Milliyet 26 AĞUSTOS 1931 iL J $ İDAREHANE — Ankara cadde. |, “si No; 100 Telgraf adresi: Milliyet, İÜ istanbul, Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için 3 m 400 kuruş 800 kuruş 760 , 1400 ,, Da 1400 , 2700 (9 iu Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nusbalar 10 karuş g'ur. Gazete ve matbaaya ait işler in wğülriyete müraenet edilir. i Gazetemiz ilânların mes'uliyetini İ kabul etmez. Bugünkü Dün azami hararet 28, asgari 19 derece idi. Bu- gün ruzgür poyraz hava açık. Modern san'at Nedir? Bu sual, kabir (suali gibi ver san'atkâr veya heveskâra * sorulur, Elif Naci aldığı cevap * ardan bilmem memnun mu- #lur?.. Son günlerde bu sorgu- a çekilmiş olan Peyami Sefa gözlerine şöyle başlıyor : “Hüsceyre t« ül etmeden »wvel, hayati rahmin karanlık rnda bazı müphem İştiyak- ar belirir gibi oluyor.,, Üstadım! Reyülâyin mi gör , Tünüz?.. Bizzat mı hissetti. 1iz? Anlaşılmıyor . Fena tiren rekoru Ben dünyanın en fena tren- Zannede- a p 3 a i # eri Romanyadadır. vermişti. Son günlerde İzmir - Bandırma hattında seyahat et- ikten sonra bunun bir hata ol İuğunu rekorun bu kumpanya /a ait bulunduğunu gördüm.. Ya efendim! Birinci mevki wabalarının kanapelerine otur- “ nağa kıyamazsınız! o Güzelli- , finden, temizliğinden değil, İ sisliğinden, tozdan topraktan... , Yolda birkaç defa © eşekli bir ü bi ime Eşeklere ka- " gidiyor ama doğru gidiyor, hiç rolunu şaşırmıyor... Vapurlar otel oluyormuş... Dünyada hükümferma olan suhran sebebile seyahatler de | sksilmiş . Bu yüzden © birçok vapur kumpanyaları vapurl, w bağlamışlar, Hattâ dünya- an en büyük © vapuru Bunu yazan gaze- olüyor,, di- acakmı; :e “vapurlar otel yor. Arkadaşlardan (Cim Dal) Sey bunu okumuş geldi. Bana dedi ki : — Sen de şunun aksini yaz! ! Milliyet'in Edebi Romanı: 4 BAŞI DÖNÜ İki saat sonra, bar,, Artık boşalmış O zaman Muhteşem Nihat Ha armefendinin masası, yenidön tanışılarlarda ilâve edilerek, barın en geniş sofrası kesildi. Kemal Reha ile Nevzat Sürey ya Mebrüke Numanı sarmışlar Muhteşem Nihat Hanımefendi Reşitle Şeyda Kâmilin arasın- da kalmış, Süheylâ Hanım Ni hat İlhami Beyle, Semiha Naz mi Hanım Ferit Necdet Beyle | bağdaşmış, Neriman Cemşit Hanımı Lütfi Beyle Atıf Cem- git Bey muhasaraya alınıştı. Sabaha karşı, bütün bu içki ve dans gecesinin yorgunlukla olan | (Leviathan) vapurunu otel ya | Askeri makale | Kurtuluş İ ii > e e Ulazak, 0, daha Temmuz aynın başında | kararmı — vermişti. Ötedenberi . ta- | savvur ettiği gibi “ düşmanı vatar nın hariminde boğmak., o Kararını tatbika geçecekti. Sakarya'da yen- diği düşmanın Afyon'da, Dumlupı narda işini bitirecekti. Fakat na sl? Nas olacağına da o karar ver- mişti: Düşmana öyle — bir tarzda, öyle bir kudret ve şiddetle taaruz edilecekti ki, o vurulacak (darbe, düşmanı geriye itmekten ibaret kal. | masın;Düşman kaçıp kurtulamasın; Her tarafından kuşatılmış bir va- siyete düştün. . . Ve behemehal mah volsun.. O, ordusundan işte böyle bir ta- arruz, böyle bir netice | istiyordu. Ordusunun da bu maksada göre ye- tiştirmi Yotiştiğine, ve Milli Türk ordusunun, onun tasavur et- tiği vechile hareket edeck kudret ve kuvvete erdiğine kanaat getir. işti. O halde yapılacak iş, asıl taar- ruzu, düşmanın — Eskişehir Afyon hattındaki cephesine değil, veya bir cenahina dn değil, düşmanın yanı- na, hayat damarı olan geri muvasa- lasma en yakın bir noklaya, yani) yan ve gerisine tevcih etmekti. $ Bunu da tespit etti Asl kuvvetlerimiz düşmanın o (Âfyon) civarında bulunan sağ cenah grupu- | nun cenubunda Akârçay ile Dum- hapınar hizasına kadar olan sahada toplanacaktı.. Bu suretle asıl taar- ruz düşmanın İzmir'le olan muva- salası kesilecek; kendisi için gayri müsait hir vaziyete sokularak, o va Ziyette kat'i neticeli meydan mu- harebesini kabule icbar (| edilerek mahvedilecekti. ». Bu tarzdaki taarruz kararı, mu- vaffakıyet halinde, düşmanın mah volması ne kadar kat'i ise, muvaf- fakıyetsizlik halinde de, düşman mukabil taarruzu © ile ordumuzun cenuba o Süphandağlarıma atılıp mağlüp olması mümkün ve varit idi.. ——— m Oteller de vapur oluyor. Dün akşam Tokatlıyanda bana bir hal oldu kendimi / dalgalı bir denizde çalkanıyor sardım., A- caba ne idi?. — Hesap puslasını görür- sem söylerim ne olduğunu.. De dim. » le o kadar Asıl kararın | FELEK KLER İbrahim Necmi billere ayrılırken Cevat ağzın da kendi kendine toplanan tükürüğü karların üstüne a maktan çekinerek havaya doğ- ru savurdu... ii SOSYETE SALONU O akşam Muhteşem Nihat Hanımefendinin salonunda par lak bir ziyafet vardı, Davetli: | ler, birer ikişer | geliyorlardı. Semiha Nazmi Hanım, Anku- İ radan dönen kocası Yazıcı Za İde Nazmi Bey ve herkesçe bi- linen sevgilisi | Ferit Necdet | Beyle beraberdi. & Neriman | Cemşit Hanım, kocasnın ta- hatsızlığını bahane ederek ani- nesi ve doktor Lütfi Beyile | 26 ağustos < ——— 26 ağustos 1922 vzig'ti İ sezemedi, Bunu Trikopis'in hatıra- İ #özümü, bütün dünya; | kardı. MİLLİYET müjdecisi ın ber KD Gazi'nin kurtarıcı kararının azame- ti de buradadır. Böyle, -en cesurane, en cüret kârane kararları, © verdiği kararın muvaffakıyetinden en ufak bir şüp- besi olan kumandalar © veremez Bahusus adetçe ve silâhça has mma üstün olmıyan bir orduda. 5 Bu büyük karar verildikten son va hazırlığa geçildi. Bütün K. O, ve fırkalar, 15 A- ğustosa kadar bulundukları yerler- de hazırlıklarını bitirdiler. O gün den itibaren asıl ordunun cenuba kayma hareketine başlandı.. $ Bu safhada da muvaffekı yetin surrr, ordu bu kayma ve top- lanma hareketini bitirinceye kadar bütün hareketin © düşmandan gizli kalmasında idi.. Bu da gece yürü mek, gündüz hiç bir hayat eseri gös termemek suretile temin edilecek. ti. Ve öyle yapıldı, bu sayede 15— 25 Ağustos günleri, tam on gün devam eden büyük kayma hareke. tinden düşman hemen hiç bir şey ler. tı da teyit eder. Bu suretle 25 Ağustos akşamı 12 piyade, 3 süvari fırkamız kro- kideki harekete geçiş © noktalarına yerleşmiş bulunuyorlardı... Artık (Sevkulceyş) baskını mu vaffakıyetle — başarılmıştı.. Türk | ordusunun üçte ikisinden Fazlası, düşmanın on hassas noktasına, sağ yan gerisine karşı toplanmıştı. . - # : İşte, ordusunu bu kadar itina ile yetiştirip, hazırlıyan Türk Baş- kumandanı, 26 Ağustos sabahi ala- ca karanlıkta , esâtiri bir kartal gi- bi Kocatepe'ye | kondu.. Oradan; tam istiklâl istiyen, ebediyyen ya- #amak istiyen Türk milletinin son karşı; hay- Türk orduları ileri! Emsini verdi... O andan itibaren tâ İznik' Gölünden Büyük Menderes nehri boyuna kadar bütün cephede bir başladı.. , # den umum taarruz : Daha yeceden düşman mevzile- | bilecekleri mevzile- | re yerleşmiş Topçul yarım saat sürmeden ateşlerini tan Kaleciksivrisi, olan miz, | zim ve tepö, Belentepe ve Tanastepe düşmanın en kuvvetli tahkim ettiği mevzilere teksif ettiler.. “Ateşlerini öyle mükemmel tanzim © ve idare ediyorlardı ki o güne kadar bir mi Kocası henüz Avrupa seyaha- tinden dönmiyen Süheylâ Ha- | nımı Şeyda Kâmil Bey getir- | mişti. Reşitle Cevadı bekliyor | lardı . Elektrikle parlıyan salonun ta ortasında geniğ bir masa var dı. Bu masanın » üzeri türlü şişeler ve tabaklarla örtülmüş- | tü. Beyaz proşetlalı O hizmet- çiler pervane gibi hizmete ko şuyorlardı. Telefonun zili öttü : — Ale. Alo... Reşit Bey yanınızda mı ? — Değil mi? © Tahaf şey, nerede acaba? Daha buraya da gelmedi . a nun olurum. , çok mem-| Hay hay, bekli. | | teyya ha gösterilemez: Hiç bir milletin ta- | — ema ARŞAMBA 26 sali daha gösterilemez. Onun içim- dir ki, Gezi Hz: “Topçularımızm bugün göstermiş oldukları“ meha. ret ve kudret bütün dünya topçula- rı için misal olacak mahiyettedir,, demişti., ik Piyadelerimiz, ilk top ateşi üze rine, gizlendikleri pusulardan, yar yından kurtulan birer ok gibi, fırla dalar.. Düşmana saldırdılar. Çok geçmedi. Sant 6'da Ori Beşinci Far kanın kahraman piyadeleri Tanas- tepe'deki; düşman tel © örgülerinin| önüne vardılar.” Tel örgüsünü ke- sip yol açmağa lüzum görmediler; üstünden atlıyarak, siperlerine kir- Pi gibi sinmiş ateş eden Yunan sike rine süngü ile hücum ettil onla- ti tepelediler., Tanaitepe'yi zaptet- | tler., Bundan sonra, 23 üncü fırka Be lentepe'yi , İV öncü K. O. Kalecik sivrisini düşürdüler, Böylece, Ingiliz erkânharbiyesi- nin “Türkler burasını altı haftada dü; ürlerse altı gönde düşürdükle rini id edebil dedikleri mevzileri altı saatte düşürmüşler. di Asıl taarruz grupumuzun sol ce- mahında, düşmanm arkalarına düş- mek vazifesini almış olen savı rimiz de, düşmanın hiç ummadığı Ahırdağ'da bir gedikten geçtiler; düşmanın gerisine düştüler; ve Kü- ükköy civarında demiryolunu — ve zmir ve Uşak ile olan telgraf hat- larını kestiler... Tayyarecilerimiz, ellerindeki kıs- men eskimiş va fenni kabiliyetleri | şüpheli bir hale gelmiş tayyareleri- le âdetâ can vererek, düşmanı keş- | fetmek, onun inhizamını artırmak için sanki hamaset yarışına çıkmış- lardı... ... Buraya kadar izaha çalıştığımız harekâtın neticesini İerokimizde de göstermeğe çalıştık... Düşmanın en kuvvetli, aymı zamanda en hassas yerindeki o müstahkem (mevzileri, ordumuzün eline geçmiş; | Yunan ordusunun belkemiği kırılmış ve daha bugünden onun mahvı hazır. lanmış bulunuyordu. Bu itibarla, 26 ağustos, | tarihi, milâttan asırlarca evvel başladığına süphe kalmıyan; Türk milletinin tari hinde yepyeni başladığını Denebilir ki, 9 yıla sığdırdığımız Türk inkılâp plânmın, filen tatbikı- Bunu gelecek | nesillere bütün şumulile, bütün var- lığı ile nakletmek de bugünkü nes- le, bizlere düşen milli bir borçtur. Maattecsüf son aylarda, gözleri ni politika ihtirasları bürümüş gı muarızlarımız, Türkün bu zaferin- den bahsedilmesini lüzumsuz addet- meğe, ondan konuşuldukça sinirlen meğe başlamışlardı. Bunun yazıla- yında da söylemekten çekinmiyecek kadar İleri gitmişler, âdeta küstah. İ hik etmişlerdi, İ Bu gafiller unutuyorlardı, Bu zafer alelâde bir askeri zafer de ir; Neticesi bu kadat cihanşu - mul, Türk milletinin siyasi, timi bulendar büyük ve seri ve akilâp yapınış bir zafer da- hayatın rihinde, bu kadar ağır şartlar, kânsızlıklar ve » yoksulluklar için den, bu kadar mucizevi bir. gayret ve hamle ile, bu kadar şumullü, ve — Lütfederseniz, © Cevat Bey. Bekliyoruz, efendim. Telefonu kapıyan Muhte- vi Hanrmefendi, salo- — Cevat Bey telefon edi. yor: Akrabasindan © bir genç vi edebiyata çok merak- Mr imiş - Bu akşam birlikte getirebi- lir miyim, “diyor. Her taraftan sesler yüksel. di: : — Tabii, tabii! — Edebiyata genç, ha ? — Kim miş acaba bu genç? — Bir gele de görsek. Muhteşem Nihat Hanım. efendi, devami et — Yalnız Reşit Beyin nere meraklı bir İde olduğunu bilmiyor. Ondan bir haber alabilsek. Nihat İlhami Bey: — Durun, bir kere matba- AĞUSTOS 1951 Montparnasse © sokağında 137 numaralı apartıman.. Mü- nevverlerin apartmanı gibi bir şey. Birinci katta roman muhar- rirlerinden Gansier olüruyor. Oturduğu kat, o romanlarmın satışı ile maküsen mütenasip. İkinci katta avukat Kavenrol oturuyor. Kadınlı © erkekleri müvekkilleri bu kata > gelerek davalarının (müdafaası ona veriyorlar Üçüncü katta ressam Ado- sö oturuyor. Meşhur ressam- lardan.. Üstünde doktor Kel- fuh. Beşinci katta müverrih mi ve mesleği apartrmanlarının kapısına İı pirinç lâvhâlarda y Fa- kat ressam Adorâ'nin merakı- na dokunan bir şey var. Mese lâ roman muharririnin kapısın deki pirinç lâvhanın altına ay rıca bir kartvizit asılmış ve bu kartvizitte şöyle bir cümle var: “Doktor Kelfuh dördün- cü kattadır.,, Keza avukat Kavernroh'un kapısındaki | altında da ü İ tor Kelfuh'un kabinesi dördün cü kattadır.,, Ressam Adorâ, apartıman İ komşuların o doktora neden İ bu kadar reklâm yaptıklarına bir türlü akıl ( erdiremiyordu. | Acaba ahpaplık plarından ! mı? Halbuki kendi İ nin kapısındaki piri nin altında hiç de böyle dok- tor için yazılı bir cümle yoktu. Doktora kapısında meccanen reklâm yapmıyordu. o E, yap- | maz ya! Bir tek imzasını koy | duğu resimler ateş Bahasın: tılırken , doktor — için ne diye uzun bir cümle yazsın ? Fakat bugün © için bizim ressamı meşgul eden mesele İ bu değildi. Dostlarından biri- İsi, yapmak istediği bir tablo için kendisine bir kadın mode li tevsiye etmişti. Modeli bek rdu, Kapı çalındı. Hizmet çi kız açtı ve (o haber vermeğe geldi : — Efendim, bir kadın gel- di. Sizi arıyor , Ressam ( Adorğ, her gelen | | modeli birden bire atelyesine | —-——————— İ geniş siyasi ve içtimsi büyük inkı- İ ipler doğuran bir zaferle çıkış kay | dedilmemiştir. ! Böyle bir zaferi ancak içinden bir (Mustafa Kemal) doğurabilen bir millet yaratabil Onan için biz İva seferin basman her gününün yıldönümünün, daima | artan bir heyecanla anılmasını, en İ esaslı borçlarımızdan biliyoruz. O zaferin yıldönümlerini bizi istikbale, sendete doğru giden ve götüren bir ümit ve azim kaynağı telakki edi- yoruz... Yeşilköy: o A. RIZA sınlar . Salonda #ıkılan kimse yok- tu. Kemal Reha Bey, bir kö- şede Mebrüke Numan Hanıma | Paris âlemlerini anlatıyor, se- farette Türkçe bir (o daktiloya ihtiyaç olduğunu: söyliyerek genç sarışın kıza ümitler veri- yordu. Nevzat Süreyya bunun gözlüklü diplomatın bu kadar sokulganlığını kıskanarak 40- murtuyordu. Süheylâ Hanım, Şeyda Kâmil Beyle odektor Lütfi Beyin arasındaydı. Ko- casi Mukbil Nedim Beyin mes lek arkadaşı olan doktor Lütfi Bey, “Maksim bar, gecesin- denberi bu genç kadınla alâka yı arttırdı Yazıcı Zade (Nazmi Bey, kalın kafalı , esmer, siyah saç- ri yarı bir iş adamı, karısı | nın Necdet Ferit (o Beyle $ bir konuşmağa dalmasından is | tifade ederek Neriman Cemşit Hanımla annesinin arasına 80- Yanlışlık — Fransresdan — almazdı. Çünkü atelyeye gi- ren modellerin derhal yüz göz olduklarını — tecrübe etmişti. Olar ya, belki bu gelen model ine gelmez. Yüz'göz olmağa gelir mi? Hizmetçisine: — Yazıhaneye al, dedi. Gelen kadını aldılar ve biraz sonra sam yazıhaneye girdi: da res- — Soyununuz madam! Kadın dört saniye tereddüt etti ve sonra şapkasından ayak kaplarına kadar soyundu. Birçok ressamlar vardır ki, modellerine göre ilham &rar- lar. Halbuki bizim ressam çok müşkülpesent san'atkârlardan dı. O, ilamına göre model a rardı. Ve orlun içinde kolay kolay model beğenmezdi. Kadın soyunduktan sonra, minnettarlık ifade eden bir ta- vrla rssamm boynuna dolan- maz mı? Dedi ki; — Ah, doktor, — bilseniz şimdi ne mes'udum. Ben has talığımın çok sari © olduğunu zannediyordum. Mademki siz telâşsız ve endişesiz beni soy- dunuz. Demek ki zannettiğim tehlike yok, öyle değil mi dok tor? — Ressam o vakit | alt kat kiracıların neden © kapılarma ayrıca birer kartvizit taktıkla- rının hikmetini anlamıştı Fa- kat pek geç! sari olduğundan bahseden ka- dını alelacele apartımanmdan çıkardı ve bir deli gibi yazıha- nesinden bir kartvizit ve kart- viziti kapıya asmak için dört adet pünez çıkardı ve oturarak kartın üstüne şu cümleyi yaz- dı “Doktor Kelfuh üst katta- dar, Yeni neşriyat Müdafaa masuniyeti Ceza kanununun 486 ıncı mad- desinin şerh ve izahı Vvukat Vasfi Raşit Beyin i altında çok güzel bir Harik Hayat yazıhaneye | * Bu hastalığınm | j Kaza Çapras kelimeli Li e | EİŞİMİR E(YİMİT E'K RIMİSJ|A Fi R «bos su Soldan sağa 1 — İşliyen alet (6) Alet dişli tekerlekleri (4) 2 — Atlıyan (4) Melt (Ol 3 — Süs (5) Hicap (2) 4 — Birinci (3) Ata bine kadın (6) 5 — Ses (5) Edat (2) 6 — Söz (5) edat 7 — Gök yüzü (4) Rezille (6) 8 — Çok değil (2) bir şairimiz (4) 9 — Yama (2) Nesizi,n onları (4) Renk (3) 10 — Ceride (6) Baş (3) 11 — Ez (2) Uçan (4) Yukardan aşağı 1 — Kömür yerine çok kul lanırlar (5) Adalar denizi (3) 2 — Beygir (2) Kır çiçeğ (4) Ördeğin büyüğü (3). 3 — Tenceernin büyüğü (5) Su (2) 4 — Adet (3) Yapmak (3) Kumaş (3) 5 — Kokulu ot (4) Mahsu büyü /(3) 6 — Dünya (4) Tat (6) 7 — Ecdat (6) 8 — Ne (2) Vakit (5) No. ta (2) 9 — Zaman (2) Eski harp lerde kullanılırdı (2) o Galeb («s) 10 — Zaman (2) Centilme: (8) 11 — Muaşıka (3) Yer ör Sigortalarınızı Galatada Ünyon hanında kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptır- | mayınız. Telefon: Beyoğlu 2002 gın tatlı seslerin üreldekdik sa- lon halkı daha fazla birbirleri- ne sokulmak arzuları duyar gi biydiler . Nihat İlhami Bey, telefon başında dakikalarca uğraştık- tan, birkaç yere ayrı ayrı tele- fon ettikten sonra, ter içinde dönüp te Reşit - Beyi hiç bir yerde bulamadığını söylediği zaman bu fena haberin Muh- teşem Nihat Hanrmefendiden başka kimse farkında bile ol- | madı . Kapın zili © öttü. Cevat yanında ancak yirmi üç, dört yaşnıda bir gençle — Geç kaldım, affınızı rica ederim, Hanımefndi. Müsaade nizle akrabamdan Ahmet Ne- bili Beyi takdim edeyim. Ede- biyata çok meraklı bir gençtir. gir: Ahmet Nebili, geniş omuz- larının üzerinden yükselen bi- çimli başı, kor gibi yanan göz | girdiği bir salonun ışıkları al- tında utancından o yüzü biraz daha pembeleşmişti. Biraz te- reddütle Muhteşem Nihat Ha nimefendinin uzattığı dolgun zarif, yüzüklerle süslü eli öp tü. — Buyurun, Beyefendi. ği debiyata merakinız varmış, F: kat kendiniz de bir şiir gi niz maşallah! Cevat Bey, — Hanımefendi - dedi -, Ab met Nebili daha henüz il ik de- fa olarak kibar | salonu görü- yor. Mahcupluğunu, toyluğu- nu mazur görünüz . — İstanbula da yeni mi gel diler, efendim? — Hemen hemen, Hnam- efendi, vakin dört sene burada Darülfünuna (o devam etmişti. Fakat babası, © anası, biricik yavrularının çok üstüne düş- tüler. Onu hemen (kimse ile tanıstırmadan maktanle sw