4 IWILLIY['İTl SALI 2 L AŞURAT 920 S aa n oU l Filkir, ASRIN UMDESİ 10 ŞUBAT BUĞGÜNKÜ HAVA Dün en fazla hararet nskıs $ en 'az nkkıs 8 dereceydi. Bugünde havanın) karlı — olması muhtemeldir. 1929 MATBUAT HÜRRİYETİ Adllye Vekili Mahmut Esat Bey Efendinin muharrirlerimiz- den birine hakkında söyleyip milliyet si- tanlarında İntişar eden sözleri baştan başa ilmi birer haki- katım İadesidir. Bir zamanlar gerek birinci İsmet Paşa kabinesi devrinde Olsun, gerek Feihi Bey kabi- nesl esnasında, lek başımıza müdafaa cttiğimiz devlet pren- siplerinin. btu kudar selâhiyettar t tarafımdan, bu ka- iyet ve belâgatla te'kit edilişi, yüreğimizi gurura yakın bir iftihar hissli ile doldurmuş- tur. Bu münasebetle, gene bir zemanlar, Istarbuldan, İzmirden Adana ve ya Trabzondan, her gün Ankaraya — akseden matbuat velvelesini, uğultusunu dehşetle hatırlıyorum. Kendim de #Z çok eski bir matbuat emekdarı olmakla beraber.itiraf ederim ki bu velveleler benim de — gözümü hayli korkutmuştu. Bu matbu- at 0 vakit, yalmız devlet ve hükümet ricalini değil doğrudan doğruya bizim naçiz şahısları- mizi , — bizim — haysiyetimizi pamus — ve — İtibarımızı — da kerdisine badihava yemlik itti- haz etmiştir. - Vicdamı doğmuş bir çocuk gibi um olarak yattığımız bir nin sabahızda bangi müle - | vves işin, hangi kanlı cinayetin aŞ ı.ı_ıın gidi azgın, müze döğrü aki- ğ Ş z matbuat hürriye- tini o vakitterröre benzetmiştim. Hakikaten o halin ne kadar bir derrör den Tarkı olmadığını eru tekip eden kantı vakayi ispat etti. Bn badirede az kal- sın devlet temellerinden sarsılı- yordu. Bu Türkiye cumhuriyeti İçin acı bir tecrübe oldu. Lâkin acaba, matbuat tama- mile sustuktan sonra başka ne- viden daha bir takım acı tecri- beler, bize henüz sdkün ve selâh gayesine vasıl olmaktan epice #zak olduğumuzu işaret etmedimi?, Makale ve havadis muharrirleri teca vu: ve iftira kalemlerini yazıkanelerinin gözüne kilitle- dikleri andan İtibaren balfkın kesif tabakaları içinde gözle görülmez — bir takım — çene- ler açıldı ve bunların arasında aynı vazifı diller uzandı . Mahiyet itibarife dünkü müharririn yazılarından bin kat daha demagojik ve intle şar kuveti itibarile bin kat dah seyyal olan bu şifahf edebiyat , / sına anlattıkları sonra dediki: V evürener Mılln etin tefrikası 4 matbuat hürriyeti | f ika eden bir çok | Mizah, bu politika * folklor , u bizce sükün ve selâh düsturları noktal Hazarından, "hürriyeti Matbuat, dediğimiz şeyden bin kere daha tehlikelidir . Zira bumun önüne geçmek ve ya herhangi bir ted- | bir e bunu tadil ve tahdit ci- mek mümkün olmadığı tesiratından korunmak ta ihtiy rımızda değildir. Bu gün kulağını bu memleketin |toprağına koyup dinlemesini bilca ler işittikleri seslerden tüyleri ürpererek, kalkıyorlar. Hepimi- zin canla başla müdafaa ettiği- miz, mukaddes şeyler aleyhin uydurulmuş — efsaneler, — tür- küler, yalanlar, dedikodular, hayret verlci bir sür'atle, şehir, şehir, köy, köy, kasaba, kasa- ba dolüşmaktadır. Demek ki bir memlekette yazı hürriyeti tahdit edilince 8öz hürriyeti ahp yürüyor. Tek- rar edelim ki bizce bu ondan daha - tehlikelidir. «Hürriyeti matbuat» bir hü- kümetin elinde memleketin ma- nevi sıhhatını, vicdanların, kafa- ların derecel hararetinl göste- eder. Çünkü bu clle tutulur, gözle görülür bir şeydir. İca- bında bu barometro fazla çık- tığı vakit onu indirmekte hü- kümetin, yani kanunun elinde- dir. Anın içindir, — bazılarına göre Matbuat hürriyetini, - ol- madığı taktirde bile- yaratmak, lcat etmek Jâzımgelir. Car, kış mevsi dedik kın artık Se: | 'ör . Babıâh inerken , — kaylı n bir benim d amdan yetişli ve bana , undi size tekrar etti, — Biliyormusun , ben artık bu karın içine ... Ve bu esnada ayağı kayarak Boylu — bo yattı, olduğu yerden sözünü ikmal etti : — .. Düşerim ! Ne dersin? İki kelime * İkdam , refikimize ithof. * suşon , üumumt harpte Tür- kiyede bulunmuş bir Alman amiralıdır . Şoson , ise bu sene İs- tanbulda çok kullanılan üstü kapalı lâstik postallardır. Gaflet buyurulmaya ! Soğukça bir beyt! Üstü başı bembeyaz olmuş bir muharrir arkadaş dün bu sene ilk def'a olarak karda düşmüş solduğunu güya saklı bir hakikat ifşa ediyormuşca- sına anlattıktan sonra dediki: -SÖNEN IŞIK Yazan —MEBRURE HURŞİT— Merdivenlerin öyle bir İnleyisi vardı ki.. kızcağazı köşeye oturt- muşlar, * yerindep — kıpırdama, başını oynatma, ayıptır demişler, yüzüne dört tane de yapışurma komuşlar.. başında ağır, kaba bir taç buram büram - terliyordu.. Düzgünün bozulduğu yerlerden teninin esmerliği — çıkmış, burun piril, piril yanıyordu.. öyle aci- tamırım, hiç gör. gelen hafit unun Üzerinc düşen kumral saç büklümlerini ardü. — Yakası — aralanmış ensesinin — güzel — bir Açık pencereden Tüzgâr, boyı kavırcık Namığa daha cuzip, daha hayat dolu görünmüştü. — Anneciğim, ben kütüpha- neyi - boşalıp — yerleştireceğim, acabü kızlardan — biri bana — yar- dım edemez mif Nigâr hanım, Kömranın kitap merakını bildiği için — Onlar okumak - bilmezler ki.. İstersen Kâmranı ali demiş ve ona da dönerek: « — Olur mu kızim, gider mi- sin? diye sormuştu. Kâmran, o gün - pencerelerini | açtıkları büyük solayı ne güzel | bulmuş, ne sevine sevine -çalış- mıştı. | — Önce kitapları boşaltmışlar, | cins, cins ayırıp raflara yerleş | ürmişlerdi. Büyük lügatlerden birt elinden kayarken parma- Dinı — uçüuü dolap kapısına çarp- miş ve çocuklara has bir hare ketle acıyan ağzına götürmüştü. Kaşlarının üniyerek, okadar hoş bir catılış, — dudaklarının | sevimli — bir — şimarıklıkla öyle noktayı işini — braktı, sebebini - kendi elini önün ağzına uzatarak acıy ona yaklaştı ve ren bir barometro hizmet'ni ifa | zddesinden | debbirane tuhaf bir uzanışı vardı ki, Namık | — Düştügüme memnumum, gçünkü bana ilham verdi ve şu beyti y : * Kaydırma ! Ey avâlimim Allahüekberi ! , * Karlarla “gaybı eyleyenleri ) , Bereket vi rah savap sin her düşen kardan ilham almıyor, yoksa, bu soğuklarda bir de şiirle Meşgul olmaya macbur olurduk FEL KULAK MiSAFIRI Bilezik değil bilek Husust bir gece / eğlentisinde idik. Davetli, zın teşkil ettiğini bilmem ge lüzum tekrar - çeylar - içit orasında derh gösleren bir Bakis, bir akaşa başladı, t üzerine cereyan edi hanım geçen sene dayısı to dan he edilen bu bili “ede bir eşi da du. Ö meselâ — kaç Ip verdi: ten 4000 liraya Bir kahkaha fırtınası koptu ve akebi hanımlardan biri ka lar a iğe köya arafça da kai et sonra sordu (000 diraa deni uzan bir. muayeneden imi? Evet |. O zeman gülerek: Hakkınız var Hi 200 dir eder, ya, değil bilek .. Kulak misafiri HALK SÜTUNU Bir Metrepolit günü imiş! Rumlardan bir karilmiz yazıyor: Tarabyarum metropolidinin yev- mi malısusu imis. Rum gazetelerinin ilanma göre dairei ruhaniyesinin mek- tepler talebesile mualimleri ve mü- tevelileri ve bocaları boğaziçine kadar bu havada ve karda giderek nutuklar söyleyeceklermiş. — çocuklar — üşüyüp bastalanmazlarmı? Her papasın isim günü böyle te- Bit edilecekse halimiz neye vanı? Rum mekteplerinin talebi le mecburiyetlerden kurtarı Tuşekker. hamlinde maharetle iztirap his ettirmeyen sofolarda orta s0- kak daki kabile Hacer banıma teşekkür ederim. İMililyet gazetesi çinkografı Salm. f ime nnn uzun penbe ıım.ıkLı ıuz:l şeyi sanki incitmekten korkuyormuş di alamış, son gibi yavaş, yavaş ok. Kâmran iptida şa: ra elini çekerek ne söyliyeceğini bilmeden: — A.. bakmız, bu kitap parça parça.. başfda yok .. atılacak- mı ? demişti Sorduğu kitap, Namığın ilk okuduğu — romanlardan, “Pol ve Viğjini, idk Omun üzerine saf gencin kaç defa göz yaşları ak- Mış, ve rahunda uyandırdıği hatı- taya hürmeten, bütün eski rağmen, mütcaddit defalar kütüp- haneyi karıştırırken eline geçtiği halde onu atmağa kıyamamıştı. Bu gün kâmrandan utandığın- dan ma nedir, bü kitabı ne kadar çok — sevdiğini — belli etmemek için: — Oraya bakarız... dedi. Öple geçtiği halde scak azal- miyor, pencereden tabiatın hep © bunalıcı - nefesleri- giriyordu. Kâmranın saçları alnıma yapışıyor, penbe avuçları küçücük par ter taneleri ile doluyordu. Kızının yukarda, küçük ettiğini yeni e hanım bir aralık solaya gelmiş, onlara bakmıştı. Bu ko- naktaki adetler hiçte —hoşuna gitmivordu, faskatbereket versin koyunuz. — sonra beye Öğrenen nıkaye, var mr? Çaylar içüdi, | | sormayınız. Kelikamın saman — içinde, hımar mühürdar iken; bi nn beşiğini angır minğir İken, bir kel. oğlan varmış, Bu keloğlanın ismi nedir deye O za söyleyen, kimse Size keloğla: anlarar Keloğlar — serseridi. — İşi yaktu. Pirink, çuvallarını ta aların ardı sira gide dan birini deler, ne oli yalaklarında di ar daha hi (Küloşlar bü bir saray du- varinın dibinde ordı. Duvar yüğsek olduğu için dibine gü: Yütmazdı, gölgede tah keloğfün. * Gününbirinde, sıcak blr ağus- tös gününde, Keloglar — daldığı | derin uykudan uyandı. Gözle- rini oğuşturdu. Kollarını gerdi, gerjndi. Doğruldu, kalktı. Her zaman kapalı duran — pencere açıldı. Keloflan - gözlerini bir daha Oğuşturdu;bir daha gerindi, seraya bir daha baktı Pencerede bir dünya güzeli vardi ( Hikmeti hüda, vaktı evdilde saray kadınlafırın hcpsi dünya güzeli idi.) * Keloğlar aşık oldu. Keloğlan, pencerede bir gördüğürdünya güzeline aşik oldu. Ve kıı.nun © günden sonra Namık | bey, yaşını, başını almış ciddi bir adamdı. Kâmile hanım henüz aşağıya dikişinin büşina avdet etmişi Namık, Kâmrana: — Ne sıcak değil mi? Cake- tmi — çıkarmama müsade eder misiniz? diye sormuştu. Zavallı Kâmran, bir erkek ta- rafından gösterilen böyle bir ne- zakete ilk defa şahit oluyor. İmam efendi amcası kaç defalar Onun, önünde soyunmış, sonra da alından uzun — donpaçalarr görünen gecelik entarisile do- laşmağı ayıp addetmişti. Gözlerinde, bir kadım mua- melesi görmekten — mütevvellit sevinç ve teşekkürle: — Elbettet derken ne cana yakın yaramaz — bir hali vardı. Namik ona bakarken, içinde tarif * edilemeyecek bir şimdiye kadar na olduğu an garip bir sarhoşluk du- yuyordu.” Yoksa bunu sıcak mi bahçeden — gelen çiçek kokuları mu yapıyordu? O sırada arasından ki Bu, Namığı larından koyu buçuk yaşındaki bebeği Kâmrcn okadar beğemişti ki; —bir kars- “HFE o zan e ra; gunu | * &t yaşardı | | TU SD | lavantaya benzemiyen, baş dön- şzlr oldu.. [Unm:'ılır dünya güzeline aşık olanlar şair olurlar- du. Hoş, şimdikı şairlerde, &: yukarı, bir ahiret güzeline aşık oluyurlar yat |) * kelliğine İrişemeyeceğini Keloğları, dünya rağmen, ine biliyordu. Sarayın penceresine - irişecek merdiven yoktu. Kendi kendine dedi ki: iven vasıta da yok mut. Keloğlan bu. va: - N yoksa, başka ayı buldu « güze- Aptallık demeyiniz, şairlikt « Kelağlan sarmaşı! Yirmi b beş sene sarayın penceresini sa * Keloğlan aysız yıldızsız | bir gece ( Evet evel zamandan at Geyişmemiştir; O za- aysıy ve yıldızsız. gece- ü . ) Sözümü Bi dikti, ve.. Yirmi som gın ucu z ; ne diyor- eresine İrişti s aldı. pencereye be geniş ne Keloğlan gözünü dayadı. demeyeceğim; ördü: sedirin da bir | hulaya dönmüş, memeler pös- | Etrafında da bir çocuk oynaşıp duürüyor! (Masal deyip geçmeyin, bu | şimdi de böyledir; yalnız o zaman | pomat pudra yaktu, yüz muş—l zdi, — sütiyen yoktu. memeler pöstekileşirdi. Keloğlar tırmanmak- için sene beklediği sarmaşıktan, saniyede indi. Ve tam yirmi beş sene,sarayın penceresini gözlemek için sırt üstü yattığından, arka | kemikleri felte oğramıştı. Arnk Sarayın penceresiyle alâkası kal- madığından Tekini tedavi - ede- bilirdi. Keloğlan yüzü koyun yattı. Selâmi İzzet 'i | 25 ndaki, geniş omuzlu, uzun boy- la, iri kemikli zsif adama bakı- yor, bir de küçük tesmi okşayıcı gözlerile süzüyor, sonra ademi itimatla ince kaşlarımı kaldırarak — Bu siz hal! Aman ne cici şey.. gözlerini görmesem inan- mazdım.. Ne kadar tombulmuşu- nuz! diyor, resmi yakından, uzak- | tan tetkik ediyördu. O sırada Namığa yaklaştı: — Bakın bana, bakayım! dedi. Resimde, bebeğin sol yana- gında, kulağına yakın bir yerdi irice bir “ben,, vardı. Daha üç ay evel yüzüne bakarken kızar- diği adamın yanına yaklaşmış, ancak müşkül ve çetin bir mu- ammanın — hallile — uğraşanlarda görülebilecek bir dikkatle bu * beni , arayordu . Kendi de farkına varmadan, müvaziş bekleyen bir kedi yal taklanışı ile, parmaklarının ucun- da doğrulmuş, başını uzatmıştı . Sıvalı kollarının altın renkli tüy- cükleri, pencereden giren güneşle parıldıyor, sıcaktan hizli, hizli nip çI göğsünden - hiç bir dürücü tabii, güzel bir koku geliyordu Namık bunların hepl: hissetti.. bakışı değişmiş, nefesi | derinleşmiş — olacaktı.. Kâmranın hayretten büyüyen güzlerie: LBitmedij âni gördü., «bedeli 4 senede veriler aa Acı gülenler filmi mürettibi meşhur rejisör HERBERT BRENONSİN pek kiymetli esedi KIYAMETTEN SONRA Mümessilleri H. B. Varner Nils Aster K. Nilson —a ae aa DÜZTABAN İLE BASDİ BACAK DON KIŞOT Feyziye lisesl Müdürlüğünden İik kısımda. biz haldir. Şeraiti lâzimeyi haiz olanlar. dan bu muallimliğe talip bulunanlar evrak ve vessikile müdiri, müra- Mü: muallimlik mün- ezetları PASTİLLERİ serinlik verİr. Teneffüsü taktiye edet. Bütüd ecrane ve ecra depolarında satıllr. VALDA ismlol taşiyan kutular derunünde talep ediniz  YN A M O AT ISTANBUL DEFTER DAR SATILIK KÖ: cedir. Ri defsren verilecekr, da defterdarlıkta yapılacaktır. * Setlik ev, Bi di sokağında 58 N. kâj izayede Seyrisefali - Mersln sur'at postası Mahmut Şevket Paşa) vapuru 12 şubat salı 12 de Galta rih- tmından harcketle İzmir, Antalya, — Alâiye, Mersine gidecek ve dö: Anamor Alâiye, Antalya, İzmire Ayvalıksür'at postası (MERSİN) vapuru 6 Şubat çarşanba —akşamı — harekedle mutat — iskelelere — uğrayarak Ayvalığa gidüp gelecektir. Karabıga postalarımız. için bat Çarşâmba gününden itibaren tatbik edileçek seytü- sefer proğramı Cumartesi, Çarşamba pos- taları: İstanbuldan hareketle Tekirdağ, Mürclte, Karabigaya gidecek ve Tekirdağa uğra- yarak gelecektir. Pazartesi postası: Istanbuldan| harcketle Tekirdağ. Marmara, Erdek, Karabigaya gidecek ve Şarköy, Mürefte Tekirdağa uğrayarak gelecektir. Perşembe postası: İstanbuldan) harekedle Tekirdağ, Şarköy, Karabigaya gidecek ve Erdek, Marmara, Tekirdağa uğrayarak gelecektir. İrabzon ıkinci postası ( REŞİTPAŞA ) vapuru 14-2-929 Perşembe akşamı Galata rıhtımından hareketle aldak, İnebolu, Sinop, Samsun, Ünye, Falsa, Or- düu, Gireson, — Trahzon, Rize, Hopaya- gidecek ve dönüşte — Pazar — iskelesiyle Rize, Of, Sürmena, Trabzon || Polathane, — Görele, — Giner son, Ürdü, Fatsa, Samsun, Sinop, İneboluya uğrayarak pe'eceklir. GCalata köprü başında merkez Beyoğlu 2562 Mesadet S1 dalrede 420 acentesi hanı altında hu: Hube acen Darüttalimi Musiki ramazanda her gece Vezneciler- deki salonda terennümsaz olacaktır! BAHÇE, Erenkör an paşa sokağında 33, 26 N. 6 sehim itibarile men bedeli 300 lira, müzayede 4 Mart ! VİL LIK'ıLANATı ünde sahrayı cedite ali bey 1 sehmi 29 ktaşta Cibannuma maha'lesi hasan paça decesinin veli efen- müştemilati S odah muhammen - be 4 mart 1920 da İ 'YELKENCİ ! | VAPURLARI KARA DENİZ POSTASI ANADOLU v #“Çarşanba günü akşamı Sirkeci rıhtımından etle dağra Zonguldak, İnebolu, amsun, Ordu, Gireson, Trabzon, 'surmene, Of ve Rizeye gidecektir. Tafsilât için Sirkecide Mesade3 hanı ittisalinde yelkenci hanında kâin acentasına müracsat. Tel. İstanbal 1515 Adalar Belediyesinden Bedeli keşfi 6196 lira 24 ku Tuştan ibaret Büyük Adada va- Por iskelesi Öönünde Yat kulu- buna kadar caddenin tamiri ve tanzimi ile soğuk aslalla inşası amcliyatı kapalı zarf usulile mü- Nakasaya — konulduğu halde mü- Nasip talip çıkmadığından 17 Şubar 929 Pazar günü saat on ( beş buçükta — pazarlıkla — ihalesi mukarrerdir. Talip olaların mez- kür günde Dalre encümenine gelmeleri. * Şehremanetinden Beşiktaşta cihannüma harik mahallinde 8 zinci adada 91-73 metro murab- Bar emanet mali arsa pazarlıkla satılacaktır. Taliplerin 16 Şubat 929 Cumartesi günü saat on beşe kadar Levazım müdürlüğü- ne gelmeleri. Şehremanetinden: Üsküdar be- lediye dairesi bahçesi pazarlıkla kiraya verilecektir. Taliplerin 16 Şubat 628 -cumartesi günü saat ön beşe kadar levazım müdür- lüğüne - gelmeleri. Piyasada rağ bet bulmuş tırma, bon, — salam | kesme makinelerimiz gelmiştir. | Umümt depo ve acentaliği İstanbul Balıkpazar Yağcı sokâk No 4 Paraskevaldis - biraderler İ İsı 2031