Telefon numaraları: 14 — 24312 — 24313 TLERİ Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş 750 , 1400 1400 , 2700 ABONE ÜCR 6 aylığı elen #vrak geri verilmez geçen mushalar 10 kuruş V£ ve matbaaya ait işler İİ Gmudiriyete müracaat edilir. 4 öazetemiz ilânların mes'uki mel etmez, Bugünkü Hava Dün azami hararet 30, gari 20 derece idi. Bu- gün ruzgâr mutedil poy- saz, hava açıktır. İlân olunur: eni matbuat kanunu bu- arm resmi gazete ile neş- ce mer'i olmağa başlıya | gazeteciler | « Valaâ biz kşanunu daha şimdiden ez- etmiş isek te halkı alâ lar eden maddelerini efkârı | #miyenin bildiğine pek te i değilim. Bununla kimseyi il etmek istediğim zanne- €sin!, Bu sıcakta gazeteci- » miüddei umvznilerden baş Mösnse bu kanunu harıl harıl | amaz. Onun için bilhassa bir «ta üzerine nazarı dikkati betmek isterim: «Yeni kanun intihar vak'alari gözetelere dercini menedi- *« Artık Fatma Hanımın ten diyot içerek, Hüseyin Efen- | "n kendini tavana asarak, “çe Hanımın kendini kuyu. arak yahut Müsyü bil. gin veranal yutarak inti- Çiklerini yazamıyacağ &vi intihar edenlerin için- ra18mı İsminin ve intihar tüpm gezetelere geçmesi gi denize atar, yahut ot içer, sağ memesi ü- nim Eğerka meğdildikten sonra böyle alpparlarsa ızlandıkları, valppir'ar veyii bozduk! Mürul > je farkına varmaz, ka ami ol dolaşıp ifağe ver huduelarına caba in ki Urfalı Parmaksız. fet Beyin otomobili! Vi miş ve fransız b. “2 9 vukubulan mü” yapalım, Mul line karşılı 5 z verilmiştir. ultan ile hay- (Mehcüglik bir imuhab maksadile (g müş ve srklaşi mun oğulları“ vermeğe ret reisi ve grit Niha- dudumuza 7 Haşmet mi nilerden 7 İYİ bilmiyorum “üzerine almış ve eıytian bahsederek nasıl ginu sorduğu zaman de- gün at öl bunu Sul- un mu, Me.! k> İeymetli | Reçete yerine a bir ay evvel denizde ta- | | nımıştı ve pek çabuk da üzi de derin bir tesir hasıl etti ezmişti. Evet, o hissini söy! i memiş, aşkını £ tmemişti. | Fakat doktorlar öyle değil mi | dir ya! Onlar başkaları gibi sevdalanamazlar. Meslekleri i- cabı ağır yapılı, ciddi adamlar- İ dır. Her şeyi söylemezler. Bu İ huy, onlarda yavaş yavaş kök İ alır. Hattâ aşk bahsinde bile bu İ huydan vaz geçmezler, kendi- İllerini pek çabuk açamazlar. Maamafih o doktor Blendel İ genç kadının yanında ne kadar ağır ve vakur da olsa cazip ve İ sevimli davranıyordu. Genç, gü İ zel ve üstelik zengin bir deli- kanlı olduğu için Madam La- | rouehe doktora âşık | olmuştu. “Vallahi hayvan iyi efendi miz.. aYlnız boylu boyuna yere İ yatmış, ne su içiyor, ne yem yi yor ne de nefes alıyor. Hiç kı- | pırdanmadan yatıyor. —Ayol şuna ölmüş desene!.. ilân kimse bir tabanca kur İ şunu ile vefat etmiş ni kimse öldürmemmiştir,, İ “Filin hanma tentürdiyot İ dokunmuş kısaca bir hastalık- | tan sonra vefat etmiştir, Yahut: “Filân zatı odasında yerden | yarı mmetre mesafe yüksekte hayat değildir.,, İ Dersek'bunun kanuni akıbe- ti acaba nedi: ize bu matbuat kanununu bu kadar çetin yapanlardan bir kısmı da bizim gazeteci olarak ri sürdüğümüz Vasfı Raşit ve Ahmet İhsan Beyler gibi ze telerin bu kanunla ne müşkül vaziyete düşeceklerini alâkadar zevata izah etsinler, . Lâkin ü- midimiz, Ahmet İhsan Beyin kotrasınm yelkenleri gibi suya düştü. | Zaten bu iki zatın" | likleri benin i kadardır. O da gramofon ya: hut radyo çalarım diye bana ne | kadar gazet Vasfi | Raşit ve Ak İ de o kadar | Bu münase san Bey pederin den bahsedeyim: A denirse pada ne g İ tabı vardı | zamanın nü düm,, kelimesini Arap harfleri | le okuyarak “Avrupada ne kör düm,, diye bir lâtife ederler- le böyle bir nükteye i yok! Yoksa âyni nükte, İ met İhsan Beyin yeni kanun İ hakkındaki görgüleri için tat İ bika kalkarlardı. .FELEK Baba... Babacığım ! Yusu * da Mart nü soymuğla; mahcup, du bir yük elere sinmiş. fatura, altı hp böbürlendi, muvaffak ole! berabe- — Sakinça muallim, A ML esa Maliki onar altın sının başından Zeete teşkiliyfinin omuzuna dir, bu tekimnun oldum dedi.. Ba serefli bir insam olur geli hiçin acemilik ve yadır tir, çi: Sınıfa girdiler, Anezktilar, sonra: gene lâhlam Er. “biri. nı ön Nakieden: SELÂM İ İZZET İ bir de candan, samimi arkada- şı bile vardı: Feridun. Çocuk- ların re âni dostlukları vardır. Feridun'la Seyfi, daha yüzyü gelince, biribirlerini kardeş gi- bi sevdiler . Feridun eskilerdendi. Seyfi- | ye, sınıfta yanyana oturmaları b içim akıl öğretti: “ İ — Sınıfa çıkarlten sıranın ö- nünde yürüyelim. Şöyle dipte, İ yanyana, iyi bir yer kaparız. Fakat smıfın kapısı önünde h hocasına rasgeldiler. Der hal emreti — Sırayı bozmayın, sınıfa ikişer ikişer girin, İlk girenler ilk sıralara otursun. Haydi marş. olan tarihi okuta okuta kendini kunanden farzediyordu. Napo- | ve ayakları havada olarak bul- | muşlardır. Kendisi elyevm ber | valtır. Umerdık ki; onlar gaze | Müteselsil harplerden ibaret |Çapras kelim — Fransi sdon — Ne yaparsınız? Altı aylık gü- | rültülü bir izdivaç hayatından sanra, n kocası fücceten ölüverdi. Yirmi beş yaşında bir kadın, ilânihaye dul kalamaz ya! İ Sonra etrafında bir çok ta İ talipler harıl harıl dolaşıyordu. | Madem Larouche için bunlar- | | dan bir tanesini intihap etmek | kalıyordu. Nihayet durdu ve | doktor Blondel de karar kıldı. Yalnız doktordan ilânı aşk et- | | mesini bekliyordu . | Bir gün ayrılacakları sırada Madam Larouche bir cesaret gösterdi. dedi ki: — Bu akşam Parise gidiyo- | rum, tabii siz de avdet edecek- si Orada tekrar görüşeceği mizi ümit ediyorum. — Ben de Madam.. aşinalı- ğımızın burada nihayet bulma- sımı arzu etmiyorum. — Buna söyleyecek bir şeyi- niz var mı? | —Evet, görüyorum ki cesa- ret edemiyorsunuz. O halde ba na yazımız. İnsanlar yüz yüze | söyleyemedikleri bir çok şeyle ri mektuplarında yazarlı se döner dönmez bana ya: İ ve haksız yere sakladığımız her | İ seyi bana açınız. İ Emredersiniz. Bir sabah Madan Larguche | Paris'te beklediği mektubu al- | İ dı. Zarfı hemen açtı. Mektup | İ doktorların malüm reçete kâ- İ ğıdna yazılmıştı. Yukarıda İ başlık; Doctor Blondel İ 135 Piecini sokağr saat 0 dan ) Fakat genç kadının mektup- ta bütün okuyabildiği bundan İ ibaret kaldı. Ötesini okumak mürkün değildi. Maamafih bunda şaşılacak bir şey yoktu. | Doktorlar fena yazmak itiya- dındadırlar. Doktor Blondel de ! İ onlardan biri idi . Dul kadın çıldıracak gibi idi. Yalnız satırların arasında sa- dece “aşk,, kelimesini sökebil di. Ötekileri nafile! —ne harfe İ benzeyorlardı, ne kelimeyelBir | İ an bu.biçkir şey anlaşılmayan | “mektubu yırtacak oldu. Faj | İ İ kabul eder İ birden aklına bir fikir geldi. İ Doktorların yazılarını ancak ec zacılar 1 Madam en yakın ec e ide kimseler yoktu. Genç | kadın eczacıya yaklaştı ve mah | mektubu uzattı: ! ica edece: | kâğ, ğim, dedi, kuzum bu azıyor.? gözlüğünü taktı: Şimdi Mzdam.. Küâğıda şöyle bir göz gezdir | 1, Akade iye girdi. Ma- İ mic der Wien di ve ! r sağa, bir sola hayet eczici geldi ve eler 2) İmes, İN m < »>ON alel ner > enli cirlalo'r>'oa>lo Mo>gwWa> İM > > Yeni şekil Soldan sağa 1 — Su kabı (4) Yola getirmek (6 2 — Tasarruf (5) Uzağe 2 3 — Gerp değil (4) Ok (3) 4 — Daha mühimmi (4) Biçe işaret | i | kin ağababası (4) 5 — Musihi aleti (5) Del (3) 6 — Ayı yuvası (2) 7 — Ekmek (3) Atın yediği (5) 8 — Şişmanlık (5) 9 — İskelet (5) Keder (3) 10 Düm (4) Politikacı (6) 11 — Yaldız ismi (5) Tren (8) Yukardan aşağı 1 — Mahsul (4) Renk (3) 2 — Züm (5) Kamer İ sretile İ önü | tülü ermet (2) Kuzu. | İ mun sesi (2) 3 — Emniyetli (4) Pislik (3) yu fg 5 — Tavır (3) Zehir (3) 6 — Orta (3) Gömlek (5) 7 -- Cins, kam hir (3) bir dip bir gelen (5) 8 — Nola (2) Söphe (3) Nida 2 a 9 — Su kabı (3)”Tenerzüh ge: si (3) 10 — Türk kahramanı (5) Sopa ö 11 — Sağı düzelten (5) Çek (5) Viyana'da Ticaret mektepleri Wiener Handele Akademileri, yal EH Ki n HI, Esteplatz 2 Neven Wiener dele akade Wi ir lavurla genç ka | mic, Wien VI; şişe uzaktı: | mmekten evvel üç! | damla alacaksınız, dedi. akal efendi, bu...bu... — | — Dekuz frank efendim. Doktor yazılarını okumakta | leon gibi redengotu, Yavuz bi bıyıkları vardı. Gülenin hali İ haraptı. İ Sarışın bir yumurcak kendi- ni tutamadı, pufladı. Redengot | titredi, kaş çatıldı: İ —Buraya gel. Numaran kaç? | Sen kapının dışında kalacak- İsın! ali | | # — Şey.. Muallim Bey. — Lâf istemem! Tıs... İkişer ikişer sınıfa gir- diler. Oturdular, Ağır, boğucu bir saat geçti, Akşam ayrılırlarken, Feri- dun: | — İmamm dersi ile yumur- | tacının sı gırla ider. Hele altıgöz gelsin, bak | neler yapacağız. İmam ulümu diniye hocası | olacaktı. Yumurtacı ile Altıgöz de takılan bir lâkaptı, Seyfi faz la izahat istemedi. s.a Facia. Evet, her şeye bakiki ismini vermeklâzımdır: Facia idi Hamerlingplatz 5/6 Handels: | mahir olan ecza * tubünu reçete zannetmişti, Ertesi gün sınıfa girdiler. Seyfi Ferrdun'la yanyana o- turdu, Feridun müjde verdi: — 87 düdük getirdi, 127 de kaynana zırıltısı var. K. uç larını kırıp gözlere sıkıştırdık, tımtımda tımtım... Altıgöz deli olacak. Güldü.. Seyfi de güldü. Bu acı eğlencenin bir an evvel baş- lamasımı istiyor —en iyi çocuk lar bu acı eğlenceden hazzeder ler— muallim gelsin diye sabır sızlanıyordu. Feridun fısıldadı: | ! “İşte enayi geldi!,, | Ve Seyfi babasmın sınıfa | girdiğini gördü. Şemi Bey talebelerini korku İ tamıyordu. Sınıfa girince gürül tü kesilmedi. Şemsiyesini bir köşeye dayadı, çantasını kür- ine bıraktı, ellerini çırptı: — Gürültüyü biraz kesin! Gürültüyü, tıpkı istediği gi- İ bi, biraz kestiler, Şimdi artık fıskostan, mırıl- tıdan başka şey duyulmuyor- du, Ondan sonra Şemi Bey ne yapmıştı, ne söylemişti? Seyfi öbekli adam (6). Beni de- | İ lerdir? Fransada sosyal İre devam ede anınschaft, | Handelsekade- | ademie für Maedehen | İ Wien, VİN Sebönböre 3/5 bilmiyordu, ..bilmemişti “de... Matbuat Celsesi (Başı Birinci sahifede) ve son derece nafi | firmaların iht ksakallı swüdürleri buhrandan nehrine o atmak tihar etmişlerdir. hiç bir ahnan gazetesi bunların ka. başvekildir, dememişt mubalif mat muhalif fikir dediğimiz bu men İ kette devam eden zihniyet, bunu bize söylemiştir. o Memleketimi: bir şehrinde nasılsa vaziyeti koruya mıyarak ve bir hastalık neticeai ola» çeken zavallı bir vatandaşımızın akibeti elime gazetesine kaydederken bunun kati- Ti İsmet Paşadır demiştir. Yusuf B. (Denizli) haksizlik. Du Arkadaşlar rak hayalıma hatim Ne büyük B. (Manisa) Devamla— las eden tüccarın ka- Paşa ise size sorayım, memleketimizde bilhassa yeni harf ler çıktıktan sonra çok fazla okuma İ ğa başlıyan fakat muhakemesi nek- san ve kıt olan vatandaşlar memle kete bu kadar hizmet etmiş bir ada min iktısadiyat sahasında satı öldürdüğü kanaati hâsil olursa rica ederim muhalefet için de olsun, mu t için de olsun istikbale ne elim bir manzara getirir, Arkadaşlar; demindenberi muhte- lif zamanlarda bu memlekette çıkan muhalif matbüatın takip ettiği cere- yanların elim akibetini tasvir etti. ler, Fakat bilhassa benim arzu etti- ğöm bir nekta tamamile teşhir edil- miştir. Serbest matbuat hiç şüphe yok: ki, demokrasi vafı istemi İle idare olunan yerlerde? resikârda bulunan fırkaya ve resikârda bulunanlara atak yapar, hücüm eder ve onların Bu de- best matbu- yerine geçmek İçin çalışır nokratik ider atım bük em ve en iyi bi ürdüğü lâhtır. Fa- », atak edilen fırka Atağı yapanlar İcim- demokrat iazakâırı yıkmak için atak ya Muvaffak olduğu gün Millet win kürsüle ındaşın yerini diğer heç va- al eder, Bu memleketin . tuluş hamlesi yapmağa hazırla. | harici asayişi ve selâmeti w dan, hiç bir şey hissedilmeden gider. Yalnız bir farkala, o du memleketin ikt fertçilik devam ediyorsa devletçilik gelir, «kilde ve fakat fertlerde bi albukü size s0- ârda ederken onun yerine Bazı ta bulunan geğirecekti? (Bitmedi) yerlerde en | » yerinde beş | LZ ld | No:74 | Mahkümlar ümitlendi ve İsi | Bu yüksek duvarların arasındali. bizi kurtaracak adamın — Kocanı ne yaptılar? | — Beni müdafar etmek iste İmiş... vurmuşlar . Genç kadın, macerasını anla tırken, gözlerinden bir kaç dam İla yaş döküldü. Teofilos bu feci sahneyi te- maşaya daha fazla tahammülü yoktu . Sofi'nin yüzüne baktı O ne güzel, ne âsil bir kadın Bütün mahkümlar, Sofi'ye bir azize gibi hürmet ediyor, yiyeceklerinden ve içeceklerin den münavebe ile daima bir lokma fazla veriyorlardı. sıl kurtulacaktı.? Herkesin derdini dinlemişti.. Fakat, onun derdini kim din cekti? Teofilos zindandan, ancak bir isyanla çıkabilirdi. Yüksek sesile haykırdı: — Sefiller, masuml nim peşimden gelir misiniz? Mahkümler yeni bir ümide düştüler, Ve hep bir ağızdan bağırdı. flar: Bu yüksek dıvarların ara- sından bizi kurtaracak adamın uğrunda ölmeğe hi Sefillerde halâs vetlenince, üçbin kişilik zından da arı kovanına benzeyen bir kaynaşma başlamıştı. İ Yerde sürünenler, Açlıktan inleyenler, Ve gözü görmiyen lar, Dizle treyen delikanlılar, Birer birer yumruklarını sı- karak canlanıyorlar, yekvücut bir et yığını halinde son bir kur ihti; nıyorlai Bu esnada zindanm büyük kapısı önünde zencir şa- ber: l Aramıza bir ölüm İkümü'daha getirdiler.» İ © Demir kapı açıldı Kumandanın genç zabitlerin | den biri Kapının önünde üç tane mız İ raklı nöbetçi duruyordu. mah- Kaza ve Otomobil iz Gal tada Ünyon hamında k NYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele elmekte olan ÜNYON kumpanyasına bir kere uğramadan #igorta yaptır- mayınız. Telefon: Beyoğlu 2002 Sırasında donup kalmıştı. Bek- | liyordu; şimşekten sonra gök gürültüsünü bekler gibi bekli- | yordu. İnanmak istemiyordu. Babası çantasını açmıştı, Der- se başlamıştı. Ne anlatıyordu? Hayır düdük getiren yoktu, 127 kaynana zırıltısını çevirmi yecekti. Sınıfta çıt yoktu. Baba sının sesi duyuldu: — Edel ımız da... 87 iğildi. Yerde ne arıyordu? Hiç bir aradığı yoktu: Doğrul- du. — Edebiyatımız. . . 87 nin gözü kitapta, fakat eli sıranın altında bir şeyler yapı- yor: Tımtımtım Feridun Seyfi'ye: — İşareti verdi, yaylım ate- #e başlıyabiliriz.. Tımiım duyulunca babası iki numaralı gözlüğünü taktı, sını- fa şöyle bir baktı, sonra gene gözlüğü çıkardı. — Edebiyatımız. .. Tım! Tımirm!.. Bu ses Sey- fi'nin kalbini parçaladı. Burdan sonra düdükler öt- lü, trampstler çaldı, zmltrlar, vızıltılar, hubu sesleri duyuldu. — Edebiyatımız. ... Viz... Zırr... Pım.. Hop, güm! Sınıfta —Seyfi'den maada— herkes gülüyor, herkes tepini yor, acayip sesler çıkarıy Babası gene tı, gene etrafa gözgezdirdi, ağ- zımni açtı: — Biraz gürültüyü kesin! Sadece bunu söyledi, sustu. Amma sınıf susmadı. Baba! Hayır, böyle şey olamaz! Bunun imkânı yok!.. Babacı ğım!.. Kaynana zırıltısını gene | çeviriyorlar, gen düdük öttürü yorlar... “Gürültüyü biraz ke- sin!,, Babacığım! Sıralarının üstüne eğilmiş, her biri bir nevi maskaralık ya pan talebeler içinde, dimdik duran ve gözlerini muallimden ayırmıyan yalnız bir kişi var: Seyfi, Nihayet muallim Seyfiyi gör dü. Oğlunun 8 »ulmuş olacaktı, Fakct fta olduğunu u- bizden- Şair Teofilos zindandan na- leyecekti? ona kim yardım ede | | korkmazlar. .. uğrunda hepimiz ölmeğe hazırıZik Üç bin kişi bekliyen - üç betçi! i Teofilos, kapı açıldığı 248 zindanın ortasında mahküm la konuşuyordu. Andronikos'un zabiti, her İ manki gibi mütehakkimane * tavırla, kapıdan bir adım i rdi ve yüksek sesle b# air Teğfilos... Bu sese kimse cevap veri di. Zabit elini uzatarak tek Teofilos cevap vermiye m bur oldu: — Ne istiyorsun? j Genç zabit, pelerininin bir .cunu omuzuna starsk, ko dan bir kâğrt çıkardı ve yüki sesle okudu: “Asmletmaap efendimizin ©“ mirlerini okuyorum: Bizansi”f?”i bir kaç gün mukaddem şehit ei! mize gelmiş olan şair Teofil$ii ** un son zamanlarda halkın rını teşviş ve tahrik edecek hiyette şiirler yazdığı göf müştür. Kendisinin Selânik" bulunduğu müddetçe ihtilâtte” men'ini emrediyorum.,, Selânik hâkimi ve kumanda Zabit, prensin iradesini kerek tekrar koynuna koydu ayni eda e seslan eli — Haydi yürü! Zindanın içinde garip bir t8) (İ reddüt u dolaştı. İS cel Üç bin esiri kurtarmağa £€Ülir, İlen Teofilos böyle iki - satırliPlarai bir irade ile başını önüne if gidecek miydi? Boğuşmak zamanı gelmişti'ğAti in v İce) a ril Teofilos yanındakilere ve İ laşır gibi konuştu: — Ben kapıya kadar sökün İle yürüyeceğim. Kapının. ön! ne vardığım zaman hepiniz bi den kapıya hücum eder ve he şeyden evel nöbetçilerin elleri 9 İ den silâhlarını almağa çalışı” sanız! ğ Teofilos kapıya doğru yürüt 29 ken, bu #auhavere bir an için ağızdan ağıza yayıldı. i Bütün mahkümlar heyecifğ » çinde tilköğiyorlaril: N |, Teofiles gene zabitin önü iz İde durdu: Teofilos mahkümlara , vakif yi kazandırmak için, zabitle K İ muşmağa başlar ! © — Prens benden bu kadi” İ çok mu korkuyor? — Asaletmaap hiç kimsede ği e | Bu şiddetli tedbire medet, İ lüzum gördü? İn — Memleketin asayişini | halkın istirahatini düşünerek”) Teofilos güldü: (Bitmedi) bire gördü ve hatırladı. Oğlunun vücudü katılaşmıf” tı, kan başına sıçramı ö Ti yerinden uğramıştı... ».» Maç İnsan sever; fakat kalp he?” Ni canlı olmadığı zaman, sevf' el gönülün dihine çöker, kay muş gibi bir köşeye siner. Şemi Bey oğlunu seviyord” amma, sevgisinin pek farkı değildi. i Insan sevdiğini öpüp okşamfi! sa, muhabbetini unutur. Evliİği muhabbeti de, tıpkı aşk gibi © püşmeğe, sevişmeğe muhtif tır, İnsan, her gün çocuğun! karşısında gördükçe sevmiyof muş zanmna kapılır. Fakat ö bir hâdise karşısında kalm&”. ne kadar sevdiğini anlar. |, Şemi Beyin kalbi yerindöl oğradı. Çocuğunu sevdiğini #İ ladı. Bugün oğlu, e: da hüküm verecekti. kadar oğlunun nazarında bstf yi bilen, herşeye kadir olan babaydı. Bugü onun gözlerini inç bir adam ms olacakti” (Devamı verk i A