Milliyet | Asrın umdesi “MİLLİYET” tir 14 MAYIS 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst. Milliyet Telefon Nuğnaraları Başmuharrir ve Müdür 24316 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaz 24810 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç içir 5 aylığı $ iz u— Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku | yecek oldu.. Oğlan (Tünl) di- ye kızın suratıma tükürdu.Bu se fer da anası dayanamadı.Masa. İ dan aşağı çekti, indir isin indiren., melemeğe elile de yumruklama in... Bu esnada biletçi geldi.. O- İnun gelişi oğlana biraz getirdi. eri annesi biletçi ye verirken: — Ben vereceğimi. diye ba- ğırdı.. Onun eline verdiler. o| verdi.; Fakat biletçinin elindeki zumba makinesi hoşuna gitti. Annesine: — Anne, onu isterim ben!. — Neyi oğlüm!.. — O adâmin elindeki şeyi! —Alalolurmu öyle şey! ! Hiç istenir mi? Sonra bizi va- pürdan çıkarır... - Ya... İsterim ben!. sterim — Oğlum © deli misin sen Ben sana şimdi limonşekeri ala başladı bağırmağa: Ali,, Bey Mevlânanın idden esaslı bir vu-| kuf ve ihata ile tercüme ederek | onları bulup, okuyamıyan edebi- | yat meraklılarını kendisine med- Yunu şükran bırakmıştır. Türk lir ve İ yemut sima bi t olan eseri bü- baştan başa o- İ Tercümelerde nazarı dikkati- mi celbeden bazı noktalar hak | kında tenevvür etmek arzusün: | dayım. Yalnız her şeyden evvel | itiraf edeyim ki Hasan Ali Beyin felsefi ve terkibi bir mukaddeme mahiyetinde yazıp felsefi bir he- yecsinln © serböst © vezin / kalıbına | döktüğü manzumede © hazin bir “ney, sesi duydum. Orada Mev- lâna, mistisizm ve lirizm adeta | yan yana “ney,, alıyorlardı. Bu mütercimin büyük > bir muvaffakı yetidir. Ancak bu manzumenin son sesi kulaklarda bir hendese İ davasının “metlip sabit olur” ahenk ve tenmetinde bir tesir hönl MILLIYET CUMARTESİ 4 le | YeniNeşriyat © TeJ|- Mevlâna'nın Rubaileri MAYI5 | FE İ | diği şu olacak Ben her felekte bir gözbebeği ( bir şuur, bir hayat) ve her göz bebeğini de bir melek (kudret) görüyorum . 4 — Yedinci rubüinin birinei ve ikinci mısraları şöyle tercüme edilmiş: (İstek © yolunda ; ergin kim- seler, cihandan elini; eteğini çek ) lâllah) olarak eteğini çekmiş im yoluna girmesi na- ? Bu (haleti ruhiye) istek yolunun müntehasında elde edi- lir (lstek yolurda Vasıl ilâllah ol muş ve cihanda elini (eteğini çekmiş insanların iradı. — lâzım dır) diye tercüme © edilse daha muvafıktır zannederim. 5 — Sekizinci — vubaide Zatı mera ve Zerratı mera kelimele- rini terkip halinde okumak doğ- ru olmasa gerektir. Çünkü evve: | irinci cümlede “fail, kalmaz. | Otuz dokuzuncu rub. i musrammı Hamed güftü güftarı tü Diye okursak kalmaz. Zik Güftarı tü terkihi atıf edatile İ zi mef'ul edatına bağlanır. Hal. buki güftarı tü terkibi faildir. O halde mısrar şöyle okuruz: Hamuş mera zi güfi, güftarı tü kerd Ve tercümesinde de: (Senin sözünü söyleyip mütemadiyen se- ni anmak) diye uzun © uzadıya tefsire gitmeyip sadece: “Senin sözün beni söylemek- ten menetti,, deri; e rübaide | eimesi “ Çüstir görü! ben döner parça) diye tercüme | edildiğine nazaran mürsttip yan İışı olarak telâkki edilemez. Öyle olunmuş olacaktır. Ba kelime (belâ yin) dir ki Zirin kelimesinin mula- bilidir 15 — Altmış birinci peel sebükser kelimesi (çabuk gi diye tarcin" ediksiş SFürinde) sebüksor aklı hafif, ahmak mana | snadır. Böyle olunca resed keli- ' mesi yetişmek (değil, (vialine pa olmek) şeklinde tercüme edi | lebilir: cümlede fail | Apartıman Meselesi — Fransızcadan — Jsohra, biraz daha beklerim. Madam Fidloy dâyanama- iz | iner yetişir, dedi, bu böy | İle gidemez, Kocası Fildog hiç istifini bozmadı; i — Yok, sanki benim için ye! tişmiyor. — Öyle ise niçin boşanmıyo ruz? — Hep onu düşünüyordum amma, söylemeğe cesaret ede- Imiyordum. — Budala.. o düşünüyormuş amma, söylemeğe cesaret ede- miyormuş. Böyle yaşamaktan. sa ayrılalım, daha iyi! Gün geç i tikçe geçimsiz dam oluyor. — Evet; apartıman bulunca. ya kadar kalacağım. Fakat si a bir şey söyleyeyim mi? Bir gün gelirse, bak senden nasl Jimtikam alacağım?. — Sen hele apartıtımai * br” ayak evvel bul da, intikam ke: lay iğ. pi Apartıman bulunmadığı için ayrılmağa karar vermiş karı kocanın daha bir müddet yaşa masının nasıl bir azap olduğu. nu takdir edersiniz. İki ay böyle geçti. Nihayet Mm. idloğ tahammül! hudut: ları aştığı için, ne kadar pahali ği — İlsterim!... Ben onü iste. | ediyor o Bili iğ | ediyor. Bilmem be O müsbet ses; || 16 almişiyedinei rabainin | sun. da oli tel öl e min di çer vet Ş a yim ira (dide — biduz) | Ya sen, ya sen? | Kül Gi ie Ti iş aletlerinin biraz olculardan işini çekip dik öle benn için ber ve | Cüzü arda lim “Gk | yama KOCA evi mağ kacar verdi idik bakanlar da vardı.. Benim Mürvet! "Allah kimin varsa bağışla. sm! inşalah hepsi büyür de pa şa olur. Anaları babaları mür- vetlerini görürler. Elleri ek- mek tuttuğuna şahit olurlar. Hepsi döllü döşlü olsunlar.. Lâ kin dün vapurda rast geldiğim çocuğu gördükten sonra çocu” ğum olmadığına hamdü sena ettim, Eve geldiğim zaman si- Birlerimi yatıştırmak için bir de Bromural yuttum.. Allahım ev lere şenlik: me vi birde genç ka- dınla on on iki püre eni bir kızcağız (besleme olacak) — de 5 yaşlarında çocuk.. E: a iskeleden Year Kadınlar seren bir ke ire yor. bole stardulsi- Ço.) cuk yem yanmdaki masamın | etrafında bulunan yeri istedi... Kadınlar olmaz dediler: — Yal. Ben orayı isterim... demeğe başladı... Kadınlar kalk tilar oraya gitiler. İki dakika sonra oğlan masa nın üstüne çıktı. — Hiş! Oğlum! Kâmil (amma ne kâmil) in aşağı! Bak herkes sana bakıyor.. Ayp değil mi?.. İn diyorum sana!. Oğlanda ses yok!.. Ayakları © ne masanın kenarından sarkıt # mış, sallanıp duruyor.. Bu sefer büyükanne işe ka K riştı: © — Kümil oğlum sonra darı- İnn amma! Haydi in. Şimdi biletçi gelir.. İn diyorum.. Di yine ses yok., Yal- e ayaklarmı daha hızlı sallı- Küçük, besleme kız işe karı. sayım dedi 7 Kâmil Bey! Gel bana bak sana ne göstereceğim... Di Milliyet'in Romanı: "lamak geliyordu. İletçi diyari çıkiyordu.. içimden hemen piçi alıp tokat- Güç halile susturdular.. Olduğu yerde du- ramıyor ki, başladı masanın a- ile (tak! tak!) taham- » Tam o sırada da bi- yağına tekme gördü.. — Hanım! Çocuk masayı ha | İrap ediyor. Görmüyor musun! dedi Kadıncağız: — Gördün mü. Kâmil! Bak biletçi darılıyor... rum gel denize bak!.. miler var... Oğlan biletçinin arkasından; —B.k! eşşoğlu eşek! diye bağırdı.. Bu edebiyata hayran olduk... Biletçi de: — Hanım ne terbiyeli çocu- ğüsiuz veri dedi. Kadın böyle takdirlere alışkın bir halde: — A! Ayol! O bir damla ço- | cuk!,. Kızılır mi7, Köprüye yaklaşıyorduk.. Bu sıralarda vapur düdük çaldı. Oğlan da o esnada önündeki masanın Okenarını ısırmakla * İmeşguldü.. Düdüğü işitince sor du: — Bizim vapur mu öttü?. — Evet!, — Düdüğü kim öttürür?. Bak ge- — Yukarıda?. — Ben yukarı çıkacağım... — A, olmaz... Yasaktır.. Ora ya kimse çıkamaz. — Ya!, Ben çıkacağım. , Oğlan kapıya doğru saldı- rır.. Arkasından anası ve besle. me koşarlar.. Zorla içeri alır. lar.. Çocuk olanca kuvvetini gırtlağına verip bağırıyor: — Çıkacağım!.. Yukarı çıka cağım! Yukarı çıkacağım... Dayanamadım! — Hanımefendi! Rica ede- rim çocuğu biraz dışarı çıkarın da hava alsın!., — Beyefendi! Pek rahatsız oluyorsanız siz çıkın!.. Sustum... Oğlan veriştiriyor.. Ceza kanımunda altı ay hapse kadar götüren bir sürü (itâlei lisanda) bulunuyor... Patırtı es nasında Köprüye yanaşıyoruz.. Oğlan dışarı çıkmıyor: 10 Eve Düşen Yıldırım! a me) 5 verdi. O gün mevsiminen ucak | güniydi. Pek uzaklara gideme iniştiler. Macar bahçesinin bi- taz ilersindeki bir ağaçlığın al. tına geldikleri zaman, her il de terlemişlerdi. Uzanıp kitapla rını okumağa koyuldular. Git. tikçe suyu çekilen dere kendile rine bir mırıltı bile (o göndermi. yor, ağaçlarda yaprak kımıld. miyordu. Önlerinden geçen yol da bomboştu. Eşeğine binmiş Nahit Sırrı yordu, Genç kıa bakınca, ye ğunu gördü. Kitap kaymış, başını lan ie ne koymuştu. yılan ihtiya. tı ile, otların üzerinde hiç hı. şıltı etmeden ona yaklaştı. Mu- azzezin © yüzünde, boynunda; tamamen çıplak kollarında bü- yük ter taneleri vardı. Kaşları biraz çatılmıştı. Kızıl dudak- riman asmdan bem beyaz dişleri görünüyordu. Ve uyku- su öyle rahat bir uykuya ben. | zemiyor, göğsü ( biraz gayri Bunu Yapma yav» | (mystigue) bir M sonra doğrudan doğruya rubailerin tercümesi başlı. yor. Bu tercümelerde anlayama dığım bazı noktaları işaret edi. İ yorum: | 1 — İkinci rubainin | Ruşen zi şarabı — vaslı daim şebi ma | Mısrar (Gecemiz o bilmeyen landı) diye tercüme edilmiş. ediyorum ki. buradaki | (dai İ kelimesi o (vasl) im sıfatı deği İ (Raşen) in zarfıdır.. Çünkü. bit miyen visal, bir mana ifade et İ mez. O halde misra şöyle okun. p'eder : Ruşen xi şarabı Ve tercümesi de budur (Gecemiz visal şarabının fey- zile daima aydmlıktır) 2 — Dördüncü vubüinin son murandaki (biçen) “kelimesine, ( “neden?,, iç «niçinn i kalmadı) manası verilmiş. (Biçen) sıfatı ilâhiyedendir (Hüdayi bicun) der ler, Şnir burada (çun) kelime i ifade ederek şunu de | mek istiyore Madem ki varlığım tamamen “a dur. en de (0) yum. rubainin de melekler bindirilmiş. Onu da anlayamadım, Şairin demek İste — Çıkmam! Çıkmma.. çıkmi ! yacağım.. Ben kaplanı iste. rim... Çıkmıyacağım!. Hem ağlıyor, hem “bağırı yor... Annesi kolundan tutup dı şarı almak istedi... Oğlan he. men yere yattı.. Üstü başı tabii! toz içinde.. Birisi elini sürse hemen yerlere inüyor.. Bak | tular olacak gibi değil, Anası! bir koluna, büyükanası bir ko- | luna girdi.. Besleme de bacak- larıni tutu.. Oğlanı feryadı fi- gan vapurdan çıkardılar. Ben bu patırtıda dayanamadım ve akn ielck AA oğla nı çıkarmakla meşgul olduğu için bir şey diyemedi. Ben Köprüden ayrılırken oğ lanın haykırması devam ediyor ve halk bu feryada doğru top- lanıyordu.. Allah kimin varsa" bağışla sini... FELEK tuniyetle baktı. Muazzez bir aralık ayağa kalka rak biraz yorgun ve dargın bir sesle, ve onun yüzüne bakman dan: — Ben ! dedi. Sait şimdi bütün irmdesini tüketmiş gibiydi. “Kalalım” diye rica edemedi. 8 Yemek yenir yenmez, Mu- azzez biraz rahatsız olduğunu söylemiş, daha Ahmet Şükrü İ Efendi evde iken herkesten ay- yalıp odasma Babası ile ağabeyisi gittikten ' sonra, Sait büyük bir kabanat işlemiş lerin çekingen sessizliği ile ki- İtaplarmı toplayarık gitmeğe İ hazırlandı. Bahçeden geçerken, Şuyeste kendisini çağırdı — Nereye Sait? İ — Liseye gideceğim? İ hasıl oldu) diye tercüme İ lirse türkçede manası deği konuşmadık, Fakat zevahir bu- İnu göstermiyor mu? yet ederek söyle. o Bu işte sa. na bir düşman değil, bir dımcı olacağım. halinde cemali (sr ve manası) mazarım- da aydınlanır) Ve (Zat) ile (Zerrat) keli melerinin sonundaki (1) lar kal- dırılmalıdır. 6 — On üçüncü rubinin dör- düncü mısramdaki: (Bebad dadem) ii (rüzgâra verdim) dı dan doğruya (feda 7— e düncü Ülmesi ilimli) olakakır bi per | vasızlık manasınadır. İ 19 uncu rubabide İ ane hud güm budet lesi (sebep kendiliğinden edile- mez. Oradaki hurl kelimesi farisö | şivesinde zevbitlendir, — cümlede istifbam seklindedir: (Senin için behane mi yok? İş | to meselâ uyku geldi ve seni biz den aldı) diye tercüme edilmesi dahn doğru olan gerektir. 9 — Yirmi birinci rmaradaki (pest) niçin tercüme edilmemiş? Halbuki orada | (bülent) ile bir tezat san'atı vardır, 10 — Yirmi sekizinci rubainin ikinci musrat, Kur'anı bakest vü ayeteş pey mist Diye okunmalidır.? Çünkü Kur imesi ikinci mısradaki cüm len değildir. İkinci mıs- radaki cümlelerin faili (in ke) Rubai nihaydie kadar tel bir mevzudan bahsediyor: en Hattâ üçüncü © mısrada (bu ave) dan diyerek aşkı kasdedi. yor. Ara yere (Kur'an) m girme si tuhaf olmaz mi? Sonra (Kur. am) ın ayetleri meydandadır: Mevlâna; bâtmi dahi olsa o ayet lere bir mana verecektir. Tercümesi şudur: Aşk hakkın Kur'anıdır fakat ayeti (alâmeti) meydanda değil dir, Ayni rubaide (esrahat) yara manasınadır. Aynen tercüme edi 11 — Öluzoncu rubainin üçün cü murandaki attar o kelimesi Gitriyatçı) ve Çrevnak) “kelimesi de (revaç) manasınadır. (revankr attaran bürd) Ültriyatçıların kesat | verdi) demektir. 12 — Otuz birinci (o rubaide (ab ber ciğernist) (hiç bir seye | malik değilsin, müflissin) manası nadır. Ciğerinde su yok (hasta değil | sin) demek değildir. Şair bur da (ab) kelimesinden Seit mahsün mahzun sordu: — Bana düşman mi? O mu söyledi yenge? > — Hayır, onunla böyle bir şey Sait bir şey söylemek iste miyor, susuyordu. le ne oldu? Bana emni yar. — Vallahi k hiç bir şey yok, Durmuştu, Şayeste ısrar et- — E? Sade? — Sade.. Bir an nefsime hâ. kim olamadım. Sait süküt ediyor, yüzü kıp- kırmızı, yere bakıyordu. | yesine gelince: dikkat manasına gel hasıl olur burada: Hiçe saymak, | İ tegafül etmek diye tercüme edil. e melidir. 37 — Seksen ikinci yebâinin) ikinci mıtramdaki mitaft kelimesi bezeli mezara aittir. İki kelimesinin de gülizar değil gülen: şeklinde olummlam muvafıktır. Tercümesi şöyle olsa zerektir; Sevgilimin muazzez im. On ziyen teninin in'ikâsile mezar bir | gülistan gibi parlıyordu. Tercümelerin heyeti umumi- Üslüp hakkında bir şey söyle miyeceğim. Yalnız. rubailı tek cepheli olarak tercüme edil- dikleri nazara çarpıyor. Bu da bir nakise değildir; eğer cephe- ler, isterdi ki san'atlar ve ma. Bolar izah hattâ kixmen tefsir edilerek tercüme edilsin, eserin | ihüva ettiği birçok manalar bir çok san'atlar feda edilmez. İ Yani asıl ile tercüme arasmda | bu derece açıklık olmasın, Bu açıklık metnin haricinde izablerla doldurula bilirdi ve Hasan Âli B. in herkesçe müsellem olan dirayet ve kemali bu hizmeti pek büyük bir muvaf fakıyetle ifaya kâfi idi. Muhte- rem mütercim; esere ve yazının Mevlânanın el yazısı ol. duğuna — kanidir. M vesika değildir. O şüri ne şekil, ne ruh, ne de san iharile Mevlksaya yaklaş. ı itiraf edeyim, İ Yeni Türk yazısı ile yazılan! #ietindeki hatalar bata, | & olacaktır. Eserin ikinci tab'ın da bünların tashihi temenni olu- | nur. Maamafih bu farisi metnin çaki harflerle yazilmasmda hiç bir mahzur yoktu. Bütün ba” afak tefek körikidnta | rağmen böyle * mühim bir eseri tercüme ve neşre muvaffak olan | kıymetli arkadaşımı can ve gö- nülden tebrik ederim. Edebiyat muallimlerinden ! Dr. Ali NİHAT Itünadı Milli TURK SİGORTA ŞİRKETİ İ Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. it omuzlarını kaldırıp in. dinli, Be meler önde yükselen başa bu çok geniş 0- © Sil. Beyefendinin İlacaksın? | ilen | bire şaşırd.Sonra kendisini top in Burada kalırım, dedi. Eğer içimizde bir deli var | liyi bilmem amma, her halde bürası karı koca evi de- lokantası ve Canı yemek istedimi ge- ak istedi mi gelir? Af- federsiniz, ben hizmetçi “deği- lim, aşçı dersen hiç! — Ah, keşke aşçı olsaydın, | seni burada alıkoyardım. — Ben sizi hiç alıkoymuyo- | rum efendim. Klübüne git, ti- yalrona git, sinemana git, ah-| baplarına git, nereye istersen o aya git! Hattâ benim gibi bir) kadın bulursan, elini öp'te başı | na koy. Yarın doğru avukata | gideceğim. — Peki amma, boşandıktan | sonra nereye gideceksi — Nereye mi gideceğim? — Evet. Bak, ben gene'ne kadar iyi adamım ki, sana hatır | Yatıyorum. Bürâdan çıktıktan sonra, nerede boş apartıman bu Hakikaten Madam Fidlog| burasını düşünmemişti. Birden | lay — Nereye gidecekmişim? — Ya ben ne © yapacâğım? Mukavele benim üstümde.. Sen nereye isterten, orâya gider sin . — Bravo sana! Dokuz sene İ evli kaldıktan sonra gösterdi. İ ğin bu nezakete doğrusu diye- cek yok. Apartımanı bana: bı- rakmıyorsun. — Bendeleri sidir. köprü al- tında yatacak değilim ya.. — Mademki öyledir, ben ta-! Jâk davasmı apartıman bulun. caya kadar tehir ederim. -——Ben de seni dışarıya atmam | İ Bu kadar (osene bekledikten 1 sevincini saklamadı Hattâ dedi ki: — Eğer istersen taiâkı tacil için, yalancıktan bir cürmü meşhut tertip edelim. Cürmü meşhut yapmadılar amma, her ikisinin de geşinemi yeceklerini anladı ve talâk kara ri verdi. Talâktan bir ay sonra, apar İ temanın kapısı çalındı. Fidlog ne görsün? Sabık ka rsi! Kadm gayet ciddi bir tavur ve resmi bir lisanla dedi ki: — Bon jur mösyöz — Ne o? Neye geldiniz? — Küçük intikamımı” alına. | ğa geldim Mösyö Fidlog'-Hani hatırlarsınız ya, ben bir zaman ki bahsetmiştim de siz gülmüş — Hata ediyorsunuz, Size ev elâ şunu haber vereyim ki ben bir apartıman buldum. — Buldıysanız bana ne? — Acele etmeyiniz. Tıpkı bu aparlıman gibi. Bu çok sevdi apartıman gibi. Burada birinci katta oluruyorum, — Laf! Birinci katta apartı- manın sahibi oturuyor. — İyiya! ea sahi. bi. ewwelden .beri bana kore & derdi. Hatırlarsınız ya, burada küçük bir tamir oldu mu, batı- İrrm için derhal yaptırırdı. Son- ra iyi kalpli bir adam, daha son ra zengin. Ben tekliflerini ka- bul ettim ve nihayet evlendik. Evet efendim, ben şimdi apartı İman sahibinin zevcesiyim, Ya. mukaveleniz meğe geldim ki bu ay sonunda bitiyor. Şimdiye | kadar her sene on bin frank ve riyordunuz. Ay sonundan itiba İren bu apartımanı size on sekiz bin franktan aşağı bırakamam. İster oturunuz, ister gidiniz. Allaha ısmarladık efendi Fidlog'un sabık karısı ve ye ni ev sahibi mağrurane çıktı, gitti, Hakikaten perişan bir halde Sait acı acı söylendi; muzlarm hiç bir azim ve kud-| diyordunuz. Fakat bir taraftan ret, hiç bir emniyet ve cesaret da Muazzeze koca aramakla vermemesi garip bir manzara teşkil ediyordu. Kadın istihfaf. la kaynına baktı, ve kendi dar ve zayıf omuzlarını biraz kısa» rak sordu: meşgulsünüz! — Ne yapayım? Bu vaziyet ederse koltuğa yığılan Fidlog'tan in- tikamını almıştı. — Hayır, zannetmem. Esa- sen Namığın da galiba kendi halinden yeni haberi oldu! Sait üzerinden (o bir büyük yük kalkmış bir adam sükünu ve yorgunluğile oturmuştu. Kı dın devam etti: — Fakat tabi bu vaziyet e bediyen devam demez. Günür birinde ağabeyinin kendini kay betmiyeceği, her hangi bir fe- lâketin de bunun neticesinde baş göstermiyeceği ne malüm? İşte bir an evvel Muazzezin kocaya verilmesini bunun için istiyorum, Meğer ki. — Meğer ki? Derz ii Ankaraya giden veya Ankar: yenge. Niçin sustunuz? © dan dönen tek köylü geçmiyor- | muntazam inip çıkıyordu. Bir — Seninle konuşmak istiyor| — Ancak bir dekiks sonra | daha zuhuretti, di Mba du. Mutlek sessizliği, sade yaz | müddet sonra bep (o uyumakta |dum. fırlayıp kalktı, öyle mi? Şu hal Saidin uzun kirpikli büyük Halbuki pek güzel m — Ne yayi 2 | kısını terenmüm eden böcek devam ederek hafif bir murıltı o da Şayeste gibi sesini ya. | de pek hiddetlenmiş demek! İkestane rengi gözleri endişe ve | t. Zaten bundan kaç gündür ği lr adar çocuk görü- giri ediyordu. Şayeste dedi Xece) Daha mı a şöyleyeyim! Dinle öyle ine: | edil 5 Sait yine susuyordu. Uğra- fıztırapla yandı. Fakat ağzın- dığı sukutu hayali pek gizleye !dan hiç bir ses çıkmadı. İndir. | ki: miyen Şayeste dedi ki: — Açık | diği darbenin kâfi gelmediğini konuşalım, Nihayet yirmisinde | gören Şayeste, kamçısma tek. sin hehek dağilein Rams An& İman meinndn ek okenele bileme ile vaziyetini değiştirdi. vaşlatmıştı: | Sait ilk önce kendisine an-| — Neye dair yenge? cak enfes bir şeye (o bakarken! — Kuzum, dün Muazzezle duyulan hayranlıkla, çok sevi. | aranızda re geçti ki böyle bi len seve bakarken duvulan mef | den hira kr esna nedara di in vızıltıları ihlâl ediyordu. Uzun bir süküttan sonra, Sait W başmı kaldırdı. Munzzezin bu kadar uzun zaman söz söyle. weden durduğunu. hiç: bilmi. Sait gayet ciddi bir sesle — Söyleyin yenge! dedi.