> “ri ? 9 a Beilliyet / igarın umdest “Müliyet” ir 3 NİSAN 1931 10, er İe0 TAA ara MAMA 16 anbul. a Telefon memaraları: 24211 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ H: 00 Tün or b 1400 , 10 . m Sai Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş bur, Gazete ve matbaaya sit İşler İçin müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların o wes'uliyetini kabul etmez. Bugünkü hava Dün en fazla hararet 4 enaz 05 di. Bugün ruzgir mftehavül ve hava bolutlu Er Meeks 5 FE En parlak Nisan balığı Ne derseniz deyiniz! İstan- bulda en parlak Nisan balığını bize haya yaptı. Âlem Nisanm birinde güneş ve bahar bekler- ken kar, hem de tipi hiç te akla <8 gelir şev değildi. Vakrâ arkadaş Asi ların yaptıkları Nisan balıklarm da da soğukçaları yok değildir, amma hiç biri kar yağdırama: * dılar! O da bir hünerdir, malüm ww Kalmet aşısı © Veremin insanları en çok harap eden hastalık» olduğunu * izaha hacet yok! Bununla mü- cadele için insanlar her yerde seferber haldedirler;.. Gazeteler- de bir haber oküdum © — Sihhiye Vekâleti yenidoğan ” çocuklara “Calmette” aşısı yap- tirmayr düşünüyormuş. Bir. ta- kım r vardır ki onların -bü- yüklüğünü ve iyiliğini izaha lü- zum yoktur. Bu fikir de bu nevi dendir. Eğer Sıhhiye bu işi ya- pavsa Türk ırkina en büyük iyi- Zi yapmış olur. Allah muvaf- * fak etsin! Şarlo! Şarlo'ya Fransa hükümeti en büyük Asşanmı verdi. Halk bü- yük alâka gösterdi.. Bütün bun- i ları okuyan bir arkadaş dedi ki: — Yahu, şu Şarlo.öyle. meş- " bur oldu ki şimdi beşikteki ço- ! cuklafa bile sorsan. Şatlonun Fransız olduğunu bilir! Oradakilerden biri tashih et- » —Fransız değil İspanyoldur. İsminden de mi anlamadın?! — 75 FELEK Yeni neşriyat: : Rönesans. * Franaz wkademisi o tarafından “ Barden mükâfatı verilen kont dö Ço'indrun bu ederi Crmi Bey tatafındın Türkçeye çevrilmiş ve Sudi kitaphanesi tarafından © nejro- İlsimuştur. Sovonarol,Çezer oreiya “İkinci Jül, Onuncu eva, Mikel > Ani'd D » Nazanda bir hüzün sezer gibi oldum: — Bana bak, Nazan, dedim. Biraz konuşman, neşelenmen Ciçin o mânasız misafirlerinin © olması mı lâzım? Hayretle: — Neden? dedi. — Nedeiı olacak.. Bir Saattir “balkondayız, bir kelime söyle- medin,. Dertli insanlar: gibi, melül, malızun düşünüyorsun, — Derdim var da ondan Fü- idun... i. — Senin ne derdin olur Na- og gülerek ilâve ettim Galiba birine âşık oldun Sinirli sinirli güld “— Sahi, bildin, Füsun, beni! Fikir, Fal yalnız 2 si tel Hi tercüme, 7 si gül Darülbedayi 1930 - 1931 ti- yatro mevsimi faaliyetine hitam verdi. Geçeri sene Teşrinievveli iptidasında başlıyan oyun dev- resi Martm sonunda bittiği için tam altı ay sürmüş : demektir. Yirmi altı haftaya baliğ olan bu devrede Darülbedayi on yedi yeni oyunu sahneye koydu. Di- ğer haftalarla Ramazanın ekse- ri geceleri gerek geçen seneler, gerek bu mevsimde oynayıp ta fazla rağbet gören'bazı -eserle- rin tekrarma hasredildi. Bazı oyunları tamamlamak için ilâve edilen tek perdeli küçük kome- diler bu hesabın haricindedir. Mevsimi dolduran bu 17 oyun arasında teessürle” görüyoruz ki telif olanlar yalnız “iki tane- den ibarettir. Onlar da Müsahip zade Celâl Beyin “Bir kavuk devrildi”si ile Cevdet Kudret|pa Beyin “Ruya içinde ruya” sıdır. Biri eski, öteki en yeni nesle mensup olan bu iki kalem sahi- bi haricinde hiç bir telif eserin sahneye konamamış olması cid- den acı bir haldir. Darülbedayiin memleketimiz de teesüsü yirmi seneye varı- yor. Bu müddet içinde bu mües- sese en parlak zamanlatından en karışık devrelerine kadar her vakit eser aramaktan ve en bü- yük rüçhanı telif eserlere" gös- termekten bir'an bile geri dür- mamıştır. Hal böyle iken Kalem isahiplerimizin tyatro telifi yo- lunâ bu kadar az rağbet göster- meleri gerçekten acıklı bir şey- dir Türkiyede tiyatronun daha ilk zuhuru zamanlarında, sahne tertibatı fakirin fakiri, oyuncu- lar gobat ve şivesiz bir türkçe nin esiri olduğu halde bile tiyat ro telifine daha fazla heves edil- mişti. , Namik Kemal, Ahmet Mitat, Şemsettin Sami, Abdül- hak Hâmit, Recaizade Ekrem doğrudan doğruya telif yolunda, Zıya ve Ahmet Vefik Paşalar tercüme ve adapte tarzında umu ma rehberlik etmişlerdi, Bu bü- yük üstatların gösterdikleri mi- sali bir çok gençler de takip ede rek temaşa edebiyatımız âdeta canlanmıştı. Son devrede tiyatronun can- kı temsil kudretine eh müsait şartlar vücut bülmuştur. Sah- nemiz artık en yeni dekorlara, en asri ziya ve mizansen vasıta- larına maliktir. Oyuncularımız. milli Şiveye sahiptir. Küvvetli —— |bır tejisörün idaresi temsil hey- etimizi inzibat altında munta- zam çalışir bir hale koymüştur. Bu kadar müsait şartlar al- tmda yeni milli tiyatro esörleri telifinde bu derece kıtlık görül- mesinin sebebi nedir acaba? İş- te bu senenin ortaya attığı bir sual ki, halli için Darülbedayi w -atromuzun > tekâmül kim Nur Tahsin — Annem, babam. . 5 Senolmadan mı?. — Ben âşık oldum ama.. On İar aklıma getirdikten sonra. , — Şakayı bırak Nazan, bana bir şeyler anlatacağını söyle miştin.. Haydi, seni dinliyo- rum, — Doğrusu bu, Füsuncuğum, dedi; üç ay evvel. Fahrinin an- nesile benim babam konuşmuş- lar ve bizi evlendirmeğe karar jvermişler.. Tabii fikirlerimizi Jalmadan; sonra bana sordular “peki,, delim. : Fahriye, annesi |berii söylemeden evlenmek fik- İrini sormuş. “Bunu daha çok sonra düşüneceğim,, demiş. An | lâ düşünmekte.. Güya bizim haberimiz. olduğunu bilmiyor. MELIYET Mizah, OT Tiyatro hayatı — | Geçen mevsimin bilânçosu Bu mevsimde 17 yeni. eser oynandı. Bunlardan|"i lif, 4 ü adapte. lünç, 10 u da ciddidir. meleri lâzımdır zannındayiz. İki telif eserin haricinde ka” lan 15 eserden 4 tanesi adapte- dir. Fakat bu adaptasyonlarm da tercimeden esaslı bir farkı yoktur. Hani öyle bazı kısımla- rr âdeta telif ediliyormuşçasma tadillere tâbi tutulmuş, yarı te- lif kuvvetinde © adaptasyonlara bu sene hiç tesadüf edemedik. Diğer Li eser ise doğrudan doğ ruya tercümedir. Adâpte ve tercüme eserler arasında oldukça sıkı bir tehev- vua riayet edilmiş, Fransız, İn. giliz, Alman, Rus... tiyatro eser lerinden nümuneler sahnemize girmiştir. Darülbedayi memleketin tek tiyatrosu kaldıkça bu tenevvuu Zaruri ve mecburi görenlerdeniz Çünkü milli tiyatromuzu Avru- pa temaşasma bağlamak gibi a- gır ve yüksek bir vazifeyi omuz larma almış olan Darülbedayi, alelâde bir ticarf tiyatro kum- panyası gibi yalnız halkm zevk, ve rağbetini takip ile iktifa ede- mez. Umumi zevkm yükseltil- mesi vasıtalarını araştırmak ve tatbik etmek te vazifesi dahilin dedir; Bu itibar ile biz eserlerin tenevvuuna itiraz değil, tiyatro müesseselerimizin taaddüdünü temenni etmek lâzım gelir fik- tindeyiz. Ayni tenevvuu eserlerin cins ve nevi husussunda da görüyo- ruz, Bu mevsimde oynanan 17 oyun arâsında 7 si gülünç, 10 u ciddidir.Gülünç dediğimiz oyun lar ârasında şen komedilerden duğu gibi, ciddi dediklerimiz a- rasında da korkunç trajediler- nevvu hakkında da ayni zarure- tin vücuduna kailiz. Bugünkü vaziyette Darülbe. dayie bir tek neve inhisar tavsi- ye edilemez. Tavsiye - edilebile- cek bir şey varsa o da eserleri in tihap edecek teşkilâtın hem mu harrirlere daha fazla emniyet il- ka edecek, hem de müessesenin her gayretini lâyik olduğu ka- dar semere vermek istidadını haiz eserlere sarfettirebilecek yolda tevsi ve tanzim .etmesi- dir, İşte altı âylık devre sonun- diğimiz metice.... İ. NECMİ. Istünbul - İkinci lere Memur” Bundan: Serlevhasile gazetemizin. 23 Mart 981 tarih ve 1837 mumerolu müs basında intişar <den ve bir borçtan dolayi paraya çevrilmesi mukarrer gayrimenkulün satışı hakkındaki 030-1048 dosya nametolu ” ilâhında ikinel arttira günü 10-4-1931 püzar olduğu “yazılacak iken “sehven 104 931 pararesi gösterilmiştir. * Tashihi Annesi de kârar vermeyişine ü zülüyor. Sesi kirik ve içliydi? — Onu seviyor muyum? Sev- miyor muyum?. Bilmiyorum? diye devam etti. Yalnız bana öyle geliyor ki.. Başka birile; mes'ut olamam, , Biraz şaka etmek, onun hüz- nünü-da; istedim: — Aşkolsun, Nazan! dedim. | Bunları 'bana nasıl söyleyor- gunu ne çabuk unuttun?.. Uzun bir kahkaha ile güldü. — Haydi canım, dedi. Biribi- NIZ. Sonra çok ciddi ilâve etti: —Sahi, Füsun, onun beni sev diğine eminim. Yalnız bugün- lerde Nerime Cavide âşık. . Şi- ir okumaktan karar vermeye vakti yok. Benim çok kıskanç olduğumu biliyor. Tabii nişan- lanırsak onun böyle hülya kur- | srar edip beni söyleyince 'masma tahammül edemem, O| 'düşüneyim.,, demiş, Şimidi hâ-'da bunu bildiği i için Nerime Ca | vit sevdası geçinceye kadar ni- şanı sallıyor koyü forslara kadar türlüsü ol-| katle ve imanla muhite yayma- den zarif ince komedilere kadar gene her türlüsü vardır. Bu te-|'da tahakkuk ettirmektedir... (da umumi bir görüşle çıkarabil:| rinize iki yıklız kadar uzaksı-| CUMA NİSAN Edebiyat, Meklepliler müsabakası Gazi-Fırka-Gençlik — 97 inci haftanın beşinciliği- lan.1i6 Arslan Tekin B. e Yazısı şudur: Bu haftanm eni im ve Şa- yanı dikkathaberi, Gazi Hazret- lerinin Türk ocakları hakkında vukubulan çok mühüm beyanat- larıdır. Reisi Cümhur Hazretle- rinin, son tetkik seyahatlerinde ehemmiyet verdikleki hoktâlar- dan biri de Türk ocakları; “idi. Yer yar irat buyüdukları nütuk- larda, gençliğin frtka ile-olari â- lâkasmı tayin ederken; Türk o- caklarınında bu sahadakimevki ini bilhassa tebarüz ettirmişler- dir. Fakat senelerden beri halk- k ve milliyetçilik. “vazifesini bü bir sadakatla ifa edilen Türk ocaklarınntinkilâp fırkasi | ile birleşmesindeki. /zaruretin.| neden ibaret oldğunu, efkârı u-| mumiye, sarih.ve vazih olarak | bilmelidir. İşte bülyük ve ; lâye- mut Şef, efkârı ürmuniyeye hi- taben; bu hususta müphem kal- ması muhtemel olan, noktaları tavzih buyuruyorlar : Milletimiz bugün, hayatın her cephesinde bir dönüm nok- tasındadır. Binaenaleyh “muay yen malssatlara erebilmek için maddi ve manevi bütün kuvveti mizi bir araya toplamak, ayni istikamete sevketmek,, , ayrilir gin hâsıledemediği randımanı, topluluğun harikavi ve muciz€- vi kudretile elde etmek mecbu- riyeindeyiz. Ezcümle inkılâbın sağlam esaslarına (Omüstenit Cümhuriyet rejimini kuvvetlen 'dirmek ve ebedileştirmek için “dışardan ve içerden gelecek tehlikelere karşı bütün milliyet çi ve cümhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde bulunması lâzımdır. Esasen, tecssüsündenberi Tür- kocaklarının ilmi sahada sada- ğa çalıştığı (milliyetçilik ve halkçılık mefküresini bugün, C. H. F, siyasi yg tatbiki saha- Mefküredeki bu birlik dolayı- sile, ayrı ayrı mevcut olan bu ikikuvvetin, şimdiye kadar is- raf edildiğini gösteriyor. Bu su | retle F. nın kadrosu dahilinde- ve onun bir hans müessesesi ha 195. 7 Onu tanıyanlar bilirdi ki ken disinin hayatı dümdüz geçmiş, heyecansız, istitapsiz, * durğun bir seadetle: yaşamıştı. Kendisi yaşlıdır, hâlâ da sağdır. Bu a- dam rüarsleskidi?.. Bir mağaza da senelerdenberi hesap - yap - mak, para saymakla.: Sabahle- yin'erken işine gider, akşam (€ç vakit çıkar, evine * giderdi | te senelerce süren bu hayat ki | bünu hiç bir sey değiştirmemiş | tir. Yalnızdı, “Evlenmemişti, Kimsesi yoktu. Geçen gün kendisini gördüm”! Bü tesadüften memnun oldu. Bana anlatacak bir şeyi . vardı. Bunu ben -fevkalâde buldum. Nasıl?.. Bu adamın anlatacak bir şeyi mi vardı?.. Hem de is- tihzaya oğramıyacağmdari © €- min olarak söylemek “istediği sır ki bunu söylemek beni inti- hap etmişti. Dostu yoktu. Daha doğrusu kimseye karşı ermiyet besliye- memişti, Bana dedi ki: öyliyeceğim şeye gülmi- ceğine dair söz versen Sana bir şey anlatacağım. Kendisini temin'ettim, Dedi ki: — Geçen gün köpeklerin me- zarma gittim, Köpek mezarlığı nı bilirsiniz: Güzel kadınlar ö- İen sevgili köpeklerini “ atmağa kıyamazlar; Onuniçin bunları bir yere (o gömdürüyorlar. İşte ben geçen «gün bu mezarlığa gitim. Mezarlıkta bir köpeğin gömülü bulunduğu yerde uzun bir yazı gördüm ki ölü hayva- nın meziyetlerini saymakla biti remiyordu. Ben bu mezarlığa niçin gitmiştim? Yalnız bir merak beni oraya sürüklemişti. Bilhassa bu ölü köpek için ya- zılan şeyler benim pek tahafı- ma gidiyordu. Lâkin tam bu sı rada yanıma güzel bir kadm geldi. Çok güzel giyinmiş olan bu kadm bana pek müteessir bir sesle: Zi ebediyen kaybettiniz?.. linde bulunacak olan Türkocak ları, sinesindeki Türk gençliği- ne F.nın feyyaz ve terbiyevi muhitinden istifade fırsatını da verecektir, İşte Reisicümhur Hz. bu mü- bim-ve irşatkâr beyanatile, bu mevzu üzerinde efkârı.amumi- yede mevcut son paslârt da kat iyyetle silmiş bulunuyorlar. Bütün bu izahatın mânası şu üç kelimede hülâsa edilebilir; Gazi, fırka ve gençlik!, Filha- kika, bu üç kelime kadar biribi- rine sıkı surette bağlı olan baş ka mefhumlar pek azdır. Üç mefhum ki, her'biri, diğerinden kuvvet alıyor. ECZACI ARANIYOR Bir eczan&niş müdürü” mes". ullüğünü derihçe edicek yaşlıca bir cezacı Beye ihtiyaç vatdır. Beyoğlu'nda “Ağa hamamında İzan, Seni sevefken nasıl başka khülyalar kurar; 'bâşka sevdalar peşinde koşabilir? Güldü: — Senin zaten şiir yazmak- jtan etrafını tahlil etmeye vak- tin.yok ki, ..Ben hülya yapma- dan düşünürüm, Fisun; ii ler, nihayet “hep biribirlerine benzerler, Onlar için yalnız bir ; kadın olmâz'ki.. O, şimdi Ne-; nişanlanmakta tereddüt etmez.. Ah. Füsun, bu namı müstaarı nereden başıma çıkardın? Benim cevap vermeme vakit bırakmadan, biraz hırçın, de-| vam etti: — Nasıl olsa nişanlanaca-| ğız.. Erken veya geç, ehemmi- yeti yok. Fakat ben çok kıskan cım, Füsun. Onlarm ha- yatında bir kadın olamıyacağı- | nı bildiğim halde, o kadar kıs- | kancımki. . o Nişanlandıktan| sonra, iptilâ ile sevebileceği; benden başka'hiç, hiç bir şey; olmamalıdır. Sizde imi mütessir siniz?.. Diye sordu. Benim ne köpe- im vardı, ne de ölmüştü: — Hayır, dedim, burada gö- mülü olan hayvan için yazılan şeyleri okuyorum. — “Ah, sizde müteessir oldü nuz değil mi?.. Bilseniz bu kö- pek ne güzel, ne kadar hisli bir hayvandı. Bu köpeğin acısını unutamıyorum. Fakat siz kö- ileri severmisiniz?.. « —Pek çok, Kederinize bütün kalbimle iştirak ediyorum. Bu cevabı vermek suretile bir zekâ eseri göstermiştim ga- liba ki güzel kadın pek mem - nun olmuştu: — Ah, dedi, yalnız köpek de- ğil başka hayvanları da sevme 1i.. Fakat hayvanata karşı derin hisler besleyen hisli insanlar gittikçe azalıyor. — Peki buna bir çare buldun. mu? — Buldum, takakniz elim dedeğil. . Biraz anlar gibi olduğum hal de gene sordum: — Kimin elinde? — Senin! Sun'i bir hayretle: — Benim'mi? dedim: Ben ne yapabilirim ki., Nazan? — Gayet basit, senin kadar $un?. Fahrinin nişanlım olduz | rime Cavit için fazla hülyaya ' bana yakın bir arkadaş. Bu yar | | kapılıyor. Bu hülyalar yıkılınca ; dımı yapmakta hiç tereddüt et- İetin için, bir namı müstâârın i mez. : Yalnız, yalnız bu kadar, namı müstaarından vaz geç- / mek., Kalbim o kadar acıdı ki ce- vap veremedim, O, devam etti: — Hepimizin tanımadığımız insanlara karşı, daha süslü, tantanalı hülyalarımız vardır. Fahri de öyle, şimdi Nerime| Cavit için, bitmez, tüleemez ta savvurları var. Halbuki onun sen, olduğunu öğrenince. . Kü- — Sizde mi sevgili köpeğini | yor, ben de dinliyordum, Niha- | yet bana: “ — Geliniz, dedi, bir çay içe- dim, Ben özür dilemek istedim. Kadın israr etti. Kendisini bek leyen otomobile binerek evine gittik. Burada ben | sıkılıyor- dum..Çünkü pek parlak döşen- miş bir salonda benim sade kı- yafetim kendimin de gözüme çarpıyordu, Genç ve güzel | dm dedi ki: — Size diğer hayvanlarımı da göstereceğim. Ölen köpeğimin İyerine aldığım başka bir köpek var ki seveceğinizi tahmin edi- yorum. Hülâsa dostum, müsaa mmnın sevgili kadınıdır. Bana kim olduğumu anlatmak sırası gelince endişe ile sordu: —Siz halâ çalışıyormusu- nuz? — Ne yapayım. Evet.. Cevabmı' verdiğim zaman kocasına dönerek — Birlikte çalışırsın değil - mi?.. Dedi. Şimdibol bir maaş ile hiç bir iş görmeden sözde bu zenğin #damin'yanındayım. Ha, söyliyeyim ki yeğâne işim her gün genç kadınım çay masa sında bülunarak saatlarca hay- yanattan bahsetmektedir.. MADY Matineler seat beraber 7 Nisan 931 salı günü dürlüğüne * mürucantları. , verilecektir. müracaatları. pazarlıkla satılacaktır. Taliplerin SİNAİ ELEKTRİK Cikl, “AMEİ Lİ. ELEKTRİKCİLİK kalbime çökmüştü. Başımda bir uğultu vardı. Uzun, uzun cevap vermedim: — Haklısm, Nazan, dedim. Nasıl istersen öyle yapalım. — Bu iyiliği, ancak üzül men şartile kabul ' edebili dedi. Kalbimi "yırtan bir “kahkaha ile güldüm: eli misin, Nazan dedim. Üzüntü de neymiş, senin saa- ne ehemmiyeti var? Hemen boynuma atıldı: — Teşekkür ederim, Füsun, dedi. Beni ne kadar çok sevdi- İğini zaten bilirdim, Boğazıma tıkanan hıçkırıkla rı odamda göz yaşlarımla bo- şalttırm. İçimde derin bir has- retle, Kayacığımı düşündüm. . İ Ancak onun candan kardeş eli şefkatle alnımda dolaşır.. Ka- fama sükün verir, gönlümdeki çüklük arkadaşı için, artık ta- savvura ve hülyaya lüzum kal- mıyacak ve bu iptilâ sakin bir iPürmete tahavvül edecek. . istırabı dindirebilir. , Nazana “darılmağa ne hâk- kım var? Bir namı müstaar yi ünden saadetini niçin kaybet- Samat “AKAYE Yaşlandıktan sonra gelen saadet —Fransızcadan— | denizi sui istimal etmiyeyim. | 'Bu kadın pek zenğin bir iş ada | ese ELHAMRA en gözel SON HATIRA Bugün 10,45 te ucuz 'matine s5 İstanbul belediyesi il EN 1 Fİİ D'ORSAY tarafından temsil "edilen | 1 il sil Fransızca sesli ve şarkılı filmini görünüz. 1002 m tenzildeh ve 40 kuruş - loca 4 kişilik 2 e Buğün 4 Bugün hepiniz ÇIUAL Sinemasına gdip AL JOLSUN un ilâhi sesini dAZZ MUA Filminde dinleyiniz. GLORYA, Burün, bu akşam ve yarın yalmız catinelerde AROLANUI KIZ GINA MANES ve GABRİEL GABRİO tarafından Bugün saat 16 TAB Eve 2145 seanslarına ilâveten: Mutat Ginelaria LÜCLEN BOYER ve arkadaşları LORYA SİNEMASI | 1'den tdbaren ilânları Bedeli keşfi 466,326 kuruş olan Yalova hşmam yulunun tamiri pazarlıkla yaptırılacaktır. Taliplerin şartnameyi ve keşif evrakın! görmek için her gün pazarlık içinde 350 lira teminat akçelerile sâat on beşe kadar levazım mü .. Galatada eski borsa haninda 11 numaralı oda pzarlıkla kiraya liplerla şartnameyi görmek için her gün pazarlık için 7-4-031 salı günü sast on beşe kadar levazım müdürlüğüne ... Beykoz dairesinde hifzedilmekte olan motör teknesile beraber görmek için her gün Beykoz da iresine pazarlık için 19 lira teminat akçesile beraber 7 -4- O03İ salı günü saat on böşe kadar levazım müdürlüğüne müracaatları Hakan ei Müderris Refik Beyin eserleri; tabı 3 SİNAİ ELEKTRİK Cit 1, tabı 2 2 m di harikulâde. tasavvur edef ken, çirkin bir küçüklük . arka” ,,daşı olduğunu öğrenince, inki sarı hayale uğrayacak ve bütü” İhülyalarma gülecek. . Nazan, hiç olmazsa, bana bi nu, bu kadar zalimane ani masaydı. İçim acıyordu. Sas iki küçük hırçın et kalbimi birdenbire sıkıp su: muştü. 4 Ah Kaya! Ona o kadar. iht yacım var ki. Yarın muhal kak eve gitmeliyim. Her hald Fahri duyduğu zaman yanı olmaya, müstehzi kahkahası acıyan bakışlarına imkânı tahammül edemem. Ne olurdu, Allahım? Kendi ; içimde, sessizce yaşayan bu as | kın, onun, Nerime Cavidi se“ mesinden, şiirlerime iptilâsi” !dan başka bir tesellisi yoktu Hiç olmâzsa bunu çok görm' seydim. . Gene Füsunun defterindef — İZMİR — Vapuru kimene geler , edi. (Bitmi