10 Mayıs 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

10 Mayıs 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ğ)îömîihyet ASRIN UMDESİ *“MİLLİYET,TİR 9 Mayıs 1929 BUGÜNKÜ HAVA Dnüen fazla hararet 97, 13 derece idi. Bu gün haya en az açık ve rüzgât mütehayvil olması muh- temeldir, FELEK GAZETECİ MİSİN? — İki gün evelki «Vakıt» gaze- — tesinde bizim «Toplu iyne» dos — tumuz kendisinden eski. tarife ğ uzermden 'para alan şoförün nu / marasıni yazmıştı. örler ) il vüunu puaparola yıpmı;lır Dün ) k iste- | yen bir ırkıdı;uı gızetecı ol-. /— duğunu öğrenince: -.. — — Beyim! Ataba kınki Sıı' de ağırcasınız, gidemem! demiş İngiliz romanında garip bir cazibe vardır ki -ona hiç bir memleketin edebiyatında tesadüf edilemez. Bu cazibe belki ingiliz hayatının hususi- yetlerile izah edilebilir. Düşünen ve görmesini bilen fertlerin hassasiyetine bir başka çeşni veren bu hayatın şera- iti romana intikal edince Oonda hiç beklenmiyen, "umulmıyan bir hava hasıl oluyor. Bu —atmosfer hemen hiç bir edebiyatta - yoktur. Belki Skandinav edebiyatı onu bir derece- ye kadar andırır; fakat ingiliz roman- cılarında bulduğumuz - başkalıkların husust bir lezzet ve kıymeti vardır. Bu romancılar. arasında pek te çok kadın yar.. Hatta bazı (münek- kitler ingiliz romancılık . san'atının yayaş yavaş kadınların eline geçece- Gini iddia ediyorlar. Fakat itiraf et- meli ki roman sahasında ingiliz kadın muharrirleri - kadar - muvaffak — olan kadın. mühartirler pek azdır. İngilterenin <bu günkü -romancıları - arasında en | şerefli mevk,n ihraz edenlerden. biri -yine hrgınıı Woolf isminde bir kı- 4 Odindır. Mrs- V. Woolf'un -son: eseri -olan Mistress Dallown , « yalnız İngilterede yahut anglo- sakşon ale- .minde değil, bütün dunyıdı bir edebi “hadise oldu (D). Olm:ısı da tabii | ve atlıtmıg Şımdı - otomobile 'ŞL Çünkü | Mrs. -Dalloway hııkiki - binerk hüvi; zi | bir $ — mecbur olıcıgı;. : Mevzuu Pek bâsit olan bu Lıııp FŞ At pazarı şıırı' vakar bir ingiliz kâdinının — bir gününü — «Altindan birini çeksele» hikâye “eder: — üzün bti Öğürüri | «Seyreyle sen gümbürtüyü!» :ıulâsası olan ve en aziz hatıra- dedi L n deki e| Tarın — tesadüfen — uyandığı, birleş- İT SDi YAL n SAati tiği “bir gün. Mrs. — Clarissa namı altında «Akşam» refikı- — muzun açtığı dedi kodu sütunu haylı gürültüyü mucıp oldu. n bu şamataya— edip olma- dığım için (!) — karışmak is- temem. Yalnız bir tuhaf arka- daş dün bana dediki: — Eveli Tavuk pâazarı şarr- leri vardı, şimdi öküzden ve sı- gırdan bahseden At pazarı şair leri peyda oldu! İ İtıraf ederim ki gerek bu söz | gerekse o arkadaşımın ima et- mek istediği söz bir (edebiyat) ! bahsına yaraşır şeyler değildir. — Lâkin, ne yaparsınız? Eldeki mallar bunlar! - ÇOK LÂF Artık günün mes'elesi «hayat — pahalılığı» dır. Her yerde on- dan bahsedilir, her kes onunla —meşgul görünür. Fakat ortada yine bizzat «pahalılık» tan baş- ka bir şey yok! Bana öyle geli- yor ki, galiba «çok lâf» ediyo- — ruz, çok ıoyluyoruz çok söyleyince iş görü Zaten az olan enerjimizi de lâf söylemekle sarfedersek pahalı- Aıkla zor cidal ederiz! Işte! “16- tı meydanda! Haftalardan be — ri: Cidal! lâfı işidiyoruz, fiet- İer olduğu yerde' FELEK — Garp edebiyatı Bir İngiliz romanı p: z 4 İ ı j Bir asırdan beri dünva edebiya- tında husust bir meyki işgal * eden — İngiliz romanı son zamanlarda şayanı O dikkat bir ehemmiyet iktisap etti. - Kipling, Wells, " Galsworthy, "Hardy v gfbı ediplerin müstesna bir prestij zandırdıkları Du jantın adeta bir ingiliz “specialite,, si wlmıunbınlı— ği görülüyor. Bugün en mükem: el romancıların * ekseriyet- itibarile- İngilterede çiktığı iddia - olunabilir. B Dalloway bir - sabah erkenden sokağa Çıkmıştır. Akşama misafirleri olduğu için çiçek almaya gider. Hava güzel- dir: güneşli bir Londra sabahı. Mts Dalloway, evine avdet ederken ümu- mt bir parktan geçtiği sırada eski bir dostuna rastgelir. Onunla iki üç da- kika gevezelik eder; sonra bir kaç adım ilerde intihar etmeği kuran bir mechunün önünden geçer (bunün mevzula doğrudan doğruya alâkasi yöktür.. fakat Cesetin Mmühtelif yer- lerinde görünecek ve nihâvetine doğ- tu büyük bir rtol oynayacaktır). Cla- fissâ evine vasıl Olur. Düha saat: he- nüz onbirdir. Kapı çalınır; içeri biri girer: Peter Walsh. Bu Peter Walsh'la Clarissa, bundan otuz Sene'eyel se- yişmişlet — fakat” ” evlenmeye * katar verememişlerdir; daha doğrusu Claris- sa, elyetm Avam' kamarası azasından olan Richard Dalloway'i Peter Walsh'e tercih> etmiştir. Walsh' bunun üze- rine FHindistana gitmiştir. Peter yine o eski Peterdir: zeki, cevyal, ince, müs: tehzi, kadınlardan başka hiç bir şeyle de vamlı surette meşgul olamadığı için mu- , Vaffakiyetsizliğe mahküm, fakat bun- dan asla —müteessir - olmayan adam. Bu güneşli> Londra - sabahinda Peter ' Walsh'la | Clarissa'nın” karşı" karşıya ş gclmekm “bütün Dir”mazinin? uyan- mağı demektir: yani romandaki bü- tün şahislariyi; nüşterek | ymazisi. Cla- rissa, Walsh'la, bir -müddet — görüş- tükten. sonra- © akşnm için davet » eder; Daha günün xnrışımlı)'ız O gü- nün saatlarını, Bü- hikâyenin fasıl- * larıni biri birinden ayıran Westmins: tetin büyük saatı var Ki hem Vaktı bildirir. hem — hikâyenin muhtelif safhalarını bir'birine*bağlar.” Öğleden sonra cereyan eden şeyler şunlardır; Clafissa Dalloway hazirlıkla meş: gül Ölür; Walsh oteline - gider: ve Clarissa yı düşünür; intihar- etmek istiyen getç kendisini pencereden atar. Clarissa Peter Walsh'i düşünür: (D) Yirginta Woolf, Mrs. Dalto- way. - Fransızca metni Pariste Stock kitaphanesi tarafından neşredilmiştir. evlenmediklerine eyimi, fenamı et- mişler? Malüm değil. Malüm olan bir şey varsa - onu da Walsh'dan öğreneceğiz - Clarissanın kararı Pe- ter'in hayatını mahyetmiştir. Nihayet akşam olur. Misafirler gelirler. Bunlar afasında intihar eden genci tedavi eden tabip vardır ki vak'ayı Clarissa'ya « anlatır. Peter Walsh, tanımadığı da- vetliler arasında dolaşıp Clarissa'yı ararken Mr.s Dalloway bir odaya çekilmiş, o gün Londra'nın ucra bir mahallesinde intihar - eden kendisi için mechul adamın macerasını dü- şünür. İntihar etmek arzusu ile bir aralık mücadele ettiği görülür. Sonra davetlilerinin - yanına — avdet- eder. Clarissayi- arayan ve bekleyen Walsh, yaklaştığın bir nevi “vecd - içinde hisseder. $Mirs [)allo“ıv in bir güvü de bu suretle bncr O gün, yalnız bir şahsın değil, bütün bir şehrin günü ve onun içinde, bir şehirde yaşayan bir kaç kişinin günüdür. >Mevzü, eserin kıymet ve mahi- ')'ui hakkında — size - bir - fikir vere- mez. Onun bir de teknik bir husü- siyeti vardır ki ona okumakla nüfuz edilebilir. Şekil itibarile Giraudoux'yu, hassasiyet -itibarile Proust'u hatırlatan bu eser her şeyden- evel bir ingiliz ruhunun | mahsulüdür. ki yaşamak, hiç değmeden yaşamak zahmet ve külfetinin verdiği — bezginliğin bu türlü. tezahüratına ancak — onlarda şahit — olabiliriz. Ön iki saatlık bir hayatın hikâ- yesini ihtiva eden bu 240 sahifenin arzettiği vahtet ve vüzuh şayanı hay- rettir. Bu hikâye, çalan . saatların uyandırdığı düşünceler yahut hatıralara birdenbire zuhut eden ve bir daha tesadüf olunmayan hiç beklemediğimiz mühtelif Şşahısların harekâtına göre seyrini takip' ediyor. Eşhasın hayat- larına ve maceralarına Mütemadiyen geriye doğru gitmek ve mazilerini gözden geçirmek - suretile-vakıf olu- .yoruz - ve vaktin - hayatımızdeki tolü hakkında *hiçte neş'e-yermeyen dü- şüncelere- sevkediliyoruz. Kısa bir mâakalede bu eserin hu- susiyetleri, fevkalâdeliği, yeniliği, müs- tesna, mahiyeti -hakkında- - bir- fikir; vermek mümkün değildir: Mrs. Dal- Toway'i okumanızı. tavsiye ' eder ve dilerim. Zemanımızın; ' bu — günkü hısanyeun en mükemmel yesika: dan- birini keşletmiş olacak Heşat Nuri Tayyare ve spor - HAVA SPORU! Herkcsinrçok işittiği fakat mahiyyetini eyice kavrıyamadı- gı-hava sporu hakkında bir-az malümat vermek ve bizim mem- lekette tatbiki şekillerini muta- laa eylemek istiyorum:! met've manalarıtıda mutlâk ve tarn bir spordur. Tayyareyi u- rak uçan da bu spordan müte- neffi olur. Havada dolaşmak in sanin zihnine fevkalâde bir açı- klık verir, uçuş a'sap üzerinde müessir'olur, gözün görmek has sası calışır, hakıkâtta hiç olan tehlikeye karsı tecessüs müra- kabe, tetkik hisleri husust bir zevkle çabalâr uğraşır... hula- sa uçuçu bütün mevcudıyyetı— yle, bütün hisleri Ve azalarıyla spör yapar. Bu saydiğim şeylerin “birer spor olduğunu tasdikte zan e- derim ki derhal ittifak eyliyebi- MILLIYET Tayyate ile uçuş Her istika-| * çuran'tayyareci gibi yolcu ola-|: CUMA liriz. Şu halde mes'ele bu spo- tatbik olunacağını tetkikte ka- lıyor, Tayyare masraflı bir alettir, sarfettiği benzin yağ muhtaç o- lacağı yedek malzeme epeyce kabaracak bir yeküne baliğ o- lur, İş spor gibi ticari ve askeri mahiyet arzetmiyen bir branşa müntehi olursa bu masraf daha fazla tahhamımül edilmez bir gekle girer. Maahaza hava spo- ru milletlerin hayat ve mevcu- diyetleri üzerinde pek müessir olduğu ve sureti umumiyede bu tarzda kabul edildiği için bu u- ğurda ihtiyar olunan masraflar i'zam edilmiyor. Hava sporu başka memleketlerde pek çok taamüm hava sporuna mahsus tayyarelerde de tekâmül olmuş ve bu suretle de ucuz tayyare meydaha çıkmış ve uçuş mâasra- ft haddi asgariye indirilmiştir. Zamanımızda üç dört bin liraya alınan yirmi otuz beygirlik mo- törlerle mücehhez yüzlerce . tip tayyare vardır ki bunların bir saâtlik uçuşta 'yaptıkları sarfi- yat iki lirayı hiç bir zaman geç- mez. Bu izahattan anlaşılıyor ki hava sporu evvela adi tayyare- lerle başlamış .ve spor tekemmül ettirilirken vasıta ucuzlaştırıla- rak harcıalem bir hale getiril- miştir. Hava sporunun malzemesi hakkında bu malümatı verdik- ten sonra bizzat hava sporunu ne tarzda yapacağımızı — göre- lim, Her şeyden evvel: şurasmı ka yde lüzum vardır ki hava spo- runun şekli, o memleketin tay- yarecilik kudretiyle- mebsuten mütenasip bir tarzı ihtiva eder. Memleket tayyareciliği kuvvet- li ise (hava spöru) proğramı da o derece de geniş olur. Zaif bir tayyarecilik ise hava- sporuna tarzı icrasına bir hudut çizmek iztırarındadır. Bu o.demek olur ki Almanya, Fransa , İngilterede yapılatı hava sporuyla Ruma- nyada Sirbistandda 'Yünanistan- da yapılacak gposi birbirinin a- yni değildir ve solamaz. Çünkü dediğimiz gibi hava ; sporunun temelini Milli tayyarecilik teş- kil eder. Şu halde hava sporu bizde na- sıl yapılmalı? süaliyle karşılaşı- yoruz.: Cevabmıy istinad- . ettiği esasları fazla teşnh etmeksizin verelim. »D0 Avrupa kayikatürü — 4şkols'uu!.. Di glerinizi bukadar nasıl saglamlaş- dırdınız? — Sizin loIıaııTaıuıı biif— teklerini yiye yiye,.. MAYIS run bizde nasıl taammiürm veya! spor kulübü) nü besliyecek kud “tindeki mesaisinde görülecek te 'kâmül her türlü tariflerin fev- -herşeyden evvel gençleri pişire- "duğu için daha fazla ihmal edil 192y Sahıîegı Her büyük şehir bir (hava | rettedir. Mesarifi te'sisiye bir def'aya mahsus olmnak üzre her- hangi bir taraftan temin olun- duktan sonra o teşkilatı yaşat- mak işten bile değildir. Sporcu- lar arasından ayrılacak hava spo ru amatörleri bu kulüplerde tay yareyi bütün manalarında tanı- yacak ve onu kullanmaktaki ko- laylığı göreceklerdir. Bu genç- ler hava sporuna tayyareyi yer- de düz götürüp getirmek sure- tiyle başlıyacaklar ve küçük sıç- ramaları-eyice yaptıktan ve bun. da kâfi bir meharet -gösterdik- ten sonra muallimle ucuürülacak iardır. Bu şekildeki - çalışmalar da eyi semere verdikten * sonra bir hey'et imtihan edecek ve bu gençleri yalnız başına uçmak i- çin serbest bırakataktır. Baş: langıçtan ıtıbaren sön güne ka-! dar geçecek belki de pek uzun zaman zarfında bu , gençte, gen- cin tatn bir insan oluş istikame- kinde olacaktır. Düşünerek ha- raket; tehlikeye kanıksamak, a- ğır -başlılık, kendine hakim ol-| - mak:. - vasıflarının - yükselişi ev çocuğunüu ateşten bir işadamı yapacaktır. Memleket gözü yıl- maz gençler kazanacak ve boyle bir gençlik milli müdafaayı ta- ahhüd eden büyük dimağa yar- dımcı olacaktır. Demek oluyor.-ki hava sporu rek yetiştirecek, onlara tayya- recilik kadar spor yaparken san' atkârlığı da öğretecektir. Genç adali, hissi, fenni evsafını yük- seltecek ve bü suretle de mem- leketin varlığında, milli varlık- ta bir mevki sahibi olacaktır. Bu husustaki şahsi fikirlermi hulasa etmek icabetse diyebili- rim ki hava sporu memleket tay yareciliğinin inkişafında, tayya- reci olmak için yaratılmış - ve şımdıye kadar gizli kalmış şah- sxyetlenn tanınmasına amil ol- memelidir. Eyice tedkik edilir- se görülecektir ki bu spor kulüp lerinin hava kıt'alarına verece- ği yüksek evsafta üç beş kişi bir kaç tayyarenin ziyaıma mani olabilirse bu teşkilat kendisin- 'den beklenilenleri. temamen ifaj|, etmiş ve bu üğürda sarfedilen- leri odemış olur. » WŞAKİR HAZİM ' Yeni heşriyat İŞ BAŞINDA ADAM (Gazeteci arkadaşlarımızdan Muba hat Bey «iş başındaki adam» namile şaydanı dikkat bir kitap terceme et- miştir. 'Ağâh Sabri kıtaphanesı tarafm— dan ncsredılen bu kitabı tavsıye e- deriz. BENLİĞİM BENlMDtR Nezihe Muhittin Hanım tarafın- dan -bu isimde bir- Roman yazıl- mıştır. vi «Benliğim Benimdir» içtimal. Ve ayni:zamanda' harsi bir eserdir. 'Ne- şsihe- Muhittin hanım içtimaiyatımı iza temas ederek bir gönül macera- sini -güzel bir ,üslüp ile nakletmek- tedir. Küçük Hımü İstidat Evelsicay - Nakil beylere, ye- meğe — gitmiştim. — Kalabalıktık ; kadın erkek hayli misafir yardı. Yemekler yendi; kahveler içil- di, sigaralar yakıldı. Kimi gra- mafon - başına - geçti, , kimi- de tavlayla: birice oturdu. , Abtı aciz, kumarın - şakasına - bile “yeminli olduğumdan, pek iyi dans etme- sini de bilmediğimden, şöyle bir köşeye çekildim: 1 Biraz sonra, yanıma yaşlıca Dir zat sokuldu: - Beyfendi;' dedi; bendenizin 19 yaşında bir oğlum mrdır |— Çok yaşasın. — Bu çocuğun - büyük” bir merakt yat:' Gazetecilik.. A e — Alâ ama, bendenizin anla- dığıma göre; gazetecilik bir- isti- dat meselesidir. Sizden bir ricada bulunsam, ayıp olmaz mı? — Neden olsun efendim, buy: rünüz. — — Oğlumu size göndereytm, kehdisini bir kere tecrübe ediniz. Eğer gazeteciliğe istidadı - varsa, gazeteci olsun bari. irEr G Ertesi gün öyleden -sonra : — genç bir bey sizi istiyor! dediler. Tabit kim olduğunu atladım. — Beklesin ! dedim. İki saat sonra 'hüdeme geldi: — Unuttunuz - galiba, . © bey hâlâ bekliyor. ' — Hayır, sunutmadım... -Birak Bir saat daha beklesin.. Bir saat sonra bu gün vaktim olmadığını, yarın gelmesini söylersin: SA BEL) Azizim, tam bir'ay, tam 81 gün, - oğlan beni görmek için sabah bir, akşam iki matbaaya Toğradı. Ben de bir ay - atlattım; Hem de - nasil hlliyor,musunuz? , İşte şöyle: r ş Üüç Si a O küçük Beyt saat beklet,.. Ondan sönra- say. : — Burada ;yok, çıktı - de.. yarın-rgelsin, Yarın da- gelince:; Bir yere gitt, ne zaman gclece- gini” bilmem dersin: 4 | Haahiri.: | Bir ay demiş ki; — Oğlum gazetei : beyi gör - düğünden hiç” bahsetmedin? Çocuk, beni bir türlü görme- ye müvaflak olmadığını soylemiş. Peder, beylendi, - burnundan soluyarak - matbanyâ- geldi: — Madahniki - oğlümü - atlata- caktiniz, ne diye “gelsin,; dedi: niz.. Oğlum sizin gönül- eğlen- sonra babası , oğluna “Milliyet, İn edebi tefrikası 52 re sırtlan gibi ağızları köpü- e köpüre en vahim tehlikelere küş çevikliği ve bir kurt ıhasıyle âtar. Tecrübesizli- ne rağmen erkeklerin bu ta- bit hislerni okuduğu - pisikolo- k kıtaplardan, romanlardan mın bu ani ve esrarengiz durgunluğundaki manayi Ha— e nine nin tevil ettiği gibi daki — işlerne - - veremedi. at Naci nin yemek - yerken, vesini içerken bütün gayre- rağmen için için düşündü- gözünden kaçırmadı. .. O, düşüniyordu. Hatice nine ilara râhatlık dileyerek - ka- ı çekip gidince ikisi de biraz ıa ferahladıklarnı - hissetti- « Leylâ sormak söyletmek t Naci kendini sıkıntıdan AAĞTİR e G 4 G L MÜDf SS İ k eyi bılleyen Leylâ gençi TTT ÇARETYLERAĞANKAI C NNDGNDN eeei velki de hayatmı tehlikeye koyacaktı. Bu vaziyeti .. sürüü- dürmek imkânı yoktu. .. Çünki Koy hekımi Bürhan Cahit Herhalde Lcyla nın artık bu- radan -gitmesi İlâzımdı.. Dün gece o engin aşk âleminde E- mine ye her şeyi itiraf etmiş, kendisi için İstanbul dan gelen bu kızla bütün macerasını, an- datmıştı. Ve Emine nin - büyük haşkını elde etmek, ona tama- miyle tasarruf etmek - için » bu sırnaşık İstanbul kızını elden çıkarmağa da söz vermişti. Suat Nati o kadar müteessir ve heyecanlıydi ki mü$kil va- Ziyeti bir an evvel islâh etmek- ten başka çare olmadığı halde yine hakikati ifşa edemiyordu. Dili varmiyordu. Çünki kendi- si için aile yuvasını bırakıp bu irak yerlere gelen - genç kızı ittiham edecek bile sebep bu- lamiyordu. Hakikati itiraf et- . mek genç kıza — tahammül W v W AA CK A . Y a AM Z | iki taraf ta teville hatta yalan- uyanık ve tedbirliydi. Birbirler- nin mevcudiyetinden -haberdar olan iki kadın arasında hayatı- nı paylaşmak işkenceden başka bir şey olmiyacaktı. Emine şuurlu, içli ve mağrur bir kızdı.., dine hakim - görüniyordu - ki Suat Naci onu feda etmekle var lığından büyük bir parça kopa- cağını zannediyordu. Halbuki Leylâ onufi hayatırida bir bahar gımeşı gibi (altında kahâîz'nyıf bir mahlük: tu. Yemekten Ssonra bu yeisli ve kasvetli düşüncelerne devam eden Suat Naci genç kızın bir parti tavla oynamak teklifini kabul etti. Başladılar. Fakat o kadar dalgındı ki yaptığı hata- lar genç ğuzm nazarı. dıkkatmı la idare etlilemiyecek - - kadar-- Sonra o kadar ken- kâh'ısitân kâh bulut | 4——_ v şandı, Biraz kin, biraz dolı_ı bir seşle Sordu: — Suat, istersen oyunu bıra: kalım, çok dalgınsın? - Gafil avlamtns bır şikâr gıbı şaşirdı. — Yok, hay_ır,'nerlen? — Ne düşüniyorsün? uçuruma gidedekti. Suat Naci genç kızın suali kâfşısında bir lâhze durdü. Sonra;bir. an her seye karar vermiş gibi yüzü sap- sarı, gözleri ateş içinde dudak- ları titreyerek cevap verdı : — Beni başka yere tayın €t- tiler. Halbuki dahağ, sitaj için altı:ay var, dedi, -©0 * Bu bir başlangxç_,oldu Genç J| kızın sualleri devam edince iza- hat Verdi? ; » — Aşağıda,' buradan hücra bir Alâiye vardır. On gü- ni düşüniyorum. — Benim için ne düşüniyor- sun? istihza Bunun cevabı ne mühlek bir | - daha ne kadar oraya gideceğim. Se- — Hayır fakat sen rahata, konfura alışmış bir kısın; Bura- larda harap olacaksın. " (Leylâ kendi arzularnı izah et mede nevel onun fikirlerni anla- mak istedi: - — Peki benim için düşündü- klerin ne? W — Gideyim mi? Suat Naci genç kızın bu süa- lme evet veya hayır diyemedi. Gözleri bir anda Leylânın tebel- dür etmiş bir katre gök parçası- na benzeyen — bulutlu gözlerine çarptı. İğrildi Utandı. Bu göz- lerde'ne engin bir itaat ve vefa- kârlık vardı. . Yüzüne çıkan ateş kulaklamıa kadar yaktı. Genç kız bir fildişi heykel gi- bi duruyordu. Onun ısrarlı, mu- kavemetli bakışları altında ezi- len Suat Naci yavaş yavas mıril dandı: — Senin evelâ istirahatini sonra saadetini 'temin etmek boynumun borcudur Leylâ. O- r'uın'ğâ' in ügcem'ğîlî_ı_ı takbilda beklemeni rica ledece; ğim. Altı ay sonra bütün engel- ler ortadan kalkacâk, ben de İs- tanbula yerleşeceğim. Hayatı- mızı orada endişesiz rahat ku- rabileceğiz. Daha iyi degıl mi, Sen ne dersin? Leylânın gözkapakları dima- ğınt dolduran düşüncelerin ta- hakkük ettiğini. görmüş gibi titrediler. Mavi gözbebekleri nemlendi. Ve genç kız boğazı- nn yana yana gıcıklandığını, dü gümlendiğini hissetti. Şu daki- kada iradesine hakim olamıya- rak bir-çocuk gibi boşana boşa- na ağlıyacaktı. Fakat izzeti nef si zamanında imdada yetişmiş bir hami gibi onu muhafaza et- ti. Vücudunu saran zaaf tahriba tını yapamadı. Yutkundu,sarar- dı, titredi, fakat hislerini zaptet ti. Sesindeki ihtizazı belli etme- meye çalışarak sakin, muti ce- Yap verdi: - — Haklısın Suat, en müva- fık çare budur. Ve başını öne çîvıt rek i vistidadı olduğunu nereden bilir — | yorsunüz? * A |beğenirsiniz. Hazret mükellef ” Beyfendinin -— hararetle — elini — sıktım: , — Oğlunuzdan , çok memnü- —— num, dedim, hatta müdürümüz — ÂAhmet Şükrü beye de bahsettim. kendisini gazeteye' alacağız. İstir — dadı var. : Beyfendi afalladı: j m Oğlumun bir kere bile yüs ç zünü gormemış:inlz, onunla bir — kere- bile ” ” könuşmamışsınız 9__ — Aman elendim, asıl görüşe ” j seydim bir fikir sahibi olamaz- - dım.. Tam bir ay- peşimde dö> — laşti, bıkmadı, 59 kere gcld_l'v z 906 saat koridorlarda bekledi.. — Sazeteciliğe bundan büyük İsti: » dat olur mu?.. Bırakınız oğlunuz. — gazeteci olsun; istikbali açıktifi meşhür bir gazeteci olacağına ;*ı i şuphe etmeyiniz. © Nakleden Selâmi İzzel —— “"'..ıânll he Bundan da menetmedi yâ' ! Ş B i! & Bundan da 'menetmedi ya... R. beyi tantmazsınız. Tanısanız tanrmakla tanımamak arasında siZf — bir fark yoktur. Bu zatın hali yakti oldukça iyidir. Çok kalender ü açlı;;her kesle hoş geçinen A. R- 9” yi geçenlerde doktorlar rakıdan M F etmişlerdi. Sihhatini Çok seven 'W R. bey, rakryı derhal bıraktı. "e e dan bir kaç gün geçtikten sonfâ R. beyi ziyaret ettim. Ne göl sofranın başına oturmuş, karşıSi âlâ cinsten ağzı kapalı bir rakı $? si, mahzun ve müteessir cigarâ îül yor. Onu bu halde görünce: — Yahu, dedim, bü ne hal? niya doktorlar seni raki ıı_;llle lıii menetmişti. Yüzüme melul MS baktı: | — Yine de öyle. ». bir sofra başında, rakı şişesi yran hayran bakmaktan da medi ya.... fakat, BÜ j ine * ba mentti İlân Osmanlı Bankası gişeleri, * t Iıyl“f'-ıı 15 indi Çarşamba gününden itibar” iş'arı, ahire kadar zirde muhatref “, £ atlarda açık bulunacaktır: iler 1— Galata İdarei merkeziyes! — Istanbul Şubesi: eg Eyyamı adiyede! 9,30 dan 1 kadar. Pazar, günleri; 9,30 kadar. 2— Beyoğlu Şubesi; Si Eyyamı ağiyı:dı: 10 dan ız,âg t kâdar, ve 14 ten 16 ya kâl yı, Pazar günleri; 9,30 dan | kadar. ceğim. Ja Ve gözlerini dolduran y sîgf * rını göstermemek içiNn, j rik, titreyen elleriyle M tündeki gazeteleri karış” başladı. Suat Nacinin yanetkâr gözleri 'goluk şığında bir mumya gibi £ nen bu minyon pı'oflıe - kaldı. Sustülar. PE SA < Köşk i ';asyy:ımll'ldan mlîk GS t donen Suat NaCl Ci avayaı verteye gıkmış bir” T :-m,n tik ateşçisi gibi cıge glel tün kuvvetiyle gemş nefi lryor, tavladan salı î: ş büz tay gibi sıçramaK, istiyordu. Bir zamaff hi söndüren, ruhuna $ ş 'DİL de tütüyor, sılası t“"w ren hücra, ğasabr:ı rapkirli gibi ye bir an eve Wı”y.

Bu sayıdan diğer sayfalar: