NMizah, nlkâ.ye. ASRIN ÜMDESİ 'Ilm Ti 19 Teşrinisani 1920 DAREHANE—Ankara caddesi. Ne 100 Telgrai adresi; Mültiyet, istanbul Telefon sumaraları: datanbul â0l1, 3012, 3013 ABONE ÜCRPTLERİ Türkiye için — Hariç için lwlıırıı 400 kuruş 400 » x00 3 eyteği B » 12 ıuı €a evrak geri verilmez Müdderi geçen aushalar 10 keraştar. Gizete ve matbasya ait İşler için müdüriyete müraacat edilir. Gazetemiz ilânların mesuliyetini kabul etmez. BUĞGÜNKÜ HAVA Dün harütet en çok 20 enaz 11 derece idi. Bugün hava ekseriyorle açık olacak rüzgür Lodostan — öse- cektir. Bir intihar Irak başvekili Abdülmuhsi- nin intiharı nazarları tekrar E-| rak'a tevcihe vesile teşkil e- y decektir. Çünkü bu hadise etra-| fında verilen malümat — intiha- rın alelâde şerait altında vuku- bulmadığını — bildirmektedir. Abdülmuhsin intihar etmezden evel oğluna Türkçe bir mektup yazmış ve bu mektupta İrak'a hizmet etmek istediğini, fakat İngilizlerin buna mani oldukla- rını, bu şerait altında intihar- dan başka yapacak şey kalma-| dığını yazmıştır. Milletine hizmet yapmak ar- zusunda bulunan bir devlet a- damının, bu hizmeti kendi canı- na kastetmek suretile yapması doğru bir hareket telâkki edile- memekle beraber Abdülmu- hsani bu — şerait — altında mazur — görmemek değildir. İntihar bir vet eseri mi, dır? Bu hususta fikirlerde ihti- lâf vardır. Ve bu ihtilâf ta ye- rindedir, Bir notai nazara göre, intihar etmek insanın - kendini| en aziz olan hayattan mahrum kuv- rindedir.Bir noktai nazara göre, | bunu yapabilmek için kuvvetli olmak lâzımdır. Diğer bir nok- tai nazara göre de intihar et- mek, mücadeleyi yarı yolda bı-. rakmaktır. Bu, bir askerin cep- heden kaçması nevinden bir korkaklıktır.Şimdi intiharın fel- sefesini bir tarafa bırakrak, şu- nu söylemek lâzımdır ki, Abdül| muhsin'in şahsından sarfınazar, bu hadise neticeleri mnu—ııe.tı—ı k'a zararlı olmaktan dalı olacaktır. Çüni dostu ve İngiliz âleti olarak ta- nımnan ve Sir unvanını ihraz e- den bir başvekilin kendi haya- tına kasdetmesi, çok büyük bir nümayiştir. Bu hadiseden şunu! anlıyoruz ki, İrak'ta İngilizle- olanlar dahi memleketlerini ecnebi nüfu- zundan kurtarmak isterler. Fa- re en yakm kat bugünkü şerait men acızdırlar. Bu istiklâl ar-| ve acız-| da o derece tamdır ki, hayatın zusu o kadar ştddetli manası kalmamıştır. Bir kurşunla bütün dünyaya bu hakikatı anlatan adam kor- k.'k. ta olsa, her halde memle- Asma köprü Bir zamandır — mümkün | yoksa zarf mı- de bir asma köprü bahsidir gi- diyor. Hani biri bin değneğel mahküm edilince dönüp te: — Ya ömründe dayak yeme- din, yahut ta sayı bilmiyorsun. dediği gibi, asma köprüye ta- İraftar olanlar mutlâka ya... ö- |mürlerinde asma köprü mişlerdir. Yabut ta hesap bil-| miyorlar. Haliç sahillerinin tarzı teşek külüne göre, asma köpr” Beyoğlundan Beyazıt apılabili-, Halbuki bizin: o rmak istediğimiz nok tala: -salar değildir. Belki Ga- ı'lıu ile Eminönüdür. Yü Iyon sarfile böyle bir köprü ya- pılacak olursa asıl yekdiğerine raptetmek istediğimiz mın- tıkalar köprü altında kalacak-| pesin Sti yapıldığı zaman East River *in her iki sahali de köprü altın- da kaldı. Fakat Brooklyn köprü sünü inşadan maksat, bu iki sa- hili birbirine raptetmek - değil, tedricen büyüyen koca bir Broo- kiyn şehrini New'York'un bu- |tunduğu Manbattan adasına ba- glamak idi. Biz Beyoğlu'nu Be- ğlarsak Galata ve E- Galata'dan Eminönüne gitmek İçin ya asansörle köprü üzerine| çıkmalı, yahut ta Galata'dan| Beyoğlu'na giderek köprüyü sonra geçmeli, Asansörle çık- mak ameli değildir. Beyoğlu- na çıkarak gitmek te uzun bir seyahattir. Bu şeralit altında müthiş bir rakama balığ olan masraftan | sarfı nazar, asma köprü, bizim bu günkü ihtiyacımıza tevafuk etmemektedir. Köprüye göre iş tirmek te lüzumsuz enerji isra- fından başka bir şey değildir. Yolların tamiri Yolların — yapılmadığından, kaldırımların bozuk olduğundan bahsettiğimiz zaman, Şehrema- neti: *Yol ve kaldırımların yapıl ması, yüz milyon liranın sarfına mütevakkıftir. Buna mukabil, e- limizde ancak beş yüz bin lira var, bu para da çoktan tükendi> diyor. em-İn l1 cmf shrcm cv vvü Peki amma, kaldırımların in şasiyle bamukavele mükellef o- lan ve daima bu mükellefiyeti ileri sürerek, bilet ücretlerine zam yapan Tramvay kumpanya sı, neden bu hususta vuıîeıını davet edilmiyor? Dünyanın hiç bir memleketin de, tramvay ücretleri İstanbul. da olduğu kadar fahiş değildir. Biz bu bilet ücretlerinin pahalı- #|lığına, yollarımız yapılsın diye katlanıyoruz, halbuki tramvay girketi hem yol tamiri masrafı diye ücretlere zam yapıyor hem| de - görünen köy kılavuz iste-| mez yolları tamir etmiyor, Bizce bunun en eslem ta-, riki vardır. Emanet, tramvay bi letlerine zam edilen yol tamirat |bedelini, kumpanyadan her altı. (ayda bir kere tahsil edip, yolla- rı bizzat kendisi yapmalıdır. Herhalde, yollarımızın <yol> denebilecek bir şekle konulabil mesi için, şimdilik bundan baş- ka bir varidat menbar yoktur| Zzannederiz, Emanet bu mesele-. yi bir kere tetkik etmelidir. l*.- ğer bu bakımsızlık böyle devam | ederse, beş on sene sonra, İstan bul'da otomobil şöyle dursun, yaya yürümek kabil olmıyacak tır. AŞK' GÜNEŞİ İki gün sonra Etem izzet srrr.rnr dedi! Galiba iki ameliyatlık Baştaki yaralar artık iyicelişi var . Nihat bey çok ümitli , kapanıyor , Hiç bir tehlike yok. Bir az kuvvetlendikten sonra — Hiç, hiç bir şey kalmıya- İcak. Ne yüzünde, ne gözünde . böyle ölümün pençesinden zor-| Asları gibi olup hastaneden çı- la geri alınmış bir sıhhat kazan- dığının farkına bile varmıyacak . Bütün acılarını unutacak. aralandığını bile. Yalnız| yüzünde bir iki yanık lekesi İs- tiklâl muharebesinin birer yük-| sek madalyası gibi kalacak. Bu | şakaya dayanmalı . e çirkinlik ver- kacak diyor . Alaycı doktor . sından da hemen ilâve ediyor: — Hastaneden çıkarıp göve- yi edeceğiz! Ne yapalım artık bu kadarcık| san tuhaf. Ölümden kurtuldu, mekten Ziyade yakışıyor. Yal-|gözlerinin açılıp 'açılmayacağı 'nız gözleri? Onu bilmem . Aziz|hâlâ iyiden iyiye belli değil.'nün sonuna varmış değildir. Bey gene dün akşam: — Açılacak .. Açılacak ama epi güç. . 7 Bir def'a bile sormuyor: — Başımdaki yaralar nasıl? — Gözlerim açılacak mı?, tır. Nevyork'ta Brooklya köprü| — * min önünü öldürürüz. Çünkü| ve ticaret merkezlerimizi değiş-| FELEK Cinler! İşittinizya lııınyc yolunda be “|yaz kefenli cinler periler pqdı Bazan insan yakayı ele verir. tinye yolunda peyda olan cinler de yakayı polis dördüncü şube müdürü Sadettin beyin eline ver i-|dan çıka çıka üç tanesi Rizeli ol mak üzre dört tane acemi hırsız. çıkmış. Sadettin Bey bu sersem leri istintak ederken: Durun bakalım! Aceleniz ıı? Daha cin olmadan adam çarpmaya kalkıyorsunuz! de- ŞIFA NİYETİNE.. Tanıdıklardan biri var, Kimi ilâç içerken görse yanmma soku- |lur ve isteri | —— Bana da biraz versene ba- kayım, nasıl şey 0? — Canım - belki sana doku- nur, 'ok canım, . Dokunsa has İtalanana verirler mi? İşte bu zat geçen gün karbo- nat diye bir avuç su kireci yut- Eğer doktor ıındıhı.lı etme- #e zannederim postu kurtara- mıyacakmış. .. Bu münasebetle bir dostum bana bir hikâye an- İlattı. Saçı dökülmüş bir koca ile onun göğsü etsiz zevcesi ga xetede birer ilâç görmüşler. Bu Jilâçların biri saç bitiriyor, öteki de kadınlara meme veriyormuş.. Karı kocadan her biri kendine lâzım olan ilâçı almışlar fakat kullanırken yanılmışlar. , , Saçsız adam göğüste meme yapan ilâcı başına sürmüş, ka- dın dasaç bitiren ilâcı göğsüne tatbik etmiş. Herifin başında saç yerine koca bir ur ve kadı- nın göğsünde de meme yerine saç kadar uzun kıllar çıkmış. . | — ŞERİF BEYİN SÖZÜ.. Dünkü akşam rufekamızdan bi ri saat on bire kadar Emanette (erkândan kimse bulunmadığını yazmış ve namevcut - olanların da isimlerini ilâve etmiştir. Bu meyanda ismi olmıyan Muavin Şerif Bey bunu yazan gazeteye telefon ederek: — Beyefendi! Ben saat dokuz dan beri yerimdeyim. Yoksa bi zi erkândan saymıyor musunuz? diye serzenişte bulunmuş, gaze teci: — Vallahi beyefendi, zati âli nizin Emanette muavin olduğu nuzu bilmiyordum. .. İnşaallah — E aşkolsun! Koskoca Ema 'net muavinini bilmemek doğru- u şayanı dikkat bir açık gözlü- lüktür. .. Cevabile işi kapatmış tır. Heklepliler” müsabakası Bulgaristan Türkelri ve harf inkılâbımız.'” Mektepliler müsabakası 27 in ci haftasında 3üncülüğü Darüş- şafaka lişesinden 206 Muhterem Vafa bey kazanmıştır. Bu yazı| şudur: Kanaatimce, bu haftanın en| mühim haberi, Sofya muhabiri- niz tarafından bil Ne haldeyim? . Bütün bunlarla sanki kendisi hiç âlakadar değilmiş gibi . O- nun içinde hâlâ alevlerini fiş kıran bir yanardağ benzerliği var, Sarındığı beyaz sargılar, uzandığı beyaz örtüler sanki bir an bu volkanik kudretin hıza getirdiği hamleyle allaşıyor, kızarıyor; gözleri ve gönülleri alıyor . Bu alev, bu hız, bu renk tufa- ğinede kaynayan büyük beşeri hislerin şahlanışıdır. heyecanına doymuş, leyişinde bu varamamanın ı:b- rabını, bu doyamamanın neşesiz 4 |deleyen bü çok mühim inkılâp- nı sıhhat, iyilik endişesinin dr-. şa döktüğü renk ve ateş değil- |dir. Bu olsa olsa ruhun derinli- Arka-| Hasanın |yaşamak ümidinin sonuna gelip |gözlerini kapadığı saniyeler de bile iman, ideal ve aşkından bir Fakat Ha- zerre kaybetmediğine inanabi- liriz. Bu gün halâ o hızını almış, d. garistan Türkleri konzrııuıdı, Türkiye cumhuriyeti tarafın- dan kabul edilen bütün ıslahatm | Bulgar Türkleri tarafından ted- ricen tatbika karar verildiğini ve yeni harfların mekteplerde | tatbikmın takarrür ettiğini müj tır. Yeni harflerin tatbiki, şi diye kadar geri kalan maarii mizin bütün marazlarını, hasta- lıklarını ortaya koymuş ve Türk dünyasının âlemşumu! bir mev- ki almasını şimdiden temin et- miştir. . Yeni harflerle bizi, sene| lerce uyutan, âtıl ve tenbel bi- rakan, hayati kudretimizi uyuş turan şarkın tevekkül dolu zihni Küflenen medresenin İskolas- tik batağından sıyrılarak nurla dolu avrupanın geniş, aydınlıklı âlemine büyük bir hızla atılıyo- |ruz... Fakat bu ilerleyiş bütün Türk unsurunün bir kül halinde aynı metodu takip etmelerile, aynı yazıyı ve binnetice harsi| benimsemelerile kabil olacak... Bizden daha evel-veley bizimki ne nispetle farklı olsa bile- Lâ- tin harflarını kabul eden dostu- muz ve ırkdaşımız Azarbeycan 'Türklerile bu sayede fikren ve lisanen birleştik. Şimdide bizim varlığımızdan bir parça olan vı yadellerinden ana vatanm has-| retile yaşayan bir çok ırkdaşla- Türkiye cumhuriyetinin inkılâp safhasının en canlr ve ebedi ese | rini aynen almakla tarihe, bizim le beraber girmişoluyorlar. Bul- gar hükümeti bir aralık yeni bir Türk kâbesi olan Ankaradan mülhem olan ve Türkün Lâye- mut dahisinin çizdiği yolu takip edeceklerini söyleyen ırkdaşları- mızın azimkârane gayreti saye- sinde bu inkılâp orada da başla- .| miş bulunuyor. İleride bütün 'Türk âleminin, AkıylırdınMu maraya kadar yayılan bir Türk dünyasınım aynı yazı - ve hatta bir az daha ileri giderek- aynı şive ile konuşmuyacaklarını bü- yük bir küdret izhar etmiyecek lerini kim iddia eder. Bulgaris- tan Türklerinin bu hareketi, bu Gmide bir mukaddime ıılı telâk, ki edilebilir. Bu günkü yenl bilmecemiz SOLDAN SAĞA: [ ı, a..,...ı çındğırak (3) Toplamak| g:"kı ıı.ç (3) okunan (4) Parlâtan| invı (4) 5.- Tavlayı oynatan (3) Çelik (3) 6.. Sap (3) T. Sert çehre (8) 8- Nida (2) Garez (3) Nida (2) ya sovukluğuyla duruşunda kat içten içe kaynayışındaki ma| yalnız budur.Kızıyor;yürüdü yoldan alıkaldığına kızıyor; davasının içinde ve başında bu- ordusunun İzmir boyundan bir| küfe çürük üzüm gibi denize dö küldüğünün seyrine gidemediği İne kızıyor; memleket kaldırım- larında ve vatandaş sırtlarında kamçı şakırdatan İngiliz, Fran- sız, İtalyan, Amerikan zabit ve askerlerinin nasıl kedileşip bo -| yun kırdıklarını göremediğine kızıyor; Gazisinin arkasında, düşünüğünün önünde gidemedi- ğgine kızıyor. İniltisi, hıçkırığı, elemi, ıztırabr bundan başka hiç bir şey değil.. | — Nasılım? diye sormayışındaki sır - yal- nız bul. g buyı Onat Ben H yetine ebediyen veda ediyoruz.| İ M. Molline, ellisini aşkın. Madam Molline, kırkını aşkım, Güzel bir spartıman. Kışın, gece yarısından sonra. Karr kooa, yatak odalarındalar. Birbirinin eşi iki küçük karyola, yanyana durur. M. Mo- line yatmıştır. Madam Moline dolaşır. Mösyö— Ne bekliyorsun ya- |hu?.... Yatsana. Madam — Dur, şimdi yatıyo rTum. Müösyö — Şimdi, şimdi diyor- sün amma, bir saattir ayakta- gın. ., aZten bu eski huyundur. Şu siz kadınlar, anlaşılır. mah- luk değilsiniz vesselâm! Madam — Söylenip durma. Mösyö — Gene ne arıyorsun? Madam — Hiç. Hem allahaş kma beni rahat bırak; sen söy- lendikçe yatamıyacağım. Mösyö — Olur şey değil. Madam — Canım benim yat- mamdan sana ne? Mösyö — Bu da lâf mı ya; Uyuyamıyorum. Madam — Gürültü etmiyo- rTüm ki, parmaklarımın ucunda Madam — Arkanı dön, gözü- ne gelmesin. Mösyö — Para etmez. Oda aydınlıkken gözümü yumamam. Madam — Söndüreyim. MILLIYETIN EĞLENCELERİ Dünkü bilmecemizin halledilmiş şekli YUKARDAN AŞAĞI: 1.- Meze (8) Lâhika (3) 2.> Pay (4) Nida (2) BZ ü büzgen klmsa (0) dr n se ( B.. Ciltte siyah nokta (3) Darül- gü ki, Hele bu gün adai beği| bunu kurdum, İstiyorum ki onu kollarımın arasnıda doyasıya ku | caklıyayım , Iztırabını.. örten, beyaz sargıların içindeki başı göğsüne yaslıyayım ve bahtı- ma ağlıyayım. O baş bu hıçkırık elem ve sızı dolu göğse yazla- nıp avuçlarımı kavradığı zaman öyle ferahlıyacağım ki! Göz yaş larım katıla katıla boşanacak, hançeremde yı.mnılı'm ıztırap uru bu vecid İe “de kendiliğin den eriye eriye kaybolacak, zih Mösyö — Aferin tonton karı| cığım. Madam — Bir dakka daha, sabret tonton kocacığım. Mösyö — Hatırıma geldikçe şaşıyorum., Madam — Neye? Mösyö — Bu gece Operada gördüğümüz şeylere. Madam — Bale çok güzeldi. Mösyö — Fevkalâde., Madam — Dans eden kızlar- da gözün kaldı, farkındayım. Mösyö — Beğendim amma, senin düşündüğün gibi değil, sen hemen fesatlık düşünürsün. Madam — Gözünden dürbü- nü çekmedin. - Mösyö — Uzağı iyi görmedi. rsin, Mösyö — Fesatam dedim yal| Amma o kızlar amma da kıvrak, çevik şeyler. Nasıl da parmak- larının ucunda duruyorlar, dö-, nüyorlar, Ben olsam düşerim. Sen de düşersin. Madam — Tabil alışmak 1â- |zam. Mamafi tecrübe etmeğe niyetim yok, Mösyö — Doğrusu güzel şey, Madam — Kızlar da güzel şey amma, ahlâk&ızlık yüzlerin- den akıyor, Mösyö — Hepsi de piliç gibi kızlardı. Madam — İçlerinde çocuk de| necek kadar gençleri vardı. Ana larile babalarının allah cezası- nı versin, Mösyö — Onların hayâtı baş ka bir hayat, sen kendine göre muhakeme ediyorsun. Madam — Bacak kaldırışla- rını gördün mü?.. Düşün rezaleti!... Mösyö — Amma da havalan|ra dırıyorlardı hal.. Madam — Bacaklarını kaldır. dıklarr zaman, bari başlarını in İ|dirsinler. Ne gezerl... İnatları- na, yılışarak erkeklerin yüzleri- kızlardan biri karşıma otursa, yer değiştirirdim. Onlar insanı gözleriyle soyuyorlar. Mösyö — Şıındı soyunsan fe-| ışı; cünü kaybedecek ve... Ben onu| göğsüm Üzerine çekip: — Hasan!... İdiye haykıracağım! Bundan kor| lunamadığına kızıyor, Yunan)| gözlerindeki sızıyı saklıyan o|kuygorum. Bunun getirebileceği iyi, kötü neticelerden korkuyo- rum, Ah şu Nihat bey.. Bir ker- re: — Onunla istediğin gibi ko- nuş? |deseydi?.. Üç gün sonra... Gözlerine bir ameliyat daha yaptılar. Bu ameliyat bitinciye | kadar nasıl bekledim, nasıl dü-| ne bakıyorlardı. Tramvayda o| Madam — Canını sıktım gö" Hiba. Mösyö — Sıkmadın ammâ, uyku zamanımız geçiyor... di benim güzel karıcığım, a yat. Madam — İltifat ediyorsult Mösyö — Doğruyu söylüye rum. Güzel kadınsın Madam — Bu kırmızı dekök te elbise beni açtı değil mi? ru söyle, bu gece nasıldım? Mösyö — Mükemmeldin. Ses den güzel kadın yoktu. Madam — Saçmalama. Mösyö — Yemin ederim en güzel kadın sendin? Madam — Ya dansözler? Mösyö — Onlardan bahstt miyorum. Madam — Demek beni b& ğendin? Mösyö — Son derece.. Esi” sen seninle evlendiğimiz zamâf ne kadar beğeniyorsam, şimdi de o kadar beğeniyorum. KâF bim değişmedi. Madam — Amma halin d& gişti. Evelden, yatağa yatımCA” Mösyö — Canım, saçlar dıktan sonra, elbet değişen $©f şuk görmek istemiyorum. Birâf” 1â beni zorlıyasın istiyorut* ne için için hoşuma gider, Mösyö — Bu gece sana ne O me. Sen coşacağına ben coşturf Mösyö — Haydi, gel beni Öft sonra da yat. Madam — Başka bir emrin'” senedir evliyiz. geldi bilir misin? İki senedir 4” dıııdı. Dur, beni dinle, Mestf” . (Kulağma bir şey söylef) Mıdım Sen çıldırdın ms'” Bırak beni bakayım... Seni ÇAf kın seni! Mösyö — Bırakmıyacağım ? te... Bırakmak - istemiyorult” Çı.plık bacaklar gördükten $0f Madam — Bırak canım, rabf dur. Mösyö — Neden, bu ilk d?i değil ki... (madam içini Neden içini cektin? Madam — Belki sonuncud” diye. Mösyö — İyi söyliyorsun 3 daha fazla çoşmalıyız. (| ışığı söndürür vı Nihat bey niye bu sabif böyle neş'esiz duruyor? ..: diyordum. Her vakit odlY' böyle gelmezdi. Gülerek ':ıl' gülerek gider, şakalaşır. . bukibu sabah bunların bif .y* risi yok. Sanki büsbütün bir adam. Meğer Hasan'a ı;; liyat yapılacakmış ta onun Daha evelden söylese, hi verse telâşlanacağım, üzületi ğim, belki Hasan'a da di g) cağım! Fakat — Başhekil son hekime kadar bütün d ların benden çektikleri 5111,1 sonra da gösterdikleri seı nim durulacak ve ben gözlerimi|şüp bayılmadım şaşıyorum? .| doğrusu hayret edı)orunı dünyaya yeni gelmiş bir çocuk Sabahleyin yanındaydım. Gö- kaygusuzluğuyle açacağım.Oh!|rüm saatında Nihat bey geldi, Buna öyle ihtiyacım var ki. Taş,|hastayı iyice bir gözden geçir- demir, tunç bile eriyor, parçala|di, hiç bir şey söylemeden çık- nryor, şeklini kaybediyor, bir in|tı. Hatta: san siniri de taştan, tunçtan da ha yıpranmaz değil ya Be-|diye başladığım söz ir nim sinirlerim de aşındı! Bi baş yaşayışın bu kadar — Pansıman.,.. kaldı. — Ben tekrar göreceğim... lıiıııbııluyonıl.oıııhınınuıuhı ne olur? İki üç|çekemez. Korkuyorum ki bir|dedi, yürüdü. Kendi kendime: ağzımda ğil mi? deş kardeşin bu kadar Nüf 4 çekmez! Hasan'n hastâf 4i geldiği günden beri ıınk' bütün bu ailenin şırfarık ğuyum! Ama ı.end.ım”d, başka da ne hekııyıbıım”k; Hepsi de W Hasan'ın ne — olduğunu kadar bilen insanlar! .. r bilen emEDİ rtk canli görmek İstiyorum. Me5t” Razı olacak değilim amma, gö — EBLEF IERLERN AŞ S P. .