( Fikirler ve insanlar Y Yeni görüş Ismail Hakkı Bey, Anayurf'ta çi han “Feylesof” diaiogasında diyordu k ik feylesoflar | yetişmemesi- nin sebebi, felsefe yapanların ilmi kültürü kazanıp sanat kültüründen mahrum kalmasıdır. Onun içindir ki, herhangi akilcı feylesofun o inhişarcı sisteminden yüz bin here öğretici 0- lan romanlar, piyesler bulmak müm kündür. “Gençler roman okuyorlar, ciddi eser okumyorlar” şikâyetini ya panlar sebepleri bilmiyorlar.” Felsefe, insan kafasının bütün fa- aliyet sahalarında verdiği neticelerin terkibi demek olduğuna göre feyleso- fun hiç bir ilim ve sanat cereyanın- dan habersiz kalmağa hakkı yoktur. Ve yahut ki, kümdur. nakıs kalmağa mah- rip yalnız müspet ilimlere itibar eden filosof bittabi bizi tatmin edemez; bilhassa sanatkârm t ettirende, daha munis, daha cazip gelse bile, yine ta mam değildir. Zaten İsmail Hakkı Bey deböyle bir şey söylemiyor. Maksadım onu teyit etmekten i- baret değildir; onun yazısından aldı ğsm satırlar içinden başka bir mesele çıkarmak istiyorum. Romanm, şiirin ve bütün edebi eserlerin de her hangi bir felsefe sistemi kadar öğretici ol duğu doğrudur; çünkü felsefeden başka bir şey. ha doğrusu felsefe edebi; züdür. Bu çünkü sonuncu şekli tercih ediyorum, feltefenin gayesini daraltma- mak'a beraber edebiyalınkini, sana | tinkini genişletir. Filosof gibi sanat- kâr da, edebiyatçı da insan kafası- ütün sahalarda elde ettiği neti- ekle mükelleftir. Vakıa bu hemen hemen imkânsızdır; fakat çok lamaları bilhassa bunun içindir. Sanat cemiyetin veya insanlığın bir makinesidir, deyip duruyoruz. Bi ribirini ancak sathi bir görüşle bakı: İlmen malkzeden bu sözler doğrudur; fakat içinde yaşadığı cemiyetin veya bütün insanlığın muhtelif sahalarda | vardıkları bilgilere * vakıf olmıyan sa- natkârın eseri o cemiyete, insanlığa nasıl bir makes olabilir? Daima ya- rım kalmağa mahkümdur; halbuki hayat ve dünya telâkkisini hiç bir za man cüzlerde değil, hattâ cüzlerin bir araya gelmesinde de değil, parça- Janmasına imkân'olmıyan bütünde dir. Bugüvün sanatkârı işte bu bütü- ni elde edemediğimiz için- dir ki, zamanımızın ocemiyetlerinde, eski cemiyetlerin ahenkli manzarası i görülemiyor. Fenalığın başı ihtisastadır, demiye- ceğim; çünkü o EA sahala- rı genişledikçe ihtisasn da doğması waruri idi. Fakat O fenalık ihtiensi bir hayır sanmakta, onu felsefe ve sa mat gibi hiç kabul etmiyecek sahala- ra da teşmile kalkmaktadır. Felsefe “e, sanatta birer ihtisas şubeleri oldu, ya- Wi her kisi de asıl teymetlerinden "istifa,, #ttiler. “Gençler roman okuyor, ciddi eser pkumuyor” şikâyeti, esas itibarile, el- bette yanlıştır, hattâ bir budalalık alâ metidir. Fakat bugünün ş. Sısı, tiyatro muharriri o şikâyeti hak- kılıyor; şiiri, romanı, tiyatro eserini okuyan ka, onları bir hayat telâk kisi bulmak için değil, ancak eğlen- mek için okudukça o şikâyet günden güne haklı olacaktır. Sanatle, edebiyatla uğraşmağa ka r veren genç, kendisine çok çetin, üzücü bir meslek intihap ettiğini bil. melidir. O, bize iç âlemini söylemekle Fi etmiyecektir; vakıa ondan baş- ka bir şey söyliyemez, fakat onu mü- İ rendan va zenginleştirmeğe muhtaç- Zaten iç âlemi yoktur; o ismi ver. | Yazan: o Stefan Zweig daha çok müheyyiç, daha çok ca- zip idi. Kocamın öğrettiği usul o- yuncunun yüzüne değil, sadece ma- sa üstünde oyun / fişlerinin yığılı bulunduğu yere, burada kımılda- yan oyuncuların ellerine, bu ellerin. Yaptığı hareketlere bakmaktan iba- retti, Bilmem kumar salonlarında tesa- düfen bulundunuz mu? Yeşil ma: sanın ortasındaki numaralı çuku- run içinde yuvarlak bul bir numa- radan ötekine sarhoş bir adam gi- bi giderken sarı çizgilerle ayrılmış höcrelere banknotların, altın ve gümüş paraların tohum ekercesine serpiştirildiğini, nihayet yuvarlak bul bir numara üstünde (durunca krupiyenin elindeki aletle o bank- notları, o altın gümüş yığmlarını, o küme küme fişleri sanki orakla biçiyormuş toparlayıp kendine çektiğini, yahut bir demet ( başak gibi kazanan numaranm sahibine doğru ittiğini hiç gördünüz mü? Hep bu suretle devam edip giden Bir kadının 24 saatlık hayatı bu manzarada yegâne değişen şey diğimiz şey, harici ahvalin bizim ade semizden geçtikten sonra aldığı hal demektir. Harice bakmıyan, yalniz iç âlemini söylemeğe kalkan sanatkâr ıncak bir yokluğu ifadeye çalışıyor demektir. Bazı şairlerimizde, muharrirleri- mizde şimdi harici âlemle temas ihti yacını görüyoruz. Hayırlı bir emare! Fakat muvaffak olabiliyorlar mı? labilirler mi? Hayır, çünkü hariçle temas eden şey bizim sadece beş has- samız değil, onlar v. le fikirleri. ğinden bir şey anlamadığı, onlara €- hemmiyet vermediğinden de bellidir. Yeni doğmuş bir çocuk müthiş rültüden bile korkmaz. Her nevi anla- yışı, aksülâmelleri sonradan hasıl 0- Jar, Bunun gibi zamanımızın ilmi ve felsefesi ile ünsiyeti olmıyan sanatkâr da etrafını doğrudan doğruya bir şekilde, zamanının icap ettirdiği şe kilde görmez. Harici âleme bakmak iddiasında bulunan birçok genç sanat- kârlarımızm yine eski kıymetlerden denivurmaları — bence — felsefi ve ilmi kulturlarının noksanındandır. Nurutlah ATA ISTANBUL: 17,39 Gramefon 1830 Orkestra. 19,15 Behzat Bey tarafından monoloğ 19,35 Eftalya hanım ve Sadi Bey ve afka- ANKARA: 1230 Gramofon, 18 Orkestra: Berlicz Ow- vertura Benvenute Celine, Berne Suite İzeil Raval ie tombenü de cowperin. 18.45 Alatur- ka sar. 20 Ajanı haberleri, VARŞOVA: İİT ms 1655 Piyano ile klâsik eserler, 17,25 Müsa- babe, 1740 Konferans , 1755 Piyano refaka- le taranni, 18,20 Oda musikisi Mak Reger'in eserlerinden , 1830 Zirai müsahabe , 18 Kons 2 Müsahaha, 1935 Lüksek caz isimli caz orkestrası tarafından konser, 20 Müsahabe, 21 Verilecek opera hakkçnda iza- hat, 21,15 Verdinin Othalle operası plik ile 24 Müsahabe, 2408 Dana müsiklağ, BÜDAPEŞTE 550 m: 17 Müsahabe, 18 Gençlere, 19 Plök, 20,20 Piyano konseri, 21 Viyana korosu tarafın- 3dan konser, 23,00 Haberler, Mütrakiben O- pera heyetinin konseri, VİYANA 518 mı Yeni sanstkârlarım konseri Tyeha Türlite- ki, Angela Tir, Erir Band, 10,06 Konfe- rant, 19,30 Dera 20,40 Neşeli Mozart operala- rçalar, 21,45 İthiyaç zamanında yar- dam li monolor , 22,30 Haberler, 22,45 Koaferanı, 22,55 Josef Holzer takımı tarafım- dan Akşam konseri, 20,45 Konfe- vana, 'ana Naneseo tarafından şar- Bular, 21,20 Senfonik konser, 22 Konferans, 22,15 Senfonik konserin devamı, 22,5 Haber» ler, BRESLÂU 394 m: sahabe, 18,59 Halk şarkıları, 19,10 Münahabe, simdi ne olacak?, 21 Mile at. 21,10 Habarler, 21.20 Neşeli Bave ları, 22 Beetohvenin D- Dur senfa- den op. 36 ; 22,30 Bergvinter Dag kışy i- simli skeç . 23 Haberler, 23,35 Beethoven'in eserlerinden yayli konser, 24,30 Balet musi- kişi, tör Operatör Hasan Hüsnü B. Mühendis Salih Bey uzun ve istiraplı bir hastalıktan sonra dün vefat etmiştir, Ce nazesi buzünkü Salı günü saat 14 to Nişantaşında Hacı Mansur sokağındaki | hanesinden kaldırılarak Üsküdardaki ai- lesi kabristanma defnolunacaktır. Tercüme eden: İsmail MUŞTAK oyuncuların elleridir. Parlak, te- miz, heyecanlı bir çok el, masanm dört tarafında intizar vaziyeti al- mış eller. Bu elbisenin kolları arasından pusu kurmuş uzanan bu eller. de şikârımın üstüne atılmağa hazır bir vahşi hayvan hali vardır. Her birinin şekli, yapılışı, rengi ayrıdır: çırçıplaktır, kimisi yüzük- lerler, şıkır şıkır öten | zincirlerle silâhlanmıştır; bazıları vahşi bir hayvan gibi tüylü, bazıları yılan balığı gibi O kıvrak ve nemlidir ve bepsinde büyük bir sabırsızlığın boğuk ve titrek gerginliği dolaş- maktadır. Ben oyun masası etrafında bu kumarbaz ellerine her baktıkça gö- zümün önüne atların koşu başlama- dan biraz (evvelki titiz ve hırçm halleri gelir: O dakikada sabırsız. İık gösteren atları vaktinden ev- vel koşu meydanına atılmamak için nasıl güçlükle zaptederlerse oyun- cularm elleri de tıpkı bunlar gibi heyecandan titrerler, yerinde dur- yeni. : kes EEE Evin önü... Tramvayın en ö; rasında, çar- şaflı bir hanım, ık ve ka- İn peçesile örtmüş, bilmeme, na- sıl bir mucize göstererek pencere- den dışarısını seyrediyordu. Biletçi gelince acele acele sordu: — Bu tramvay nereye kadar gi- diyor? — Eminönünet!.. O kadar sevindi ki şaşkınlıkla peçesini yarıya kadar sıyırdı; bir taraftan da: — Tamam... ben de oraya inece ğim. Aman pek isabet oldu, diye söyleniyordu. Tramvay Eminönünde durdu. Yolcular birer birer indiler. Fakat o inmedi. Hattâ yerinden kımıldamağa bile lüzum görmedi. Biletçi, sıraların yerini değiştirir. tırlattı: Haydi valide... Geldik Eminö- nüne.. İnmiyecek misin? Başını şöyle bir çevirdi: — Ben evin önünde ineceğim!.. Daha epeyce yolum var, — Sen bizim eyin önünü benim kadar mı bilirsin? Biletçinin ayakları suya erdi: — Sen Eminönü diye neresine diyorsun? — Ta yukarda., adı bir hoş ama, hatırda kalmaz ki. Çok geçmeden iş anlaşıldı. Ha- nım Eminönünü evin önü anlamış- tı. Biletçi, bu İstanbulun acemisi ihtiyar kadını tramvaydan indirip salimen arkasından seslen- ii — Bir daha sefere gene benim tramvaya bin! OEvin önü neresi ise seni oraya kadar götürürüm. M. SALAHADDİN Kasımpaşa spor birli- ğinin bir izahı 13 kânunusani 1934 cuma nü Taksim stadyomunda ikinci ki den Eyip kulübile yaptığımız lik ma çında 1 - 1 berabere bir netice alma- mıza rağmen muhterem gazetenizde 1 - 3 aleyhimize olarak gösterilmiş - tir. Yapılan bu yanit bere şeklinde tavzil ğm 1-1 bera'- rica ederiz, vE Bayramlaşma M.T. T, B. umumi kâtipliğinden: Bayramlaşma için yeni idare heyeti bayramın iicinc: perşembe günü 10 ile 15 arasında birlikte bulunacaktır. Bü tün arkadaşlarımızın gelmelerini can dan istiyoruz, Kari şikâyetleri Muamele bekleyen evrak niçi tutuluyor? Malülen komiser'ikten Otekaüde sevkedilmiş olan Alp Arslan Bey, dün matbaamıza müracaat etti. Kendisine tekaüt maaşı tahsisine ait muamele - tlarma da bu teahhürün makul emiyecek sebepleri dermeyan e lilmediğini söyledi. Ashabı mesalihin bütün müracaatlarına cevap vermek mecburiyeti kanuniyesinde £ bulunan herhangi bir dairede böyle maişete taallük eden bir meselenin dört bu » çuk ay sürüncemede kalması reva mı- dır?, | maz olurlar, şaha kalkarlar. Bir oyuncu elinin neticeyi bekler. ken aldığı vaziyet, bir kazancı ö nüne çekerken parayı | yakalayış İ tarzı, yuvarlak bulun iki devri ara- sında nefes alırcasina durup din- lenişi sahibinin şahsiyetini göste ren birer işarettir: Yırtıcı bir hay- van pençesini andıran eller haris ve tamahkâr bir ruha, gevşek eller müsrif bir yaradılışa, durgun ve sü- künetli eller hesaplı hareket eden bir insan, titrek eller ye'se ve ü- mitsizliğe delâlet eder. Oyun masalarının etrafını saran bu elle- tinden, meselâ para kümesini kavrayışından, banknot desteleri- ni avucunun içinde *buruşturuşun- dan, sinirli ve telâşlı hareketlerle fişleri numaralar ü iştiri ginden, nihayet bütün bu ameliye- in verdiği yorgunlukla kendini yeşil çuha üstüne, boş ve serbest bon yüzlerce karakteri ir şimşek süratile görü; sümekündür. — < ep oçmmk Oyun insan için mihenk taşıdır | derler. Ben de biliri, Bu, bayağı ye müptezel bir sözdür; maamafih kendi hesabıma ben şu kanaatte- yim ki bir insanın mahiyetini oyu- MILLIYET SALI 16 KANUNUSANI 1934 bakışın arka: (mikâvel VEN Bir cuma günü.. Nisanda bir Cuma günü.. Sabahle- yin boşanan sağanaktan sonra Sedat Faruk Bey evden çıktı. Beyoğlunun kuytu bir o köşesinde her ozaman yemek yediği lokantaya gitti. Burasi- nın uzun zamanlardanberi bir İsviç- reli idare ediyordu. Sedat Faruk Bey de yemeklerden hoşlandı- ğa için üç senedenberi hep bu Jokan- - taya gelir, hep ayni masaya oturur. du. Yazın bile herkes lokantanm bah gesine çıkarlarken, Sedat Faruk Bey, gene ayni yerde, salamandrn sobası ileportman*o arasındaki masasında o tururdu. Lokantanın müdavimlerile de ta- nımıştı.. Fakat onların mübahasele - rine, gevezeliklerine, lâtifelerine ka- rışmaz, sadece uzaktan dinlerdi, Bir gün bunlardan birisi: — Kadifeli kadın acaba bugün neye gelmedi? dedi. İri fincandan yudum yudum kah- an Sedat Faruk Bey bu söz kulaklarına kadar kızardığı- nı hissetti, Sedat Faruk Bey, güzel ve yakışıklıkta. bir gençti. Fakat hastalık derecesine varan çekinğenli- i irizli bu meziyetlerin - in İstanbula gelmiş, fakat arkadaşları- in barlarda, birahanelerde,. gazino” larda, eğlenti âlemlerinde geçirdikle- ri kahkaha, neşe ve lâtife dolu haya- ta bir türlü alışamamıştı. İlk zaman- lar, arkadaşlarından uzak kalmamak için onlarla beraber eğlentilere git- mişti, fakat durgunluğu, ham'esizliği yüzünden arkadaşlarının o kadar eğ- lenmeğe fırsat ve imkân buldukları bu âlemlerin tadını çikaramıyordu. Nihayet yavaş yavaş bir inziva âlemi ne çekilmişti, Beyoğlunda kira ile o- turduğu odasından çıkmaz oldu. Bu suretle başımdan macera denebilecek hiç birey geçmeden, son tahsil se- nesine varmıştı. Daha üç ay sonra imtihanlarını verecek ve İzmirde ba- basının rini mağa atılacaktı, Geçen haftanm günlerinden birin- de, gayet sade, fakat ince kibar siyah kadife tuvaletli, sarışın bir da Sedat Faruk Beyin karşısına isabet €den masaya oturmuştu. ; Kadının gelişi lokanta müdavimle- in bir alâka uyandırmıştı.Ar- kadın her zaman lokanta- ya yeliyordu. Müdavimlerden her za- man aa geveze, damuu şen görü- nen hiri vardı ki, kadife! kadın na- zar,dikkatini celbetmer için arkadaş- larından Birinin yıldönüzri bahancsi- 'e. patron vasıtasile kadına bir şam- panya kadel beyaz köpüklü şarap gönderdi. Fakat kadifet: kadın, gayet börit bir tavırla kadeh reddetmişti, #*isede, tanışsalar, gi ler hattâ beraber yaşa: lur diye düşünüyordu. seler, sevişse- » ne iyi o- z. akmaktan başka şme kalmadığını aniryordu. Bir günlokantadan kalktı, kadife» li kadının da kalktığını gördü. Bun- dan tabii ne olabilirdi.? Dışarıya çık tı. Taksime kadar gelmişti ki, sanki arkasını takip ediyormuş gibi, ka- kadın tam yanıbaşından geçti. ken de Sodat Faruğu yukarıdan İttihad Harik ve hayat üzerine sigo Acentası bulunmayan şehirli Tel. Beyoğlu : açık okumak mümkündür; çünkü kumar dediğimiz tali oyunlarma üşkün olanların hepsi değilse bile hemen ekserisi sirzalarnın ifadesi- ne hâkim olmak ilmini elde etmiş. lerdir: Bunlar, gömleklerinin dik ve sert yakası üstünden yükselen başlarını hissiz ve soğuk bir maske gibi taşımağı, oyunda kaybettikçe dudaklarının etrafını kuşatan buru- şukları göstermemek için cebri nefs etmeği, nihayet dişlerini (o sıkıp çenelerini kilitliyerek ruhlarında» ki heyecanı zaptetmeği — bilirler, hattâ kendi endişelerinin aksini bizzat kendi gözlerinden bile sak- lamağa, simalârının adaleleri üze- rindeki tekallüsları câli bir lâkay- dilik, sahte bir kibarlıkla hafiflet- meğe muvaffak olurlar. Ancak on- lar bütün dikkatlerini bu noktada topladıkları, bütün gayretlerini vü- cutlarının en çok göze çarpan kıs- yüzlerine sarfettikleri için i unuturlar; düşünmezler ki ötede diğer bir takım insanlar hep bu elleri tetkik ile meşguldürler; mütebessim çizgili bir dudağın ya- but lâkayit görünmeğe uğraşan bir ından neler saklandığı nı bu ellerin ifadesinden anlamağa çalışırlar. Onların eli, nun tarzından ziyade o oyunu ida- re eden ellerin vaziyetinde daha en gizli köşesini ve en derin sırrmı Türk Sigorta Şirketi Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanında JOSEFİN NM Fiatlar: 100 - 200 - 300 Yarın matinelerden Senenin En güzel Fi Davetler Sanayi birliği kongresi İstanbul Milli Sanayi birliğinden: Birliğimizin senelik kongresi 30 kânu musani 934 salı günü saat 10 da birlik merkezinde âdiyen içtima edecektir. aşağıya süzdü ve gülümsedi Nihayet kudreti hak kendini göster mişti, Sedat Faruk şapkasını rak selâmladı. Tanıştılar, görüştüler. O akşam sinemaya gittiler. Ayrılır. ken kadifeli kadın dedi — Ben yarm lokantaya gelmiyece- ğim, fakat siz isterseniz cuma günü'sa at ikide bana geliniz. Adresini verdi. Leylâk sokağında Balaban apartmanı, birinci kat, Z nu Genç kadın ayrıca | izahat verdi — Apartımanı pek kolay bulursu- nuz. Altında bakkal vw bir kolacı dükkân: va: girmez sağda beşinci beyaz Doğru yukarı çıkıp, kapıyı çalınız. Sedat Faruk Bey o gece uyuyama- liği dutsuz bir şevk tatıyordu. ... Saat ikiye yedi var. Yedi dakika sonra Sedat dünyanm en güzel sarışın kadını bek. liyordu. Sokağa çıktığı zaman, kabi yerinden kopacakmış gibi idi. Nihayet Leyiâk sokağının ağzina vardı. Sağ taraf kaldırıma geçti. Karşı tarafta kolacı dükkânmı gördü. Yürüdü. 11 numaralı apartıman işte oradaki şu be yaz apartıman olacak, altında da bale- kal dükkânı var, Belki de kadifeli sa- rışm kadın, kendisini per. de arkasında bekliyor, gözetliyor. İ- çinden: — Cesaret Sedat, dedi, ne olacak? Bumun ucunda ölüm yok ya.. ucunda aşk var, saadet var. Yürü. Bu gelen öyle alelâde birisi değildi. Lo- kantada kadifeli kadına şarap ısmar- liyan adamdı. Sedat Faruğu görünce | © da adımlarımı yavaşlattı, Kendisi manalı manalı bakıyordu . Yahut dat Faruğa öyle geldi. O zaman 11 numaralı apartı” manm hizasını geçti. Arkasına bile bakmadı. Şüphe vermemek mi istedi, nedir, her halde içinde garip bir his- le yürüdü. İl numarali apartımana girecek yerde sokağın öbür köşesini döndü. İlk hamlesi böyle kırılınca, kendisin de bir daha 11 numaralı apartımana dönmek cösaretini bulamadı. Bu perşembe akşamı tam saat 21 de SARAY JEski Glarya) sinemasında Muganniyeleri, dansörleri, fantezistleri ve BAKER - BOYS tabir edilen CAZ - ATRAKSIYON'un iştirakile nwmerolazına başlıyor. * saatlik heyecan we neşe. Biletler şimdiden alınabilir. MELEK sinemasında le - Flütlerile - On binlerce figüranı » şen musikisi zengin sabneleri ve misilsiz müsikisile VALS MUHAREBES Musiki: JOHANN STRAUSS - JOSEPH LANNER Oynıyanlar. FERNAND GRAVEY - JEANİNE CRİSPİN- MADELEİNE OZERAY ve on binlerce figüran BAKER kuruş. PR) (12258) İ li 112256) ISTANBUL BELEDİY SEHİR TİYATROSU Jandarma kursu muallin lerine ziyafet Jandarma kursunü bitirmiş olan Hİ ital Pera” kıtaata tevzi edilmeleri hi kurs müallimleri şerefine dü las otelinde çay ziyafeti vermişlerdir. inna mai az Yı eşriy. Kooperatif Aylık Kooperatif mecmuasınm (İİ inci sayısı güzel bir tabı ve zengin mündericatla çıkmıştır. Canlı yaz memleketin fikir hayatında yer bu mecmuanın bu sayısında ehe yetli makaleler vardır. , Ezcümle Ahmet Hamdi Bey (i9$ lâpçılığa ve idarei maslahatçılığa başlığını taşıyan makalesile , Hül Cahit Beye cevap vermektedir. Bi manda bir çok iktısadi meselelere şayanı dikitat makaleleri, ve dünya il Hukuk gazetesi Her on beş günde bir çıkan Hi gazetesinin ikinci numarası eği lerin muhtelif hukuk. meselelerine eden makaleleri ve daha bir çok yazi” vardır, 3 AAsrm umdesi “MİLLİYET” racaat edilir. Guzetemiz SEM ı Mili rta muamelesi icra eyleriz lorde acenta aranmaktadır. 5 & Oyuncunun öyle bir zamanı olu o vakte kadar güçlükle zaptetti; li, bu elin sanki uyuşmuş gibi duran parmakları biran içinde can- lanır, daldığı rehavetten silkinir: Rulet masasının ortasında dönen mini mini gülle nihayet bir nu- maranın üstüne düşer ve krupe bu numarayı haykırarak ilin ederken o yüzlerce, beş yüzlerce elin her bi- ri ayrı bir şahsiyet, ayrı bir husu- siyetle, her el kendini sevki tabii ile gayri ihtiyarı kımıl- danır, birer hareket yapar. Benim gibi kumarbaz ellerine dikkatle bakmağa alışmış, bir sahneyi andı- ran bu yeşil masa üstünde yüzlerce elin hiç biri diğerine benzemiyen, hepsi gayri muntazır ve sert tarz- larla ruhların içyüzünü daima yeni tezahürler arasında nasıl meydana vurduğunu tetkik etmek ilmini öğrenmiş bir insan için bu, o kadar heyecanlı bir eğlencedir ki bunu ne tiyatroda, ne de musikide bul- mak mümkün değildir. Bir kumar masasında ellerin aldığı vaziyet o kadar mütenevvi, o kadar çoktur ki binleri geçen bu vaziyetleri size bütün tafsilâtile anlatmak iktidarı: nı kendimde bulamıyorum. Bazıla- liyetini kabul etmez, Buğdaydan 10 8 Arpadan 13 10,200 Kuru üzümden 78 o65 52 Hürmadan 208 130 0 laması tarzmgda saldırırlar, asabidir, titrektir, tırnakları mıştır, bunlar paraya el sürme korküyor gibi dokunurlar. si kibardır;bazı el âdi ve sel bazısı kabadır, korkaktır, hi ve desi k kendine ma ir tarzı vardır, çünkü bu çi ellerin her Mill ban biri aittir. Hepsi ve başka başka hayatın ifadesidir. Yalnız dört, el, krupiyelikte çalışanların bundan hariçtir. Bunlar tam sile birer makineden başka bif değildir. Bu krupiye elleri öte”; Yuncuların ellerinde okunan teheyyücün büsbütün zıttına tamamen gayri şahsi, fesyonel ve tamamen bitarsf, sıhhat ve dikkatle, tıpkı bir kenin çelik kollar gibi işler!" teki ellerin haris (o ve mü! manzaraşile bu krupiye €İ lâkayit faaliyeti arasında si tezat vardır ki sade bunu 8 bile insanda bir tesir hasıl ed€ Tabir caizse bunlar ihtilâl elif, şehir halkının kalabalığı kendilerine mahsus | ünifer”“! rının parmakları vahşi hayvanlar. daki gibi tüylüdür. Bazıları paraya pervasızca ifşa eden bir vasıtadır. tıpkı bir örümceğin bir sineği yaka: |” dolaşan polisleri a Kd EEFESTESİNSSİ # 722 GE Z E pe