miklkkir, illiyet Hi ASRIN UMDESİ *MİLLİYET,TİR 22 MART 1920 BUGÜNKÜ HAVA Dün azami hararet oyran e& ) metro idl Bu gün VESSIR Po ceecktir. Hava Edebi b “Eyiâi, müclliti Türk edebiyatında mıdır ki her hangi W l Avrupalı muhar- | Tirin eserile boy ölçüşeblisin ? | Bu suali urasıra kendi kendi- mize sormak mutadımızdır.Şim- | diye kadar buna bir cevap ve- Filip veritmediğini bilmiyorun fakat bana sorsalar, derhal, | “Eylâi, romamımı bir tanecik örüek olarak gösterirdim. *Eyiâi, yalmız yeni Türk ede- biyatı içinde Avrupalıların her hangi bir edebi eserlle muka- yese edebileceğimiz yegâne ki- tap değll, belki Türkçenin ye- güne romanıdır. Ne ondan evel, »e ondan sonra, tahlili yoman farzında bukadar tam ve mükem- mel bir şey daha yapılmamıştır. Edebiyatı cedide mektebinin tek bir İddlası vardış Türk ede- biyatını tamamı tamamına garp edebiyatına temessili etilrmek Bu Iddiayı o mektep mensup- ları arasında bir tek adam ye- rlae getirdi ve hakıkaten bütün şarka mahsus şekilleri kırarak bütün şarka mahsus an'aneleri yıkarak baştan başa avrupakâri bir eser meydana koydu; “Eylüi, müellifi Mehmet Reuf bey ... ahis Muasır bir eser v Eylüi, , muasır Türk edebi. | (erinden yatında bir büyük İnkılâbın adı olduğu kadar, muasır Türk mes- İizin hassasiyet: bir dönüm noktası olmuştur. “Eylâi, çıktığı fün aşkın bile me olduğumu bilme- yen gençler bu derin ve asıl aşk romanında onun yüksek esteti- e erdiler, 1820 Almanyası için Werther ne olmuşsa, gene ayaı devkin Fransası için Adolphe ne di İse 1316 dan 1326 ya kadar Uzayan devr esnasında da Mehimet Raufun “Eyiüi, U bizim İçin Ööyle bir şey olmuştur. O Zamzanın Türk geüçleri ilk dela olarak “Eyiüi, de medeat bir losan gibi sevmeyi ve sevgiyi bir eksir gibi tahlil etmeyi öğ- tendi. “Eylâl, aşkta iskolastiğin ve rasyonelin sonudur. Edebiyatın | bu en başlıca mevzau bir donmuş ialıp olmaktan kurtuluyor ve tam Avrupalının iasani den anladığı mahiyete giriyor. Mehmet Rauf lerinden derine Avrupalı bir üücllif olduğunu Dize yalnız CEyiâi Çü ile İspat etmemiştir. ) edebiyatta olduğu kadar has tatta da tam bir avrupalı mubu Tir örneğidir. İçimizden yalnız ( mesleği ve fikri namına bu lünyanın bütüm valtlerine ; ©: ibelerine karşı kulak - tıkadı Ozyumdu, bir dakika edebiyat irlcine başını uzutmak zafını gös- upkı renesans devrinin ha- eli san'atkârları gibi başına sert iştan yastık yaptı, kuru ekmeği- € bir katık bulamadan yaşadı. Ayatının şu son safhasında € bütün tanmmamış, rağbet bey makadar | hata | ve baştan b gözlerle dehrin haylhuyunu sey- rediyor. Yüzünün ne tarafından bakılsa ya bir Charles Becude- lalrin veya bir Paul Verlainin son- günlerini — hatırlıyoruz. — Tıpkı onlar gibi yaşadı vetıpkı onlar gibl ölecek, Türk edebiyatının bu en dık, en metanetli emekdarı sene- lerden beri bir ağır hastalıkla yatağa düşmüş bulunuyor. Ken- |CEsini görenler vücudunda yalnız beynin harekette — kaldığımı söyleyorlar. Fakat, Mehmet Raufun bu ye- güne hayatta kalan uzvunun eser doğurmaktan — hali kalmadığını söylersek — kimse inanır mı? Biz haber verelim ki Türk edebiyatı, şu anda sine- sinde böyle bir harikayı taşı maktadır. Türk edebiyatında ve aşkın bu emsalsiz timsali, & kurbanı geçen gün bilmem ham- gi vasıta e bana soa çıkan bir eserini göndermiş. Bu eser büyük bir İnkilâp romamıdır, yeni harflerle yazılıp basılmıştır. asli bir heye- çanla bir kalp gibl çırpınmak- tadır. Boynu bükük bir hazan da- Hna benzeyen bu sarı ciltlikita bin yapraklarını çeviren oldu mu ? kabının üstünde * Maarif Vekdletinin takdirine mazhar ol- müştür tarzında bir cümle okuyoruz . Eğek bu takdir kuru bir ltifattan ibaret kalmışsa ne yazık ! Yakup Kadri FELEK * | Yonunu birine kuna — çıktım kodar dolu idi ! Şöyle bak kesi ve başı ne kadar g. görüyordum — bilseniz ! — şüphe yok ki bütün seyirciler. güzel ve muntazam adamlar değil idiler. Bu müşahede bana ögretti: İnsanlara tepeden ve kadan bakınca her kes güzel görünüyor. Demek daima aşa- gıdan alan ve *hakpiay, olan- darın, asıl yüzterini gösterme- yenlerin hoş görünmesinin hik- meti bu imiş ! Yabancı ziyarctçiler! Size garip bir şey hiköye edeceğim : Cuma günü, oturduğumuz apartımana biri dişi biri erkek iki ecnebi zair gelir ve içlerin- den dişisi : —Ben evelce bu apartımanda oturmuştum, manzarası güzel- dir, müsaade ederseniz şıt mös- yöye göstereyim ! derse de ken- disine müsaade edilmez ve gider. Acaba bu bir saygısızlık vak'ası mı, yoksa bizim evin içini görmek için yapılmış dolap mı? diye valde merak etti, bense evde bulunamadığım için müteessir oldum ! Et ve ekmek Et fiati artık merdivensiz yetişilemiyecek kadar fırladı, se- bebini sorunca Örmemiş dehalar gibi Ihtişam- bir t içinden hayretli | SÜĞM1 tefrikası 9 — tefrikası Müliyet Hayvan telefatı çok oldu! Diyorlar . Lâ n'atın bu mütebessim | Köy hekimi Bürhan Cahit Şimdi elinde güzel cilt-|çirdikten soNTa kirdenbire imiş, bu nefiş kitabı evi-| başını kaldırd ) çeviriyor, inanmamış, — Demek bu thayale düşmüş gibi göz-|siz okuyorsunuz Mi 'açaaça sahifelere bakı-| küçük hanım. r, dudaklarnı oynatıyor,| Artık ona bütün köyka- ndi kendine mırıldanıy- |dınlarna söylediği gibi: ka- du: dınım, hacım, diye hitap e- — Garip şey, garip şey. .|demiyordu. Bu küçük ha- iyret. nım cümlesi gayri ihtiyari © münzevi, durgun kaza|dilinin ucuna gelivermişti. #tkezlernin uzağında, ku-| Tuhaf bir tesadüf olarak bu H çamormanı içinde bü-|hitap ta (Emine) yi müte- İŞ bir edibin güzel bir e- |hassis etti. 'ini zeykle okuyan bir ka-| (Antalya)da (Nev Eda) ta tesadıuf &tmek hakika-| Hanrmefendinin yanınday- © bayreti Mücipti. Velken konağm hizmetçileri âç doktor (Süat Naci) hanımın bu gözde evlâtlı- vle bir müddet Raflet ge-lsm.ı (Küçükhanım) derler kitaptiiki öyle mi? MLLAYET — — uğraşan — bir. dostum bana, Anonim - şirketlerin 928 senesi zarfında yaptıkları temettülerin kulâsasını havi bir * bülten , gösterdi. Bütün anonim şirketler içinde şayanı hayret bir nisbette yani koydoğu sermayenin bir mişli - kâr bırakan bir şirket gördüm: Kasaplar cem'iyeti ! Allah ziyade etsin! Bu şirket 90.000 lira ile her sene 200,000 lira kâr etmiş ! Ben ne yapacı Bizim gazetede arkadaşlık ettiğimiz bir. harem ağamız Bekârlardan alıha- tındaki rivayet çıkınca şı bir tasa almış, n | var. cağı hi bi ark soruyor Ben bek ecek miyim, vermiyece | Ben buna ö ım! Vergi ver- miyim?. veren KULAK MiJAFRI Baş! asile konuşuyor Bu günkü yazımı yine ından — daha telefi matmazelden Çoktanberi için bir vesi Bir aralık bir yere telefon etmek düzım geldi. Epice alın teri dök- tükten, bir haylı sabırsızlandıktan sonra nihayet cevap geldi lara başkasile konu- bekledim. Biraz aldığımn doğrusu alıyo Bahset bulamamıştım. Dün rdan Yine bekle Sonra sizi çaruyum mı ? Bu numara başkasile konuşuyor. Artık siz olun da lenmeyin Mamafi tuhaf değil mi, ben yine | kizm Yalnız. | Matmazel dedim, başkasile şan senmisin yoksa numaramı? Kulak misafin Spor bahisleri şuyor sini le Teşkilâtın zaafi işleri hiç bir tenkit edilen ldcaf etmeliyiz ki kayda tabi olmaksızın sırasına göre erkâni en ağır şekilde Mmuahaza olunan yegâne husast mü- esese bizim İdman İttifakıdır. Bi elkâr umumiye ne zaman bir spor münakaşatı olsa bunu derhal “dedi kodu, diye vasf- eder ve bilmeyenler de - maal'esef | bunlar or - bu şayanı tees- zannederek hemen terler. İşte bn menfi ve eca arzu da bazen teşkilâta zaaf getiren amillerden olmuştur. Teşkilâr bir Bana Rağmen bünyesinin tahammü- lünden ecek kadar iş gör- müştür, ve bunu İki şeye medyundar 1 — Hükümetin oltf himayesine, 2 — Araşının samimiyetine; İşte bu iki âmil zayıflayınca teş- kilât zaaf peyda etmiştir. Unutmamalıyız ki biz. bin - türlü nazariyelerla, sporda galebe ile mağ- iöbiyet arasında fark olmadığını söy- al'esef müs- olmiyan sebeple yeni mücssesedir. eklenmi vmeti satmaya çalışmış Bilhassa beynenimilel sahade — mağ: İabiyet biç arzu edilmeyen bir şeydir, şampiyonlukları haddi zatinde nakadar sportip bir şey olursa olsun netice iti barile bütün milletler bu müsabakalar ganda için iştirak ederler. Dün- di. Bu iki kelime onun ne- kadar hoşuna gidiyordu. O sevinçle doktora cevap verdi Ben okuyorum dok- tor B. — Hangi mektepte oku-| dunuz. | (Emine) tatlı bir hatıra-| Y Vezeliyerek birkaç kısa cümleyi&eWey Eda) H. Ef. ye olan tesadiitiy, ksalan ne: PAZAR. ketin başka türlü düşünm yoktur. Şu halde Olimpiy hele' son futbolda oli mumiye mahafilinde mağlübi- yetler kuv çokfena tesir etmekte ve elkâmn umumiyenin teessürü de buna inzimam âtın istinatgâhında koskoca açılmaktadır. İşte bu gün t kilâtın efkân umümiye muvacehesin- edince azardan düşmesiniz zaaf bunün neti sık vazii müşahede — edilmektedir. Olimpıyat - bezimeti teşkilti | kadar hiç | bu fena | harekete mes'u | | düşmediği — bir düşi vaz'iyeti — gör gelmiş görülen ezesine kimse y kafile d maslabat ve arkadaşlı esaslarına tevfikar halle kelketi ca bir lân feda et teşk çalışanlar pa n olmadığından bir İşi yapa di ve vücudunun rar verdiğini gör Biz. bi hey'etlerde günle: dirler unun göre bu bile ye artık e ve bu keşmek uğraj için olenlar — vardır. hasbi — işlerde muvaffakiyetsizliklerine istifa — ezmiş acınır ki böyle bürün bürün zararlarına rağmen istifa etmek abrum vardır. bile ve istemeyen harisle ürüst adam gibi yokluklarla — teşkilkta bizmet edecek yerde akidelerini bile feda eberek yerlerine yapışmaktadır Bu millete ve hazin - elem dakikaları geçi 1928 Olim Piystını cürk tarihinde bir unulm yara yapmış Onlar için şayanı hayret bir hırs, bizler de sezayı — ibret bir lâyhadır. Bunlar her gelince umiş ve de Bürhaneddin Serbest sütun Taksim abidesi Dün Malik beyden şu mektubu aldık Elendim ; Muhterem gâzetenizin evelki günkü da *“Münakaşü, shasında fıkrayı n serlavhası dlünde yazı okudum. fıkrayı yazan zat gazetelerin 9 Mart tarihli nushasındaki bayanatımı oku muş abide azı sormuş olsaydı ve komlsyonu ndan — birine olsaydı verdiğim raporda iklim hakkında bir kelime olmadığımı ve abidenin yıkıl. mak tehlikesine maruz olduğu iddi anlamı; taşının le- asında da — bulunmadığımı yalnız — ablde sarhen " çatlayıp döktüldüğünü miştim. ,Ortaya sürülen iddiama bir münakaşalık ömrü olduğu, mesele sine gelince; Bu zatın netice hak kında da birşey bilmediği anlaşılıyor. a benim rapocum ile Şehrema- meti hey'eti fenafyesinin raporu üze- rine dörtay evel taşın 4000 lira file beyhude yere cilâlanmasınden sarfı nazar edildiği gibl M. Kanonika vun sön taksiti olan 90000 Hira da verilmemiştir. Bu para, taşın su ge- çirmeyen sert bir madde ile delik çatlakları - kapatıldıktan ve — bu masarif tenzil edildikten sonra ken disine verilecektir. Diçbir menfast takip etmeksizin, gırt memlekete hizmet maksadile ald. kadarların nazan dikkâtıni celbetmiş bir vatandaşa karşı meseleyi bilmeden Eve anlamadan bu tarzda İsnatlarda bulunmak ve bundan biliscifade bürün olacatı - Ben ve fa böyle genç bir kadımla serbest, rahat konuşabil ği için artık vazifesini, ka- Zzamerkezini unutmuş, (E- Mmine) ile uzun bir haspu- hale dalmıştı. (Emine), hanimefendi- nin ona bütün yeni çıkan kitapları yolladığını söyle- diği zamanı genç adam bi.- raz evel içeri girerken gör: düğü dolu kütüphaneyi ha- kadar istifade ettilkeş . lattı. ”  Iki senelik bir temiz ve T ce aile yuvası çorak yerde bitmiş bir yebanigül gibi sönüp gitmeğe mahküm bu| güzel kızı nasıl kurtarmış, ona ne kuvvetli bir hayat vermişti. Genç kadın anlatırken (S etle dinliyordu. (İstan- bul) dan çıktı cıkalı ilk de-| S tırladı. Bu güzel ve Bi “ (santidi. 7 ŞeSİ) yarım saat- ten fazla ne Za nütehassir K öi musahabayı bı İN « bindiğ sun)ona teşekkür için merT kıp FE VS t Naci) dikkatle, lez-|kezekadar gelmek istedi. mir Genç doktor mani oldu: — Olmaz (Tosun) ça-l Küçük Hikâye GÖNÜL DİŞİ Ferdi kaprdan çık. du: — Açın efendim.. kımılda- mayın,dikkatla muayene etmem m, hem size söyleyecek o kadar çok şeyim var ki,... bu rum biter |sırada söylediğim için affımı - Ya bu gün ağrırsa. |istirham ederim. .. Sizi seviy- | — Pamuğu çıkarırsın, ağrısı|orum hanımefendi, kuzum kı- |durur. İmıldar bunu size, bir türlü itiraf edemiyordum. — Ay. ynız. ha, bak unuduyor el Nuri beye ras- | İdm, | |geldim, kon — Affedersiniz, acıttım gali- | — Sen bir gün gevezelik e-|ba.. Şimdi elimin altındasımız, dip söyleyeceksin korkarım. — İsöylemeğe ret ediyorum. — Peki ama, bunu sen neye|Kımıldamayın, tentürdiyot sü- . birinin kızıy-|receğim. İşte oldu. le evlenmek istemek ayıp bir|değil mi. şey değildir ki - Hayır, yalnız neden bu sı- — yapayım, ben sıkılga-|rada söylediğinize hayret ettim. — Ne yapayın çok - sıkılga- . Benimle evlenmeğe - razı yor“musunuz. , Mraz nım, — O halde derdine yan. nir Arkadaşı gittikten sonra,diş- | ol çÇi A bir müddet düşündü, ! ve kendine çeki d verip,İneme de sormak lâzım. bekleme salonunun kapısını aç-| Lamia çıkar, annesi gelir. |tı. .. Açtı ve hayretle duraladı:| Koltuğa oturur, ağzını açar: Nuri beyin karısı ile kızı orday-| — Ağrıyan bu dişiniz mi? İdilar. - Hayır, öteki — Buyrunuz hanım efendi. | — Evela bunu tedavi — Size ana kız müşteri gel- | lâzım. endi izen etmek |di mnin misiniz, Evet.. söylemek lâzım. Anlamadım. Yani toldurmak lâzım. Burgu makinesini hazırladı. — Ne yapacaksınız. — Biraz oyacağım. — Eyvah, sinirle! — Korkmayın. .. — Bendeniz için ne şeref e-| fendim - Evela Lamianm dişine ba- kınız, benim işim daha uzun,| sonraya kalsın. | - Nasil emrederseniz. | Lamiayı muayene odasına al- dı, koltuğa oturttu, ağzını aç- tırdı — Ay.. Ay.. Ay... — Dişlerinizde bir şey yok| — Korkmayın... Size iki hanımefendi, yirmi yaş disiniz kelime söyleyeceğim... kımıl- çıkıyor, rahatsızlık veren odur,|damayın.. - Kızınıza aşıkım. biraz müsaade edin. | —Ay... Ay... Ay... Pensini aldı, pamuğu ilaçla-| — Kımıldamayın, canınız çok |dı: acır,.. Kızınızla evlenmek is- soerremRAr MA OA DRASTERLERE im adamlarımızı rencide etmek, | — Ây.. Ay.. Ay... bilmem ne döreceye kadar doğrudur. — Durunuz, dünyada yeğa- Darliltünün ve Yüksek Muheadis (N& emelim bu izdivaçtır.. İşte maallim mektebi Arriyet mualtimi bıııtiîw aZ | Hanım efendi kalktı: ö — Olur gey deği ğ - n im. Ben Anealyapa bir vakıf |bir sile ;îîuj;::_m Aldığımız bir. mektuptan anlaşıl — Ben sizden bahsetmiyo- diğına göre Antalyada Bekir paşa (rum, makineniz beni mahvetti, vakfı denen bir vakıf vardır. Buna | Canım halâ acıyor. Siz de zit dükkânlar belediyece malli inhi- tam sırasmı buldunuz. dam diye yıkılmış, yeniden yapılmak | ÜS yaçki Üzre keşfi yapılmıştır. Fakat İnşastâ 3 yım, çok sıkılga- hâlâ başlanmamış olup hasılatı Evkat |TT almaktadır. Ba yüzden evlat istifade edemediği bildiriliyor bitecek, | | | — Çağırınız Lâmiayı. . Lâ- Meretinin |mia kızım beyefendi sennile ev- vuş, sen hanımını yalnız br-|ortaklığı insanı okadar ser- mest eder ki gayrişuuri bi Şaştmnız | — Ben razı olurum ama an-| genç| ikadın demek bu hcyhctlıı itmanı içinde başlıbaşı- | ta- | birisini Ve bunu söylerken gay- rilhtiyari beyaz perdesi kr- mıldayan pencereye baktı. Kestirme keçiyolunu ta- kip ederek çamormanından çıkarken düşüniyordu. Or- man bekçisinin genç karısı onda ne garip tesir bırak- mıştı Bir fevkalâde şey keş- fetmiş gibi, birisine verile- cek müldesi varmış gibi içi içine sığmiyordu. | İnsan uzun bir seyyahat: te, ecnebi memlekette, ya- Jhancr insanlar arasında ya- İşarken bir nagihani tesadüf İkarşısına vatandaşlarından çıkarır.. Onunla $ta muarifesi olmasa bile| “Ssan aşinalık adeta sa- L ydosluk derecesin- jde kuvVEn, Çörünür. Ve toprak, hava, haraketle gözleri güler, du- dakları haraket eder ve gö- nülden kopup gelen bir te-| İlâş ve meserretle selâm ver- meğe hazırlanır. Bu (Daıs- sıla) dedikleri — memleket |hasretinin garip bir tecelli-| sidir. (Suat Naci) vaka yaban-| cı bir memlekette değildi. Fakat (İstanbul) dan çıktı İçıkalı şöyle kafa dengi, ca- İna yakın bir dost söhpetin- den okadar mahrumdu ki |bu haval âlemi gibi çamor- manıniçinde kütüphanesiy- le, (Prenses) isimli köpeği ve divarlarnı leyen gü- zel resimleriyle bu genç ka dmı görünce tıpkı devriâ lem seyyahatinde, - ecnebi- ler arasında bir memleketli. bir hemşeri rasi Mliüizalhk, Hikâye, Momamn 'Tiyatro | — Razıym annc. — Alâ.. İş babana haber vermekte kaldı.Fakat, sizi ş; temin ederim ki, razı ©- |lur. — Size minnettarım hanın efenc , kararmızı de- ğiştirmeyiniz. Yanağının ü: tutarak : — Merak etmeyin. . ne acıyor Kararımı meyeceğim. , . yalnız dişı giştireceğim Selâm YENİ NEŞRİYAT En güzel hikâyeler Ay Resimli Ay müessesesi 1928 sene zasfınd redilen hikâyelerin en yarak bir cll bir kısım afından güzellerini t balinde n bikâyecilerimizin kendi beğleniliş hikâye ya topl seçilen yirmi kadar ardır. Teşekkür Refika ve valdemizin vefatın dan dolayı cenazç - merasiminde aben ve tahriren rak suretile hakkımızda teessüra- izharı teren ühabbet ve nezaket gös kirama — hissiyatı şükraniyemizi arzeyleriz efendim. Tütün inhisarı birinci şube müdiri Kdi zevatı Kerimesi he K T | İrtihal Mülga Harbiye nezareti sıhhıye ip dalresi baş kâtibi merbum X | a e merhum Mü | Beyin hendis Bahaattin ve Ticaret Bor. | sası komserl Âkif | demir yolları memurlarından Safl | Nimet hanım irtihali dari beka etmiştir. Cenazesi bugün Kadıköyünde Kadife sokağında 6 numaralı Âkif Beyin evinden kaldırılıp Osman Camlinde namazı kılnarak Karaca Ahmette vediai hâki gülran edilecektir. Cenabi Hak mazharı tahmet eylesin zevcesi ve Devlet Beylerin valideleri Nafla ağa İstanbul ikinci ticaret mahkeme sinden; Mahkemece mukaddema Ut iflâ- #sna karar verilen rütün tüccarından kasap zade Emin beyin osmanlı ban- kasına merhun ve Gelatada - gümrük karşısında Site Fransezde ktin Mos- kof hanının bir kısmında — mevcut | Trabzon mallarından birinciden be şinci neve kadar ve daha aşağı nev" iye cinslerden ve artövin —mallardan üÜçüncü ve dördüncü nevi ve İzmit ve Adapazarı müllarından — ikinciden beşinci neve kadar ve Balıkesir malı dördüncü nevi ve Edirne malı üçüncü ve dördücü nevi ve muhtelif menşeli kismen İskenderiye kâri - mamul ve kısmen geyn mamul ve 928 ve 926 senesi mahsuli ve ceman 3857 denk bin dokuzyüz — yirmi Si Nisanının birinci Pazartesi ve müteskip günlerde asat ondan oa Ikiye kadar mezkür Moskof hanı de posunda bilmüzeyide — satılacağından daha fazla malumat almak ve malları görmek ve satın almak istiyenlerin mezkür mahalde ve günde alâsının kilosu 196 kuruşun ve ednasının kilosu 10 kuruşa kadar olan kıymet- lerinin vasarisi olan kiymeti muham- menelerinin yüzde onu nlebetinde pey müteshiben hazır bulnma- akçeleri bi sevindi. Bu bühtü hayret okadar derindi ki genç kadının ma- sum bakışları iki gün göz- lernin önunden gitmedi. .. Ve nihayet üçüncü gün doktor (Suat Naci) çamor- manındaydi (Emine) o sabah ilk de- fa odasından cık , Çam- dallarnın yol verdiği açık- Irktan bir keskin projektör ziyası gibi giren güneşte yün öriyordu. Onun gelişini ilk defa dizlernin dibinden ayrılma yan (Prenses) haber verdi. Atnallarnın kurü — toprak üstündeki akisleri uzaktan (Prenses)in kulaklarnı oy- nattı. Çevik ve titiz köpek heman yerinden fırladı. Ha nrma gelecek herhengi bir eç