Hergün bir yazı Ruhsatsız piyangocular Kim avlıyor, kim avlanıyor? - Çocuğun kırk kuruşu - Binde bir kişi.. Bugünler, dikkat ediyorum, ne- rede bir dükkân boşalırsa, hemen açıkg; biri, içine girip yeni bir kiracı çıkıncıya kadar ucuzca bu- rada yerleşiyor. Bayatlamış çukulataları, şişesi yirmi beş kuruşa satılan kıymetsiz. şarapları, kokusu olmıyan kolan- yaları, köpürmeyen sabunları, sıra sıra diziyor. Arap saçı gibi biribi- rino karışmış ipleri her içeri gire- nin eline verip çekiyor, tıkır tıkır paracıklarmı... Annesinin el di- kişi dikerek kazandığı parayı ce- bine koyan küçük yavru, şunun bu- Bun yükünü taşıyıp bir ekmek para sını zor çıkaran çelimsiz. küfeci, bakkaldan veresi almağa yüzü ol- mıyan mektep kaçağı, soluğu doğ- ru bu dükkânlarda alıyor. Cığırtkan, bağrdıkça (o müşteri dört taraftan sökün ediyor: — Haydi, boş yok... Boş yok! Boş yok ama, dolu dedikleri de ne? On kuruş vereceksiniz iplerden bir tanesine asılıp çekeceksiniz. Talihinize, yüzde doksan ihtimalle bir paket çukulata, yahut bisküvi | çıkacak. Bu çukulata ve bisküvinin değeri ancak yüz paradır. Demek her çekişte yedi buçuk kuruş ziya- hınız var. Yahut, nişan atmağa heveslene- ceksiniz. On kuruş verip bir kaç saçma alacaksınız, hedefe isabet ettirmeğe çalışacaksınız. Vurabi- lirseniz, Arap, elindeki tokmağı şerefiâlinize bir kaç defa davuluna indirecek. Yahut, gökten (!) bir tayyare inip mavi boyalı bezin üs | tündeki sözüm ona denizi altüst €- dip rastgeldiği gemiyi batıracak. Yahut ta beşikteki çocuk, viyak viyak bağıracak. Kafesten bir kuş| çıkıp üç kere ötecek. Vuramadığmız halde, buradaki eşyadan hiç birinin kılı kıpırdamı- | Eğer güçlü kuvvetli iseniz, önü- nüzdeki topa tekme vurup kuvve- tinizin derecesini ölçeceksiniz. Gözünüzün ölçüsü sağlamsa, beş kuruşa dört tane tahta çember lıp bir kaç adım geriden şarap şelerinin boynuna bir çırpıda geçi- receksiniz. Taktığınız gerdanlığa mukabil de yıllanmış bir şişe Üzüm kızmı bağrınıza basmıya hak kaza- nacaksınız. Bunlar, belki sizin için eğlence yerine geçer. Fakat bu küçük eğlen celere günde bir kaç yüz / kişinin kapıldığını hesap edersek kimin kiminle eğlendiği meydana çıkar! Dükkânmda kumar oynatanları zabıtamız çalyaka edip adliyeye teslim ediyor. Tenha sokaklarda semsiyesini açarak: — Papası bulalım. Papeli ala- hm! biylesile etrafma toplananları dolandıran papelciye nefes aldır. mıyor. Yankesicilerin ensesinde boza pişiriyor. Fakat beri tarafta, bu ruhsatsız piyangocular, çoluğun çocuğun serbestçe paralarını çeki- yorlar. Dolandırıcılık, yalnız bildiğimiz illerde mi olur? Âsrm icapları er şeyde inkılâp yaptığı gibi, ha- vadan para kazanmak için akla gel :39 Tarihi roma! medik bir çok yeni çarelere de yol açtı. Fasulyanın okkası kırk para fır- ladığı zaman, kıyametleri koparı- yoruz: — İbtikâr var!.. Muhtekir esna- fı cezalandırmalı! Diye bağrışıyoruz. Okka kilo farkı yüzünden halkımızın aldatıl- dığını ileri sürerek yirmi paralık bir hesap yanlışlığını günlerce par- mağımza doluyoruz da, herkesin gözü önünde sabahtan akşama ka- bağlar gibi paralarını sızdıranlara neden göz açlırıyoruz? Dün, benim yanımda bir çocuk, bu dükkânların birinde (üstüste kırk çember attığı halde, bir şişe şarabın boğazından geçiremedi. Kırk çember... Şöyle bir hesap ettim, dördü beş kuruştan tamam | kırk kuruşu gitmişti. Bir mektepli çocuğun kırk kuruşu, ne demektir? Şişenin başında duran oadama bi k: — Şarap avcılığı, galiba avcılı- ğın en çetini! diyecek oldum. Yüzünü ekşitti: — Öyle söylemeyin. B: belli olmaz. Bakarsın birisi gelir, d İlk çemberi geçirir. £ Sonra bir başkası gelir, elli çember alır, isabet ettiremez. Fakat şişeyi | hakketmek için, çemberi öyle bir geçiriş geçirmek lâzım ki, hedefin hiç bir noktasına mil kadar dokunmıyacak, yukarı- dan aşağı, olduğu gibi inecek. Edirne Valisi rahmetli İzzet Pa- i atfedilen bir hikâye vardır: zzet Paşa, gece yatağına girme- den, takkesini eline alır, tavana fır latırmış, kendi de tek ayak üstün- de zıplıyarak beklermiş, Eğer tak- ke, tavandan düşüp kafasına ge- dar, bir takım zavallılar haraca | çer, kendi de yatağın tam orta ye- Deniz Levazım (271 Satılık saat 15 te MİLLİYET CUMARTESİ 27 KANUNUSANI 1934 Demokrasi nedir? İstanbul üniversitesi ordinaryüsla- rından Mehmet Ali Ayni Bey “Demok- “— i delerle bir küçük kitap bu kitabında demokrasinin tarihini. anlaşılışmı, tarihteki tecellile- rini tahlil ettikten sonra, eski ilim &- damlarınm demokrasi hakkındaki kana- atlerini bülâsa etmekte ve en sonra Os- manlı saltanatının inkırazından ve yeni yiyenin doğuşundan bahsetmekte - Davetler Hilâliahmer Şişli nahiye kongresi Hilâliahmer Şişli nahiyesi riyasetin- , Nahiyemiz kongresi ikincikânunun 28 inci günü saat 17 de nahiye mer- kezinde toplanacağından mukayyet a- zanın hazır bulunmaları rica olunur. İSTANBUL BELEDİYESİ Sahir Tiyatrosu Bu akşam Saat 20 de ÜVEY BABA fazan Arnald. ve Bach Nakleden H. Kemal Kamedi 3 perde Halk gecesi Arzuyu umumi üzerine salı gü- nünden itibaren . Lüküs Hayat o- peretine başlanacaktır. rinde bulunursa, rahatça yorganı başma çekip uyurmuş. Yoook... dediğini yapamazsa, uğraşa uğraşa kan ter içinde sabahı edermiş. Şarap avcılığı da bu hesap!. Kaç nişancı vardır ki, çemberi on adım uzaktan hedefe isabetle geçirebil- sin!.. Belki binde bir O hal de (999) kişinin en aşağı onar ku- ruş üzerinden yüz lira parası, gitti havaya!.. Buna mukabil, bir tek ki- i, bir şişe şaraptan ibaret olan he- diyesine kavuşacak... teranesile, halkın saflığını kendilerine geçim vasıta» sı yapanlara daha fazla aman ver- memeli!.., M. SALAHATTIN : Satınalma Komisvonundan: 222393 kilo Ekmek : Kapalı zarfla münakasası : 11 Şu İ bat 1934 pazar günü saat 14 te. | İstanbul Deniz Efrat ve talebelerinin altı aylık ihtiya | cı için lüzumu olan Ekmeğin kapalı zarfla münakasası hiza sındaki gün ve:saatte yapılacağından şartnamesini görmek is-* teyenlerin her gün ve itasma talip olacakların da münakasa | gün ve saatinde teklif mektuplarile birlikte Deniz Levazım Satmalma Komisyonuna müracaatları. Kasımpaşada 436 Gedikpaşada Jandarma Satınalma Komisyonundan: Satım almması icap eden (2) adet askeri büyük kazan pazarlığı 29-1-934 pazartesi günü saat 15 ten 16 ya kadar yapılacağından İsteklilerin evsaf ve şeraiti anlamak üzere her gün ve pazarlığa girmek için mezkür günü muayyen saatin- de komisyonumuza müracaatları. (411) Soğan Halkalı Ziraat Mektebi Çiftliğinden: 25,000 kilo kuru Soğan 5 Subat 934 pazartesi günü müzayede ile satılacaktır. Taliplerin Halkalı Zi- raat Mektebinde Çiftlik idare Hey'etine müracaatları, (385) Güneşin Oğlu Dedi. Bora anasının yanına s0- kuldu. — Anacığım, o Batıkuşundan çok dayak yemiş. Ortalığın aydın. İanmamasını oTannden oistedi. Şimdi de Tanrıye tekrar doği için yalvarıyor. O uğurlu bir kız- dır. Tanrı onun iniltilerini işitiyor. Kulağını o tarafa uzat.. Bak ne ha- zin sesi var, anacığım! (Sretelli)lerden bir kısmı (hep bir ağızdan dualar okuyarak reisin kapısı önüne gelmişlerdi. — Ne yapalım.. Nereye kaçalım, Ulun hatun, sen söyle? Diyerek reisin anasma sesleni- yorlardı. Gürültüler gittikçe büyüyor, ses- ler gittikçe çoğalıyordu. Güneş yüzünü bir kaç saat gös- termezse halk — sehri terkederek dağlara kaçacaktı. Ulun hatun pencereden başını şıkardı: — Dağlar daha karanlıktır, bek- leyiniz.. Büyük Tanrıden bize bir fi çoı k Yazan: İskender FAHREDDİN dınlanacak. Bora, güneşin üstündeki | siyah bulutun zail olacağından emindi. Kendine kendine: — Madem ki güneş Mersâ'nın fer yadını işitti. Yalvarışlarmı da işi- tecek. Diyordu. Bora, pencerenin önünde anasi- le konuşurken, dışardan neşeli bir çığlık işitildi: : — Müjde... Müjde... Siyah bulut sıyrılıyor... Bora başını kaldırdı.. Göğe bak- t.. Güneşin üstündeki siyah bulut hakikaten sıyrılmağa başlamıştı. Yavaş yavaş güneş meydana çık- tıkça ortalık ağarıyor, herkes biri- birinin yüzünü iyice görebiliyordu. Bora, Mersâ'ya: — Tanri duanı kabul etti.. Sen çok uğurlu bir kızsm! Diyerek, sağ elile omuzunu okşı- yordu. Reisin kapısı önünde toplanan halk yavaş yavaş dağılmağa baş- Güneş perde perde açılıyordu. Bora annesine : —Tanrım Mersâ'nın sesini işitti. O bundan sonra evimizin misafiri olarak burada kalacaktır, anacı ğım! Onu ben artık Batrukuşu'nun yanma gönderemem.. Ve lun hatun oğluna fazla bir söylemek istemedi. ES Halkın sorgusuna sen cevap vereteksin, oğul! O evimizde an- cak bir trtsak gibi kalabilir... Kanı kanımıza karıştığı gün sen de reis- likte kalamazsın! Ulun hatun bu tehditkâr sözleri söyledikten sonra, hizmetçisinin ko luna girdi ve oğlunun odasından çıktı. Batıkuşu halkı kışkırtıyordu Güneş Sertelli'nm parlak sema- sında yükselirken, halk, Büyük ma- bet ten yeni dönüyordu. Mabette toplanan Türkler arasın- da Batıkuşu en önde duruyordu. Batıkuşu Güneş'in oğlundan öç alacak zamanı bulmuştu.. O gece Mersâ'nın kaçtığını öğrenince ara- mış, taramış ve nihayet resin eyi. ne iltica ettiğini anlamıştı. Halk mabetten dağılacağı sıra. LR bih pg “ Herzaman o | IZe SOrunuUz 10 beygirden 800 beygire kadar Exzosla çalışan tek silindirli Kondense ile işleyen si” diri LO Yalmız Türkiyede me R. V Her büyüklükte ve her şekilde KA; KOMOB'LLERİMİZ vardır. OKOMOBİLİ işlemektedir. AN İmal ederiz BUHAR MAKINALARIMIZ her tarafta tanınmıştır, çok yüksek de imal erlilmektedir. 8 beygirden 300 bevgire kadir — BUCİ SÖZ. Dizellerimiz fennin en modorn kavari fra rağ üşlerdir. NOMAYSER ve her T JER — KOMPRESÖR ine göre imal edilirler meddel muhrikaya yar eklif ve hususi kataluğlarımızı isteyiniz. Ü ZADE MEHMEF HAYRİ UL, Telefon! 24420 ve 2499 eği Bi VET EE ei Yapacağınız. tesise olursa olsun size kudret istihsali teklifarra bulunmağa ve plânları İl amadeyis. Mühendislerimiz her türlü arzularınız! isaf ederler ve tesisatınıza uygun bif makinayı bizde mutlan bulursunuz. ne büyüklükte içini 17 | | Öksürenlere KATRAN HAKKI EKREMZ” İhap... MULUJÜ — Durunuz.. Gitmeyiniz.. Size diyeceklerim var! Diye bağırmıştı. Herkes yarinde duruyordu. Batıkuşu acaba ne yumurtlaya- caktı! Mabedin alçak tavanı altında 81 caktan bunalan Türkler biran evvel dışarıya çıkmak istiyorlardı. Batıkuşu çolak kolunu sallıya- rak: — Bundan sonra yurdumuz fe- lâketten kurtulmıyacak, Dedi. Reisimiz, düşman kabilesi reisinin kızını evinde kapattı. So- yumuza yabancı kanı karışıyor. Tanrı elbette başımızda fırtınalar koparacak... Ne © duruyorsunuz? Kanımızı lekliyecek olân bu adamı sorguya çekseniz e..! Kurultay ne- den toplanmıyor? Yurdumuz, gö- çebe kızı yüzünden felâket mi gör- sün? Yarın, şu yüce dağlar üzeri- mize yıkılacak. Nehirler, taşıp he- pimizi boğacak.. Kasırgalar yuva- larrmızı havaya uçuracak.. Haydi, kanı uyuşuk mahlüklar gibi, şaşkın şaskın biribirinize bakışıp durma- yınız! Elleriniz taş atmasını. bıçak sallamasını ne çabuk unuttu? Hay- di, yürüyünüz..! Halk mabetten dönerken, ne ya- pacağmı, nereye gideceğini bilmi- Batıkuşu halkım önüne geçerek herkesi peşine taksaydı, kalabalık artacak ve balk galeyana gelecek- ti. Fakat, Batıkuşu (o (Bora) dan korktuğu için, mabetten çıkar çık- maz ortadan kaybolmuştu. çıkanlar, çobansız bir ağa sola bakınarak da- Ne elleri taş tuttu.. ne pr- çaklarmı çektiler. Reisin evine gitmeğe kimsede cesaret yoktu. Borayı kim sorguya çekebilirdi? Hayatını yurduna bağlamış bir adama: — Sen evine bir yabancı kız ka- patmışsın ! Demek kolay mıydı? Herkes, Bora'nın, Türk kanmı lekelemekten çekini gulu, yurduna bağlı ve temiz yü- rekli bir delikanlı olduğunu bili- yordu. Güneşin oğlundan hiç kimse süp helenemez, ondan yurduna bir fe- nalık geleceğini ummazdı. Sertelli'ler o geceyi sükünet- le pecirmislerdi. Şehir erkenden uykuya dalmış- te. ... Kurultayın kararı un Hatun'nun gönderdiği ha- | sorguya çekiliyordu. Hem de | lara mensup bir kız için... yüksek duy- | Dana BiRiK TiRE RAHAT-EDER N 8 ber üzerine Kurultay saplarını Beş büyük Türk kabilesinin t gelen ihtiyarlarından mürekkep lan kurutlay azası yirmi dört den ibaretti, Kurultaya içlerini) en ihtiyar olanı riyaret ediyor” Kabileler arasındaki ihtilâf ie O gün Güneşin oğlu da bu Pp Janlağa Hzr halaniaşi. “Bora, birleşik Türk kabileleri reis solduğu günden ber il si alınla gezdiği yurdunda şimdi e için neler söylemiyorlardı! — Bora aklını kaybetmiş” — O Mersâ'yı seviyormut ui — Türk kabilelerini o ya?”# kabile kızlarile evlenmekte” neden kanunu © çıkardı. ŞimS” nu kendi bozuyor. meli — Mersâ'yı esir gibi bir b bir 4 ei * kurultay halleder, cenge ait ları kurultay verirdi. Ulun Hatun bu hadiseden müteessirdi. Oğlunun daima da saklayıp, babasından erzak istemeli, Verirse ke etmeli, Bu son sözü kurultay 878“ bazıları da teklif etmişeli