Milliyet srın Ümdesi “Milliyet” tir, 1 HAZİRAN 1930 “ DAREHANE — Ankara caddesi- . 100 Telgraf adresi: Mülliyet, l Telefon numaraları; Istanbul 3911, 3912, 3913 u z a *Ü ABONE ÜCRETLERİ İ Türkiye için Hariç için kuruş 800 kuruş ddeti geçen nushalar 10 kuruştur. Gazete ve matbaaya ait işler için | müdüriyete müracaat edilir. İGazetemiz ilânların mes'uliyetini kabul etmez. | Dün bararet en çök 97 'en ez Ccrece dd Bugün — tüzgür olacaktır. Köprü parası 'y İstanbulun köprü geçme- alışık halkı. Bugünden itiba-| |h bütün köprüler sana açık- Koyu kurşüni renkli ve bez lü tahsıldarlar 40 para İ- | (l yakana yapışmıyacak ve sen , Pninönünden Karaköye gitmek n bir kuruş tedarikine mec- Ür olmıyacaksın. Artık irili u- İt köprü yolcularımdan ana- 'E yapmak istiyenler tramvay “şamağına asılmak zaruretin- ç ıyacaklar ve siz sıkı sıki 'pura koşarken cebininizde 40 “ra ufaklık olmâdığından pa- “bozdurmıya ve bunun u kaçırmaya mecbur olmr saksmız! Elhâsıl seksen bu 'dar senedir İstanbul halkınım di — kısmından bilâ merhamet, | 9A tecil, hiç bakaya kalmıya- '£ tahsil edilen bu ayak bastı kalkıyor ve İstanbul köp- içeri de dünyanın diğer köprü- ğt gibi serbest oluyor. Dünya- para ile geçilir köprü yal- ç bizde vardı. Bu meraklı hu- M giyeti kaybettiğimize hiç mü- ssir değilim. İstanbulldar 1| n tarihini her sene bir prü bayramı yapıp köprüde yafetler tesis etsele yeridir. e Kara kar! 1 Gördünüz mü? Beri gördüm! / (er merak ediyor ve görmek “iyorsanız “Büyükada” vapu- kiç tarafında oturun! Ö- | î kar yağıyor” manasına sö- m “Kara kar yağıyor” sö- lün kıymeti kalmadı. Bir seyahat! « Nizametti! Beyler biribirinden pek hoş ar. Bu iki kalem erbabi ya- Samsuna gidiyorlarmış. 0 Nazif diyor ki g— Hazret! Haşimle birlikte Pmsuna gideceğiz. İi — Sebebi seyahatınızı öğre- Çipilir miyiz? Miç— Ben fındıkçılık için gidiyo Haşım de o esnade beni İ | -Fakat bu da elinizde hanım'olanlar bu zahmeti ihtiyar et-'düne kadar misafir bile kabul di. dedi. Ve gülerek ilâve etti: Arzularınızı emir telâkki |yeyim kendi derhal ifaya hazır olan bekletmekte ne mana var? Devdet Beyin bu cümlesi ara Beyi fenâ halde mütcessir etti,İden bire başını kaldırdı; İkekeledi: daki meselenin anahtarı gi Ve Hâle karşı taraftan| 9İen bu fırsatı her hangi bir| “ilâhazaya feda etmedi, Ciddit — bir zırlanır gibi biraz doğruldu:| Cevdet beyefendi, dedi. sözünüz bana vazıh - göri Fizumunu anlattı. zularımı emir telâkki ede- pmağa hazır olanlar var.| Zannederim hanımefendi.| Evet var. Fakat biliyor yidunuz ki arzularımı emir te için | $ kurum sağnakları öyle kara| İ yağıyor ki, vaktile “kar üs-| Nazif ve A, Ha-| ise Ahmet İhsan “Kırım muharşbesinl takip eden senelerde ve © devrin iş Koca Reşit Paşa, Ziya Pg.. bi Kemal Bey gibi yüksek ilim ve irfan' adamlarının himmetile — memleketi- mizde zorla doğurtulmuş olan Mülli- yet fikri çok seneler uykuda kalmıştı. “Milliyet,, fikrini her şeyden üstün- tutup Mmevcudiyetimizi ve — paramızı milletimizin içinde dolaştırmak — va- zifesini, benim neslim hayata atıldı- H vakit ne görmüş ve ne öğrenmiş i. Bütün Türklet, hele tekmil İs- |tanbul Türkleri bu yüksek meselenin asla farkında bile değildi. — Milliyet fikri 1855 te doğduktan sonra 1880 senesine kadar uyumuş, ancak 1897 de ilk defa olarak canlı sürette orta- ya çıkmıştır. 1897 de İstanbulda zu- hur eden bir Ermeni isyanı ve Er« |/ menilerin Türklere gösterdikleri bü- yük düşmanlık Türk münevverleri- 'nin yavaş yavaş hazırlanmış olan an layışlarını ayaklandırmıştı. Ve o ta- tihtedir ki bize düşman olanlarla İveriş etmemeli sözü ilk defa olarak ortaya atılmıştı. Bu — fikir ve iman 1897 denberi — 33 senedir. yavaş yavaş yürüyor, şimdi kendisine ha- kikt bir yol açmıştır. Fakat yolun a- çılan kısmı daha çok az ve dardır. |Asırlarca devam eden bilgisizlik ve İsersemlik çarçabuk ortadan — kalka- maz; kalksa bile bir milletin ihtiyaç- larının çoğunu kendi evlâtlarile ya- pabilmesi için yeüşmesi lâzımgelen unsurlar böyle kısa müddette müm- kün değil ortaya gelmez. Milliyet fikrinden ne kadar haber siz ve nasipsiz olduğumuzu — anlat- mak için biraz tafsilât — lâzım. Yanl benim görüp geçirdiğim varım ascın başlangıcında ne halde olduğumuzu tekrarlamalıyım. Neslime mensup o- lanlar ve benden sonraki nesilde ge- lenler hikâye edeceklerimi hatırlar- lar, fakat gençlik bunun — farkında değildir. Ben İsterim ki gençlik caki İhalimizi iyice öğrensin ve ona göre İşimdiki devrin kıymetini — bilsin ve |kendi omzuna düşen vazifeyi daha İyi kavrasın. Hatıratımın meşrutiyet ilân: sonraki devrine'taallük eden ikinci kitabırmda bu meseleyi tekrarlamak- tan maksadım, meşrutiyetin ilânın- |dan Türklerin iktisat gözlerini kape- |yan kalın perdes: tam kaldırılma- İmış ise de o karanlık perdenin İsmr 1908 inkılâbı açmıştır ve Cüm- huriyet devri bu perdeyi sıyırmıştır. Perde sıyrılınca etrafımızı saran ate- Şi çok iyi gördük, anladık. Tehlike anlaşlıdıktan sonra çaresini bulmak mümkündür. Uğraşa uğraşa, sıkm- İtilar çeke çeke mutlaka bu fırtınadan kurtulacağız, benim itikadım budur. Şimdi gelelim eski halimize ve es- ki duygumuza : İstanbul Başdefterdarlığında bu- Tunmuş olan büyük babam — Muhtar Efendiden kalma Vaniköyündeki ya- lımızda ben dünyayi ilk görüp anla- mağa başladığım vakit aile doktoru- muzun adı Andonaki, eczacımızın ia- mi Petraki idi. Babamın sarrafı Ar- tin idi. Bakkalımız Bodosaki, terxi miz Karnik, kuyumcumuz — Garpi: berberimiz Yani idi. Yalımızın öi den kayıkla geçen tefeci Mişon, gev- rekçi Yanko, yemişçi Vasil bize her) gün mal satardı. Yalıda sandalcımı Dimitri idi, ayvazın adı, İstepan idi eve gelen bohçacı kadın — Mannik düdü idi. Yalmnın tamir kalfası Hi- ristaki idi. bu bir sürü yabancıların lşverişini çok tabil - buluyorduk.Pa- ralarımızı onlara düşünmeden verir- dik. Çünkü İstanbulun Türkleri ya Mevleviyet tahsisatır; veya Arpalık| parası alan başı sarıklılardan, yahut maaşlı olarak kalemlerdeki memurlar| dan ve zabitlerden ibaret idi ve tica- rete, sanayic, cenaflığa — hakaretle Bu işleri İstanbullu Beyleri | | | Bürhan Cahtt mekle, kendi arzularını hatta daha ileri giderek sertçe söyli: heveslerini yap-| mak istiyorlar. Genç kadırın bu sözü Cevdet — Belki hakkınız var. Fakat her kaidenin müstesnası oldu-! ğu gibi her arzunun da hodgâm münakaşaya| olmıyanı vardır hanımefendi. |âleminin maddi ve entrikalı sa- Genç kadının ornuzları hafif oynadı: — İnsanları anlamak ne k.ı-w ediniz dar güçtür Cevdet Bey... Hele sademesi geçti. Yüzüne çıktı. eri ve zevklari hesapla hen' dese ile ölçen insanlar.. | Cevdet Beyin yüreği Çarptı. | Hâle bu sözle acaba kendini| de itham ediyor mıydı. — Gala- Harmrlta nivarasında dönen dedi ko-'haklımAa Mâle gevler düsün- Milliyet fikrinin doğuşu, uykusu, 1898 de göz açışı, 1008 inkılâbında davranışı, şimdi canlanışı.. Mizah, Matbuat hatıralarım kendilerine lâyik görmezdi. İstanbul Türkderi hemen hep hazır yiyici (di Anadoludan ve Rumeliden şehre ge- len Türkler ise hamal, küfeci ve renç. berlikten ileri geçemezlerdi ve bu zavallılara “Kaba Türk,, — Leblebici Türk derlerdi. Boğariçinden İstanbula bizi indi- ren vapurların kaptanlarının hiç bi- risi Türk değildi. Şifendifer idarele- i, bankalarda, karatine ve fener i- darelerinde tek bir Türk görülmüş değildi. Kitabımın birinci cüdinde yazdığım üzre gazetecilik ve — kitapçılık ve matbaacılık dahi herşey gibi Türk olmıyanların elinde idi. Günlük ga- zetelerin sahipleri Çirçül, Filip, M tan, Nikolâidi adir idi. Mecmuala- ti Karabetler ve Casparlar, Ohan- nesler çıkarırdı. Türk tebaası olduğu halde Türk- bu güruhun yanında daha acıklı bir gürüh daha vardı. Bu da — İstanbul veya İzmirde belki yüz senedenberi yerleştikleri Ve işler tutukları halde ceplerinde, belki hiç — tanrmadıkları bir memleketin, cenebi pasaportunu taşiyan Levanten'ler idi. Kapitülâs- yon rejiminden istifade eden Levan-| ten'ler cennette imiş gibi — vergisl: bunların her birinin o zamanki ha-| yatı ve imtiyazı bugünkü ecnebi El- gileri mertebesinde İdi. Onlara “Fi- renk,, derlerdi. İzmirde Firenk ma- ballesi bile vardır. Beyoğlu onların #altanat sürdükleri muhitti. — Harç veren sade Türklerdi ve biz bu hali tabit bulurduk. Bizi sömürüp yiyen hiç farkında değildi. Hazır yiyleilikte devam eder giderdik. İşte dediğim gibi bu iktisadi kontrolsüa Türkiyede yaşarlardı. Ve| B kında bir takım nasıl diyeyim Meraklı şeyler anlatıyorlar, Mazisini bilene tesadüf edilmi- İlüğümüzün ilk mşığı 1855 te parlamış 1897 de Ermeni isyanında ilk cseri ni vermiştir. O tarihte — taray bile ürktü. Mihranın “Sabah,, gazetesini muvakkaten kapadı. Bu sayede “İk- dam,, içinde çırpındığı — sıkıntıdan kurtulmuştu. Halk artık bir Türkün çıknrıiıtgız:ıeyt heves eylediği i- çin “Sabah,, ın kapalı kaldığı günler- de İkdama alışıverdi ve İkdâmı ya- gattı. Gene 1897 de ilk Türk ecza- nesi açıldı. Şehzadebaşında idi. Ham di eczanesi isminde idi. Şimdi burada bir mühim noktaya temas edeceğim: Ben bu hali gençlere, eski iktisa- dt körlüğümüzü anlatmak İçin yazı. yorum. Asırlarca iktisat hayatında kör yaşıyanlar gözlerini açar açmaz derhal tacir, csnaf ve san'atkâr ölu- vermezler. Ve böyle zanne » reaksiyona kalkmak eski — körlük- ten daha tehlikelidir. Ve iş “Şöven- lik,, şekline döner. Gençler ceki ha- zıryiyiciliğimizi gözönünde tutup ik- tısat hayatımızda “milliyet,, ruhunu yedire yedire getirmek ve ü çzçç? ve çalışkanlığını yedire yedire getir. mek gibi çok zor bir vazife başına geliyorlar. Bunu unutmasınlar. mra ikinci bir nokta daha var; bizim körlüğümüzden istifade eden- lere bizim kızmağa hiç hakkımız yok İtur, Kabahat onların değildi, bizim- |di. Burada bakkile kızılacak birşe: :vardr: ©o da emperyalist devletlerin |başımızda belâ gibi ve zorla tuttuk- | Hatr kapitülâsyon rejimi idi. — Şimdi bu belâ ortadan kalkmıştı e- | İ van güruhünün eli ründe | Eğer müsavi şartlar için de çalışırken kendi milletimize men- sup olan san'at erbabına sade tercih gösterirsek bu kâfidir. Yoksa diğer- lere — hüsumet hem fazladır hem lü- zumsuz ve faidesizdir. Bilâkis onlar- dan lâzımgeldikçe istifade etmeği se- verim. Matbuat hatıralarımı — yazarken gazetecilik, kitapçılık ve matbaacılık mesleklerimizdeki tahvvüleril anlat- mağa çalıştım. Görüyorsunuz ki bu y | dulardan haberi varınıydı. E: ki poletikacı buna ihtimal ver- miyordu. Çünkü o çirkin müna kaşalardan genç kadının haberi olsaydı dün akşam telefonu a- çıp kendisile konuşmazdı. Ve daha dün Sedat Aliden genç ka dmm bir tarafa çıkmadığını ve etmediğini öğrenmişti. Bunu hatırlıyarak biraz müsterih ol- du. Aradaki kısa süküna yine genç kadım nihayet verdi. Bir- — Cevdet Bey, bir hafta ev-. vel bir mektubunuzu aldım, Ömrünün yarısı poletikanın haşin sahasında, bir parçası iş hnelerinde geçtiği için hisleri demir kesilen Cevdet Beyin vü cudünden kesilen bir elektrik İmtihanda ne diyeceğini şaşır- mış ezberci bir talebe gibi başı nı eğdi — Evet hanımefendi. — Bu mektubunuzun mevzuu düşüp | yor... — Bunlara ehemmiyet veri- it takım kis- lü şeyler söy- | Hiyebilir. . | “Belli olan bir şey varsa o da |kendişsinin bir çok, mahrumiye- te katlandığı, hayatla çok mü- çadele ederek nihayet muvaf- fak olduğudur. — Fakat bu mücadele esna- sında önun ruhu katılaşmamış. mıdır?, . Bu sual cevapsız kaldı. Çün- kü genç zengin dul yeni vara- |cağı meşhur edibin hakikf hüvi- İyeti hakkında tam bir şey bil- |mediğini itiraf edemedi. | Bu konuşma öyle kaldı. Bir kaç gün senra genç kadın bir sabah hizmetçisinin haber ver- diği iki ziyaretçiyi kabul eder- İken heyecandan kendini alamı- |yordu. Bu erken gelen ziyaret- |çilerden biri sakallı, ihtiyar bir jerkek, diğeri de gene öyle ihti- İyar bir kadındı. Hallerinden fakir oldukları anlaşılıyordu. İhtiyar söze baş- ladı: — Sizi rahatsız ettik. -Affe- dersini ğinizi duyduğum genç muharri rin amcasıyım. Anası, babası öl dü. Onu biz büyüttük. Biz bak- aziz meslekler, “milliyet,, prensipi i-| ginde evvelâ Abdülhamit devrinde, sonra meşrutiyette mühim tekâmül. ler yaptı. Şimdi günler geçtikçe te- kâmül yolunda ilerliyor. Bu üç dev- ri idrak etmiş bir. matbuat emektarz| olduğum için ben bile maziye ibretle, hale memhuniyetle, istikbale çok ü- mitle bakıyorum. AHMET İHSAN du: Cevdet Bey yavaş yavaş ken İdini toparladı: — Evet hanımçfendi, Şahsınıza hürmetim oldu| ğu için fikirlerinize de emniye| tim var, — Teşekkür ederim hznıme fendi, — Yalnız bazı noktaları meş kük bırakmısşınız. — Belki hantmefendi, — esas noktada anlaşmak mümkün 0- lursa teferrüat... — Bence bazı teferüat gibi görünen cihetler de ehemmiyet lidi Sizi bir samimi ahbap, bildiğim için bir şey saklamak istemem, Mektubunuüzun yazılı ş. hoşuma gitti. Ded iz gi son zamanlarda ayni fikir etra fında bir kaç müracaat daha «! du. Kimsenin terbiyesine ve telâkkisine karışmağa hakkım yok. Fakat bu terbiye ve telâk ki beni rencide edecek şekilde karşıma çıkarsa şüphesiz kendi mi müdafaa ederim. Bu müra- caatların bir kısmı beni o kadar Genç ve meşhur edip — Asla... Fakat onun hak-| —Fransızcadan—— kallık ediyorduk. Çocuk ta dük kânda çıraktı. Kendisini niha- Süslü muhteşem bir salonda muhtelif yaşlarda ve muhtelif güzelliklerde bir çok kadın top- lanmış genç bir edibin anlattık- larını dinliyorlardı. Çay içiliyor du. Diğer erkekler de onu dinli lar, salonda yalnız onun sesi hâkim oluyordu. E>lki bir - bu- çuk saattanberi söylüyor, tatlı, tatir anlattıklarını herkese din- letiyordu. Nihayet genç edip müsaade aldı, çekildi, gitti. Ondan sonra birer birer diğer misafirler de gitmeğe başladı- lar. Salonda iki kadın biribirleri le konuşuyordu. Biri öbürüne: — Nihayet bu genç edibe va- racaksın öyle mi?.. — Evet. .. Yakmda meseleyi herkes öğrenecek, . — Sen ona servetini, o da sa İna şöhretini verecek. .. Mes'ut olmant temenni ede- rim. — Bu hususta tereddüt edi- yorsun galiba?.. kan bir çocuktu. Sonra Parise yolladık. Onu okutmak içi ekmek paramızdan - kesi na yolladık. Elimizde mektupları vardır. | Fakat size bunları anlatmak fazla olur., Her halde kendi söylemiştir değil mi?,. Kendisi yi bir çocuktur. Evlenirseniz İher halde sizin kıymetini bile-| cektir. | | Sonra ihtiyar kadın başladı: — Sizin gibi güzel bir kadına malik ölacağından dolayı ne ka dar tebrik edilse azdır. Her se- ne yazın gelip köyde bize misa | fir olursunuz değil mi?,. Kadını kocası susturdu: — Belki rahatsız olurla! Ah, gelseler ne kadar sevin Bu sözler biribirini takip e- dip gidiyordu. Gâh ihtiyar am- - | niyordu. Fakat Parisli genç ve güzel İhayali geldi. Artık bu hayal es- İki kırymetini kaybetmişti. Esi den onu gözünün önüne getirdi ği zaman sevimli, her taraftan| takdir kazanan, tatlı Ğ yen bir genç diye düşi seviyordu. Fakat şimdi artık mazinin es rarı meydana çıkmıştı. İşte bu ihtiyar karı koca, köylerini bı- rakıp buraya kadar gelen bu bakkal ailesi söylüyordu ki her kesin o kadar beğendiği genç © dip küçüklüğünde bakkal dük- külunda çıraklık etmiş, sonra hayatını bin türlü müşkülât i- ginde temin edebilmiş, bir a- damdı. Fakat genç kadın kendini bu. fikrin tesirinden kurtardı. Ken- di kendine: — Burdan ne çıkar, dedi, meşhur bir adam olmağa lâyik olacak meziyetler? elde etti ten sonra onun kıymetini kim inkâr edebilir.Ben böyle bir ada ma vararak servetimi de ona fe da etmekle iftihar edeceğim. .. Yeni neşriyat Kızıl.. Ankara merkez hıfzıssıhha müessesesi müdür muavini Dr. O. Nureddin Bey — tarafından “Kızıl'ın imnünoloji ve mikro- biyolojisi” ünvanlı bir eser neş- redilmiştir. Tavsiye ederiz. Zayi: Sahibi olduğum (303) sey- — tiseler numaralı bisikletime ait plâ- kayı zayl ettim. Yenisini çıkaracağım- dan hükmü olmadığı ilân olunur. Adres; Üsküdar Selimiye Harem iskelesi caddesi terkos ceşmesi üs tünde 25 nümerolu evde mukim Mazrif — vekâleti İstanbul — levyaım l gün sinir buhranları geçirdim. Kadın ruhunu anlamak erkeklerin çok başka kabiliyet leri olmak lâzım. Kadını, em-| lâk, bağ, çiftlik gibi telâkki e- detnler bütün mantıklarını adı ve servetle bir hizada yi yorlar, Bu ne gülünç ve ne feci | şey değil mi? — Hakkınız var hanımcfen- di. — Sizden saklamağa lüzum yok. Tanıdığımız bir zat bana doğrudam doğruya geldi ve be raber yaaşmak arzusundan bah sederek buna muvafakat otti-| ğim takdirde şu kadar bin lira peşin,şu kadar bin lira bi ne zaman vereceğini sö Hayretle dinledim ve bir apart man pazarlığı yapılıyor zannet tim. .. Bu adam kendi kanaati- ne göre belki de haklı idi, sami mi idi. Çünkü hayatta her şeyi adet ölçüsü ile hesap edenler için başka vasıtalar zaif kalır... Onun için kızmadan, güldüm, Hatta samimi oluşunu beğen-| dim bile... Onun yanıldığı bir| kadın ruhları keşfedilmiş, fakat | mütcessir etti ki adeta bir kaç|nokta vardı, her kadmmın- ruhu ' kevmet verilmemiş maden da- ca, gâh da ihtiyar kadın söyle- 'k:ıduı bunları artık dinlemiyor | /, du. Gözünün önüne genç edibin |* Maktoplılar — müsahakası Devlet Bankası 55 inci haftanın biririciliğini Galatasaray lisesinden 898 Nec meddin Bey kazanmıştır. Yazı- sı şudur: “Bu haftanın en mühim ha- beri projesinin esasları ,Heyeti Vekilede kabul edilen — Devlet Bankası etrafındaki faaliy dir, Müzakeresi ikmal * edilen Devlet Bankası lâyihasının e- sasları hakikaten çok mühim- yet mektebe verdik. Çok çalış-| dir. Memleketin iktısadi inkişa- | fına yardım, Para — piyasasını ân biz| tanzim, paramızın istikrarını te- r,—_[ MAMRA min gayeleri etrafında teşkil e- dilen bu Bankanın tesisi memle ket için mühim bir - hâdisedi. Kuvvetli ve ilm? esaslar dahilin- de kurulan Devlet Bankası iktı- hayatımızm ikişafmda şü| hesis ki mühim bir âmil olacı - e | tır. Türk parasınm — istikrarıni İtemin Bankanım yapacağı işle- | rin en başında gelmektedir. Ban knot ihract imtiyazınm elli sene müddetle Bankaya — verilmesi çok makul bir düşüncedir. Al- | tın esast kabul edildiğine göre bir Banknot bir altına muadil o'acaktır. 158 milyon liranın al- e. Bugünkü | haziran pazar MELEK FİATLARINI- BERVECRİ Husust Birinci mevki ve balkon Dühuliye ler-| A #i Ce SK CECCE debiyat San'at tm karşılığı teiin çarcleri ara- nılmaktadır. Bu da gayet musip |bir teşebbüstür. İhraç Bankast | vazitesini-görecek olan Devlet Bankasinın sermayesine bütün vatandaşların iştirak edecekleri tabi dir. Bu gibi müfit esaslar dahilinde pek yakında iktısadi isafta mühim bir âmil olma sı mubakkak gibi görünen Dev let Bankası bu itibarla birinci derecede ehemmiyeti haiz — bit | teşekküldür. Hükümetin bu iS-- te muvaffak olmasını tersenii ederiz. Yarın ESTER RALSTON'un temsili ARIM EVLİLER filmi NLI BİR TE- JAŞA şehrimizde pek maruf vi- yolonist GÜLESKO - tarafından oynanan HAVALARI sasli, şarkılı ve danslı filmi ile danâlı — ve şarkılı 6 müzik hol numarası Hamip: Her gün matine ve suva- rede mühterem ehaliye MECCA- NEN nefis DONDURMALAR tevzi edilecektir. MACAR | COCAS C AT... günü matinelerden itibaren sineması lATI TENZİL ETMİŞTİR 65 kuruş 40 “Milliyet” in eğlenceleri 12345671789 Bugünkü yeni bilmecemiz SOLDAN SAĞA; : Uzak değil (5). Cet (3). Meyan (3), : Kaş sürmesi (6). Edatı rabet(2 : Uzak nidası (2). Az sıcak (4). Yama (2). Su (2). : Harice çıkmış (7. 1 Suriyenin komşusu (4). Afrikada bir nehir (3). Bir i- sim (3). 9; Tencerenin ağ babası (5) Harik, hayat, kaza ve Galatada Ünyoa hı Dünkü bilmecemizii halledilmiş gekli AŞAĞIDAN YUKARI: 1: Mecruh (6). 2: Sebep (3). : Saat kordonu (6). 1 İletidar (5). 1 Beyaz (£. 1 Sızıltı (6). : Haya (2). Eserler (4). : Bölükten küçük (5). En iyi (3) 1 Yapmak (3), Garaj (3). 3 4 $ 6 Ğ 8 9 İ otomobil sigortalarınızı da klin ÜNYON SİGORTASINA Yaptırınız. Türkiyede bilâ fasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon nu ayni silâhla zaptetmek im- kânı olmadığını bilemiyordu. Bunu mazur görürsek affedilir. değil mi? Cevdet B. genç kadının kim- den bahsettiğini anlamıştı. Şu İifadeye nazaran Galata piyasa- sında ikisi arasında - cereyan e- den münakaşadan — malümatı yoktu.. Hâlenin hasbihal eder, gibi bu meseleyi orlaya atması cesaretini artırıyordu. .. Fırsattan istifade etmek lâ-| zımdı; klısınız hanımefendi, de . sizinle karşı kârşıyâ gelen ve yahut size samimi ve kalbi fikir| lerini izah etmek istiyen erkek .|çok müşkül mevkidedir. ,Ruhu-| nuzu, hislerinizi anlamak o ka- dar güç ki: Hâlenin gözlerinden hafif bir teessür bulutu uçtu. Kirpikleri titredi: — Anlaşılmıyacak kadın ruhu yoktur Cevdet Bey. Yeterki an lamak için çalışmalı. .. Kendim için söylemiyorum, fakat bazı Beyoğlu - 2002 marları gibidir arıyanlara ümit verii , sonra bİf idenbire kararır, damar bile kay bolur, Fakat derinden derine öf le erigin bir define çıkar ki. Fakat buna vasıl olmak için ü" mitsizliğe düşmeden çalışmak ve meşgul olmak - lâzımdır. Bazı kadınlar görünüşlerile het erkeğe zevk ve ümit, hatta da ha erkek lisanile söyliyeyim, if | tiha verirler. Fakat ruhların hulül etmek o kadar zahmetli | dir ki çokları derhal nevmit v” lurlar. Halbuki asıl zevk bu kaif' yolunu keşfetmketir değil mi?* Cevdet Bey hayretle dinliy3f du:; — Tabii! dedi. Genç kadın felsefe yapmak if | temediğini arlatmak için hemefi | güldü: — Erkeklere böyle şeyleri İ zah edebilmek imkânı yoktük hele o erkekler arzularını yapt cak kuvvetin yalnız çek deftefi Jolduğunu zannedenlerden oluf |larsa! Cevdet B. üne bakıyordu.