23 Nisan 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

23 Nisan 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

lirmi üçüncü Nisanın gününü tes'it Abdülhak Hâmit 'alâmdur Ki bu hayat geçidinde çocuk olmamış iİnsan yoktur. Erkek, kadın hiç bir fert çocuk olmadan evel adam olmuyor, Kü? ne gariptir ki vaktiyle kendimiz de o küçük mahlükattan olduğu- hatde bugün bir çoğumuz onların kadir ve kiymetlerini bilmiyoruz. Ühte yok ki cismen küçük olan çocuk müanen çok büyük, yahut büyü- && ve büyülmeğe çok lâyıktır. ü ettiği gibi gelecek hayatımızı "Evet, mazide beslenip atide açan de ufku - ebediyettir . y iktar olmazsa o fecr ile o ufuk 'f edilmedikçe münevver olamaz. Ülir, SiT Çocuk için terbiyei evveliye Fakat Tufuliyet bizim geçmiş ömrümüzl da mümessil addolunabilir. bu ziruh çiçekler fecri beşeriyet ilim ve marifet — güneşi ile zulmet içinde kalır. Cehalet zekâ- ’—'ör!uş!iği ve fikrin, mantığın mahpüs kaldığı bir zindandır. ve, o Olfalin mürebbisi, müallimi, muhafızı ve rehberel olan bu güneş Dlan da doğsa şarkı tenvir eder, efsaneden de Tulu etse - tarihe valde rikkati ile başlayığ peder Üesi ile devam eder. Fakat aile mühiti çok kere bir - mektepten y Mühim ve müfit olduğu gibi Bi tfal, o hilkaten mlit Bazan hatalarıle 7 ve bazan gökteki yıldızlar Yükatı maderane ile bakarak E o kadar yüksektir! ddi İstiyoruz Tardım ediniz — Mahartir : mazımut hayatın, medeni hayatın hele kimsesiz A Yürdim etmeyi her mülaha- %l Vazifenin üstünde tutmak Zimdır. ha karşı İakayt Kalan Belecek nesilden hiç bir “Miyor demektir. Ümidini, hmç“clfklırdın vucut — bulacak 'f*)iev bağlamayan millet Ü, Y 1© bir millete medeni- & mv'file bilirmi? y Te aş deem Milletlerde —yaşayan Ğ. v'": Bir memleketin çocuk- Ü M abalarından ziyade ce- k;(îıgt'he“_'“_—qz çocuklara gelin- &ğ.“ite tkesin, bütün vatandaş- W ):;:i evlâdıdır. Bu masum- Bt arını silmek, kimsesiz- ws“nimemek insani — ve SESİz Vazifemizdir. Bu nokta p Sğuz Yavrulara öz babalık İ Çi S Etfal cemiyetine teb- ç Tzi t.'uş:ılkm-lerlmlzi sunmak ta Şunü da- ilâve edelim Semiyete — yapılacak Ürün tarzı, ona mad- ü Tdim etmektir. l&,hcuuh)'ın Çocuk — haftası : dİzi ğöstl" karşı olan şefkat | ? ok Eru.ıek. insani vazile- * KM Şin en müsait bir ,!'u ı""llşlııır, t eden uzak ye koymak İlkaten müteaazzım olmakla beraber çocuklar Ve ne kadar şayanı merhamettirler. Enilebilir ki onların yetimleri bile nurun ve güzelliğin akrabasın- , m - e ky a y bazı kere de bir dârı — işaretten j' Ve bir- darı siyasetten beterdir. #na mebnidir ki başka bir yerde dediğim gibi: eazzım siğüarı Nnüs, büyürler zemanede he kadar nazik, bu yerdeki hemcinslerine uzaktan sabavet ve taravetlerini bu veçhile ve rahat ve sıhhatlarını bize emanet ediyorlar — zannolunur, ali etfal namı-ile - Nisantn “bu haftası elbette her sene tesit *li Zaten seneler onların demektir. Abdülhak Hâmit Hürmet günleri Dün onlar gibidik, ya- rıin bizm gibi olacaklar. Çocukluğumuzu hatırlaya- rak onlara şefkat ve büyü- yeceklerini düşünerek te hürmei edelim. Hem de iki kat hürmet. Zira bunda hem büyüklüğe, hem de islikbale —karşı — aşkımız birleşiyor. Peyami Safa Çocuk.. canlı, gözünden iman üteşi taşan çocuk istiyoruz. Anne dikkat: Bir çocuk Çactık.. — Böyle kanlı ve zekânın bir vatandır. E $i istihsal çephesine, irfan cephesine, harp cephesine küyyetli çocuklar hazırlayan Himayci Etfale yardım ederken, vicdanımiz müsterih olsun* ki bu yardımlarınız en hayırlı en faydalı bir mitesseseye yapılıyor. Müsahabe Türk çocuğuna.. E hem İzzet E hem İYDEİ Muharebe. Düsman salgını, Daha sonra: zincir, borç ve yaban! Biz, bu toprakta bunu bulduk. — Bir abam var atarım, Ner- de olsa yatarım,. .. Diyen babadanız. Mütereddi baba! Biz. damarlarımızdaki bu nu- huset kanı gerine gerine akıttık ve zaferimizin neş'esini şarap ta sı gibi ağzımıza dike dike içme- sini bildik. İmanı kuvvetli olanın bileği de kuvvetlidir.. Bu iman ve.,. yumruk: Türk milletinin yıldı- zındaki karartıyı aydınlattı, bi- padişah, halife; medrese, fes ve böyle bir ana bir babadan güçlü küçsüz ne varsa hepsini; bütün orta devir zincirlerini koparış- tır. Sana şunu birakacağiz: Taze bir Cumhuriyet. Yapılı bir vatan, Sağlam bir temel. Şen bir memleket. Mes'ut bir millet. Kahri biz çektik! Senden istiyoruz: Sağlam bina. Sağlam kafa. Sağlam iman. Sağlam bilek. Ve... daima kuvvetli, daima büyük; yer yüzünün medeniyet meş'ali bir Türkiye. Dünya kuruldu kurulalı gü- neş şarktan doğar. Bu emel... ve bu çocuk da şarktan doğdu. Mustafa Kemal güneşin ço- cuğudur. Güneş soğuyuncaya kadar bu millet bu Kemalin sahibi o- lacaktır. İsrafilin sürü bile bu düşünük ve bu imanı kımıldata- mamalt! Çocuğum, Ş Senden bünü istiyoruz. Böy- le büyü, bunun için büyüt. Bu şaşmayan iman ve baba vasiyeti daima boynunun mus- kası olacaktır! Hadi gül, eğlen. kutlu olsun. Merhaba! — ETEM İZZET FELEK.. DİYOR Kİ Çocuk ve çocukluk Hep çocuk olduk değil mi? Şim- di hangimiz o hayatı, o yaşı ve o kaygusuz demleri aramayız? Hangi- mizi, çocuk iken muhat olduğumuz garazsız muhabbetle severler? Ben çocuk iken sevdiğim şeyleri düşündükçe ©9 zamanki hüsnü tab'ı- ma hayran oluyorum. Yemişlerden sakız leblebisi, Amerikan fıstığı, iki kavrulmuş şeker, oyuncaklardan, u- çurtma ve makinalı vapur, eğlence- lerden karagöz ve kukla. En zıddı- ma giden şey kısa pantalon giymek- ti; çizmeye bayılırdım, Karagözü sev diğim kadar Hacıyvattan nefret e- derdim.O zaman Haciyvatın tavrun- da mürailik vardı, şimdi o karagöz- lere de sirayet etti. Küçük iken en hoşuma giden şey yaşını fazla göy- lemek idi, şimdi bunun zıddını ilti- zam ediyorum. Eğer büyümeyip Bayramın “|— yani yaşlanmayıp — çocuk kal- saydım, bütün Hacıyvatlara karşı i- lânı cidal eder sakız leblebisi ve A- merikan fıstığının ihtikârına mahal bıraktırmam, resmi uçurtma musaba- kaları tertip ettirir ve nihayet bir hayli çocukluk ederdim. Ama o za- man çocuk olduğum için yaraşırdı. & - FELEK leğine vurulan yedi kat zinciri kopardı. , Bu: ölüm, hiyanet, düşman çocuğum! Bu hafta senin haftan, Kurışmaz anan atan, Şenin emrinde vatan, Öül, oyna, gez çocuğum! Başımızın tacışin, Gamlılar ilâcısın, Eğilmez ağacısın; > Sen yarının çocuğum! Sözünü ferman yaptık *Çocuk, adına” taptik Seni sokaktan- kaptık Saray verdik çocuğum! Başına çelenk takan, “Gazi, le “İsmet, arkari Sana şefkatle bakan, Milleti sev “çocüğüm! M. Salâhattin (_('“) KO » lün T” v N n Çocuk edebiyalı Çocukların ;kendilerine — mahsus bir dünyası vardır. Zenginliği hayret veren muhayyilelerinde yarattıkları bu alem, istediklerine görünmek, istemediklerine — görünmemek — gibi dalma arzu ettiğimiz bir kudrete malik fevkelbeşer mahlükat, kimse- sizlerin imdadınayetişen cinler, dev- asa kahramanlar, — insanlarla anla- şan ve Onların * hayatına karışan munis hayvanlarla meskündur. Bu alemde hastalık yok, fenalık, ölüm yoktur. İhtiyarlık titlr bir rahavet ve kemal çağıdır. İztitâp'çeken ve ölen yegâne mahlük- genç:. prenseslere göz koyan -ejderlördir. İnsanlar - ve hayvanlar nehayetsiz bir saadet içinde ve her dakika tekerrür.eden muci- zeler arasında yaşâtlar. Yaşlandığımız vakit, her tarafımı- Zi saran dert ve -keder içinde daha mesut bir. dünyanın iştiyakını hisset- tiğimiz zemam göz! in Öönüne gelen, bu çocukluğumuzda kurduğu- muz, her çocuğun aynı şekilde kur- duğu için hakiki ve yegâne mühayyel alemimiz diyeçeğim bu alem değilmi dir? işte onun içindir ki daima taze bir heyecanla, seve seve âvdet ettiğimiz bir edebiyat varsa o da çocuk edebiyatı, yani bize, her şeye rağmen daima ço- cuk kalan insanların. ezeli eyilik ve- saadet rüyalarını okşayan edebiyattır. Perraunt, Andersen, Dickens, Mme de Segur gibi ve onlar ayarında daha bir çok muharrirlerin kitapları bize emsalsiz bir inşirah - verirler. Çocuk edebiyatının İezzetini tat- mıyan, onun bize açtığı nefis alemin muattar yollarında gezinmeyen çocuk- lar bedbahttırlar. Emin olalım ki onların fikr? ve ahlâkt inkişaflarında bir eksikliktir. En yüksek, en muka- ddes vazifelerimizden biri de memle- ketimizde bir çocuk edebiyatı yarat- maktır. Fikri — temayülleri - itibarile eyiliğe, güzelliğe, mürüvvete, hulasa maddi ve manevi her türlü muohasi- ne karşı fevkalâde hassds olan çocu- gun ruhu, kendisi için vücuda getiril- miş bir edebiyatlâ — beslenmezse © çocuk ilerde, hertret? hiç bir faziletin galebesine müsade etmeyen hayatın cösaret kırıcı - meraretinden kaçmak için iltica edeceği muhayyel alemle- rin en tatlısından mahrum kalır. Bu vatanda eli kalem - tutanların memleketimize — edecekleri — büyük hizmetlerden biri de bir çocuk ede- biyatı vücuda getirmektir. eşat N Oğluma sözüm Evlât, — Bugüü, senin haftan başlıyor. Bu günden itibaren, altı gü- nün bütün saatlarına sahip ola- caksın. Bir güne sahip olmak demek, bütün dünyaya sahip olmak de«< mek.tir: Sahip olmasını bilmek sartiyle. İyi çalışanlar iyi eğlenirler ve çalışmanın, eğlenmenin kadrini bilenler mes'ut insanlardır. Saa- det ve refah insanı dünyaya sa- hip kılar. Dünyaya,topla ve tüfekle değil dimağ ve fikirle sahip olunur. Saadet, kuvvetli dimağın, pas tutmayan düşünüşlerin mahsu- lüdür; ve ancak mes'ut insanlar zevki tadabilirler. Unutma ki bir zaman sonra yalnız bir haftaya değil, bütün günlere, bütün haftalara sahip olacaksın. Bunun için sayin zevkini tat ki, eğlenmenin zevkini tam du- yasın. Sayin zevkini tadarsan eğlenmenin hazzını duyar ve mes'ut olursun, refaha erişirsin, Refaha erişenler, bütün dün- yaya sahiptir evlât... Memleketinin, fikri ve dima- ğgıyle, dünyaya hükmedecek mü- reffeh insanlara muhtaç olduğu- nu unutma. SELÂMİ İZZET GERUSEREK SYERENU Yoksul anneler; kimse- siz çocuklar Himayei etfa- lin kanadı al ındadır. SANAT ÂLEMİNDE Çocuk Bütün tahakkuk etmemiş emelle- rin tesellisi.. Yer yüzünde olmasını B Kaz AT VE ÇOCUK Bugün memleketimizin her tara- fında çocuk bayramı başlıyor ... Ço- cuklar için böyle bir bayram vebü- yükleri onlarla daha ziyade meşgul etmek için bir hafta tertip etmekteki fikir ve teşebbüsü takdir etmemek kabil mi?... Bu bir hafta bize çocuk- larımızı daha çok düşünmek Tırsatını verecek, büyüklerin onlar için bes- lediği alâkayı daha ziyade göstermeye vesil olacaktır. Çocuğu düşünmek- yalnız bir ana, baba vazifesi değil; bir de vatan bor- cudur. Çocük yetiştirmedikleri için ken dilerini rahat ve huzur içinde farz- edenler hayatın en tatlı neşesinden, ana baba olmak seadetinden mahrum kalmakla acaba neler kaybettiklerini biliyorlar mı?.. 'Bu mahrümiyet asıl insan yaşla- nınca kendini act acı duüyürür. Çocuğu düşünmenin bir de vatan borcu olduğunu tekrara lüzüm vatmı? Bunda tereddüt edenler şu eski hakikati hatırlamalıdırlar. Bugünün çocuğu — yarının mıdır!.. Bunu bilerek yarının ona göre hazırlamalıyız. adamı — hayatta kuvvetli olmağa mecburdur. Çocuktaki kuyvet, azmü iradet tohumlarını ezecek her türlü telâk- kileri, biz büyükler, zihinlerinden atmalıyız. Çocuğun istikbal kadar engin bir kıymeti olduğunu unutmı- yalım. Manasız bulduğumuz bir söze çocuk lakırdısı 'deriz. Bilmiş olalım ki beğenmediğimiz herhangi bir şeyi çocuğa isnat etmekte pek fahiş bir hata irtikâp ediyoruz. Bilakis çocuk en çok sevilecek bir varlıktır... ve dikkat edince görürüz ki çocuğun kuvvetli bir mantığı, yeni girdiği hayatı anla- mak için daima didinen bit zekâsı vardır. Eğer çocuk dünyada gördi lerini anlayamıyorsa buna gülmiyelim; hayatı anlaşılmaz hale getiren bizler, şu koca koca çocuklar değilmiyiz? A. Kemal ada- adamlarını Yarının cesaretli temenni ettiğimiz ne varsa hep ondan bekliyoruz. O, ifade edilme- miş heyecanların en beliği. Belki üstünde duygularını teksif etmek istediği eseri san'atkârın ço- cuğu kadar samimi heyecanlarınm varisi değildir. Çünkü çocuk ve san' at eseri, hislerine ses ve renk vermek istiyen san'atkârın ayni menbadan aldığı kudretle doğdu, ve her ikisi de ebedileşti. Kundakta bir hayvan gibi bön bön gülümseyen bu mahluk, kim inanmı- yor ki bir gün arzın mihverini de- giştirmeye kalkan ahmak filozofun kafasını tornistan etmiyecek. İki bin senedenberi Âdem evlâdı dün çenesini okşadığı insan yavru- sunun önünde bugün eğilmiştir. Bu her zaman ve daima böyle... İnsan gözlerini kaparken geride kâlan büu bir sürü aşk ve şehvet mah- sulünden neler beklemiyor? Eli yüzü mürekkep lekesi içinde sevkı tabiisiyle yaramazlık etmiş yavrusundan — deha uman babalara hak verelim. O babalar ki evlştlan- Aç çocuk! Eski - Çocuklar Yeni - Çocuklar A, Ilı'da!' et Pek küçüktüm. Şimdi hayal meyal ha- tırlıyorum; Babamla beraber o zaman bü- ziyarete gitmiştik. İçeri dışarı girip çıkarak koşup Oynar- ken ev sahibinin yana yakıla babama an- lattığiı şeylere çocukluk devrinin uyan- dırmaya başladığı tetessüs hissiyle ara sıra kulak veriyordum. Bu ande size bel- ki ayni kelimelerle tekrar edemiyeceğim bir cümle işittim. Aşağı yukarı şu meal- de idi: — Efendim siz olsanız buna nasil ta- hbammül edersiniz. yirmi yaşında çocuk lalasız, tayasız, başını alıp yapâ yalnız soökağa fırlıyor... Anlıyorsunuz ya, zavallı adam - oğlun. dan şikâyet ediyordu. Yirmi sene evelki çocukluğu yaşama- mış gençler, belki bunu mübalegaya hamı ledeceksiniz. İnanmazsanız, ağabeyleri- nize, babalarınıza, dayılarınıza, amcala- rınıza sorun! O zaman çocuk iki yaşında yürümeye, dört yaşında konuşmaya, altı yaşında da- dısıyla sokağa çıkmaya başlar... Sekiz yaşında mektebe gider, onda on birde okumayı söker, ancak on beşinde iki sa- tır meşk yazacak kadar yazı öğrenirdi. Yirmi beşinden evel dünyayı anlamak şöyle dursun evinde, mahallesinde gör- - duğü, temas ettiği eşya hakkında bile an- cak müphem fikirler edinirdi. Bu lüzum- suz safiyet ve cehaletin devamında o za- manın mekteplerinin de büyük bir dahli vardı. Ezbercilikle çocuğun beynini su- landırır onun asıl lâzım olan malümata sahip olmasına imkân bırakmazdı. Aradan yirmi sene geçince iş daiştı. Vaziyet büsbütün ber akis öldu. Bu ge- fer ortada hiç çocuk kalmadı. Artık iki yaşındakini bile karşınıza alıp onunla ço- cukça konuşmak ve safiyetine gülmek kabil olmıyor. Bir ahpabımım üç yaşında bir çocuğu yar, geçen gün bize «transatlantik» ler- den bahsetti. Bir dostumun dört yaşında bir oğlu var mükemmel otomobil idare ediyor. Bir arkadaşımın beş — yaşındaki kızı, yazı makinasında istediğini yazıyor ve piyano çalıyor. N Çok sevdiğim bir zatın ön yaşında bir kızı var. Göte kadar fasili almanca, La- Gidasız çocukları — hatırlanı için 23 Nisan en iyi vesiledir -. Çocuklar taslarını âlıp yemekhaneye Koştular zil sesini duyunca Öğle üstü. Bahçenin köşesinde kalıp yemekhaneye Grlısıi_-.'z'ıılcrşumlm bugün kimlere küstü? Çimenlerin üstüne sinmiş olturüyorlar Ne için böyle şessiz, kederli duruyarlar.. Diyorlar ki: “Hiç yemek istemiyor canımiz Bilmem soğukmu aldık neden böyle tıkd- dik. Kaç gündüt üstümüzde kalmadı dermanı- ğ K mız Çimenlere bir hava almak için uzandık.,, Minimini başların şu görünen kederi Koskoca bir mektebin hevesini- kırmaz mı? Bu çok hazin uzaklık hergün öğle üzeri Başka yavruların da neş'esini kirmaz mı? nı Leonarın, Mozarın, Di ba- basından daha az %Ş"üxhcı y) ükülmüş sessiz olurüyorla Çalacak ders zllini'!ıek!ryı'p dıırı';yamır,. Mekki Sait meartinin üslül k şuyor. Eskiden olsaydı bunları her hangi bir varyete sahnesine çıkarıp âcubei âlem- den, diye gösterebilirdik. Fakat ne eski fazla saf ve cahil, ne de yeni büyümüş te küçülmüş hisşini veren çocukluk benim hoşuma gitmiyor. Tekâmül seyrini takip ederek her ha- yat devresinin zevkmı tadan ve efrafını tattıran insanlar arasında yaşamak yorum. Çocuk terbiyesinde anlattığım bu ii- ratla tefritin ortasını bulabilirsek na mutlu ! AHMET HIDAYET yük mevki sahibi yaşlı bir aile dostunu “ — isti- —

Bu sayıdan diğer sayfalar: