SANAT Sami Beyin yeni resim hak- kındaki mektubu.. Şami Bey buyuruyorlar ki: Vâ - Nü: | B. siz yeni şüri anlattınız. “Yeni resim”in srarını herkes anlayamıyor. Bunun ne ol duğunu da ben izah edeyim de okurla- rınız meraktan kurtulsunlar. Güzel bir wait, A Gün geçtikçe dün- | yayı saran i sanat âleminin ne olduğu eşini Hattâ onun sırlarını | 'da öğrenmiş olacağız diye seviniyorum. Sami Bey (Avrüpa deyince gözü- belde büyünmiyellm) “diye beşliyselar. Moda kuklalarından, »esimden anlayan. . Fakat yeni resmin ne olduğuna dair bir kelime yok. Bir okurlar da ne kadar sabırsızız- dır Muharrirlerin, esas fikre sisret | den e az malümat vermelerifii çok bu- “Yalnız çok şükür artık saffet il ! sını İsnat eden bu fena cereyan tama- men tarihe karışmış). Sami Bey acele ediyorlar. Daha modernizmin ne oldu- ğunu anlatmadan. Onu tarihe karıştır. wak falest modernizmin kütün dünyayı her sün daha ziyade sardığını bir Rus rössum arkadaşım daha dün Parislen bana yazıyordu. ğ Kendi kendime kim bilir muharrir meseleye belki tersinden başlamıştır ve birdenbire esas fikre geçecektir, diyo” rum, ÜMukallitler klâsik sanatın ne oldu: | ğunu bilmedikleri için). | Hiç olmazan (resimde klâsizm) in ne olduğunu ö öğre niriz demeye. kalmıyor. (Bu işin pe- | yamberlerinden Pikasso Louvre'de kop . Louvre'de koyya e şey miymiş. Matisse'in Louvre'de bir iki düzüne tablo kopya ettiğini herkes bi- | lir. Fakat Matisse yine koyu moderndir | Büyük Cözanne Delacroix'yı, Coot'yu kopya ederek başlama: z İlâhi Maneh, yaparak yükselmedi mi? Muktubun ya i geçiyoruz. Daha yeni resimden bahin yok. Meraktan çatlıyacağım. Yine kabahati kendimde buluyorum; bir takım muharrirler meselenin etrafın- da dolaşır gibi görünürler. Ve okur. lara hiç ummadıkları bir yerde bir şim- gü cümle içinde her şeyi aydınlatır | an Bey diyorlar (Paul Sizmae E- fendi Monparnastaki modernistletin lâ- fı bile ağzma almıyormuş). Tuhaf şey. Bir az evvel tarihe karıştığını söy- İediği cereyanm mektepleri demek hâlâ Monparnasta harıl harıl çalışıyormuş. gibi (Seurat) nın fan. i bir ressam da onların lâ fını artık ağzına almıyormuş. Bu, ne i- fade eder a Sami Bey. Biz Pariste neler işitmedik Ozenfant, | Andrâ Lhote'un modernizmini çekişti- rir, Fakat Lhote Ozenfant kadar modern değildir. Cramai, koreksiyonunda klâ, iktir. Fakat yaptığı sıfatı belki bilirsi- Vismink Matis için neler söylemedi. Hem Vlamink endepandanların ende andanıdır. Ne Louvre müzesine ne resim sergilerine bir adım atmaz.Büyük bir res ramdır da, Fakat biz onun bir cümlesini ele alıp ta modern sanat öldü ölüyor. | Matisse tarihe karıstı diyebilir miyiz. | Ve dersek gülünç olmaz mıyız? Bunlar yeni, şeylerdir. Siz hiç olmanın Delen | cix ile İagres'in münal e okuyu- muz. Fakat Delaeroix'nm İngres hakkın da ne kadar aldandığını Louvre size söylüyecektir. İ Sami Bey söyliyorlar, Paul Signac | Efendi talebelerinden birine demiş ki: | (Sanatkâr olmak için realist olmak...) okurun o merakı o artıyor. o Resim- de realizm... (Bunun için de tabiat mek tebinin! en sadık hir talebesi olarak ça- lışmak lâzımmış) Tabiat mektebinin de ne demek.. Acaba Naturalist'ler gibi mi demek istiyor. Resimde realizm ile naturalizm ara. sında ne fark var? Yoksa klâsik mi de- mek isteniliyor. Sami Bey bunuda izah etmiyorlar. Okurun resim hakkın- da ax çok bir filri varsa onlar da kar- ma karışık oluyor. Ve muhakkak ken- di kendine şöyle söyleniyordur: (Aman bu ne karısık, anlasılmaz ve sonunda ü ok bir sanat imiş). Bi erimeye. (Görülüyor | in ke Lejiyon Dünör- leri takıp.) Bu işin kodamanları da kimler? Sami Bey artık atıyorlar. (Louwvre'- lerde, Lüksenburglar'da, Gran Paleler'- de altın tahtlara kurulduktan sonra.) Eh artık bu kadarına da tahammül edil. mez. Louvre müzesinde bilâ fasıla dört ay | İl yoramız. | nişan taktırmak, çalışmış ve üç buçuk senenin her Pa zar gününü Louvre müzesinde geçirmiş bir ressam sfatiyle - diyebilirim ki Louvre müzesinde hayatta bir ressamın €seri yoktur. Galiba Sami Bey bunu bil- miyorlar. Bir sanatkâr isterse dâhi olsun, öl. meden onun hiç bir eseri Louvre'un ğinden bir adım içeri atamaz. Louvre'n en yeni eserleri Salle Nowclle'dedir Ve cn son eserler Claude Monet'nindir. Ve en ufak yaşlı eser de yine Monet'- nin La fenme â Mombrelle" İdi mi Bey İmprestionniste'leri de mo derniste'lerin arasına mı karıştırıyor. Fakat yet | bildiği bir şeyi Sami Beyin bilememe- ini kabul etmek te güç! Sami Bey savuruyorla: amlar artık insafa gelerek el birliği. le milli sanatlarını kurtarmıya çalışı. yorlar). Acaba Fransızların milli sa- batları da hangi: Bonnat'nin, — Eçeverelerin, © yoksa Marcel Lenoire'lerin sanatı mı? Bu cümlede de hiç bir fikir ışığı yok. Eyvah mektubun bitmesine «ekiz | satır kaldı. Hâlâ yeni resim nedir? © cevap tek kelime geçmedi. Sami Bey hikâyeye başlıyor. Pa- riste üç dört gün kalışı esnasında en- döpandanların sergi gezdi kalseliyer. Endüpümdmler, azal sap: dern midirler?”Al sana bir sünl daha. Son bir ümitle mektuba devam, Muharrir belki bir özlü cümle içinde modern resmin esrarını ışıklahdıra- caktır, (Teşhir edilen eserlerin yüzde sek sen beşi ağır başlı resimlerdi).. Ağır başlı resim de ne demek oluyor. Klâ sik demek istiyorlar galiba... O hal de ondöpandanların sergisinin yüzdi seksen beşi klâsik ise cereyan hiç te fena değilmiş demektir. Geriye yüz- de on beşi kalıyor ki her hangi bir fona olması bir hal değildir. yin hiç beğenmediğine veya anlama- dığına göre Ultra modeme olsa ge- rek ve Sami Bey belki bunlara heze- van diyorlar., öyle değil mi Sami Bey. Fakat anladıklarmıza ağır başlı, an- hezeyan derseniz nizm diye ikiye ayırmak de anladığınız medermizm Ya adıklarınızı mı mezara gönderi Bir törlü anlatamıyorsu- köhneler mezarlığına gömülmi Eyvah, İşte yeni resmin sırlarmı izah et- meyi vadeden mektup bu şekilde bit- ti. A Sami Bey biraz da okurların sa- bır ve tahammül kabilivetlerini niz de matbuat sütunlarında ikide böyle seyler yazmaktan vazgeçseniz ne olurdu? Söz nun meden klâsik olduğunu izah ode- bilir misiniz? Nenize lâzım modern resmin esrarı gibi anlamamaya mah- küm olduğunuz çok nazik bir işe ka- rışmak. Yeni resmin ine olduğunu öy- le (kündeden atmak, kodamanlara paydos borusu çal dırmak) gibi kahve edebiyatiyle izah edilmekten çok wzak, güç, ve ince bir işidir. Eğer biz daha İskit ölür Ya Pa: rise giderseniz size tavsiyem medern ressamlarla görüşünüz, hiç olm bir modern atelyeyi geziniz, büyük hocaların iki koreksiyonunu dinleyi- niz, Hayat yürüyor, onun yeni telâkki- leri yeni yeni ufuklara atılıyor. Bu beşeri hamleyi görmek lâzımdır. bu dediklerimi yapmaz ve medernizmi | anlamamakta inat eder. seniz her gün biraz daha ufukları sa van bir yeni sanat cereyanı si zin gibileri mazinin köhneler mezar- lığına yollme»ia gecikmiyeceletir. Hâmit NEJDET s5 “Dilanketininikinci safhası yakında başlıyor. Yeni listeler nasıl neşredilecek? ANKARA, I8.A.A.— T.D. T. cemiyetinden : Karşılıklar anketinin ikinci kıs- mı başlamak üzredir. Ânketin bi- rinci kısmında olduğu gibi, bu ikin ci kısmında da her gün birer liste verilecek, bu listeler Anadolu A- jJansı, radyolar , gazete ve mecmua İar taraflarından neşredilecektir. Her gün verilen listelerde ya- zılı sözlere karşılık bulanlar, bul dukları karşılıkları liste liste gaze telere, yahut doğrudan doğruya cemiyet merkezine gönderebilir- ler. Gazeteler kendilerine | gelen karşılıkları neşrederlerse bunların bulunduğu gazete sayısmı . fazla, yahut geç gelip koymadıklarının da asıllarını cemiyet merkezine ! göndereceklerdir. Toplanan karşılıklar cemiyet merkezinde sıralanacak (o klavuz komisyonu tarafından ( elenerek klavuza konulmak üzre umumi merkez heyetine sevkedilecektir. Anketin birinci kısmında gerek halkın, gerek matbuatın gösterdi- ği istekli çalışmadan cemiyetimiz büyük bir sevinç duymaktadır. Dil özleştirme işinde candan ça- İışan bütün yurttaşlara | teşekkür ederi: İkinci kısımda da gene bu iste- ğin ve çalışmanm görüleceğinden de eminiz. Aka Gündüz'e cevap | Aka Gündüz'ün “Yeşilhildicilere ve bu msyanda Mazhar Osmân ve İb- rahim Zati Beylere hitap eden bir fıkhi rasını neşretmiştik. Bu münasebetle doktor İbrahim Zati Bey yazelemiz vasıtasile Aka Gündüz Beye cevap veriyer. Bu cevabı olduğu gibi ras: J Aziz hemşerim. — Çocuk bahçesi — günlerinden beri yazılarımızı seveseve takip eden- lerdenim. İçinde cidden hayranı oldu- ğum pek çok eserleriniz var. Aksi te- södüf olarak bu kadar seneden sonra neşrediyo- | benim de ismimin geçtiği dünkü ya- İnsana bir şüphe geliyor. Yoksa Ser | duz ancak bugün gösterdiler. Oku- dum, Evvelâ Türk diline bu kadar güzel ve uygun gelen buluşlarınızdan dolayı sizi samimi olarak tebrik ede- yim. Doğrusu bu hususta çok muvaf- fak oluyorsunuz. Sonra da hiç suçumuz yokken bu kadar haksız hücumu niçin yaptığı- nızı müsaadenizle sorayım? o Meğer biz içki içilmemesini isterken ne şata- fatlar, ne tehditler, ne haram ve ahret lerden ve yasaklardan demvüruyor- muşuz da haberimiz yok!! Şatafatlar ve tomturaklardan bah- sederken bir şeyin ne kadar aleyhin- de söylenirse onu bir nevi övmek o- lur diyorsunuz ve sekiz on senedenberi açılan bu cılızı mücadeleden sonra pek çoklarının içkiye başladıklarını da ilâve ediyorsunuz. Bizim elimizde damla damla biri- imek istidadını gösteren bir ; içmiyeceklerine şeref -ve söz vererek iltihak kümesine ait rakamlar ve istatis. tiklerimiz var. Bu mücadeleden sonra içkiye temayülün arttığını söylediği. nize göre şüpbesiz sizin de istinat et tiğiniz esaslar ve rakkamlar var. Bu rakamlar varsa “buna karat kim ne da, devamı ve kökleşmesi için canla | başla uğraşılan Cümhuriyet Türkiye. sinde tehdit kimin haddidir? Ve ona kimin hakkı var? İçinde tam mânâ le okumuş kimseler dolu olan Y: Hilâl Cemiyetinde tehdit kelime yeri yoktur. Ancak irşat kelimesi geniş bir yer açılmıştır. Haramlara ve ahretlere gelince: Cemiyet bütün neşriyatında ve konfe- ranslarında baramlara ve ahretlere karşı tamamen lâkayit kalmış daima ilim ve hakikat güneşine dayanmıştır. Yasaklardan bahsediyorsunuz. Ha- yır.. Türkiye içki düşmanlar: içki ix ağının tamamen aleyhindedi uzun seneler böyle bir yasağın hiç bir memlekette realize olacağı kanaatin. de dei Sevgili Aka Gündüz Bey. Yazınızı sonunda yeni işittiğim bir (tost) tabi- ri kullanarak bizim şerefimize kadebir nizi kaldırıyorsunuz. Mersi.. “Fakat Aka Gündüz'ün inkılâp ve mücadeleci | ruhumun mütemadiyen inkitafi"Y4 kiy- ee daha parlik ve'ind- ir surette devamı içim'İca- Yakin kaldırılmasını deği kalay or” tadan kaldırılmasını istemek te bizim hakkımızdır. Bu bir suç ise kabul © diyoruz. Derin saygilarım Dr. İbrahim'ZATİ gi anl Şeref ihtifali bugün Geçenlerde vefat eden sporcu ref bu akşam saat 17,5 da Halkevin de bir İhtifal merasimi yapılacaktır Beşiktaş li Klübü Riyase- tinden : ” 19 haziran pazartesi da İstanbul Mıntakası İstanbul Halke- vinde merhum Şerefin © hatırasını ta- n bir iltifal sertip ettiğinden bü- klüp azâsmın bu — içtimada hazıt ünü sent 17,30 İ bulunmaları tebliğ olunur, v.s Beşiktaş Jimnastik Klübü Riyase- tinden : Şeref'in hazin ufulü müvacehesinde bizim gibi sızi duyan birçok yüğsek ze yattanı memleketin her köşesindeki Spor klüplerimizden Şerefi ve Be taşı seven bir çok kardeşlerimizden ni mütecaviz taziyet telgrafı ve mektu bu aldık ve almaktayız. Bu kadirşinas insanlera ayrı ayrı cevap (vermeye $& teesslirlü günlerimizde o maddi imkân bulamadığımızdan muhterem gazeteni BERE DA Kargayı bülbül diye satanlar Şu İstanbulda, kendi adile anr- lan on meyva bulabilirseniz aşkol- sun derim size... Siz, hiç “kirez,, diye bağıran bir satıcıya rastladımız mı? Mutlaka “Dallara bastı!,, diyecek. Çilek ye- rine avaz avaz «Arnavutköy» diye haykıracak... İstanbulda hiyar yahut salatalık yoktur. “Çengelköy” vardır. Birisi «Çiy bal» dese, hemen dut tan bahsedildiğini anlarız. Sıcak bir yaz günü, sokakta “kurabiye! Hay gidi kurabiye hay! nârasi- nı duyunca karpuzcunun geçliğin- de hiç şüphemiz olmaz. Bu satıcınm alıcıya karşı bir ne- | vi yarenliğidir. Teşbih ve — istiare | bahsini yalnız eski edebiyat kitap- larından değil, satıcılarm ağzın- dan da dinlemeli... Portakala ni- çin kayısı, kayısıya neden dolayı “Şam,, denildiğini gidip onlardan sormalı, » . Geçen gün, bir büyük bakkaliye zasında şöyle bir etiket gözü- dum: — Millet kütüphanesinde rifnamci İstanbul, ismindeki yazması kitabı gördün mü? “Ta- — Hayır! — Çok doğru söyliyor bu kitap. — Neden anladın? Bir yerinde aşağı yukarı şöy-| le yazar: “Beldei İstanbul dedikleri | bir turfa şehirdir ki misli cihanda 1 yoktur. Âdeme burada kargayı bülbül, merkebi düldül diye satar- | ah havyar, etiketli zey- tini göstererek ilâve ettim: — İşte ispatı... M. SALÂHADDİN Kari şikâyetleri İstanbul Belediyesi hududu dahilinde hontrolsuz köy! Emirgân, Uluköy ve Rumelihisarı maalesef çok acmacak bir haldedir. Boğaziçinin bu kalabalık ve şirin köy- | leri Rumeihisarında kârıkadim ve biç bir | gersitisihlüye ve fenniyeyi eami olmıyan | bir farmın inhisar ltına aldığı ekmek. | leri yemek mecburiyetindedir. Sarıyer Belediyesinin kontrolünden tamamen w- zak kalan ve narhtan da yirmi para faz- lasna satılan hu ekmekleri bütün halk yemek mecburiyetinde * kalmaktadır. Halbuki ekmekçilik nizamnemesinin se- kizinci maddesine nazaran her fırın ken- di mıntakası dahilinde küfelerle ekmek satmak veyahut tayih edilecek mahaller- de bir şube açmak mecburiyetindedir. Buna da hiç riayet olunmamaktadır. Sa- | rıyer Belediyesinin bu vaziyete © artık | meydan vermemesi lâzımdır. Uluköyün bakkallarına gelince bunla. sn çoğunun ihtikâr yapmaları, bozuk mevadıgıdaiyeyi satmaları belediye kon- trolünden azade bulunduklarına bir de- ildir. Geçenlerde bakkaldan birisi zey- tinyağı almış ve bu yağla pi: yo- meği dökmiye mecbur olmuştur. Zey- tinyağı yerine kimbilir nasıl bir yağ verilmiştir? Üç dört kontrol neticesi ve halktan vâki olacak © tahkikata bunların birer hakikat olduğu derhal | tezahür edecektir. Her halde bu mım- | takada belediye gayrete gelmelidir. | Acele ve devamlı icraat bekliyoruz. | Uluköy sakinlerinden AL zin samimi teşekkür ve minnet hisleri #man olmasını istirham eyle- * Takdir Tayyare Cemiyeti Istanbul şubesine merbut Eminönü nahiye şubesi reisi Ha cı Lütfi ve azadan Kemal ve Zeki bey ler Cemiyet varidatının tezyidi hüsu- sundaki gayret ve faaliyetlerinden do- Jayı Cemiyet umumi merkezinee birer takdirname ile taltif edilmişlerdir. ve İsci Milliyet bu sütunda iş ve işçi isti- yenlere tavassat ediyor. İş ve işçi istiyenler bir mektupla İş büre- muza müracaat etmelidirler. İş isteyenler Macar wüzüşen makinistliği ve bi mum traktörlerden anlar üç makinist iş aramaktadır, 45 lira inanjla her taraf: gideriz. Mlliyet R.N. © e Kâtibe aranıyor detteriye Vakıf bir kâtbeye ihtiyaç vardır. Ta- Bir hastahane için usulü Tipleri Sultan Hamamında 18 numero- ya müracaat etmeleri. (4658) DOKTOR Rusçuklu Hakkı Galatasarayda o Kaprük eczahanesi karşısında Sahne sokağında 3 numa- yalı apartımanda İ numara, 3262 Göz Hekimi Dr. S. Şükrü Birinci sınıf mütehassıs (Bâbıali) Ankara caddesi No. 60 3263 | DOKTOR Hafız CEMAL | Dahiliye hastalıkları mütehassısı Cumadan imanda hergün öğleden sonra saat (2,30 dan 5 e) kadar İstan- buldu Divanyolunda 118 numaralı hu suşi dairesinde dahili hastalıkları mun- yene ve tedavi öder, Telefon; Tatanbuli 22398. İ 3261 | bei kabarmıştır. Hâmidin de- İ böyle kapanıverişi, böyle sönüveri- İ sinin kapısının önüne kadar hiç pr- İ terte yapmaksızın yürümüş, sağ gö- Sakladığım sir “— Çocuklar bu Muhsine dik- | kat edin. Ben onun halini hiç be- ğenmiyorum.,, Bunu ne kadar çok, kaç defa söyledim. “17 Belki herkes te bu fikirdeydi. Fakat ben onun son zamanlardaki gayritabiiliklerini büyük bir dik- katin çerçevesi içinde tutuyor ve fırsat buldukça etrafındakileri kaz ediyordum. o Başkalarını bil- | mem, Belki bu endişemde ben yal- nız değilimdir. Biliyordum ki günün birinde bu mahzun ve gamlı çocuk, içine bi- | riktirdiği gamla bir gün taşacak ve infilâk edecek. Coşacak, patlıya- caktır. Biliyordüm ki insanlar etra- fındaki hüdiselere karşı ne kadar metanet ile mücehhez olsalar da, lâkayt görünseler de, içlerinden, içlerinin en derin bir köşesinden o hâdiselere, felâketlere gizli bir bağla bağlıdırlar. Yüzlerinde silik bir endişe, gözlerinde melânkoli, | gönlünde tevekkül, o Fakat “içleri #Dıpı sükün ile mali Deranu mahşerdir.,, İşte Muhsin, Celilenin ölümün- den sonra, bu garip insanlardan biri oldu.Yarabbi bu kadar şen,bu kadar şakrak, bu kadar içi bol şe- taretle dolu insanım birden bire şi feci oldu. — Yahu çocuklar Muhsine dik- kat edin. Ben onun helini hiç be- ğenmiyorum. Hepsine söylerim. Dün gece Muhsin odasında yal- nızmış. Evdekiler, onun odasından mırıltılar geldiğini işitmişler. Muh- sin konuşuyor. Fakat Muhsin yal- nız. Kiminle konuşabilir. Küçük Nüveyre terliklerini çıkar- mış, ayak parmaklarının uçlarına basarak merdivenleri çıkmış. Muh- zünü anahtar deliğine uydurarak odanın içine bakmış. Nüveyre'nin anliiftklarnl “görü Bal ödanm esrarengiz bir haldeymiş. Kaç gün dür adasına. kimseyi . sokmıyan Muhsin odanın ortasında ayakta duruyor, karşısındaki koltukta bir hafta evvel ölen, gözyaşlarile bü- tün Göztepe halkının mezara ka- dar teşyi ettikleri Celile karşısın- da. Ve Muhsin Celile ile konuşu- yor, yerde bir takım kâğıtlar, atıl mış kadın elbiseleri. Nüveyre merdivenleri dörder | dördi lıyarak soluğu aşağıda kendisini bekliyenlerin yanında RE Kalbi çarpıyor. Yüzü sapsa- — Ne oldun Nüveyre. — Hiçi, İşte Nüveyreden (alabildikleri havadis bundan ibaret. Ertesi gün Nüveyre-erkenden ba- na geldi. Titriyordu. -—— Amca, Fenayım. Diye bu hi- kâyeyi anlattı. İnanılmıyacak şey ve: — Kuzum amca, kimseye söyle- me. Diye bana sıkı tembih ediyor- du. O kadar korkmuştu ki şaşkın- lığından arkasındaki — blüzu ters giymişti. Onu aldım. Eve gö düm. Teselli ettim ve kimseye söy- lemiyeceğimi vadettim. Ve o gece: — Nüveyreyi bize götürdüm. O nun yerine de ben geldim, dedim. Yemek yedik. Radyo çalacak ol- dum. Muhsin istemedi. Rica etti. Kapadım. Biraz gazete okuduk. Belki üç satır konuşmadık. Herkes odasıma çekildi. Ben de. Evdekilerin uyumasını bekle- dim. Köşktekilerin ses sadası ke- silince sofaya fırladım. Bahçe üs- | tündeki pencerelerden baktım. Yu karı katta, Muhsinin odasında ışık | vardı. Yavaşça merdivenleri çık- tem, Muhsinin odasından bir asılı bir murıltı geliyordu. Yavaşça ka- pıya yaklaştım. Sağ gözümü anah- tar deliğine uydurdum. Odadan i- çeriye baktım. Hayret! donakal dım. Nüveyrenin hakkı varmış. E- vet, sarahaten Muhisin odanın orta- sında ayakta duruyor ve Celile | karşısmda. Konuşuyorlar. İnanıla- | cak şey değil. İnsan bu levha k şısında aklını kaçırabilir. Ürktüm. Deheşt içinde odama döndüm. Dü- şündüm düşündüm. Yarım saat bir saat lece koltuğa gömül- müş, kalmış bir vaziyette idim. Bir- den kendimi ve cesaretimi topla- dım. Evdekilerini © uyandırdım. Muhsinin odasma çıktık. Kapıyı vurduk. Muhsin kapın sürgüsünü açtı, Odaya girdik. Gerçi oda peri- şandı. Her tarafı aradık. Celilenin orada biraz evvel varlığına delâlet edebilecek bir emareye tesadüf e- demedik. Muhsin bütün bu tahar- i ikten sonra, biraz evvel oturduğunu gözlerimle gördüğüm koltuğa yığılarak hün- gür hüngür ağlamıya başladı. Te- seli etmek istedik. Mümkün olma- dı. Sabaha kadar köşkün odaları- Bı sofalarını dolduran hıçkırık ses- lerini dinledik. Şimdi siz soracaksmız. Peki, Ce- lile ne oldu? Onu ben de bilmiyorum. Bunu üç senedir Nüveyre ile benden baş- ka kimse de bilmiyordu. Kimseye söylemedik. Şimdi bu sırı size tev di ediyorum ve biliyorum. “Haya- let,, diyeceksiniz. «Hortlaklara nanmak safdilliktir» diyeceksiniz biliyorum. Fakat şurasını da bili- niz ki bir hafta evvel ölen Celile Muhsinle odada karşı karşıya konu suyordu. Aradan üç sene geçi lâ hatırladıkça tüylerim © ürperir. Siz ister inanınız, ister inanmayı- nız. .. Bugünkü proğram İSTANBUL » 18 den 18,30 kadar Gramof 1080 , 19 .. Fa ders (Müp- tedilere mahsüs). 1948 Saz (Hikmet Riza ha » Buz (Zeki Bey) e a8 Viya e Cahinakini beren Ama Beren Kakerleri ve Ga £e Garnavale Romain Leopold Fantaisis Sou- venire D'uthen D'Âmbrosin Istand de Reve Glazownow valla Faniastigme VARŞOVA, idi 8,05: Cmnasitik, 5 plâk. gerine ağ Piyana konseri. ragonalı ve Şarkılar. 2235: opera sakumının oda musikisi konseri, 23/15: Sign VİYANA, 518 m. 20,1$i Askeri musiki. 20/45 Haberler; — as konserin davamı. 21,15: Haftanın föytema Orkestra konseri 2435: İtalyancn Avan Deği ir mii Güç EUN ie. das msi MİLANO > TORİNO - FLORANSA 21,05: Haberli Plâk, 2145: T: PRAG AA m 20584 Maşa ösüsakabe ve sair 2 veç balk şarkıları ie BÜKREŞ, 394 m. 13: Haberler. 14,20: Hafif musiki, 14,20: Ha: fit plâklar, 185 Cazband. 20: Ders. — Plâk. Oda musikisi. 2135; Piyano münmeresi. 22,20: Continental balerin > Fatih Mal Müdürlüğünden: Mahlül Emlâkten çarşam- bada koğacı mahallesinde bey ceğiz sokağında 29 No. lu ha- nede satılacaktır. Kıymeti se kiz liradır. 1 Haziran 933 ta- rihinden 25 Haziran 933 tari hine kadar yirmi beş gündür müzayedededir. o Taliplerin 25 Haziran 933 tarihine müsa dif pazar günü saat onda Fa tih Malmüdürlüğüne müra- caatları, (2583) jem komser. Asrin umdesi “MİLLİYET Yer ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç için LK LE 3 azlığı 5 Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 kuruştur. — Gazete ve matbaaya alt işler İçin meüdüriyete mü sucant edilir. Gazetemiz ilânların'mes'u- Hyetini kabul etmez, BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy rasat merkezinden aldığınız malümata nararan bugün hava bulutlu ve 18-6.903 tarihinde hava tazyiki 752 mi- limetre, en çok sıcalılık 25 derece, en as | sıcaklık 21 derece idi. BE EFES SESE KESSKAI 2m E rerrsseş EAA — İİ a mM b ape