20 Haziran 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

20 Haziran 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yarım akıllılar Akıl hastalarının akim bırakılma- veya gayri kabil bir fikir olabil kat bu fikirde olanları mazur göre- lim, kendi menfaatlerinden ziyade ya rnk nesillere ait tatlı bir hayal peşin sa çabuk çocuğunuza, ha az betbaht edecek salim bir dimağ miras bırakalım” diyorlar... Öyle Bin zahmetle dünyaya evlât getirip, sonra da onların idrak- sizliklerini ve kabiliyetsizliklerini 15- laha uğraşmak. Oh, ne müşkül, ne nankör iş! Küçüklükte anasma baba- sma bir dert kaynağı olacak, büyüdü- ğü zaman da cemiyetin omuzlarında bir angarya gibi kalacak böyle yarım insanların dü gelmemesi daha iyi değil mi? Hayat devamlı bir mücadeleden i- barettir. Tam akıllıların bile başa çı- kamadıkları bu ezeli savaşta yarım a- kıllıların bali ne olur? Evet, yaşamak mücadele etmek demektir, kuvvetli- ler yaşar, zaifler mahvolur. Tabiat i- batli gerek malül, hepsi de ayni imti- yaza sahip olsun. Dün; en aptal bir yavru geti- ana, onu en zeki bir ço- cuk gibi nazü naimle büyütür. Cemiyet te böyledir. Zaif ve âciz her ferdine, bir ana gibi şefkat timam göstermeğe mecburdur. Roşitikleri, sracalıları, körleri ve sa- uzata rak zaifi de korur. Bu insanlığa yakı- san bir iştir. Fakat, cemiyetin bu ülüvvü cenabı karşısında, lâzım gelmez mi ki bu zaif insan da biraz hatşinas olsun? Kendi nin bugün bâr olduğu cemiyet üzeri- Be, yarm öbürgün de bozuk bir nesil zinciri boyuna tevali edip gitmeli mi- dir? Hele izdivaçların bugünkü şeklin- de, arzuya şayan bir zürriyet ne ka- dar azalıyor. İzdivaç, artık nizama uymak için ikmal edilen bir formali- teden ibaret kaldı. Bahırı muhitlerin derinliğindeki, ormanların içindeki hayat mücadele: Merkez Kumandanlığına | merbut kıt'at vemüessesatm sayı miykabe Sü iakn yaş sebze bir şartname ile 6- 7-933 persembe ogünü saat 14,30 da kapalı zarfla satm a İmacaktır. İsteklilerin şart- namesini görmek için her gün se pazarlığa girişeceklerin belli vaktinden evvel teklif mektuplarmı Merkez kuman- danlığı satmalma komisyonu- na vermeleri. (15) sl ... Merkez Kumandanlığına merbut kıt'at ve müessesat ihtiyacı için 23 kalem yaş seb ze bir şartnaem ile 6-7-933 perşembe günü saat 16 da ka palr zarfla satın almacaktır. İsteklilerin şartnamesini görmek için her gün münaka b e belii vak- inden evvel teklif mektupları nr Merkez K an tmalma komisyonuna verme- Teri. (14) (2694) 3600 ... 21.6-933 carşamba günü sazarlıkla almacağı ilân etti silen 12 mahruti 5 açık çadır la 17 büyük çadır eteklerinin tamiri ve 250 metre çadır ger me ipi 216-933 tarihindeki Merkez K ni merbut müessesat için 8160 ceki olun 22 Ace İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi İN) Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz İNİ Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi: Galatada Ünyön Hanında sı bulenmayan şehirlerde acenta aranmıktadır. Tel.: Beyoğlu : 4887 3265 si, karşı karşıya gelen fertler arasın- imi misbetleri- mizle beşerin ıstıfasını baltalıyoruz. Tabiat kendi ezeli kanunlariyle Yalnız zinde ve zihayat unsurları w vam ettiriyor, biz, içtimai sap, nesep kaygusiyle bi, olmıyacak çiftleri birleştirerek, onlar dan e mağşuş bir zürriyet topl ”” Hiakisüddem koşu atları; av köpek- leri bile kim bilir kaç nesildenberi türlü türlü itinalarla ıslah ve ikmal edile edile bugünkü kıymetlerini al- mışlardır ve bu cins unsurlar bugün insanlığın hedef olduğu muzır tesir. lerin hiç birine maruz değillerdir; ne alkolizm, ne verem, ne firengi onları tehdit etmiyor. Başımıza musallat o- lan bu zehirler, artık doğuşları muka vemetsiz olan tohumu bozuk bir nesil üzerinde ne tahribat yapmaz? Zamanın yüzlerce nazik ve muğ- lak işlerini başaran bu insanlar, biraz da kendi mevcudiyetlerini, kendi âti- lerini düşünürlerse çok mudur? Hiğerime 8 devredilen işe yaramaz, uzuvlar ve mufuslar (!) var. Bunlardan kendi aileleri ne istifade görmüşler ki, cemiyet, millet görecek. Zararla- ve hapishanâleri icat ettiren kahra- manlar, hâdise ve facia kahramanla» rı hep bu acımak istediğimiz yarım tertiplerden çıkmaktadır. Acırız, bugün mevcut olanları hi- maye etmekle, insanlar insanlık gös- termiş “olurlar. Fakat bunların nesil ve zürriyet yetiştirerek istikbalin de keyfini kaçırmalarma müsaade etme- li midir? Her şeyde iyiliğe ve güzelliğe- mü. tehassiriz. Sıhhat ise, tal sıhhatli Onun yürüyü- bir göz önüne getiriniz. şünde de, bakışında da... Onun düşün cesinde de, duygusunda da ne kuvvet, Bugün ne asâlet vardır! nadiren ras- ladığrnız bu kıymetli insanların, ya- rımki nesiller içinde çoğalmasını te- menni etmek.. Bu acaba pek mi ma- nasız bir emeldir? Doktor: Muhip NURETTİN be günü saat 11 de pazarlığa konmuştur. İsteklilerin şart namesini görmek için her gün ve < pazarlığa girişeceklerin belli (o vaktinde komisyonda hazır bulunmaları. (29) (2837) ... Harbiye mektebinin 100 ton eşyası Ayazağadaki kam pa naklile bir ay sonra Har biye mektebine © taşınılması 21-6-933 çarşamba günü saat 15 te pazarlığı Yy. tır, İsteklilerin izahat almak için her gün ve pazarlığa girişe ceklerin belli vaktinde komis yonda hazır bulunmaları. (28) (2828) si. Harbiye Mektebi ve mer- butu mektepler ihtiyacı için sexir kalem taze sebze 16-7- 933 pazar” günü sakk” 14,30 da aleni münakasası yapıla- caktır, Şartnamesini görmek için isteklilerin her gün ve münakasaya ( girişeceklerin belli vaktinde komisyonda ha zır bulunmaları. (26) (2827) ... Harbiye ve merbutu mek teplerin 10,000 kilo sığır eti- ne verilen fiat pahalı görüld günden 20-6-933 — salı günü saat 15 te pazarlığa tur. Taliplerin şartnamesini görmek için her gün ve pazar. lığa girişeceklerin belli vak tinde komisyonda hazır bulun malarr. (26) e KUNAK imes BEZE bl Yorgancının dediği.. Mahallede, ihtiyar bir yorganâr vardır. Arasıra eve uğrayıp atıla- cak pamuk, kabartılacak şilte var mı diye öorar, Dün gene gelmiş. Kapıda beklettiklerini görünce: — Alın içeri... Dedim. Girdi. Belli ki hoş sohbet adamdı. Bir si- gara ikram ettim. Yaldızına baka- rak kulağınm arkasma iliştirdi. — Neye yakmadm? Diye | sor- — Yemekten sonra içerim Siva bini verdi. İçeride kendisine verilecek şil- teyi hazırladıkları sırada biz de de- mi tepeden konuşmağa başla- Bir aralık: — Yorgancılık âleminde işler nasıl gidiyor? diye soracak oldum. Yüzünü ekşitti: — Nasıl olacak beyim... Kesat- lik, gün günden artıyor. Eskiden altı ayda bir yorgan diktirenler, imdi senelerce semtimize uğramı- yorlar. En fakir adamlar bile (e vaktile yamalı yorgan kullanmazlardı. Şimdi, öyle mi ya. — Yeni el filânda bir parça iş çıkmıyor mu? — Evlenen nerede ki? Hem ol. sa da onlar, bize gelmezler. Ala” franga yorgan dikenlere giderler, — Vah, vah... — E... ne yaparsın?.. Hangi işte kazanç kaldı ki.. Prinç para etme- dikten sonra. Zeytinyağının okka- sı otuz beşe düştükten sonras — Peki ama, yorgan en lüzumlu .. Yaz, kış onsuz edemeyiz. Na. Si oluşa da işler bu kadar âzalı. © yar yorgancı içi! ği — Elbette azalır ya... Eskiden herkes, yorganına göre, ayağını u- zatırdı. Şimdi, ayağına göre Yor- ganmı uzatıyor! M. SALAHADIN Şikago. seyahati Bir çok avukat, doktor, mühendisler gidiyorlar İstanbuldan Şikago sergisine iştirak etmek istiyenler için Beyoğlunda Pas- rapit Seyahat Şirektinde açılan defte- re memleketimizin münevver tabaka- larına mensup avukat, o mübendis ve tüccarlarımız isimlerini kaydöttirme- ğe başlamışlardır. Seyyahlarm Ame- rikada bulundukları müddet zarfında buradaki ailelerile muhabere “edebil- meleri de temin edilmiştir. 680 liraya yapılacak olah bu seya- hat için tanzim olunan programın bir kısmını aşağıya dercediyoruz: Bir seyyah için en mühim nokta sü- kün ve istirahat ve mükemmel (o bir programla düşünmeden, yorulmadan ve zevk ile ere Türk - Romen seyahat heyeti her şeyden evvel bu noktaları nazarıdikkate almış ve her ü irleri alarak seyyahların b b tlerini temin etmiştir. Ti seyyahlar İstanbuldan hareket Kek leri zamandan müvasalat edecekleri zamana kadar yemek içmek; yatmak eğlenmek, güzel vakit geçirmek için hiç bir şeyi düşünmiyeceklerdir. Evve- lâ İstanbuldan Romanya vapuru ile Köstenceye gidecekler oradan Bükreş- te güzel bir istikbalden sonra birlete- cek kafile ile bir aile gibi seyahate başlıyacaklardrı. Seyahatin cazip noktaları; o Gerek trende; gerek vapurda eğlenceler, sü- vareler, hususi umumi kapi danslar ve zevkler içinde ere ön biker milli Miele ri, hattâ Fransadan da iştirak edecek olan nezih ve temiz seyyahlar bu kafi- leye bir bahar buketi gibi revnak ve- receklerdir. Esasen bu sey. güzel ciheti de böyle bir aile gezintisi şeklini almış olmasıdır. Vapurda, radyo, konser salonları, her nevi konforu haiz tertibat olduğu gibi seyyahların her emirlerine ama- de mükemmel bir servis ve bu servis harici olarak arzü edenlere alâkart hizmetler de temin edilmiştir. Şurası dikkate şayandır ki: Kama- ralar hep te üzerinde ve hakika- ten her türlü istirahati havi ve iki ki- şiliktir. Meselâ, yolda küçük bir de niz dalgası zuhuru halinde kamara- lar hep havadar oldukları gibi husu- rahatı camidir. Vapurun hususi ban- yoları daima seyyahlara hazırdır. Vapurda parasız olarak dört övün yemek verilecektir. Sabah kahvaltısı: İngiliz usulü kahvaltı, tereyağı, mey- va, kompöste, yumurta, ji pey- İ nir, reçel, soğuk etler, kahve ve çay, kakao ve saire, Öğle yemeği: Dört kap olup, çorba, balık, sebze, et, meyva ve tatlı ve sa- İkindi çayı ve akşam yemel- İ leri de çok nefis ve mütenevvidir. Ez Hikâye Bir günlük beylik Hikmet Muhtar köşkün kapısına doğru yürüdü. Daima cebinde taşıdı- İı anahtarı çıkardı, kapıyı açtı. Ka- ranlıkta el yurdarı ile bir masanm ü- zerinde, böyle her hafta sonunda geldiği zaman bulduğu limbayı aradı. Lâm- ba yerinde Maamafih başka bir tarafta buldu. Yaktı ve bu sırada elini de yaktığı için, lâmbanm in değiştiren bekçi Ömere söylendi. Sa- lona ları, girince kokudan belli oluyordu. Hem de siğara da kokuyordu, hiç si- | ğara kullanmıyan bekçi Ömer bu te- fer Hikmet Muhtar Beyin siğaraları- na da m dadanmıştı? Bir masanm ü- zerindeki tablada yarısına kadar yan- alarından birini gördü. Hâlâ Demek bir az evvel yak izleri gördü. Allah allah.. Vazi- yet acayip bir şekil alıyordu. Yemek odasma geçti. Kapı açıktı. Sofra mükemmele kurulmuştu. Hat“ il i açılmıştı. İki kon narında duruyordu. Evet, birisi bura- ya gelip karnını doyurmuş. Hikmet Muhtar gayri ihtiyari eli- ni arka cebine götürerek tabancasını aradı. Cebi boştu, tabancasını alma» ğr unutmuştu. Acaba bu adam hâlâ kbşkte miydi, bir sey çalınmış mi idi? Alt katı dolaştı. Mutfağın penceresi- ni, kilerin kanadını açık buldu. Salonda siğara, kurulmuş sofra, çamurlu ayak izleri, hepsi gösteriyor. du ki bu herif hâlâ köşkte idi. Belki de üst katta yükte hafif, pahada ağır şeyler arıyor. Yavaşça merdivenleri çikti, Üst kata varınca durdu ve otra fini uzun uzun dinledi. Ne ses ver, ne bir nefes. Acaba gidip bekçi Ö- mere haber vermeli mi? Bunu yiğit- liğine yediremedi. Yürüdü. Odalara baktı, Bir odanın kapalı kapısmn al- ndan dışarıya çıkan bir ışık gördü. Ayaklarının ucu ile yürüyerek ka pıya yaklaştı. . İçeriye kulak verdi. Heryeş sükün içinde.. Bu ad. Burada ne yapıyor? Bu se: dir? Acaba kendisinin geldi sötmedi mi? Etti ise neden harekete geçmiyor. Bu derin ve ağır gece ma- cerayı daha muamma engiz bir hale sokuyordu. Bir müddet sonra aydın- lik odadan hiç ses gelmediğini gören Hikmet Muhtar, kapımın şça çevirdi. Evvelâ yatağı gördü. üz hiç bozulmamız. bir az daha açtı, içinde mücevherat ve sair kıymetli eşya bulunan küçük masa zorlanmışa benzemiyor. Bir ez gn açtı, odada avizenin bütün lâm- battaniyenin altından iki sarktığını gördü. Bir adam, Hikmet Muhtarın en güzel pijamalarından bi rini giymiş, uyuyor. Omuzuna dokandı, uyuyan adam geniş bir nefes aldı ve, dudaklarında bir tebesüm, öbür tarafa döndü, uy- kusuna devam etti, Sarhoş olduğu bel li idi, Hilemet Muhtar meseleyi anla- yınca odadan çıktı, aşağı salona indi ve herifi uyandığı zaman enselemek için beklemeğe başladı. Hikmet Muhtarm göz kapakları uykusuzluktan ağırlaşmağa başlamış tı ki, ortalık ağardı, O sırada merdi- venlerden ağır ayak sesleri duyuldu. Hikmet Muhtar hemen yerinden fır- ladı ve merdivenden inen adamı gör- lü. Perişan kıyafetli, yağlı kasketli, yamalı iri kunduralı, saç sakal birbi rine karışmış, iki küçük gözlü, keskin bakışlı bir adamdı. Merdivenin alt kısmma gelince, köşkün sokak kapısının açık olduğu- Bu gördü, Evvelâ tereddüt Ee sonra BAY EE Gy olm çi Şek sakin bu kapıya doğru yürüdü. O vakit Hikmet Muhtar herifin karşısına çıktı: — Hey bana bak! Bizim köşkte senin ne işin var? Serseri adam döndü ve Hikmet Muhtara baktı. pa lesene, buraya ne yapmağa geldin? Evvelâ dur da, şu ceplerini bir yoklayalım. Serseri adam hiç s6s emma ceplerinin yoklanmasma müsaade et- t. Üzerinde kemikleri düşmüş, paslı bir çakı, yağlı bir nüfus tezkeresi ve bir de ekmek parçasından başka bir şey çıkmadı. Hikmet eği maceranm bu ga“ rabetine şaştı. Bu a köşke ne yap mağa gelmişti? Neye kendi pijaması” yı giyerek, yukarda uyumuştu ve ni- çin hiç bir şey almadan, bir şey çal- madan gidiyordu? Serseri adam: — Görüyorsunuz ki bir şey alma- dım, dedi, bütün ceplerim boş. Ben hırsız değilim, — O halde neye buraya geldin? Serseri adam gülümsedi! — Mutfağın kapısını açık gördüm. Sessizlikten köşkte kimsen ğmi anladım. O zaman. Fal olmadı- t ne söy lesem, siz beni anlamazsmız. Bir ak- şam yeyip, içip, şöyle rahatça yatmak ve kendimi zengin inan gibi görmek istedim. Sonra tekrar kavuştuğu sefaletten memnun İmiş gibi, omuzlarını silkti ve yürüdü. Hikmet Muhtar, geriye bi le dönüp bakmadan uzaklaşan bu a- damn arkasından hiç ses çıkarma” den öylece daldı. Spor Fenerbahçe-Beşikta şmaçı Cumhuriyet gazete hakikatleri yazarken Sarılâciverdin şampiyonluğunu neden unutuyor? deki, Fener. yazdıkları ve maçı seyredenlerin gördük İleri gibi Fenerbahçe fena bir oyun oyna » mıştır. Bu bir hakikattir yalnız bunu te cmmül ederken insanın, ma: veliki her iki takımın haleti ruhiyesini göz ö- münde bulundurması lâzmdir. Ancak ondan sonradır ki bu şeklin meden ta- haddüş ettiğini daha vağıh bir surette anlayabilir. Cumartesi günü Cumhuriyet gazete. | sinde çıkan spor yazısını yazan bey, yazı sını hakikaten bir sairin bile güçlükle bulabileceği teşbihlerle süalemiştir. Mu. harrir beyin görüşüne nazaran Beşiktaş takımı Fenerbahçeyi bir saatten fazla hâlrsniyeti altında, ezmiş, kıvrandırmış, ve bocalattırmıştır. Fakat nedense zaler perisi denen mevhum varlık, kendilerine yar olmamış imiş. Bir ekip diğer bir ekibi ezer, kıvrandı- bocalattırır. şampi, bâkikatleri yazan bu arkadaş meden iki | sütunluk yazısında bir kerecik bile olsun | ayni sütunlarında futbolda Ga | bahsedildiğini müteaddit defalar olu- | başlaması ele alınarak, cü mesailerle vücuda getirilmiş olan nerbahçe stadının şöhreti baltalanmak isteniyor. Cuma günü maç 7,40 da bit- iştir, am sent 80 da olduğuna na Vaziyet böyle olduğu halde Em çe saha komiseri misafirperverlik göst mekten çekinmemiş zata maçı pistte her şeye rağmen e durduğu sıralardan statda o şerait ice le gö müsl o- tırların peker Filvaki top kaleye girmiştir. Ancak girmeden evvel Beşiktaş aleyhine bir hentbol olmuştu. olan golü saymayarak hentbol cezası ver di. Merkür gazetede bu bahis çok mani- Hiler topu taca atarak dinlendikleri yi dır. Bu kabahat imiş. Halbuki bu zat hiç düşünmeyor ki bu da bir taktikdir ve bizim takımlar Ayeupanın en üstat | takımları tarafından bile tatbik edilmek. | e er ei dır. Çünkü bunun futbelen bir tabiyesi olduğu malümdur. Fenerbahçe müdafa. | ası, Beşiktaş forvedi karşısında hiç bir | zaman mezbuhane oynamamıştır. Bu, | berhalde maharrir beyin Beşiktaş lehine büsnü teveccühü ve Mrlne aleyhine bir tevcihi olmaktan başka bir şey olma-| malı Cümhuriyet spor muharriri bey her bahseden bir ar- si muharriri bütün taraflılıktarı dn kurtulamamasıdır. (Bur nün neden olduğunu ve birdenbire bu Fa #evmemezliğinin o kendisine nasıl arız olduğunu da bilenlerdenim.) Bu maçı müteakip İstanbulda çıkan yedi gazete, iki spor mecmuası ve Ana dolu Ajansının içinde, hir tek Cumbhuris yet gazetesi Fenerbahçenin sampiyonlur gunu unutuyor ve bilhassa bu maça tahı" sis ettiği koca iki sütünün srasında m bozuk oynudı. Bütün bunlar birer haki” kattır, Cuma günü oynanan oyun di Siyah-beyazlılar öyle bir muvaffakiyet kazanmışlardır ki, bu muvaffakiyet, As vusturya takımını mağlüp etmek, İngil- tere milli takımını yenmek, Avrupa muh MEL m irinci futhol tal şampiyon, iki futbol takımı şampiyon, üçüncü futbol takımı şampiyon, Voleybolcuları şampi: yon. Bir klüp için bundan ötesi can oi Muhteşem ÖZDEMİR Dil anketi Liste 93 ANKARA, IN AA. — TD. Te a ar " ve fara kelimelerin 53 mamaralı'lütesi çilur 4 1— Ayni 2.— Ayar zamanda 3 — Aysiyle — Aynen — 4— Tike 5.— Zira. &— Amma — Fakat — 7.— Asla — kat'a, asla ve kat'a « #rz ras sveaaIK SS İFEFİLE “EE EZE SEK yözE 8— Höza 1 — Hati ki 10 — Galiha, — Ağlebi ihtimal — i 1.— Belki — İltimnl kö — 12— Halbeki 13.— Halâ — elân — 14.— Farasa — Bilfarz — 15.— Farzr muhal olarak 16— Yahut. Listelerde çıkan karşılıklardan manala- rr birden fazla olanların her manası için gönderen. leri karşılıklardan duyulmuş olmıyanları hangi kaynaklardan ma göstermeleri rica olunur. RADYO Bugünkü proğram İSTANBUL » VA den 1830 kadar Gramefen i » Framszen dara Çİler- m 1880 La farfadet Guiraravd site D'oreh estre 1845: Alaturka sax, 19,30: Dana musikisi. 20, » Ajanı VARŞOVA, 1441 m. 805: Cimuaatık. 8.25: Plâk - meşeli (o sözler 15,10: Plâk. — Haberler 1555: Plik — Ma berler. 16,40: Pâk, — Haberer. 17: o Musiki 185 Lemberg'ten maken: Komser. Zi: Popürr | kanser. 23,20: Damı musikisi, — Haberer erimi 21365 a.e idare“ ye ; Haberler, — kahvesim- yz “YANA, 518 m. 21,15: Josef holzer orkestrası relakatile ta genni (oparetler). 23: Son haberler, 23,20: Dans musikisi. MİLANO - TORİNO - FLORANA 3: Arruya tabi konser. plâk. 21,48: Dante“ sin (Cehennem) isimli eseri hakkında konfe- rans 22.20: Karışık neşriyat, Faz 20,25: lr yer lr e 21,15: (Kont Bardinin yanında) isimli musikile skeç. 22,355 Moxartın eserlerinden piyano konseri. 23,25: | BÜKREŞ, 394 m. 13: Plök. 1415; Hafif plâk musikiyi. 18: ka rik konser. 20: Ders. Zi: Taganni 21,25: rad 70 orkestrası 22: Konferans, 22.20: Radyo or kestrası, 23 Fransrzen konferans: Asrin umdesi“MİLLIYET "ör. ABONE ÜCRETLERİ : Gelen evrak e geçen nüshalar 10 kuruştur — Gazete ve Budlnaya sit işler izle müdirişeie mü- racant edilir. Geretemiz iönların mes'- |, Viyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merkezinden ve rilen habere göre buğün hava bulutla o- bacak. rüzgür cenuptan hafif saree ete tir 186-833 tarihinde hava tazyiki 753 mi- limetre, en Fazla sıcaklık 77, &n az 21 de- iştir. rece kaydı

Bu sayıdan diğer sayfalar: