8 Şubat 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

8 Şubat 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İfikir, 204 t “üye Sezar Milliyet” tir © my BAT 1931 maji? — Ankara caddevi © Üigrak adresi: Milliyet, Ta ne KüMen mumarsları: bi Açı — 24312 — 24313 Ken& YCRETLERİ ğunu te, İye için Hariş için iü AA“ 000 kuruş Hoytjge & ““Paşi .. ve Ağrı mağaraliyg araş şerserilere baş küyy izler edilmiştir. Vaktiğ;, visleri, en çok Kü: - Yem borusu © Oki içinizde bilenler çok- Küt yeni nesil yem borusu hiye alışık olmadıklarım- ça borusu hikâyesini bil- © ilirler, Onuniçin size iyim: ade Giride asker sevki elmiş, Padişahın ismini tun da sebebini anla- üğümden beri üç ir ki aklıma girmez İnası, Abbâsi ve Emevi erin ismi... Tarihteki se- “kamları. Bilmem sizde —isiniz? Şimdi gelelim asker sevketmişler. e süvari kıt'ası ve tabi y ri varmış... Ge- irden açılmış, bir de mu- Ja çıkmış başlamış çal- Askerlerin ihtiyat © Sarı varmış amma atla- ara samanı bitmiş. Ön- li i İ ; Şimdiye kadar zikrettiğimi misaller ve verdiğimiz izahat;| piyes tercümelerinde kelimele- re, noktalara, virgüllere bağlan muyarak, fikri, mânayı ifade et- mek lüzumunu göstermiştir. Bu esasa ilâvesi lâzım diğer bir nokta da, (şive) meselesi- dir. Her lisanın 'kendine göre Bu şive bir lisanda aynen ter- cüme edilirse ifade anlaşılmaz olur. Hikâye ederler ki (Mısır) a (Egypie) ve (Boğa: (Bospbore) : denildiğini - öğre- nen bir Ermeni, ğazında kaldığını anlatmak i- çin “Jai mahgö un Ggypte,il est restö dans mon bosphore,, demiş imiş. İşte bu hikâye şivesizliğin en basit bir misalidir. Meselâ “ön,, ve “düşmek,, ke limelerinin Fransızca mukabil- lerini alarak (önüme düş) yeri- ne (tombe: devdnt moi) desek bir Fransız bundan ne anlar? Bu şive meselesi çok mühim- dir, Ekseriya mütercimler ese- rin aslına sadık kalmak gayre- tile bir takım şivesizliklere dü- şerler. Misal olarak gene (Venedik Taciri) tercümesine bakalım. Eserin ilk cümlelerinin oFran- sizcası şöyledir: “De bonne foi, je ne sais pourguoi je suis triste, J'en suis fatigu6; vous dites gue vous en ötes aussi, Mais comment j'ai pris ce chagrin, oü je Tai trou- ve, rencontrö, je suis encore â Tapprendre.., (1) «daha iki gün var... İlk 24 iyvanlar ses etmemiş- ikinci 24 saat başla- garda bir ( tepinme bir ür başlamış. Fakat ne (adan dört ber. saat ge- isi MÜ taya Ps. şü Gal © buluhmüştur.. “ BUNDAN SONRAKİ MUH KEMELER © — Divant harbin burdan Darülbedayide oynanan ter- cümede bu cümleler şöyle yazıl Duş: “Doğrusu niye böyle kedetli olduğumu ben de bilmiyorum. Bu hem beni, hem de dediği- iz gibi, sizi üzüyor. Bu hüzün 'a nereden geldi, onu nasıl ındım, sebebi ne, nasıl şey, nu hâlâ öğreneceğim.,, (2) srişte bu ibarede üç şivesizlik raki mesaisi esnasinda görecelrdir? (en mühim muhakeme iki ü nedir, Bunlar Manisa ve İ i i ifsada memur Yaşil *! ile Ahir. borusu < e bit yen. Böyleliki iz el Şia: rulacak- > gin ür Ni esit” faaliyetleri emma werecede ehienıyormuş., Bence en 1 — “Bu hem beni, hem de de diğiniz gibi sizi üzüyor.,, Cümle si bizim şivemize muvafık değil dir. Bünun —düzcesi “Bundan ben de üzülüyorum, “dediğiniz Bibi siz de üzülüyorsunuz;, de- tür. i 2 — (Kazandım) sözü —isa numızda keder hakkında (kazan mak) tâbiri- kullanılmadığı is Traduction. de Leteureu güzel » sir de en ziyade &x altın sesidir?.. Hepimiz onu Ni dikkat olan Manisalı $, © Sami EK. ile onun mit“ver | “em, bazı Balıkesirde lerinde müh re buluna İtü müm mühim ©” - —Üç ay sonra— olanşer akşam her akşam neligruz.Baş dönmesi için- ka bir hayıt!... idirgetif darret : mükemmel lâzöğindan miralaptık!, | harp reisliği va Adli- edecektir.” ika- !IZEHİCE H.IN VAZnl- Pim Pş; İstanbuldan m- n getirilen Saffeti Zıya Beyapılırken onun bir kere bile da: e ş hasta var! işitmeye uğraşırız. amma çok defa teneke sesi dinleriz.. FELEK Etem IZZET ımızda bu fark ta| (Kastamonu), Mustafa (Ada. 729" az gülünç değildir. na) az mı şen, azmı nekfe a- damlar. « Arif ile Mustafa ikide bir kar "lediği bir söz pek Hoşuma gitti. şı karşıya geçip çifte telli oy- nayıp kırıttıkça gülmekten kâ- sıklarım çatlayordu!. Emniyeti umumiye müdürü- nün mürailiği, — Evet efendim... Ciliği de ömür şey!. Bütün bu kalabalık lâubaliliğin içinde yüzer, türlü türlü maskaralık 'lerini göbeğinin üzerinde çö-; Gi MİAN yi bir ifade tarzı, bir şivesi vardır.) p Fransızca pa-| ralıyarak mısır yediğini ve bo-| çin— şivesizdir. “Ona nasıl ye- kalandım,, demek icap ederdi. 3 — “Bunu hâlâ öğrenece- ğim,, sözü de şivemize uymı- yor. Bunun bizim şivemizde mu kabili “Bunu ben de bilmiyo- rumi, sözüdü Başka bir misal daha: mi eux se des vocux, et Diey veville Teur accorder un prompt '6t bon voyağe.,. (3) Bu cümle de kelimelere bağ- lanarak, şöyle tercüme edilmiş: “İçlerinden biri yok ki Tan- rıya yalvararak, kendisine ha- yırlı yolculuklar temenni etmiş olmıyayım.,, (4) Halbuki bu ibarenin Türk şi- vesile mukabili şudur: “İçlerinden hiç: biri yok ki bir ayak evvel gitmesine duâ etmi, yeyim, Allah hepsine çabuk ve hayırlı seyahatler nasip etsin,,. Bu misaller, maksadımızı iza İha kifayet eder zannındayız. Türkçenin şivesi meselesi, hu susile bu devirde, her müter- cim ve muharririn en çok düşün mesi icap eden esaslı bir mese- ledir. Çünkü Tisanımız büyük bir inkılâp devcindedir. Türkçe kendi bünye ve tabiatinden do- ğan yazıya nihayet kavuşmuş- tur. Bu inkrlâbın en tabii neti- celerinden biri de, Türkçenin kendi lisani istiklâlini de ihraz eylemesidir. Arap ve Acem terkipleri, şi- veleri, hattâ Türkçede müadili bulunabilen kelirneleri lisandan uzaklaşırken, bunlarm yerini başka bir lisanm terkipleri, şi- veleri ve lüzumsuz kelimelerile doldurmakta -bu noktadan mü- him bir tehlike vardır. O da bir lesaretten kurtulup diğerine düş mek tehlikesidir. Bir lisan, diğer lisanlardan kelime alabilir. O kelimeler; iş- tikak, terkip, cümle teşkilâtı iti barile lisanın kendi kaidelerine tâbi tutuldukça bunda hiç bir mahzur yoktur, Fakat bir lisanın içine başka bir lisanm iştikak, terkip, cüm- le teşkili kaideleri ve şivesi it- hal olünürsa lisahm * istiklâli sârsılır. . İşte bu esaslı lisan kaidesin- den dolayıdır ki: yazılarımızda, bahusus tetcümeletimizde ecne bi şive kokusu © bırakmamak; her muharrir ve mütercimin en bâşlı hedeflerinden biri olmalı- dır. Faraza: “Je suppose guc vos atfaires vous appellent, et guğ voüs sai- sissez Toccasion de nos guit- ton de Letourhcur. Beyin tercümesi (5). Traduction P.9. de Letourneur, te şöyle bir ferah oturdu- Bunu, kahkaha ile güldüğünü; görmedim. Rıdvan ikide bir kal kıp kalkıp, — Vur patlasın... sm. , Çal oyna- Deye göbek. atar, : yahut ta boyuna saza: — Zeybek!.. Deyip dizlerini döverken mü dür beyin bu el kavuşturup dur Fakat, Arif (Bitlis) in bir a- ralık farkında olmayarak söy- Rıdvan bir aralık, — Aman Adanalı, canım Ada nalı... Şarkısile sözüm yabana kan- tocu kızlar gibi sarhoş sarhoş göbek atarken, Arif bir taraf- tan; — Oooh.. Oooh!,. Deye el çırpıyor, bir taraftan , — Aman efendim aman.. Mil YAZAR 5 Mizahı, Tiyatro hayat: I Tiyatroda Tercüme meslelesi Cümlesini, “Ben kendi işleriniz sizi çağı- rıyor da gitmek için fırsattan) istifade ediyorsunuz derim, (6)! Diye tercüme etmek, “Ben işleriniz var da fırsat- Tercümede şive meselesi - şivenin kıymet ve |tan istifade ediyorsunuz diye ehemmiyeti-Bazı şivesizlik nümuneleri -Şive ve |“*ğim.. (7) lisanın istiklâli - Lisanda ecnebi şive kokusunun zararları-Hülâsa ve netice. Diye tercüme etmekten da- ha az şiveye muvafıktır. Fakat: “La nature forme guelgüelois dans ses caprices dâtranges| personnages Les uns, gul, Tes) yeux & demi-fermâs, vont se mettre â rire come des perro- guets 4 Ta vue d'un joueur de| ! “Tabitin garip mahlöklar vü cude getirdiği bir zamandayız. Bazıları gayda çalan birini gö- rünce, papağanlar gibi, müte-| madiyen gülerler.,, (9) Diye tercüme etmekten ise, lar meydana getirmiştir: Baz sı, gözleri yarı açık olduğu hal- de (10), gayda karşısındaki pa- pağanlar gibi, - gülmeğe baş-| lar.,, (11) Diye tercüme etmek elbette Işiveye daha uygundur. İşte tercüme bahsinde en zi- yade ehemmiyetle telâkki edil- mek lâzım gelen meselelerin bi ride (şive) meselesidir. | Şimdiye kadar verdiğimiz iza hatı hülâsa edecek. olursak ti-| yatro tercümelerinde bilhassa şu üç şartın daima göz önünde tutulması lâzım geleceği netice İsine varmış oluruz: I — Tercüme edilen eserin Kelimelerini, noktalarını, virgül! lerini değil, fakat ifade ettiği İmânayı, vermek istediği hissi takip ederek tercüme yapmak. II — Sahnede yazı dilinden| ziyade hakiki konuşma diline| #ıymet vermek ve tercümeleri bu dile uyduzmak, (12) HI — Tercüme yazılarda li- sanın şivesini muhafâza etmek. Bu şartlar çok basit ve tabii görünür, Fakat —aldığımız mi- sallerden de anlaşıldığı . veçhi-! le— tatbikatta aksin& nümüne ler görüldüğü içindir ki yeni- den bahsetmeğe mecbur olduk. İ Çünkü busoktalar ne kadar ba- sit: ise o kadr da" mühimdir. Bunlara riayet edilmedikçe mil Ni dilte ecnebi şivesi tekellüm ethek: gibi teceddüdün aleyhi- ne daima en kuvvetli silâh ola- rak kullanılabilmiş olan gülünç bir vaziyete düşülür. Bu da yal- nız bir eseri değil, esaslı bir fik- ri yaralıyabilir. de İSNECMİ öy Hasan Ser Beyin, tertümesi SM. : — (TD) M. Şüktü “Beyik | tercümesi 18.6. > (8) Traduetiön P:8 (9) M: Şüktü |. İ 00) Gariptir ki'bu tavsif M. Şük rü Beyin tereümesinde temamen ih- mal edilmiştir. İD Hasan Sirri Beyin İs.13 İ (2) Bazan sahne diline üydürul. masına imkâin görülmiyen “cümleler (x) işareti içine alınarak; temsilde haztedildiği gösterilir ki © bunun se- bebi de ekseriya konuşma - tabüliği | harişinde kalmasıdır. de “Letourncur Beyin” Tercümesi tercüme. let gelsin de devlet adamlarını| görsün... Biz, işte böyle göbek atmasını da biliriz. ; Deyordü!, Fakat, bütün bün- lardan bana ne?.. Ben; Yemeli... İçimi Gezmeli,.. Düşünmemeli 1; Aldırmamalıyım... Osmanir devletinin, onun ida resinden mes'ul olan ben mi- yim?.. Millet, gözünü açsın da görsün?., » Yirmi gün sonra Rıdvanla artık öyle senli ben li, öyle yüz göz olduk ki, — Al takke, ver külah... Deye, sanki bizim için şöy- lenmiş!. Öyle de çapkın şey ki, Fakat, ne de olsa Hayati Beyi unutamayor, ona — Zavallı... Demekten kendimi alamayo- rum, Fakat. ne vanavın » kaha- İade esti “. lnüz “Tabiatin bazan acip mahlüklü İbugün şu macera, yarm o sergü Satılık sayfiyeyi almadılar. Aralarındaki münasebet uzun zamandan beri devam ediyor- du. Evvelâ bir tesadül, sonra iribirlerile anlaşmaktan do- gan bir muhabbet uzün zaman devam etmişti, Genç erkek he- Tenme: i | Kağin genç bir duldu, Fakat| bu münasebet başladıktan son- Ta genç'adam zevcesine son de- rece sadık bir koca gibi olmuş- tu. Genç olmasma rağmen'di- #kadaşlarnın yaptığı gibi eştten ibaret bir gençlik haya-| tına çoktan veda etmiş bulunu-| İ yordu. , Genç kadın sevdiği erkeği ta| mamile tesir ve nüfuzu altında| bulunduruyordu. Onu çok'sev- mekten döğan hakla ona hâkim oluyordu. Yaş itibarile * aralarındaki fark âz değildi. Fakat ilk seviş- tikleri zaman kadın o kadar gençti ki böyle bir farkın ileri-) tireceği mesafeyi o-zâaman dü-; şünemezlerdi. İlk zamanlar kadın ona: — Çocuğum!,.. | Deye hitap etmekten hoşla- nırdı, Lâkin sonraları bundan vaz geçmek değilse de böyle hi tap etmeği seyrekleştirmeğe| başladı.» Çünkü genç artık ço-| cuk değil, bir erkekti. Kadın da| henüz genç olmasına rağmen aradaki yaş farkı düşünme- yor değildi. Biribirlerine ilk tesadüf et- tikleri zaman genç kadın şehrin) haricinde bir sayfiyede oturu-! yordu. Oraya ait ikisinde de unutulmaz hatıralar vardı. Aradan kaç sene geçtiği hal-i de bu hatıralar unutulmayordu. Genç adam bunları tazelemek-| ten vakit vakit öyle. derin bir zevk duyardı ki Genç adam ufak bir servete malikti, Bir gün gene eski ha- tıralardan bahsederken sevdiği! kadma: çi — İlk biribirimizi sevdiğimiz zamana ait pek çok hatıralar sâklayası ufak sayfiye sâtılık- mış, .. Zaten buhu ne vakitten beri takip ediyordum. Satın ala; cağım. Kadın derhal kat'i bir yet almıştı: — Olmaz, dedi, böyle bir şey yapma. . Genç adam bu arzusunun Sev diği kadın tarafından büyük bir sevinçle karşılanacağını o ka- dar bekliyor du ki şimdi onun böyle kat'i bir muhalefeti kar- şısında evvelâ hayret etti, son- ra içinde bir ıstırap duydu. Bu ıstırabın sevkile sordu: . — Niçin, dedi, bunu neden is temeyorsun?.. Kâfi paramız mı yok?.: Biribirimizle ilk sevişti- ğimiz zamanların o hatırasmı vazis hat bende mi?.. Bir insan yaj bileceğinden daha ilerisine göz lerini kaydırmamaya dikkat et- melidirler, Hayati bu dikkati göstereme| di!;,: Şimdi o ıstırap çekiyor, biz Rıdvanla; — Gel keyfim gel. Deyip yaşayorüz. Çapkın, bana da çıldırırcası- na âşik!.. .i Bir ay sonra Mükemmel !.. Bundan daha müketnmel, das ha nefis hiçbir şey olamaz. Rıdvan şimdi telefon etti: — Haydi hazırlan"... — Ne var?.. Dedim. —Fransızçadan— saklayan bu yer niçin büsbütün bizim olmasın?.. Kadm düşündü, Söylemek istediğini söylemeğe cesaret &- demiyordu. Nihâyet: — O hatıraları sakladığı için istemiyorum. Demek istediği- mi iyi anla,. Farzet ki senin ar zunu sevinçle karşıladım. Git- tik, bu satılık sayfiyeyi aldık. Orada hep eski hatıralarımızı tekrar ederek yeniden saadet duyduk.. Bu saadet ne kadar sürecek?,. Ben ozaman pek genç bir kadındım. Lâkin o za- mandanberi kaç sene geçtiğini biliyor musun?. , — Bunu hesap etmeğe lü- zum görmedim. Sen daima o | genç kadınsın!, . — Bunlar tatlr sözlerdir, fa- kat artık beni inandırmağa kâfi gelmeyecek sözler. Evet farzet a —oZz- EN —z2>İ* —r> 28 bilmecemizin halledilmiş şekli 1284967189101 Bugünkü bilmecemiz Soldan sağa ve yukardan aşağı ki istediğin gibi bu sayfiyeyi al dık ve orada yazın güzel ayları nı yaşamağa başladık... Bir gün gelecek ki sen kendi İde-ikisinin arasında vücude ge-'ni benden genç göreceksin. Be- nim yaşlandığımı farkedecek- sin, Buna mukabil kendinin İ genç olduğunu, daha bir çok şe ye hakkın olduğunu düşünecek- sin. O zaman bahsettiğin o eski kıymetli hatıralar ne olacak?, Artık onlardan bahsetmez ola- cakşm. . Bu arzundan vaz geç.. Za- man yürüyen, dinlenmeyen bir şeydir. , İlk aşkımıza ait hatıraları mutlaka bir yere çivi ile mıhla- mak emellerinden vaz geçelim. En iyisi eski hatıralara kendi- mizi bağlı tutmak mecburiyeti il, biribirimizi severek her gün yeni bir hatıraya hayat ver mektir. Kalplerimiz soğuyuncaya ka dar... ekipler müsabakası Mukadder netice 90 mmicı hafta birinciliğini Ga- latasaraydân -1372 No, Cihat sı şudur? 3 MUKADDER NETİCE 'Mukadder”netice bu haftanin en mühimi. haberidir. Kbilâyın şahsında genç cümhuriyete ta- arruza kalkışanlar, Menemen divanı harbının mehabetli kara rile son nefeslerini idam sehpa- sında verdiler;; Bütün memlekette, derin bir alâka tevlit eden muhakeme sa fahatı, canilerin gizif niyetleri- ni, hiç bir noktasını eksik-bırak mayarak meydana çıkardı. Verilen hüküm Türk adli ta- hürmetle baş eğeceği bir hü küm olarak geçecektir. zam kabul etti, Kogferans yir- mi beş gün kadar sürecek, On- dan sonrada-Avrupa “payrtaht” larında tetkikat yapacağım; Bu da üç aydan aşağı olmaz'ya; — Pekey amma, ben de kon- feransa gidecek değilim ya, . . — Canım konferans ta, tet- kikat ta lâftır. İşte, şöyle üç a- yımızı Avrupada, canımızın is- tediği yerlerde geçireceğiz de- mektir, - Ben şimdi senin pasa- portlarını hazırlatıyorum. . Ya- rın konvansiyonelle sen, -ar- kandan ekspresle de ben hare: ket edeceğiz. Sofya istasyo- nunda birleşeceğiz. Neyse ak- şam daha fazla- konuşuruz... Ben şimdi sana haberin olsun, — Avrupaya gidiyoru — Ne zaman?. — Hemen, yarın... — Niçin?.. — İsviğredeki “Sulku umu- mi.. konferansma Osmatili mu- KAR Gm Tİ ig e 2 İlle SA A biraz, sevin.. Deye telefon et- tim... — Çok mersi canım? Telefonu kapattıktan “sonra fihine gelecek nesillerin daima | rahhasr olarak iştirakimi Sadra |manım çok azdır. öyle sevindim, öyle sevindim ki, bu kadar neşe bulduğum za- 1 — Nota (2); Adanada bir dağ ismi (5). Kırmızı (2). 2 — Hemşire (4). Kendi adını yar mak (4). 4 — Uzak nidası (2). Ayın yaşta (3). Nota(2): $ — Bir semt ismi (7). 6 — Başma bir (a) gelince orta mânasma gelir (2). Çok değil (2) 7 — Kapının önüne konan ma- mia (1). 8 — Nota (2). Nazlı (5). Zaman 10 — Takdir (4). Gelir (4). 11 — Nota (2). Geç değil (5). Nota (2). Tiyatro İs. B. Darülbedayi Kemal Bey kazanmıştır. Yâzı- Pazârtesi “günü” akşamı Kadıköy Süreyya sinemasında (Ramona) 3 perde. Ayrıca fantaziler. Haliç iskelelerinde mazbut 30 adet kayın kecestesile 60 adet kayın dolabi 360 kilo ıhlamur çiçeği 4 adet köknar gönderi ve 190 adet Köknar (W'adet çam körestesi $ çeki kayın dünü 90 ndet ihlamur kerös- tesi 500-kilo meşe kömürü ve 15 adet kursağaç ketestesi 15 - 2- 931 pazar görü ihale edilmek üzere müzayedeye çıkarılmıştır. İzabar ak mak isteyen taliplerin orman bajmü- ülriyeine ve yevmi ihalede de Delterdürlik “ binastndaki “ihale “ko misyonunu müracaat eylemeleri. Hiç hesapta yokken Avrupa- ya gitmek, hem'de Rıdvanla beraber gitmek. . Bu, ne doyul- maz, ne keyifli bir seyahattir! Bari, hemen hazırlansam! Düşünüyorum, tekrar Paris gecelerim, Venedik eğlencele- rim, Napoli hatıralarım, sefahete hız verdiğim baş dön- dürücü günlerim olacak!.. Ooh.. tün bunlar ne iyi?... Ben, daha şimdiden bu kız- gın, alevli, şehvetli, sar'alı gün leri yaşamaya başlar gibi ol- dum!... Yaşasın şehvet!.. . Yaşasın Vis!. , Yaşasın yalnız kendi: yaşayan Belkiys!.. Demek, yarın tam saat bir bu çukta bu Belkiys, Prenses Bel- kiys Sirkeci istasyonunda ve... Vagonun penceresinde oola- (Bitmedi) çin

Bu sayıdan diğer sayfalar: