ti 3 Al ze i Fikir, | Siilliyet "asrın ümdesi “Milliyet” ür © 1OK SANI 1981 DAREHANE — Ankara cadde ir Tem adresi: Milliyet, İs pp Telefon numaraları: 3 İstanbul 39: ', 3912, 3913 ABONE ÜCRETLERİ iye iin Harz m 109 ” 2 , K G 3 aylığı” © Gelen evrak geri verilene Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş , Gazete ve matbaaya sit İşler Bugünkü hava Dün hararet ençok gen 7 derece idi Bugün ruzgir poyraz erecek havabafif yağmurlu olacaktır. Eylülde ! Ankarada idim.. Maarif erkâ- 'nından bir zatın ziyaretine git- Benimle beraber oraya gel “miş olan arkadaşım- ki, bir mu- ağ Birinci Tam on sene evveldi.. Gene böyle Kânunlarda idik. Umumi vaziyetimiz, dünya- da hiç bir milletin tarihinde bir misline daha tesadüfü imkân- 8ız bir kriz içinde yürüyordu; En başta, son irtica yılanı- nun, Derviş Mehmedin elile baş kaldırdığı fakat kahraman mef küreci (Kublay) &n imanlı'ener jisine karışan kanile boğulup ezildiği, Menemen olmak üze- re, Türk vatanının en mamur parçası olan bütün Garbi Ana- dolu tâ Uşak — Bursa hattına kadar Yunan ordusunun istilâ- silindiri altında inliyordu. . Türkeli, her tarafından bir husumet âleminin abluka zen- ciri ile sarılmıştı. Bu, Türk milletini ve Türk © vatanını Sevr muahedesi ile esir ve par- ça parça etmek istiyen bir isti- lâ ve bir abluka idi.. Esasen da- ha bidayette Mondros mütare- kesi ile Türk vatanı, muhasara edilmiş bir kale,Türk milleti de o kalenin silâhsız müdafileri haline sokulmuş ii Bu kalenin içindeki vaziyeti- miz de, çok bozgun bir halde idi: allimdi- ziyaretine gittiğimiz zatten maaşma zam yapılması- rica etti. O zat te: © — Bizde zamlar eylülden ey lüle yapılır.. İnşallah gelecek eylülde zam görürsünüz. | söze o afkadaşım şu verdi.. — Demek ki, efendim, bizim kocayemiş gibi eylülde Buhranın önüne... İstanbul Himanındaki bulıra- nın önüne geçilmeye karar ve- rilmiş.. Biliyor musunuz, bazı * kararlar var ki, adeta ödünç pa- verir gibi güç veriliyor, Bu “karar da o neviden. Bence bu i-| asıl can alacak noktası kara Fin verilmesinde değildir. Kara rın tatbikindedir. Bu kararda “buhranın önüne geçilmesinden bahsediliyor. Bir şeyin önüne geçmek için pe hızlı yürümeli.. Bunu ya- iyor muyuz?.. lcd altındır İsmail Müştak Beyefendinin çıkan bir baş yazısı- nın serlâvhası olan “ Süküt al- tardır,, sözü nazarı dikkatimi 'celbetti. Belki eskiden “ süküt “altm imiş, lâkin şimdi bu eski hakikat günü geçmiş yevmi ga gibidir. Altından diş yapı- Tır, yüzük yapılır, küpe, bilezik we hattâ kalem yapılır. süküt- tan böyle şeyler yapılır mı?.. FELEK Yeni neşriyat Mıtakamızın kitabı !,, İzmir Ticaret odası tarafm- “dan İzmir iktisadı mıntakasının tabii, coğrafi ahvali; zirai, tica- ceva Sda pek esaslı tetkikata müstenit | olmak üzere “mmtakamizın tabı” nanımda bir eser neşredi Bu eserde yalnız İzinir Beş hasta var! sarfınazar.. Yalnız onun M- deç,imin ettiği serveti, deb- “âşs Başka kim temin edebi- lir?.. Demek ki, benim için hiç İbir şeyin kıymeti yok ve. Ben testen ayrıyım... (Dedim. Arkasından da: — Haydi artık, duracak hal- de değilim... "Dedim, Onün bir şey söyle- e beklemeden kalktım, Arkamdan mırıldanı - Belkiysi, i » — Belkiyı 1 Başımı çevirmedim ki, o benim söz- 1 ihtiyâç hissetmeden bel el appvoçrlu. Fs Mustafa Kemalin, 19 Mayıs 1919 da Samsuna çıkmasile mu ayen ve sarih bir istikamette başlıyan milli istiklâl mücade- lesi, enerjisini, yalnız Yunan ordusuna, yalnız harici husu- met âlemine arşı teksif ede- miyordu; İstanbulda saray ve onun hükümetleri tarafndan sistematik bir surette yapılmak taolançok muzır telkinlere, ifsatlara, dahili ve harici teşeb- büslere karşı da çok güç, çok a ir şartlar altında boğuşuyor- lu. Milli hükümet kurulak, he- nüz dokuzay olmuştu. Bu imüddet ozarfmda (Konya), i (Yozgat), (Bolu), o (Düzçe), (Zile) ve sair isyanları gibi yer yer, zaman zaman patlak veren irtica isyanlarını bastırmıştı. . Fakat Samsuri o havalisinde (Pontosçuluk) hareketi, bütün hızile devam ediyordu. . | Yunan ordusu karşısındaki kuvvetlerimiz, büyük bir yok-| sulluk içinde * teşekkül ve ten- sik halinde bulunan bir kaç fır| kamız ne, (Kuvayı Milliye) de- diğimiz gayri muntazam kuv-| vetlerden ibaretti... O zamana kadar geçirdiği- miz acı tecrübeler, göstermiş- ti ki, (Milli misak) m çizdiği hudut içinde hür ve müstakil tertemiz bir Türk devleti kur- mak ve korumak için kudretli ve muntazam milli bir ordu teş- kilinden başka çare yoktu.. Ve böyle bir ordunun teşkiline de başlanmıştı. Pakat içinde boğuşulan, didi| ————————— İmıntakasının değil, umum Tür- kiyenin iktisadi vaziyetini teş-| İrih ve diğer memleketlere mu- | kayese olunmuştur. Bu eser da- ha birkaç çilt halinde devam ede cektir. Karilerimize tavsiye ede Etem IZZE T ne hislerine hâkim olamıyor, benden de her kadından bekle- nen tuğyanı bekleyordu. Hiç bunun imkânı var mı?.. Herşeyi ölen ve öldürülen bir kadın, bir ruh harabesi ona ne verebilirdi?.. Hem artık benim böyle su- rat edilmeğe, kıskanılmaya, aşk, sevgi, sevda gibi lâflarm söylenilmesine yalnız his ve fi kirlerimle değil; gözlerim ve kulaklarımla dahi lüm kalmadı, Böyle şeyler beni iğrendiriyor ve,. İsyana götürü yor!.. Ben, — Seviyorum!... © ourrkaği.. ane MİLLİYET İnönü —11 Kânunusani 1931— nilen bunca engin ve hudutsuz güçlükler yetmiyormuş — gibi, şimdi de (Kuvayı Milliye) ta- raftarlârı partisi hâsıl “olmuş- tu. Bu husustaki münakaşalar, B, M. M. kürsüsüne kadar sira- yet etmişti.. Bu münakaşalar tam iki aydır, sürüp gidiyor- du. Nihayet maske atılmış, Milli hükümeti yıkmak fikir ve maksadmın güdüldüğü tebey- yün etmişti. . Ve bu andan iti- baren de asi Etem ve kardeşle- rinin tenkiline karar ve emir verilmişti. . Je u KANUNUSANI Fransada neşredi- len mühim eserler Fransada neşredilen mühim eserlerden bahsetmek isterken M.Pöincar&'nin hatıratının son neşredilen - kısınından, 915 ve- kayiine tahsis edilen kısımdan bahsetmemek kabil değildir. 915 senesi umumi harbin bir seneden beri başlayıp de- vam ettiği bir yıldır. Bu sene- nin umumi harbin tarihinde pek hususi bir ehemmiyeti var dır, Her iki tarafça: Gerek iti- laf. devletleri ve gerek Alman- ya ve müttefikleri için M. Poin car& hatıratının bu dördüncü İcildinde bir çok müşkülâttan İsmet Paşa bu karar ve emri,| bahsetmektedir. umumi harp €s büyük şefi Gazi Hazretlerin- den alınca, Bursa mmtakasın- daki Yunan ordusu karşısında yalnız bir fırka bırakarak, diger kuvvetleri Eskişehir civarmda topladı, ve: Kütahyada bulu- nan, asi Çerkes Etem “kuvvet- lerine karşı tevcih etti. : Onla- rı mağlüp ve (Gediz) e kadar takip etti. . 'Tam kuvvetlerimiz (Gediz) e girdiği günün ertesi günü (6 Kânunusani) idi, Yunan ordu- su, bütün cephede taarruza geç ti, üç fırka ve bir sü livası ile Bursadan (Esiişehir) e doğ ru yürümeğe başladı.. İsmet Paşa, asi Etem kuvvet lerini takip eden kuvvetlerini, (Gediz) den derhal (Eski: hir) e celbe karar ve emir ver- di.. Kuvvetlerimizin (Gediz) den (Eskişehir) e döndüğünü. ve Yunanlıların bize karşı taarru- za geçtiğini gören asi Etem ve kardeşleri, ellerinde kalan kuv- vetlerle, Yunanlılarla birlikte bize karşı tekrar taarruza geç- İmekte beis görmiyecek okadar hiyanette ileri gitmekten hayâ etmediler, , 6,000 tüfek 50 maki neli tüfek ve 28 toptan ibaret ordusunu İnönü ve Kütahyada topladı. Kat'i neticeli muhare- beyi orada kabul etti.. On bin tüfek, 150 makineli tüfek ve 50 toptan ibaret Yunan kuvvetle- rile İnönünde, ve 1800 süvari, 12 makineli tüfek ve 4 toptan ibaret asi Etem kuvvetlerile de| Kütahyada olmak üzere, tam üç gün üç gece boğuştu. Ve adeden tam ki mislinden fazla bir üstünlüğü olan bu düş manları, büyük şefinden aldığı! ilham ile enerjik ve mahir sevk ve idaresi altındaki kahraman kumandan, zabit ve efradı İle tarümar etti; Türk istiklâl har-| & bi tarihine ilk istiklâl zaferini kaydetti. . Birinci İnönü zaferinin neti- cesi çok şümullü oldu; bir ke-İüst re, o zamana kadar, yer yer, za man zaman patlak veren dahi- li isyanların kökünü kazımış ol du.. Sonra, İstanbulda saray ta- raftarlarınm ümitlerini söndür-| dü; bu süretle dahili fikir ve ruh bozgunluklarını büyük mik yasta düzeltti. . Haricen, Türk istiklâl müca delesinin şümul ve azametini, bütün Avrupa hüsümet âlemi- dinleyorum. — Güzelsiniz!.. Diyen erkeği . gülmek için dinleyorum!.. — Kıskanıyorum! Diyen erkeği yalnız insanla- m insanlara değil, hislerin'bile insanlara bazan nekadar riya- kâr oldukları görmek için din leyorum. .. Bu adam sahiden “baha tut- kun. Saat üçte telefon etti: — Nasılsınız hanımefendi?. .| — Daha şimdi kalktım. Siz nasılsınız?... Dedim. nasıada cünihür reisliği meka- mında bulunan: M, Poincar& bu mevkide bulunmanın kendisi i- çin ne gibi müşkülât çıkacağını canlı bir gurette tasvir etmek tedir. Bir mühim hüsusiyet var; Demokrat bir devletin reisi o memleketin hayat ve memat mücadelesi esnasında nasıl müş | * kil bir vaziyette kalıyor?.” Bu öyle bir mücadeleki mut laka zafere ulaştırmak elzem. Bittabi devlet reisinin vazifesi herşeye rağmeh çalışmak, bu zaferi temin için elinden gelen her vasıtaya müracaatla çalış- maktır. M. Poincar&'nin anlat- tığından edilen fikir bu vazife- nin pek de kolay olmadığı mer ile müttefikleri kumandanına a- zami muzahareti göstermek ve parlementonun askeri işlere ka rışmasına meydan vermemek. Devlet reisimemleketi bu ha yat ve memat mücadelesinde zafere ulaştırmak için çalışan hükümetin ve ordunun müşkül vazifesini bir kat daha zorlaş- tıranlara karşı şiddetle mukave met etmek mecçburiyetindedir. Bir taraftan bu: mecburiyet di- ger taraftan Frânsa cümhur re- isinin selâhiyetlerini tahtit et- tikçe etmiş olay kanunu esasi- nin maddeleri arasmda kalan M. Poincare böyle tarihi bir za manda bu mekâamı işgal etmiş olman ağırlığını anlatmak İ- çin hemen hiç bir vesileyi ka- çırmamaktadır. Çalışılacak şey yalnız bunlar değildir. birde or dunun manevi kuvveti ve me- taneti muhafaza askerin ha nin önüne koydu... Londra kon feransına davet edildik. Hiç şüphe yok ki istiklâl mü cadelesinin bu ilk zaferi, Türk Cümhuriyetinin ilk “temel dire- dahili ve harici ve çetin şartlar altında idare edilmiş ve iki kat tün bir düşman karşısında ka zanılmış bir harbi de, harp ta- rihinde bulmak mümkün değil Onun , her Türk vatanse- veri, bugünün yıldönümünü, ve onun şehit ve berhayat kahra- manlarmı takdis ve tebcil için değil, ayni zamanda bir ibret, bir enerji kaynağı olarak hatır lamalı ve tesi't etmelidir. “(hemen gene cesaret buldu, ga-| liba “bir sarhoşluk, yorgunluk filân anmda alınmış söz olma- sın. Diye tekrar etti: — Akşam yemeğini ne günü için emredeceksiniz efendim?.. — Şartımı unutmadınız de- mi2... — İfa bile ettim Efendim!. — Bilmeyörum. Benim için muayyen bir gün yok. — O halde bendeniz size ha- ber vereyim... — Çok iyi olür. Bir gün evvel telefon edersiniz değil mi?.. — Hay hay hanımefendici- ğim. Emredersiniz!.. — Şimdi “Meclisi vükelâ,, ya| gidecektim de, bir kere hanıme fendimizin hatırlarını sormak ettiğim için tekrar tekrar itizar Tarımı arzetmek istedim. — Estafurullah.. Bilâkis sa- baha kadar beraber olmamız- n çok memnunum!, ie yerdim, Arkasından — Müsaade ederseniz yeme- ği Tarabyada hazırlatayım... — Çek iyi olur... — Yarm için vaktiniz müsa- tahammü-) ve, . Sabaha kadar sizi rahatsızlit mi?... — Yarın ne?... — Perşembe... — Bir saniyeli; düşündüm: - > — Hay. Hay.. Başka bir ye- kezindedir. Bir tarafta fransa| 1931 İeti ruhiyesini yükseltmek icap ediyordu. Bunun cümhur re sinin her münasebet düştükce cepheye gitmiş;-siperlerin içine girerek dolaşması ve askere kendinin düşündüğünü, unutul- madığnı, daima hatırında tutul duğunu göstermesi, anlatması lazımdı. Fakat M. Poincar& asker el- bisesi giymeğe hakkı olmadığı nı söyliyor. Hatıratın bu gibi ta rafları oldukça tuhaftır. Asker elbisesine benzeyen, fakat as- ker kıyafeti demek olma- yan koyu renkte bir ceket te- darik eden M, Poincar& bilhas- sa fcna havalarda ne yapacağ- nt şaşırırmış. O üstü pek hafif olduğu için yağmur yağarken ıslanır, bittabi (siperde gezer- ken şemsiye açamazmış.. Sır- tında böyle bir avcu ceketi ve bacaklarında getirlerle dolaşan cümhur reisidaha ziyade bir $0 före benziyormuş.. Bu sırada meşhur Türk dos- tu Pierre Loti'nin de ismi geçi- yor. Büyük Fransız edibi bir kaç kere cümhur reisi ile siper leri geçerken her vakitkinden! ziyade yüzü boyalı ve podralı imiş... Çünkü bu edip kıyafetine süsüne pek meraklıydı. Siperle ri gezerken elinde ufak bir çan tayı da beraber getirirmiş.. Çan tada ne var?. Dersiniz M. Poin- car bunu'da söylüyor: Büyük edibin tuvalet takımı!. M. Poincarö'nin hâtıratınm bu kısmı daha ziyade askeri me saile tahsis edilmiştir. Bilmecemiz bilmecemizin halledilmiş şekli 1:2 3 4567891011 Mizah, Edebiyat, * Çaresi bulunan bir mesele Ailenin bir dostu -sıfatile se- nelerdenberi oraya gider gelir- di. Bu münasebet biraz nazarı dikkati celbediyordu. Çünkü kendisi genç, bekâr bir adam a n Evine her vakıt gittiği dos- tu ise epi zamandanberi evlen mişti. Genç, güzel bir zevcesi vardı. O da işte eski samimi bir dost diye bu karı kocayı ziya- ret eder, ekseriya akşam yeme- ğini de onlarda yerdi. Bune vakıttenberi böyle devam edi-|y yordu. Her halde epi zamandan- beri... Lâkin bu epi zaman için, de genç erkeğin ancak kendi kendine itiraf edebildiği bir nokta vardı: Genç ve güzel ka- dımı seviyordu.. Bu muhabbet gizli idi. Gizli kalmağa da mah- küm görünüyordu. Çünkü genç kadma karşı daima izhat et- tiği hörmeti bir tarafa bırakıp da ona bir gün! — Ah, bilseniz, sizi ne kadar) derin bir aşkla ve ne uzun za- mandanberi seviyorum, bilse- niz! Diyemiyordu. Buna cesaret edemiyordu. Çünkü alacağı ce- vap: — Ben kocama daima sadık kalmak isteyen bir kadınım. Anladınız mı?,, Sevmek ister- seniz aşkımızı başka kadınlara saklayınız!, .. Tarzında olabilirdi. O zaman artık bir daha bu eve gelmemek üzere çıkıp gitmekten başka ya pılacak şey kalmıyacaktı. Fakat bir gün yazıhanesinde meşgul iken telefon çalındı. O- nun sesi, .. Genç adam teessür- le şu haberi aldı: — Affedersiniz. . Sizin yarm| geleceğinizi biliyorum. Gelmek! ten vazgeçiniz diye rica edece- gim. Çünkü pek karışık bir va- ziyeteyiz.. Kocam beni bırak- tr, Kayboldu. Bir genç kadm- la kaybolmuş. . 39) — Demek beni bunun için is- temiyorsunuz!. Bugünkü Biilerdziği Soldan sağa ve yukardan aşağı 1— Tok değil (2). Yuva (2) 2 — Ayağa giyilen (5). Pen- çerenin örtüsü (5). 3 — Nota (2). Masset (2). 4 — Şans (5). $ — Gazeteye peşin para ve ren müşteri (5). 6 — Nota (2). Çok değil (2). 8 — Rezalet yapan (5). 7 — Aptal (5). 9 — Nota (2). Hane (2). 10 — Spor (5). Koyunlar (8) 11 — İstifham (2). Nota (2). Eğer, hemencecik telefonu kapamasaydım, ihtimal yeni bir satırbaşı bulup söze devam edecekti. Nüsret te odada idi. — Perşembe akşamı Tarabye deyiz... Dedim. — Neden?.. — Hayati Beye yemeğe da- vetliyiz!.. Cevap vermedi. Ve.. Gözleri- — Ne yapayım?.. Zevcim yok iken sizi kabul edersem — Fakat ne olursa olsun, ko canız yok diye ben sizi ziyaret ten kendimi menedemem!, , — Mademki ısrar ediyorsu- . Öyle olsun.. Fakat hafta ii iki bir kere gelmenize müsaade edebileceğimden do- layı buna gücenmeyiniz!. . Evet... Karar verildiği gibi haftada bir kere görüşmeğe başladılar. Fakat artık bu mii- lâkatlar kadınmevinde olmuyor uzak, tenha bir lokantada bulü- şuyorlardı. Lâkin bütün bunlar henüz| masum ve hörmetkâr olmaktan çıkmamıştı. Epi zaman böyle geçti. Bir gün genç adam ye- mek masasınm üzerinde geni Dedi, şu oldu, bu oldu; fakat burilar gibisine hiç rast gelme- dim. Başta Hayati Bey - olmak| üzere avukat olsun, doktor ol- sun, Şeyh zade Mithat olsun hepsi teker teker ve bir arada; dehşetli hoşuma gidiyorlar. Ya rı komik, yarı aptal, yarı hovar da, yarı bön, yarı elegan, yarı yontma cinsten adamlar. Ko- nuşmaları, ilânı aşk etmeleri, bana karşı münasebetleri her şeyleri bambaşka. Halbuki, hiç —Fransızçağ, kadının zarif, ufak eline t€ etmek arzusudan kendini mamıştı. Elini ona temas € di, Sora hemen şu teklifte! lundu: — Gelecek hafta — kırı riz.. Ormanda gezeriz, ni iZ?. | — Çok muvafık... Fakat kikati söylemek mecburiyi deyim; Kocamdan bir me aldım. Beraber gittiği kö ie n vasgeçmiğ. . Benden 4l — “Ne demek?.. Siz ye vafakat edecek misiniz?. . . — Zannederim. Si bir şey yapamam. Düşünül her erkek böyledir. — Demek o adamı sevil nuz?., — Bundan bahsetmeyini Fakat kadın hem kocasi ayrılmağı istemiyor, h kendini seven bu genç adi rakmağ: zı olmuyordu. âşık düşündü. Kendi ke — Niçin mesele çıka! rum?.. Kocası gelsin... Bi dın artık beni seviyor, bir mâni teşkil edemez. . Sonra ona dönerek: — Gelsin... Dedi, g Ben de böyle düşünüyoru Mektepliler müsaba Menemen hadisesin tenevvürü Bö mcı hafta birinciliğin renköy kız lisesinden 14 Ni H. kazanmıştır. Yazısı şu: “Bu haftanm en rini (Menemen) den güne tenevvi katen bütün çıplaklığı ile t hür etmesi teşkil ediyor. Örfi idare talimatnamesi! ihzar edilerek tatbikine başi mıştır, Hafta zarimda İstanbul v& ir yerlerde bazı tevkifat bulmuştur, Divanı harp te yete başlamak üzeredir. Mi bip ve muhariklerin pek bir zamanda cezalarını gö: leri şüphesizdir, Din perdesi altmda yap bu son başkaldırışın da öyl hemmiyetsiz olmayıp çok mullü ve mütasavver olduğ! (aşılmıştır, Gayet hunharane bir 8 şehit edilen (Kubilây)in öl münasebetile memleketin tarafından taziyet telgrafla kilmek Suretile irtica tel'in mektedir, İşte her Türkü şiddetle dar ve müteessir eden bu senin tenevvürü haftanın e him hâdisesidir... le bir keremde bulunmaklığı cidden bendelerini esiri hüsnünüz etti! Daha bilmem neler: — Bu bezmi safa, bu dilnüvaz herhâlde âcizleri makzı saadettir, hanımef€ miz... | — Hayranınızım... — Meftununüzüm!.. Zannettim ki" Muallimi * ile konuşuyorum; yahut tâ zimat ediplerinin gizli aşk ni büyülte büyülte gene uzun! te böyle olmamaları lâzım de-' tuplarından parçalar oku! uzun bana baktı!.: ... gil mi?.. Hergün Şişlideler; her gün salonlardalar; hergün! , dinliyorum. Bunlar bana necek sözler mi?,. Böyle * Aman bu adamlarla Mmeşgül|bir hanımefendinin davetinde-' dıları altma pul yapıştır!!! olmak, onları dinlemek, onlarla! ler. Bugün de Rifat Şükrü tele- , Babıâliye verilir? #lay etmek öyle hoş.. Öyle ne- şeli şey ki.. Şimdiye kadar belki iki yüz erkek aşkından bah setti, kur yaptı, — Güzelsiniz.., Dedi, — Seviyorum!, ğ -- Sizin icin Alive um! I fon etti. — Hanımefendiciğim, bende | minnettarım, Diye söze başladı; uzattıkça uzattı: — Lütfetmişsiniz, Tarabya. daki yemeğe bendenizi de emi buyurmuşsunuz. . —£ MEM ille Sumllar 52 bal Neyse ki, o sırada, Lâl€” | — Bir misafiriniz sizi bana|nizi hatırlamış olmanıza pek yor efendim.. Dedi de, — Müsaadenizi rica edt j Misafirlerim geldi. P: akşamı görüşürüz. Dedim de, telefonu” dım, İnsani böyle ad deniz a