“ Tüilliyet İtin umdesi #MİLLİYET*» tir I2 K. SANI 1933 İdarehane: Ankara coddesi, 100 No. Telgraf adresi; İst. Milliyet Telefon Numaraları: * Başmuharrir ve Müdür; 24318 * Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matban 25310 İNN * BONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariçiç” LK LK 23 aybğr 4— 8 e, 79 4— Z , 14— -— Gelen ovrak geri verilmez — İüddeti geçen nüshalar 10 ku- tur, nrete ve matbaaya ait İer için müdliriyete müracant İilir, Gözetemiz ilânların me- aliyetini kabul etmez. e RAMAZAN: 15 ! Ss. D. İmsak Sa İftar u © 5 “UNXU HAVA Ü Yeşilköy askeri rasat merke- # nden verilen malümata göre # agün hava bulutlu ve fasılalı 3 erek karlı devam edecektir. izgür Karayelden esecektir. İİİ 133 tarihinde hava tazyi- E 765 milimetre en çok sıcak- # 43 en az sıcaklık sıfırdan a- i fi 3 santigrat kaydedilmiştir. vey me Ser riste “Lu” isminde hafta ir gazete çıkar. Bu gazete hususiyeti bütün dünya atında görülen, siyasi gazetenin son gelen Büs Alsayı Şarka ait şaya t bir hadise nakledili tıkarılırsa kalan tarafı bir ettir. Bu ziyafette ton ve Cenubi Çin hükü rinin in mümessilleri de ha İje, Amiral cenapları yılanın Mi uğundan bir parça yiyor ipa bulmuyor. Belki de bir kuyruktur diye o parçayı ediyor. Yılanm boynun- parça da (Kanton) hü- i e işleri umu. K Şu- Şao- geldim. 2 böyle kucak kucağa yarı Hain 'e düşüyor. Bu zat yediği parçağı pek nefis buluyor ve | derakap vefat ediyor. Gelen doktorlar, yılanın çıkarılmış 0- İlan keselerinden bir tanesi M. Şu — Şao'nun yediği parçada kalmış ve zavallı M. Şu da bu- nu yutmuş olduğundan ölmüş- tür. Bu fena tesadüften bahse- den gazete diyor ki: “Avrupada M. Şu diye tanm mış olan bu zat tahsilini Kolom biya darülfülununda bitirmiş, Çin hükümetinin Çin maslahat güzarı sonra Cemiyeti Akvamda hükümetini temsil etmiş, Büyük Britanya düşman lığı ile maruf idi. Bu zat 927 de Cenevrede toplanınış olan dip- lomatlara şu sözleri söyliyerek onları ürkütmüştü: “Eğer siz Çinde Büyük Bri- tanyaya düşman olmıyan bir tek adem bulursanız, emin olu nuz ki o adam Çinli değildir.” | Yaşasın şark sür'at | katarı | Meslektaşlarımızdan birisi - biz onu meslektaş addediyo ruz amma o bizi etmiyor! - yi İ mi senedir Türkiyede muharrir İ yetişmediğinden şikâyet ede- | rek şunu yazıyor: İ “Yusuf Ziya Beyle tam yir- mi senedir tanışmız. Yirmi se ne evvel o. Peyami Safa, Bur- han Cahit, biraz daha sonraları Sadri Etem, Vâlâ Nurettin hep beraber yazar, beraber konuşur duk. Yirmi sene geçti, bugün gene ayni arkadaşlar berâber yazıp, beraber konuşuyoruz. Bu yirmi sene bize yirmi tane yeni arkadaş kazandırmadı.” Ben kendimi bu münakaşa- dan hariç addettiğim için işe ili şiyorum: Evvelen şu günlerde pek ga ve fena bir âdet peyda oldu. Ku Farlar, ara- yaptılar... Biribirlerini methedi yorlar. Birisi bir gün: yazıları. O ne büyük muharrir- dir, Benim hakkımda geçende öyle bir şaheser yazmıştı ki eşi emsali bulunmaz.” Diyor..Öteki birkaç gün son Ta ona cevap veriyor ve böyle- ce elimize verilmiş olan bu sü- tunları - Ali Nacinin sofyadan bana yazdığı gibi < birer reklâm levhası haline getiriyoruz.. Bir avuç adam böyle grup grup a; birisi, ötekini istiyor ve bazısı 'da bu son vak'ada olduğu gibi arkadaşlarımı büsbütün inkâr ediyor, bizde muharrir yetişmi- yor diyor. Kanaate hürmet va zifemizdir amma, Şark katarı Fransadan elimize gazete ver- meyince, eski iyonlar gözümüzün önünden kalkınca elde avuçta bir şey kalmadığını görmekte olduğumuzu artık saklayamamaya mecbur oluyo- ruz, İçimizde ne Emile ld gibi bir tarihçi, ne Albert Lon- dres gibi reporter, ne Clement Vaotel gibi bir mizah kronikçi si var, Karilerinin adedini iki bine çıkarabilmiş — olarlarımız — Efendim, Nedir o Alinin | ge MILLIYET PERŞEMBE Soyadı dolayında bir iki düşünce Enderon'un kötü bir mirası - Soyadları mutlaka türkçe olmalıdır - Soyadının ehemmiyeti - Ortografi meselesi. Insani toplulukları büyüyüp ki- | şmdaki soyadlarını, yani milli ka- “e arasındaki alâkalar biribiri- | rakteristiği ortadan kaldırtmıştır. in ve yaygın bir hal almıya | Bizde resmi işlerde soyadlarının amli ğı gündenberi insan adları , kullanılmamasının tek başlarına kullanılamamıştır. Çok eskilerde adları ba» balarınm adlarile birlikte anı- lırdı. Ün almış soylardan gelen- ler ayrıca soy adları, İâkaplar, filân da kullanırlardı. Ancak u- mumiyetle ortaçağın o #onlarma kadar kişilerin baba adlarile bir- likte anılmaları âdeti. Daha sonraları, soyadı işi, ka- nunlarla disiplin altına alındı. Beş on ananeci aristokratın sıra sıra birkaç ad sıralamalarını bir ya- na bırakırsak, görürüz ki, bugün Yİ bütün belli başlı milletlerde her- kesin bir adı, bir de soyadı var. dır (1). Bu işte kimseye benzemi, | yen bir biz varız; yani yalnız biz soyadı kullanmayız. Türkiye si- nırlarından dışarıya çıkıp ta her hangi bir memlekette adını öne sürmiye O mecbur olmuş bir Türk yoktur ki, bu yüzden fena vaziye- te düşmüş olmasın. Bu bizimki bir fenomendir. Ama hemen şunu söylemek lâ- zım: bizde soyadı yok değildir. Bütün memlekette herkesin soya- soyadı nedir bilmezler, çok tanzimattan sonra frenklere ba- karak çift ad kullanmak sevda- $ı bizim entellektüelde de uyan- dığı zman küçük adların yanına uydurma birer ad daha takılmış» tır. Bu fenomen, kendine mahsus dili, kendine mahsus terbiyesi, kendine mahsus müziği filânı o- lan ve böylelikle Türk toplulağun dan ayrılıp bir ur gibi milli göv- nin bir tarafında şişip kabaran enderonun doğurduğu büyük kö. tülüklerden (biridir. e Enderon, törklüğü inkâr ettiridiği için müslümanca olan adların yanıba- (1) Yalnız İspanyollar, hem ba ba hem de ana tarafının adlarını iki soyadı e a âhir zaman peygamberliği tas- ildir. reva e Fikret Adil bu, arkadaşlarını inkâr eden meslektaşımıza yir | Ruslar, mi senedir yetişmiş olan yüze yakın muharririn listesini yap- mış... Acaba me tesiri olur?. Şu fıkrayı dinleyin: Bir em tenha bir kırda ge zerken öksürmüş £ ve kollarını gere gere: — Ey! Var mı benden daha kabadayı bu dünyada... Diye Civardaki ğaçlardan birinin altında biri yatıyormuş, bu sö- zü DR © da öksürmüş. Beriki bumu duyunca hemen ilâve etmiş: — Bir ben. bir de sen!.. Nevmit olmıyalım, Yirmi se kendini bahtiyar addederken, | nedir yetişmedi amma belki bir kalkıp ben yetiştim, benden | kaç güne kadar yetişir... sonra bir daha yetişmedi diye FELEK | | | — Bonsuvar Leylâ! — Bonsuvar Bedi Muammer! İ görülmüştür. 12 KANUNUSANI sebebi bu- dur Ma i ye gülünç vaziyetten kurtulmak için kanun yapınakta geç bile kadık. Kaç yıldır bi adı kanunu yapılacağı söyleni; du. Nihayet şimdi Dahiliye Vekil. liği böyle bir kanun hazırlamıya başlamıştır. Gazetelerde bu kanu- na dair olarak çılkaan birkaç satı- şu birkaç düşünceyi yazmaktan kendimi a- lamadım: 1. — Kişileri ayırt edici asıl ad soyadı olduğu i ken çok dikkatli olmak lâzımdır. Her şeyden © önce soyadlarının mutlaka türkçe olmasına, yabancı bir dilden gelme olmamasına dik- kat etmelidir. Ama © ötedenberi, meselâ (Hanifzade), yahut (Ma- yorkas) gibi yabancı dillerden a- İma soyadlarını kullananlar var. mış... Bunları türkçeleştirmek lâ- zımdır. Başka memleketlerd: böy le yabancı sovadlarnma mi soy» leştirenlerin faydalandıkları Dört sene süren yük muharebeden sonra, tek milli birliğini kurmak ve korumak için dört sene daha kandöken bu mil- let, tam kuvvetli bir milli kül. tür, yapmak yoluna girdiği bu sı- rada, soyadları işinde vatandaşlar rı başıboş bırakamaz. 2. — Soyadı, bir soydan, bir fn- milyadan olan için bir tek olmak lâzımdır. Başka başka ev- lerde oturmak, — başka soya- di İyi sebep olamaz. — Soyadı, baba tarafının soy EZ Çocuklar babalarının s0y- adlarını kullanırlar, Evlenen bir kız, evleninciye kadar kullandığı baba soyadını, bırakır, kocasının soyadını alır. 4. — Resmi ve hususi bütün mu amelelerde, kişinin hüviyetini bil. diren soyadıdır. Resmi vesikalar. da yayan küçük adlardan ön- “TE elisa çizerim. den baha den güzete” haberinde (Bayraktar oğlu) diye bir misal anılıyor. Bu misalden O hatırıma geldi de yazıyorum: soyadlarında deleştirmişlerdir. Ben kendi soyadımda da bunu kul landığım halde doğru bulmuyo- rum, İmzalar daima soyadları ile atılır. Çok defa küçük | adlarm yalnız inisiyalleri kullanılır. Bu (d3lu) kelimesi imzayı uzatıp güç leştirdiği gibi, konuşurken de ya. van düşüyor. & Sonra kızlar için (oğlu) ile biten soyadları tuhaf olacak. Çünkü değe türkçede erkek çocuk için kullanılır. Onun için, ave değil, dr Bayraktar oğlu gibi ayrı ayrı hiç değil) sadece Bayraktar demeli. ) Söyadmın mühimliğini can. landırmak için şunu da kaydede- Pei re? e (2) Ötedenberi yalnız asker. | likte Ali'yi öbür Ali'den ayırt et- mek için (filân oğullarındân) dı. | ye soyadı kullanmak ödettir. 1933 Kari mektunları EBudanmiyan Ağaçlar Fatih'de İtfaiye caddesinin or- | tasındaki ağaçlar senelerdenberi | budanmadığından dal budak sn- | larak otuz metre yükseklik peyda ettiğinden oradaki evleri güneş ve havadan mahrum bırakmak» tadır. Birçok caddelerde ağaçlar budanmakta olduğundan İtfaiye caddesindeki masını Bel Karilerinizden: Mehmet a im: medeniyetli memleketlerde, küçük adı ile çağırmak in, ya tna, baba, karı, kardeş, bala filân gibi yakımı olmak; ya hut (sen) diye hitap edecek ka- dar sıkı ve eski bir dostluk bulun. | mak lâzımdır. Böylelerinden baş- kası, daima soyadlarile konuşmı- ya mecburdur. 7. -- Arap harfleri zamanında, bir Ayrupa dilile meselâ kartvizit bastırmıya mecbur olanlar adlarmı © dilin ortografisi ile yazarlardı. Böyle vapanlar bir dereceye ka- dar haklı idiler, Çi Lâtin harfleri ile belli bir ortogra- fisi yoktu. Halbuki şa Türk ei leri zamanında da böyle yapan! pek çoktur. Meselâ Celâl ine sini fransızca Dijelal diye yazıyor- lar. Dahası var: Beruta o memur giden bir tanıdığımın, kari time, adımı Fransız ortografiı Ve arapça söyleniş tarzına bastırdığını parmağım © ağzımıla görmüştüm. Halbuki, hele soyadları, amblem gibi, marka gibi bir şeydir. Milli i ile yazılır; herhangi bir en de o kelime kendi ortografisini rmuhafaza oOeder. A ma yabancılar onu kendi bildikle. ri gibi okuyacaklarmüş.. Buna kini senin aldırdığı yoktur. Kanunun bu ortografi mesele- sini de dikkate alması herhalde i- yi olur. 8. — Belki de bu soyadı kanu: nuna bir madde ekliyerek bir tu- haflığı daha ortadan kaldırmanın sırasıdır: bizde, başkalarının(Mös yö) sö, (Her) i, (Sinyor) u yerine adamma göre, dinine, me- muriyetine, zenginliğine, köylülü. üne veya şehirliliğine göre, (pa- sa, bey, efendi, ağa! gibi birkaç Sene kullanılır (3). Bu türlü a- yırt edişte ortaçağ kokusu var- göre | MELEK sinemasında Zengin ve esrarlı Hindistan'da gizli ve memnu bir aşk vak'asını bütün heyecen ve güzelliği ile gösteren KERİM... RACA'nın OĞLU Büyük süper filmi kemali muvaffakiystle devam ediyor. Mümessil: RAMON NOVARRO filme ilâve olarak: Paramount dünya haberleri Bugünkü program 18 - 18.45: Nebilo, İsmail Hakkı Bey. 18,45 - 19,30: Orkestra, 19,30 - 20:Fr, ders Çilerlemişlere)! 20 - 20,30: Seniye H. 20,30 - 21; Darülbedayi urtistleri tarafından temsil, 21 - 22: Tanburi Refik B. ve ar- - 23,30: Darüttalim. VARŞOVA 1411 m. 18.05: Gramofon. gre Da fif musiki. 20: Muhtelif. 21,05: Hati YE EE “Moni ki etüdye © temali! 24130, Sigan orkestrası. 24: Caz BUDAPEŞTE 550 m. 18.35: Sigan musikisi. 20.35: Opera temsili (ismi bildirilmemi; tir). Müteakiben: Tagannili caz. VİYANA 517 m. ansız Eber takımı Çin 21.05: Münil seyler beğenilir” işim ikili bir temsil. 22,15: Vi. operetlerinden fantaziler, : Davit Mathe caz. | MİLANO: “TORİNO.CENOVA kadaşları. ei 22 - 22,30: Gramofon ve saire, | | LİLY DAMİTA-ADOLPHE MENJOU Maurice Decob- ra'nım esernen SFENKS KONUŞTU ve Orta Mektepten Emi Ve Arkadaşları İki büyük film birden Bu akşam GLORYA'da DANS CİNNETİ 18.15: Gramofon. 20.05: Karı- JOAN GRAV- İl Gmt. 2208 GENE FORD ve VERA 487 m. CLARK GABLE'n 18.55: Gramofon. 19.35: AL manca musikisiz neşriyat, 20.25: Nes'eli şarkılar. 20.55: Piyano 80- natları. BÜKREŞ 13: Gramofon. 14: Gramofon. Muhteşem temsilleri 394 m. dir. Ortaçağ anlayışı, halifelerin | 18.05: Karmık komser. 19.30; De) (İstanbul Belediyesi eklesiyaetile dünkü büz | yanı. 2045. Operadan | naklen Şehir Tiyatı tün milleti asıl tutan “ZİGEUNER BARON" isilmi. e iozn Karakberistiğini San yerine işime | hama Sirel operası Ai de-İ Darülbeday! TemsiMeri bozmuştu. Lâyik Türk Cümbu: yetinde bu yol (ayırt edişin yeri kalmamıştır. Bütün vatandaşlar, bir sıradadır. Erkekse (bey) dir, dişi ise (hanım) dır. (Paşa) — Si- vil saray paşalığı artk kalmadığı» na göre — (ceneral) demektir. Bir bakımdan, bizi geri | koloni halkının yanında saftutmuş gösteren, yani türklükten müslü- manlığa geçerek çok müslüman- N. H. SİNANOĞLU (3) Hele Bazı © memurlarımız vardır... yabancı ellerde kartvizit- lerine (Bey) tabirini korlar. Bu gi bilerin çoğu, Avrupalıların bu ke- limeyi (kont) gibi falân bir asil ik ünvanı sanmalarından istifade etmek düşüncesi ile bunu yapar- dar. Bir kısmı da, sadece (Mösyö) demek olan bu kelimeyi kendi adı İzm kendinin ki tuhaflığı sezememektedir. BRESLAU 325 m. 18.55: Beethoven'in piyano 80 natlafı. 20.40: Fritz kreisler'in eserlerinden keman parçaları(gra. mofon). 21.05: “Boykot” isimli stüdyo temsili. 22.30: Eski dans- lar, yeni şarkılar. Yeni eserler İçtihat Ertuğ rul Sadetti Doktor Abdullah Cevdet Be - 18 Küme E pili yin neşir içim hazırladığı ve fa- Perybe Gİ 5” kat intişarını gömreden öldüğü | akşamları Kuşdilinde İçtihadm 358 inci nüshası) > böyük | memleket mütefekkirlerinin ve | EY A, MLET W dostlarınm yazılarmın da il ERON vesile büyültülerek dün çıkarıl mıştır. Yerler satılmaktadır. Peçme Cevdet ve Oo0uN | amaa 389. yi senedir. her # i şeye m kıskanç bir ar. | vetle tavsiye ederiz. | bir iztırapla duydum. * Zu ile neşrine devam ettiği İçti | Bu müshada merhumun son hat için bir fatiha demek olan | Yazısını teşkil eden Maarif dai la. | bu dolgun ve olgun mündere | remizde başlıklı serpe <atlı nüshayı karilerimize hara bir yazı da vardır. “kardeş e emniyetile: “beni evlendi. “riyorlar!” diye feryat etti... onu ESİR müd l ( ! ı I i t r : : z i SEN ve BEN Muazzez Tahsin hissetmeden ve görmeden | ağlaşırken Nejat geldi: — Yine mi hissi sahneler? — Bırak oğlum... vahşi kız bun- ca zamandır ihtiyar teyzesine s0- kulmuyordu. Artık bunu da çok görme! alen ve an meğer için için ve çekiyor. muş, Bunu şimdiye kadar nasıl görmemiştir? Ayni gün.. gece Odanın o karanlığında onları evvelâ farkedemedim; teyzeme bir şey söylemek için alelacele kapıyı açıp yemek odasına girmiştim. — Gel Leylâ. bak. on gündür bizi aramıyan Bedi Muammer ni hayet geldi. Bedi Muammer, her vakitki gi. bi, teyzemin dizlerinin dibinde al- çak bir sandalyeye oturmuştu. Ben; görünce, yerinden kalkmadan ba- sını teyzemin dizlerine & dayadı. Bir saniye, bir dakika; yüzünü o- nun eteklerinde sakladı. Ayağa kalklığı vakit, akşam ka ranlığınıda yüzü pek solgundu. | i Ellerimiz sükünetle birleşti. ve ayni sükünetle ayrıldı. Aramızda hiç bir şey mişti? Odama gelince düşündüm: Ellerimiz sükünetle birleşti san dim.. şimdi hatırlıyorum, onunki ateş gibi yanıyordu ve elimi bıra- kırken sinirli bir takallüsla titre- Bedi Muammer hasta mı? Benim içimi, serin bir su içmi. şim gibi dinlendiren yatkın sükü- net onda yok mu? La SEE çok şendi. fazla şen- tuhaf hikâyelerle © hepimizi elçi fakat gözlerinde yanan sıtmalı ateş benim gözümden kaç- mıyordu, Kahveler içildikten sonra: — Sizi bu kadar güldürdüm.. eğlendirdim. Şimdi de siz beni eğ- lendirin bakalım. Leylâ, bana biraz piyano çalar mısın? Salona geçtim. Biraz sonra o da geldi, yanımdaki koltuğa oturdu.. gözlerini kapadı ve dinledi. Ben ne çaldım? Nasıl çaldım? Bilmiyorum. Atesli gözlerinin ha- yali birer parlak nur gibi gözlerim pi yanıyordu geçme- gir | bül yordu dum. İf berdi erdamda yavaşça? — Hasta mısın Bedi o Muam- mer? dedim. — Hasta değilim yavrum. çok iyiyim, — Gözlerin yanıyor, başın da a- teşli mi? Hafifçe elimi başına koydum. Gözlerini kapadı. — Leylâ! Sesinin sıcak yalvarışı ne tatlı — Başımın ateşi saadet ateşi. pr Çal Leyli... neşeli bir şey çal... « mes'ut bir şey cal! ama geldiğim vakit Nejat u- yuyordu, Yağmurlu bir akşam Bedi Muammerin defterini, bir aydır. haris bir kıskançlıkla saklı. um. Onu okumak ümidini, 0- na yaklaşmak saadetini ber gün er tesi güne bırakıyordum. le mes'udum ki! Bugün. mükaddes bir türbeyi açar gibi onu açtım, Bütün hisleri- ni, hayatının mühim heyecanları ta ilk gençliğinden başlıyarak oku Istanbula geldikten sonra yaz. dığı tahassüsatımı okurken Jülyet lerin.. Hanriyetlerin onda yarattık ları hislerin ne boş vene © geçici zevklerden ibaret olduğunu; tatlı Bedi Meammerin defterinden: “İki senedir kalbimde yaşattı- 'ğrm hayale benzer hatıra bugün m. Ateş gözlü tayyare yol “daşım, dizlerimde büyüttüğüm, “başımı göğsüme dayıyarak uyut. “tuğum küçük Leylâ imiş meğer, “Zavallı: Rabia teyzemin kızı. y “şe teyzemin gelini.. Nejadın ni- “şanlısı, yakında karısı olacak kü- “çük Leylâ... “Hayatın ne garip cilveleri var! » zi “Kalbimde ağrıyan yer.. deri “bir yara gibi" kanıyor. Leylâ me- “sut değil! Nejadın hodbin ve ağır “sevgisi, onun bir kuş gibi çevik.. “bir inci gibi temiz £ ve saf genç “kız bülyalarını doyüranıyor. Za. valkı sevgilim! Hislerini tahlil ede- “meden, ne yaptığını — bilmeden, “kendisini kocası olacak o adamın “kollarma atacak. içimdeki isyan.. “kıskançlik ateşini.. kuduran hirs “ları nasıl yeneceğim ben? Nasıl? ».. “Bana bakarken gözlerinde gör “düğüm çocuk emniyet ve sevgisi. “gözlerime yaş getirecek (o kadar “benliğimi altüst ediyor. »”.. “Bugün boynuma atıldı.. bir “teselli “Kulaklarımda şimdi başka bir “foryat var: “beni öldürüyorlar... “kurtar beni Bedi Muammer?” ie “Anneciğim, niçin senin bir kar © | cak deşin. çok sevdiğin bir — kardeşin 1 var, seviyorum. Seni kay IK sonra ona (o sığındım.. kım “Niçin? Niçin onun gözlerinden © (mi “bir yaş akmaması için bun T “ca felâketlere katlanıyorum? N b "a amli ği ».. de 2 Adi F i. K ni Le 1 kem .B ö kinci “için bir yer ayırabilir misin? Sait “Bazan gözlerimde bana bakan | Ve “candan ışık,benliğimi bir çıra gibi | İsay, “yakıyor. Acaba? diyorum.. acaba (Je “beni seviyor musun Leylâ? “Devamı var)