ie rihi tefrika: 107 —— — Mevsimin dedikodusu Aynen her lisana giren vikent malüm olduşu üzere haita sonu demektir. Cu- mervesi öğlesinden itibaren başlar ve en Aşağı pazartesi sabahma © kadar sürer, © Bu muddet zarimda yalnız ingiltere de deği, bir çok memleketlerde her taraf kapasdır. Kiş, yaz, trenler, vapurlar... Wilenet te bir yerden diğer yere gidecek- ler için tenzilâtlı bilet verir, ve bu su- retie vikent, sureti mutlakada fikri meğ- —ç güliyetsiz ve mehmacmken mutat çalış- ma sahasından uzak yerlerde yaşimiya çalışılır, Şehirde kalanlar parklara, kur- İara, çayırlara dolar, o kimse kimse ile — meşgul olmaksızın, en laubali vaziyet ve lilere baş başa veya kol kola açık havada dolaşır veya sırtüstü yatarlar. Veya kış, yaz her mevsimde “footing,, dedikleri uzun yaya yürüyüşler yaparlar. Fokat bunun haricinde bir 'de veyks vardır ki birincisi kadar inkişaf edeme- "miş ve ingiltere haricinde hududu ancak büyük, medeni bir kaç memlekette mün hasir salmıştır. Bu, mutlak tatil öçinde göçen en aşağı bir ay demektir. Ve ek- seriya, ağumtusun Oruisnun aşır, Erma #ızlar bunu Moiz des Vi diye al- mışlardır. Almanlar FERLEN derler, Biz “de avukatların yaz tatili bunun bir misa- hear. Wiğer şimal memleketleri aynen © veyles tavırini kuanırlar. Bu tatin esasi, fakir, zengin, herkesin #entde en az bir ay, işinden uzak, ka — fasını ve vücudunu dintendirmesi ihtıya- © cadir, Bu suretle işlerin müteakip aylar- | da daha iyi gituğini, hastalığın azaldığır Gi, yaşın arctığınr. ih. görmüşlerdir... | Veyks içinde, daireterac, tavrıxaarda, büyük ticaret evlerinde ha- yat kalmaz. Liadı, büyük işler takibine ve yapmaya imkân yoktur. Miekteplerde talebe, habrikalarda a- O aşili tahsisat da alanlar bile bumu yapar. Vaz şim olanla talebi tahir ei | © — mek istenildiği için, bunun en büyük bir | © anlamamazlık sayarak işini terketmiş bir' © Dalışı, avdette iş bulamadığı için mahke- © meye müracaat ve o ecnebi patronunu anki ettirmiştir. Veyks bu o kadar O nucim ve bu derecelerde beşeri hak te- Mekki edilir, Veyks başladığı zaman, herkes top- lanmış parasına nazaran ya toplu halde | © biz deniz kenarına, veya ccnebi bir mem- — Ç İlekiete veya camping'e veya hususi bir | “seyyah gemisile seyahate o çıkar veya hutta tek başına bunlardan birisini se- şer. Veyka başlayışı bir şehir için bır nay- © Orümder, Büyük sanayi ve amele şehirc- rinde, alelade günlerde CLUu5 denen © İaola papuçla tabrikaya devam eden ka- Aâinelenin ziynet dukkânlarına nucu- mu görülecek bir . şeydir. Bu bir ay için | Ty spec pine Arap —Ç mim veyksfondu tenmülen daima şu'tar sıllara ayrılır: En yon kader. iliki anda parası, ©) Bir aylık devre için, avvelden mik- tarı dikkatle ve çok (defa pazarlık ve masrafı, 3) Gayet hesaplı bir cep harçlığı 4) Veyks techizatı masrafı, En fazla ehemmiyet verileni ilk ikisi | p, ii a ilik nie imi, Bir ay için bir lady « leydi kılığı- na sokabilecek paradır. Bereket versinki bir Leydinin veyks techizatı son derece- © de de muhtasardır. Bu herşeyden evvel şk bir mayyo, ince bir lâstık ayakkabı, - z güneş gözlüğü, sun'i ipekten kısa kal bir i mesi de Ecnebi memleketlerde hayat ln esmerleşmesine hizmet edecek koca bir şişe hususi pomat, Veyketen dönen bir leydi mutlaka koyu esmer bir renk almış halde dönme- Hidir. Bunun için dinize gitmiş — olsun, kırda veya vapur seyahatinde olsün, en mühim işi günün güneşli | saatlerinde boylu boyuna yatmaktır. Yazın bazen alelöde bir vapur veya parkta, yanı ba şinizdaki kadının entarisini çıkardığını görürsünüz, altında mayyosu hazırdır, | güneşten istifade etmek ister. Küçük yaştaki kız erkek çocuklar ta- yaamen Hazreti Ademle Havva gibi çıp- lak dolaşırlar. Bir veyks leydisi akşamları mehma- emken genç vakitlere o kadar fasılasız dans etmelidir. Bir çok dans salonları bu iş için yalnız duhuliye mukibili açık» tar. Temaşa leydisinin parası son derece hesaplı olduğu için böyle bir yere davet herhangi teklifi ne muteriz değildir. Fakat iş le ri de gidebilir sanıyorsanız aldanıyorsu- muz: No funny bussiness. Bunun keli lime kelime mânâsı: Gülünç iş yok de- mektir, Veyks centmeninin techizatı sınıfına yaşına göre değişir, kesesini ilâveye ha- cet yok. Fakat bazı zengin fakir herkes için müşterek şeyler vardır ki şunlardır: Muharebe! Alman askerlerinin giydiği boz renkte, fanila dedikleri o kumaştan bir, pantalon, halif bir lâstik ayakkabı, yeleksiz, açık, o kravatsız bir gömlek ekseriya kaba yün kumaştan sarı veya buna yakın renkli bir caket, Buna may- yo ve en çok beğendiği bir spor malze- inzimam eder. Fakat bu spor aletlerine bakıp ta İn- gilizler veyksde de öporla meşgul olur zannetmeyin. Umumiyetle asla, Bu bir zinet bir işarettir. Veyksin asıl işi sırt- üstü güneşte yatmaktır. o Ancak bira, say, viski saatlerinde o kımridadıklarını- görürsünüz. Bira ve viski İngilterede her santte içilmez. Barlar, restoranlar, oteller ans | çi muayyen saatlerde satış yapabilir- ler, Veyks de çay santi de görülecek şey- lerdendir. Hariçte Beşçayı denmekte ol- mana rağmen İngilizler çaylarmı tam dört buçukta içerler, Bir İngiliz dort bu! çuk çayının lazımı gayri mufariki İzmir uzümle yapılmış bir cake © parçasıdır. Kendisine göre buna meyvadan dondur- maya voyn salatasna kadar ekleyenler l de olür. Bu saat yaklaştı me artık İngi- sezdirir. Katile çay barakalarının etrafını alırlar, Herkes sıraya girer ve bu barakas lar da IN işareti kapıyı takiben mevcut | tepsi ve ondan sonra çay süt fincanı, | pasta... İh. önünden geçerek kendi elle- rile ellerindeki tepsiye istediklerini kor- | lar. Ve Out yazılı çıkılacak yere yakınş tepsi üzerine konmuş şeylerin hesabını | yaparak alır. Buna İngilizler Self - servi- €e derler. Garsonlar ancak, masalar üze- rinde boşaltılmış tas tabağı toplar, Şimdi Veyksin sonudur. Umumiyetle bugünlerde başlıyan | fasılasız. yağmur | ve sisler dönenlere bir tesellidir. Yalnız | xenginler ve büyük memurlar daha bir müddet sağda solda dolaşırlar ve 1 birin- citeşrinden itibaren onlar da gelir, Fakat | yüksek tabaka ikinci bir veyka daha ya- par: Kış vakti, Alplerde veya İsviçrede veya Fransa ve İtalyanın cenup şehirle- Fakat büyük ekseriyet hümmalı faali- yetine dalar ve bütün bir sene, dört haf- talık istirahat müddetinin hatıraları, bi- üyeleri siğmadan yeniden veykse ka- uzar. ÖĞÜTLER ZN, GB ÖĞÜTLER Uyku Taze hava gibi uyku da bütün insan- lara mahsus müşterek bir ihtiyaçtır. An- cak onun büyük kıymetinden faydalan- imak kolaylığını elde edebilmek bir dere- ceye kadar takip edilen usul şartlarına ve yaşayış yollarma tabidir, Çocukluk zamanda muayyen zaman. | larda yatmağa alışmak ödeti bütün ha- | yatında insana sıhhat ve selimet temin eden faydalı bir yolda uyumağa hizmet | Hayatlarının ilk on iki yaşma kadar çocuklar vakitlerinin ziyadesini uyku i- le geçirirler büyükler ise yirmi dört sa- atin sekiz saatinde yatakta £ bülunler. Şimdi bazı tenbel ve uyku anlarm- yataktan bir türlü kalkamayıp tekrar uykuya dalmalarına çok defa ses çıkarıl- mayor. Bugünün yoran ve yıkan haya- tında her zamandan ziyade © vücudun — ihtiyacı fazla olması da pek tabii- Uykunun sıhhat üzerine o kadar yük tesiri var ki uyku yeri intihabında | ne kadar dikkat ve itina edilse caizdir. Kuş tüyünden döşeklerde yatmak fena- dır. Bugün evlerde ekseri kullanılan to- puz ve çukur olmuş şiltelerle yataklar da ayni suretle fenadır. Rahat bir şilte ile yataktan başka çöcuklür için e hafif ve sıcak tutan çamaşırla bol ve temiz hava lâzımdır. Yatak diş Fia ra yaklaştırılmamalı, mümkün olduğu kadar açık pencere altında da bulundu- rulmamalı. < Ne kadar uyku uyumak lâzum olduğu- nu tayin etmek herkesin kendine âit bir meseledir. Çok uyku uyumak © ta ayıp ve çirkin değildir. Bundan başka gündüz münasebetsiz bir zamanda uyku uyumak tan ise gece istirahati herhalde daha fay dalı olur, Burada hatırda tutulması lâ- zım bazı şeyler vardır: Rahatsız edilmeden uyunan uyku ile rahat bırakılmıyan uyku arasında kıymet itibavile çok fark vardır. İşte bunun için rahat uyumakta olan bir kimseyi yanın- da gürültü yaparak uyandırmak büyük | bir zülum olar. Bunun gibi sabahleyin daha uyurken onu uyandırmak ta çok fonadır, İ Pek küçükken çocuklar o Yüntazam uykuya alıştırılımsa artık o ondan sonra başını yastığına koyunca derhal uykuya dalmak âdetini alırlar, Ve hiç bir vakit yy kaçmasınm sıkıntısına o tutulmaz- Uykusuzluğa tutulan ve bu yüzden zahmet çeken kimseler ilâçlara boş vur- madan evvel geceleri son iş olarak bir müddet gezinmek veya Bir bardak sıcak süt içmek en İyi çarelerdendir. Büyükada Dr. ŞÜKRÜ Yeni neşriyat Karacaoğlati” ” Kıymetli edebiyat müallim ve tarik. çilerimizden Sadettin Mİ Bey' yeni bir eser meşretti. Uzun e İn ve emek mahsulü olan bu Oğlan,, dır. Karaca Oğl bak di. lindeki eserlerini toplayan Ve'onan ha- yatı üzerinde dikkate şayan bir etü- dü ihtiva eden bu eser emsaline teşvik verecek mahiyettedir. Karaca Oğlanın hayatı ve şüirleri Ikbal Kütüphanesi tarafından nefis bir cilt halinde Sabedilmiştir. Karilerimize tavsiye e: Varım, yoğum Kıymetli şair ve nüşir Mehmet Nu- rettin Beyin Varım, Yoğum isimli bir şiir kitabı intişar etmiştir. Çok ince, çok hisli bir şair olan Mehmet Nuret- tin Beyin "Toplu İğne, imzasile yaz- dığı iyi onu tanıyanlar bu defn nazmın onun elinde nasıl bir ahenk vücuda getirebildiğine hayret edecek- lerdir. Mehmet Nurettin Bey bu özlü gide Kitap Yakelâp kütüphanesi tarafın- dan neşrolunmuştur. fiati 40 kuruş Nöbetçi Nasıl oldu, söz korkuya düştü. Herkes hayatlarında başlarmdan ge- çen en büyük korkuyu birer birer an- lattılar. En son söyliyen Avukat Mak bel Samih Boydi. Anlattı: — Çocuklar, benim de başımdan geçen en büyük korku harplen evve- le tesadüf eder, 329 da idi. Ben da- ha Hukuk mektebinde okuyordum. Tahsilimizin ortasında ( askere alın— dım. Üç ay geçti. Bir Kânunusani ge cesinde ilk defa beni nöbete verdiler. Ortalık donmuştu. gecenin içinde çıt duyulmıyordu. Herkes uyumuştu. Yal nız onbaşı ile ben devriyeye çıkmak için mülâzım İhsan Beyi Bekliyorduk. Ba Mülüze İsen Bey öyle sert, öyle sert adamdı ki, herkes yılardı. 'ok geçmeden çelik bir el kapıyı ardıma kadar açtı. Ihsan Bey görün- dü. Zayif, kuru bir adamdı. Fakat | gözleri parıl parıl yanıyordu. Hemen toplandık, selâm durduk. Zaten palaskamızı takmış, hazırdık. Ihsan Hey beni böyle müteyakkiz gö rünce memnun oldu: — Haydi bakalım, dedi; biraz do- İaşalemi. Şimdi sokakta yürüyorduk. Ayağı #nizan altındaki buzlar çıtır çıtır ettik çe gecenin içinde garip bir tmnet pey da ediyordu. İhsan Bey yolda birdenbire ara- mızdaki sükütu kesti ve şöyle bir mu havere oldu: — Nerelisin? — İstanbulluyum efendim. — Yeni mi geldin? — Üç ay oluyor efendim. — Nizamları bilirsin, değil mi? — Evet efendim. — Bir devriye geçtiği zaman nö- betçi ne yapar? — Evvelâ “Kim 0?” diye seslenir. — Eğer devriye durmazsa ?. — Bir kere daha seslenir efendim. — Devriye yine durmazsa?,.. — Dur, yoksa ateş ederim, diye bağırır, efendim. — beki, devriye gene durmazsa?, cevap vereceğimi şaşırmıştım. k nobetçisinin, bir Türk zabati ni öldürebilmesmi havsılam almıyor- du. Fakat sorulan süsle de cevap ver mek İâzımdı. Dedim Se Devriye durur, değil mi efen- Ihsan Bey dişlerini gıcırdattı: — Tabii durur. Fakat sen nöbet- gizin. Dveryi de durmadı, “ ne yapar: sın? Onu söyle! Bu sefer cevap veremedim. Zabi- tim kendi süaline kendi cevap verdi:' — Ateş edersin! Dedi... Cevap vermediğime kızmıştı. i, okumuş bir genç olacak sin: En mühim vazifeni bile bümüyor- sun. Yürüyoruz. Önümüzdeki yol be- yaz bir şerit gibi karanlığa doğru u- zanıp gidiyor. Uç, dört yüz metre ka dar yürüdük. İlk defa çıkmış olmak» la beraber, bu gece devriyesi vazitesis ni çok hoş bulmuştum. İleride bir nö- betçi olduğunu biliyordum. İhsan Be. yi görünce, kim bilir asri afallaşaca- ğın hesap ediyordum. Birden otuz adım ileriden âmürane Ben hemen durdum. Fakat le işaret etti; ürü... Man Ayağımızın altındaki buzları çıtır- datarak yürüyoruz. O zaman gece devriye çıkmanın pek o kadar hoş bir #ey olmadığını anladım. — İçimden: “Acaba İhsan Bey tecrübeyi sonuna kadar götürecek mi?,, diye düşünü- yordum. Her halde bu tehlikeli işi ! yapmaz. Sadece nöbetçiyi şöyle bir imtihan etmek istiyor, Fakat biz iler- lediğimiz zaman; nöbetçinin sert sesi tekrar duyuldu: — Kim o? Ihsan B. aldırış etmeden yürüyor- du. Aman Allah... Nöbetçiyi imtihan etmek iyi ama, insanım manasız yere Rejisörür ERTUGRUL MUHSİN » Suvareler filmlerin Fransızca sözlü ve İSTANBUL BELEDİYESİ Darülbedayi Temsilleri v akşamı saat 21 de PER GÜNT 5 perde N Yazan : Henrik İbsen Tercüme eden : Besteliyen, E. Grieg UN Türkçeye çeviren : Seniha Bedri, Halk gecesi 6982 : kendisini ia atmasma da ak- ım ermiyol Birden, ameşlıği karnlığı i inde, şırrk, şark, silâh mekanizma. Sion madeni sesi duyuldu. Ben za- yallı üç aylık asker, zabitime yalvar- mıya başladım: — Efendim, möbetçiye devriye ol- duğumuzu #öyliyelim, İhsan Bey kısaca: — Sus! dedi, Yürüyoruz.. Tam o sırada Bavv.. Şimşek gibi hemen yanıp sönen bi şık, kulağımızın ie an vizz geçen kurşun... İşte o zaman diz“ lerimin bağı çözüldü. İftihar, edile- cek şey değil ama, hakikati söyliye- yim, hemen kendimi yüzükoyun yere attım, Çünkü ikinci, üçüncü ve müte- akıp kurşunların gelmemesine hiç se- bep yoktu. O vakit İhsan Beyin sösü duyuldu. Bu ses, sert, fakat ayni za- manda derin bir sevinci ifade eden seti, — Aferin nöbetçi sâna! diye iebiş dı ve devriye çıktığımızı söyledi. Artık bana bir şey o söylemiyordu. 'Nöbetçiye parolayı verdiği zaman,ben perişan bir halde ayağa kalktım. O zaman biraz da kendimden utandım. Şakakıarun.u vuz gıpi terler peyda | olmuştu. 'Nöbetçiye yaklaştık. Yağız benizli, genç bir Anadolu çocuğu. Ihsan Bey sordu: — Adım ne senin oğlum?.. — Şerif... — Ne zamandan beri askersin? — Üç aydan beri efendim. — Ver şu elini sıkayım. Nöbetçi korka korka elini uzattı, İhsan Bey bu eli nöbelçiyi silker gibi salladı ve sıktı. — Şerif, dedi, sen yaman Tabur kumandanına söyliye- bekliyordum. Fakat İhsan Boy sert- lenmedi. Sadece dedi ki: — Gördün mü, asker dediğin böy- İ le olar. Milliyet'in edebi r. rcmanı: 7 — İş Bankasının büyük kapısı, koca- man bir ağız gibi açılıp kapanıyor — Dön yurduna! Diyordu. Pa- ora mı? Ondan çok kazandın. Ka- osalarımda yüz binlerce paran du- ruyor. Sana da yeter, köyüne de © yeter, Yaylâ kızt zaten yıldızdır. “ Ak patiska üzerinde | yıldız olan — larm alınları kara o oluyor. Gel, “ie kii beyke- 3 ini un atlı © lin açık kolu 5 —Dön Ya, kızı! © Biyer gibi; © Taşhann önündeki heykelin eli- oni gözlerinin üstüne kaldırmış as- E keri sanki ona bakıyor: — Nereye? Diyordu. Baban bu İeopreklarda yatıyor. Sonra alay alay askerler geçiyor, >çular geçiyor, (o tayyareler © geçiyor, balk © geçiyor. mr ar © çalınıyor, bayraklar dal. galanıyor, yurdunda Cümhuriye. Bin onuncu yıldönümüne bayram diliyor. On yıl! Bu on yil içinde kim bilir neler oldu? Ankara kim: bilir nasıl gü- leşti. imam eee. ile kıcını YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — dağlıyan Rüküş Hanımefendi bile işte karşısında. —Gel, gel! Ben ettim sen etme. Diye yalvarıyor. Bir dizi turna.. Telli turna geçiyor. Ötüyor. ir Yaylâlar seni o bekliyor gel, ge: Koltuğu deynekli, güler yüzlü, geniş omuzlu babası. Bir tayyare bombasının. kaldır. dığı tozlar dumanlar içinde kanlı yüzünü gösteriyor. Gülüyor. Anadolu Yaylâlarından ne kötülük gördün Yaylâlı Mehmet'- in kızı !? Ben bu Yaylâlar, bu Yay- lâ kızları, Yaylâ (o çocukları için parçalandım. Ve yerden bir avuç toprak alıp savuruyor: — Bu toprağın kokusu benliği- ne sinsin! O koku burnuna geliyor, O koku içine, varlığına siniyor. Petek birdenbire ayağa kalktı. Kalkar kalkmaz, pırlantalı al. tn kalemi yere fırlattı. Herkes şaşkın şaşkın bakıyordu. — Olmaz! Diye haykırdı. Imza | lamıvacağım, A e KİK eee iğ ğe imi ee deyil diği idi iler” -— Susunuz! Bütün Amerikayı verseniz nafile, Köse dayı olduğu yerde bayıla kaldı. Noterle hizmetçi kadın yüzüne kolonya iştirirlerken Ameri- kalılar kalktılar. Şimdi'ne olacak gibi Petek'e rorlardı. Petek: | — Yarın bu vakit görüşürüz. — | Dedi, kapıya doğru yürüdü. Gü-! li Amerikalı bunun “hemen iz,, demek olduğunu anladı. Gittiler; Noterle hizmetçi köse da- yıyı ayıltmağa çalışıyorlardı. > Pe- tek duvardaki takvime baktı: 28 birinci teşrin 1933. Yurdunun bayramı demek yarın başlıyor. Telefona n — Allo Şark Hava Seferleri Mer kez bürosu mu? Peki. Gece yolculu! ğu da yapıyor musunuz? Âlâ! Ben iki saat sonra yola çıkmak istiyo- rum, Evet, tek başıma. Hemen ö- deyeceğim. Kim miyim? Türk yıl- dızı Petek. Teşekkür ederim. Bir hamlede doğru Ankara! Yarın sa- at onda Ankarada bulunmalıyım. Sonra hizmetçiyi çağırdı: — Mari Bel! Dedi. Bütün eşya- ların Amerika için hazırlanmıştı. Onların hepsini Ankara için Nak- liyat şirketine veriniz. — Fakat Matmazel! — Susunuz! Siz de artislik etti- | niz bilmeniz lâzımdır. Artistlerin | bazı böyle tutarakları © tutar. Ça- buk! Sizden memnunum! Bolt bah- | şiş bırakacağım. -— Siz bir incisiniz Matmazel Petek! — İsterse çakıl olayım. Yalnız — Noter Efendi! Mösyö Samu- eli rahat bırakınız. Bayılmak hak- | kına yınız. Birdenbire kaybolan dört yüz bin dolar için beş on dakika bayılmak hakkıdır. Kapı çalındı. Amerikalılar her vakit naziktirler. Köse dayıya bir doktor göndermişler. Doktor: — İnmeden korkuyorum, dedi. Hemen bir sağlık yurduna kaldıra- lem. — Ne isterseniz onu yapımız. Pa- radan çekinmeyiniz. Bir telefon, bir kaç lâf, beşon dakika, köse dayı zenginlere mah- sus bir sağlık yurduna götürüldü. N Yarım saat sonra her şey hazır- ii Köse dayıya şu pusulayı yazdı: “Benim köse dayıcığım! Çabuk iyi olmanı dilerim. Kalkar kalk- maz Anadoluya gel. Ben Ankara- ya gidiyorum. Gelmek © istemez- sen — darılma, Türkiyede zengin olanlar bir daha dönmiyorlar da onun söylüyorum — evet gel. mek istemezsen beni unutma. Niçin Amerikaya gitmedim? Ne ye yüz bin doları feda ettim? Bu- | nu sana anlatmak uzun sürer. An- latsam bile aklın ya yatar ya yat- maz. Sadece şunu bil ki beni top- | rağım çekti. Yurdumun o toprağı, babamın kemikleri, Çankayanm havası çekti, ükken dayak ye- diğim leblebici mahallesinin ker- piçten evi bile Hollywood'dan bin kere daha güzeldir. Çömlekçi Ha- cı emminin testisi bile “Nevyork- taki Hürriyet heykelinden daha a- lımlıdır. Senin anlayacağın Yaylâ kızı Yaylâlarına dönüyor. Holly- wood'da sinema Yıldızı olacağıma Yaylâdaki çökük damlı evimin kı- zı olacağım. Gelecekten orruvar, o gelmiye- ceksen adiyo benim köse . dayıcı- ğım. Bugüne kadar seni çok üz- düm. Kusura Yaylâlar serin, serin, serin Sevincim çi ini veee ... Geliyorum Y: im rak Yaylâlarım! Kepir Yaylilarım! Yeşil Yaylâlarım! Geliyorum, geli yorum!,, PETEK Zarfladıktan sonra: — Mari Bel! Dedi. Her gün sağ- lik yurduna gidersin. Köse dayı i- yi olunca bu mekiubu verirsin. .— Peki matmazel. Nakliyat şir- ketine telefon ettim. Yarım saate kadar bütün eşyanızı o alacaklar. Gran Vitesle Ankaraya göndere- <ekler, — Teşekkür ederim. — Ah matmazel! Ben de Anka- rayı bilirim. Bir kaç gün kalmıştım. Çok sevmiştim. — Hadi seni de götüreyim. Kadıncağız duvardaki o büyük ea İl Lİ İk İY lk sks Şimaiye kadar yapılan Türkçe filmlerin en güzeli SÖZ BİR, ALLAH BİR perşembe günü saat 2,30 dan itibaren İPEK VE ELHAMR A sinemalarında için numerolu biletlerinizi Telefon: İPEK 4428) - ELHAMRA 40118 SÖZ BİR, ALLAH BİR filmi bugün saat 10,30 da İPEK sinema" sında şehrimiz matbust erkanına gösterileceğinden matbuat mün* tesibini, film şirketleri ve sinemalar müdirleri sinemamızın serbest d' huliye varakası haiz dostlarımızın teşrifleri rica olunur. ei işi MELEK Sinemasında SİNEMA YILDIZLARININ EN MEŞHURU LİLİANHARVEY-CHARLESBOYER en güzelini (yaratmışlardır. BEN VE İMPERATORİÇE Çurş mba suvaresi için biletler şimdiden alinabilir. Telefon: 40858 mmunmmmmmz (8763) bir as | Musiki: MUHLİS SABAHATTİN şimdiden aldırabilirsiniz. | 18064) şarkılı büde film Bugünkü proğram İSTANBUL: 19: Gramofon. 18,30 : Fransrca ders (İlerlemiş olani 19: Saz Hikmet Rıza Hanım, 19,45: Sez Sevim Hanım. 2030 ; Münir Nursttin Boy ve arkada, 31,30: Gramelen, ANKARA: . 12,01 Gramelon. 18: Orkestra. 18/15: term ame 20: haberleri MOSKOVA, 1481 m. KOL O YİMLREDİ ille > Rİ 2: Japon İsjanları. 245: Dama musikisi, BUDAPEŞTE, 680 m. 1945: Piyano konseri. 20,351 Müsahabe. Pili ila haalarana, 21 BE iymr 2,51 saçan Viyana” İzmi 2150: Kunter oda Karışık konser, PRAG, 488 m. 1855: Piâk. 19,20: Müsahabe. 19/30; Al &n Müsahabe © haberler — Mukteli, Z0,8 Caz revüşü. 71: Müsahebe. 7153 Şak lerinden keman sonatları, 21,50: Müsahalf 221 Felemenk halk şurkaları. o 22,25: Opefi ZÜRİH, 452 m. J lük. 20,35: Dara, 215 Radyo, ge 21,35: Münahabe, 22,10: Mozartım dengan kanseri , BÜKREŞ, 394 LK 18,20: Devami. #8 Dera — opera şarkılar, Zx. Saksofan m FE parçalar. 2180: Taganni, 22,20: (Brahıni 23: Konser "aklen, j Ayer ABONE ÜÇRETLERİ Gelen evrak geri verilmez — Mekin geçen nüshalar 10 kuruştur.— Gar, işler için Gazetemiz ilânlarım mes'ue Hiyetini kabul etmez, BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy Rasat Merkerimden elde ünüz malimata nazaran buğün hava kısmen bulutlu geçecektir. 40 « 983 tarihinde hara taryiki 766 m3imetre, en fazla sacaklık 1, em a2 15 derece aynaya baktı, yüzünü buruştur. ve başını sallıyarak: — O günler geçti Yainız size iyi yolculuklar dile: — Ne vakit gelirsen . evim si: açıktır. Yaylâ köyünde Mehı çavuşun kızı Petek deyince set bana getirirler, Telefonla bir çağır. Hizmetçi kadınla bir iki yarenin etrafında bir vardı. Şu gazeteciler de olur sanlar değil! Ne çabuk haber mışlar, Hepsi çepeçevre sardılar. H. bir tek şey sordu: ka bir Cümhuriyet şarlıısı söy! mek için çağırdılar. Söylemeğe orum. Şaşkınlıkları, salaklığa Bir sarkı için o kadar o büyük servet bırakılır mı? Bu © sor; şu kısa karşılığı verdi: — Evet, bırakılır! Çünkü bir Yaylâ kızıyım! Pervaneler işledi. Gene sarsıntı. Gene mendil! Parisin oaslı havası arkada “ “Bitmedi