17 Ocak 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

17 Ocak 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İnsan kendi seciyesini, kendi şahsi- yetini inkişaf ettirmek için çalışmalı- dır. Terbiyeye müteallik bütün me - sainin terkibi ve gayesi bundan iba - rettir. Meyelânlarımız, fikirlerimiz, akli âdetlerimiz, kendimize mahsus bazı hareket tarzlarında zâhir olur, bu hareket tarzları bizim ne olduğu- muzu gösterir. Bir şahsı bir müdaet tarassut ederseniz, bir muayyen hal ve mevki karşısında ne yapacağını, na- sıl hareket edeceğini evveiden tahmin edebilirsiniz. Bunun sebebi, bir ada- mın seciyesi, zâhiren müteharrik ve mütelevvin görülse bile, oldukça sa- bit ve değişmiyen bir şey olmasıdır. Madem kı başkaları bizi böyle taras- sut edip hakkımızda bir hüküm veri- y işimize hangi şekil ve heyette görünmek daha uygun geliyorsa onu kabul etmekliğimiz icap eder. Zi başkalarının hakkımızdaki takdiri b.zce mühimdir, içtimai hayattaki ha- reket kuvvetimizi oradan alıyoruz. E- ğer bizi doğru ve metin san diye bilirlerse, bize mühim işler havale e- derler, bu da itibar ve şerefimizi art Ekseriya bu takâir ve itimat sev- iedir ki orta derecede bir adama mesieki gruplarda veya parlâmento- da muhim mevkiler veriyorlar. Hakikat halde, herkesin değeri ek- sorıya onun hakkındaki zan kadardır. Sir insan bır mesieğe girdiği vakit, onu hemen gözlemeğe başlartar, Sözlerine, tavır ve hareketlerine dikkatle bakar- lar ve bu vasıta ile onun ne olduğuna karar verirler; bir natüralist eline ge- girdiği bir kaç kemik parçasile cinsi munkarız bir hayvanın bünyesini tek- rar teşkil ettiği gibi. Bu tarassut ne- tıcesınue o adam hakkında verilen hü- | küm biraz sonra bir kaide şeklini alır ve herkes o adamla o kaideye tevfi- kan muameleye başlar. Bu hüküm iyi ise ne âla! Artık o adamı iyi, doğru, #ır saklar, emin bir kimse diye telak- ki eder ve onunla dost olmak arzusu" na düşer. Eğer o hüküm fena ise, her- kes ondan kaçar, münasebet peyda etmek istemez. Hattâ aleyhinde bu- lunurlar. Bu vaziyette, o fikri ve sui- zannı tashih ettirmek o adan için pek muşkül olur. Bunun sebebi o zanam müspet vâkımlar üzerine yani © şah- #ın sözleri ve hareketleri üzerine msb- ni olmasıdır; menfi vâkınlar ise he- men hiç bir şey ispat etmez. Küçük bır şehirde yaşıyan bir hekim boşbo- ğazııkla iştihar etmiş. Hakikaten öy- le imiş. Fakat sonradan ahlâkmı dü- zeltmış. Fakat ne fayda? Bir kere adı öyuc çıkmış. Sanatında pek mahir ve hazık olduğu hade müşteriern rağ- besinden mahrum kalmış. Yüz hasta- dan doksan dokuzanun de.d.ni baş kasma söy:emese de birinm esrarmı işa cise, bu hal hekimin itibarını kır- mağa kâfidir. Bundan başka bir diğ hakkında hükmedilmiş bir zannın &5- hut bizzat araştırmak kabil olmadığı gbi buna vaktimiz de olamaz, vasıta- mız da yoktur. Bunun faydası da biç gibidir. Şu halde dikkat etmeli ki da- ha ilk dakıkada etrarfnnızda bir mu- habbet havası hası! olsun. Zıra mu- hitin verdiği hükümler ve fikirler a- leyhinde muracaat edecek makamlar yok gibidir; belkı de bütün ömrünüz- İçtimai bahisler Insan nasıl kendi olur? n , | Jar. Eğer bir kimsede bu itikat varsa bal adi bir sahtekârlık ve yalancılık- tır. “e O halde seciyemiz üzerine fili | ve hakiki bir şekilde tesir ederek onu zâ“ hiren bizce şayanı arzu hançi şekil ise ona uygun bir hale sokmalıyız. Bu sax yede, ceht ve gayrette bir tasarruf ta temin etmiş oluruz. Zira insanın tab'- an her ne ise öyle görünmesi daha ko- laydır. Ve bunu daha emniyetle yap- mak mümkündür. Zira inan sahte bir nikap altında, kendisinin tab'ında olmıyan şeyleri göstermeğe kalkışır- sa, o nikap ne kadar ustalıklı olursa olsun, gene bazı yerlerden hakiki çeh- renin görülmesine mâni olamaz. Bu cihetten yapılacak iş o bahsetiiğimiz idmana başlamaktır. Fakat bu mum- kün ? Insanın huyu canı altın. da imiş. Can çıkar huy çıkmaz diyor- hiç işe başlamasın. Fakat bitmeli ki idman ile, terbiye ile ahlâkı (tashih mümkündür. işve böyle kat'i bir iman | ve itikat ile o idmanı yapmalıdır. İn- san çocukluğundan itibaren ihtiyari” ğma kadar tabiaten mütemadiyen de- ğişmiyor mu? Her halde seciye lâys- | tegayyer bir şey değildir. Tecmimuiün de mazharı ianesi olarak, hiç şüphe- &ız yaptığı şeyi, daha büyük bir tecin- mül ve ıraae cehti mudataa ve aüraa- Teselerin de yardımıle niçin yapama- sın? İradece gayrireşit nce acamlar sadece ahlâki bir tedavi sâyesnde, zayıflamış irade zembereklerimi kuv- vetlendirmişler ve daha enerjik olmuş lardır. Aksine fevkalâde faaliyet sar fedilen bazı merkezlerde son derece | bir hırsia çalışan bazı adamların mas- | lahat sevkue bu hırsiarıa tahfif ettik İeri de görülüyor. Kavgacı, şamatac ve mucadeseerinde ifrat derecede ih- tuyatsız bazi adamların da (O muhiun tazyiki alında pek ziyade temkind bır agam haline galdığını ve fayadaz münazaalardan çekindiğini yesâsıl aki: başma geldiğini görmedik mi? Tabii bunlar kimdir? 'dıye sormak is- temezsiniz. O haide erişilmesi matlup olan ülkü seciye ne olmalıdır? Bütün © hatları biribirine tamamen uygun ve düz ve buniarm hepa enerjik, yumuşak ve doğru bir unsura tabi yo münkat asi bir seciye sahibi olmayı hedefi mesai etmelidir. Boyle bir seciye sahibi insanın baş- kaları üzerinde #özü pek kolay geçer. Gündelik hayatm en küşük şeylerin. de bile kendi doğruluğunu ve namüs- kârlığını gösteren bir adama herkes tam bir itimat ile inanır. Böyle bir se- ciye sahibi adam muayyen bir maksa- dı istihtaf ederse, ona daha iyi ve da- ha kolay erişebilir. Ancak bu idmana başlamazdan ey- vel insanın kendini muayene etmesi, kendinin ne olduğunu bilmeğe çehtey- lemesi lâzımdır, yali bile ne güzeldi. Bir anda yaza ka- vaşmuş gibi olduk. Çamlıca tepesinden Boğazın görünüşü hiç bir tabloya ben- emiyordu. Sinema dönüşü arkadaşlardan birine sordum: Nasıl buldun Boğaziçi şarkısı- Filmi güzel buldum amma beni gok düşündürdü. — Hangi noktadan? — Benim kendi görüşüm noktasın- dan. ir ka Bğazişi rka — Bir kere, şarkısı, uye gun bir isim değil!., — Niçin uygun olmasın? Başmı meyüsane salladı: — Eski şen Boğaziçi, damarları bo- şalan hastalar gibi yavaş yavaş kuru. yor. Şehrin sahibi sayılan belediye bile onunla meşgul değil, Bu gidişle Boğaz, bundan yüz sene evvelki tenhalığına bü- rünerek kendi kabuğu içine çekilecek... Zaten mamur olan adaları imar için taraf taraf cemiyetler kurulurken, Bo- üne akibetine terketmek günah * değil — Peki amma, dedim, sen Filmin is- mini niçin beğenmedin. Madem ki Bo- ğazı bu kadar seviyorsun! — Beğenmedim değil, sadece uygun bulmadım, Adalar şarkısını anlarım arma, Bo- ğaziçi şarkısmı anlamam. Şarkıyı, be- lediye ile Turing klüp gibi iki kuvvet- li arkası olan Adalar söylesin!.. Bakım- himayesizlikten can çekişen Boğaziçi, söylese söylese mersiye söy“ ler azizim! Halkevinden: 19-1-1934 cuma günü saat 20,30 da Tepebaşı Meşrutiyet caddesindeki Halk- evi kısmında Faruk Nafiz Beyin (Kah- raman) piyesi temsil edilecektir. Herke- se açıktır, Çocuk alamaz. Meşrıkı âzam balosu (Meşriki âzam balosu) nun bu yıl İ da & şuhat 1934 perşembe akşamı (Male sim) salonlarında verileceği haber aln- tar, noşriyal Polivut Holivutun 4 üncü sene 4 üncü sa yısı Ufa artistlerinin en son resimleri le birçok sinema havadislerile intişar b Ordinaryüs Mehmet Ali AYNI İRTİHAL Arkadaşımız ressam Elif Naci Be yin kayinvaldesi Renzi Sikini teessürle haber aldik Mehri €e 0 hükümlerin tesiratma maruz olur- sunuz, Ancak şunu bilmelidir ki mubitin bu takdiri insanın hakiki şahsiyetine ekseriya yakından temas etmez. Bu halden bir çok riyakârlar ve müda- i de ederek halka karşı ken- i iğrenç ve çirkin ahlâkların sahte bir fazilet nikabı /itnda gizlemeğe muvaffak olurlar, Vakıa bunların son radan foyaları meydana çıkıyor ama © vakte kadar bir çok biçünah ve saf r bir şeyta- met ve iğfal şebekesine düşmüş bulu- muyorlar. Binaenaleyh, daha ilk gün- den harici hayatımızda temkinli ve mutabassır olmalıyız, hakkımızda mu- hitin vermiş olduğu hükme ehemmiyet vermeliyiz. Tabii bunun manası mu- timize kendimizi sahte bir nikap ile lir. Yazan: — Stefan Zucig Bu müşahede ve tetkiklerin ver- diği zevke bir de bazı ellerin çeşit çeşit itiyat ve ihtiraslarını seyrede- ede bu ellerle bir kaç gece içinde âdeta dost olmanın temin ettiği eğlenceyi ilâve ediniz, o vakit bu işin ne kadar keyifli bir şey oldu. ğunu anlamakta güçlük çekmezsi- niz. Bu kumar salonunda tan dığım, eller çok geçmeden yeni aşi- nalarla muttasıl çoğalıyordu. Ben bu elleri tıpkı insanlar gibi sınıflara âyırmıştım: Bir çokları hiç hoşuma gitmezdi. Bunlarda öy- le kaba, o kadar haris bir ifade o- kurdum ki gözlerimin onlara her tesadüfünde sanki müstehcen bir şey görmüşüm gibi başımı çevirir. im Şurası muhakkak ki oyun masası. na gelen her yeni el benim için bir hâdise, bir merak mevzuu idi. Bu merak bazan beni o kadar sarar. | dı ki bir smokin gömleğinin yaka- | sından, yahut pırlantalı bir kadın gerdanınm üstünden, sanki oraya mıhlanmış soğuk ve modern bir i arkadaşımıza ve ke- derli ailesine taziyetlerimizi beyan ede- riz, Harik Hayat Sigortalarınızı Galatada Telefon : Beyoğlu Tercüme eden: İsmail MUŞTAK maske gibi duran başları görmek için kafamı kaldırmak aklımdan bile geçmezdi. Vak'aya geliyorum: O gece gazi- rının ikisi hıncahınç dolu idi. Bun ların önünde durmadan üçüncü ma- saya yaklaştım ve oyuna iştirâk için çantamdan bir kaç altın çıkar- dım. Oyuncular, derin bir sükün i- | çinde, neticenin ilânmı bekliyor- | lardı. Ruletin yuvarlağı.iki numara a- rasında durmak hareketini ağırlaş- | tırdığı dakikalarda hep böyle olur: O dakika herkesin asabı öyle ger. | gindir ki âdeta ortalıkta hüküm sü. | ren sükütün titrediği hissedilir. Bu esnada idi ki tam karşı taraftan ku lağrma garip bir | sese geldi. Bu, | çmlatılan mefsal kemiklerinin çı- | kardığı gürültüye benziyordu. Bilâ. ihtiyar başımı kaldırarak sesin gel.) diği tarafa baktım. Manzara bana | hakikaten dehşet verdi: Iki el, bir | adamın sağ ve sol eli, tıpkı iki hay- vanın biribirini yakalayın ısırması-| lamak Kaza ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte'olan ÜNYON! Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. 6 retten içime dihşet çöktü. vücudunda taşkı dı. Kalbinin büt Sedat Simavi Bey ”Fujiyama,, adlı neşretti. İnponyadaki bir ya- imi kendisi el ve Otomobil Ünyon Hanında Kâin lu 4.4888 | Askeri tebliğler | Askeri yoklama Askerlik gubesinden: Eminönü 1 — 330 doğumlu efradin ilk yok- | lamasına 21-1-934 tarihinden itiba - | yon başlanacaktır. Mezkür doğumlu - | ların fotoğraflı yeni nüfus cüzdanı ve ikişer adet vesika fotoğraflarile her hafta pazar ve perşembe günleri yerli lere öğleden evvel, yabancı.ara öğle- den sonra olmak üzere ilk yoklamala- | rı yapılacaktır. İ 2 — Hangi nahiylerin hangi gün - lerde ilk yoklamalarınn £ yapılacağı aşağıda yazılmıştır: Eminönü merxez nahiyesi 21-1-934 ve 25-1-934, Alemdar merkez nahi - yesi: 28-1-934 ve 12-934, Küçükpa- zar merkez nahiyesi 4-2.934 ve 8-2- 934, Beyazıt merkez nahiyesi 11-2- 934 ye 15-2.934, Kumkapı merkez nahiyesi: 18-2-934 ve 22-2-934. 3 — Her sene yapılması mükellefi yeti askeriye kanununun icabatından | olan yerli ihtiyat efrat yoklamasına 21-1.834 tarihinden iribaren başlana- caktır, Yabancı ihtiyat efradı yokla » maları için yerlisi bulundukları esas şubelerine taahhütlü mektuplarla mü racaat etmeleri lâzundir. i de #umuların haz lamalarının ya, mıştar: 324 doğumlular: 21-1-934 Pazar Ee 3 24-1-934 Çarşamba 922 : 281-934 Pazar | 321 : 31-1-934 Çarşamba 820 , 41:934 Pazar SAM a1 71-934 Ç: a SB» : 112-934 Pazar 317 > : 142-934 Çarşamba, 316. “ : 182.934 Pazar M8 : 21-1-934 Çarşamba, die” e 1 25-2.934 Pazar 813: “, : 28-2-934 Çarşamba MR rağ : 43-934 Pazar 3it.. 1 73-934 Çarşamba AMİ, 1 113.934 Pazar m. -» : 14-3-934 Çarşamba | ME 4 183-934 Pazar m 121-3-934 Çarşamba | 306: 1 253.934 Pazar İ ISTANBUL: Bugünkü Program | | 12,30 Gramofon. 18 Orkestra! Veber Ow- | verture Oberon Kaman konseri (Ekrem Ze- | ki B. tarafından, 18,45 Dans musikisi, 20 A- | jane haberleri, VARŞOVA: İdi m | 16,5$ Popüler danslar plâk ile, 17,10 Çocuk programı, 17,40 Müsahabe, 17,55 Polonya is- Gklâline mahsus kartet konseri , 19,55 Tenor mugansi tarafından taganni, 18,50 Ziraat, 19 Konferans, 19,20 Hafif musiki Radyo orkestra» sı , 20 Muhtelif müsahabeler, 21 Popüler kon ser, 2130 Mme Hanın Ordon tarafından ta- gani , 22 Müsahabe, 22,20 Piyano ie klüsik i, 24 Müsmahbe, 24/05 | isinin devamı. BÜDAPEŞTE 550 mı 17 Müsahabe, 18,30 Müsahabe , 18 Mandit kestrası, 20 A neşriyatı, 2030 Opera isi, 23,15 Plük. VİYANA 518 m | 1720 Çocuk neşriyatı, 18,05 Şimdiki Avas- | turya bestekârlarının eserlerinden konser, 19 Tıbbi müsahabe, 1958 Vilhelm Vacek hande takımı, 21,18 Aktüalite, 2245 Akşam haberle” ri, 23 Evperanlo neşriyatı, 2320 Josef Hel- ser radyo orkestrası, BÜKREŞ 3M mi t 13 Boran haberleri, plâk , haberler, plâk, 18 Radyo orkestrası, 19 Haberler, 19448 Rad- yo orkestra, 20 Üniversite yağyoru. 2920 Plâk , 20,48 Konferans, 21 Oda musikisi, 21,38 Konferanı, 2145 Me Francn Eka W dan tapanal , 22,15 Mme Gelin tarafın: yan konseri, 22,45 Haberler, 23 Radyo or- kestrası tarafından Roman musikisi, BRESLÂU 3M m (Bâbrali) Ankara caddesi No. 60 pe mk mmm memesi seri, Günün kısa haberleri, 21,10 Aylık düm bow <a, 23 Haberler, 2345 Sinemasında senenin en MELEK ww Vals muharebesi Onbinlerce figüran - misilsiz musikisi, çoşkun valsları, baş döndüren ve nefis mevzuu ile SENENİN .EN ŞEN VE EN GÜZEL FİLMİ FRANSIZCA SÖZLÜ VE ŞARKILI Baş rollerde : FERNAND GRAVEY - JEANİNE GRİSPİN Bayram günleri saat 11 de seans vardır. (12305) Bugün Matinelerden itibaren Bugün matinelerden O itibaren İPEK ve ELHAMRA Sinemalarında Büğüns Ladar wetnleketimizde yapılan en güzel TÜRKÇE SÖZLÜ - ŞARKILI - ZEGİN FİLM Milyon Avcıları Rejisör ERTOGRUL MUHSİN oyniyanlar : FERİHA - MELEK - NECLA FERDİ - MUAMMER - MAHMUT ve HAZIM Dikkat : Bu müstesna filmimizi bayram günlerinde görebilmesi için fiyatlarda katiyen zam yoktur ve bayram günleri her gün saat 11 de seans vardır. (12307) Bugün matinelerden itibaren ARTİSTIK'de Halkın en sevdiği artist GUSTAV FROEHLİCH'i İlk Fransızca sözlü (duble değil) 7 p filmi olan p/. GüneşDoğarken Şaheserinde ANNABELLA ile beraber göreceksiniz. İlâveten: FOX JURNAL © (12304) / İSTANBUL BELEDİYESİ SEHİR. TİYATROSU | Uç gün bayram gündüz temsili saat Id te, ABELLA KN ysrav FRÖNLÜCM e Sinemada Varyete-Sinema .. Bu Ni Brigitte Helm. KU BD ZAFER Büyük. öper Tenzili fiatla hergün ve hargece ve Cemal Ref | Jrmuma, il EN le Parmte Ağ NE Tifo ve Paratilo hastalıklarına tutul #mamak için tesiri çok katl muafiyeti pek emin bir aşıdır. Ecza depolarında bulunur. mm 11038 126 Göz Hekimi Dr. Süleyman Şükrü Birinci sınıf mütehassıs Asrın umdesi “ MİLLİYET » #£) ABONE ÜCRETLERİ; Türkiye için Hariç, ME İ haberleri, 21,39 Mandolin konseri, 22 Beet« Vin eserlerinden nı andıran bir vaziyetle biribirine girmişti, Bu iki el biribirini o ka- dar sıkıyor, öyle “vahşi, o kadar sert bir ihtilâç içinde çalışıyordu gani kulağımı pl kc çat ça ıma tıpkı bir ce- vizin kırılması nevinden kuru bir ses geliyordu. Elin bu kadar güzeline nadir te- sadüf olunabilirdi: Fevkalâde de- necek kadar uzun, gene fevkalâde denecek kadar ince, bununla bera- ber adaleleri son derece sert ve kuvvetli bir çift el. Bu bembeyaz ellerin ucundaki tırnaklar solgun sedef renginde idi, bunların da ki- bar bir yuvarlaklığı vardı. O gece hep bu ellere baktım, evet hep bun lara baktım. Her bakışta hayretim tazeleniyordu. Hiç (o kimseninkine benzemiyen bu ellerJde (kendine mahsus bir fevkalâdelil: göze çar- pıyordu. Ancak bu bir çift elde öy- le hummalı bir hal, o derece çılgın bir. ihtiras, onların biribirini sıkıp boğuşmalarında o kadar kuvvetli bir ibtilâç vardı ki her şeyden ev- vel bunlar dikkatimi celp etti, hay- Derhal anladım ki bu adamm bir kuvvet var- di. ihtirası mevcu- diyetinin içinde bir bomba gibi pat- için urnaklarının ucuna Roletin yuverliği Kurü ve boğuk bir sesle bir numaranın üstünde durdu. Krupiye bu numarayı ilân &der etmez o iki el, ayni kurşunla canevinden vurulmuş iki hayvan gi- x biran içinde biribirinden ayrıl ii. Dikkat ettim: Onlarm bu ayrı. lışmda, sonra yana sarkışında yal- nız yorgunluktan mütevellit bi. kinlik eseri değil, hakiki bir ölüm hali vardı. O dakika bu bir çift el- de öyle yıldırımla vurulmuşcasına bir dermansızlık, son haddine gel- miş bir sukutu hayalin öyle acıkir bir tekerlek gibi çevirmeğe başladı. Derken bir panter gibi il ttuğu yüz franklık fişi ro- | ihtilâçlarla Ml ortanmdaki hü - | âdeta ölü bi; den birine fırlattı, daha doğrusu du. Bu iki elden başka etraf tükürür gibi attı. Sağ elin bu hare- | ne varsa sanki bir sekteye keti o vakte kadar cansız ve sessiz | ölmüş gibi idi. Bütün vaktimi gibi duran sol el için âdeta bir işa- | nız o iki el cezbetmiş, bütün ret olmuştu: O da harekete geldi, | ğtm yalnız buki elin. sihri içif? sürünürcesine bir gidişle uzanarak | geçmişti. biran evvelki hamlesinden yorul- | © Artık onlara daha fazla bakı” muş gibiduran (sağ ele yaklaştı; şimdi iki el, yan yana, titreşiyorlar, bir hastalığın o hummaları içinde hafifçe biribirine vuran iki çenenin dişlesi gibi - gürültüsüz darbelerle bu oyun salonunun yüzlerce kabararak karşımda nefes nefese sol ğa tahammül edemedim: Bu elle | kime ait, bu sihirkâr ellerin sabiti kim olduğunu görmek istiyordu, lu bir endişe ile başımı dırdım ve nazarlarımı yavaş ya" bir ifadesi okunuyordu ki bunu ta- | masanm üstünü döğüyorlardı. esvabın kollardan yukarı yü rif etmek (imkânsızdı. Ben neo Tekrar ediyorum: Ömrümde bu | rek omuzların dar sathına kadr” vakte kadar ne de ondan sonra böy| kadar canlı bir ifade ile konuşan | uzattım. le bir el görmemiştim. Sanki onlar. | bir el görmemiştim. Bu ellerdeki | © Dehşetle yeniden irkildim: Gö” da her adale konuşan bir ağızdı ve heyecan o kadar gergin bir iradeyi up” kü o dakika gördüğüm sima derinin her hücresinden bi bulmuştuki O âdeta © isparmo-| eller gibi idi, buda onlar gibi 31, sin çıktığı âdeta gözle görülecek | Za | tutulmuş | gibi 3. | niümilibeşyiç: eyni çılgın ve taşi kadar aşikâr idi. Gözlerim Obu muazzam (çatı | lisanı konuşuyordu. Bunda da Bir müddet bu eller;karaya vur- | altında onlardan başka hiç bir şe- | ni korkunç iptilânm ifadesi oku. yin farkıda değildi: Ne salonları) yordu. Ve ayni zamanda bül muş cansız ve yumuşak bir deniz mahlüku gibi yeşil masanın üstün- de dura kaldılar. o Birkaç dakika sonra sağ elin parmakları müşkü- lâtla kalkmak istedi, titredi, top- ndı, mihveri etrafında döner bir- et yaptı, bir daire çizdi, niha- Slğpinieki kumar fişlerinden bi- dolduran sesler, ne krupiyelerin haykırışları, ne öteye beriye gidip gelen insanlarm gürülteleri, ne de mücellâ tahtadan tekne içinde cin çarpmış gibi sıçraya sıçraya dö, yuvarlağın koşuşu, hulâsa biribi girerek, birbirini kovalıyarak asap gilerinde nazik bir kadın güzell vardı. Bu, hem vücuda bitişik B“2 de o vücuttan âdeta ayrı g biri “na idi. Onun bu vücut ile hiç 00 kası olmuyan ayrı bir hayatı, &n ye şiddetile kendi hususiyeti içinde şayan ayrı bir mevcudiyeti

Bu sayıdan diğer sayfalar: