Milliyet 20 EYLÜL 1931 © OAREHANE — Ankara cadde- 4 4 100 Telgraf adresi: Milliyet, Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 i BONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için iliğı © 400 kuruş 800 kuruş “len evrak geri verilmez iddeti geçen nushalar 10 kuruş Gazete ve matbaaya nit işler südiriyete müracaat edilir. eee eg Hava Dün szami hararet 20, | geri 17 derece idi, Bu- lm year poyraz, hava * izah ve ciddi b #r zaman iyi mizah yazısı amaz.. Bunun için bir çok eme lâzımdır: Evvelâ ya- adamın tab'ı mizaha müsa - Sonra © mevzu- « Sende yağ, un, şeker, var el we Var,. Cevabını alınca: «Ne duruyorsun helva yap iyebilelim. Mun için mizahı kâh hafif. 52.. Ona kariler soğuk der- /Kâh ta ciddiye kaçarız.Bu 'erde dikkat ediyorum.. Bi mizah yazıları ciddiye faz- ıklaşmağa başladı. "hb muharriri arkadaşları: İan birinin daha bu nokta ine ilişmiş.. Ben bu ciddi- 'e hareketini mizah için bir Artin isminde bir Erme ir ki; ramazanı işsiz geçir evvel Zeynel Ağaya gidip Zeynel Ağa! “Gel bu ra- senin dükkânda kara- Kim oyratacik?. Ber, âlârini içte m « Üçüncü akşam Ar. Affedersiniz Süheylâci- . Oyuncu! İyemiyecağim. Müsaade g A! Yalnızca mı? Nasıl ? bir parça benim “Yok, yok. Benim san Ev de uzak değil. Beyler İ biri şöyle bir parçacık refa ederse çabücak giderim. Peki, dur, Mukbile söy Suk çabuk döndü. Büfe ya- ip duran Ahmet Nebile bak Şüphe Paskal yemeğini btirmiş, bıçağını temizliyordu. Her va- kit yemekten sonra, © karısı Francoise sofrayı kaldırırken, İm İren böyle bıçağı © temizlemekle Akşam saat altı. Çiftliği de rin bir karanlık almış. Dışar. yi ne bir ses, nedebir sa- ! Hâni insanlar birbirlerini boğazlasalar, in cin duymiya- cak. Çiftliğin içi serseri mah- lâklarla dolu bir ormana ya- kındı . Paskal, gözleri yarı kapa- lı Francoise'a ve Mathurin'e baktı . Francoise altı seneden be- ri karısı.. Elli yaşma geldiği zaman, henüz < otuzuna var- mamiış olan bu kadınla evlen- mişti, Hiç bir gün şikâyet et- mediği mükemmel bir kadın. Üç hizmetçi bir arada © onun yerini tutamazlardı. Mathurin de ekin zamanı ş çiftliğe aldığı bir delikanlı idi. vakitten beri artık çiftlikte kalmıştı. O da iyi bir işçi idi. Aşağı yukarı Ffancöis'in ya: şında., Paskal, masanın “öbür | ucunda gazete okuyan Mathu- tin karagözcüye yol verip ken di oynatıyor, az gülüyorlar, lâ- kin ilk iki gecenin hıziyle çok seyirci var.. Var amma Arti. nin oynattığı karagözden ne o lacak! Yavaş yavaş, herkes eli Bi ayağını çekiyor. Ramaza- nm haftasma doğru dükkân bomboş kalıyor. Bir kaç ço- cuk geliyorsa da onlar da gül- müyorlar. Zeynel soruyor: — Bre Artin! Neden artık herkes eskisi gibi gülmüyor. lar?... 'Artin cevap veriyor: — O zaman komedi Şimdi dram oynuyoruz.. Eh! Ne desin! Zeynel bu iş- ten anlamaz, Mahallebi olsa ne ise, lâkin Karagöz... Nihayet ayın on beşinci ge- cesi Artin perdenin arkasında Zeynel de boş dükkânın kapı: sında iken Karagöz oyunu biti yor ve Artin tekerleme muci- bince Hacivadın ağzından: Yük perdeyi eyledik vi ran, varayım sahibine haber ve reyim... Diyince Zeynel — dayanamı- yor ve; —Yıkılsın bre! Allah belâsmı versin: Her gün dram, her gün | dram! Zaten mahvolduk.. Onun dediği gibi hergün ciddi her gün ciddi yazarsak gazete ler sonra Zeynelin boş mahsl- leb'ci dükkünma (döner diy. korkarım. Değiştirmez — Korkma! Değistirmez. E min ol! — Nereden biliyorsun?. — Fikri yoktur da ondan. FELEK il. © Jör:him Necmi Ahmet Nebil Süheylâ ile Mebruke Numanın yanma yak laştı. — Fena bir sancı yakaladı. Evim şuracıkta. Bana beş da- kika refakat ederseniz, — Emredersiniz, Hanım- ğım, müsaaden ha rsmarladık- larla vakit geçirmiyeyim. Sen sine hürmetlerimi söyler- sin. Hadi, Nebil Bey! Sokağa çıktkları (o zaman, Mebruke Numan Hanım, ge- cenin serin havasına karşı bir kahkaha salıverdiz — Gördünüz mü Nebil Bey? Sizi adeta bir kız kaçı- rır gibi kaçırdım idi.. | olsaydim, dedi Yerleri süpüren Francoise | bağırdı: EE Ser iliki burak | şu hikâyeyi artık. — Eğer ben onun yerinde olsaydim, daha evvel her ikisi ni temizlerdim. — Sen deli mi oldun? Hay di git yat. Bu gece sinirlerin pek bozulmuş senin; — Bana baksan a karı.. Sen artık bana emir o vermeğe de Paskal tevap verme. ran İ başlıyorsun. » * cois'n mutfaktan o gelmesini bekliyordu. Geldiği zaman ce- vap verdi: — Arbeli'leri.. Mathurin omuzlarını ti. Francoise sordu : — Paskal, şafüp ve'kadek” leri kaldırayım mı ? Kaldır. silk. Bir süküt fasılası.. Sonra Paskal devam etti: — Ne iğrenç şeyler değil Paskal'ın iki gö Teşmiş olduğunu tekrar başını eğdi. Vakit gelince Mathurin: — Ben yatacağım, dedi, allah hepinize rahatlık versin. Ftancoise de mukabele et- tiz — Allah sana da rahatlık versin, Paskal uşağın kapıya doğ- ru gidişini seyretti, Tam tok- İ mağı tutacağı sırada çağırdı: — Mat : Uşak döndü — Emret... — Bu Arbelle'ler eyler değil mi? — Söyledim ağam.. Hayır- İr geceler. - iğrenç Çıktı, kapı, kafaya tokmak | apandı. O za- Han ihtiyar çiftçi de yerinden kalkınca, Francoise sordu: — Nereye gidiyorsun? — Bakayım ahırların kapı» $r kapanmış mı? — Ben bakarım. Artık ba- | nada mı emniyet etmiyorsun? | Neyin var bugün bilmem ki.. Hiç... Franeoise'ın içine bir kor- ku gi Birden “bire bütün vücudünün dolaşan bir korku... Yalvararak : — Otur allah aşkına, git- me! dedi. Paskal, gülümsedi ve masa nın kenarına oturarak, demin Mathurin'in okuduğu gazeteyi aldı. Dakikalar geçiyordu. Bir aralık Paskal sordu : — Arbelle'leri okudun mu? — Evet, — Ne iğrenç şeyler değil mi ? — Niye böyle düşünüyor- sun? Paskal cevap vermedi. ... Arbelle bir çiftçi kadın, bir de çiftliğin uşağı. Kadının ih iyar kocası keyiflerini bozdu. İ ğu içir, onu tüfekle öldürmüş ler © ve'işi bir“ kaza “olmuş i göstermişlerdi. Fakat. bu İ işi öyle beceriksizce yapmışlar dı ki, jandarmalar bile. haki- kati keşfetmekte gecikmemiş- lerdi. Şimdi her ikisi de hapi- sanede idiler. a Paskal: ğer ben onun yerinde lar dinde bileli bir int ben zettiği geldi. O da kahkaha ile gülmeğe başladı . — Zaten birkaç © gündür ben de kendimi bir kız zanme- diyorum . Köşenin başında. gördüğü bir taksiye elile | işaret eden Mebruke Numan Hanım — Neden? Yoksa sizi baş- ka kaçıranlar da mı oldu? Diye sordu. Sonra cevap yem taksiyi göstere- — Hadi binelim. — İçeride boğulacaktım. Biraz hava alı rız . Dedi . Otomobil, Mebruke Nu- man Hanımın bir el işaretile Hürriyet tepesine doğru yol alırken, Ahmet Nebil tereddüt le sordu : — Nereye gidiyoruz? — Biraz hava alalım da bi- ze gideriz . — Geç kalmıyalım . Kadın süpürgeyi * bıraktı. Ve bir iskemleye oturarak ağ- isdr. “Paskal sesini (o çıkarma- dan, fakat hasimane karısmın ağlayışmı seyrediyordu. Son- ra omuzlarını silkerek, bir ke- re daha kapıya doğru yürüdü. O zaman Francoise tekrar ba- — Paskal! Paskal bu'defa dönmedi bi le ve çıktı, gitti yordu. Sonra yine ne bir ses, ne bir südal © - Bu sefer Francoise de ye- rinden kalkmak istedi, ayakları tutmıyordu. karımı uyuşturmuştu. İ Birden bir silâh sesfi duyul | du. Ancak o zaman canlandı ve kuvvetini buldu. Derhal ka- pıya atıldı, ağaca çarptı: — Paskal! Karanlıkta bir ses duyuldu | Marthurin'in sesi... — Paskal'değil, benim. Sa na ateş etti diye korktum. Francoiğe şaşırdı: — Ok, ben de sana ateş et- ti zannettim. Sonra sesi değişti: — Aman, dedi, sakın ken- dürmesin.. dini leri Yaralı.bir hayvan gibi yer- | de sürünüyor ve yalvarıyordu. Yalvarışi da bir inilti Bı şaşırdı. Kadma mı yardım etsin, çiftlik. sahibinin. cesedi | ni mi arasm?«v Tam o sırala! yakından bi ri ayak sesi duyuldu — Kim 'oa Paskal'ın sösini ve ayni zamanda onun tertip ettiğini anladılar. Francoise yerden kalkti ve kocasının boynuna dolararak hıçkıra hıçkıra ağladı. Paskal sordu — Neyin var, ne oluyor- sun? Mathurin yavaşça: — Korkuttun bizi ağam, de di, “bu doğru iş değil, allah şa | EYLUL | | İlmi bahisler.. | Milli harse doğru.. Yazan: Denizli Meb'usu Necip Ali Avlunun sert toprağında iri ayakkaplarının gittikçe uzaklaşan sesi duyulu- fakat Korku avluya koştu, bir” uzum Mat- | hurin ara şunu... Allah, aşkına ara.. Ah bu işe Arbelle'ler se- bep oldu. Sahi, ne iğrenç şey- haline gelince Mathurin me yapacağı- tanıdılar ka ti öğrermek için böyle'bir.şey | ve esasen iştirake mi 1931 Her gün bir adım daha ihti- yar ve esrârengiz Şarktan u- zaklaşıyoruz. Yürüyüşümüzün hız ve kuvvetini içinde yaşadı- ğımız için takdir edemiyoruz. Yaliız “geride bıraktığımız 8€- nelere baktığımız zaman, ge çen günlerden lâakal bir asır uzaklaştığımızı anlayoruz. Memleketin taşmdan toprağın dan itibaren her şey, büyük te- kallâbat ve inkılâp i Maddi ve manevi varlığımızm istinat ettiği müesseseler, Klod Farer'in arzusuna rağmen bi- Ter birer yıkılmaktadır, Dün, aziz bir kıymet ifade cden mef humlar, bugün yalnız tarihi bir hâtma olarak kalmaktadır. Sa- kin ve fakat kelimenin en şa- mil ve tam mânasile büyük bir i inde yaşamaktayız. inkılâp içinde siyasi hüviyetimizi, . teşkilâtı esasiye ile, içtimai ve medeni üviyetimizi kanunu medeni ile tesbit ve ifade ettik. Fakat; itiraf edelim ki; «sıl benliğimi- ze ve bizi hayatiyete doğru #evk ve tahrik edecek olan ma nevi varlığımıza şimdiye ka- dar müsbet ve muayyen bir is İ tileümmet verememiştik. Vaktile bize tevcih edilen milliyet mef humu, yalnız vatanperverlik ve kahramanlık: işlerini muhtevi idi. Milliyet e dar çerçevesi, bu günün yet ve ihtiyacına. kâfi gelmez. Milli enerjinin, milli dehanın İ teşekkül ve inkişafında yeni ve başka unsurların da mevcudiye ti lâzımdır. Başka milletler bu | kuvveti ya efsanelerden alırlar ve yahut ta icat ederler. Halbu de medfundu. İlmi salâhiyetle- ri bütün dünyaca tanmmış ve şahsiyeti hürmete mazhar İ olmuş âlimlerin tesbit ettikle- i büyük hakikatlara. rağmen Avrupanın umumi telâk: hattâ dossmemleketlerde | bile Türk dimağınm kahraman lık sahasında değilse de me faaliyetlere | iştirak etmedi; it ol | madığı merkezinde idi. Hal katten çok uze'e olan bu fa ziyeye eskiden beri arap ve frenk kültürü almış olan bir çok vatandaşlar. bile inanmış- tı, - Çocukluğumuzda i miz darbı meseller cl'an kulak larımızdadır. Türk tarihi encümeninin yük b sek mesaisi, bütün hakikatleri bidim olsun, bu doğru iş de: | meydana. çıkardı. — Ellerinde gil. Paskal şimdi emin ve müs- terih ve deriri bir inşirah için- deydi — Bir till yeçti, dedi, ateş ettim ama galiba vuramadım. Sorra karanlıkta Mathurin in elini hararetle sıktı: — Haydi yavrum, git raha tına k- Ve karısını da çılğinca bir arak — Alla « allah? Bu vaki ten sonra tekrar Süheylâ Ha- nımlara (dönmekte ne mara var? Ahmet Nebil ( birden bire şaşaladı . > — Şey canım, Cevat Bey. | — Kuzum © Nebil Bey, bu Cevat Bey sizin umacınız mr? | — Yok, ama... — Kos koca adamsınız. Ba- kın Semiha Nazmi Hanım da bu akşam erkek © olduğunuzu söyledi. Siz bâlâ çocuk gibi şunu, bunu düşünüyorsunuz. Mebruke Numan © Hanım, bunları söylerken otomobilin hafif ışığı içinde Ahmet Nebile sokuldukça sokuluyordu. — Bakın ne güzel hava! Bu mevsimde böyle bir gece güç bulunur. Baharın ilk tatlı ge- celerinden biri.. Böyle bir ge- | cede benimle gezmek için siz yalvarmalısınız. Halbuki sahi- den kız gibi nazlanıyorsunuz. Ahmet Nebil cevap - bula- | -— Nereye geç" kületaksn | madı. Bu gece Sübeylâ Ha İ genç, artık teklifsiz mevcut olan vesikâlar, en bed- bin olanları bile sustüracak de recede kuvvetli, İ fakat; yeni keşfedilen hakikat İleri öğreren Türk genci, dün- ya medeniyetinin kuran büyük ve eski ırkları . damarlarında her milletten ziyade Türk ka- nı olduğunu öğrenecektir. Dal- galara hâkim İngiltereyi, her şi kalktılar. dönmemek üzere çifliği çe ii nım, tombul vücudunun bü tün yumuşaklıklarını hissetti- recek kadar yakındı. OGözleri- nin çocuk bakışına & benzer ışıklı akisleri gözleri içine ba- kıyor, sarı bukleleri yüzüne | dokunuyordu. Otomobil Hür- riyet tepesi yolu üzerinde ge- | cenin tenha serinliği içinde ko şuyordu. Birden bire otomobil hızla yana döndü. Karşıdan başka bir otomobilin fenerleri ateş saçan iki ejder (o gibi görün- müştü, Bu dönüşün verdiği sarsıntı Ahmet Nebille Meb- ruke Numan Hanımı bir vü- cut gibi birbirine sarmış, du- daklarını da KA Mele Nü rü şo före evinin adresini verdi. İki teklifsiz konuşuyorlardı. Mebruke Nu- man Hanım, sevdiğine dil dö- ken bir erkek gibi : — Ah Nebil! Ben sana da- Asık bundan sonra eski ve | şeyin fevkinde Almanyayı te- renyüm eden milletler gençliği nin yanında, Türk gençliği de daha kuvvetli ve daha asil bir sele dünya medeniyetlerini ya- ratan Türk milletini en yüksek bir gurur ile haykırâcaktır. Ru hunda bu gururu duyan Türk, elbette tarihine karşı daha çok şey söyleyecektir. Türk milleti, mâneviyatında çizdiği .bu yeni istikamete yeni bir ruh ve he- yecan (o verirken (o hayatları- nı fikriyata tahsis edecek ve bu ceteyana © bayrak- tar olacak olan Türk gençli- ğine verilecek ilmi terbiye sis teminin de bu cereyanla bir â- henkte yürütülmesi lâzımdır. lu Solszsaz Nasip ALi ALİ 24 Eylül Persembe akşamı MAJİK SİNEMASI Albert Prejan - Florelle DİLENCİLER OPERASI Büyük Fransızça filmle a e GİY e DE b H a MRA SiH İRİ RBAZ Kısmen renkli, Pransızça sözlü ve göz kamaştırıcı bir filmdir. İlâveten: PARAMOUNT halihazır dünya havadisleri ile ilmi ve fenni bir film. > YUMURTANIN SIRRI a MEVLİDİSERİF Şehzadebaşı ve Kadıköy Hilâl sinemaları sahipleri ri ve Kâmil Beylerin validei muhteremeleri Ha- nmefendinin rulvuna ithaf edilmek üzre yarınki Pa- zartesi günü öğle nama- zından sonra Saraçhane- başında Mimar Ayas camii şerifinde mevlithan o Ha: fız Kemal ve Hafız Yaşar Efendiler tarafından mev- lidi. nebevi kıraat edilece- ğinden ihvanı dinin teşrif- leri rica olunur. Hâveten: Harik Hayat | Bir deynin temini smmm» GLORYA Bu hafta: Büyük mizansenli ilk Pransızça sözlü film. MARKİZ DÖ POMPADUR Andre Bauge ve Marcelle Denya tarafından temsil edilen harikülâde bir operettir. “OSWALD ” ın canlı bir resmi. Kaza ve Otomobil © Sigortalarımızı Galatada Ünyon hanında kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON kümpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptır- mayımız. Telefon: Beyoğlu 2002 Brie > 44 Avenu Kleber Paris (XVI) Pariste ve Fransadaki mües- sesatı tiçariye ile münasebet delâlet ve refakat eder. Ancak kendisine gönderilecek omek- tup ve tekliflere — vakit kay- betmemek için — kuvvetli bir referans ilâvesini rica eyler. memurlü Tatnamma (3000) lira kıymet tak dir edilen küpande kik'te kasap De mirhan mahallesinin Fil yokuşun- İde atik 18: cedit 2325 No. Tu iki barı hanenin 18 hisse itibarile 9 hissesi le derününe cari masıf masura mai lesinin altı hisse itibarile üç hisse- si açık artırmiya vazedilmiş — olup 20.9.0931 tarihinde şattnamesi Odi vanhaneye talik edilerek 12-10-53) tarihine müsadif pazartesi günü sant 14 ten 16 ya kadar açık arttır. ma süretile satılacaktır. Arturma ikincidir. Birinci ari tırmasında en ziyade bin liraya ta İlp çıkmıştır. Bu kerre en ziyade artıranın üzerinde birakılacaktır Artırmiya iştirak için yüzde yedi teminat akçesi | almır. Müterakim verği, belediye, vakıf icaresi müş * teriye aittir. Hakları Tapu sicile “File sabit olmıyan ipotekli alacaklı İlar ile diğer alâkadaranın ve irt fak hakkı sahiplerinin bu hakların: ve husüsile faiz ve masarife dali olan iddialarını ilân tarihinden iti- baren yirmi gün içinde evrakı müs. İ bitelerile bildirmeleri lâzımdır. Ak. 8i halde hakları Tapu sicillerile sa- —— — — | bit olmiyanlar satış bedelinin pây. İlaşmasından hariç kalırlar. Alaka darların icra ve iflân kanununun (119 uncu maddesi hükmüne © göre teyfiki hareket etmeleri ve daha fazla malümat almak (İsteyenlerin | 931/25 Dosya Numarasile o memu- | siyetimize müracaatları İlân olunur. Fatih icra memurluğundan: zrmnında mahcuz bir adet otomobil mahıhalin 24 ün- el perşembe günü saat 10 da Sama tya polis merkezi yanında satılaca İ ge ilân oluaur. Beyoğlu dördüneâ sulh hukuk | mahkemesinden: Galatada Havyar hanında 1-2 nu- arada sakin iken Şişlide Pıransız La paix hastanesinde 26 haziran 1930 tarihinde vefat eden İstefar | veledi Mina “efendinin terekesine İ mahkemece vaziyet edildiğinden te | cihi ilândan itibaren eshabı matlup ve alâkadaranın bir ay ve mirasce | larm üç ay zarfında Beyoğlu dör- | düncü sath hukuk mahkemesine mü raçaatları lüzumu ilân olunur. Diyor, Ahmet ilk sevdasına imağlüp olmuş bir kız gibi kızarıyordu. Otomobil kapınm önünde durdu. Mebruke Numan Ha- nım kolundaki saate baktı: —— Saat beş.: Süheylâ Ha- nımın evinde artık kimse kal- mamıştır. Bu pe nereye gi deceksin? Hadi gel.! Ahmet Nebil hâlâ tereddüt içinde idi. Mebruke - Numan Hanım onu kolundan tutarak indirdi. Birlikte, kol kola mer divenleri çıktılar. £ Karanlık merdivenlerde bir yere çarp- mamak için Ahmet ( Nebilin kolunu Mebruke Numan Ha- nım tutuyordu . Sıcacık apartımanın içine girdiler. — İkisi de üşümüştü. Mebruke Numan Hanım, he- men elbisesini üzerinden attı. — Bak, kuş kafesi gibi, de gil mi? Bizim kafesimiz! Diye yatak odasını göster. | kan çanı ibiydi. Nihat İl hami Bey akşamdan olan sar- hoşluğu üzerine, pokerde yu- tulduğu iki yüz liranın da acı- sı çökmüş, adeta sayıklıyor. du. Mukbil Nedim yüz seksen lira kazandığı için çok keyifliy di. Kadınların aleyhindeki nu tuklarını bile kesmişti. Yazıcı Zade atmış lira almıştı. Şey- da Kâmil Beyin otuz, Kemal Reha Beyin de on lira zararları vardı . Cevat Bey, Ahmet Nebili soruyordu. Süheylâ Hanım an lat; — Mebruke Numan Hanı- mm sancısı vardı. Onu evine sn için çıktı. Daha gel li — Acaba gelir mi bundan. sonra? Reşit Bey söze karıştı : — Yok canım, artık gel mez. Belki de eve bile gitmiş tir artık.