuru Bey, 4 — Halit Dikili Maarif memuru, 5 — Hasan F. mi Bey, kütüphaneler müdürü, 6 — Basri Bey, erdek maarif memuru,7— | mail Bey, Cümhuriyet mektebi mualli mi, (Bartin 8 — M. Şerif Bey, taş lisesinde, 9 — Muhlis Bey, Yal ilk tesisat müfettişi, 10 — N, Yalvaç o maârif memuru, İl — Ri 14 — Süleyman Hurşit Bey, Bankası 15 — Şahap Edirne maarif müdürü, 16 — Tevfik fen fakültesi müderrislerinden,17— Yi vaç Kaymakamı Bey. Bu zatlerin gönderdikleri fiş (1407) dir. Evvelki listeler ile gönderilen fiş yekünu 5759 u zatlerin isimleri de ayrıca ilin tir. Her birine ayrı ayrı teşekkür mekti bu yazmağa imkân — bulunamı kendilerine gösterdikleri himmetten olunur. Bugünkü program ISTANBUL: 18,30: Plâk neşriyat. 19,20: Ajans haber! 19,30: Alaturka musiki neşriyatı, Kemal Ni Zi: Selim in devi 523 Kh. BKREŞ, 384 m. 13: Plâk, 14; Haberler, 14,15: Plâk. 17, Mektep neşriyatı. — 18: Dinice orkesiras Haberler vs. Orkestranın devamı 1 Üniversite dersi. — Konferans, 21,58: Pİ ile bir opera temsili, 546 Khz. BUDAPEŞTE, 580 m. 18,30: Tagannili komser. 19,30: Keman ke seri (Piyano o relaktile.) 20,30: Roasiminis! € “BARBİER DE SEVİLLE,, operası, 24: Rad süzen tekn, ikisi. 23,45: Dana plâkları. 174 Kiz. MOSKOVA, 1724 m. 19,30: Mussikili meş 21: Taganalli konser. 22: sanlarda meyriyat. 653 Kr. PRAG, 470. 20,30: Smetanam “Şeytanın duvarı (L€ mur'du Dinble) isimli opera. — Mu, 20,90: Plak ş 713. Kir ROMA; 420 20,30: Plâk. — (Haberler, *Don Giovanni, operası. ŞİMALI ITALYAN GRUPU, 18,10: Dane musikisi, — Musahahe, — Pİ — Müsahahe, 21,45; Osker Stranssun bir © vet, 22; Mozart Kir, Dentsehlandanndar, 1571 m. i Muhtelif. 22: Eski snzlar konseri, 30: Nakil, — Musahnbe. Zer radı orkestra. 239 Klz. VİYANA 507 m, ! 20,15 Alman halk dansları, 21 Aktünli 21,15 Alkeatis isimli temsil, 23,15 Dana # sikici, 950 Kir. BRESLAU 316 m. 1830 Mahtelif, 21,15 musikili bir skeç, Zİ Talebe şarkıları, 23,45 Gece konseri. Asrın Üz “MİLLİYET » tir. | ABONE ÜCRETLERİ :. Türkiye için Hariç içi MW rak geri verilmez.— Müddeti | geçen halar 10 kuruştur. — Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müra | cnat edilir. Gatetemiz ilânların mes'uliye” | tini Kabul etmez, Beni mek , tu, göz 3 “Bir kadeh likör? Be Mersi... İstemem... 'armağının ucile işaret edi; dudaklarını da büzüyordu : — Bir damlacık... beyaz ellerini tuttum: > amana Sine dar hiç unutulur uz? Size ” mak elden gelir mi? Hayata da” ğm insanlar, sizi görünce hayatl* barışırlar. 4 Seminenin gözlerinde bir Li ie hm vi i o dakikada e Lâkin halinde, Ki olmut insanların gururu vardı: i — Ne kibar, ne naziksiniz.. P* ni şımartıyorsunuz