MEAPA NN” Orta kurun tarihine bir bakış Afet Hf. nin konferansı ANKARA, 9 A. A. — Tarih| müderris ve muallimleri kongresi bugün de içtimama devam etmiş tir. Öğleden evvelki © toplanışta, ! Türk tarihi tetkik cemiyeli aza- | sından Muallim Afet Hanımefen | di (orta kurun tarihine © umumi bir bakış) mevzuu üzerinde bir konferans vermiştir. Reisicümhur Hazretleriyle Mec lis Reisi Kâzım, Başvekil | İsmet Paşalar Hazeratı kongreyi teşrif buyurmuşlardı. Tarihi lâvha İ Afet Hanım, canlandırmağa ça- | lıştığı tarihi levhanın başlangıcı | olmak üzere dördüncü asrı aldı ve bu asrın ortalarına doğru Roma | İmperatorluğunun haricindeki va- ziyetleri etraflıca hulâsa ettikten sonra Hünlerin Oral ve Volga va- dileri istikametinde ne suretle te- cavüze geçtiklerini ve bu havali- de nasıl bir devlet kurduklarını ve bu istilânm Avrupayı nasıl bir vaziyete soktuğunu, nihayet Avru | paya nasıl hâkim olduklarını ve beşinci asrın ilk yarısında o Hün İmperatorluğunun teşkilâtlandığı- me tal aldığı Cermen unsur larını tamamiyle Birliği içine sok- tuğumu, medeniyette inkişafa © hemmiyet verdiğini — söylemiş ve Hünlerin zannedildiği gibi Avru- pada göçebe ömrü £ geçirmiş bir im olmadıklarını, bilâkiz top- rağa obağlandıklarmı, evlerde, köylerde şehirlerde oturduklarını ilâve etmiştir. | Afet Hanım, Hünlerin © Avru-! paya girdikten sonra hiç durmak sızın hemen bir asır ilerledikleri- ni, Avrupalı kavimlerden tesadüf ettiklerini ya hicrete mecbur ey lediklerini veya tabiiyetleri altına aldıklarını ve beşinci asrın baş- langıcında Hün İmperatorluğu razisinin Kafkasyadan Elbe rma ğına kadar uzandığını ve bu İm peratorluğun bilhassa Atila za- manında çok yükseldi şarki | Roma İmperatorluk arazisinden | Trakya, Makedonya, Tesalya; Ter mopil'e kadar her yerine ve bü- tün Balkanların istila edilmiş ve sarki Roma İmperatorluğunun ha- Taca bağlanmış olduğunu söyle eti | günlerine tesadüf eder. Bu idaresi altıma aldı. Uygur Türk rine gelince: bunlar evvelce Hün Türklerinin gittikleri yolu tutarak 558 tarihlerinde Oral ve Volga | sahillerine vardılar ve Tuna boy larına dayandılar. Bu zaman Bi zans İmperatoru Justinyen'in son yeni Türk fatihleri kendilerinden bi asır evvel Hünlerin imperatorluk merkezini kurdukları o bugünkü | Macaristan ve Patonyanın geniş ovalarına yerleştiler. o Avarların Tuna ovalarında yerleşmeleri Atil la devrinde olduğu gibi bütün Av rupa için büyük bir tehlike vücu- de getiriyordu. Avarlar aşağı Tu- na islâvlarını ve garp Bulyarlar nı tabiiyetleri altma alarak onla- rı da istilâlarına ve harplerine iş- tirak ettirdiler ve bunların ilk tehditlerine uğriyan Roma impe- oldu. Balkan yarım ada : baştan başa avar dalgaları al- tnda boğuldu ve doğrudan doğ-| ruya İstanbul tehdit olundu. Avar | lar Dalmaçyaya, Apire, Makedon yanın büyük bir kısmına ve Trak- yaya sahip ve hakim oldular. Bi zans imperatorluğunu inkiraz üç- un kenarma getirdiler Hazer Türkleri Afet Hanım, Bizans imperato- | "un Hazer Türkleri | tarafından tesis edilen Hazar dev letiyle bir ittifak aktederek onun yardımiyle İranda büyük muvaf- fakiyetler kazandığı, Ayarların İstanbulu karadan muhasaraları- nm 619, 622 tarihine kadar de- vam ettiğini ve bu tarihte Bizansı mak suretile muha- | ırdıklarını ve bu 622 tarihinin Muhammedin den Medineye hiçret tarihi oldu- ğunu hatırlatarak Muhammet, E- bubekir, Ömer, Osman zamanla- € hâdiselerden bahis ve sö- zünü Arap - Türk mücadelesine Bâkletmiştir. Afet Hanım, Arap - Türk mücadelesinin Osmanın son zamanlarında başlıyarak Emevi saltanatının yıkılmasma © kadar bir asr devam ettiğini söyledik. ten sonra bu mücadelelerin mahi- yeti hakkında bir fikir verel mek maksadile bu devrede orta Asyada Türk âlemini kısaca h ru Herakliy | Mekke- | X yede kurulan devletin (X) uncu Asrın ilk senelerine kadar vaziye- tini muhafaza ettiğini, zamanında Horasand Tahir adında bir Türkün B: ile rabıtasını keserek ilk | Türk Müslüman devletini kurduğunu ve bu hükümetin dokuzuncuasrın sonuna kadar hüküm sürdüğünü ve 9 uncu asrm sonunda — Abbas imperatorluğunun siyasi bir var lık olmaktan cıkmış bulunduğ söylemiştir. Afet Hanım bundan sonra, gar- bi Bulgarlar hakkında izahat ver miş ve Bulgar Türklerinin bir asır süren gayret ve faaliyetleri neti cesinde bütün Balka; sında bakim bir v ve büyük bir imperato: mağa muvaffak olduklarını söyle- miştir, Afet Hanım, Çar Simon'un za- manında Bulgarlar Balkan yarım adasında kuvvetle yerleşirlerken Tunanın şimalinde hakim olarak yaşamakta bulunan İslav ların Şarktan gelen yeni Türk ka- bilelerinin akmları önünde eriyip gittiklerini ve bu yeni gelen kavim lerin kısa bir zaman içinde — Al manyaya, İtalyaya, Fransaya da şedit akınlar yaptıktan sonra Teis mağı ve Tuna ovalarında bugün kü vatanlarında yerleştiklerini ve Macarların Altaylardan ne suret le çıktıklarını ve Macarların Hün- ler gibi tamamen ve hakiki Türk olduklarını söylemiştir. Afet Hanım, bundan sonra yu- karı Dinyester, Pripet, yukarı Ni Rus devletinin iş, İslav yemen sahasımda ilk kuruluşunu hikaye et bir olmadığını ilâve etmiştir. Büyük Afet Hanım nihayet Türklerin büyük eserlerini daima ve ancak kendi intiklâlleri içinde faal olduk zaman inkişaf ettirdiklerini, rihi 11 inci asre girerken henüz son sözünü söylemediğini ve Abbas halifeleri nin kuvvetten düşmesi orta Asya Türklerinin tekrar garp sahalarda işi ellerine almağa lü zum gördüklerini, her devirde ol- eserler irlerinin medlullerinin | kurtarılab | Batan tahtelbahir | 6 En ilecek mi? | ——o. | Tahlisiye vapurları kaza ma. l | halline vardılar. Ümitler henüz kesilmiş değildir PARİS S.A A. — Bahriye ne zaretinde Promethee nin deni- zin dibine merbut olması muh. temel bulunan telefon dırasının bulunmuş olduğu te yit edilmektedir. tan enkazdan çıkan bir takım İhava habbeleri görülmüş oldu: ğu da teyit olunuyor Rostro ile Artiğ. Promet hee'nin enkazı üstünde CHERBOURG, 9. A.A. Saat 15 te Rostro ile Artiglio, Promethee'nin üstünde bulunu İ yorlardı. Tolon'dan İlan büyük derinliklere mahsus bir dalgıç aleti bir mavnaya yükledilmiştir. Mavna, bu ale ti enkazın üzerine götürmekte. | ir. İ Jules Verne'nin İ ber veriliyor. Enrydice ismindeki deniz al- İk gemisi, enkazdan | gelmesi muhtemel bütün ( gürültüleri mikrofonlarla dinlemek için vak'a mahalline gelmiştir. İ CHERBOURG,9. A.A.— Promethee deniz altı gemisini İ yüzdürmek için sarfedilen me. sai devam ediyor, Rostro tahli- siye gemisi, bu gece gelmiştir. Artiglio'nun bu sabah gelme sine intizar olunmaktadır. Tu. londan Âvilette gemisinin me. | saisine yardım etmek üzere bir | takım dalgıçlar gönderilmiş. tir. Bu dalgıçlar, ayni zamanda İ Cherbourg limanma merbut ©. | vurudu ha- | up tahtelbahirin tahlisine çalı- | şaman- | Diğer taraf. | gelmiş o» | bir yağmur yağmakta idi. | | Bu hal Promethee'nin bulun makta olduğu Levi burnunda taharriyatı teshil etmiyecektir. Garpten doğru hafif bir rüz- | gür esmektedir. Deniz açıklarında iki muaz- zam kütle seçilmektedir: Bun. lar açık denizlere mahsus Ra- mier ve Nessus isminde iki ro- mörkör olup geceyi, deniz altı gemisi enkazının bulunmakta olduğu mahalli gösteren ş mandıranın yakininde geçirmiş lerdir. İ Aroglioile Rostro, Cher- İ bourg limanına saat 10 da gel- | mişlerdir. Hali hazırda tersane | önünde tahlisiye ameliyesi için icap eden malzemeyi yüklemek tedirler. Diğer bir tahlisiye ge- | misinin, yani Jules Verne na. mındaki tarak gemisinin daki. kadan « dakik; Cberbourga muvasalâtına intizar olunmak- tadır. | Sis, gemilerin seyrini müşkil | leştirmektedir. Dalga, artmış: | tar, | Binaenaleyh, bugün öğleden sonra denizin dibine inecek o- lan dalgıçların sarfedecekleri mesainin ne netice vereceği sua | le şayan görülmektedir | elâketin vukuundanberi 48 | saat geçmiştir. ve Promelthee' | nin teknesi içinde kapalı kalmış | olan betbahtların hayatı hak - kında maatteessüf her türlü ü- | midi terketmek icap etmekte. dir İ DAKSI Bektaşilerin muhakemesi! IZMIR, 9. (Milliyet) — Geçende Bozyaka ervarında İf li erkekli ayın yaparlarken yakalanan Bektaşilerin muhak& rine Asliye mahkemesinde başlanmıştır. Maznunlar reji lerine: p İçtik, eğlendik; fakat ayin yapmadık. Nefes değil okuyorduk, cevabımi verdiler, cürmu inkâr ettiler, Müteakiben dinlenen şabitler ise maznunların ifadelerini dettiler, Müddei i maznunların tecziye edilmelerini Neticede dava haftaya talik edilmiştir. Ankaranın tahakkuk ettirdi muazzam ıslahat PARİS, 9. A'A, — Beynelmilel diplomatik akademi, âzası meyanına Türkiye Paris sefiri Suat Beyi kabul etmi Akademi reisi M. de Fontenay Suat Beye beyanı hoşami bulunarak mumaileyhin siyasi hayatını ve mesaisini izah miştir. Suat Bey bilmukabele teşekkür etmiş ve akademinin met ni methüsena eylemiştir. Bunu müteakip orta elçi Kont Ostrorog bir nutuk irat Türk milletinin kadimden beri geçirdiği tekâmülât: ve nil son on sene zarfında Ankaranın tahakkuk ettirdiği muaz: lâhatı izah eylemiştir. Kont Ostrorog, genç Türkiye cümhül tinin dahilde ve beynelmilel münasebatında vukua getirdiği nilikleri müdekkikâne tahlil eylemiştir. Türke kadı döbe bile mühlik mi? yete kâfi derecede | ehe ve kıymet vermemiştir! Şu hareketi fazla lâkırdıya Başı 1 inci sahife bi nizâah mevzuu haline y Efendim; benim tm, meclis zabıtlarında mahfuz- dur. Bunların içinde yüksek ve feragatli Türk kadınlığının nevi şahsiyetine hakaret eder de irmet etmez tek bir fi kir varsa, gösterilmesini rica ©- derim. Haydi farzedelim ki ben şiddetli bir heyecan hamlesi için- de söz söylemiş olayım; ya kos| koca Millet Meclisi çocuk mudur ki lâkardılarımda idin edildiği | YER ae ki amda ela mahiyet olsa tutup ta be. | Şerifik diye bir zorba ocai dar pir ve takdir de bah- | ttu. Şimdi Türk vatanı etsin! O Millet (o Meci | dafan eden (o kahraman ve bu memleketin tarih ve taliine en | kâr ordu, en yeni ve muasif getiri- | beyan — Bize terbiyemiz hakki İ ki bazı fikirlerinizi söyler niz? ma- Büyük bir memnuni Türkiyenin pek büyük İ zaferlerinden birkaçı | şunll | Vaktile üfürükçülük, musk: vardı; onun yerini bugün manasile ilim ve fenne da yeni tababet işgal ediyor. İ duğu gibi bu defa da Türk çehre- | şan diğer gemilere de yardım > Ayrapayi büyük telâşler. | edeceklerdir. | miş ve müteakıben Salouda mey- | lâsa etmiş ve; “eğer Türk âlemi dan muharebesinden bahisle bu | nin her ferdi teşekkül eden Türk büyük şeref ve kuvvet veren mu. | Kir techizatına malik bir ışıl vasıdır. meydan muharebesinin tarihteki | büyük ehemmiyetini — anlatarak hulâsaten demiştir kiz Atilâ *Atilâ bu meydan muharebesi- ni zaferle neticelendirmiş olsaydı bütün Avrupayı bir idare altında birleştirmek ihtimalini elde ede- cekti ve binsenaleyh Avrupanın | umumi manzarası bugün görüldü #ünden başka bir çehrede inkişaf | edebilecekti. Atilanın çocukların dan hiçbiri onun yerini tutamadı- lar ve nihayet Hünler aşağı Tuna mmtakalarına ve Karadeniz istep | lerine çekilmeğe mecbur kaldılar. Bu suretle Avrupanın © güne k; dar tanımış olduğu en büyük bir | Türk İmperatorluğunun o birden bire çökmesi vuku buldu. Maama fih bununla Hünlerin tarihi bi miş olmadı. Çünkü, dünyayı rca müddet büyüklüğü ile dol- ük bir millet birden le dünya yüzün- den silinemezdi. Hün İmperator- luğu bu karışıklık devresini müte akip daha mütecanis, müteaddit zümrelere ayrıldı ve yeni devlet- ler tesis ettiler.” | Afet Hanım, Atila orduları bü- | tün Roma imperatorluğunu baş- tan başa çiğnerken © Asyada dı Ak Hün devleti ordularının ayı suretle İranın kalpgâhında muba rebeler verdiğini söylemiş ve sö- zünü Gök Türk devletine naklet- miştir, “Bundan sonradır ki, asırlar imtidadmen Asyayr ve Avrupayı hakimiyet ve tesiri altmda tutma ğn devam eden Türk camiası, büyük Türk ailesini asil | adr ile tanımakta, ona Türk demekte ar- tık bundan böyle cihan birleşmiş- tir. Altaylardan faaliyete © geçen gök Türkler 6 mc: asrın ortalarm da Göçenleri mağlüp ederek istik lâllerini kurtardılar ve — bundan Göçen imperatorluğu galipTürkle rin eline düştü. Buradan garbe ve | garbi cenubiye doğru genişliyerek | büyük bir Türk imperatorluğu ku | ruldu ve bu suretle bu devlet he- | tün orta Asya Türkleri Haftalık Edebi | Fikirler ve insanlar 1-“Anlamıyoruz!,, Kadro mecmuasının büyük bir talihi oldı memleketimizde en basitlerinden başka her fikrin aleyhinde olanlar onu alaya aldı. lar. Muharrirleri için kullanılan muhtelif hakaret ve tezyif elfa- zı arasında vardı. İlimden mesi bir zaman için en ağır hü kümler verdirebilecek alâmetler- 'dendir. Vakın Kadro'cuların yü- züne “âlim” kelimesini hakaret diye frlatanların ne diyecekleri- biliyorum: maksatları ilmi de- kendilerine âlim süsü veren adamları tezyif etmektir. Yoksa karşılarına hakiki âlimler çıksa İ sonra Emevi saltanatının dahili is birliğinin, Türk devletinin bizzat şuurlu sahibi ve müdafii olabilsey di, dünya yüzünde bugünkü Türk mirasının ne olabileceği kolaylık- la düşünülebilirdi” demişti Hilâfet kavgaları Afet Hanım bundan sonra sö- zünü hilâfet kavgalara nakille bu hususta bazı izahat verdikten yanlarla geçirdiği uzun sene için- de, Asya Türk âleminde yeni yeni Türk siyasi mevcudiyetleri görül- düğünü, şarki Gök Türk devleti yerinde Türk kutluk devleti ku- rulduğu ve garbi Türk devleti ül- kesinde de bir Türk devletinin ku- rulmasına çalışıldığını söylemiş ve ihayet bu sıralarda vuku bula: anarşıden isti Çinin garbi Gök Bir çoğunu himayesine aldığını bundan sonra Türkişleri de tama mile mağlüp ettiğini ve bu taarru zu yapanın Çinde topa Türkleri kumandanlarından birinin kurdu- ğu sülâlenin son hükümdarlarn- dan biri olduğunu ve bu felâkete bu tarihlerde altaylar şarkında henüz büküm süren kutluk devle- in de uğradığını söylemiş ve a- sağı yukarı 100 sene devam eden Arap - Türk mücadelesi esnesin- da Türklerin çok zayiata ve za ra uğradıklarını ve fakat herşe: rağmen Emevi devleti | çöktüğü zaman Türk Beylerinin mevcudi- yetlerini muhafaza ettiklerini ve Türklerin ancak kendi isteklerile İslâm dinine girdiklerini v. koruyucusu olduklarını il miştir. Abbasi devleti Afet Hanım, bundan © sonra ((Vİİ) imei asrm ortasında şark- ta teşekkül eden Abbas devletin den bahsetmiş ve bu Abbas halita larının Türk mülleti ve Türk ordu su muhafazasında kendini emi yette görerek geniş islâm impera. törlağunda hükümran olabi olduğunu veTolun adlı birTürki oğlu olan Ahmed'in Mısr ve Me ivar mıntakalara ne suretle olduğunu ve Mısır ve Suri- Musahabe kabilelerinden onlara dil uzatmak şöyle dursun, eğilip ellerini, hattâ eteklerini öperler. Böyle diyeceklerini bili- yoruz; fakat edebiyat âleminde kimleri beğendiklerini görünce ne adamlara âlim diyebilecek” lerini farketmek de müşkül değil dir; Hayır; Kadro'ya edilen hü- nın, kendilerine veren | cahillere karşı bir cihadı değil. dir. Böyle olsa idi o mecmuanın söylediklerini tahlile, iddialarını cerhe çalışırlardı. Böyle bir şeye kalkışmıyorlar ; ellerinde her ka- pıyı açacağını sandıkları bir keli- | me var: “Anlamıyoruz!” Bunu söylediler mi, karşılarındakini toz hâline getiriverdiklerini sa ın tamamen geçmiş | Promefhee felâkefzedele- | asırlardaki Türk akınlarını andı rr mahiyette olduğunu söylemiş ve Türklerin 16 ıncı asrın sonuna kadar devlet mahiyetinde, | fikri ta ve iktısatta yani bütün since Avrupa tün bulunduklarını ilâve et Afet Hanım, bu Türk harsın. dan bahsederken Türklerin insan lığın başlangıcında Çinde, Hintte, Mezopotamya da, Mesrrda, Küçük Asyada, Cenubi Rusyada, o Ege havzasında kurdukları eski mede niyetleri bir tarafa bırakarak yal- Bız tarihin kat'i vesikalarma d yanan malüm medeniyetlerini kas tettiğini ve Avrupalılarm ancak 16 mc asırdan itibaren bir müd- det evvel başlamış oldukları nössansı ve dini islahat sayesinde değişmeğe başladıklarmı, fakat 16 ıncı asrın tarihte Türk asrı ol rak kaldığını söylemiş ve 17 inci asrm sonuna doğru, tevakkufun başladığı ve çünkü Türklerin dini dünya işlerinden ayırma hareketi ne teşebbüste zamanımıza kadar geri kaldıklarını ti masının bütün Avrupa Hi eleminin mukabil | taarrüza geç- mek için beklediği fırsatı verdiği- ni, Türklere tevcih olunan bu müş terek Avrupa taarruzunun ancak Sakarya önünde durdurulebildiği ni, fakat Türklerin bugüne kavu- #abilmek için asırlarca çekmedik İleri felâket kalmağıdını , kendi- lerini toplayabilmek için baş vur- dukları bin bir çarenin fayda ver mediğini ve nihayet bu çareyi Af- yon, Dumlupınar zaferlerinde bul duklarını ve bu çarenin başlığa ruhu Türkün milli irade ve hâ yetini eline alıp bizzat kul olduğunu ve Türkiye Ci huriyetinin bu uyanış ten Dumlupinar kurduğu temel üstünde yükselen ve daima yükselecek olan abidesi olduğunu söylemiş ve konferansı. “Anlamıyoruz! Anlamı Bu söz her türlü makam | lardan tekrar olunuyor; hiddetle, | alayla, hep bir ağızdan veya solo iliyor: “Anlamı- yoruz! brekekekeks, konka, ko- ks! Doğru, anlamıyorsunuz, anla- dığmızı iddin eden de yok; fa- kat, darılmayın, meyi anlaramız ki? Bu Kadro mecmuası birtakım iktısatmeselelerinden bahsediyor; belki çok doğru görüyor, yanılıyor, belki de hezeyan edi- yar Siz iktısat ilimini biliyor musu muz? Kadro'cular hangi cerey nın adamlarıdır? hangi leri müdaf. prensip- ederler? Onları an- lamıyorsunuz; fakat, Marx'ı de- miyorum, Keynes'i anlar mısmız? Fikir meselelerine karşı müt- biş bir lâübaliliğimiz ver; her hangi bir yazıyı mutat rahaveti- mizle okuyoruz; esasen düşün düklerimizin ayni değilse, peşi belki | rine yardım CHERBOURG, 9. A.A — Şehir, bu sabah uyandığı za- man sise bürünmüş bir halde İ bulunuyordu. Ve ince ve kes | miştir. Öğleden sonra Türk tarihi tet- İ kik cemiyeti âzasından Samih Ri İ fat Bey, Darülfünun Şark akvamı İ tarihi müderrisi Avram Galanti | Beyin daha ziyade o Mısırlıların, Summerlerin ve Hititlerin sami ol ması fikrine müstenit tenkitlerine İ karşı yaptığı tahlillerle bu mede niyetle-in orta Asya medeniyeti” le olan münasebetlerini isbat et- miş ve bu medeniyetler hakkında izahat vermiştir. | uzum uzadıya İ rilen izaha olmuş ve hatibi ürsiden iner İ ken milli Türk Tarihi artık hallolunduğunu ve memle- ketin bu büyük ilim zaferini de Gazinin dehasına borçlu bulun. duğunu söylemiştir. Reisicümhur Hazretleri, kong- rede nih: lar ve müzakeratı dinlemişlerdir. Tarih kongresi hak- kında bir tashih ANKARA,9. A. A.— T. rih müderris muallimleri içti madan Darülfünun müderris feransından sonra İzmirli İs. mail Hakkı: Bey tarafından | Şemsettin Beyin noktai nazarı nı teyit ve ikmal eden izahata dair telgraf, gazetelerde bir ke İ lime hatasile intişar eylemiştir. İsmail Hakkı Bey, Şemset- tin Beyin fikirlerini cerhetme- kis teyit ve ikmal ey- lemiştir. Tashih olunur. hükümlerimize uygun gelmiyor- 3a, hemen “ağdalı” damgası vu- Tup atıyoruz. Bir yazıda esasen | alışık olduğun fikirlerden başka» | İ sını aramıyorsan ne diye okuyor. İ sun? Okumak bir ceht sarfetme- ğe ve birtakım hazırlıklara mü- tevakkıftır. Memlekette biz “au- todidacte” ların lüzumundan pek fazla müdafaa edilmesi de İ bu cehtten, bu hazırlık zaruretim- İden kaçtığımızı isbat eder. Belki her şeyi, edebiyai minde edindiğim âdetlerle ölçtü. İ güm içindir, ne zaman “ yoruz!” avazesini duysam e hayırlı bir yenilik ” diye se- Waşner'e de, Baude- İnire'e de, Mallarmö'ye de: “An- İ lamıyoruz!” diye bağırmışlar; daha on sene evvel Ahmet H şim'e de: “Anlamıyoruz” dediler, | Kim bilir? belki bu Kadro mec muasındaki fikirler de, kendi sa- halarında, o Wagnerin Baude- ddetli alkışlar arasında bitir. | icede Avrap Galanti Bey, ve- | davasının | te kadar bulunmuş | lerinden Şemsettin Beyin kon | » | olsun anlıyabildiğim İ Bir Ermeninin C. Akvam Meclisine verdiği bir istida. mesinden telâş eden bazı Ermeni. | lerin Cenevrede harekete geçtikleri | bildiriliyor. İ Aharonyan imzasile Cemiyeti Ak İ vam meclisi azasıan verilen ve ba- | 1 İstanbul gazetelerinde intişar ©- den bu istidada Sevre muahedesinin Ermenilere Türkiyede bir yurt tah- eden maddesinin tatbiki | isi mektedir. Cemiyeti Akvam mahafi linde bunun Ermeniler (o tarafından kaba bir siyaset hareketi telâkki İ edileceğine şüphe yoktur.Nasıl ki | burada öyle telâkki edilmiştir.Zi- binleri teşvi maksadile yazılan bu istidada ezcümle deniliyor ki: vre muahedesinin seksen 88- i maddesinde “Türkiyenin diğer müttefik devletler misillü | Ermenistanı müstakil bir hükü- met olarak tanıdığı” yazılıdır. Fakat bu munhede yerine şimdi | Lausanne muahedesi kaim olmuş | tur. Bunda Ermenistandan bahse- dilmeyor. Halbuki Cemiyeti vam 1921 de Türkiyede ve Türk tahakkümünden tamamen müsta- kil olarak bir Ermeni milli yurdu vucude getirilmesi hakkında bir İ karar vermişti. 1924 te bu karar tekit edildi. Bugün, Türkiyenin Akvam Cemiyetine girmeğe da- vet edildiği bir srada o Cemiyeti Akvam Ermeni metalibini göz ö- İ kizi ne dikmişlerdir. Cemiyeti Akvam İ ile büyük devletler tarafından on- lara karşı alınmış olan kat'i taah- hüdatm hesaba katılmasını talep ederler. Ermeni milleti tarihi hu- kukundan mabrum kalmağı k bul etmiyor ve Törkiyenin Cemi yeti Akvama girmesinin yeni bir | İ ihkakr hak ve nedalet devresine İ mebde olmasını isteyorla, İnire'in eserleri kadar canli ve | veldttur. İ “Kim bilir?" diyorum; çünkü | maksadım Kadro'daki tahlil etmek de: nim işim değ şeyleri bilmem. Yani ben de an- lamıyorum; fakat bu anlama- makla iftihar ederek, ancak ken- di aczimi gösterecek bir kelime- ye hiç bir hakaret edası verme- den anlamıyorum. O mecmun da serf iktıyattan bahsetmediği için benim de biraz zlar olur yor: Yakup Kadri'nin yazıları, Şevket Süreyya'nın bazı makale- leri, Bunların içinde de hiç işti rak etmediğim birtakım fikirler var. Kadro ikt hâdiseleri tet- kikle kalmıyor; her şeyi iktisat | bakımından görmeğe, her şeyi ik. tisadi hâdiselerin peyki addetme- | ğe meylediyor. Zannederim bu ik- İ denlığma karşı saygı hissini ihlâk Türkiyenin Cemiyeti Akvama gir | | İ manyolacılığı tisat “mythe” ini hiç bir zaman azzam inkılâpları sinesinde yarat | maştar. Beni sureti umumiyede Türk kadınına mühliktir mile ortaya atanlar görmüyor ki kendileri bizzat Türk k: e tıpku bunun gibi mizin talim ve terbiye mel üzerinde de en hayırlı bir lâp yapılmış, maarifimizin # prensipleri terbiye zem garp âleminin en mütekâmi “bütüm yı İar etmektedirler. Zira bunların böyle © şımarık bir yaygara ile, hakikati boğaz- ak ve açık bir fazilet kar- ederek aldatabile cekleri bir Türk o kadınlığı yok- tur. Bütün bu millet gil değerli ve ışıklı kadınları da doğ ruyu iftiradan kolayca ayırt et- meğe mukatedirdirler.. Eskiden bize sathi bir frenk © mukallitli inden geçme, özsüz ve yapma- ciklır bir kadın hürmetkârlığı var dı. Yani kadına karşı reva görül meyen hiç bir alçaklık olmadığı halde, zahirde gayet © mütebes- sim, reveranalı ve hürmetkâr bu- lunmaktan ibaret bir hürmet tas lakçılığı! Ben bunu daima kada karşı en bayağı ve mağşuş hakaret ad- dettim. Kadın o müvacehesinde yalansız hürmetimi, ciddi ve sa- mimi mülâhazalara onün dima- ğından münevver bir makes bu- İacağımı o göstermekle izhar et-| mek istedim. Millet £ Meclisinde söylediğim sözler £ tamamile bu mahiyettedir. Ve daima öyle caktır. Kadın ve kız terbiyesi gi bi ehemmiyetli bir mevruun esa smı birakıp ta yalnız lığı yapmı ce zekh ve zerafet gürbüzlüğü ne delâlet Böyle | şeyler bu yeni terbiye cihi yüksek, milli ve bedi deleri dışında kalarak haki anlar varlıklarını bot ter erkek olsun, hem tehlik, hem de cidden müh ler! Poliste Polise hakaret Yüksek Kaldırımda oturaf” tün amelesinden Nadirle arasında kavga çıkmış, fena halde döğen Nadir, ka: ayırmağa gelen polis met Kadri Ef. ye hakarette bulı ğundan yakalanmıştır. . Üstelik dayak Dolapderede, Vişme sokağ! kalaycı Ali, Gümüşsuyunda met hanım kapıcı Nihattan cağını istemiş, fakat parayr dıktan manda üstelik bir dayak yemiştir. Silâh bulundu Bayram sokağında Ali ile F gükpazarlı Fuadın şöphe Âzerleri aranmış ve birer bulunmuştur. Haklarında yapılmaktadır. . Arkadaşımız olan gazete an- ketini açtığı günden bari, meclis- teki beyanatınım mühimi oldı nu tekrar etmek lütufkârlığı bulundu. O halde | sütunlarında niçin o mühim sözleri neşretmi- yor da onların altı üstü bilinme- dikçe şümulü ölçülmek kabil ol- mayan bir cümlesini(0 da muhar ref şekilde) yazıyor?. Bundan an kıyorum ki böyle mühim bir mev zu etrafında bile maalesef ciddi- Evvelki sabah Parmak ki terzi Fransuanın dükkânma muncuk uydurmağa çalışan met oğlu Yusuf. minde biri, raftan görüldüğünü anlayınca men oracıkta kıyafetini tebdil mek istemiş ve beline bir mal sararak gözden ka istemişse de kıskıvrak yakay' kabul edemiy diyet “mythe” Aramızda asırların halledemiye- ceği meseleler var. Teferrüatta buluşabiliriz; bu tuğumuz da oluyor. Hele mu- kkak buluşaca indir: Onu hiç bir “Anlamıyoruz” diye kat mamış; İsminin etrafında gol'un, Tolstoy'un, Dosto) nin İsimleri etrafındaki hal Turgenief'i Gustave Flaub ler; ben, Madame Flaubert'in romanı! nın okunmasını pek lüzumle 'detmem. Haydar Rifat Bey o muh? rin İlk aşk isimli uzunca biç bir şeyi basit tarafından anlamamak ve “İyşü nuş eyle bugün amma za- mı ferdayı — Sana ımarladılar mı bu yalan dünyayı” sözünü ka- bul etmemek. Kadro'ya edilen birine ben de iştirak ediyorum: frenkçe kelimeleri pek fazla kul- lanıyorlar. Sonra her şeyinde bir vahdet olmasını istiyen muharrir leri, Şevket Süreyya'yı ecnebi isimlerini alaturka yazmakta vazgeçiremiyorlar. itirazlardan okudum. Bilmem en iyi eserle den midir? Zannetmiyorum” hikâye bir muharririn meşb' ması için kâfi gelmezdi... Bir delikanlı başından # İ daha doğrusu babasının ba 2 - Bir hikâye | ir mak macerasını. Ağ yor. Delikanlının aşkı, ken Itiraf edeyim ki Rus muharri. | ri Turgenisfin şimdiye kadar | (i) Ahmet İhsan matbaası * hiç bir eserini okumamıstım. Bel. İ 102 1 kâyesini tercüme etmiş (1) Nasıl yakalandı? ci A — sizl hel r