illiyet “yi © tv Umdesi “Milliyet” tir. © 9g MAYIS 1930 VİREHANE — Ankara caddesi 1.520 Telgraf adresi: Milliyet, İs yı “SR Telefon numaraları: stanbul 3911, 3912, 3913 BONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş 750 1400 1400 2709 Vi len evrak geri verilmez geçen nushalar 10 kuruştur. i ve matbaaya ait isler için “üdüriyete müracaat edilir Üzetemiz Hânların mesuliyetini kabul etmez. “UGÜNKÜ HAVA Min hataet en çok İBen az e derece idi rüzgâr » “Kadınca lâflar “Midınların erkek işlerine ka- Iğfı çıktı çıkalı en çok 1 hanımlardan birisi l *igzihe Muhiddin H.dır. z iü “Politika” refikimizde | “kendisinin bir erkek için! 26 İtelâkkt edilecek sözleri in eli yetti. Bunlar arasında ente ti * bir iki şeye tesadüf ettim: “e Muhiddin H. efendi Ka #içm intihap (yaşlarından a İnderken bunların “otuzu! Kiş ve kırka yaklaşmış ol- a “tını” tavsiye ediyor. Esa- Sie yaşında kırk diye bir; is * yoktur. Orası bir duraktır W İavvâ anamızdanberi gelip n'wi kadınların çokluğundan mix artık hiç bir kadm tam ni “aşına basamaz, fakat ona Hindistanda vaziyet çok va- him bir safhaya girmiş olacak tır ki, İngiliz umumi valisi, deh şetli bir terör siyasetine başla- mıştır. Bu tazyik siyaseti, evve lâ Gandhi'nin tevkifi, bilâ muha keme hapsedilmesi, gazetelerin bütün hürriyetlerinin tahdidi,iç timaların menedilmesi ve ulu orta tevkifat yapılması şeklin- de başlamıştır. Son hafta zarfında gelen ha- berlerden anlıyoruz ki, Hindis- tanda en müthiş bir terör siya- setini kurup ikame etmek için köşede bucakta — kalmış fakat tatbik edilmemiş bir takım ka- nunlar vardır. Meselâ 1827 senesinden kal- muş bir kanun varmış ki, bu ka- nuna göre, her insan muhake- me edilmeden © hapsedilirmiş. Gandhi, 103 sene evvel yapılan bu kanunla deliğe tıkılmış. Son| ra bilemeyiz hangi tarihte yapıl mış bir matbuat kanunu var- mış. Bu kanuna göre, her gaze-| te, hükümetin takdir e edeceği miktar para depozito o etmeğe mecbur tutulurmuş. Bu para is tenildiği zaman hükümet tara- fından müsadere edilirmiş. Hü- kümet bu kanuna istinat ederek Hintli gazetelerden öyle bir pa fa depozitosu istemiştir ki, bu- nun, ancak beynelmilel bir is- tikraz ile temini mümkündür. Hindistanda parayı veremiyen gazetelerin düdüğü ötmiyece - Binden, hepsi de tatili neşriyat etmiş. Fakat haber verildiğine göre İngiliz valisi daha salâhiyetle- rinin onda birini istimal etmiş değildir, Bunlar tedricen ve va- ziyet icap ettirdikçe istimal e- **ik yaklasır... Otuzu geçmiş) dileceklerdir. olduğu anlaşılan bu hareket inkişaf ederse, (Hindistanda İngiliz idaresini idame etmek çok müşkül olabilir. Çünkü Hin distanda İngilizlerin siyasi ve askeri tabiyeleri malâmdur. Bir dini diğer bir din aleyhine, bir milleti diğer millet aleyhine bir zümreyi diğer zümre aley- hine kullanmak - ve- Hintliyi Hintliye vurdurmakla idareleri| ni idame ediyorlar. Daha iki gün evvel İngiliz Avam kama - rasında, Hindistandaki İngiliz kuvvetlerinin o mecmuu 59,700 olduğunu Hindistan nazırı söy-| lemiştir. Bu miktar askerle 350 milyon nüfus (arasında çıkan kıyamı tenkil etmek mümkün Jolmadığı aşikârdır. Askerler a- İrasında itaatsizliğin de sâri bir hastalığa benzediğini askerle- ri idare edenler çok iyi bilirler. İşte son gelen haberler kar- İşısında, Hindistandaki İngiliz idaresinin en büyük tehlikesi bu Hintli kıtaatın itaatsizliğin- de olduğu neticesine © varmak lâzımdır. İngilizler bu kıtaatı! kullanamaz bir hale gelirse, İn-| giltereden asker (o celbedinciye| kadar ateş te saçağı sarar. 8 sa | Londrada imzalanan bahri; tahdidi teslihat muahedesinin; Amerikaca tastik muamelesine mukaddime olmak üzre, mua- hedenin Amerika Ayanının Ha- riciye (Encümeni tarafındani müzakeresine başlanmıştır. En! cümen Londraya giden murah-| haslardan izahat almıştır. Aley-; hine büyük bir cereyan olmak- la beraber, muahedenin tasd kine emrivaki nazarile bakılabi- lir. jedilmekte iken bir nokta naza- Fakat İngilizler, bir kısmınn bile nakli şarki o Akdenizdeki bahri vaziyeti işkâl edeceğini söylüyorlar. Hülâsa Londradaki bahri iti- lâfa rağmen, deniz silâbları meselesi hâlâ cihan efkârı umu- miyesini hayli meşgul eden bir meseledir, Efendim benim amcamın Be- yoğlunda bir evi var, Bu evin a. bir tarafı caddeye bakıyor diğer Mısır müzakeraı geldi bir) tarafı da arkadan bir apartıma- noktada saplandı. Öyle anlaşı-|A Ser. a amcamın evine Ekle rk tartai lü halledilemiyor. Verilen ha- | berler doğtu ise, bütün diğer! ihtilâfların halledildiğine hük- | leş in metmek lâzımdır. . İhtimal ki) Sir odada dört tane kumar. Sudan meselesi de halledilecek| a” sabahtan akşama, akşam tir, Fakat bu mesele müzakere! "3 “a aha kadâr mütemadiyen oyun oynayıp duruyorlar. . Yahu hiç te mi bıkmazlar?.! / Hadi bıkmıyorlar: korkmazlar | İmr?... Bahusus ktımarm bu kas) dar şiddetle menedildiği bir de- virde!.. Zabıta memurları far- kında değiller mi, ya bir gün ya! ini | kayı ele verseler ne olur?.. vereceğini | İşte bir akşam amcamla bu İ meseleye dair - konuşuyordum.! O beni dinledi dinledi. o Sonra bu apartımana bakmadan yapa- rı dikkatimizi celbetti. İngiliz gazeteleri, Sudan meselesi hal ledilemediği takdirde İngiltere- nin meseleyi Cemiyeti Akvama | havale edeceğini ve Cemiyetin | de pek tabil olarak Sudan man- dasmı İngiltereye söylüyorlar. Bu nokta üzerinde azacık te- vakkuf etmek isterdik, Cemi- ülümsiyerek dedi ki: yeti Akvamın'en zayıf tarafla; gü'ümsiyere! e rmdan biri, bu teşekkülün, ba-| — Oğlum sen daha çok toy- 7: büyük devletlerin elinde, si-,un*.. Dünyada fenalığın önü- yasetlerine alet olarak kullanıl| ne hiç tamamile geçilebilir mi? masıdır. Mısırlıları Sudandan Cemaatne kadar çok olsa imam vaz geçmeğe imale etmek için | gene bildiğini okur.. Dur sana İngilizlerin bu tabiyeleri, Cemi-'bir hikâye anlatayım da dinle: yetin zâfını bir defa daha teba-| (o Vakti evailde bir padişah bir rüz ettirmektedir. Öyle bir his) iradei seniye istar etmiş!.. hasıl oluyor ki İngiltere yalnız; o Kim ki kumar oynarsa şöyle başma yapamadığı bir işi, bü- | yaparım!.. Böyle yaparım!,.A- tün dünya devletlerine yaptır- | sarım, keserim!.. demiş. maktadır. Bu, Cemiyeti Akva-! © Herkes güya tispis olmuş! ma itimat telkin ettirecek bir! Kahvelerden iskambiller kal- vaziyet değildir. İ kmış, tavlalar zarlar saklanmış| ngiltere ile Mısır arasındaki| hatta sokaklarda dolaşan ma- Jki: müzakereleri bu hafta, ancak hiye şartına gelince (o tahrir 9 iremiz otuzu arkada bırak! sir. İmdi kendisi tesadüfen #ntihap yaşında bulunuyor! tir, Sözlerinin ikinci şa- ii ilikkat ciheti bir kadın ta-| fışlan söylendiğine delâlet “şk satırlar ihtiva etmekte ne götür; ezcümle, hatimei ke- ılarak söylenen şu sözler: | il Miş aşa soğuk su katmağa “xasnlar. Yemeğin yanma- 5 ia çareler arasınlar”. w Pis bir sakız A olindan dört beş sene evvel işbul spor işlerinde tıpkı bu Mü gibi kötü bir hava eser idi “du.Bu kötü rüzgârm en fe! 5 Sğnağı Galatasaray ve Fe- çe klüpleri (o arasındaki pet ismi altmdaki nefsâni- © O zaman diğer bir hayırlı “idaşla imali nüfuz ederek m cereyanı durdurmuş ve Sp übü, daha doğrusu iki klü- Seri gelen bir iki gayret ke aç İribirine © yaklaştırmıştık. iğ ? zamandan beri bu hasta- ÜN İbir daha nüksetmiyeceği- S Minediyordum, aldanmışım, yi Stti ve ayni arazı maraziye b İsnleket sporuna daima za- germiş olah bu ateşi bu se- b örükliyenler daha fazla... İ cadele etmek benim için bir zev| #İ/bu körükleme daha devam ie hikmetivücutlarını böyle #elâkki edelim. Olmaz my? Hile gayri ihtiyari dudakları) mekten evvel birer aperitif. iktü Diğer taraftan Hindistanm bir çok yerlerinde igtişaşlar çı- kmıştır, İngilizler (o noktai na- zarından işin daha vahim safha-! sı şudur ki, bu igtişaşları bas- tırmak için sevkedilen (oOHint bazı kitaatı isyan ederek İngi- | Jiz zabitlerine itaat etmemişler-! dir. İşte askere intikal etmekte| ist menfi hareketlerile tekrar mü- kolacaktır, Gazeteciler ve içki Malüm ya eğlenti dediniz mi! bizde rakı içmek ilk şarttır; is- pirtosuz bir şey yapamayız, gü! ya her birimiz bir “kamineto,, yuz. Lâkin bazı rakılar insan | karnında kadehteki gibi durma maktadır. İşte bu mülâhaza ile olmalı ki, biziz Matbuat Cemi- yeti Bayramın ikinci günü yapa cağı Yalova safasında rakı içme yi programa koymamış... Bunu işiden kamineto tabiatli rüfeka sızıltıya başlamışlar: — Canım içkisiz olur mu ya? Buna karşı cemiyetin reisi kemalı itidal ile: — Şüphesiz içkisiz olmaz, biz de bunun için şampanyaya müsade ettik... cevabını vermiş tir.. Artık istiyen, içebildiği ka dar şampanya içmeye mezun- dur. Lâkin nerde o kabadayı?! FELEK — Bir şey içmez misiniz, ye Cevdet Bey başını eğdi: ,— Emredersiniz hanımefen- Hâle tertipli bir ev kadını ma İyoğurtlu patlıcan kızartması, li- elele e çal ei (e ee miştir. Geçen | hafta beş yeni) Kat bulduk. ğ kruvazörle 9 mühim tahtelba- RE < hir inşaatına karar verilmiştir. | Yugoslâvya'da heyecanlı bir İtalyanın bahri inşaata önayak! muhakeme başladı. 24 Hırvat, olması, Fransızları hiddetlen- memlekette ( bir takım siyasi dirmiştir. Temps gazetesi dün) Katiller yapmakla *ve asayişi gelen nushasmda, İkalyaya çok ihlâl etmekle *maznundurlar. tarizkâr bir makale yazmakta) Bunlar arasında, Kanunu Esa- | ve Londra konferansından son- sinin ilgast e, ilga edilen ra başlanan bahri inşaat yarı- Hırvat Köylü Fırkasının rüesa- Şindan İtalyayı mes'ul tutmak 8 da vardır. Maznünların bir tadır. Temps, bilhassa, İtalya- Kısmı, terörü yapmak, bir kıs. nn Londrada tahtelbahirlerin m: da mali yardımda bulunmuş ilgasma ve ik kruvazör in-| olmakla ittiham edilmektedir- şa edilmemesine taraftar iken | ler. Eg şimdi her iki noktada da hare-| Davabüyükbir siyasi nü- kâtının Londradaki sözlerine te mayiş halini almıştır. İttiham- vafuk etmediğine işaret et-|namenin yüzlerce sahife oldu- mektedir. | gunu müdafaa için 163 avukat Fransızlar da hava kuvvet. | hizmet teklifinde bulunduğunu lerine ehemmiyet veriyorlar. telgraf haberleri bildiriyor. Yeni kabul edilen bir kanunla Davanm ne şekilde bir hük- tayyare satın alacak hususi eş-'me iktiran edeceği malüm de- | hasa, hükümet yüzde elli nis- İğil. Esasen bunun ehemmiyeti) betinde prim verecektir. Yanilde yoktur. Fakat bu meselede her tayyare alacak olanlara hü-/en ziyade nazarı dikkati celbe- kümet tayyare fiatının yarısını den nokta, harpten evvelki A- verecektir. vusturya ile harpten (o Sonraki İngiliz gazetelerinin, o Rus|Sırbistanm rollerinin değişmiş Baltık filosunun O Karadenize |olmasıdır. Malümdur ki Harbı 'nakledilmesini endişe ile telâk-| umuminin ani sebebi, Avustur- ki ettikleri görülüyor. Filhaki- | yanın bu Sırp teröründen şikâ-' ka dün Moskovadan verilip te| yeti idi. Şimdi ayni Sırbistana| gazetelerde çıkan resmi bir Rus) Makedonyalılar, Hırvatlar ve tebliğinde bütün Baltık donan-|diğer milletler kendi icat ettiği masının Karadenize nakledile- lilâcı veriyorlar. | ceğini Ruslar tekzip ediyorlar. A.Ş.' monla ezilmiş havyar, bir kaçl genç Kadının eve ait arzu ve ih- parça büyük kesilmiş doma-İtiyaçlarını anlamak, bir gün ev- tes... velki siparişlerini getirmek için Beyaz keten örtünün üzerin-| köşke uğrıyor, bazan ayak üstü de iştiha verici bir şekilde yer-İbiraz çene çalıyor, bazan bahçe leştirilen bu mezeler ve billâr|de oturup bir iki kadeh rakı içi- kadehler iki arkadaşı mütehas-| yordu. sıs etti. Ve bu sıralarda ya Nusret — Çok naziksiniz, hantmefen| Bey, ya Kadri. Bey ve hanımı di, dedi Nusret Bey. veyahut diğer her hangi bir — Ve o kadar da zarif! Diye|dost ta bulunuyordu. ilâve etti Cevdet Bey. Ve genç kadının hususiyeti, Galip Beyin ortadan kaybolu| sohbeti o kadar hoş, öyle cazip; lişündüğüm anda ilk defa) haretile bahçenin caddeden gö- rükniyen, ağaçlar, çiçeklerle ör! tülü bir köşesinde masa hazır- lattt İki ahbap evlerinde bula- madıkları ve göremedikleri bir! ıma gelecektir. , O haldebuda bizim için Rahatsız ettim hanımefen şundan sonra genç kadının işle- rini en samimi ve yakın ahbap olmak münasebetile takip eden- ler Kadri Bey, Cevdet Bey ve dostluğu yeni olmasına rağmen ti ki karısma karşı hörmetten fazla korkuya benzer bir hisle bağlr olan Kadri Bey bile çok akşamlar bu lezzetine doyama- dığı bahçe köşesinden ayrılmak dı, Müsaade aldi, mu madamla beraber çıktılar, İç Cevdet ve Nusret Bey- zarafetle tertip edilen bu küçük içki sofrası başına geçince gay- ri ihtiyari sevinçlerini ifşa etti- ler. — Mükemmel! -— Enfes! Gümüş bir buzluk içidne kü- mevkiinin ehemmiyeti itibarile|istemiyor, geç kalıyor, ve evine /cuncular bile fırıldaklarmı bir köşeye tıkmışlar!.. ! Kimin haddine düşmüş baka-| Im kumar oynamak!. . Hodri meydan!.. Canripis- tiyen buyursun! | Hem sade ip değil ipten cv-) vel her gün bir hafta yüzer de | sopa var!.. Karakollar, bekçiler, her gün! her saat felek fellek bütün 80- kakları dolaşıyorlar, pencerele tin arasından evlerin içini bile | tarassut altında bulunduruyor- | larmış. Hatta padişah ta her gecel tebdil kıyafetle mahalleleri do- laşıyor ve emrim iyi tatbik edi liyor mu, diye teftişler yapıyor! muş!.. Bir gece gene böyle dolaşır ken bir evde mütemadiyen mum yandığı nazarı dikkatine çarpmış. İğilmiş bakmış: Bir kaç kişi bir masanın et- rafında oturmuşlar kumar oy- nuyorlar. . Fakat işin garibine bak ki, ortada ne iskambil, ne zar hiç bir şey yok.. Yalnız bir çok pa- ra var... Adamlar hiç ses çıkarmadan bekleşiyorlar © bekleşiyorlar. . Sonra içlerinden birisi paraları| ta tedrisat muallimliğine talip |'€ verilecektir. imtihanları — Halk hikâyesi — Padişah merak etmiş! , — Ulan, demiş, ne garip iş bul,. Durmuş, saatlerce bunları tet kik etmiş. . Nafile!,. Herifler kumar oy- nuyorlar amma, bu iş hiç te ku- mara benzemiyor! Nihayet merakını yeneme- ! miş ve çat çat kapı içeri dalmış| Adamlar zamanın padişahmı| böyle karşılarında görünce kor! kudan dona kalmışlar: İ — Aman! demişler, vallâhi, kumar oynamıyorduk. Padişah bağırmış! — Peki, kumar oynamiıyorsu- nuz da neden bu paraları sürüp sürüp topluyorsunüz?.. Herifler; — Aman padişahım, demişler biz evvelden fena halde kumara müptelâ idik, Şimdi oynıyamı- yoruz!.. Busuretle kendimizi avutuyoruz!, , Padişah kül yutmaz takımın danmış. Hiddetle haykırmış: — Bana da mı lololo?.. — Emret sultanımız, boynu- muz kıldan ince!.. Fakat bu ku- mar değil... Filhakika padişah aramış ta| Tamış, Ortada bir tek (Okumar| vasıtası bulamamış. O zaman; merakımı yenemiyerek demiş) i: | — Ulan köftehorlar.. Size hiç bir ceza yapmıyacağım. Ku mar oynadığımız meydanda. Fa! kat nasıl oynuyorsunuz onu sö- yleyin!.. — Vallâhi, bilâhi, tallahi!, , — Susun yemin etmeyin! Ka- tiyyen sizi cezalandırmıyaca- ğım, yalnız, nasıl Ooynuyorsu- nuz, onu söyleyin! Herifler nihayet itirafa mec- bur olmuşlar ve meseleyi anlat muışlar: | — Etendimiz!.. Böyle bir yere toplanıp oturuyoruz! Para ları sürüyoruz, bekliyoruz... Si-| nek evvelâ kimin başma konar sa o, oradaki paraları alıyorl.. Mumsileyhin muhatabr! MÜMTAZ FAİK Bizans taşları Darülfünun arkasında muhte| rik Balaban camii enkazı arasın da bazı taşlar çıkmıştır. Müze idaresi bundan haberdar olmuş ve gönderilen memurlar vasıta- $ile tetkikat icra edilerek, bulu nan taşların tarihi kıymetleri olduğu anlaşılmış ve bunlar müzeye nakledilmiştir. Bu taşların Bizans devrine ait olduğu anlaşılmıştır, Orta muallimlik İlk mektep hocalarmdan or- topluyor alıyor.. Tekrar her-|olanlarn (şifahi kes ortaya para sürüyor.. Ge-|dün yapılmıştır. İmtihanda Se- ne bekleşiyorlar, beş dakika on|lim Sırrı B. de hazır bulunuyor dakika geçiyor. Gene birisi pa-| du. İmtihan evrakları raları topluyor. . rin bir emniyeti vardı. Hâlenin bu küçük akşam â- lemleri o kadar hoş oluyordu ki hemen ayak üzeri bir haber ver rx bir haber almak için uğrr- yan ahbapları avdet ederlerken genç kadınm ağzına bakıyor, bir aperitif almak davetine can atıyorlardı. Ada gibi küçük bir yerde, za- ten dumanı üstünde bir dediko-! du yuvası olan bülbüllü köşkün bu küçük akşam sofraları der- hal şayi olmamasına imkân yok! tu, Bu samimi şerefe nail olanla- rım isimleri derhal ağızdan ağır za dolaşmağa başladı. Zaten genç kadının işlerine bakan, €- Nusret Beydi. gittiği zaman mükemmel papa- İflâs hâdisesinin muayyen for)ra yiyordu. Zavallı adam geç i mülleri tatbik edilirken her üçü| gelişinin sebeplerini daima yol ide bütün gayretlerile çalıştılar.|da yakalıyan bir ahbabın onu i Bilhassa Nusret Bey işin resmi) zorla klübe sokup lâkırdıya tut- inöktalarında genç kadını bütün|tuğu suretinde ifade ediyordu. vile, eşyası ile yakından alâka- dar olan iki üç dost, bu hareket lerinde tabii ve ciddi * olmaları- na rağmen her kesin nazarı dik katini celbediyordu. Madam Rekamiye o burada Kiberaber kalınca kalfaya i çük, billür rakı-sürahisi soğuk- tandonmuş gibi idi,ufak tabak- nüfüzile himaye etti. Onlara karşı borçlu olduğu indi: Bacı, beylere'bir şey getir- ie larda azar azar, çeşitli mezeler yere onlâra dönerek sordu:| bir iki taze kızarmış, genç kâdın samimi bir hürmet we nezaket ifa ediyordu. Hâlenin ismini söylemek. onu|sık sik süvareler verir, bahçe- büsbütün görememek gibi müts|de tiyatrolar oynatır, Parisin Miş bir mahkümiyete sebebiyetlen maruf şairleri, mubarrir- maarif! vekâletine gönderilmiştir. Cevdet Bey hemen her akşam; nrmefendinin Hâleye de-İrı, musikişinasları davet edilir-| biliyor, Almancayi bir Vi; di. , Madam O Rekambiyenin bul edip ve san'atkârlar arasında kalben bağlandığı bir kimse var mı idi?... Burasını anlamağa lüzum yok... Bu, esasen o mer tebe yükselmiş bir kadının en ai edilmez bir hakkı- Sedat Âli bir o münasebetle Hâleye Fransız edebiyat tarihi- nin bu simasından il zaman genç kadın zarif bir te- bessümle cevap verdi: — Fikir ve san'at hayatı biz-| de o derece olsaydı ben de ma- dam Râökambiye olmağa öze- nirdim. , Genç kadın bilgisini hiç bir zaman gösteriş için israf etmi- yordu. Bir çok kibar, zengin hanımlar Dam dö Siyonlarda öğrendikleri 5 yarım yamalak Fransızca ile Beyoğlunun Rum mağazalarında çalıştıkları hal- de Hâle bir defa olsun burada ecnebi bir lisanla konuşmamış- tı, Halbuki Fransızcayi bütün verebilirdi, Halbuki Püreda ha-İleri, ressamları, heykeltraşla- Hoş görüvermeli.. Bir gazete çıkıyor. Adı kısa- ca: — Höş gör... Dün bu gazete elden ele gez- di. İçindeki yazılar tetkik edil - di. Kimi beğendi: — Fena değil.. Gitgide da- ha düzelir.. dedi. Kimisi de, haskısma, münde- recatına ufak tefek kusurlar bul du: — Daha itinalı basılabilirdi. — Meselâ bir kaç renkli res sim konulabilirdi... — Sahifelerinin adedi çoğal- tılabilirdi. . — Şöyle olabilirdi!, — Böyle olabil Beh dayanamad — Yahu, dedim, niçin böyle düşünüyorsunuz. Adı üstünde: Hoş'gör.. Siz de hoşgörüverin canım! . Kulak misatiri Cihan harbinde Türkiye Amerikada Carnegi sulh mü /essescsi tarafından umumi har- pten sonra mühim şebbüs edilmişti: Umumi harbin her memleket te bıraktığı içtimai, iktısadi tesirleri tetkik ile bunları her yerde salâhiyettar (kalemle re yazdırmak ve cilt cilt neşret mek... Harbin o memleketimizdeki tesiratmı yazmak vazifesi eski gazeteci arkadaşlarımızdan Ah met Emin Beye tevdi edilmiş, Emin Beyin son seneler zarfm- da uzun uzadıya tetkikat icrasi- le vürnde getirdiği eser ahireti mezkür müessese tarafından bir şeye te- Ibir cilt halinde neşredilmiştir. Ahmet Emin Beyin tetkikatı her noktadan salâhiyettarane görülmüş ve eserin başında mü cssese namına yazılan mukad- dimede Türk muharririnin bu baptaki salâhiyet ve iktidarm dan sitayişle bahsedilmiştir. Ahmet Emin Bey Osmanlı imparatorluğunun. teşekkülü devirlerindeki ana hatları ta- yin ederek ondan sonra gelen inkılâp devirlerini izah” etmiş- tir. Bugünkü Türkiye'nin genç ve dinç ruhunu, yeni Türk in- klâbmm büyüklüğünü anlatan Ahmet Emin Bey diğer cihhet- ten istatistikler temin ederek umumi harbin bizdeki neticele il rakamlarla da göstermiş tir, Eserin ismi “Turkey, in the World War,, dır. Hilâliahmer” günü Hilâliahmer heyeti merke ziyesi dün içtima etmiştir. İç- timada 22 Mayıs Perşembe gü- nü Hilâliahmer günü olarak ka bul edilmiştir, O gün müsame- layer Orman kongresi Bayramın dördündü o günü Orman mektebi âlisi mezunları bir kongre akteceklerdir. kı gibi konuşuyor, İngilizdeyi İskoçyalı bir Leydi şivesile söy lüyordu. Bütlin bu zengin (bilgisine dikçe hiç bir mütalea beyan et- mezdi, j İstanbulda bulduğu en yük- sek muhit bile onu tamamile anlıyamamıştı. Onunla alâka- darolânlar her kadında bulun- mıyan güzel biçimi, hoş soh- beti ve nerkis gibi iri ve kadife- İli gözleri için bağlanıp kalıyor- lardı. Daha yüküek şahsiyetlerden ona hulül etmek istiyenler genç kadının tecavüze fırsat vermi" yen metaneti ve itidali karşı” sında ümitlerini kesmişlerdi. larından birini bir akşam *Şiş” li Bar, daona tanıtmışlardı, müvazenesine hâkim olamay& o gece genç kadmla danseder” ken garip bif cür'etle onu öp” Klâsik ve modern edebiyatile meğe kalkmıştı. rağmen, zamanı, sırası gelme, Zamanın genç ve bekâr nazif cak kadar fazla içen genç nazif