Istanbul gazetecileri Bursa'da Bursa'da Belediye var ve hakkile çalışıyor Muhiddin Bey bu sene yapılacak işlerin programını anlatıyor Hağıma ola olarak şa kadarinieöyliz im: Bursada belediye var. Bu bele- ler, elle tutulur, göz- le görülür ve hattâ burunla koklanır. Bursa Belediye Reisi Muhiddin Bey, mükemmel bir iş adamıdır. Makine işler. Günün hiç bir saatinde, o- n tesadüf Muhiddin Bey, odasında bizi büyük bir nezaketle karşıladı. — Şehir işleri hakkında biraz malümat vermesini ri- ca ettik. Sorduğunuz zeylere şu verdi: — Efendim. Yapılacak işler o ka- dar çok ki... Tabii hepsine birden. yetişmek kabil değil. Şimdilik, müs pet sahaya giren işlerden konuşalım: Evvelâ Bursada bir sıhhiye & dairesi yaptırılacaktır. Bunun için belediye civarda bir cevapları iaraftan bir de itfaiye gara- jı vücuda getireceğiz. Garaj, yıkılan eski garajın yerinde olacaktır. Şehir haricinde bir hayvan pazarı tesis edeceğiz. Bütçeye tahsisatı kon- . Plânları hazırlandı, yakında inşa- ata başlıyacağız. Şehrin iç mahallelerinde bazı 40- kaklar, kaldırımsız ve lâğımsızdır. Ba zılarında da ışık yoktur. Lâğımları, bu sene çinde tamir ettireceğiz. Işıksız sokaklara lâmbalar astıracağız. Kal. dırımsız sokaklara döşenecek 300 bin parke taşı için münakasa açlık. Bu taşlar, dışarıdan gelecek değildir. Bur sa civarındaki Kaplı kaya ve Ulu dağ mallarıdır. Dorengeç suyundan maada bütün memba sularmı şehir sularına karıştır dık. Uludağ madensuyunu, taze taze içenler çok memnun kalıyorlar, bu su uzun müddet kapalı şişelerde kalmıya gelmiyor. Kalırsa, bozuluyor. Ondan dolayı da İstanbula ve diger şehirlere ye yapılamıyor. Yaz, Bursamız çok sıcak olduğu için buza şiddetle ihtiyaç hissedilir. Bunu düşünerek eski buz fabrikasının istimlâk ve tevsiine karar verdik. Bulgar zabitleri İle müsabaka —..— 3elecek misafirlerden 12 si müsabakaya girecek Mesrmiir ie. tık. Musahukalar 7 ve 9 temmuz cuma ve pazar günleri saat 16 da Taksim stad- yomunda yapılacaktır. Bizden müsaba.. kaya 9 zabit ve 16 at iştirnk edecektir. Müsabakalar hakkında bir program hazırlanmaktadır. İLÂN Osmanlı Bankası'nın Galata, Yenicami ve Beyoğlu devairi, Hâ kimiyeti Milliye bayramı münase- betile Temmuzun 5 inci çarşamba inü kapalı bulunacaktır. i Muhiddin B. Muhiddin Bez, eden işlerile meşgul değil, Mn bir seyyah şehri haline getirmek endişe- sile “Turing klüp,, ün fahri Bursa mü- messilliği vazifesini de üzerine alm, Bursaya ait broşürler neşretmek, Ulu- dağın, Çekirge banyolarının, pro; gandasını yapmak, seyyah celbi teşebbüslerde bulunmak, © Bursanın mahsullerini, ipekçilik, © havluculuk gibi mahalli san'atlerini tanıttrmak Muhiddin Beyin gündelik meşguliyet. leri arasındadır. Muhiddin Beyin kaplıca ve otellerin İ temizliğile nasıl teker teker uğraşı Bı burada uzun uzadıya anlalmıya lü zum görmiyorum., Yalnız şunu söyliyeyim ki Muhiddin Beyin fi ti, yemişini vermekte ge- cikmemiş, Çekirge otel ve kaplıcaları Bursanın yüzünü ağartacak bir hale gelmiştir. Bilmem bu alınan faydalı neticeler karşısında tebrik edilecek | hang Bursa mı? Bursanm © Belediye Reisi mi? Yoksa Bursayı ziyarete gelenler mi? Kaplıce ve otel Mmüstecirleri mi? Galiba bunda hepsinin ayrı ayrı hissesi var. M. SALAHADDİN Gülhane müsamereleri Gülhane tbbt müsamerelerinim 25 inci yıl sonuncu müsameresine 25-6-033 de saat 17 de muallim M; Kemal asetinde başlanmıştır. Doktor Şükrü Bey (tarafından Ra- him sarkomu ve halip tefemmümü va- ka'sı, Doktor Celâl Bey O tarafından kalpte kist idatik vakası, Doktor Ke- mal bey tarafından baker usulile şer. ci sunai vakası, Doktor Hazim Bey ta- rafından terkuve kerlerinde Osteusen- tez vakaları gösterilmiş, muallim ope- ratör M. Kemal Bey tarafından kendi wsulile yapılmış bir kolestektemi ve ka matı merarinin gömülmesi vakası tak- tim edilmiş ve sthhi manevra filimi gös terilerek muallim Hasan Kadri Bey ta- zafmdan izahat verilmiştir. Münakaşa lara Profesör Tevfik Salim © Paşa ile operatör Burhan, muallin Abdülkadir, muallim AL, Kemal, operatör İzzet Bey ler iştirak etmişlerdir. Gülhane müsamerelerine meslekdaş- lar tarafından gösterilen alâka ve mer- butiyete reis M. Kemal Bey tarafından arrı teşekkür edilerek müsamereye saat 19 da nihayet verilmiştir. "emmuza müsadif Hakimi- milliye bayramı Türk Maa- rif Cemiyetinin Rozet Milliyet'in edebi romanı: 18 YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — Nasılsa kendisini yokuşun yan tarafıma atabildi. Buradan bütün şehrin damları, istasyona kadar görünüyordu. Biraz kendini topla- dı. Baktı, baktı. Sonra şaşakaldı. Ağzı şaşımdan açılakaldı: Ankarada ne çok cami vardı! Her bucağı cami dolu. Galiba pa- raları yetmemiş olacak ki çok a- | zında minare vardı! O kadar ko- caman camileri yaptırdıktan son- ra şuncacık minareşini de yaptırı- “vermeli değil miydi? Asıl tuhafı — bütün Ankara cami amma hiç kim pe ne kolları sıvalı, ne ayakla- ! Acep Ankarada ab- dessiz mi namaz kılarlar ki?! Ne- “me gerek? Ben kendime bakayım. “Diye mırıldandı. Petek'in Ankarayı camiden i- baret sanışında hakkı vardı. Çün- kü Petek ömründe kiremit nedir | bilmez! yalnız bir de- fa ve bir köyde camiin damında görmüştü. Şimdi Ankara evlerini kiremitli görünce, hepsini cami sandı. Onun gözünde bu kırmızı | ——— si damlarnda bulu nur. Biraz daha yürüdü. Kaldırım taşlarına ayağı çarpıyordu. Şehir yolunda yürümeğe alışmamıştı. Halka kızdı, bunca kişi olacaklar, taşlı yollara iki kağını yea ol. sun döküvermemişler © diye şeh- rin tembelliği, beceriksizliği ile a- lay etti. Tiftik, desti, maşraba, teneke satan dükkânların önünde ağzı su lanarak durdu. Bakırcılar pek hoşuna gitti. Pı. ril pırıl, kırmızı bakırları tangır tangır dövüyorlar, sahanlar, sini- ler, ibrikler dizi dizi. Onların da helkesi, sini, sahanı meyi vardı emme annesi. İşte.. E- şekli çerçiye verivermişti de bir toprak çanakla bir kulpsuz desti- ye kalmışlardı. Anası simdi ne yapıyor? Ahır sekisi, desti, dürüm, dö. | şek ve döşeğin içinde çukur gözlü, balmumu benizli anası gözlerinin önüne geliverdi. Önce içini çekti. ÖĞÜTLER küçük yumruklarını sık» 2 Şarkı söylemenin sihhat üzerine tesir ve faidesi Şarkı söylemek sıhhat 5 kadar ve faydalı bir şeydir ki bundan is- tifade etmeye çalışmalıdır. Hiç olmaz- sa günün müsait bir vaktinde beş da- kikasmı şarkı söylemeğe sarfetmekle eğlenen bir insan sıhhatine büyük bir hizmet etmiş olur. Sağlam vücutlu olmanın en bü; şarkı söylemek (ama sesimiz iyi veya fona imiş bunun hiç bir ehemmi yeti yoktur) en doğru yolda nefes muya sebep olduğu için kıymeti bü- yüktür. Şarkı söylerken ciğerlerinizin en de- rin yerlerine kadar havayı o çekmiye mecbur olursunuz, Başka türlü şarkı söylemek mümkün değildir. Asni su- retle şarkı göğüsten durmuş havanın tamamile çıkmasına da yardım eder, Halbuki lâkırdı ve nutuk © söylemek | bunu yapamaz. Nefes ile ciğerlerimize giden (oksi jen) kanımızı temizler ve kanın deve. ranını sür'atlendirir. Şarkı insanm yü. zünü, simasını parlatıp güzelleştirme- si pek tabiidir. Şarkı söylemenin sıhhat üzerine da. ha başka faydaları da vardır. Ciğerle- ri kuvvetlendirir. Boğaz ve göğüs a- dalelerinin büyümesine hizmet eder. Bu itibarla öksürük ve nezleye tutul. mak ihtimallerini kaldırır. Bahusuş göğüs hastalıklarına istidadı. olanlara çok faydası olur. Şarkı öğrenmek çin kendisine gön- derilen on yedi on sakiz yaşındaki kız ların derse başlamadan evvel çelimsiz zayıf nahif olduklarını ve fakat altı ay kadar bir müddet talimden sonra simaları güzelleşip gözleri parlak ve kuvvetli görünmiye başladıklarını bir şarkı hocası söylerdi. Eski tipte şişman | hanendeler bugün artık kalmadı. Ev. | velki neslin büyük (primadonmaları) | hep besili ve ziyade vücutlu olurlard. | Sebebi; seslerini talim ve kullandık. | tan sonra her türlü hareketten meno- lanurlar. Yerler içerler ve östirahatle vakit geçirirlerdi. Hanendeler, şarkı | söyliyenler bugün en ziyade marin ya. | pılı ve çevik tavırlı olmaları daha zi- yade arzu edilir. Bu suretle sıhhatleri daha yolunda ve uygun gider. Bugün vakti müsait olan ve kudreti yeten herkes icin şarkı söylemek pek iyi bir şeydir. Lâkırdı eden her fert şar- ir. Konserde bir hanun- de gibi şarkı söylemek lâzımge'mez. Şarkı söylemek öğrenmekle hiç ol- mazsa kendi kendini eğlendirmiye hiz- met etmiş olur. Ayni zamanda bu ve- sile ile vücut ve sıhhatine de pek ziya- ik ırkı dersi ulamıyanlar hiç olmazsa İs örüdEİEİM * Herkese biribirine; yeceleri hanende ki gitmeli buna da kudreti olamıyanlar canları | i vakit kendi kendine şarkı söy- ir. Bu, asla ayıp bir şey değil- dir Başkasının işitmediği bir zamev da şarkı söylemek istiyen kimse bu- için daima vakit bulur. Büyükada Dr. ŞÜKRÜ Himayelietfal balosu Himayei Etfal (oCemiyeti Kadıköy Suadiye 'de plâj gazinosunda bir kır ba los tertip edilmiştir. Kadıköyüm” ki- bar hanım efendi ve beylerinden o mü- rekkep tertip heyfeti tarafından idare olunan balo mevsimin en kibar ve nezih balosu olacaktır. Davetliler için Süadi- ye gazinosu iskelesinden sabah | saat dörtte İstmbula vapur temin edilmiş” si frtihal Sabik © şehbenderlerden Şerafettin Beyin kerimesi Yıldız baritm tedavi €- dilmekte bulunduğu Alman o Hastane- sinde duçar olduğu hastalıktan kurtula muyarak irtihal etmiştir. Şerafettin Beye samimi taziyetleri- mizi ifade ederken merhumeye de lahın rahmetini dileri; te. | Benliğini, isteğini, gücünü top- lamak istiyordu. Zarar yok, biraz daha bekleye- kosun, Zarzavatçılar, kebapçılar, ka- saplar, basmacılar, çerçiler.. Hep- si, hepsi Petek'i biraz olsun önle- rinde alrkoyuyorlardı. Aman bu şehir dedikleri Ankara cennet mi ne? Döner kebapçının camı kırık penceresinden bir duman tütüyor- du. Ne tatlı kokuyordu? Gülyağı mı ne dökmüşler ocağa! Adamın ta karnına giriyor bu koku. Girin- | ce de acıkıyor. amma bunu da yese. Hani.. Hiç | te fena olmıyacak? İ Samanpazarmda Mahmut Ağa - nın büyük kahvesinin önüne gel- mişti, Asiyozgaltaki kahvenin bel ki altı on beş büyi Efendi ağı lar oturmuşlar, kimi çay içiyor, ki. mi ciğara.. Kimi hortum sümürüp gurul gurul bir şeyler yapıyor. Na- file türkü yakmamışlar. dan kaç defa dinlemişt Ankaranın dama, yola Kazanç dolu, Ağa dolu Kahrolasın Yamen çölü Aldın ağam: salmadın. — Kız çekil! Kapının önünde durma ! Girene çıkana yol ver! Demin yediydi | 2! Buda bir müsabaka' — Fransızcadan — Madam Mabel Nevilly'deki köşkün- de oje dosta bir öğle ziyafeti veriyor. DE Kİ on Elik eye Oy yanıyordu. Mükellef ziyafet sofrası ge- niş bahçenin gölgelik bir yerine kurul- mştu. Yemek, buz doku kavalarda " bira ve şarapların verdi höy'e'ile biribirine karışarak £ bahçeni kuytu köşelerinde akisler: brakip'dağı- Tan içten gelme kahkahalar © arasında | yl yaralar tellendi Bileakisler | | rm meşeden sonra verdi. zimam ediyor, midelerini tenevvi yemeklerle doldurmuş olan mi- safirlere şimdi bir uyuşukluk çöküyor- du. Neş'e duruluyor, kahkahalar ya vaş yavaş seyrekleşiyordı lanıyor, herkes sanki deleden çıkmış gibi mecalsizlik hisse diyordu. Kimseye lâkırdı etmeğe | gülmeğe arzu, kıpırdamağa takat ki miyordu. Herkes olduğu yerde kestir- mek istiyordu. Madam Mabel bu durgunluktan mü- teessirdi. Misafirlerini ataletten © kur- tarmak, neş'eyi' ve akislerini. özlediği kahkahaları canlandırmak istiyordu. Gramofonda en iyi, en oynak havaları çalıyor, onları dansa teşvik . ediyordu. Nihayet o da bir koltuğn yaslanıp on- larla beraber kestirmekten başka çare bulamadı. Hizmetçi geldi, gümüş tep. siden üzerleri buğulanmış bardaklarla buzlu şerbetler dağıttı. Şerbetler içiliyor, fakat konuşulmu- yordu. Zihni hep bu durgunluğu gide- recek: bir vesile aramakla meşgul 0- lan Madam ( (Mabel, birden uzun bir kahkaha salıverdi. Kendi kendine gü- lüyordu. Bütün misafirler merakla ken- disine döndüler: — Biliyor musunuz, aklıma çok tu- baf bir şey geldi. Gözlerde birer istifham belirdi. Ma- dam Mabel: — O kadar birden onun lenceli bir tertip edelim. Bakalım, içimizden hangimiz bu sicak ta tekenin kokusuna dayanabileceğiz. Bu teklif üzerine kahkahalar tekrar başladı. Hiç kimse gülmekten kendisi- ni alamamıştı. İçlerinde bu gerip boy | ölçüşmeyi hakikaten eğlenceli bulan- lar'vardı. Biraz sonra on bir kişilik ka. dınlı erkekli bir gurup bahçenin aşağı kısmına doğru konuşarak, © gülüşerek, kaybettikleri neş'elerine bu akla. gel mez vesile ile tekrar kavuşmak istiyor- ardi. Tekenin ahırı önüne gelmişlerdi. — Haydi, evvelâ sen sir, diyordu. Uyuşamadılar.. İş kur'aya (o bindi. Kur'ada tekenin yanma ilk girmek sa- adeti (1) itriyat tüccarı M. Armand'a nasip oldu. Dalma girişti, boynunu bük- ü, kahkahalar arasında tekenin yanına di. Kapıyı çekti, saat tutuyorlardı. M. Armand'nın kotilere, fojerlere, da- ha bin bir çeşit kokulara alışmış olan Bazil hurnu tekenin ağır kokusuna an- eak iki dakika tahammül © edebilmişti. Arkasından mühendis Roger girdi. Beş dahika sonra o da pes demişti: — Aman'sağ olun Mâdam, Bunu Berden icat ettiniz? diyordu. Arkasından şair Reinard girdi. O, üç dakika “dayanabilmişti, Çıktığı za man herkes kalılıyordu: — Kimbilir tekenin emsalsiz kokusu rakik ruhuna ne ilhamlar vermis Matmazel Blanehe'in girmesi ile çıkması bir oldu, Sira o Madam Dur- anda selmişti. O da tekenin Oyanına girdi. Kapıyı çekti, Fakat az sonra ka- dr. O ande herkesin hayretten ağızlarımı açık bırakan bir manzara gö- rüldü, Çıkan Madam Durand — değil, teke idi. Kaçıyordu. Madam Durand'nın — meşhur âlim olan tahammülfersa U kokusuna o bi- le dayanamamış, kaçıyordu. Bir koca yol sağa, biri aşağıya bir âz arkadaki sola uzanıyordu. Han gisinden gitsin? Kahvenin köşesindeki basa. | makta durdu. Düşünmeğe vardı. Oraya dizilmiş, müşteri bekliyen kundura boyacı vardı. Herkes sandığın üstüne basıyor, oturan çocuklar da basanm pabucuna fır- ça sürtüyor. Boyacılardan biri Petek'in yır- tık çaputlara sarılı ayağını göste- rerek alay etti: — Gel kız! Cilâlıyalım! Petek irkindi, boyacı bir daha y etti — Alafranga cilâ vuracağım, gel diyorum. Petek şehirde böyle yaparlar sandı ve çaputlu ayağını boya san- dığındaki yere bastı! Müşteriler de, boyacılar da Pe- tek'e güldüler. Petek fena halde alındı. Öyle ya,'o kimseye bir şey söylememiş- ti, onu hani zorla gibi çağırmıştı bu oğlan. Sert sert söyledi: — Sen beni çağırdın. Neye zek- leniyorsun? — Kahpenin bebesine bak! Bir de adama çıkışıyor! Petek birden bire mosmor kesil di, boyacı oğlanın suratına haykı- Petek ürlerek geriledi. Bir da- ha bakındı. İşte bu sefer afalladı. | rıverdi: — Kahpenin şünceler. Vaziyet: dürüş, koyuluş, ko- olarak. Muntazaman: düz dokundu. Yerinden fırladı. bucunu boyatan bir efendi, boya- cıya hızverdi Dil anketi Liste 103 ANKARA, 29. A.A, — T.D.T. Ce miyetinden 5 ıkları mranacak arapşa ve farsça kalimalerin 103 numaralı listesi şudur 5 4 — İrticalen — bilbedabe, bilirticel — Mütevaliyen — ii Dütemediyen — alettemadi, aled- devan, daima — - KAfGetam — Mükerreren — Cidden — Hakikaten — Hüküm Kasitn — ankaitin — Aliyülüln 14 — Estağfurulla 15 — Şeferber a Gelen karşılıklar te: (99) tiyari: istiyerek, Zoru- ile, istekle, Bilzzerure: istemez. Bilmünevebe: ebeten — mütenaviben: keşikle, e, siraile, keşikleşerek. Mez- zikir: anılmış, sözü, yazısı iş, yukarda yazılı, şimdi a- nrlması geçen, yukarda anılan.. Mer- Kum: yazılmış, anılmış anılmış olan. Müşarünileyh : ıçada böyükler bak- . Mücibince: yapıla, yamla ola, Bittabi; tabii: kendiliğin olarak, oliğile, olivirerek, e. Ekseriya: çok defa (türkçesi aranmalı) olarak, pek. Pek çok vakitta (çağda), ekseri evkatta, bul kerçekten Moğrümlk Ger. | çi: eğerci: kerçek, (gerçi, eğerçi) söz- | lerinin türkçede kullanılmasına gerek yoktur. | Göztepe Hazinedar oğlu Baha s2. Liste : (93) | Ayni: benzeri. Ayni zamanda : A- ymla, âymen: tapı tapına. Tıpkı: türk- çeleşmiştir. Zira: Animis, fakat: sncak, yalnız.As/4 kata : kesimi olamaz. Ha. | şa: tanrı göstermesin, Hatta: Bile. Ge- Jiba: sanmaktan, sanık. Belki: olabilir. Halbuki : böyle iken. Hâli, elin: Fa- Taza: tutalım, sanalım. Farzımuhal:: olmuş olsa bile, Yahut; ya veya. Büyükdere 30 uncu ilkmektep #.” Liste: (101) Efkârı umumiye: topluluğa nuhuş, oluş, bulunuş. Durendiş: olacak- ları uzaktan düşünen, gözaçıklığı gös teren, Perdebirunane: utan mazça. Sar- Bugünkü proğram ISTANBUL 18 deni, adar Gremelem » Hanımlar Saz heyeti Oyman Pehlivan, Müşerref Hanın (Saz) Gramofon. itibaren ” Ajanı haberleri ve saat ayarı, 03 2150 2 ANKARA : 1230 - 13,50. Gramofon. © İAA0 Keman konseri (EkrerZeki B. | tarafından). 19,9 Gramefen. Fransızca dere. Ajanı haberleri. VARŞOVA 1411 m. 208 çine 29 plâk babari plâk, haberler. 17 neler konser, list konseri. 19,15 konferans, senfonik komseri, 20 ex. 18,40 - 19,30 - 20 plâk haberler. 13,10 haberler, 1635, mest Doknasyi'nin VİYANA $i8 m. 2040 şarkılı konser, Z14 kası. 22,05 orkestra. 73,20 plâk ile akşam kon "MİLANO FLORANSA 30 Ağusten bö” pert TORİNO isik 2030 Smetana salonundaki konseri nakil 21 hikâye, 21,35 Siğdyodan bi Ni Kuyuda, 22.35, Kuatar ki i. Askeri fabrika- lar ilânları Bakırköy Barut fabrikala- rında biçilmiş (44100) kilo © kuru ot açık arttırma ile satı lacaktır. Otları görmek isti- İ yenler her gün arttırmaya gir mek için 13 Temmuz 933 per şembe günü saat 14 te fabrika ya gelsinler. (297) (o (2897) Türkiye İŞ Bankas: Kadıköy ajansı (Kadıköy: İskele civarı) 1 Temmuz cumartesi günü fanliyete geçiyor Küçük cari hesaplar (kum- baralı ve kumbarasız. tasarruf hesapları) cari hesaplar v İınazar; bakmakmaktan vazgeçme. Nok tai nazar: son bakış yeri, bakışın tat- tuğa durak. Nazarı dikkat: inceden in- ce bakış, düşünceli gözatış. Cümleten, bilcümle: hepbirden, hep beraber, bü- tün olanlarla. Alenen, aleni: açıkça açık | ünce, düzen lice, sıralanmış olarak, döziyi bozmak- sızın, karışık see sel Muhtasarn; Kısaca, uzatmaksızın. Münhasıran; bü: tün ayrılışile, Bazan, bazı kere, bazısı: Arada bir, ara sıra, bir takımı, Kıs- men: bir parça, Tamamen: hepsi bir yerde olarak, bütün bütüne, bütün olu- Şile, bütün varlığile, eksiksiz. Pilorinalı Nâzım KİRALIK MÜKEMMEL HANE Şişli Bomonti Tramvay İstasyonun. da (Dere sokak 34) numârada, terkos, elektrik, havagazi, banyo tesisatını ha- vi ve2 aileye elverişlidir. Hergün Ten 100 kadir ge lur. Ben Yaylalı Mehmedin kızı- yım.! Bu karşılık boyacınm ie a” — Defet biçi gitsin! Petek kendinden geçmişti, bu sefer Seo dişlerini göstere ,östere haykırdı: iŞ öle bulana dirler ke ranacı! eş Efendi ile boyacı kızın üstüne yürüdüler. Kız kıpırdamadı, bir daha: — Bana Yaylalı Mehmedin kızı derler diyos! Şak! Şakşak! Pat ki Efendi, Petek'in ensesinden ya- kalamış, üç el, kızın vücudunda şa- mar idmanı yapıyordu. Petek hır- sından ne ses çıkarıyor, ne yediği şamarların acısını duyuyordu. Etraftan karışacak oldular. E- fendi sert sert baktı. Neler söyle- diğini anlattı. Petek bir aralık ellerinden kur- tuldu. Karşıya fırladı. Gözleri ka- rarmıştı. Yere iğildi. Eline kırıl- mış bir buz parçası geçti. İkisi bu- dur diye fırlattı. Buz parçası boya- cının burun direğine çarptı, sicim gibi kan boşandı. O sırada karşı kulübedeki nokta w* | asrın umdesi “MİLLİYET” İ ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç için ii ri > havale muamelâtı BUGÜNKÜ HAVA - Yeşilköy Faaat merkezinden verilen m e bugün Bava bulutlu ve olarak rüzgürl devam edecek. 20-6:933 tarihinde lümelre en çok sıcak: hepsini çevreleyiverdi. Bilen bilmi- yen lâfa karıştı ve aşa yukarı hep* si Petek'i suçlu çıkardı. Polis, Petek, efendi, “boyacı ve arkalarında bir sürü insan Saman pazarı karakoluna Bir polis seyircileri içeriye sok- madı, Bu yasak, merakı bir kat da“ ha arttırdığı için karakolun önü- doldukça doldu. Kavgacıları getiren polis, komiser Hasip Beye şöyle, ne gör“ düyse anlatmıya savaşırken efen- di sözünü kesti. Kartımı uzattı. Ko miser yer gösterdi. Yalnız Petek ayakta kaldı. | kirli yazma mendili ile burnunu sıkı fıkı kapatıyor ve e tan dinen kanm hâlâ akmakta ok duğunu sandırmak mii Efendi çok sinirleni mundan soluyordu. Handise Peki ciy'çiy yiyeceki." Petek karakol marakol bilmediği için korkusu?” du. Yalnız ne olduğunu, ne bittiği ni, niçin dövüldüğünü bir türlü a9” ıyamıyordu. Ne yapmıştı? Efendi işi istediği gibi anlatti Komiser Petek'e sordu : — Ne oldu kız! — Ne bileyim ben. (Boyacı il efendiyi göstererek) bu kei ile bu diyos beni çok dövdüler: — Sus! Öyleler söyleme, Bur*” senin gibi o- | yeli yala Hemen bir kalabalık | da deyyus yok.