MEAL EEE HEVVEJ SANAT San'atın Sanat denilen şey, zaten tabiatin kendi ruhunda gömülüdür. Yaratıcı kudrot baştan başa | bir sanatkârdır. İnsan, o kudretin bir mahlüku oldu- ğunn göre - bizim bil ix mef hum - onun yarattığı sanattır. İnsan, büriyetini herşeyden kıskanır, hüri- anını bile vermekten çekin- iyetini çok sever, İnsan san- en kıskanç benliği de hüriyeti- çünkü o, yaratıcı insanın bütün €vsafını taşır. Tıpkı onu yaratan in- san gibi, sanat ta iyiliğe ve kötülüğe izdir. Zaman olur ki, o, yedi kat gök yüzünde Allaha kadar yükselir ve ondan nurunu alır. Zaman olur ki, yedi kat yerin dibine girerek, biraz ptığına küfreder, Bakarsınız, ve nezaketin omuzları üze- kabul eder. Gök gürlemelerini andı- ran isyan feryatlarmı haykırırken, bazin hazin sevda türküleri söyler. Cenk meydanlarında insan cesetleri üstünde yürüdüğü kemikleri çıtırda- ta çıtırdata destanlar okurken, #aç gölğesinde can çekişen bir yavru kuş için uzun uzun ağlar. Şimşekle- parıltı larla seyrederken, saçlarının üs! mayıs gününün akşam ışıkları süzü- len bir kızcağız önünde gözleri ka- maşır, Şimdi sadakatı terennüm eder, #imdi nankörlüğün en ateşli bir mü- a Tıpkı, onu yaratan insan gi- ; iyiyi de kötüyü de içinde besler. ie nasıl ki, hâlikın, dit edilmiştir; onun dı zam ve kaide içinde çemberlenmiştir. İnsanlarda olduğu gibi, ruhi ve mâ- nevi emellerinde duyduğu serbesti ve hürriyeti, kanunun, hakikatin ve ah- ikm duvarlarına çarparak hudutlan- dırmak mecburiyetindedir. Fakat o kendine, yukariki mefhumlardan ya- pılmış smurları çizdikten ve buna e- min olduktan sonra, bu duvarlarm içinde kendi saltanatını yaratır, biç bir suretle müd: mez; orada câri ol di kanunları, kendi nizamlarıdır. San'atı, bir çok azâyi hâvi bir or- ganizm olarak alırsak, bu ayrı ayrı 8za, her biri kendi vadisinde çalış- maktadır. Bunların ber birinden ayrı solan vazifelerini tevhide çalışmak ve bepsini bir yola sevketmek kimsenin #linde olmıyan bir şeydir. Bunlar her biri ayrı ayrı yaratıcı kuvvetlerdir. Yaratan kuvvetler ise tahakküm ka- bul edemezler. Bu büyük teşekkülâ- tn, ayrı ayrı vazifeler gören yaratıcı szasını hep bir araya toplamağa kalk #mak, onlar arasında - vazifelerini ta- rümar eden - bir anarşi meydana ge- türmek demektir. Bu anarşi ise, hu- dutlarını zaten baricin ve hakikatin duvarları ile çevirmiş olan bu salta- z — kün avdet ettiği gün acı acı yanarlar. Sanat, maneviyatta yarattığı bedii zevkle ölçülür. Onu gözleri nirlerimizden ziyade mane ve ruhumuzla tahlil etmemiz dır, Manzarası itibariyle moral k. lerini yarala: bir eser, yaradılışı noktai nazarından, ihtiva ettiği mânâ dolayısiyle, ruhiyatımızda uyandırdı- düşemez. Onu ancak, göz yollariyle ruhiyatımma götürdüğümüz hisler al Bi eyh, objektiv hakikatle- ri ya göz“ İs yıkan bir ewerin hükmünü, isleri, miz tabii yollardan ruha girmeden ve orada devlope olmadan evvel, ver- mek doğru değ sanat €- seri odur ki, şekli ve ifade etmek is- tediği şey'ne olursa olsun, onu yara- tan sanatkâr, düşündüğü manayı ve hürriyeti - San'atta moral telekkileri - seyrederken, yahut okurken beni mizi tamamiyle kaybedelim ve bu sa- nat eserini yi n insanım - çin bile olsa - şahsiyetini benimseye- lim; beraber duyalım, beraber yalım, beraber gülelim, hâstlı bağı İm, haykıralım, kıralım, yıkalım, ac yalım! O eserde, onü yaratan kafa- , nın en coşkun ibtisasatını bulabildik- ten sonra, zeminimize ve zamanımıza uymiyan şekli üzerinde fazla tevak- kuf caiz değildir. O cihetten mütelea ise artık sanat mütalcası değil, sana» ta aykırı gelen teferrünttır. Bedii duygu denen şey öyledir ki, onu ne duymak, ne de yaratmak, ne duyanda ne de duyuranda yorgunlu- ğuve uzun düşünceleri istilzan et- mez. O, pınarlardan hoşlanan berrak sular gibi, hissiyatımızın damarları- na dolar boşalır. onu ifadeye ka biliyetimiz dana çıka olarak kalırız. İşte böyle, hiç bir yor. ğunluk ve düşünce vermeden boşalı- ve kaide, mantığa doğru yol açmak demektir ki, bu iş sanatın hakiki ma- nası, nihayet sanatin hürriyeti ile ka- meselesine gelin- ce, bu başlı başına bir hata teşkil e- der. Ben şu çeşit bir sanat eseri bilirim, fakat karşımdaki sanatkâra da, istediğim çeşitten eser o ısmarla erbabı, bir mangoz, bir demirci ve ni- hayet evimizin plânını ısmarladığımız. bir mimar bile deği Sanatkârm hakiki heyecanı, içinde duyduğudur. Ve en güzeli de budur! Herkese ya- ranmak için meydana serpilen ihtisa- sat, bedii zevki duyabilenlere niha- yet bir souğ su tesiri yapar. Elindeki eserine, gerek bir heykel, gerek bir tablo, ger, bir yazı olsun, içinden heyecan edemiyen sanatkâr, muvaffak olmuş sayılmaz. Bunun bir lâp timsallerimi- smarladığımız yabancıların eser- lerinde acı acı bul lâve gün, hakiki sanat yaratılmış demektir. Sanatta morai telâkkileri de, artık aramızdan yüzlerce sene evvelki kili- «e tesirlerinin verdiği düşüncelerden uzaktır. Çıplak bir kadın tasviri kar- evki aramadan, cinsi tremeğe başlar. sak, ve bu hissi duyğumuzdan dolayı kendimizle âlemi ölçek, bunu yapan sanatkârı takbihe kalkışırsak çok bü- yük bir hata daha işlemiş olduğumu- za şüpbe yoktur. Meselâ; insan öl- dürmek bir cürümdür ve bunun dev. let kanun'arında cezası ağırdır. Fa- kat insan öldüren bir adamın resmi- ni yapmak ta bir cürüm teşkil etsey- di; bugün Hazreti İsanın, kiliselerde- ki çarmıha çakılı tasvirlerini bile or- tadan kaldırmak lâzım gelecekti. Sa- nat hüriyetinin hudutları genişledik- çe, onu yaratan insan ruhunun heye- canları da genişler. (Güzel) i en gü- zel olarak, (Çirkin) i en çirkin ola- il ek, sanatı yaratmış Bir sanat eserini, ahlâki, gayri ah- lâki olarak tahlile kalkışmak için, 0- nu meydana getiren sanatkârın haki- ki gayesini bulmalı, ve bu gaye, arka sndan, cemiyetin mühim bir kısmını sürükliyebilecek | bir kudrette midir; ona dikkat etmeli, Daha fazlası başka bir zamana. AĞ NAHİT Şişlide satılık ev Şişlide 6 oda, mutfak, banyo, kalorifer ve her türlü konforu haiz bir ev satılıktır. | fikirleri en kuvvetli bir tarzda, onda ifade edememiş olsun.. Öyle ki, onu et'in edebi romanı: 9 KIR ÇİÇEĞİ (nkılâp Müfettiş Hil- mi Beyefendi vâsisidir, Temiz ya- tak hazırlat. Ben şimdi onu imti- | © “han edeceğim. Hangi sınıfa kayde-! deceğinizi sonra söylerim. Kâtip çıkınca Müdür Bey bana kosabadaki hangi sınıfa kadar o- kuduğumu sordu. Üçüncü sınıfta olduğumu söyle- dim. Bana coğrafyadan, tarihten, he- saptan bir kaç şey sordu. Cevap vredim. | Tekrar zile bastı. Halil Efendi | geldi: — Üçüncü smıfa kabul edin. de- Nufus kâğıdım, mektep vesika- “larım hiç bir şeyim yoktu. Müdür Bey beni “Hacı Hüseyin 5 kızı Çiçek,, diye kaydetti. — Kaç yaşındasın kızım, — On yaşındayım efendim. Muameleler bitmişti. Kâtip Ha- | Müracaat: :Mülliyet N. B. 6981 | BURHAN CAHİT. Romanı) lil Efendi çıkarken Müdür Bey &- mir verdi: — Yeni elbiselerden bir kat ver. Çamaşır da ayır. Dolabın: göster. Geniş ferah sofalardan dolaşa- rak üst kata çıktık. Halil Efendi Anbar memuru di- ye çağırttığı bir ihtiyar adamdan iki kat elbise aldı. İçinde belki o- tuz karyola duran bir odaya girdik. Bana köşede, pencerenin önün- de bir yatak gösterdi. Yanındaki tahta dolabı da işaret etti: — Burası da senindir. na eşyanı koyar, kilitlersin, şim- di gömleğini gey. Akşam ga değişirsin. Burası üçüncü sınıf takhanesidir. Çabuk işini şağıya in. Kapıda duran o başısarılı bir yaşlı kadını çağırdı: — Huriye Hanım yeni talebe- miz. Çiçek Hanım, Müfettiş Hilmi Bey yolladı. Dikkat et. Dolabı. itir a- Nizamname Tasdik edildi (Bağı 1 inci sahifede) rının meydanda olduğunu, ikinci tica ret mahkemesinin vereceği kararı bek lediklerini ve mahkeden alacakları ka rara göre, icabederse, o temyize Ode gideceklerini ve kendileri olmadan diğer vapurcuların bu vaziyette sir - kel tesis etmelerine hukukan imkân görmediklerini söylemiştir. | Bu kısım vapurcuların birinci tica ret mahkemesi reisi ve azasma noter vasıtasile gönderdikleri protestonun, dün noter tarafından alâkadarlara gönderildiği, fakat kabul edilmedi, söyleniyor. Bu protestoda hakem k: rarının kanuni müddetinin mürurun - dan sonra tebliğ edilmiş olması itib; rile kanuni kıymeti olamayacağı, tesis heyeti içtimaında şirketin tesisi için verilen kararların muhtelif nokta lardan sakat bulunduğu beyan edil - mekte ve şirketin tsacili için vâki ol cak müracaatın reddi lâzım geleceği- ne işaret olunmaktadır. Fakat mahke- me reisi ve azası, bu kabil müracaat- larm, gönderen vapurculardan her bi ri tarafından ayrı avrı olmak şartile noter vasıtasile deği doğrudan doğ- ruya mahkeme riyasetine yapılabilece ihetle protestoyu kabul etmemiş - Diğer taraftan protestoyu gönde - renlerin, hakem kararı kanuni mü. detin mürurundan sonra tebliğ edi ği cihetle kanunün tesbit ettiği ha - kem ücretinin de geri alınması hak - kmdaki iddialarına karsı alâkadarla, bu ücretin kanunla alındığını ve iddi asr mevzuu bahsolmayacağını söyle - mektedirler. Pazar günkü içtimada şirkete da- hil olan o vapurcu! gelince, bun- lar sirketin teşekkülüne ait resmi mu- amelenin bir an evvel! ma caliş - maktadırlar, İdare meclisi bu husus- ta faaliyette bulunmakta, vapurcular, vapurları sefere hazırlamakta ve tay- fa kadrolarmı tamamlamaktadırir. Şirketin O(Mik vaparcul ire. ti) firmasını havi evran matbus- sı hazmlanmaktadır. Şirket o merke- zi itühaz edilmek üzere İstan bul tarafında büyük bir bina da aran- maktadır. Tesis heyeti ictimamda ha- zırlanan nizamname vekâlete gönde- rilmis ve tasdik edilerek inde olunmuş tur. Bunun üzerine şirketin teseili icin sicil tearetine müracaat edilmistir. mahzur görülmezs2 tescil mu gününe kadar ikmal edil min olunmaktadır. Sirkete purcular. sermaye olara tesbit edilen 495 bin liranın üst tarafını nakden ikmal edeceklerdir. Şirket, cümhuri « yet havramına kadar faaliyete geçme si icin hararetle çalışıyor. Diğer taraftan son dakikada şavi olan bir habere göre, Iktisat yekileti, sirkete girmiyen vapurcuların “vuku bulan müracaatları üzerine Ticaret müdürlüğünden tesis heveti'iğtimam- kerata ve hâsıl olun. vazi- bazı malümat istemistir; Ce- Ardıhan müddei umumisi Nail Beye Müddeiumumilikten: Tuzluca sulh hâkimi vekili Ardıhan C. Müddeiumu- imisi Nail Beyin serian memuriyetimi- ze müracaatı. TEŞEKKÜR Hayli zamandanberi müptelâ olup te- davisine muvaffak olamadığım bastı ğZumı teşhis ve vekilim Hüseyin efendi i- Ie beraber Şişli Sıhhat yurdunda icra ey ledikleri ameliyatla az zaman tamamen kesbi sıhhat etmeme muvaf- fak olan Doktor Operatör o M.Kemal Beyefendi ile hastahane heyetine ve ba- ıcı Bemğire Hanimlara alemci tejek- kürü bir vecibe addederim. Bağdat eşrafından Şavi Zade Süley- man Bey. (8487) Horiye Hanım. Dişsiz, sevimli bir ihtiyar kadındı, sokuldu. Beni baştan aşağı süzerek yanağımı ok- şadı: — Adı ne idi kuzum. çek. — Sahiden Çiçek. Benim adımı ilk defa işitemer ilk hamlede biraz şaşırıyorlar. Son- ra ağızlarında! “Çiçek, çiçek!,, di- ye tekrarlıyor, yüzüme bakıyor ve ondan sonra adımın güzel olduğu- nu söyliyordu. Kasabamızda da benim * adıma benziyen kız yoktu. Annem bir kere komşulara an- latırken işitmiştir.. Bu ismi bana bir paşa koymuş, Erzuruma Vali giderken bir gece bizde kalmış. Te sadüfen o gece ben doğmuşum. Babam paşadan benim için güzel bir isim iste, o'da (Çiçek) koy, kıza yakışır, demiş. Fakat adımı ilk işiten herkes, hattâ Gümüşhaneden gelen Trab- zon Valisi bile biraz şaşmış, sonra hoşuna gitmişti, Huriye Hanım da böyle oldu. ip Halil Efendi çıkarken ben yeni mektep önlüğünü giymeğe ça lşıyordum. Horiye Hanım bana yardım et- t. Beş dakika sonra ben de bahçe- | Yeni neşriyat İktısat Yazan: Profesör Ibrahim Fazıl Üniversitemizin en seşme profesör lerinden İbrahim Fazıl Bey İktrsat a- dile birkaç sene evvel ilk cildini bas- turdığı eserinin ikinci cildini de son günlerde neşretmiştir. İbrahim Fazıl Bey, ömrünü vakfettiği iktısat teteb- bülerini bu eserinde toplamaktadır. | İlim bahislerinde bizde orijinal eser- ler pek nadirdir. Fazıl Beyin eseri işte bu nadir tetkiklerden biridir. İktı- sat profesörü eserinin bu cildinde en imal iktisat mesel İ mas etmiş, bunları yeni ve lerle tahlil etmiştir. Mesel arasında ticaret usulleri, serbest mü - badele ve himaye tezleri, kambiyo ve gümrük meseleleri, mülkiyet ve vera- set hakkındaki muhtelif nazariyeler e- serin muhtelif fasıllarında derin bir biliş ve görüşle tahlil edilmektedir Her bahiste umumi nazariyeler mem- leketimize de ayrıca tatbik edilerek | en yeni istatistik malümatları da ilâ- | ve olunmuştur. . İbrahim Fazıl Bey Mülkiye mektebinde tahsilini yaptık- tan sonra Pariste iktisat ve maliye tahsilile moşgul olmuş, memlekete av detinden beri hep iktat ve maliye tedrislerine kendini vakfetmiş bir ih- tissıçımızdır. Senelerle çalışılarak vü- cude gelen orijinal eserinden dolayı kendisini kutlular, bu çok değerli tabr da herkese ve bilhassa iktsat ve maliye işlerinden zevk alanlara tav. siye ederi İSTANBUL Darülbedayi Temsilleri le Li 1 Tercüme eden : Türkçeye çeviren : Seniha Bedri, Umuma 6982 İHTİRA İLANI “ Yelekli mermilerde islâhat ” hak: kında istihsal olunan 14 T. Sani | 1931 tarih ve 1273 numaralı ihtira beratı bu defa mevkii file konmak üzre ahere dev rüferağ veya icar edileceğinden talip o lanların Galata'da Çinili Rıhtım Hanmn- da Robert Fertiye müracaatları ilân ©- (8495) Ademi iktidar ve bel gevşeklişine karşı en müessir deva SERVOİN haplarıdır. Deposu, İstanbulda Sirkeci. de Ali Rıza Merkez eczanesi, Taş raya 150 kuruş posta ile gönderilir. İz- mir'de İrgat pazarındaki, Trabzon'da Yeni Ferah eczanelerinde bulunur. 18480) - 7209 Tunur, Kadıköy icra dairesinden : Bir bor cun temini için mahcuz olup satılarak pa raya eçvrilmesi mukarrer bulunan muh telifülcins ev eşyası 16-10-933 tarihine müsadif pazartesi saat 9,30 dan İl e ka dar yeldeyirmeninde çarşıda açık artır. ma ile satılacağından yüzde iki buçuk resmi dellâliye ve ihale pulu müşterisi- ne ait olmak üzere talipilerin o mezkür gün ve saatta mahallinde bulunacak me mura müracaat eylemeleri ilân olunur. | (8494) | “de koşan, konuşan, ip atlıyan kız.” ların arasında idim. Bu mektep bizim kasabadaki mektebe benzemiyordu. Çok büyük. Ve temizdi. Bahçe- de belki üç yüz kız vardı. Beni Huriye Hanım bahçeye in- dirmişti. Biraz ileride ayna oynıyan ben- den biraz büyük bir kıza seslendi: — Ayşe, kızım. Sizin smıfa bir arkadaş daha geldi. Teneffüs bi- tince sınıfa beraber çıkar. Sarışm, mavi gözlü, lüle lüle saçlı bir kızdı. Oyunu bıraktı, koş- tu, beni elimden tuttu: — Adın ne kardeşim! — Çiçek! — A.. Ne güzel isim. Öteki kızlar da etrafımda top- lanmışlardı. Ben biraz sıkılıyor- dum. Ayşe elimi bızakmıyordu. — Daha derse on dakika var. İstersen gel ayna oynıyalım! De- di Biraz sonra ben de oyuna karış- muşta, Derse çıktığımız zaman Halil Efendi bana kitaplar, defterler, kalemler getirdi. — Temiz tut kızım. Dedi. Yırt- ma, kirletme. Bu kitapları gelecek yıl gene senin gibi yetimler oku- yacak. BELEDİYESİ | fazan * Henrik İbsen! Besteliyen, E. Grieg | Muhterem halkımızın gösterdiği misilsiz rağbet üzerine HAZIM Bey cak ve söz bir allah bir Büyük sinema hadisesi - Metropoli ErL-İ -K Charles Boyer iittİE çe rr) SON JOAN CRAWFORD - Robert zaralarla beraber ve REİCHSTAG yangı RENE Bu akşam TÜRK Umumi arzu üzerine me' HULYALI İlâveten : RADYO Bugünkü proğram 2030 Kemani Neşnt Bey ve arkadaş fakatile Vedin Riza H., Muzaffer B. 2130 Gramofon, 22 Anadolu Ajanı, Borsa haberleri saat iyarı, ANKARA, 1538 m. 12,30: ramolem, 15: Alaturka sar: 1848: Vi- yelansel konseri. (Edip B. tarafından.) 18,15: Alaturka saz. 20: Ajans haberleri VARŞOVA, 14İH m. * 19, Muhtelif. 20,30: Konferans. 21: Senfonik konser. 25,231: Dans musikisi BUDAPEŞTE, 550 w. mili konser, haberler icmali, 22: orkestra Plâk (Danslar) | TORİN Os FLORANSA l 451 Haberler — Plâk. 2025: er. — Plak. Mütseki konseri, 23,35, 203: Bellama “Nalbant Wisland, örimli © parası ZORİM, 459 m. 20,15: Senfonik konser. 21, “Sokratm davası, ösimli tem ROMA, döl m. 20281: Benebi hişenile habarlar. Zi: Haberler. | isimli opera Birdenbire başım dön nım damarlarımdan çekiliyor gi biydi. Boğazım katılaştı. Başım ö- ne düştü. m ben yetimdim. Babam ölmüştü, Demek annem | de yok. Göğsüme düşen başım ö- nümdeki sıranın kuru (o tahtasına vurdu, Bu çarpış içimde buz ke- silen acıları çözmüş (birdenbire gözlerimden yaş boşandı. i Kana kana, gözyaşlarım kalbim- deki ateşi o söndürünceye kadar doya doya ağladım. Kulağım dibinde yumuşak bir ses: — Muallim Bey geldi kardeşim. Durma öyle! Gözlerimi sildim. Başımı kaldırdım. Ayşe yanım- da idi. Genç bir muallim tahta başımda harita çizmiş, ders anlatıyor. Ayşe kitabımı açtı, dersi gös- terdi: — Belki muallim bir şey sorar kardeşim. Haydi tahtaya bak! Ne iyi kızdı Ayşe. Ona sokuldum. i Evimiz dağıldığı ( gündenberi hep anneme, Emine kadına, Mü- fettiş Hilmi Beye böyle sokulmuş- | tam. Güvendiğim, tutunduğum bu | insanlar birer birer benden uzak- ' söyliyecektir. Muazzam filminin ilk iraesi, ASTHER - LEWİS STONE. FOX JURNAL' de : (TİLDEN - COHET) profesyonel tenis maçi ının muhakemesi. İPEK ve ELHAMRA sinemaları müdiriyeti Türkçe sözlü ve şarkılı Söz Bir, Allah Bir Ü filminin iraesini daha üç dört gün temdit etmiştir. Ancak muhte i rem halkımızın teveccühüne bir mukabele olarak yalnız suvarfi lerde ve Cuma matinelerde Darülbedayiden | bizzat sahnede il şen ve şuh lisanile Studyoda bir filmin nasıl çevrildiğini mal şarkılarını orkestra refakatile (8503) ri - Benhurları - gölgede bırakan muazzam sana't âbidesi ; ADA Pranirica Böl ve Avrupa'da bill isis yapılan. bürümbüyüle- üsleri en zengini, en güzeli Jean Murat samanın in iettişiiğii Bu akşam: SARAY (Eski Glorya) sinemasında Metro, Goldwyn - Mayer'in Fransızca sözlü koz Mümessille; MONTGOMERRY — NİLS Diğer mam (8502) Kasa sisiğiRMİİTİRİRİİTIEN SİNEMASINDA imin en güzel ve hissi şaheseri LO, DUDAKLAR Yalnız bir kaç gün daha devam edecektir. Yeni komedi-rövü ve yeni Pathâ Journal i Tilden-Corsey profesyonel tenis maçı - En son Paris modalar! (8548) (PAPRİKA) nın kahramanı mümessilesi FRANZİSKA GAL.'i VERONIİKA yeni ve muhteşem filminde gördüğü fevkalâde rağbet hasebile ARTİSTİK sinemasında, bir kaç gün daha gi terilecektir. o FOX ZURNALI MADAM COCU! İSTEMİYOR Gelen evrak geri varilmen.— geçen nüshalar 10 kuruştur — Gazete matbaaya ait işler için müdiriyete racant edilir. Gazetemiz ilânların etini kabul etme. "BUGUNKU HAV Yeşilköy askeri a nde hava tazyiki 762 limetra, en Fazla srcaklık 23, em ax 15 reca olarak kayt edilmiştir. Jaştılar, bu sarı gül gibi şirin şeden de ayrılacak mıyım acab Ogün akşama kadar mektel ki arkadaşlaı ii net oldular. Hepsi iyi kalpli kı: Çoğunun babası anası pala Ayşe de buraya urum gelmiş. Gece yatakhaneye çıktığımı?! man bana uzun uzun anlattı, Anasını bilmiyor. Daha küçüll ken ölmüş. Babası Sarıkamişta hit olmuş. Bir amcası onu yaf” | almış, fakat (Ahlat)tan i gelirken Ermeni çeteleri b İ lar, tapkı bize olduğu gibi hep kesmişler. Ayşe bunu anlatı Bak i — Bereket versin beni öldüğ İ mışlar, bırakmışlar. Erzurüm tahanesinde tamam iki ay yat! — Amcan ? — ii kimse o kurtulmadi” — Bizi de Gümüşhaneye ken vurdular. — Buradaki kızlar Çoğu sız, babasızdır. Ben geleli ay oldu. Müdür Bey çok iyi dır. Bize çok iyi bakar.