23 Mart 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

23 Mart 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ASIUN ÜMDESİ *MİLLİYET,TİR 22 MART 1929 BUGÜNKÜ HAVA Dün fazla hararet 6 enaz l dereceydi. Bugün bavanın poyraz ve buludu olması muhtemeldir. SÖON ZAFERİN KUTLU OLSUN j $ H — — Gazi Hazretlerine ariza:- En bü; ü Boğazımın her boğumunu ve göysümün her köşesini şişiren heyecanımı zapt lim, me- ' e€ip ve yüksek musamahana gü- /— “venerek onları bu satırlarla çag- — Ulamak cesaretini buldum: — Dün saat onüçe beş kala son — şzaferinin en parlak bir sahnesi- Öneevimde şahit oldum. Yazı ç dum. Müskirat İdaresi — kontrol Müdürü Hadi B. elin- — iden tuttuğu bir çocukla içeri “(girdi. Bu, sekiz on yaşlarında okara gözlü, yırtık çarıklı, sivri — celmacıklı, karayagız bir köy ço- Yeuğu idi, Elini kasketine gütür- r satırının kılişesini de arz e- diyorum. Femtsfemt Hogumdun Kileyman salu do Bu çocuk bugun köyüne se- vinçle döniyor. Öyle bir sevinç ki, yaradılışımdaki gurur sevin- cini mübalağallandırmıyor bile. Bu çocuk (Yeni harf çocuk- ları) nın yüzbinlerinden bitane- sidir, Ben bunları çok gördüm ve çocuklaşacak kadar heycan duydum. Bu çocuğu evlatlık al deye- men, çünkü bütün vatan çocuk- karı senin has evladındır: ekmek sacına kül döküp yeni harfleri öğrenenler has vatan kardaşın olduğu gibi. . Biz nemutlu insanlarız ki, sa- na ve senin zaferlerine eriştik. Kırkdört senedenberi çekti ğim iztıraplar, yetiştirdiğin bu sekiz on yaşındaki karayagız köy çocuğunun yazdığı bir tek harf uğruna helal olsun! Karımları aç insanların ruhları ve dimağları o kadar bol bir nur gıdası ile dolryor ki, yarınki tok ve zengin Türkiyayi şimdiden dü, ellerimizi sıktı. Hadi B. selamlayabiliriz. Ğ — — Dinle! dedi. Söyliyecekle- 'ri var. Bu köy çocuğu zekânın ta tendisi idi. Can evini okşayan bir sokulganlıkla ve hiç sıkılmı- ıyarak şunları söyledi: — — Ben Bala kazasının Üçen *köyünden Topal Süleyman Öğ- ha Adem im. Köy mektebinin “üçüncü sınıfmdayın. Mektep sekiz gün bayram tatili yaptı. Muallimimiz Abdülhalık Bey vdedi ki, bu azattan istifade e- vdin. Kitaba, deftere, kâğıda ne- >ye ihtiyacınız varsa tedarikle- yin. Kazaya posta ile kitap def-| peyi gelirdi amma bu seler 'medi. Babam topal olduğu için bana o kadar faydası do-| “kunmaz. Ankaraya gideyim, bi- sraz para tedarikliyeyim de ki- atabr neyi alayım dedim buraya “izeldim. Amma burada kitap pa- srası bulamadım. — Parayı nasıl tedarikliye- /— teektin? — Bizim köyden bir çocuk — vwar, Ankarada boş şişe alup sa- — “tar, yatı mektebinde okur du. Onunla boş şişe alup satacak- ım emme günüm yitti, mektep igünü çattı, ondan tedarikliye- medim. Yolda fabrikacı Naci — Bey zade Fuat Beye çattım. Be- ni imtarı etti. Sonra hepsini al- dı. Aldı emme gene biraz ek- / &ik kaldı. Daha o kitaplar çık- mamışta. Sonra alup muallim B eli ile bana göndertecek. — Seni ben de imtan edeyim mi? — Peki, it, Paşam! En büyüğümüz! Bi- ze nurdan daha parlak yollar a- çan yüce Türk! Bu yırtık ça- Tiklı, pırtik rubalı, mor — elleri masırlı, gözleri zekâ fışkıran, ge. Si kılıcının yumuşak çeliğinden daha yumuşak sesli, karayağız — iköy çocuğunu ben de imtan et- 'tim. Sen de imtan . edebilirsin. «Bütün dünya da hayret ve hay- g imtan edebilir. Ne verdim- gatır okudu. Ne söyle- *ar yazdı. Hem yal- Hatta ya- se dimse tazdı. Maji ayak üsti Köy kadını okuyup yazmıya başladı. Köy çocuğu kitap için yollar, daglar tepiyor. Kasaba- lr. Şehirli ve bütün Türkiye ça- lışıyor. Nurdan üstün nura boy- anıyor. İnsanlığı sindire sindire, medeniyeti sindire sindire, is- tikbali sindire sindire benimsiy- or bunu da yapan, bunu da yap- tıran sensin Paşam. Paşam! enbüyügümüz! Üçem köylü kücük (Ademin) büyük ve tek babası! bu son zaferin de kutlu olsun! AKA GÜNDÜZ Haftanın yazısı EVLİLİK | BEKÂRLIK! Dün de yazmıştım , bu gün bir kerre daha tekrar edeyim : — Bu bekdrlıik yardı, ona da kıydılar ! Evet' Elbette işitmişsinizdir, bekârlardan vergi alınması hakkında bir teşebbüs var. Bu teşebbüs mınaffak olacak mi, olmayacak mı? Bilmem! Yalnız bunun bizdeki muktelif tesirini tetkik etmek isterim. Şüphe etmeyiniz ki Bu kavadis bekâre lar aleminde itidal ve cesarcila karşılandı, meşhur bekârlardan hiç biri bu vergi üzerine tebdili kanaat ederek yeniden dünya evine girmeye kelkmıyacaklar, yalnız Ubeydullah «fendi üsta- dımizin gazetelerdeki beyanatı hilâfına olarak şımdiden öleye beriye görücü gönderdiği işi- tildi, doğrusu muma ileyh üs- fadımız kaçırılır parçaeğildir. Elsinei muhtelifeye aşina, mem- teket görmüş, dünya görmüş, hayatın bülün - koridorlarından geçmiştir. - Şimdi bu — fırsatı ganimet bilip Odalardan birine girmek istiyor. Malüm ya türk- çede “ Metres , in İsmi odalık idi. Bizi ilerilememiş telâkki im edebi tefrikssi 8 iyet, ıT olarak arcak bir saat süren! merkezde iki doktor vardı. Kaymakamın karısı (Emi- ne) nin hastalığı ile çok a- lâkadar oldu. Biraz sonra hükümet doktorunu daha daireye gelmeden evinden aldılar, yeşil yuvaya koş- turdular. Hükümet dokto- ru Tıp fakültesinden o yıl çıkıp çektiği kurada bu ka- zaya tayin edilen (Suat Na ci) beydi. alışmak, uğraymak ga- yreti böyle ilk işe başlayan gençlerde çok fazladır. (Su- 'lı: ::î:) âm ormanı için- R üçük yuvaya girdiği eden frenklerin doha şu beş Köy hekimi Bürhan Cahit dı. Bu kadar eyi döşelikkir oda kaza mer kezindeki zen. gin eşrafın evlerinde bile yoktu. O bir köşederaflarında cilt cilt kitaplar istif edilmiş kü- tüphaneyi hayretle süzer- ken onu hastanın yarıma al- dılar. (Emine sahici bir ya- ban gülü gibi soluk, hara- ret içinde yatıyor, karyola- nın önünde(Prens) endişe- Hi gözlerle kuyruğunu sal- layor, mırıldanıyor, kıvra- nıyordu. Doktor (Suat Naci) nab- za baktı, dile baktı. arkayı dinledi, ateşin başlanıgıcını sordu. İstediği izahatı aldı. on senedir meydana çıkarabil- dikleri nikâhsız kadını biz asırlardan beri bilir ve tanırdık. Ne ise bu bahse başka zeman temas elmek isterim, Elhasıl efendim, yetmişinden — sonra cennetten çıkmak isteyen Ubey- dullah — efendi - üstadımızdan başka kimse evlenmek niyetinde değil, onada bu heves senede bin beş yüz kişiyi evlendire evlendire hasıl olmuş bir işti- hadır allah akibetini hayretsin! Şu evlenme mes'elesi hak- kında sabık ülemadan — bir zatın fikrini sordam. Alimin de sabıkı olur mu ? Demeyin! Olur! Eskiden kazımir, Halebt Mülteka, gibi eserlerr okuyup anlamış gibi görünenlee “ölim,, denirdi, şimdi bu emtinanın -tıpkı fes gibi - artık alıcısı kalmadığından bunları bilen- lere de sabık ölim demek yanlış olmaz. Bu sabık dlim bekârdır, bana cevaben dedi ki: — Sultanım ! Zatınıza ev- Tiliğin nezdi ilâhldeki mevkitni £& 'sterecek bir misal arzedeyim: Âdem babamızla Havva vali- demiz cennetten neden ihraç edildiler? Evlendikleri için de- salfardı ilel'ebet cennetin nimet- lerinden müstefit olacaklardı ! Bu söz yanlış değildir ve bugün evlenmek istemiyenlerin kaygusu —cennetten — kovulma- müktır. Elimizde * Bekârlık, sultanlık ! , diye bir mesel golibâ bütün sultanlar yıkıtdığı |için bu saltanlıkta lağvolunacak' Şırara, vdeba, muharririn Atemta- de de bekârlek lehinde büyük cere- | yan vardır. Çünkü yapılan tetki- | kafa nazaran bekârlar evlilerden daha iyi yaşıyor, daha çok muvaf- Jak oluyorlarmış. Bir kaç alpap şaire sordum, hepsi aşagı yukurt bana şu meelde cevap verdiler. — Evlilik mi? — Bizim zenaate gelmez,bir kadına dair şür yazsan akşam” © kadının kim olduğure dair 2Nt istiler, eğer şil. e kadıc. — kaşından , — gözünük. bahsedi mişe , derhaf — tanıdık- dardan birine benzetilerek o biçare ve masum kadınla seldin sobah kestlir, eger şiirde “dün akşam mehtepta sent düşündüm!., gibi bir söz varsa hemen geçen akşam geç gelmenin sebedi bu olduğu zannolunur ve — bütün — Bunlar evde birer ufok felöket sebebi olur. Yazdığımız şiirler korileri- mize belki “heyecamı bedil,, husile getirir, fakat karılarımızda husule getirdiği heyecan büsbütün başka- dir, önür — için ya karıyı ya şilri Jedâ etmek şıkları karşısında kalıyoruz. Muharrir de beşka türlü. Bir hikâyede kadından buhsettiniz mi? akşam isticvap ! — O kadın kim oluyor? Artık siP istediğiniz kadar bu- nun muhayyel bir kadın olduğunu söyleyin, ağlamalar, sızlamalar başlar, dünya insona zindan olur. Artistler de b yle! Bir ressam, bir fotoğrafcı evli ise, kadın resmi yapamaz, yaparsa evinin dirliği, düzenliği bozulur. - Evli bir akltör haddi varsa sahnede bir aktrisi öpsün! O günden tezi yok talök sözleri söylenmeye başlar. Ya doktorlar ne yapsın? Hele dişçiler. Meslek maktezası, güzeli |Sonra derin bir teessür ve jiztirap ile ayakta duran (Tosun) a döndü: — Mühim birşey yok (Tosun) çavuş, dedi. Bir- kaç gün yataktan çıkmaya- cak, vereceğim ilâçları ala- İtak, birazda pehriz edecek, Okadar, v'“_nra hastalığımn ehem- miyetSİZ olduğunu göstere- cek bir Tâwv mağa başladı: — Aferin (Tosunyı <.. vuş, ne güzel bir €V YADTMışA sın, Sonra ne güzel döşe- mişsin. Doğrusu böyle te mizpak evleri ben kaza merkezlerinde bile görme- dim. (Tosun) bütün bu takdi- rin karısına ait olduğunu söylemek ister gibi gülerek (Emine) ye bakıyorcu. (Suat Naci) çantasından gil mi ? Egğerleyim bekâr kal- | ükle konuş-. T € 14 ka Dü ZK S B Siyah satenden, eski bir iskar- pindi. — Yükiğün — karanlık bir köşesine atılmıştı. Canan hanım efendi çok hasis bir kadındı. Hiç bir eşyasını, eskiyince atmazdı, saklardı: — Dünya bali bu, derdi.kırk yılın bir günü vardırlazım olur. Ve karanlık yüklükte bir alay eski eşya, yığıkl Kocası da, karısının — esiriydi. Şadi bey, kazandığı parayı karı- sına teslim eder, ondan — sonra gündelik ahırdı. Bir gün Şadi banıma: — Bu gece Nurl beylere davet. Hiyiz, dedi. Hanım efendi k: — Ne diye davet ediyarlar sanki? Karçılık yapmamız lazım. Fakat teddetmek doğru olmi- yacaktı. Canan hanım 3- sene evel yaptığı bir elbiseyi — giydi, sonra kocasına seslendi: — Gel bana bir aydınlık tut da, yüklüğe bakayım. — Ne olacak? — İskarpin alacağım. Şadi beyin — kaşları, - gizlice çatilde “Allah — verede, siyah satenleri olmasa..., Halbukt Caman — hanım siyah satenleri aldi. — Aman hanım. onlar çok ça yığılırdı. bey, Canan eski, — Ne yapayım başkası yok Kocasının bütün — itirazlarına rağmen siyah satenler çiktı tozu alındi ve.. giyilmeğe çalışıldı Bu kolay bir iş olmadı. Canan hanım iskarpinleri çok güç giydi. — Küçülmüşler.. — Evet.. yanı sen şişmanla- miş olacaksın.. de, çirkini de tedavt edecek. Gel gelelim evdeki bunü — anlamaz, hatta orasıra kocasının kabinesine Belip köntrol edenler Ölle var. Haydi, muharrirler, şairler yazıla- rında — kedindan — bahsetmesinler, dökin evli daktorlar da kaptlarına: | Yalnız erkek tedavi olunur ) TFE o EER İskarpinlerin —ayaklarını fev- kalâde sıkmasıng rtağmen, Canan hanım davete gitti.. Fakat müte madiyen şikâyet ediyordu.. Nuribeylerde peldiler.. Sof- taya oturdular.. Canan hanım, — iskarpinlerin sıkmasına — tihammül — edemedi, sofranın altından, usulcacık iskar- pinini çıkardı ve geniş bir nefes aldı. Fakat yemekten sonra, solra- dan kalkmak lâzım gelince,Canan banımda şafak artı. Ayağile iş- karpinini aradı. iskarpin yerinde yoktu. Kocasına söyledi Şadi bey derhal masanın altına girdi.. Nurl beyin küçük — köpeği, iskarpini dişlerinin arasına almış kemiriyordu. Şadi bey yaklaşm, İskarpini kurtardı.. Ahi. Canan hamım iskarpini şaştı.. İskarpin bollaş Şadi bey, lakayt bir tavurla: — Köpek genişletmiş olacak! dedi. Bu işteki esrarı pek iyi bili- yor, fakat söyleyemiyordu.. Ka- msından güç bela sakladığı iki elliliği, ele geçmesin diye, siyağ saten iskarpinlerin burnuna sok- Şimdi cebine yerleştirdiği ban- konotlari okşarken için için —Zavallı paracıklarım, kim bilir. ne azap çekmişlerdir! Diye düşünüyor, ve böyle düşünürken karısına gülümsüyor- du. Nakleden Selâmi İzzet Hâan Rlersin, vilâyetinin 'Tarsas kazası- nn kadıncak ormanından senede 2000 metro mikâp gayn mamul katran 4540 çam 104 göknar eşcan kat ve imal edilmek şartile 20 şene müd- detle 3 - 3 - 920 tarihinden itibaren 1-4-29 pazartesi günü Mersin orman dairesinde müzeşekkil ihsle komis- yonunca iera edilmek Üüzre kapalı diye yafta kayamazlar ya! İşte kep bu sebeplerden dolayıdır ki, bizde münevver ve Mütefekkir tabaka ekseri bekârlığı lercih et. mektededir. Artık bunu gördükten sonra Bekârlik vergisile bunların evlenmeye razl olacaklarını zan - netmek safdillik olmaz mı? FELEK çıkardığı (Konprime) ilâç- ları üzerlerne işaret ederek yatağın başucundaki musa- ya bıraktı. Şimdi artık şun- dan bundan konuşiyorlardı. (Emine) de onun kayıtsız- lığından adeta hasta oldu- ğunu unutmuştu. Doktorların hastalar rindeki tesiri gariptir. | sen durgus tabiatir. ma, mum insanları şen, lâubali bir doktor heman heman i- lâçsız, reçetesiz tedavi ede- bilir. (Emine) nin vücudu- Müezen kırıklık (Suat Na- Ci) Buin bu emniyet ve ce- *t vefen harake'leriyle erir gibi Oldu, Genç kadın yatağın içinde yayaş yavaş toparlandı. Arkasına yas- landı, yüzüne dökülen tüle lüle kumral saçlarıı topla- dı, arkaya attı. — O, maşallah, maşal-|gözleri _kitahm yaprakların-|Fakat verli halkın eşrafın L a — — zarf usulile müzayedeye Çıkarılmıştır. Bedeli muhammenesi — çamın 6LL katranım 750 göknann 500 kurustur. Şeraiti anlamak isteyenlerin ankarada Orman müldüriyeti umummiyesine İstan- 'bol, Adana orman baş müdüriyetlerine Mersinde orman idaresine müracuat evlemeleri ilân. olunur , Z’!';sun) çavuş| lah, aman bu kitabın burada işi ne? Dolctor (Suat Naci) ma- sanın üzerinde aldığı bir ki- taba hayretle bakıyordu. (Tosun) karısının boş kal- dıkça kitap okuduğunu sö- ylerken (Emine) utanmış e|gibi yatağın içinde büzüliy- -İordu. Doktor (Suat Naci) nin elinde kitap (Yakup Kadri) nın (Bir ser en- cam) isimli eseriydi. Fakültede küre çekilip ilk defa (Anadolu) nun bu sakin köşesine gelirken dü- şeceği mahrumiyetleri, yal- nızlık yüzünden çekeceği iztirapları düşünen, hatta kazamerkezinde bile şöyle candan bir fikir arkadaşı bulamayan doktor (Suat Naci) şayanıhayret bir ha- dise karşısında kalmış gibi BR Tüyatro y" MİLİ ee İttihadıMilii —— Türk sigorta şirketi arik ve bayat üzerine siyorta muhmelesiH icra eyleriz, Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir 2 Merkezi İdaresi: Galatada Ünyon Hanındadı VĞ Acımest vLammayan şehirlerde acenle aran eee b Teclon: Beyoğlu - 2093 deLCRCCCLALALALLCRCEALLELLEA. Sema ateşler içinde $ Bahar neşideleri rEK ,MAJİK SİNEMASINDI YAKIND. fr00000020LCCCLALECACCDCE1DDA: | Slüm tedaileri Sevmek ve iztirap çekmek kelimelerinin manasını anlayacaksınız aN * ü BOTTNEEA ND ZEROL TURESLTELARRI AA Cengiz evlatları Filminin —irae edildiği bürün sinemalarda de matine olarak — Fransı © tiyatrosunda meşhur Fransı € piyanist Asyada — kopan — fırtmalar ile salonda — Böpan elkiş ” tufanları A İves Natın le son ve veda konseri verik görülür. AM | Ce MK G 0 sates KF DCKTRURN | MATA HARİ : Casos dansöz I' Kİ ISTANBUL TRAMVAY ŞİRKETİ İLÂN Yetanbul Tramvay girketi 23 Mart 1929 terihinden itibaren, aynca | edilmiş olan seyrü sefer sastlarını müş'ir tarife mucibince, SULTAN H MAMI, KARAKÖY, AZAPKAPI, SİŞHANEKARAKOLU, TARLABA tariki ile Beyazıttan Taksime kadar mesafe üzerinde OTOBÜS e selerlerine tekrar iptidar edileceğini İlân ile kesbi şeref eyler. Beyazıt - Taksim Otobüs hatta berveçhi zir 4 kıt'ayı havidir : BEYAZIT — EMİNÖNÜ EMİNÖNÜ — AZAPKAPI AZAPKAPI — TEPEBAŞI TEPEBAPI — 'TAKSİM Örübüs sefer ücretlerin KIT'A ücretl 6 kuruş 10 para Gaziköprü resmi — 6, 10 A . 19 4 0 . * 146 , 10 , - Gazi zexmi dahil olduğu halde ücret cerveli: Zirdeki br'alardan: Beyazta Eminöotine Az. Kapuya T. Başına Teke Beyazıttan 625 10238 — M25 — 16 Eminönünden —- 625 ığas , Azapkıepıdan - AŞ Tepepebaşından M25 — 1025 625 bi & 'Takşimden 1625 — 1425 1025 625 Bu ücretler bilâ inkıta bir seler için mmteberdir. Bir kıt'a üzerinde mamen sefer edilmediği halde dahi Gcret tam olarak İstifa edilir. Karal köprüsü müruriyesi yolculara aittir. Orobüslerde hiç bir tenzilt kabul edilmediğindes resmi elbiseyi V8 olanlar dahi siviller gibi ücret vermeğe mecburdurlar, Tramvaylarda — olduğu gibi mecborl ve ihuyart duraklar mahalleri | balarla gösterilmiştir. Tramvaylar için verilmiş olan pasolar, abonman karneleri, atkevt tenz” pasoları ve 'Tünel pasolan Ötobüslere kabul olunmayacaklardır. İstenbol cektir. Programda: — Betovcı © Şopen, Mendelson, Şumar Lastz, For, Debusi, — Delal Prokoflef ı 2 3 4 » K, 16 628 Yae5 628 üdürte Emlâk ve Eytam Bankasından Satılık ev Mevisi Bedeli muhemmı Lini 19 Beşiktaşta Şenlikdede mahallesinde Köçe ağlu — 2000 #okağında atik 14 ve 14 mükerrer cedit 20 - 292 numazalı alur ve arabalığı müştemil! hane Beltda muharrer hane - bilmüzayede satılacağından tlip olanların | lira depo parasile yevmi ihaleye müsadi! 25-3-20 Pazartesi günü sast altda bankamıza müracaat eylemeleri . dan genç kadına, onun yü- ’&lernı bukadar olsun | zünden * *aba gidip'lül edebilmek ona birç veliyor; bir çok şeyler söy-|şeyler öğretmişti. . Temek istediği isüde hiç bir| — İptidailiğin en basit n şey demiyordu. munesi olan bu evlerde o | Bu bir hadiseydi hakikat | tap olarak taşbasması (T kelimeyi toparlayıp söyley-|tuname), (Kan kal'as **»* O hücra ve münzevi, in-| (Ferhatla Şirin) efsan sanları güneşle beraber kal-| gibi evham ve hayal mahs kıp akşamla yatan, fikir a- lü birkaç birçâre kâgrt p: damları o!rp;ıl_an luıxm'ken çasından başka bir şey gi muallimleri bile kendi â-| pemişti, lqmlc_ı_mde mdh_'.m v î;cz- Ve kazanım en ileri m gin ?" I_ı:ıâaı g“:l"ffı Okaza | evverleri bile ona yeğa merkezinde masleği yüzün-| "i B B den birçok kimselerle tanış- | P*Stuliyet olarak akşarcl mış, pek çok ailelerin ara-|” mplı_ımp m_k'. içmeği, y sına girmişti. Vaka hasta| ”'" bağlara gidip kadın karısının nabzını tutturma- |'©mleri yapmağı öğretm mak, ciğerlerni dinletme- l&rdi. . . Evinde bir kütü mek için onu yatakodasmna | hanesi olan, hatta dol1bf sokmayarak aralıkta has-|da ilme, tarihe, edebiyâ talığı tarif edip derdine de-|ait bir tek cilt bulunan va isteyenler de pek çoktu. | gence tesadüf 'fmc_m”ö'i

Bu sayıdan diğer sayfalar: