11 Ağustos 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

11 Ağustos 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

illiyet Ası d MİLLİYET” 11 AĞUSTOS1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 (ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç içir LK S aylığı 4 — 6 71s0 iz ke — Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku. vuştur, Gazete ve matbaaya sil işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'u- BUGUNKU HAVA Yeşilköy askeri rasat merkezin İden verilen malümata göre buğün hava az bulutlu ve şimali östika İmetlerden mütedil kuvvette rüz zârlı olacaktır. 10-8-932 tarihinde hava tazyik 761 milimetre en çok sıcaklık 27 len az 15 smatigrat kaydedilmiştir. Güzellik Kraliçeleri Ve kübizm İhtiyar kürenin kamburun- da yeni ve acaip saltanatlar te- essüs etmeğe başladı. Bütün * dünya tek birkulak halinde | iptidai insan zevki ve zekâsı arasında hükü: ran olan kraliçelerin zafer hi- kâyelerini dinleyor. opar- lörün parazit sesleri arasından dinlenen bu hikâyeler, liçe- lerin muvaffakıyet dalgaları a- rasında yuvarlanan arzın buna- mış olduğuna bence en büyük bir delildir. Bugün arzın zevki inin tereddisine en güzel ve hakem “heyetlerinin hüküm leridir. Bugünün güzellik mü. >. kalarınm hakem heyetleri, telkinile bir esatir perisinin o- muz. ve kalçaları arasındaki mesafeyi arşınlayorlar. Bunlar, kraliçelere ilk biat eden bu â- 2 yan meclisleri, iki bin seneden da madığını isbat ve ilân etmekte- — dirler. Eski Yunan heykeltra- © Oşinın çekici ile yontulmuş put- perest bir kavmin yosma ilâh- larının mezürile ölçülen bu kra. liçeler önünde rükü eden ma- © sum bir halk kütlesine bakıyo- ç Tum da şaşıyorum. Belki ben anlamıyorum. ib » Güzel, telâkkinin ve zevkin pi — beri zevki bediinin bir milimet- | di - relik tekâmüle bile mazhar ol- Pire ve saire... Otrant kanalı: Pireye zannederim altıncı defa gelişimdir, onu bu sefer. ki kadar durgun görmemiştim. Eskiden Pirede liman ve rih- bm yoktu. Geçen seneden be- İ ri açılmış olan yeni liman ter- tibatına, vinçlere, rıhtımlara rağmen İstanbula rekabet et. meye namzet olan bu liman durgundur, lâkin boş değil. Tıpkı pis havuzlardaki ka- ra kara kurbağa (yavrularının havuz kenarına başlarını yapış- tırışları gibi yüzlerce gemi kıç- tan kara palamarbent duruyor- lar. Bütün Pire limanında çu- val ile bir şey boşaltan bir şi- lep ve bizim vapurumuzdan baş ka da yolcu postası göremedim. ». 5 Pireye sabahm yedi buçu- ğunda girdik.. 100 ton eşya a- İacağımızı öğrenmiştim. 2,30 da hareket mukarrerdi. Lâkin Liman amelesinin inadına ten- belliği o kadar göze çarpıyor. du ki; bu gidişle akşamı bulma- | mız muhakkaktı, Bereket ver- sin vapurun zabitleri tazyik et- tiler de iki buçukta kalkmamız mümkün oldu.. Pirede kayıkçının, amelenin, sokaktan geçen yolcunun, hat- tâ çarşıdaki dükkânın manzara. | İsi bir sefalet arzediyor. Pire li manında bir yeni boyalı kayık bulamazsınız.. Nedendir? Ora- | sını bilmem. » ». En iyi dostlarımızdan olduk- ları için acı da söylesek Yu- nanlı komşularımız darılmama. lıdırlar... Bunlarm yaradılışla- rında büyüklük sevdası vardır. İ Rumcada (megalomani) deni len bu hastalığın her yerde rmı görebilirsiniz. Meselâ: Bir gümrük kulübesinde kulübeden büyük bir bayrak. Bir dükkâ nın tentesinde adam boyu bü- yüklüğünde numarası, Ne bile- yim faraza bir tahtakurusu tozu ilânı bir binanın bütün cephesi- Dünyada ne ka- san varsa o kadar da muh telif zevk olduğuna göre dün- ya yüzündeki güzellerin de bu kaideye nazaran mepsuten mü- tenasip olması lâzım gelir. Gü- İ, sevilen şeydir. “Gönül ki- ların ekseriya ittifak ettikleri güzellere gelince, bunlar, asrın san'at eserinde tarifini yapmış zev- kinin irşadı peşinde sürüklenen halk kütlesi, bu zevk peygamberle: li ik ve akademik güzel telâkkisinin iflâs ettiği bu asır- da eski Yunan san'atkârmın ese rine mütabakati ile şayanı hay- ret bir muval yet kazanan kraliçelerin bugünkü, güzellik telâkki ve anlayışile hiç bir mü nasebeti yoktur. nün zevkinin en koyu si olan kübik bir portre yanın- kızlardır. Elif NACİ Milliyet'in Edebi Romanı : 58 Ölüler yaşıyorlar mı? (Felsefi fantastigue roman) Yazan: HÜSEYİN RAHMİ Gökte ay, etrafta — pırılda- © yan yapraklar, o Marmaranm i k a- lev, her şey her şey onu itirafa een, emelinin savleti. © ni kesen bu cümle karşısında artık Orhanm tahammüle me- cali kalmiyor. Şu itirazı inle. yor: K. — Şehamet Hanım siz beni © biraderiniz (gibi | seviyorsu- bu hissinize Omu- ze minnettar kala- Şehamet küçük bir sesil — Niçin? — Çünkü ben sizi hemşirem Lemanı sevdiğim histen çok başka türlü bir iştiyakla yorum... © Şehamet gecenin pek ifşa © edemediği bir titreme arasında indaklarını hafifce teri hayret tu. Bu sükütunda, muhatabını gücendirmek istememekle be- raber ona, atılma kalktığı üdiden hemen geri dönmesini sas eder bir ağırlık vardı. Orhan bir müddet cevap bek ledi. Bu susmaya “süküt ikrar. dan gelir” manasını vermeye İ uğraşarak yüreği titreyordu. Nihayet kız her kelimesini bir | meyusiyet ağırlığile talâffuz et tiği şu cevabile onun bu zannı İ mı boşa çıkardı. ! Beyefendi affedersiniz. şimdiye kadar böyle bir hisse cesaretlendirecek bir ha- rekette bulunduğumu hiç zan- netmiyorum... Orhan genç, güzel, zengin, il talihin hemen bütün lt. tüflerine malik menden terbi- yede bir çocuk. Hangi kıza ra- gıp olsa kendisine (o hararetli ster 4 Ağustos 932 perşembe ni kaplamış. Bir motör, torpito İ biçiminde, bütün bunlar Avru- İ panın tam öbür ucundaki diğer bir cümburiyet halkını hatırla. itır: Portekizliler. . | Bir Portekizli size 400 ko- İ yunu olduğunu kat'iyyen bu İ rakamla söylemez. (1600) a- yak koyunum var” der... Portekizli ayakyoluna: “ tirahat sarayı” ismini vermiş- tir. İspanyollarla bu hususta hiç geçinemezler. Size buna da ir bir fıkra yazayım: Portekizliler vaktile 300 ton hacminde bir gambot yaptır- mışlar, ismini “Denizlerin deh- seti” koymuşlar... Bir gün bu ganbot bir İspanyol limanma girmek istemiş ve daha limana iki mil uzaktan düdük kılavuz istemiş. Kılavuz gelmiş ve ganbota girmiş. kaptanı sormuş: — Liman kâfi rin midir, ganbot için? Klavuz dudağını bükerek: — Vallahi bilmem, amma du rün biraz. Demiş ve köpeşteden deni- ze baktıktan sonra: — Tamamdır artık korkma- dan girebiliriz. Cevabını ver- miş, 2,30 da Piredtn zaman bizden İ kenderyeden g daha rıhtımda derecede de- girebilmek lkdığımız sonra İs miş olan İzmir idi. sıra tek tük İ çamları ya bir re fener bekçisi İ gesine alır... İ cağı manzarası arz Korent kanalını beş altı de İfa geçtim. Itiraf ederim ki; İ hâlâ alışamadım.. Bu kanalı İ geçmekle, bir ince kalas üstün. de yüksek bir pencereden öte- | e eriği eş şabehet görürüm. Vapurumuz İpek geniş olmadığı Kalde iki İ tarafta ancak dörder metre bir gördüğümüz aralık kalıyordu... İşin fenası |» | kanal bundan ancak on beş zün | kadar evvel açılmıştır. İ evvel arazi yıkılması | kapalı idi. Vapurun komiseri bir defasında vapur geçtikten bir kaç metre sonra 50—50 bin İtonluk bir toprak kütlesinin | kanalı kapattığını, kaptan da bir defa kanaldan geçerken İ zelzele olduğunu hissettiğini İ anlatınca Korent kanalı bize bir berzah hissini vermeye baş ladı. Çok şükür kazası: geçtik amma, dikkat ettim, kanal ha. İ kikaten tehlikeli bir yer. Çün- İ kü 45 - 50 rcetre yüksekliğinde İ hiç bir takviye duvarma istinat etmeyen bir toprak duvar var İ ki; hemen hemen şakulden an- sebebite cak beş derece yatık. Yağmur- | lâkis bugü- ! lar, rüzgürlar,Korent civarında | ha doğrusu ayıldığım de- ! eksik olmayan küçüklü büyük- lü hareketi arzlar, bu duvarı dai İ nün birinde ondan bir parça ko- pup iniyor. Bu her zaman için | Bu cevap yüreğine kızgın | bir mil gibi işleyor. Lâkin aşk, bu güzel kızın önünde uğradığı nefis izzeti sızısma galip geli yor. Bu derin acı ile bir lâhza sendeledikten sonra cevap ve- riyor: — Vallahi Şehamet Hanım sz bana biç bir hareketinizle bu cesareti vermediniz. Bu bir günah ise bundan siz aslâ mes" ul değilsiniz. Ben bu cür'eti doğrudan doğruya ilâhi yaradı lışmızdan aldım. Şehamet, gözlerini mehtabın esrarına nüfuz ettirmek ister gibi etrafa dolaştırdıktan son- ra: — Beyefendi benim yaradı- lışım ilâhi değil şeytenidir.. — Kendinize ettiğiniz bu bü yük iftirayı asla kabul ede mem.. Cenab: hak bu güzellik. te ancak melek yaratır... — Ben kimseyi sevmeye ve kendimi sevdirmeye mezun de- gilim. kın izin dinleyemeye- ceğini söylemeye hacet var mı? Böyle bir gecede sizinle diz di- ze hasbihal eden hangi genç Ganbotun | Ondan | bu ateşten kendini kurtarabi” | HİKAYE A Sayfiyede iki gün İ o Charcot karısı Suzy ile bera. İ ber köşkün kapısının önüne gel diği zaman Maurice ile Julie bahçe kapısında idiler, Erkekler elsikiştılar, kadın- lar öpüştüler. Bahçede tanıma- dıkları iki kadınla daha iki er. kek vardı. Bunlar da Maurice ile Julie'nin diğer davetlileri idiler. Perrier bekâr bir genç, Alice orta yaşlı bir dul.. Öğle yemeği pek tatlı geçti. | lerile kaynaş- İM İsi ğ İkindi üzeri biraz dansedil- İ di. Sonra kazinoya kadar bir te İ nezzüh yapıldı. Akşam yemeği yenince kimsede oturup konuşa | cak hal kalmamıştı. Evsahiple- İri ile misafirler kildiler | Charcot ve Suzy için ayrılan İ oda ev sahiplerinin odasile yan- | yana | Karı koca yalnız zaman Charcot dedi ki: | — Suzy, dedi, geliba Mauri- İ ce ile Julie biribirlerine dargın. | Nereden anladın? — İkisi de bize ve diğer mi- safirlere çok nazik davrandılar amma, gözleri biribirlerine ili- şince hemen suratlarını asıyor- lardı. Hem dikkat ettin mi bil. mem, Pervier de Alice ile fazla meşgul oldu. Kadın dul diye böyle söy lüyorsun. Evli olsaydı, aldır- mazdın. Ay, gördün mü, el çan tamı aşağıda unutmuşum. Hal buki küçük bavulun anahtarı da içinde, İneyim de alayım ba kaldıkları Suzy yavaş yavaş odadan çıktı ve arcak bir çeyrek sonra geldi. — Hakkın varmış. Charcot, dedi, odalarının önünden geçer ken şöyle bir.kulak kabarttım. Mavrice ile Julie adam akıllı kavga ediyorlar; — Acaba iiödön? — Pek; sebebini “anlıyama dım amma, Maürice karısını Efendim, diyordu, ben kıskanç mümkündür... Kanalı geçip te Korent kör- fezine girdiğimiz zaman güneş sanki bize kanalda fener tut. | muş ta işi bitmiş gibi Moranm | kara dağları arkasına gizlendi İve gece yavaş yavaş vapuru | sardı. Arada bir ateşböceği gibi İ çakan bir fener vapura yol gös teriyordu.. Sıcak basmıştı. Sordum.. Gece saat onda İ suda 26 derece ve havada 35 | derece hararet vardı... Müthiş İbir gece geçirmek nasip imiş. | Bunu bütün gece çıplak yat- maya mecbur olduğum zaman anladım. Uykuda korkulu yalar görüyor,. ekseri bir va. İ purda ateşçilik ediyordum... Sabahleyin uyandığım, da. zaman nyanın son gölgeleri ar. Şimdi (Ka. rü- | Kefal | kamızda kal da güzellik kraliçeleri, çirkin | ma zedeliyor, çatlatıyor ve gü- | tanya) ya gidiyoruz... | — Evet kabahıatimi anlayorum.,. — Hangi kabahatinizi? — Ben itikâfımdan çıkmama İli, sizinle görüşmemeli idim.. | — Bu çok büyük mes'udiye- ti benden niçin esirgeyorsu- İ muz? | — Mes'udiyet değil için de felâket. — Size malik olmak yolun- da tasavvuru mümkün her fe- İlâket benim için bipayân saa- İdettir... — Yalnış düşünüyorsunuz beyefendi.. Sizi bedbahtlığıma İştirak ettirmek istemem.. Vic. danım buna kail değildir. Bu bedbahtlığı saadet bi. İeceğimi size söz veriyorüm.. Sizde böyle telâkki ettiğiniz bir rahatsızlık varsa bunun ya- rısını üzerime almakla ye'sini. zi hafifletmiş olmaz mıyım? | — Hayır.. Beyefendi hayır.. | Sizi felâkete düşürmekle ken- İ dimi bir kat daha bedbaht et. miş olurum., — Ben bu sözünüzün aksini iddia ediyorum. Ve bu hakikati | filen m — Beyefendi . ill si sizi gücendirmişimdir. şimdi ikimiz odalarına çe- | —rFransızcadan— | bir adamım. Gelen misafirlere fazla iltifat etmiyeceksin. Şu işi bir türlü anlatamadım, git- Halbuki Julie de şöyle ce- vap veriyordu: “Sen şehre indi İ ğin zaman bir takım sürtükler- le eğlen eğlen de, sonr gel be- | ni eşten, dosttan, ahbaptan kıs- kan.” Yaa... mizden daha ciddi demek. Tabii! Her karı koca bi- zim gibi rahat ve sakin mi ya şıyor zannediyorsun? Benim gi bi uysal kadın nerede bulunur” Charcot cevap vermedi. Za- ten uykuları gelmişti. Lambayı İ söndürüp yattı » Ertesi akşam © Mavrice ile Suzy tekrar odalarına çekildik- İleri zaman, şöyle konuşuyorlar di: — Senin Julie de artık fazla | İ gidiyor, Arabada görmedin mi Perrier'ye nasıl alanmıştı, Ner- | deyse kucağına çıkacaktı. Yan! dönüşte onun için yanma aldın değil mi? — Ne yapayım. Akşam koca İ sile gene kavga etmesin diye. — Haa! Sanki sen kehya ba: sısm, İ —O... Sen de mi kıskanma ğa başladın: — Yok canım, şaka söyleyo- rum, Dur, iyi aklıma getirdim. Gene gidip dinleyeyim. Baka- İm, kavga ediyorlar mi? Ayıptır. Kapı dinlenir mi hiç? Haydı geçen sefer tesadüf tür bir şey oldu. Suzy çıktı. Bir çeyrek sonra tekrar geldi. — Ay, dedi, yüreğim ağzıma gelecek. Bir an zannettim ki dövüşecekler. Maurice karısma | sade Perrier ile değil, seninle de kur yaptığı icin çıkışıyordu.. | — İmkânı yok! — Nasıl yok? Gören gö lavuz ister mi? Sanki bu ben de farkına o yarmadım mı zannediyorsun? ! — İftira etme... Be: a etmem. Sen sö- zümü bil de öyle söyle... Amma manasızlık ediyor — Ya sen? Sen de terbiyesiz İlik ediyorsun. İkisinin de asabiyet ve hid. | det öyle gözlerini — bürüdü ki, kavga etmediler amma, mekten bile çekinmeden bağı - rip çağırdılar. Sonra da yatağın | birer köşesine büzüldüler. ? Ertesi gün tabii artık orada kalamazlardı. Eve dönüp koz- larmı orada paylaşmak lâzımdı. Ev sahiplerine ve diğer misa | firlere veda ettiler. Fakat tren de her ikisi de dün gece arala- rmda çıkan kavgadan mütees- | sirdiler. | — Karıcığım, dedi, üzüm ü- züme bakarak kararırmış. ya başladık. Bizim misafirlik nemize, Gül gibi evceğizimizde İ rahat rahat oturalı Sevmeye me- intihap eder- dim. Bura emin olunuz.. Bu iltifatınızla önümde cennet ufukları açıyorsunuz. Şehamet mütevahhiş bakış- larla birden bire etrafını süze- rek: Biri ize bu kadar a- çılmasak iyi oluyor.. — Niçin yüreğimin bu sızt- sı içimde gizli kalsın? Niçin derdimi ona devasaz olacak ta- bibine göstermeyeyim?. — Yetişir Orhan... Yetişi Bu sevdadan hemen geri dön. Gönlünde ilk pırıltıları tutu altında tepele hem kendini kur tar hem beni... — Fakat Şehamet bu tahzi- rinle beni kendine daha ziyade bağladığını hissetmiyor mu- sun? Sesindeki titreme vücudü- ne de sirayet etti.. Neden kor- kuyorsun? Bu mühim sırrı tev- di edecek kadar beni kendi: dost bilmiyor musun? Şehamet bu suale cevap ye- rine gözlerini diktiği uzak bir tufeyi göstererek: — İste orada... —— Ne var orada?., şan bu aşkı hemen ayaklarının | (RADYO | Bugünkü program ISTANBUL (1200 m.) — 18 gra mofon, 19.5 alaturka konser, Vedia | Riza ve Cennet Hanımların iştir le 20,5 ser Vildan N yin Hanımın iştirakile 22 orkestra BÜKREŞ (394 m.) — 20 şarkı İ konseri, 20,20 senfoni, 21,15 konsat BELGRAT (429 m.) — 2130 gra | mofon konseri, 22 Laybak şebrinm. | den maki ROMA (441 m.) — 2 gramofon | TEDFİN VE TEŞEKKÜR Tayyare piyango müdürlüğü m İ hasebe memurlarından merhum A Naci Bey eşrafından merhum damadı Ali aHydar eBy kıs müteakip dünkü gün vefat detnedi | dullah N ve Solür miş ve ailesi kabristan, miştir Gerek cenazesine iştirak lütfunı ve gerek telgraf ve mektupla tazi | de bulunan zevata ayrı yer cev meğe teessürüm daş İ lerimizi arz eyleriz. muhterem gazeti Merhumun zevcesi: Zehir Kardeşleri: Feride, Zehi 2120 ev kadını için tavsiyeler, 21,30 | Milanodan nakil PRAĞ (488 m)— 20 şarkı kon. seri, 20,20 şen gece, 21 piyano kon ii iye © tiyatros aklen (Tilsim) isminde bir pi mesele zannettiği- | | VİYANA (517 m.) hakkında kon! lari, 22,45 dans havaları | PEŞTE (5s0m. İ kos isminde piy | seri. İ VARŞOVA (1411 m) — 21 ha fit musiki, 22,20 Vilnadan nakil,23 dans havaları BERLİN (1635 m.) 21 orkestra, havaları Istanbul yedinci icra dairesinden | Bir borçtan dolayı mahcuz 3 çuval sabun vesair dört kalem erzak işbu ağustosun 16 cı salı günü saat do- kuzdan itibaren İstanbulda tuzcular | da 8-28 No. lu dükkânda bilmüzaye- de paraya çevrileceği ilân ol İ Matanbul altme: hukuk me sinden: Ayişe Hadaret dan Bayazıtta Mer | sinde Muradiye sokağında 28 No ha nede Ali Çavuşzade Mustafa ef. a- İ leyhine ikame olunan boşanma dava keme. nn tarafın n ağa mahalle sına mütedair arzuhal suretinin mü maileyhin elyevm mezkür adresten İ çıkarak bir semti meçhulâ gittiğin den tebliğ & diği mübaşir tara İ fından tebliğ ilmü haberine. verilen şerhten ve mahalle heyeti ihtiyariye si tarafından muta ilmühaberden an İ laşılması üzerine Hukuk Usulü mu- hakemeleri kanununun 141 inci mad desine tevfikan tebliğat ifasına ka rar verilmiş olduğundan yirmi gön zarfında 1091-9332 dosya No. ile ci vap lâyihası vermediği ve tahkikat günü olan 15-9-932 perşembe saat | onda tahkikat hâkimi huzurunda bu lunmadığı takdirda gıyaben tahki- kat icra edileceğine binaen keyfiyet ilânen tebliğ olunur. Kartal Tapu memurluğundan: Mütevelli İhsan ef. tarafından Vak- İ & namına idare olunan Sarı Gazı ka riyesinin çataklar mevkiinde 700-3 No. lu ve Akçeşme mevkiinde 701-1 No. lu tarla ve yine kokarpinar mev İ köinde 703-1 No, lu tarla ve Üskü dar yolunda 705-1 No, lu tarla | ve İ köy altı mevkinde 712-3, 717-8 No. İ lu iki tarla ve Ayvacik o mevkiinde 719-1 No Tu tarlalar bila niza yirmi enedenberi tasarruf larında bulunduğunu iddia eyledikle rinde nve tapu kayıtlarına tesadüf ol mamadığından mezkür mahaller hak sila senet ve kında senetsiz tasarrufata eylül 932 tarihine müsadi günü mahallinde tahkikat icra edile ceğinden ve sofi | Hayrettin Vekfi namına tapuya tescil edileceğinden bu bapta iddiyayı tasarruf edenle Resmiyelerile | yövmü hazir bulun- rin vesaiki mezkürda mahallinde maları ilân olunur. — Dikkatle bak... — Yapraklar arasından seçi ilen mehtap Dada dikkatli bak... — Belki uzakta dolaştırılan bir kâğıt fener... Birden bire ayağa kalkan Şe İhamet bir tehlikeden kaçmak ister gi — Lâkırdıya daldık.. Vakit İ geçmiş... Bakınız ay zeval: dönmüş.. Şimdi bütün bütün i saklanacak... Etrafımızda kim- İ se kalmamış.. Haydi biz de ka- çalım... Bu esnada köşkün kapısı ta- afında bir gölge peyda olur: Şehamet, himayesine sığı- İnir gibi Orhana sokularak: — Nedir o? — Bu tarafa biri geliyor... — Kim? — Şimdi belli olur. Az sonra gölge yaklaşınca Orhan: — Annemmiş.. — Geç kaldık diye bizi tekdi re mi geliyor?. — Hayır gecenin rutubetin- den korumaya geliyor... Hanımefendinin arkasından bir gölge daha zuhur eder, Şehamet — İşte bii el spor | ge, ans, 1 kilise şarkı | © 2045 Çis- | 5 piyano kom Istanbul beşinci icra memurluğu dan: Mahcuz ve satılmasına karar rilen büte, gardrop vessir eşya 1 | 8-932 pazartesi günü sant 12 den) İ baren Beyoğlunda Taksimde Sn vilerde Hayat apartımanı önüm k arttırma ile satılacağından & lip olanların mahallindeki memuru İ ma müracaniları ilân olunur. Beşiktaş icra dairesinden: Bor tan dolayi açık arttırma suretile pi verilmiş & lan muhtelif ventke yirmi — sekiz 4 det halı seccade 178-932 taril çarşamba günü saat 14 te sandal b desteninde bilmüzayede satılacağı raya çevrilmesine karar İ dan talip olanların oyevm ve sal mwayyende hazır bulunan memuri l na müracaatları ilan olunur Dr. HORHORUNİ Zührevl ve Bevli hastalıklar tedavihanesi — Beyoğlu Mule Z | İnaanlyl ööelinc ken, ee ğundan: Temsmum 1339 lira kıymel İ tektir edilen Aksarây semti taş kas sap civarı Masa mahallesinde deve boynu çep mesi sokağında eski ve yeni 9 numa valı kayden tevsii intikali bir bağ hane halen maa bahçe bir bap ahşap sin temamı açık arttırmaya vaz iş olup 20-8-932 tarihinde şart namesi divan haneye talik edilerek 12 Eylül 932 tarihine müsadif pazar erlesi günü, saat 14 ten 17 ye kadar | istanbul dördüncü icrasında açık ar- tırma ile satılacaktır. Artırmaya iş” trak için yüzde yedi teminat akçe- İ sö alınır müterakim vergi ile belediye | resimleri vakıf icaresi müşteriye ait tir icra ve iflâs kanununun 119 une maddesine tevfikan hakları tapu 4i- cillerile sabit olmayan ipotekli ala caklılar ile diğer alâkadaranın ve ie“ fak hakkı sahiplerinin bu hakların! ve husun lan iddenlarını ilân tarihinden iti ren 20 gün içinde evrâkı müspitela tile bildirmeleri lazımdır aksi halde İ hakları tapu sicillerile | sabit olma İ yanlar satış bedelinin paylaşmasın- | dan hariç kalırlar alâkadarların işbu İ maddei kanumiye © ahkömina “göre | tevfiki hareket etmeleri ve daha far la malümet almak isteyenlerin 932.904 numaralı dosyasile memu- riyetimize müracaatları ilân olunur. İç faiz ve mesarife dair 0 neianim salli Sammy Istanbul üçüncü icra memurluğu dan; Mahcuz ve paraya © çevrilmesi mukarrer muhtelifülcins o ve ebatta köreste 158-932 tarihinde Galatada | Azap kapısında İ resteci mağazasında saat 10 dan iti | baren birinci açık arttırma suretile usülen paraya in ta- Up olanların vakti muayyeninde ha. Köprübaşında ke çevrileceğin Zi bulunmaları ilân olunur - daha... — Bu da sizin taraftan. — Bu da benim annem ola- cak.. Geç kaldık. Meraku düş tüler.. Hanımefendi yanlarına ge lir gelmez taşkın bir şefkat en- | dişesile: — Çocuklarım artik sabah olacak... Mehtap güzel amma her taraf kırağı içinde. Soğuk alırsınız. Şekamet Hanım çok nazik yapılı. Orhan onün'ra- | hatsızlığına sebep olmanı iste- mem... Rasiha Hanım da yaklaşır yaklaşma: — Hâlâ burada mısınız? Bu vakte kadar ne konuşuyorsu- nuz? Bu bitmez, tükenmez lâ- kırdıları nereden buluyorsu- nuz? Hanımefendi — Biribirire İ çok meraklı masallar söyleyor- lar galiba... Şehamette de genç komşu- İ suna karşı şiddetli bir meyil uyanmıştı, Fakat esrara gömür lü felâket korkusile bağrına taş bastırmak vaziyetinde bulu imuyordu i

Bu sayıdan diğer sayfalar: