13 Mart 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

13 Mart 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

€ . “i ! | , (çın Umdesi “Milliyet” tir. « İL MART 1930 .REHANE — Ankara caddesi rn (0 Telgraf adresi: Milliyet, ls- Telefon numaraları: stanbul 3911, 3912, 3913 | BONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için 00 Kari 800 “kreş 150 , 1400 1400 . 2700 m gilen evrak geri verilmez , lısti geçen nushalar 10 kuruştur. ni zete ve matbaaya ait için 1 , Üdüriyete müracaat ve di “zetemiz ilânların mes'uliyetini kalyıl etmez, » “UGÜNKÜ HAVA ia bataret “en çok 10 en az Fi mes idi, Bözgün rüzgâr hafif $ hava 'ağık olacaktır. listin tahkikatı il il çen Ağustosta Filistinde “vakalar oldu." Araplarla Kiler arasında kan dökül- bs > ci v2yeti Kudüse yollandı . ai Iehkikat, istiçvabat, müda- | vesaireden sonra heyet dön- fiylardanberi de Londrada beünu-: hazırlanmakla meş- ıwluyordu. Son gelen haber- | göre heyet raporunu bitir- / hükümete ya vermiş, ya çiüyermek üzre imiş. | şihkikat heyetinin raporu gında şimdilik gelebilen ha- İ xından ibaret değil, Heyet “ ından biri, âmele fırkasını 4 Fil eden meb'us, yazılan ra- i, imzalamaktan istinkâf ct- İliir, Niçin..? Bu henüz ta- hile malüm değil isede söy- İdiğine nazaran o bu meb'us <our beyannamesinin şümül Ganası hakkında diğer arka- itarile hem fikir değilmiş. ç salfou beyannamesi meşhur- “* Umumi harp esnasında A- "standa türlü türlü tertibat *Gimken Filistin de İngiliz İyetinin sahasından hariç i namıştı. çit taraftan Arabistanda milli ;ihüstakil bir Arap devletin- i obahsedilirken hedefe vasıl flağa çalışırken Filistinde de de meşhur beyanatile ken- devletinin bir taahhüdü şek- « koydu. Umumi harpten Ya Arabistanın ne hâle geti- dğini söylemeğe İacet var . “ilistinde de Arap ekseriye- m karşısına Yahudi muha- gri çıkarıldı. Akm halinde irilen Yahudilerin neler yap Kudüse giden İngiliz retine Araplar tarafından u- i ilya, okuyacağım! Genç kız telâşsiz, başı bile yanına avdet etmesi için ilet edeceğini, inatçılık et- “kabul etmesini söylüyor- det Beyin yüzü güldü: - Bu mektuba cevap verdin Malayef CET Tirame ban hr) Gölgelerin yarışı Darülbedayiin yeni oyunu Pirandellokâri bir eserdir Ramazandan sonra Darülbe- den hareket edilirse eserde gö dayiin ilk yeni piyesi Gölgele- | ze çarpar gibi görünen korkunç rin yarışı atlı Almancadan muk tebes bir oyurt oldu. Wilhelm von Seholz namındaki bir zatın eseri olan bu piyes banaPiran- dellonun «Altı şahıs muharriri- ni arıyor» oyunu tarzında gö- ründü. Burada bir roman muharriri var. Bir roman mevzuu düşün- nüyor Muharrir yeni evlenmiş- tir. Bu yeni roman mevzuu da izdivacından sonta aklına gek miş . itahteşşuurunda esrarlı bir ik İham uyandırmış, karısının di- |mağında menkuş. bir eski âşık i siması, bütün maddi ve manevi içizgilerile, en ince düşünceleri- |pe varmcaya kadar, Kocanın di- Imağına geçmiştir. Öyle ki, u- zun bir seyahatten dönen âşık, tesadüfen romanın bazı parça- larını dinleyince kendini bu ro- manda aynen resmedilmiş bu- luyor. Bu garip muammayı i- | halletmek için muharriri ziya İrete gidiyor. İşte bu anden itibaren gölgele rin yarışı başlamıştır: âşık ile zevce arasında ne geçerse sanki bir ilham gibi muharri- re de © sanib oluyor. Muharririn kafasındaki hayali roman şahısları ile hayatta ya- şıyan ve o hayallerin canlı göl- geleri olan insanlar yarış eder gibi biribilerini kovaliyorlar. yan etmiş diye tasavvü. etmek çok güç kabul olunabilir. Va- kıâ insanda tahteşşuut meçhul birtakım kuvvetlerin vücudü meselesi,çok münakaşa edilmiş bir çok muharrirlere de serma- ye olmuş bir meseledir. Belki alman muharriri de böyle bir nazariyeyi âzami nisbette gös- terici hayali bir mevzu almış- tır, | Fakat bana öyle geliyor ki Gölgelerin yarışı mı asıl teşkil ve ibda eden esasi fikir böyle (bir meçluM ilimler faraziyesine kuvvet vermek hevesi değildir. Ben bu eserde daha ziyade “Luici Pirandello” da olduğu gibi bir nevi fantezi görüyo- rum, Bana öyle geliyor ki bu eserdeki şahrsların hayatı hâ- kiki hayat diye tasvir edilmi- yor. Bunlar bir romancının ha- yali içinde yaşıyan muhayyel eşhasın sahneye çıkarılmış göl geleridir. Bu görüş o cephesin- zun uzadıya anlatılmıştır. A- raplar senelerdenberi uğradık- ları inkisari hayali anlatmakla bitiremediler . İngiliz hükümetinin bundan sonra ne yapacağı az merak e- dilecek şeylerden değildir. Bürhan Cahit — Hayır! ... — Niçin? ; — Annem çok sinirlidir. Ya- — İyi ya: Genç kız yânma gelmişti. Her hususiyeti ile alâkadar o Jan bu adama kalbini temamile #çmakta mahzur görmemiş gi- bi biraz düşünüp cevâp verdi: — Maamafi bugün cevap ve- rebilirim . — Ne gibi! — Siz bana öyle bir dost eli uzattınız ki her kese minnetdar kalmaktan kurtuldum. Anne- | Bu mevzuu olduğu gibi cere- ve inanılmaz hayal yerine tat- ı bir canlanma kaim olur. Ge- çende oynanan “Bir kitap” ile bundan bir iki sene evel dilimi- ze çevrilmiş olan “Alu şahıs muharrini arıyor" piyesleri de ayni veçhile tefsir olunabilir. Gölgelerin yarışı milli bir hu- süsiyetten âzade olduğu için ol duğu gibi dilimize çevrilmesin- de müşkülât yoktu, Lisan da temiz ve iyidir. Bü itibarla ru- Zahiri şekle bakılırsa güya |huna nüfuz edebilecek münev- zevcenin teması o müharririn| ver zümreye hitap eden güzel bir eserdir. i Piyesin üç kişiden ibaret-o-! i lan şahıslarmı Neyyire Neyyir | Hanunla İsmai! Galip ve Emin ! Beliğ Beyler temsil ettiler, Çok ağır olan röllerini tiyatro âle- mimizin bugünkü : mevcuduna larak başa çikardıklarını mem nuniyetle gördük, Bu piyesin cinsi, oyunun pek ağır âdeta ha reketsiz gibi oynanmasını, şa- hısların telâşsız sanki birer gölge gibi davranmasını ister. Bilhassa Emin Beliğ Bey bu noktay: pek iyi anlamıştı, Bu İanlayış piyesin üç mühim şah- İ nesini canlandırarak temsile İkıymet vermiş oldu. , 1. Necmi Tıraşın manası «Traş» m mânası hakkında | Sehremaneti ile Berberler ara- sında bir ihtilâf çıkmış. Ema- net, traş diyince saç, sakal hep bir arada kazmağı anlıyor . Berberler ise: — Yok, diyorlar, traş, sade sakal traşıdır. - Saç kestirmek ayrı tarifeye tabi olmalı,.. ramızda mevzuu bahsoldu . Bi- risi dedi ki: — Bu işte söz söylemeğe ber- berlerin salâhiyeti yok .. — Ya kimin salâhiyeti var? — Şehremanetinin . . . «— Neden? Vakıfane bir eda ile başını salladı: — Şehrin imar hakkındaki projeleri çenemize dayayıp bir traşa başladı mı en usta berberi geride bırakır da ondan!;,. Kulak Misafiri bulut geçti. Sesi titriyordu: — Size çok müteşekkir olma- saydım darılacaktım — Cevdet Bey dedi. o kadar samimi oldu. Zum için mi?.. Cevdet Bey genç kızın kalbi- ni kırdığını anladı, omuzların dan tutup kendine çekti: — Hayır, hayır dedi. Lâtife ettim fakat annenin yanma git- mek için ben de sana israr ede- İceğim, — İstare hacet yok. Bugün açtınız onun için dün aldığım bu mektuba dünkü şerait içinde| başka parası olmadığını gördü;| tada cevap veremezdim değil mi? — Tabii; Fakat bu akşam verebilirsin. nisbetle oldukça az kusurlu o-/ğ “| | | Öteki feylesofane bir tavurla i Dün bu mühim münakaşa a-| 13 MART Yanlış tartan kantar! Dikkat ediniz hiç kimse ken di halinin hakikatinden mem- nun değildir. Amma kadın ol- sun, erkek olsun. Zaif olan şiş- ımanlamak ister, şişman da zaif lamağa çalışır, çirkin güzelleş- meğe uğraşır, kısa boylular u- zun ökçeli ayakkabı giyerler, uzunlar da aksini iltizam eyler ler, saçı ağaran boyar, genç ço .cuklar erkek görünmeğe uğra- şırken yaşlanmağa başlıyanlar genç tavrı akmak isterler. Ka- 'dmlar erkek gibi, erkekler ka- dın gibi olmağa yeltenir. Hiç kimse aptalım, akılsızım, zev- zeğim, cahilim,» çirkinim, de- mez.... Hulâsa herkes olmadığı gibi görünmeğe uğraşır... Ve bütün dünya hep olmadığı gibi görün mek sistemini kabul etmiştir... Buna; rağrien -refiklerimizden biri iki üç gün evvel'bir otoma Fatıma Gülsüm Hanım gençti, güzeldi; şıktı, alafranga idi, ay- ni'zaman da muktesitti. Bir gün “Sultanhamamından geçerken, bir işportacmın çığırt kanlığına kulak kabarttı. A- dam haykırıyordu: — Ha böyle gömlekler.. Çifti > liraya, teki bir buçuk papel.. mi 80 kilo gösteriyor, .. Bune rezalet!?,, İyi amma, ay efendim, oldu- ğumuz gibi görünmeğe razıyız en tarttı” diye. kim bi- Ag ir kimin parmağı dokunup mü yn ırsatı.. vazenesi bozulan bir zavallı| Fatma Gülsüm durdu. Bir bu. kantara çatmak revayi hak mr? |çuk liraya, gecelik sahiden ucuz lu. Bir tane aldı. AMAN ÇIKMA! — Anneme veririm, dedi. z : Annesi gömleği tam bir hafta Dün daha büyük fırtına çık- | giydi. Bir hafta sonra çamaşır madan evvel arkadaşlardan biri | yıkandı. Çamaşırdan sonra göm dışardan içeri girdi. Bir diğeri |lek kısalmıştı. de o esnada dışarı çıkıyordu; sordu: — Dışarda hâva nasıl? — İnce, ince ahmak ıslatan yağıyor çıkmasan daha iyi! İpardesünün yakasını kaldırdı; İl gözlerini kırpıştırarak” dığarı il İbaktı ve: | tuy —— ” | — Ne yapalım, talih, dedi, e İ ve çikti. sek amman FELEK | bal adliyeye teslim edilecektir. Ma- slesef şimdiye kadar zabıtanm yaptığı şey bunu kendilerine san'at ittihaz edenler —muayeneye tabi olmak şar ç Mektephler müsabakası Fuhuşla mücadele İmlicadele için hazırladığı talimatna- mede ise, fuhşu doğrudan doğruya menettiği için bu yolda hareket etmi- enler “Gözete sütunlarında bile görmek- ten içtinap ettiğimiz acı bir hakikatı İne yazık ki, bugün kendimize bir mey zu ittihaz ettik, “Fuhuşla mücadele. , Kadın da insan olmak dolâyısile erkek gibi müsavi haklara maliktir. O da kendisine mevdu vazifeyi ifaya çalışmalıdır. Gençliği yetiştiten kadın yarınm genç ve gürbüz neslinin anası olacaktır. Fakat maalesef... Kesif bir tabaka bugün diyebilirim ki, benlikle çok lâzım ve içtimai bir yara mahiyeti ni alan “fuhuş,,un önüne geçilmesi iti barile bu mesele eminim ki haftanın en mühim haberidir”. Yenineşriyat him teşebbüslerile başlıyan bu müca dele Artık müsbet bir sahaya varmış, arkin, Ceza kanununun fuhşun men'i! hakkindaki mevaddı mucibince fuhuş la me'luf olanlar hakkında zabıtaca| tahkikat yapılacak ve bu gibiler de; Fatına Hanim: Samat , Kısalan gömlek — Yamalı gömlek giymekten — İlk yıkanışta her gömlek|bunu giymek hayırlıdır, dedi. kısalır, dedi. Fakat annesi kısa olduğu için gömleği giymek istemedi. Gömleği büyük kızma verdi, Kizı da bir hafta giydi. Bir haf| ta sonra gömlek gene kısaldı. Fatma Hanım: — Ziyani yok, dedi, üçüncü çamaşırda uzar. 1 Fakat gömlek büyük kızına Fakat bir çamaşır sonra göm- leği o da giyemedi. Bu sefer Fatma Gülsüm Ha. nim dört yşmdaki kızmı çağır Çocuk, bir parmağı burmünün deliğinde geldi. Fatma Hanım; — Al, dedi, sana bir gömlek veri, Bir hafta sen giy.. hafta epnra yıkanıp kısalır. dar geliyordu. Küçük kızına ver! me © zaman bana tamam gelir, di, Üçüncü çamaşırda gömlek bir az daha çekti, biraz daha kısal dı. Gülsümün canı sıkıl dı. Kötü mal aldığını anladı. Bunun üzerine gömleği - kü çük kızma verdi. Çocuk memnundu. GE i lar bütün vatansever (gençliği heyecana getiren ve esaretten kurtulmak için çırpinan dimağ- giyerim. MM. an ae gazeteciliğine dair olan ten 4 bent bir çok tasvip ve tenkit u. yandirabilir. Mümasili Avrupa İtile— bir vesika vermekten ibartti.)lara ışık gösteren makalelerini |mecmualarına benzeyen Hayat Fakat: Dahiliy vekâletinin fuhuşla! yazılarını ve tahassüslerini top-. — mütaleasından anladığımıza lamıştır. Ergenekonu okuyan- | göre — terakki etmekte sebat lar güzide edibimizin seyyal ve da bir mücrim muame-| cazip uslübunun ahengine kapı- esi yapılacağı kaydedilmektedir. Bu) larak mütareke senelerinde ge- çirdiğimiz büyük tehlikeleri ve bu tehlikeler karşısındaki didin meleri daha vazıh bir şekilde gö İrecekler ve bu günkü feyyaz Cumhuriyet inkrlâbmın kıyme- tini daha şuurlu bir surette an- rinden tamamen ayrı yaşıyo ta , ri min kendilerine mevdü bü varifeyi lrgenekon liyacaklardır. idrak edemiyor. Kadın deneyle et- > oi ... li ve bu za'fı üzerinden atmalıdır. ide edibimi, d. teda tönevvür ona hükümiyetle bağl 4 o çeş veli e Hayat mecmuası ir. Beyin İstiklâl harbine Giz Kıymetli Dahiliye Vekilimizin mü. #ları Ergenekon namı altında | Celâl Nuri Beyin idare ettiği ve bir kitap şeklinde intişar et- | “Hayat” ın ikincisi çıktı, Yirmi mişti, Kiymetli edibimiz Erge. |kadar “orijinal” yazıdan mü- nekon'un ikinci cildini de milli|rekkeptir. Yüksek halkı alâka- mücadele edebiyat kütupanesi-|dar eden bu mecmua bu sayısı ine ihda etmiştir. Yakup Kadrijile medeni cereyanları yakından) Bey bu güzel kitapta o zaman- |takip ve tenkit etmektedir.Türk ediyor. Almanya imparatoru ile Abdülhamide âit gayri münte- sir hatıra, P. de Riveraya dair ciddi tetebbu, İbni — Haldun fıkrası lezzet ve ehemmiyetle 0. kunmağa değer. ... İş terbiyesi Kölelikten kurtuluşun devamı rahman Raşit Bey tarafından edilmiş ve intişar sa- hasına çıkarılmıştır, Bu kıymet tar eser 50 dır. — Anneni sever misin “Hül- ya! Vi ri Gözleri yerde, içini çekti: gelen bir sevinçle yazıhaneye ve iyi işler yapmış olmaktan |cü . Postadan üç mektup çık- de, bakınız unutuyordum Galip Bey telefon etti . — Hangi Galip Bey, tütün- — Evet, gelirse aradığımı — Anne sevilmez mi Cevdet | avdet ettiği zaman ortalık ka-| söyleyin . dedi . Bey; Hem benim annem öyle |rarmıştı melek bir kadındır ki! O kadar| Ferda isyanlarıma Karşı affedişi bana | yokluğun raporunu verdi: “Hanım dört saatlik |etti. öyle dokunuyor ki .. Şimdi ko- şup yüzünü gözünü öpsem ba- na hemet kollarını açar : — O halde hiç vakit geçirme, bu koş! Cevdet Bey genç kızın çan- bir &aç'nikelle, bir iki liradan Aytıca yirmi beş lira da koy- du. Hülya Cevdet Beyin kendi — Mükemmel, kaçta telefon — Siz gelmezden yarım saat — Sizi iki defa bir bey aradı. evvel. Fakat isminivermedi. Yedi bu- Çıkta bir daha arayacak. — Pek âlâ, Başka! — Pek âlâ, Şimdi şu mektup- ları ver bakalım, Genç kız üç zarfı uzattı, Cev- — Nusret Bey geldi. Biraz 'det Bey dolgun bir kafa, yor- bekledi gitti, Akşama Altın pa- ! gun bir vücutle koltuğa yasları- #İZ hayatıma yep yeni bir yol|tasıma mektubu iade ederken | lasta beni görsün. dedi. — O da âlâ, zaten sekizde o- m — Alaeddin Beyle mühendis ler geldiler. Biraz çalıştılar. Gittiler. — Anneme daha başka bir) otomobilile gitmesi teklifini ka| Zannederim bu akşam bulu- min yanında müsterih bir hayat| sürpriz yaparım. Bu akşam doğ Göztepeye giderim, geçirebilirim. Yalnız sizinlej"0 için bir kombinezon bulmak lâzım, onu da icat ede- dim i Cevdet Bey güldü: — Benim için — bulduğun — Annen orada mı? — Göztepede, ablam da Fener | sını verdi. Hülya, annesinin ya- bul etmedi. Garsona bir taksi getirttiler. Cevdet Bey yazıha- .nenin adresini, telefon numara- Eç — Evet, Almanlara bir ye- mek yedirelim diyordum . — Sedat Âli Bey de telefon- yolunda.. Dadım o kadar sevi-|nma gidince arasıra telefon e-|la aradı. Yarm (Yıldırım) ga- dedi necek ki: Cevdet Bey genç kızın bu ai- decekti . A © Genç kız bu akşam o vücudü te Son mektubu okuyordu ki, telefon çaldı: — Allo.. Evet benim .. Ha.. €vet.. evet.., Mersi, şimdi mi, şimdi saat kaç, yediyi yirmi ge- çiyor, pek âlâ, siz neredesiniz.. 'Tepebaşında mı, ohalde, iyi, o- rada (Otel Kontinantal) yanın- “İda Beyoğluna geçen bir pasaj vardır ya.. Evet, evet, O pasâ- jm içinde bir lokamta vardır. Corc.. Evet, evet, beni orada — İbekleyin. Şimdi geliyorum. Cevdet Bey telefonu kapat” | tı. Zarfları, kâğıtları Ferda Ha- nıma uzattı: — Bunlar ehemmiyetli şey- ler değil Ferda Hanrm, dedi. Biri-sigortadan, ötekiler de Ço- r de yırtar atarsın . Şimdi ben orum, sen de kalma saat yedi buçuk oldu, Cevdet Bey paltosunu giydi, fırladı. Otomobil Şişhane yo- kuşunu kuş gibi uçtu, çıktı, Cev det Bey Perapalas önünde indi ve şi beklemesini şöföre orada söyledi. Kendisi yürüdü, pasaja girdi. Pasaj içindeki bu küçük lo- kantada onu bekliyen Alrmet Sami Beyin hususi kâtibi Fa“ hirdi , Bir paravanla yarı örtülmü$ köşeye çekildiler. Cevdet Bey garsoha birer rakı söyledikten sonra sandalyesini yaklaştıra” Fahire sordu: sem Bitmedi kam kuruşa satılmakta- |

Bu sayıdan diğer sayfalar: