© Billiyet A Aarm wndesi “MİLLİYET” ör. * 24 K. SANI 1933 | 4 İdarehane: Ankara caddesi, İ 100 No. Telgraf adresi : İst. Milliyet Telefon Numaraları: X Başmuharrir ve Müdür: 24318 © Yazı işleri Müdürlüğü 24319 © dare ve Matbaa 24310 , © Ser RİSKİ a & ABONE ÜCRETLERİ: Türkiyaiçin — Harişiçin | | Bunu söyledikten zi 3 aylığı 4 — 70 4— LK — 4 — 3— 2 . 0 Gelen evrak geri verilmez— Mİ üdderi geçen müsbalar 10 ia: © ruştur. Gazete ve matbaaya ait İNİN eler için müdiriyete mürmenet 7 Dp. 86 15 BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merke- zinden verilen habere göre bu- İİİ gün hava bulutlu olacak ve rüz- gür karayelden esecektir. Kar Ğİ 231933 tarihinde hava taz. “İyiki 758 milimetre, en fazla 86- İZİ caklık 8, en az sicaklik 5 dere- ğeeidi i | TE | Galatasaray z © a Nasrettin Hocaya isnat edi- bir fıkra vardır: Birinin dişi ağrımış. Hocaya dığı halde değildir. Galatasa, ik İ, Fini yenebilir. üç tanesi müstesna, diğer Fakat Galata ray takımı dediğim gibi bir raftan talisizliğin önüne ka diğer taraftan da gazete « İde yapılan hücumlar ile ma N İdine olan itimadı sarsılmıştır. ' Bu bir zaaftır amma doğrusu | bu zaafın suçu Galatasaray takı İ mında veya kulübünde değil İ dir. Gazetelerde çıkan yazılar, spor muhitinde söylenen sözler | ve nihayet Galatasaraym - ne İ den bilmem - mağlâbiyetinden İ zevk alanların bu mağlübiyet- lere verdikleri haile çeşnisi, bu | kuvvetli takımı hastalık halin- İ de kuvvetli bir adam şekline İ sokmuştur. Ben tecrübedide bir spor idarecisi sıfatile Gala- tasaray idarecilerine bu nokta" yı takviye etmelerini tavsiye & derim, sonra bu günlerde likırdısı çok işitilen (Galatasaray meselesi) ile bir az meşgul olacağım. | Galatasaray türklerin en es- ki veen kuvvetli kulübüdür.. | Birkaç senedir kulüpte bir ta- | kım zaaf ârazı gö ülüyor.. Me selâ iki buçuk senede beş defa are değişmiştir. Nere- de ki; idare sık sık değişir, ora da idari zaaf vardır. Galatasa- raym bu idare değişikliklerim de futbol takımının kazanç ve ya kaybı az çok âmil olur. Hal buki bence bu takımın aldığı neticeler, idare işile o kadar a- lâkadar değildir. Bir takım her | zaman kazanamaz. İstanbulun, Ankaranın, İzmirin büyük ve kuvvetli kulüpleri de arasıra mağlüp olmuş, arasıra mevsimler geçirmiştir. Lâkin bunlardan hiç birisinin lğvını kimse aklına O getirmemiştir. Halbuki geçende gazetelerde gördüm: Kongrede Galatasara yın lâğvına karar verilmesi tek lif ediliyor. Bu teklif tıpkı Nas rettin hocanın: — Mâcuha ihracuha! cevabı beraber sürüklemeye kim razı Geçen sene Fenerbahçe kulübü de takımını pek kuvvetli bul- madığı içinlike girmemiştir, Galatasaray da ayni sebeple o el gi Lâkin bizde a olduğu gibi bu hareket- te bir samimiyet eksikliği ko” kusu keşfedildi ve bu koku et- rafa sunuldu. Onun neticesi © larak bu sene Galatasaray biraz yıpranmış takımla resmi maç lara girmeğe mecbur oldu.. E, bu vaziyette olan bir takımın etrafında söylenecek söz “bu klubü dağıtmalı!” değildir. Kaçak serisi Şimdi piyasada iki türlü mal serisi peyda oldu. Nizamlı ve kaçak... Gazetelerde okuduğumuza göre: Kaçak şeker, kaçak petrol, kaçak sigara kâğıdı, kaçak tü- tün, kaçak sigara, kaçak çak- mak, kaçak çakmak taşı, kaçak adam, kaçak heroim, kaçak ra- kı, kaçak, kaçak, kaçak ve bu- na yakında bir de kaçak roman: ve edilecektir... Doğrusu bu kaçak eşya beni 'e başladı. Günün bi- ürkütmey, tı kırılmıştır. Kendi ken | rinde bir de kaçak muharrir sr Jj —— Üİ Mülliyet'in edebi romanı: 1 ları vardır. Birinci takım mu-| vaffak olamadı diye bunları da ! olur?.. Ve neden dağılmalıdır?. | kaçak hikâye, kaçak piyss ilâ: | MİLLİYET SALI 24 KANUNUSANI TTAkliye ve Asabiye Cemiyeti | Türk tababeti Akliye ve Asabiye Cemiyeti aylık içtimamı Beyoğlunda Saka çıkmazında akdetmiştir. Hay- darpaşa hastanesi Asabiye mütahas- sısı Dr; Nuri Rüştü Bey bir (Sellü- vak'ası göstermiş — ve bu nadir vak'a kıymetli münakaşaları mücip olmuştur. Dr, Fahrettin Kerim Bey sağda felci nıstı tulâni ve afazıyı tak lit eden bir vak'asından bahso- derek seriri hususiyetlerine işaret et miştir, Mazhar Osman Bey Emraz Akliyeye müsap hastalardan serom klikoze tedavisinden aldığı şayanı memnuniyet neticelere nazarı dik. kati celp etmiştir. Bu kıymetli mev- zülar etrafında İhsan Şükrü, Nabi, Hüseyin Kenan Beyler tarafından münakaşalar olmuştur. Gelecek ayın son cumartesi toplanmak üzere celse ye nihayet verilmiştir. Mühendis talebesi kongresi Mühendis mektebi talebe cemiye- ti kongresi riyasetinden aldığımız. bir mektupta şöyle deniyor: “ Muhterem gazetemizin 20-1.933 tarihli nüshasına cemiyetimizin kong resi hakkındaki malumat yanlış ola- | Fak aksetmiştir. Kongrede yeni nizamname diye bir şey müzakere edilmemiş, yalnız | halen muteber olan nizamnamenin | bir maddesi üzerinde münakaşalar | cereyan etmiştir. Y. M. C. A. turnuvalarına mek- tebimiz takımlarının iştiraki dolayı- m ile bazı azalar fikirlerini serdet- mişlerdir Kongrede cereyan eden müzake- relerin bu mahiyette olduğu arzolu- nıfı peyda olmasın... Diyeceksiniz ki: — Kaçak rpuharrir olur mu? | Kaçık olur yat. Rami Bey biraderi- | mizin bir mektubu Belediye avukatlarından ve | hakkında bir yazı yazmıştım. İ Mumaileyh bu bapta şu mektu | İ bu göndermiş: 23-1-933 tarih ve No, 2499 nüshanızda Felek imzasile dör düncü sahifedeki bana atfedilen beyanat meyanında Karagözün mezarınm inşasına sebep ola” rak (ec ZN aranı dir,...) gibi fıkra , Felek Bey ta rafından yanlış yazılmış veya mürettip sehvi vâki olmuştur. Böyle bir sey söylediğimi ha- tırlamamakla (beraber şayet böyle bir şey söyliyecek olsay- dım Felek Beyin ecdadını dü- şünmiyecek misiniz derdim. | Herhalde bunun ayni sütünda dercimi rica ederim efendim. İstanbul belediyesi avu- katlarında Rami Rami Bey biraderimizin mek tubundan © çıkardığımız mâna kendisini Karag: ahfadın- dan zanettiğimiz vâhimesidir. Biz öyle bir şey söylemedik. Karagöz hakkında tam mal matımız olmadığı için Rami B. hakkında Karagözün re hafidi dir, ne de değildir diyemeyiz. | Bizim Karagöz merhumla mü- | masebetimize gelince; Rami İ Beyin bunu salfhiyetle iddia e | debilmesi için Karagözle nesli rabıtasını isbat etmesi İzm” dır. FELEK — Ne var Fehim? (eni Neşriyat | Ağaç Sevgisi Müellifi: Halim Baki Eski bir ziraatçi ve bugün neş- riyatçı olan Halim Baki, üzerinde zemandanberi tetkikler yap iniş “Ağaç sevgisi” ni ni- ayet kitap halinde bastırabildi. Bu kitabın, diğer kitaplardan üstün meziyet da esaslıca yerleşmesi behemehal icap eden bir fikrin çok derin bir vukufla yaptığı propaganda kuv- vetindedir. Memleketimizin ormanları gün den yüne harap olmaktadır. Halk ağacın kıymetini maale, i yor. Ağaçaız yurt sevimsizdir, İ verimsizdir. Onu ağaç kıymetini bilmiye, ağaç diktirmiye alıştır. mak lâzımdır. Bunu “Halim Ba- ki”'nin kitabı bize bağırıyor. Falih Rıfkı bir yazısmda der ki “ui top- raklarda her kışın koynunda bir sürü orman gömülür. Kışa doğru Ankaraya Anadolunun yukarısın- dan, altından gelen her meb'us, yeni ormanların ölümünü haber verir: ağaçlarından gün ışığı geçir miyen dağlartmızm bir kış daha, ot köklerine kadir sökülerek, boz- kırlar » içine alınmıştır. şil tabiatin bu iki öz güzelliğ daha birçok Anadolu köylerini uflundan kaybolmuştur. “Orman kucağında doğan ç0- m ihtiyarlığı kerpiç ve te- e geçiyor....” memleket ormanlarının yurtların, insafarzlık moti- 'Ağaç sevgisi” bize memleket- acı sevmek ve onu çoğaltmak lâzumgelen işleri ve or: Ağaç sevgi İdi zatında münhasıran fenni ve ilmi bir eser değildi Onda ilmin abus yüzü üldürülmüş ve tatlılaştırılmış, na sihatları ahbapça şekle sokulmuş- tur, Bütün mevzu; kitabı ilk defa şöylece bir karıştırana bile der- hal kendini sevdirmektedir. Kitap üç kısma ayrılmıştır: A- Zaç nedir ve moye yarar?, Anadoluda Türkiyenin en büyük ağaçlama işi, ağaç üzerine yazıl- mış güzel ve faydalı yazılar. Eser yür yetmiş altı sayıfadır ve bol resimlidir, hele ağaç ve su yokluğunun acılıklarını pek canlı sa retle gösteren birkaç köylü fotog- rafisi cidden müessirdir ve fevka- lâde ehemmiyetlidir. Eserin bütün meziyetlerine rağmen fiati çok az. dır. Eserin sahibi e yalnız memlekete hizmeti ündüğünü. ktedir. seri takdim eden zevatın yazıların dan derhal anlamak kabildir. Bu sayifalarda o Gazi Orman Çiftliği Müdürü Kastamonu Meb”. usu Tahsin Bey; “eseri okudum, gerek yazıları ve gerek hakikati ifade eden canlı tabloları çok kıy- metli buldum. Yorulmaz ve yıl. maz yüyret ve himmetile “Ağaç sevgisi” caerini yazan,ağaç âşıkı bu genci öz gönülden kutlularım.” di. Umum Müdürü Bekir © gerek metinlerinin fenni tevafuku, gerek münde- recatının vuzuh ve canlılığı her ci hetten takdir; sa; tür.” diye beğeni, Müderris Dr, Tevfik Âli Bey de; “kitabı her okuyan elinden br. rakırkon ağacın bir memleketin milletin kafasım- | | Şeyhin | Kanlı başı! Bir alet olan buşeyh İ nasıl öldürüldü? | Suriyeden yazılıyor: Geçen eylül ayı zarfında şeyh Abdurrahman is- minde birisi, Şatak dağlarda ken- di arkadaşı tarafından öldürüldü. Ve kanlı başile yanımdaki övrâka hükü- mete teslim edildi. Esasen Eruhun medrese köyünde olan Şeyh o Abdurrahman 925 de Şeyh Sait isyanından sonra Berra- ride isyan çıkarmış ve tenkil edile rek çenuba kaçmıştı. O zamandan İ iliberen bir müddet Zahoda, Musul da, dolaştıktan sonra nihayet Ayin- divar mıntakasına gelmişti, Bu şeyh Ayindiverde taşmak komi İ teçi katil Vahanın eline geçmiş ve İ Taşnaklara körü körüne bir alet ol- maştur, Taşnaklar Hoybun denilen ve temamen Ermeni maksadına çalı san bir kaç serseriyi nasıl kendi men İnatlarına hadim şekle koymuşlarsa bu şeyh efendiyi de o suretle bir miktar para mukabilinde satım ala. İ sak güya Eruh, Bervari taraflarındı isyan çıkarmaya memur etmişlerdir. | Şeyh Abdurrahman cahil bir adam olmakla beraber, biraz da meczup olduğundan Taşnakların tlkinatma kendisini temamen kaptırmıştır. E- #asen dimağı malül olan bu zavallı adam, Taşnak Vahanmn telkinlerle büsbütün çileden çıkmış ve Şeyh Sai din yapamadığı şeyleri yapacak ka- dar kendisini büyük ve kudretli gör o başlamıştır. Tate bu suretle bir Ermeni komi- tecisi tarafından o baştan çıkarılan İ meczup şeyh, eylâl ayr bidayetlerin- | de yanında Kürt kiyafetine girmiş 4 Ermeni ve bir miktar da kendi a- damları olduğu halde Eruh kazasına girmiş ve Şatak dağlarma kadar çel miştir, Yolda uğradığı köylerde hal- kı tahrik ve kendisine iltihaka teşvik | etmişse de hiç bir fert buna ehemmi İ yet vermemiş, batta köylerine © bile İ sokmamışlardır. Şeyhin kendi köyü olan Medrese de dahi kalmasına kardeşi müsaade etmemiş ve köyü derhal tericetme- dikleri taktirde hükümete haber ve receği tehdidile de Şeyhi korkutmuş tur, Şeyh hiç bir köyde barınamayın- €n dağa çekilmiş ve ekmek toplamak maksadile adamlarını köylere dağıta rak Necmi namında (bir arkadaşile maş Çor ee niş Necmi e bu hareketini beğenmediği balde hiç sesini çıkarmamış ve kendisini Şey. bin en sadık adamı olarak tanıtmış tir. Nihayet bu yalnızlığı fırsat bilen kurnaz Necmi Seyhin cezasını bizzat kendisi vermiştir. iktisad bünyesinde © en esaslı bir | temeldireği olduğu kanaatini hâ- sıl edece" tir..." hükmünü veriyor. Bütün bu takdirlere | rağmen tevazıane şunları yazıyor; “Dile- #imin kökü orman ve ağacı mille- te sevdirmektir. . Yüreğinde bu sevgi doğmuş olanlar, kitabımı da karşılık yeter. Memlekete yapabildiğinden dolayı eser sahi- İ bini tebrike şayan görürüz. —e Ziraat gazetesi nüshası Ankarada mütenevvi sün derecatla intişar etmiştir. Tavsiye ederiz. bu işi bana. eserin sahibi de mukaddimede mü | seveceklerdir. Bana bu sevim, bu i Ziraat gazetesinin ikinci kânun İl İKomşu memleketlerde) | ELHAMRA Sinemalarında İzmir? larında ayni zamanda muhterem halkımıza * takdim edilecektir. Yarm akşam Türk Sinemacılığının zafer gecesidir! Çünkü memleketimizde yapılan en zengin, en gü- zel, en neşeli — Büyük operet filmi KARIM BENİ ALDATIRSA Rejisörü: ERTUĞRUL MUHSİN ve MELEK de ELHAMRA sinema- Bugünkü program ISTANBUL 1200 m. 18 - 18,45: Makbule H. 18,45 - 19,30: Orkestra, 19,35 - 20:Fr. ders (ilerlemişlere) 20 - 21,30: Hazım Bey tarafından Karagöz zi 20,30 dan 21 kadar Hikmet Rıza hanım, 2045 - 21,30: Servet H 21,30 dan 22 kadar hanım tarafından taganni. 22 - 2230: Gramofon ve saire. 22,30 - 23,30: Darüttalim, VARŞOVA 1411 m. 18.05: Beethoven'in asarından zband. 20.3: Viyanadan na- £ musiki, BUDAPEŞTE 550 m 18.05: Cazband, ders, 19.28: İmre Magari Sigan takımı. 20.3 Puccini'nin “LA BOHEME” opera- 41. Bunu müteakıp Sigan musi 24.20: Taganmili caz. MÜNİH 532 m. 21.10: Karışık neşriyat, 21.58: Maria Basca tarafından tagansi (Piyano refakatil, 22.50; Kom- ser (Piyano sonatları, Beethoven, mozart, Mendesohn). VİYANA 517 m. 17.85: Marş, vala, operet, mü- 1.05: Halk konseri “ta. Maria Gerhard (Sopran), Medina (Tenor) iştiraki. le” 23.20: PRAĞ 487 m. 18.55: Gramofon. 70.25: Pi- yano konseri (Bach, Liszt). 21.40: Kunttor ile fantazi parçalar. 22: Radfa — orkosiram (Çek eserlerinden). 23.20: Grar mofon ROMA 44i m. 21.15: Gramofon. 21.50: Kart- şık konser. 22.35: Bir perdelik temsil, Müteakıben konserin deva mı (opera parçaları). BRESLAU 325 m. mofon 21.05: Filharmonik Silisya takımı: Fantazi ve neşeli parça- lar. 22.15: Kültürel bir temi üyük bir hizmet | Nimet Vahit 18.08: Gramofon. 20.48: Gra- | İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu Darülbeday: Temsilleri Bugün süvare sant 2130 da ISarı Zeybek Opereti ll Umuma . Bayram günleri | saat 1530 da matine vardır, “5 —a— Kadıköy (Hale) sinemasında Bu akşam Türk-Yunan artistlerinin iştiraki, OTHELLO GAVRILIDIS; Otele. ERTUĞRUL Sadettin: Yago. sw Himayeletfal kongresi Himayei Etfal cemiyeti Kadıköy şubesinden: Şubemizin senelik kongresi kânu- husaninin 25 inci günü akşamı saat sekizde C. H. F, Kaza merkezinde icra kılınacağından o muhterem aza- anı teşrifleri reca olunur. Meccani tedavi Halkevi eeisliğinden: Halkevinden alınacak vesika ile müracaat edecek | fakir hastaların munyene ve tedavisini kabul eden muayene gün, ve santlarını aşağıya yazıyoruz. Buna göre günlerinde idare memurluğuna müracaat edilmesi, Dr. Nadire Hanım kadin hastalık- ları : Pazartesi, çarşamba 13 ila 18, Dr. Rifat Salih B. Cilt ve »öhrevi hastalıkları ; Cumartesi, çarşam- ba 15 ilâ 18 Dr: Süleyman Şükrü B. göz hasta- Hidarı: Cumartesi, Pazartesi,Çar- şamba 16 ile 17. Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait seraiti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanmda Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Tel.: Beyoğlu : 4887 3 Makedonya Aşk, Kin, Politika ve Kan.. Müellifi: Nizamettin Nazif ... Çocukluk arkadaşım ve dostum (İHSAN İPEKÇİ) ye Neznam! Neznam! Ner | kaşları. çatılmış, bıyıkları ters İ (1) Herifin ağzından başka | dönmüştü, Kıpkırmızı yüzü, fi İk bir kelime çıkmıyor... | des — Ananın adı ne?” ,*— Neznam!” — Babanın adı ne?” Neznam!” * — Nerelisin?” © — Neznam!” © Karnın aç mı,” — Neznam!” Nez. inlük yorgunluğun net Nez.. naaam! ticesi Billâh kudurmak işten değil... mülâzım Fehim Bey iş gibiydi. Hiddetinden ne cağı bilemiyordu.. Kalım li tutuşmuş bir bombayı andır: yordu. — Hani nerdeyse “bumm!” diyecek, patlayıverecekti. Mahmuzlarımı masaya yaklaştı. ma taburu birinci bölük kumanda- nı Nedim Bey bu msanın başında oturuyordu. Yeşil, çuha örtünün üstü, dos- yalar ve kitaplarla dolu idi, Cam Jâmbanın buzlu fanusundan fışkı. ren mülâzimin © gölgesini “kuru bir. ağacın kabuğunu s0 >. Sibi” çıkardı, duvara yama- İz — Yüzbasım! İ — Bu işi halletmeliyiz yüzba- şim. — Yani ne yapmalıyız Fehim? Bölük kumandanı büyük bir gi künetle konuşuyordu. Kelimeleri teker teker söylüyor, mülüzimin sözlerini dinlerken, onun yüzüne değil, fakat sigarasından çıkan dumanlara bakiyordu. Bu bal Fe bimi bir kat daha sinirlendirmi. ti, sesinin perdesini yükselterek; — Herifi okşamalıyız yüzba- şn.. —diye bağırdı— şu 'sötün kamçıyı ver bana. gök gürleyor, çiseli- yen yağmurun taneleri saniyeden saniyeye büyüyordu, Serpintiler pencerenin camlarına vuruyor, camlardan . derisi pörsümüş bir trampete sesi çıkıyordu. — Haydi . yüzbaşım., kamçıyı... Yüzbaşı cevap vermedi. Aya- ğa kalktı, Sigarasmı içerek, geri” nerek, ıslık . çalmağa, dolaşmağa başladı. — Şu kamçıyı ver yüzbasım.. Bak göreceksin., Eğer beş dakika sonra herif bülbül kesilmezse ba- na Fehim deme.. — Asabiyete lüzum yok.. Ben bir adamın dövülmesine | taham- mül edemem.. — O halde sen evine git yüz- Ver şu l | Nedim Bey şakrak bir kahkaha attı: — Bırakayım zavallıyı sana da, kamçı, Pparçalıyasın üstünde de- Zil mi? — Vaz geçtim kamçıdan da. Yalnız bana bırak bu işi ve git. — tiyorsun galiba? Bu ha da nasıl giderim? Ben senin gi- 5 Yahya Beyin selâmlığında o #urmuyorum., Y'a «gidi e kadar sırsıklam su kesilirim. Gör- müyor musun eşek ıslatanı? Bu sözleri “söylerken bölük kumandanı yine masasının başma seçmiş, iskemlesine oturmuştu, Yağmur yavaş yavaş fazlalaşı" yerd. Odada öç beş saniye süren ir sessizlik oldu. Sonra Fehi birden bire bağırdı: çi z Buldum!, e sür'atle yüzbaşıya * yaklaş tı. Pek ehemmiyetli bir” sır tevdi ediyormuş gibi kulağına fısladı: — Ağzını tıkarım bağıramaz.. — Olmaz.. Ya herif nefes ala- maz da boğulursa? — Onun da kolayı var.. Süvari abırının bodrumuna tıkar, basarım sopayı... — O da olmaz.. Ve bak niçin olmaz, Yarin iş binbaşı “Dolara” nın (2) kulağına gider. Mesele derhal konsoloslara akseder, Bizim pinpon mutasarrıfın hali malâm.. Başımız beyhude bir derde girer; yapmak istediğimiz iş te yarıda kalır.. Hem ben şahsan dayak ve kenceye aleyhtar bir adamım in A. — Peki amma Nedim Bey, © olmaz bu olmaz.. Bu pirincin te” şmı nasıl ayıklayacağız? diyeceğiz. — Neyi? — Herifin söylemesini. , . Artık Fehim O müvazenesii kaybedecek bir hale gelmişti. Bir pot kırıp ta yüzbaşıyı tahkir ©t- miş olmamak için zaptedebiliyordu.. meğ çalışıyordu ama, fena halde köpür müşlü. Eğer . kendisine bu cevap- ları veren adam, Nedim Bey olma- saydı da bir başka âmir olsaydı, muhakkak aradaki tek Yıldız far. kına bakmıyacak, yaradana siğı- nıp ekleyiverecekti: şamarı.. Ama ne yapsım.. karşısındaki O Nedim Beydi. , Nedim Bey, herkesin sevdiği bir zabitti. Evvelâ, güzel adamdı, terbiyeli adamdı. Sorra yapısı hiç te fena değildi, Hani az gayret etse Kurtdereli Mehmet pehlivan la buz gibi başabaş güreşebilirdi. Münevver bir askerdi. Karar larmı derhal ve kolaylıkla verir, taş çatlasz fikrinden dönmezdi. Fehim onun taban tabana zrttr idi, Yüzbaşı ne kadar iri yarı ve kuvvetli is mülâzim o kadar za- yıf ve çelimsizdi. Yüzbaşı ne ka dar tatlr yüzlü ve sakin ise birin ci mülüzim o derece asabi, sert ve haşindi. Bununla beraber, onlar İYi ve samimi iki arkadaş ola” tanınmışlardı, ehim, burnundan nefes ala- rak bir müddet daha ayakta dur- du, ra kırmızı kadifesinin havı dökülmüş, bozuk yaylı bir koltuğa oturdu, kozmatikli bıyık- larını burmağa başladı. Şimdi yüzbaşı, kehribar ağızlr ğma yeni bir sigara takmakla meş guldü. Tabakasını ona doğru sü- rerek gülümsedi: — Fehim. bir sigara yaksana., Mülâzim nazlanmadı. Savatlı gümüş tabakadaki birinci nevi si garalardan birini seçti, Fakat bu sigarayı almasiyle bırakması bir ol du. Derhal ayağa kalktı, Mahmuz- larını şıngırdatarak | topuklarını (Devamı var) rak (1) Bulgarca (bilmiyorum) demek- tir, (2) Muhtelit Mübadele Komisyo. nunda bitaraf azalık ve reislik eden Ispanyol Ceneralı müteveffa Dolara'- dır.