'L ** ! Tiyatro hayatı ! ** ı | Darülbedayide Şahin 5 [ı Ümdesi “Milliyet” tir. | 7 MART 1930 YEHANE — Ankara caddesi Telgraf adresi: Milliyet, l Telefon numaraları: anbul 3911, 3912, 3913 " Mevsimin son oyunu eğlenceli bir vodvil oldu - ke | — Eski tiyatro ıstılahında şar- rüp kahkaha yerine can sıkıntı- kılı ve neşeli oyunlara verilen|sı davet etmemesidir. Meselâ vödvil ismi geçen asırda mana- |/ aptal zevci ya dul kadına veya sını değiştirerek şen, güldürücü |hareketli, tuhaf rasgelmelerle |dolu eserlere alem olmuştur. Darülbedayiün 1929 - 1930 kış mevsimini kapayan “Şahin” pi- yesi de işte tam bu tarife uyan bir vodvil dir. Bir genç tasavvur ediniz ki, vilâyetlerin birinde oturanı zen- in babasından aldığı paralarla| .© ğ « bir zevk hayatı ıuriiyo*:.. değil. Kesik ve tabit mükâleme | Bu genç dostlarından zengin, lcı_' düıgürf hı.r sahne dilile dili- fakat aptal birinin karısile mer Sr oet T K, ğ İcimeği fırına vermiştir. Kadın| — Oyunu oynıyanlar, ilk temsi: İgenç, güzel, fakat çok kıskanç- lin, bizde .maıleıef hemen he- tır. Tam aşkın harareti içinde Men zarüriyatından sayılan ba- yaşarlarken delikanlırım baba- Z? şaşırmalar ve kekelemeler sından bir haber geliyor: oğlu-| hâriç tutulursa, rollerini pek gü | nu evlendirmeğe karar vermiş, Zel benimsemişlerdi. Bedia, Şa-. Bu karar sadece bir niyetten de ibaret değil: genç, güzel bir dul Harımı da intihap etmiş. Şimdi detikanlının resmini gör müş ve az çok, bu işe gönlü yat mış olan genç dul gizlice gelip müstakbel kocasının halini an- lıyacak, ona göre de son sözünü söyliyecek imiş. Bu haberi alan sevdalılar te- lâşa düşüyorlar, Bir tedbir arı- yorlar. Delikanlının “dostu, ar- kadaşı, canı, ciğeri, talan, fi- lân...” olan genç bir ressam bir çare buluyor: gelecek dul kadına delikanlıyı metres sahi- bi gibi gösterip ürkütmek. Bu- |nun için gösteriş kabilinden o0- larak metreslik rolü — yapacak bir kız ısmarlıyor: işte “Şahin” bu kızın adıdır. Şimdi tesadüfler başlıyor: önce dul kadınla Şahin delikan| hnm evine ayni zamanda geli- yorlar, Şahin karşısındakinin kim olduğunu bilmiyerek ifa e- deceği rolü ona hikâye ediyor. Bunun üzerine dul kadın Şahin i kandırarak onun yenine geçi- ıy::. Güya kendisine karşı kul. rlacak olan sahte metreslik verilmesi haberidi: tölünü öyle bir surette ifa edi-| AT B - İyor ki, delikanlı da, arkadaşı | Bir çok senelendenberi imza- da, öteki kadının kocası da ken| latıması için uğraşrlan bu itilâ- disine âşık oluyorlar, Hakiki|fin imzalanması iki devlet için metres ise kıskançlıktan kudu-| de her halde mühim bir şeydir. racak bir hale geliyor. Bu itilâf bundan iki sene ev- Bu halde âşıkla Taşukanıni yel de imaa edilebilirdi. Fakat arası bozularak umumun istedi| Yttan mâh baymz ği izdivaçla oyuna nihayet veri>| €- m"_k'_"']“ ÇAA lecek zannolünürken — yeni bir| 2ya kaldığı zaman ettiği bir değişme daha: delikanlımın dos | itifaz itilâfı akim bırakıyordu. — ç ÖNE ÜCRETLERİ 'Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kurüş 750 1400 1400 2700 | hoş uşağa daha fazla karışık va |zifeler yüklemek — suretile bu ğ nabilirdi. Müellifler takdire şa- yan bir basiret ve itidal ile ken dilerini bu tehlükeli, fakat câ- sn evrak geri verilmez i geçen nushâlar 10 kuruştur. >te ve matbaaya ait işler içi düriyete müracaat edilir. “temiz ilânların mes'uliyetini & , ktabul etmez. IGÜNKÜ HAVA Üksaret en çok 12 en az ee İdl — Bügün tüzgür pov K, hava bulutla hlacakrır zâ etmişler. l UA E A HLNĞ F o Dek CÜC eli Si Daei ZN SN bi SA FORAL NS GA G S Gi evli metres ve Şahin vazifeleri- ni güzelce başa çıkardılar. Vas- fi Rıza Bey mükemmel bir iki cami arasında binamaz — oldu, Koca rolünü Emin Beliğ, dost vazifesini Hüseyin Kemal Bey- ler çok güzel oynadılar. Mah- mut Bey enfes bir sarhoş uşak, Ercüment Behzat Bey de çok tabii ve canlı bir berber oldu. Mütcakip temsillerde kelimeler şaşırılmaz, sözler tam yerinde, İve anlaşılacak bir sesle söyle- |nir, kocadan gizli mükâlemeler |biraz daha saklanırsa “Şahin” |kusursuz bir vodvil olacaktır. İ, NECMİ Haktapllar müsabatası Türk-Yunan itilâfı 45 inci hattanın 5 inciliğini Notre Dame de Sion talebesin- den Meliha Muzatfer Hm. ka- zanmıştır. Yazısı şudur: « Bu haftanın et mühim habe ri hiç şüphesizdirki Türk-Yu- nan - itilâfınm “mzalanmasına İİısır-lngı' ltere :: murahhasları nihayet â yokuluğuna çıktılar. ri bahri konferans- yile dünyanın her tarafın pöarı dikkati celbeden İn- tahtı bir de Mısır he- Beşinci George'un “hükümeti arasında cere- den müzakerelere « < £ İngiltere - Mısır müza- «beş bahri devlet arasında ön eden tahdidi teslihat jan cihet tam istiklâlini a bir memleketin mukad- T istikbalidir. ve kuvvetle söz söyli- “Sekolan bu heyetin bir ziye, Neclâ Hanımlar genç dul, |ij Sulanıyor ! Dün gazeteciler, Emanet mu avinlerinden Şerif Beyefendiye bir baskın yapmışlar ve şehir akkında hi malâmat istemisler... Şerif Bey bir müddet düşün- lükten sonra demiş ki: di | — Ha! Mühim bir haber var, asıl Şahine e de âşık etmek, sar lanıyor! — Kim sulanıyor? — Kim değil ne sulanıyor di mevzu daha muğlâk bir halı ko| yiniz! İstanbul şehri — sulanı- yor... — Anlıyamadık, beyim. .. — Yahu, şehir yaz münase- ziheli yolda gitmekten muhafa| betile sulanmağa başladı. Ev- velâ Eminönü, sonra - sırasile *“Şahin” in nakli de hiç fena | Tepebağı, Babıâli, Beyoğlu, fa- lân, filân!... 275 KİLO! Bir kadın para kazanmak için kendini teşhir ediyor. 275 kilo imiş... Bu ufak tefek kadıncağızın şahsı bertaraf fakat böyle bir kadının insanı ne kadar mes'ut i düşündükçe tüylerim Mütaleasına müra- caat ettiğimiz Ubeydullah E- fendi üstadımız böyle bir kadın kocaya varmak lâzım gelse ni- kâhını bir hamlede kıyamryaca gını söylemiştir. . Eğer kendine denk bir koca bulamazsa alelâ- de erkeklerin, madammn cebinde bağdaş kurup — oturabilmeleri pek mümkündür. HAYDİ ASLAN! Bu Cuma yine Galatasaray— Fener maçı var... Doğrusunu isterseniz ben bundan artık bık tım... Yine bu iki klüp karşı karsıya geçip kötü bir oyun çı- karacaklar ve biz yine bermu- tat: — Yaşa aslan! Varol kap- |i lan! diye bağıracağız. Bu ne ga Tip ve yağsız bir zevktir değil mi? SIRASIDIR. . Gazeteler - haber veriyorlar: İstanbul Liman şirketi tarifeyi Tam zamanıdır. İstanbul li- Laf tesir eder mi ? Süvari feriklerinden Selâmi ?külih Böğüs gereceği -İngiltere meselesinin taraftan Mac Do- dükümeti için de ehemmi- İsir mesele olacaktır. Bir aa Mısır'ın tam istiklâlini “eder gibi görünerek bir —!d ini diğer elile almak Herkedilir de hakikaten iyi iticeye varmak emeli besle 1 Mısır meselesi de ortadan r ü niyet olduktan için kabil olmasın?.. B l 'bu işe onlarca ehem- şti. Şirket Türkiyeye lecek petrol ve ben- colarak kabül etti. e Bükreşte bir ğgece barında sabaha kadar iler. (Sinaya)doğru - bir. ptılar. Şirket idaresi petrol - istihsal ve petrol tesisatını gezdirdiler. İkiside bu servet hakkında ssıs kadar malümat indaki Mükavele mü- -Malik Bey Zahire işini 4 ek bu içe bakacak, Bey da işi harici mü- tu olan genç, Şahin sandığı gü-, zel dula o kadar hararetle âşık oluyor ki, bu iki ateşli vücudun iştiyakı zaptolunamıyor ve asıl nişanli olacak delikanlı tam iz- divaca karar verdiği dâkikada ondan da mahru mkalıyor. Üç perdeye sığıştırılan ve her sahnesi insanı gülmekten kıran bu vodvilin ex takdir edi- İlecek tarafı ifrata düşmemesi, işi tadında bırakması, bazı pi- yeslerde yapıldığı gibi güldür- inek için işi arap saçına döndü- z bula avdet ettiler. Liman işinden Cevdet Bey- müştü, Bunun bir kısınını yeni olarak ayırdı. Ve evvelce zih- ninden geçen seyahatı yapmak diçin hazırlandı. Nusret Bey bu seyahatta o- nun peşini bırakmak du. |ni de mühendisi Alâettin Beye brrakıp öteki işlerini de yoluna| koyduktan sonra yeni giren ba harı Avrupada geçirmek için nisanın on beşinde Viyanaya hareket etti. İtilâfın böyle sebeplerden do- layı bir çok senelerdenberi sü- rüklenip gitmesi herkeste bir şüphe uyandırmaya başladı: Acaba Yunan hükümeti itilâfı savsaklıyarak bir yandan müs- takbel bir harbe mi hazırlanı- yor. Fakatbu vaziyetin sonu neye varacaktı? Onlar da bu ciheti günerek iki devlet arasmdaki ihtilâfın -eğer yeni bir şey çık- mazsa- imzalanmasına karar verdili yen meclisin son içtimalarında bulunmak mecburiyetile arka- daşına yetişemedi. On beş gün sonra birleşmek üzre veda etti- ler. Cevdet Bey seyahata çıkma- ) Paşa eski Sırp muharebesinde bir şerapnel parçasile başından yaralanır, beş on gün yatıp iyi- leşir. Bir gün Müşir Ahmet E- yup Paşa ile mubahasa ediyor- larmış. Selâmi Paşa, Eyup Pa- şanın izahatına rağmen bir tür- lü söylenenlere kanaat etmez- miş. Eyup Paşa, tam yarım sa- at uğraşıp ta muhatabını kandi- ramayınca: — Ben de boş yere uğraşıyo- Tum, demiş, gülle tesir etmiyen kafaya lâf tesir eder mi? İtün haşmet ve zarafetile Hale) olduğu halde Cevdet beyin mi-. lar bu güzel kadına — çevrildi. 'Tesadüfen müzik durmuş,dans| edenler yerlerine oturmuşlardı,| ği- de hazır bulunan dostlarını bir| fısıltılar duyuldu: akşam (Altın Palas) ta yemeğe “bu iki arkadaşı” res-|in hissesine yetmiş bin lira düş| davet etti. Bu yemek pek neş'eli ve eğ- adamı bu muvaflakıye- teşkil ettikleri şirkete sermaye jenceli oldu. Halenin bütün şık luğr ve güzelliği ile zinet verdi- ği ziyalet solrası geç vakitlere kadar devam etti. Ondan son- ra saat on ikiye doğru hep bera istemiyor| ber (Şişli bar) a gittiler. Bu bir|rine oturuncıya, ca: — Hale! fakat ne şık bu ak-| şam! — Tütün kıralının metresi. | — Güzel kadım döğrusu! — Ne azametli başı var, — nefis ! | Ve bu fısıltılar onlar yerle- zbant yeni-, cumartesi akşamı idi. Bar çok |den lıın.k_ete gelinceye kadar| Cevdet Bey petrol işini orta| kalabalıktı. Cevdet beyin emri| devam etti. evvel teneke halinde'ğr Malik Beye, liman meselesi|le akşamdan hazırlanmış, çiçek lerle süslenmiş şampanya ka- dehlerile donatılmış sekiz kişi- lik masa her kesin nazarı dik- katini celbediyor, kimin tarafın dan tutulduğu hakkmda bahis- ler oluyordu. Hale cazbandım — başladığı bir mısramı yavaş ses| E mırıldanıyordu. Bu bir alman | ga şarkı idi. — İh kusse irhant medom! Cevdet Bey ev sahibi sıfati- Bir mobilyacı dükkânı. Tozlu ve karanlık bir köşede bir tablo ve bir aynalı-*dolap. Diz dize uslu uslu pinekleyip duruyor- İfarkında değilsiniz galiba? Su- | Mobilyacı, müşterisine malla rının meziyetlerini anlatmak i- |çin ter döküyor. İşine yarıyacak mal arıyan müşteri, marango- |zun eseri ile san'atkârın eserini imtihana çekiyor. Aynalı dolap, tam numara; san'ata eseri, Si- fır. Şimdi diyecekler ki, dolapla san'atın ne münasebeti var. Haklı. ..* * — Ressam efendi, şöyle ucuz ca bir tablo istiyorum. Mahdum bendenize bir az hendese, biraz fizik öğretecek bir şey. ö0 —Azizim! öyle bir tabla yapmak istiyorum ki, İktısadi buhranla mücadele etmek için ne gibi tedbirlere tevessül edil- mesi lâzım geldiğini halka öğ- retsin, ... Asırların uzun münakaşala. rından yorgun düşen bugünkü estetik, bu bahsin üstünde düşü nürken hicap duydu. San'at 18 inci, 19 uncu asır- | | Çolak Hasanın bu akşam key fi yerinde değildir Sabahtanberi kahvede mütemadiyen tavla oy natmış hep üst üste mars ola- rak yenilmişti. Cebinde mete- likte yoktu. Bütün varını yoğu- nu kahveye lokuma vermiş tırıl kalmıştı. Aksiye bak ki canı da bir rakı istiyordu ki Galatadaki İkör Vasilin dükkânı gözünde buram buram tütüyordu. Züğürt gibi iki elini Her şakağına . Düşündü. Düşün- Nihayet birdenbire dahiyane Wbir fikirle gözleri patladı: — Hatı buldum! diye ayağa (kalktı sür'atle caddeyi tuttu... Ver elini Beyoğlu... Oradan Despinanın evi... Despina Çolak Hasanm sev- gilsi idi. Hayli zamandanberi ona adam akıllı tutulmuüştu. Az ada sırada bilhassascebi paralı olduğu vakitler çat kapı Despi- nanın evine damlar, rakısıyle çalgısiyle eğlenirdi. Bu akşam da aynı şekilde eğlenecek ve he sabı puslaya takacaktı. larda oyun mudur, fayda mıdır? diye cereyanlar almış 18 inci asırda Almanyada bilâhara di- ğer memleketlerde san'atin ce- miyetin ifadesi olduğu ve onun nef'ine çalıştığı söylenmiştir. 19 uncu asırda romantizm | | |zuu bahs değildir. San'at, san'at içindir, cemiyet içindir, şunun içindir, bunun içindir ve ya de- gildir. Bu münakaşa edilmez. Despina kapıyı açtı. Sevgili- sini karşısında görünce binden- bire onun boynuna atıldı: — Ah yavrum! Allah mı gön- derdi seni?, Diye haykırdı. Çolak Hasa. lemişti. — Ne var?.. Bu akşam bir a- »ıvîi'»'ıî'.iâı')»âl'şu a ÇELONA y ?.’q"-ğ Dahiyane bir fikir ten filân vaz geçmişti. Bu : şam yorganı üstüne çeker n gibi uyurdu. Uyurdu ama Despina darılırsa?.. Doğru Çolak Hasânın gönlü buna x: olmıyordu. Sordu: — Bu senin alacaklıyı atla! maz mısin?.. — Şimdiye kadar kaç ke atlattım bu sefer olamaz!.. — Peki bu ne biçim kadn Evli mi bekâr mı? — Evli. Birde genç koca varl.. Oldukça güzelce bir şey Bu sefer Hasanın aklına iki ci bir dahiyane fikir gelmi: — Hah dedi onun ben hai dan gelirim. İşi sen banz rak!.. ** Ertesi gün al geleceği' saatte Ç pinanın evinc datıladı. az sanra bu madam da ? Despina her i$ f yalnız bıraktı. Çolak an t uğu tibatını almıştı. Ellerini İturarak dedi k. — Baş üstüne efezdim. Bi | |deniz Madam Despina: deşiyim. Ben taktim edeci Senet sizde değil mi? niz taktim'edeyim ! Hasan güya cüzdanmı açı gibi yaptı. kadın çantasını ki rıştırmağa başladı. Tam bu esnada dışarıdan b gürültü bir kıyamettir koptu. — Vurun, tutun!. Kaçırma yan... Yukardalar mı?, Neredeler?., henk mi var?. diye sordu?.. Çolak Hasan yerinden fırla dı.. — Eyvah, yakalandık!.. Ba Çünkü bugünkü san'at anlayışı | — Ne ahengi, ne eğlentisi e: Bd herhangi bir gaye münakaşasını |be Hasan. Bilmezsin ne kadar —"ıfğm'ğ':ıggw: ©o kadar reddeder ki, san'atin|fenayım!.. —Ne var 'ne OlUYGLNN düy 'ne için olduğunu sormağa bile| — Ne o hasta mısın?.. #öyleniyordu. r.khy:mbş; Sıı?ıthıfş:'y — Hasta değil aondan beter!| Çolak Hasan: içindir, . gey için değildir. | Beterin beteri. Yarın bir alacak | —— Ne olacak işte, Burası giz Bunu düşünmiyelim. — |1 Çadın gelecek. Para lâzım!.. li randeyu evi. Betr'ür işte! diy v Tiğtle — Deme be!... cevap verdi. Zaten insanların süflf insiyak | — yanahi billâhi meteliksi- | —Kadının etekleri tutuşmuş %&W&?w ea K öatan llalan aa yerseei ÖL yt v Cei DiP Zi Yd ü l — Eyvah, diyondu ir kü estetik, san'atte - cemiyetin| “*"A yirmi liracık ver ha demiyordu. | menfaatlerini istihdaf eden ga- ELİF NACİ 2,000 lira mükâfat Türkocakları merkezinden: Türkocakları İlim ve san'at heyeti Ocaklarda temsil edil. mek üzere milli hislerimizi ve beklemediği ocaklı mefküresini ifade ve tel- | afallamıştı. kin edecek bir piyes yazılması- |sil, buntu tamamile müdriktir. | tam yinmi adet papel isti! Yirmi papel nerde Hasan nere- de?.. için Despina bu hiç ummadığı cevap karşısında — Yok mu, dedi, yoksa bul- nı müsabakaya vazetmiştir. — |malı... Müsabaka müddeti altı ay-| — Nereden?.. dir. En güzel eseri yazan mü-| — tcatetmelil.. ellife (2,000) lira mükâfat veri- — Para mı darbedeyim be lecektir. Eserler doğruca Anka Despina?.. rada Türkocakları merkezinde Ne ı İlim ve san'at heyeti riyasetine| — Ne yaparsan yapı.. gönderilmelidir. —- Çolak Hasan artık eğlenmek davet etti. — bilir sizinle ne kadar iftihar e-|bugünkü vaziyetini n; Genç kadın omuzlarmı örten| der. safirleri içeri ginince bütün baş| samur kürkü koltuğa bırraka- Genç kadın dudaklarını bük rak kalktı. Tngoyu pek az kimse oynu | $8 etmek ! : B ; yordu. Pist üzerinde dönen iki Si değiştirdi: dan bir gün evvel, kendisini bir|bu sükünet içinde Halenin ge- üç çifte onlar da karıştılar. çok defalar evlerine yemeğe da|lişi adeta nefis bir numara amelelerini çevirecekti. İki arka| vet eden tütüncü Galip Beyle| bi tesir etti. Bütün yan bir sermaye ki- |daş memnun ve müsterih İstan| Haleyi ve onlardaki ziyafetler-| başlar biribirine yaklaştı, hafif etmek istemi) iyormuş gibi bah — Siz şimdi Avrupaya gidi- ir merdiven var oradan aşağ atlayın. Yoksa siz de ben de v narım!.. Rezil, kepaze olduğu Kadım çarnaçar ilerledi. Mer divenlerden aşağı inmeğe baş. ladı. Hasan bir eliyle onu tut muş aşağı sankıtıyordu. Fakar 'bu esnada kadının çantası elin de kaldı. Biçare alacaklı: — Çantam!. Çantam diye ba u. Hasan: — Çok lâf istemez!.. dedi ha di hadi inin. Ben yarın 20lira il beraber çantanızı sizin eve ka dar getiririm!.. MÜMTAZ FAİK bül- duğunu anladı. Verdiği tavur devam ede: tü, bu mesele üstünde münaka-|süküttan sonra Hale yavaşça bahse kendiliğinden avdet et : — Siz ömrünüzde bir. saade yorsunuz, kim bilir ne — kadar) tin, bir sevincin uzun zaman (: &t â;lîiüıgün ve urun bacakla| gürel eğlenecek, gezeceksiniz. | vam ettiğine şahit oldunuz mu; rı, nefis omuzlarile bu dekolte| — * Ve içini çekerek ilâve ettit| — Derhal cevap verdi: halinde, bütün erkek gözlerini | — Seyahatı o kadar severim| — Hayır! çekip sürükleyen bir zarafetle| ki! Genç kız hayatım hep Avru dans ediyordu. pa seyahatı Cevdet Bey bu zahmetli dan| mesleği bana Avrupanım her ta sın ince kaçırmak- kadla isöşsik lli iskll kadınla konuşmaktan ke: alamıyordu. — Biliyormusunuz, dedi, bü tün masalar size bakıyorlar. Ve ilâve etti: — Sizinle dans ederki le|di, nerkis gibi parlak - tahrirli f n gözleri dumanlarıdı. Dudakları büküldü: j koltuklarım kabârıyor ki! Hale gülüyordu. Cevdet Bey devam etti: lerine bakarak mırıldadı! rafını tanıttı. Ne mes'uttum! Cevdet Bey genç kadının göz| — Şimdi mes'ut değil misi- niz? Halenin samur kaşları titre — Saadet o kadar kararsız _Bmyimm.;uiı_ldl—:ldeımçudum tirak ettiğim için bu kadar gu- Bu müphem cevap — Cevdet le gülümsiyerek onu bu teren-|rur hissediyorum, ya bütün ha-| Beyi tatmin etmedi. Fakat genç Nüşret Bey henüz tatil etmi| — Tam saat on ikide önde bü-İnüm ettiği tangoyu oynamağa| yatmıza hâkim olan Galip, kim| kadının halinden ve ifarletinden — Emin olun saadet herke: ile geçti, babamın |için ayni şeydir. Muhayyel ha- yat, bize en yakın zamanda er derin zevki veren hayattır. Ve yondan ötesi yalandır. —Sizce ideal erkek, nasıldıc Halenin dudakları hafif bir tebessümle açıldı. Göz bebeklc ri irileşti. Bir lahza düşündük- ten sonra cevap verdi: — İdeal erkek, sevilen erkek tir! dedi. Cevdet Bey genç ve zeki ka dmmn bu buluşundaki hakike” gayri ihtiyari derhal tasdik ct ha Ki Bravo, ne kadar doğru! (Bitmedi)