17 Mayıs 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* akıp gidiyor.» " :mu ASRIN UMDESİ *“MİLLİYET,TİR D —Mayış 1920 BUGÜNKÜ HAVA Dün en fazla hararet 21, en az 14 tü. Ruzgâr saniyede 10 metre sür'atle lodostan esmiştir. Yarın âr hafif mütehayvvil ve açık olaçaktır, üERi ile r, Miı - | yorlar. Bereket versin ki çe beynelmilel bir itibara nail yapılmakta olan bir Edebiyat anketj entelektüel Türkiyeyi bü tün cihanda rezil etmeğe kâfi gelirdi. Bu diyarda cehaletin hiış mertebe korkunç bir çap aldığı görülmemişti. Geri geriye bu ne tehlikeli, ne başdöndürücü bir koşuştur! Bulanan gözleri- miz önünde asır her gün bizden FIKRA Toprak ve kafa Bu ülkede toprak gibi kafalar da feyizli bir verim devresine girmek için işlenecekleri anı bek liyor. Orta Anadolu ovalarının ne kadar çorak ve bakımsız bir görünüşü varsa entelektüel mu “itlerimizin de öyle bir kurak öyle bir perişan hali var. Diyor- lar ki, bu ölü toprağı canlandır- ulak için milyonlarca paraya ve bw o kadar kola ihtiyaç görülü- yor. Ben sanıyorum ki kafala- rım sürülüp işlenmesi bu kadar büyük bir masrafa, bu kadar çok emeğe bağlı dcğıl&ır. On onbeş senelik bir toplama ve bes- lenme devresi bütün anemik be- yinlere sifanın ilk tatlr müjde- lerini bahşedebilir. Elverir ki bu kafalar memleketin toprağı zibi bir damla rahmet ihtiyacı- aı hissedecek derecede bir şuu- ra — ne diyoruz? — bir grize malik olabilsin! Lâkin, maale- sef, bizde, kafalar henüz bu ka- darcık bir tekâmül noktasına bile varmış bulunmaktan uzak- tır. b İşte, toprağın sürülüp işlen- mesi işinin zorluğuna mukabil kafaların sürülüp işlenmesinde- ki ğüçlük buradadır. Toprak kendi fakirliğini, kendi çoraklı- ğını duyuyor; nerde bir damla su bulursa bağrına doğru çeki- yor. Zavaâllı toprağın hiç bir id- diası yok. Ne tarafından bakar- sanız, size: «Yanıp kavruluyo- rum; kuruyup soluyorum. Eğer gökyüzü İlütfedip te bereketli yağmurlariyle benim atşımı sön dürmezse , benden bir şey bek- lemeyin!» dıyor Lâkin kafalar aslâ böyle de- miyorlar. Boş, kuru ve uyuşuk kafalar demet demet, renk renk saç yığınları altında sefaletleri- ni saklıyorlar! «Bizim gövün rahmetine ihtiyacımız yoktur; kendi özümüz Nil nehri gibi, coşkun ve bereketli, içimizden yorlar. İnanalım mı? Ah, ne kadar i- nanmak istiyoruz. Fakat dik- katle iğilip baktığımız zaman görüyoruz ki bukafaların için- den akan nehir etrafına, kara, koyu ve ağdalı bir çamur taba- kası bırakmaktan başka bir şe- ye yaramıyor. «Porsuk çayı» da tipkı böyledir; yaz kış Anado- lunun orta yerinden akar gider, lâkin ziyanından başka bir rolü yoktur. Bu kafalar kendi fakrı zaru- retferini bari kendi kendilerine itiraf edecek kadar samimi ol- salar, gizliden gizliye bir şey- ler öğrenip bilmeğe çalışırlardı. Bunu da yapmadıklarından e- miniz; çünkü her ağızlarını a- bir pırçı daha uzaklaşıyor. € son nesillerin akoşmıkı odalen şey böyle bir acayıp amfisben koşuşudur. Evet yorlar; lâkin, Afrika çalılıklan arasında yaşıvan bu haşarat gi- bi geri geriye. . YAKUP KADRİ FELEK 1000 LİRA Bir akşam refikımız bir mü- sabaka açmış. 1000 lirayı bir günde en iyi şekilde sarfedene hediye verecekmiş. Bu çeşit bir müsabakaya hayli evvel k- çe bir haftalıkta tesadüf etmiş- tim. Orada verilen cevabı - bil- mem ama bana sorarlarsa evve- l& 1000 lirayı görmek isterim. Bu müsabakada bir «Arpa an- barı» kokusu yok mu? DERİN MUHABBET! Mahut anket her edibin kal- binde yatan aslanı uyandırdı. Dün de bir hanımın sözleri ara- sında: muhabbetim vardır! Lâkırdısını okudum. Bu cad deye pek derin muhabbet bag- Tan mamasını halisane tavsiye ederim. AH! BİR TANE OLSA! Bir gazetede serlâvha olarak okudum: ( Bir berber | ve kendi kendime: — Ah! Bir tek olsa, şekerle beslerdik: diye mırıldandım. İŞTE UCUZLUK! Rufekamızdan bir iki sabah gazetesi nihayet karilerini ha- yat pahalılığından kurtarmanın yolunu buldular. Bunlardan bi- rinin neşrettiği listayı okudum ve artık pahalilıktan kurtarıldı- ğımıza kanı oldüm. Meselâ; bir kürkçü siparışler üzerinden yüzde yirmi tenzilât yapıyor- müş. Allah razi olsun bütün fa- |yaptıralım diye endişede idiler. Sonra çıcek fidanları, gramofon makina ve pilâkları, Maksım barında yemekler, bir maruf fo- tografhane hep tenzilât! Halkın da bekledikleri bu! ya bir ha- mam kese sabun sürüneceklere büyük tenzilât yapıyor! Artık kirli gizmeye de mahal yok! FELEK aananımı İLÂNLAR aa | değildir. yoksa, son günlerde|' — Babıâli caddesine derın, kir fukara da kime ucuz kürkiEi NİSAN 10.— Oğluma kasket 3.25 ll.— Karıma kumaş 32.50 12.— Kayın valdeye şemsiye — 3.50 13.— Hizmetçini aylığı 15.— 14.— Saç traş —30 15,— Karım, kayım valdem ve oğluma otomobil sey- ranı 6.50 16.— Karıma on beş günlük ev masrafı 40.— 17,— Kâtibime, işten çıktığı , İçin iktamiye S0.— MAYIS 4.— Kâtibimin yerine gelen kâtibeye kalem 2.50 5.— Kâtib me yazı takımı 15.90 6.— Saç traş 1.20 7.— Kâtibemin masasına aba- jurlu lamba “gözleri yo rulmasın” diye 2$.— 8.— Saç traş 1.20 9.— Kâtibemin iskemlesine yastık 2.40 Kâtibemin masasına bir vazo, bir demet de çiçek 3.25 Kendime yeni bir kravat 4.50 10.— Kendime iç çamaşırı 25.— Berbere abone ucreti 2.— l1.— Hizmetçinin aylığı 4S5.— HAZİRAN 5.— Kâtibemle beraber akşam yemeği 5.50 Avdette otomobil 2.B0 J 6.— Karımla oğluma gezsinler diye 1.SO ZEHİRLİ VAHŞİ ADALET MAJIK SİNEMASINDA gayet cazip iki filim Anna S9ten in mükemmel temsil RENKLİ VESİKİ ile Krasin /buz kıran vapurunun kutbu şimalide Ceneral Nobile nin talhıtı idaresindeki balon tayfa- sını ölümden nasıl kurtardığını ÇİPTLER GENNETİ çışlarında, eskisinden beter bir herze söylemekten kurtulamı- “Milliyet, İn-edebi tefrikası 57 Emıne nin yeşıl yapraklar içinde tam vücutlü bir (Venüs Jdömilo) ya benzeyen beyaz ha- yali Suat Naci iri gözleri önüne geldı Buhayal fildişi boynu, bir y hekıml de kalırım, ya kasabaya yerleşi- rim. İsparta ya, Antalya ya git- mek ihtimali bile var. O zaman Bürhan Cahit O zaman ya nahiye merkezin J ğlicakla! W musavvir bir filim. İlân İzmirde bulunan 4 numaâralı jan: darma mektebinin-kapalı zarf usuliyle münakasaya vaz * ve' ilân edilen bir senelik Ekmek ve Et ihtiyacı hak- rafa yolun düşerse bir uğrada acı kahvemizi iç doktor B. — Eyvallah çavuş, haydi sa- Tosun, asker ocağında, dağ başına demir kesilen gürbüz a- dam mavzerini tekrar umuzuna vurdu. Silâh kullanmaktan na- sırlaşan, kemikleşen iri pençe- leriyle bir selâm verdi. Ve ak- Defteri kebir Müellifi: Maks ve Alkes Fişer Yazıhanede kâtibemle be- ı;ıber yedigimiı yemek Sinemada iki koltuk Otomobil, gece zammile 8.80 aa — İLÂNLAR SİNEMA nın elyeym irae etmekte olduğu muhteşem süper filmin mümessilleri; Dilber ELGA BRİNK ile meşhür ektör JAK TREVOR bütün temaşakiranın takdir ve alkışlarınşg mazhaf olmuşlardır. Her akşem; Meşhür Türk dansözü SERA AHMH) in muzaflerane Elyeymi ki buynk fılimi azim muyaffakiyetlerle irae etmektedir: Rİ PİKFORD un temsili BAKİRLNİN KALBİ ile 2.90 1.20 7.— Karıma ev masrafı 10.— Kâtibeme üç aylık peşin 300.— 8.— Kâyın valdeye şemsiye — 1.75 TEMMUZ 3.— Kâtibeme bir altın kol saatı 90.— 4.— Kâtibeciğime iç çama- şıirı 120— Sğvgı'li kâtibeme pudra, sur- me, dudak boyası 20.— 5.— Hizmetçinin haftalığı yol verdik, işi karım görecek 4.— 6.— Kâtibemin dayisının oğlu geldi. Biçare çocuk işsiz Ona yardım için verilen 25.— 7.— Kâtibeciğime bir şapka 40.— Dayısının oğluma i$— 8.— Karıma ev masrafı 5— 9.— Kayın valdeye şemsiye ge- ne kaybetmiş 1.20 10.— Kâtibem halkında haber getiren adama bahşiş il.— Ahlâksız kâtıbeme yol ver- dim, yerine aldığım kâtibe avans S.— 12.— Karıma bir elbise 150.— Oğluma esvap 60.— Oğluüma oyuncak 4.75 Kendime terlik 2.50 13.— Kayın valdeye bir ipekli şemşiye, Hediye 12.— Nakleden SELAMİ İZZET HANÇER bıı iki hınkıi san'atı görmeğe ' Helek Sin;ı!ıasında şah, temsili KISKANÇLIK Filmi keşidede kuzanan atidekl nu- Maraların sahipleri ikramlyeleri al- mak - üzre MELEK SİNEMASI Müdüriyeçine müracaat etmeleri rica- olunur. 974 468 920 688 528 783 502 7831 898 896-490 524 957 601 403 444 6T16 850-540 800 995 432411 6092 657 465 987 8921 54844 y kında r_hisbâîı.:ıp tadilât İcrasına za- rüret hasıl olmakla münakasartın ye- niden apılacağı ilânata talikan tehir edlldi kical tedem di, Sımrlennde ve etle- rinde biriken. hırs ve acız çoş- gun sel ğibi hançeresini yırttı. Arabacıdan zaptetmeğe çalıştı- gı hındkirığinı mendiline göme- rek kana kana ağladı, ağladı. Ağliyordu. Araba yoluna de- vam ediyordu, neş'eli ıslık sesi ondan uzaklaşıyordu. Ve bu ses yuvaya yaklaşıyordu a| Falamak L. Roman*v v llxlıırya-[îalalasaray Naf Buyün Taksimde Galatasaray - Osturya MaçI - yapılacak Ecaebi Futbol üstatlarile temas * Osturya , tertibiyesinden : — Viyananın profesyonel *Osturya, takımı bu gün sabah sant dokuz buçukta Sirkeci stasyonuna muvasalet edecek- tir. Sporcu misafirlerimize lâyık bir istikbal merasimi yıpılıııı- sıtı l kulüp nın stasyonda haâzır bulunmaları rica olunur. — Viyanalı misafirler bu gün şehrimizde İlk maçlarını yapa- caklardır. Bu münasebetle Tak- sim Statyomu kapıları tam sa- at on dörtte açılacaktır. — Bu gün Osturyamın) ya- pacağı müsabakadân evel ve saat on dört buçukta Fenerbah- çe küçükleri Vefa küçüklerile bir maç yapacaklardır. —Osturya-Galatasaray maçı saât on yedidedir. Bu mühim maçın hakemi HAMDİ EMİN Beydir. — Stadyoma dühul fiatları berveçhi atldir: Balkon: Numaralı sıra beş yüz kuruş Diğer siralar Üçyüz kuruş Tribün: Sivillere ikiyüz kuruş Kulüp mensuplarile Zabitâna yüz kuruş Dühuliye: Sivillere yüz kuruş Kulüp mensuplarına elli kuruş kok * Penerin heyannamesi Fenerbahçe umumt kaptanlı- giodan : Geçen Cuma günü Taksim Stad- yomunda Galatasaray birinci fudbol takımı ile yaptığımız Lik maçı esna- sında vukua gelen malüm ve mües- sif kazalar üzerine Galatasaray klü- bü tarafından bir kaç günden beri bazı gazetelerde beyanname ve tah- kikat şeklinde yaptırılmakta olan ve efkârı umumiyede Galatasaray mü- dafii Mehmet Nazif beyin ayağının takımımız kaptanı Zeki bey tarafın- dan kasten kırıldığı zehabını uyan- dırmak maksad matuf bul sistematik neşriyat üzerine bu elim maçları hey'eti yatağa yatmaktan başka bir şey düşünmüyor. Ve sen onun bu iptidat ihtiyaçlarnı bütün kâl- binle ve vücudunla ödüyorsun. . Çok da hırslı değil mi Emine?! — Senin narin ve körpe vü- cudun onun kalın ve sert adel- leri arasında ezilir, acınır, vranır bildikçe kalbim duracak don maç hadisesi münasebelile - Fenerbahçenin hlr heyaıııamesı ketimizde de böyle nefis müsabakalar görmek kabil olacaktır... ede ede belki de bir gün memle- bahis üzerinde ilk ve gon söz olarak berveçhi âti beyannamenin neşri Fe- nerbahçeliler için bir şeref ve hay- siyet vazifesi olmuştur: Galatasaray birinci futbol takımı ile yaptığımız maçların daimi bir sertlik ve huşunet havaşı içinde ce- ryan etmesi geçen Cuma gününe mahsus yeni bir hadise değildir. Yirmi beş senedenberi bu takımla yaptığımız maçların hepsi Galatasa- ray klübünün kendisi için mukaddes anane haline koyduğu sert ve kırıcı oyun sistemi yüzünden aynı haşin eşkâl ve şerait dairesinde ceryan et- miştir. Ve binlerce seyircinin Fener bahçe takımına karşı hiç bir suretle sarsılmayan muhabbet ve teveccü- hünün doğması ve artması ve bu gün kü azim vusatı alması da ve bu kırı- cr oyuna daima teknik oyunu tercih etmekliğimizden ve mağlübiyetleri spoörtmence ve efendice kabul etme- yi bilmekliğimizden ileri gelmiştir. İki takım arasında yirmi beş sene- denberi bizim gördüyümüz yegâne ayrılık nok fennt oy yete esas addettikleri yıldırıcı oyun sistemile mukabele etmeleridir. An- cak bu ayrılıktır ki maçları seyr e- den halk üzerinde iki klüb arasında şiddetli bir husumet olduğu kanaa- tini hasıl etmiş ve görünen köy kı- lavüuz istemediği için ecnebi takım- Sahiiegi '|ryan etmiş ve hiç bir kaste M " İN | güde ayrıca şayanı teemmül W| 'yfiyettir. Sporcu şeref ve ? onların daima bu sert ve muvaffakı-| © yeni bir şey öğretmiyoruz. belki o an'anevi sisteminin neticesi olarak kazaen kırılafi yağın üzerimize yüklenmeki lekesinin asıl kimlere ait oldü tespit ediyoruz. On beş senedi futbol oynayan ve temiz bir * cumuz olduğu kadar civanmi halük bir genç olan Zekinin M& Nazifin ayağını kasten kırdiğf lu şayiatı bu suretle ve nefre' g dederken Galatasaray klübü tâ” $ dan neşredilen ve Mehmet Naf ayağının kırılması iddiasını O riyet adliyesine havale edil. bildiren tebliğine karşı alenef V| nı teessüf etmemek kabıl de8” Binlerce seyircinin gözü önül olmadığı hakem raporu ve bi ru tedkik eden selâhiyettar h€ rin kararile tebeyyün eden hadisesini herne suretle olursâ bir zabıta vak'ası haline 50 çalışan ve senelerce karşıla! gz ecnebi takımlarına karşı yanla oynamış ve bütün memleket! mış temiz bir genci fırsat bü * tır diye hukuku ümumiye M sırasına koymak gayret keşlil hissin fevkinde tutmak kıy“ o beyannamede tefahür edil ve faziletle ne derece uygun ? e B "tini korumayı bilen, rakiple! şr hiç bir zaman kasten fen pacak tiynette olmayan, hımA y cularından birinin aynı mâ kırıldığı halde bunun için kast atfederek adliyeye © aklından bile geçirmiyen kli alelâde bir spor kazasını ku umumiye vak'sar halint isteyen bu çirkin temayül £ da kendisine mensup gençl datı vakıadan tenzih eyler hüuriyet adliyesinin adil hürmetle intizar eder. Umumi Ki H, CELÂL Taksim Polis merkezi Cat? —Fenerbahçe maçı hadisesi daki tahikatını ikmial ile diriyetine gönderdiğini M mumftliğe bildirmiştir. Müddei umumi Necmettin bey bu münaSs miştir ki: ç «— Evrak yarın Mü&d::# liğe gelir. Taksim merke rilen malümata nazaran V' n kisinin aynıdır; Ouyun :0" tahaddüs etmiş bir kaza 010 pit edilmiştir.» uıvlnl. —a İLÂNLAR Van nafiş sermühen” | den: Van—Öevaş—Bitlis$ tarikının birinci kısmında lira (22) kuruş, ikinci (54205) lira (65) — kurüğ: ) ) (29) kısmında (31096) lira b tolif bini v ,ç,gııuıf’" lara karşı yap dıkları sertliği bi- ze karşı yapmaktan kaçınmadıkları- nı gören halk arasında bu talâkki ko laylıkla yer almıştır. Tavzih etmek istediğimiz nokta hülâsaten şudur: Bizim oyunumuza bakanlar onlara karşı husumet görmemiş, fakat bize karşı-onların oynadıkları oyunu gö- renler bu husumetin varlığına daima ve bihakkın hükmetmiştir. Mamafi bu noktayi tavzih etmekle senede birkaç kere ve binlerce insanın gözü önünde ceryan eden Galatasaray — Fenerbahçe maçlarından doğan ha- diselere âit manevi mes'uliyetin han- gi tarafta olduğuna dair kimseye miyor ki.... — Sana tamamiyle inaniyo- rum Emine . .. Kâlbin kanatlan- mamış bir yıvru kuş kadar te- mizdir. Genç kız gönülleri, ö- züne kadar yapraklar, kabu- 'darla sarılr nâdide çiçekler gi- bidir. Onun üsaresini bulmak için üzerine çok işlemek lâzım-| latı sunaiye inşaâtı iki I'M edilmek ve bedeli uıulu';’ tediye edilmek üzre 1/5/ den 1/6/929 tarihine KA müddetle münakasaya F Talip olanlardan m öğrenmek ve evrakı mek isteyenlerin Van baş mühendisliğine N“" lân olunur. H eindel Piyango müdürllig(i'"k 'Tayyare cemiyeti sev 'ndafi lüğü küçük Kınacıyan h4f zi saryan hanının blrİnCı etmiştir -s 5 çin çalışmamı onun ı&. meni, ve nihayet adali, behimi zevki meni havsalama rum. i tl —Sanı bn' ŞCY “k“ ; ğim Emme .» Bi Nıçıp susılY'!':m'ı ya— Dınlı:iy““m’ lüyorum ç T Üzülmemek İ bizimki de çaresiz bu dağ bek- zeytin yaprağına beazeyen ha- çiliğinden kurtulur. Bu orman fifyeşil gözleriyle. - -|onu bastırdıkça bastırdı. — Beni kurtar! Suat Naci biraz sükünet bul- dır. Ve o,' zevkini, havasını, ıklimini buluncaya kadar açıl- maz, .. Etrafında dolaşan bö- sanıyorum Emine, Sevdiği bir kadının başka bir erkeğe ait ol- duğunu bilmek bir azâap. Fakat şamın solük aydınlığı - içinde çam ormanının sık füfdalıklar- na daldı. Kendine göre ıslıkla Emıne, sana inan- sam bıI onun elinden kurtula- h. ü Rez cekler, kurtlar, | coldu. Kan başına © anda bu mukaddes hayale tasa- !' e LAŞA - kaygusuz, gamsız, sesi' - başladı: h— Aklıma bir şey geliyor dok- — tor, Orman' bekçiliğini brrakıp — Diye yalvardığını görür gibi sıçradı. Olcev, ruf iddia eden, ona zulmeden, onun ruhunu - zincirleye bu a- * damı bir anda yok etmek için rüververine sarılmağı düşündü — Ve bunu yapacaktı. Tosun un tekrar — jJandarma yazılsan.. Askerlik- te çavuğtum, Yine jandarma ça- vuşu vaparlar değıl mı’ Maaş diyorsun, jandrma olursan kara- koldan çıkamazsın! nr başlıyordu. Araba yolu biraz uzak olmakla beraber ormanın yanından geçtiği için Tosun evi ne gitmek üzte yaylıdan indi. — Eksık'“olma doktor B. muştu. Sert, fakat ağır bie sesle g—verdı k rahatına çavuş, Jındar- ma olup ta ne olacaksın. Ve onu iknâ etmek ihtiyacıy- le ilâve etti: — Şimdi her gece evine gi- Sular kararmıştı. Çam orma- bir köy şarkısı tutturarak göz- den kayboldu. ,Suat Naci üzüntü ve kurun- tudan dudaklarnı yiyen, içi i- çine sığmayan genç adam şim- di çok engin bir hüzün içinde kalmıştı. Akşamm lToşluğu acı bir mayi gibi içine akıyor, ka- fası kızgın bir halvette kalmiş gibi uğulduyordu. İslik çala çala pür neş'e or- mana dalan bu adam nereye gi- diyordu? mak... Bunun için sen kendin miyacağını bıhyorum Senin ar- zun dmâsâ bile 'senin vücudü- nun (mun rzularnı tatmin et- mesine tahimmül edemiyece- ğim. Bu 'işkence... Hem sana da öyle 'değil mi? Sevemiyecc- ğin ve sevemediğin bir. adamın zevkini vermeğe mecbur ol- muztarip olmiyor müsun Emi- ne. , ; Ve hem o, öyle bir adam' ki kadını yâlnız' zevk için ve ço- cuk y â)mak için tanıryor. Senin bu müşterek hayatın böyle malı rem köşelerini bilmek ve düşün- mek 'bir işkence,.. —Buna ta- hammül edemıyeceğım Emine, , — Doğru onu sevmek için se- nin kalbin değil, parmakların bi le, saçlarının teli ” bile hareket etmez.. Fakat o esasen senden mukabele görmek lüzumünu hissetmiyor ki.. Seni sen ola- rak, kadın olarak, zevkını ve ih tiyacını temin edecek bir mah- luk diye biliyor. Onun bedeni Suat Naci acız, karasızhk ve ıgh bir g izti kal in eri olup olmadığmx K vi harekçtletgnı;, uıı* he recan- kuşlar onu mü- temadiyen gagalar... Pençeler, kemirirler. Hattâ onu bütün varlığıyle elde edip benim- semek isteyenler olur.Fakat gö- nül, aşkın o israrlı mahlüku til- sımı bulunmadan açılmaz. Bu adam senin varlığını zap- tetti. Fakat varlığımla asıl hakim olan o tılsımı keşfedemedi. Bu- nu tamamiyle biliyorum. Zev- kleri, arzuları, ihtiyaçları, otu- rup kalkışları bile senden ayrı olan bir adamla bir çatıdaltmda nu kabul et— — Nasıl? — Pek kolay'm A brömür verecti Jen ona hissettirmi birer kaşık ko ya

Bu sayıdan diğer sayfalar: