'M 7 yriam Hopkins'e .— | ait bir hatıra.. Annesine yaptığı bir oyun kendisini artistliğe sev 3 ketti Myriam Hopkins 1 İyriam Hopkins sinema j İzlarının rearuflarından- ızda artist olmak fikrinin pa doğduğunu şöyle anla- “On dört yaşında Nevyork'a miş ve hemşiresi Ruby ile kolleje yerleştirilmiş. O ta el N iht iliyetine dikkat Hamış, ” Annesi Madam © Hopkins| Myriam bu defa da yalan- ciktan bayılınca, annesi şap- kasını giyerek sokağa çıkma- ğa hazırlanmış ve çıkarken : — Ben evimin içinde akti- İris olduğunu bilmiyordum, de- ».ş | miş amma, sihirli © anası çocuğunun S8N'At| o günden itibaren aklından çık etmeğe | mamış, ve aktris olmağa karar Myriam son derece hırçm- | i bir gün, annesi sabır- rak, kızının yüzüne Mt vurmuş. Myriam bay- - bir halde yere £ yuvarlar 3. eti la || Halbuki Madam Hopkins tif bir kadındır. Eli bir gül Sbrağından ağır ve büyük te *Eildir. Kızı olduğu için to- uda o kadar kuvvetli vur- ıştır. Bu kadar hafif bir Pkatla kızının düşüp bayılma- Na hayret © etmekle beraber, | kadar dü hareket et- "$ olduğuna © pişman olarak, çocuğu yerden almış, ya bir | İlünde aktris hayatıma başlıyor- | du. | yatırmış, yüzüne su | İma da © kendisine de pek o ir tabii görünmemiş. , Günün birinde (o tesadüfen ti kız kardeşin muhaverelerine kkat etmiş. Kızlar anneleri. kendilerini odinlediğinden aber konuşuyorlarmış. Ruby — Hah, hah, hana! *h annemin önünde yalancık- » bayılırken, keşke ben de ora olsaydım. , Myriam — Hah, hah, haaa... Öten öyle (| tuhaf oldu ki. hemi aldattım. o Kirpikleri- İN arasından kendisini pek i- | görüyordum. Korkmuş gali ki saprası olmuştu. Madam Hopkins bu muha- eyi dinledikten © sonra, hiç “ini çıkarmamış, fakat kızı- bir daha tokatlamak tema air ir | | miştir, Myrism bu dersi unutma- kelime de Myriam on dokuz yaşında iken İrving Berlin'in müzikho- O zaman son derece sarı- su, bir az zaif çok güzel bir genç kızdı. Filvaki bidayette muvaffa- kıyeti o kadar parlak olmamış, kimse küçük Myriam'a aldırış etmemiştir. Bir gün almancadan tercü me edilmiş olan “Cennet bahçe bir rol verilmiştir. 1926 da bir az (o cür'etkârane ve açık addedilecek bir piyes- te genç kız, şöyle bir hareket- le üzerindeki elbiseyi | fırlata- rak, hafif bir kombinezonla ortada kalıyordu. Lâkin ilk de fasında elbisesini atınca ne gör düler. Zavallı zayıf bir vücut, kemikli omuzlar, biçimsiz kol- lar, çelimsiz ayaklar. in ayboldu ve bit- Myriam Hopkins, sinema- ya atıldıktan (| sonra, ancak Maurice Chevalier ile çevirdi- “Şen mülâzım,, dan sonra ği parlamıştır. O vakite kadar gerek tiyat- roda, gerek sinemada oynadı- ğı oyunlar hep muvaffakıyet- siz olmuştur. Şimdi Myriam öyle zayıf nahif, sivrisinek gi- bi bir kız da değildir. Hollywood'un sihri onun da üzere | yücudünü değiştirdi. Güzelleş- tirdi ve ortaya bir o Myriam İ Alman filmleri m Haberleri çağı * Henri Garat'nm yakında Fox - Film tarafından angaje edileceği söylenmektedir. Şu takdirde Lilian Harvey'e mülâ ki olmak üzere Heollyvood'da gidecek demektir. * Jonn Cravford ile kocası küçük Douglas'ın yakında Frani geleceği bildirilmek-- tedir . * Richard Oowald “Habis- burg Hanedanı,, hakkında Ber linde bir film çevirecektir. * Naziler Münihte bir sine ma şirketi teşkil (o etmişlerdir. İlk defa (Hitler partisi olan Nasyonal Sosyalistlerin nasıl teşekkül ettiği filme almacak- tar, * Kate von Nagy > Alman- ya'da Ufa filminin 1934 senesi ne kadar yıldızı olacaktır. * Sinemanın meşhur köpek lerinden olan Rin - Tin - Tin ihtiyarlığına (rağmen, dört film için angaje edilmiştir * Amelis Earhart'ın kocası George Palmer Paramunt mü- essesesinin edebi müdürlüğüne tayin edilmiştir. * Şarlo'nun iki (o çocuğu Charles ve Sidney Fox - Film tarafından angaje edilmiştir. * Alman yıldızlarından Charlotte Suza ile Dita Parlo Metro Goldvin firması taraf'm- dan angaje edilmişlerdir. * Jean Harlow Alman reji- sörlerinden Paul Bern ile ev- lenmiştir. * Ricardo Cortez 143 dolar istiyen karısının terzisi aley- hine açtığı davayi kazanmış- ter, * Vilma Banky akrabasını ziyaret etmek üzere Budapeş- te'ye gitmiştir. * İtalya hükümeti, Atlen- tide sesli olarak (o çevrilen Al- man rejisörü Pabsl'a müracaat ederek, Faşizm hakkında bir film çevirmesini Pabst kabul etmi . ya gelecektir. Fakat mevzuu kendisi seçecektir. Filmin ismi Spartacns'tır. * Filistinde bir çok isan- lar konuşulduğu için, Hayfa da Fransız filmleri, Kudüste İngiliz filmleri, Tel - Avivde makbule geç- mektedir, * Alphonce Daudet”nin meş hur Sapho'si filme almacaktır. * Anny Ondra meşhur şam piyon Max Schmelling lie evlenmek üzere Parise gidecek tir, bir he- adamların Sinemada şimdi yeni Büyük ne almak... Fransızlar | Danton gibi, Mara gi | gibi insanların ha filme alırken, Fransız ihti | inin en canlı ve kanlı tarafları nr da gözönüne koymuş olacaklar dır. Gelen bu hevesin başka bir tarzını daha işidiyoruz. Şimdi de sabık kibrit kralı İvar Kreuger'in hayatı filme almacak, Bu filme ehemmiyet vermek “Atlantik” i | sesli olarak Filme alan meşhur Al | man G. W. Pabst olmasından ile- vi geliyor. Şüphe yek ki bu ada. mun hayatı bin türlü esrar ve ma <ora içinde geçti. Sempatik bir milyonerin iş haricinde şampanya ve kadın arasmda geçen mahrem saatleri de vardır. Biz biliyoruz ki İvar Kreuger çekingen bir adam- dı.. Dansetmek ihtiyacını duyarsa, İ Kimseye haber vermeden kuytu İ köşelerdeki o mahalle dansinglerini p eder ve orada amele veya | kızları ile eğlenirdi. Ve rejisörün son defa yenerin dansını refüze etmişler. dir. Şu var ki ba- İvar Kreuger'in ;Şimdi de hayatı filme alınıyor yatını bize anlatacak olan film na sıl olacak ? Hakikati göreceğimizi nnetmiyoruz. Fakat hiç olmaz- meşhur adamın hayatının bir safhasi olsun açılacak. hayetnr Stokholmde, iş vilala; Pariste, Romada, Nevyorkta, Ber linde ve bir şok şehirlerde geçir- diği için, eğer film icabı bu şehir lere de uğramak lâzım geliyorsa, artistlere bol bol seyahat fırsatı çıkmış demektir. Çünkü Kreuger asrm en büyük seyyahlarından biri idi. Hemen yarı hayatı trende Çok zamandır beyaz p r ede görünmeyen maruf artistlerden Rakel Meller yakında tekrar sinemaya avdet edecektir. Bu güzel artistin güzel sesinden Pariste Lögion d'Honeur nişa- nının şövaliye rütbesi ile taltif | İ edilen maruf artist Raguel Meler” in “Şahane menekşeler” filmi ile tekrar sinemaya avdet edeceği ha ber verilmektedir. Eskiden s688iz olarak çevrilen bu film, artistin büyük muvaffakıyetlerinden biri idi. Surtında İspanyol şalı; #açların da kocaman bir tarak görieğe a- lıştığımız bu küçük sokak” şantö- zü, bu fakirler arasını Fakir, bu defa prens ve prensöslör ara- sında, lüks muhitlerde şayanı hay ret bir macera © çerçevesi içinde İ görünüyor. Son seneler içinde Rağuel İ Meller'den bahsedilmeyişi şaşıla- İ cak bir şeydir. Halbuki sesli film sanki bilhassa onun için icat edil- ir şeydi. Acaba neden bun- ifade etmedi: Halbuki mü- lerin bir çok şantözleri sas. li filmde kariyer yaptılar. Fakat yolca ve fransızca romanslarınd. iztırabı, huraı, aşkı, şevki kendi ni dinleyenlere o kadar iyi anla- uzun zaman mahrum kalmıştık. ri İğ TA tan ve hissettiren bu güzel arti Violettera, Fleurs de Mâles ismin- deki şarkılarını dünyanın dört bu- cağında kim bilmez. Hiç şüphe yok ki Raguel'in yeni filmlerinde. ki yeni şarkıları da daima dudak- larda delaşacaktır. | Dev 2: Gibi... Sinema artisti olmadan evvel, George Bankroft Amerikan bah- riyesinde hizmet etmişti. Büyük Akyanos filosuna mensup bir zırb- ya dahil olduğu gün, iyi bir boksör olarak tanınmıştı. Sinema artisti olmasaydı, boks âleminde kendisine bir karriyer yapacağı- na şüphe yoktu. Hem de ağır let dünya şampiyonu olmasına ihtimal de vardı. O vakit rakiple- | ri Tunney İle” Jack Dempsoy| olacaklardı. Çünkü Tunney 84, Dempsey 86, Bancroft 88 kilo | Ş gelmektedirler. Boyları da 1,80 - | 1,82 - 1,86 dır. Fakat Bancroft san'atkâr olmağa karar vermişti. Bahriyeyi terkedince evvelâ bir tiyatroda işe başladı. Sonra sine maya geçti, | Pek beğenilen son filmi “Er- | keklerin çılgınlığı” dır. Bu filmi France Dee ile beraber çevirmiş- tir. France Dehelia Birçok sessiz filmlerde al- kışlanan France Dhelia iki se neden beri o Ekranlardan kay- bolmuştu. Sadece tiyatroda oy | nuyordu. Cenubi Amerikada da büyük bir turneye çıkmış- tı. Şimdi “Parisli Yumurcak” ismindeki filmile tekrar sine- maya avdet etmiş bulunuyor, diyor ki: — Sesli film bidayette be- nim tuhafıma gitti. İtiraf ede- rim ki pek te hoşuma gitmedi. Bilhassa sesin reprodüksiyonu acaip bir şey oluyordu. Fakat bugün bu noktada büyük bir tahavvül var. Bir buçuk sene i- çinde sesli film tekniği şayanı hayret bir terakki gösterdi. Vakıa ben “Parisli Yumurcak” ta kendi sesimi kendim tanıya- mamakla beraber, o kadar sini | Hollyvotla en çok kadın artist kucaklayan insan: Misbis Manra rime dokunmayor. İlk zaman- | larda olduğu gibi burundan ge- | len ve yahut madeni bir ses gi- | i değil