.] Dün en fazla bararet nakıs 7 , — verdim. ĞUG NKüÜ HAVA €n a7z nekis üç dereceydi. Bugün haya bulutlu. ve ruzgür mütehavvül glması mühteneldir. - FIKRA Ankaradan ÇOBAN ALİ Çoban Ali on üç, on dört yaşında idi, Kimsesi yoktu , Afyon cephesindeki bir. köyde çobanlık ederdi. Bütümn askerler zabitler onu tanırlardı . Çok serimli , sakin bir çocuktu . Ne iş derlerse yapardı . Bir güz kumandan çağırdı , dedi ki — Oğlum Ali ; bu sefer sana tekilikeli bir İş vececeğiz, yapar musın ? İşin tehlikesi olurmu hiç? İş İştir verim yapayım. — Düşman siperlerinden ge- çeceksin. Şu tepeye doğru - gi- — deceksin, Önüne yıkık minareli bir köy gelecek. Ormanın kena- rında bir pımsar var. Onun ya- Bsımda oturacak, türkü söyliye- ceksin. Sesini işiten kır sakallı elinde sarı mendil bulunan bl- Fisi gelecek. Ona şu mektubu vereceksin. Ondan cevap alıp tekrar buraya geleceksin. — Baş üstüne beyim. Canımı verecek, mektup- ları vermiyeceksin. İki günde bu İşi yapabilir misla? — Yaparım Beyim ver mek- tubü. Çoban AlI mektubu aldı. Abasını sırtına attı, değneğini kap nca yürüdü gitti. Aradan iki gün, dört gün, sekiz gün geçti, çoban All gö- rünmedi. Acaba öldü mü? Yo- ksa emniyet ettiğimiz çoban Ali mektübu . düşmanlara mı sattı? Acaba bizi aldattı da hiç git- medi mi? diye herkes şüpheye düştü. Dokuzuncu günü akşamı geç vakıt çoban Ali çıkageldi. Merak edenler Aliyi kuman- danın karçısına götürdüler. Ku- O mandan biraz darğın bir sesle sordu: — Nerelerde idin ? — İşte —mektubun — cevabı — efendim, burada. Diye sol çarığını gösterdi . — Haydi çıkarda ver. n —Ben çıkarmamı, siz çözünüz. Bu nasıl lakırdı çoban AlIZ — İşte böyle lakırdı, —— Diye abası içinden sağ ko- Tumu çıkardı. Kolu çaputlara sarılı (di. — Ne oldu. böyle , aalat bakayim. — Mektubunuzu © adama Aldı köye gitti , iki sant sonra başka bir mektap verdi döndü . Ben mektubu sol çarığımın — dolakları içine sak- MUSİKİ BAHSİ Koydular ve bir kasatura vür. dular , Acısından bayılmışım , Bir gün mü kalmışım , iki gün mü bilmem ? Gözlerimi açtığım vakıt sağ elimin dört parmağı yoktu. Hiç kuvvetlm kalma- " Bellmdeki çakımın sicimlel ©V kopardım , bileğlini boğdum , sürüne sürüne gece vaktı köye gittim . Bir koca nine bana kapı açtı . Derdimi söyledim , tütün varmiş , pâr- maklarımı bir avuç tütüne bastı. Sardı sarmaladı . ( Gidecek halin yok, biraz rahat et. ye,İç, kuvvetin yerine gelsla de bi - zimkilere gidesia) dedi .. İşte onun için geç kaldım, onun için mektubu bir elle çıkrramıyorum. Çoban Alinin elinde — gan ren başlamıştı. Doktorlar he men dirseğinden kestiler — ve çocuğu kurtardılat, İşte banu yalnız dünyada Türk çocuğu yapar. FELEK Model diyel Dün güneşin biraz gülüm- semesi üzerine herkes bembeyaz sokaklara dökülmüştü. Şehrin meydanlarında ve a- sude yerlerinde yençler kardan heykeller yapıyorlardı. Vaktile pek - sevdiğim — bu eylenmeyi zevkle — seyrederken dikkat ettim bir kaç genç kız ve erkeğin yapmaya çalışdığı kardan adamın tam karşısında mizah muharriri arkadaşlardan birisi duruyordu, selâm verdim sordum : — Ne duruyorsun ! — Moödellik ediyorum ! Ben bu adamın şahsını tayin etmiyorum, karilerin kanaatla- rına göre bu şahis değişir. Ne manzara İstanbulun kar esnasında ve kar durduktan sonraki manza- | rasını gördünüz mü ? Doyülür şey değil. Her so: kakta başka bir zevk var, şu- rada bir dağ, ötede bir silsilei cibâl, kâh beküh göller ve ca beca ırmaklar.. Yalnız bu güzel munzarayı seyrederken pek dalarsanız bi- Tâfütur geçen taksilerden biri- nin affetmez çamurlu bir selâmı sizi derhal dalgınlıktan oyıltır. mMaüizah Sifosu sevmem! — Hiç sevmem şu sifozu ! Diyordu, ilave etti : — İftiradan da — beterdir. Çünki iftiranın sürdüğü çamur vakıa daha pistir ama bunun kiri kadar aleni değildir. FELEK 'TEGANNİ CEMİYETLERİ Ümumivette insenlar teganni etmek — MİLLİYE - edildiktsa —soara bütün insanlar, e- mamile bir musiki aleti ovsafını halz bulunan savt cihazından istifade ede- vek istitastlarının derecesine göre tegenniye muvaffık oludar. Mutavastıt derecede teganni etmek için basit bir musiki tedbiyeşi kâtidir. Musiki aletlerinden birisini ayaı de- vece ççalmak ise az çoök — devamlı mesaiye İhtiyaç göscetir. Bir sazla iştigale vakti müsalt olmayanlar aymı zamanda da musiki fasliyetine bizzat iştirak etmek arzusundan da kendi- lerini men edemeyenler teganni e- mekle musiki heveslerini tatmin ede- bilirler. İşte garp memleketlerinde bu ka- bilden bir çok musiki muhipleri bir araya toplanarak teganni cemiyetleri teşkil etmişlerdir.. Ba teşkilatın Avrupada neksdar tazmmüm ctmiş olduğunu —anlamak için muhtelif " şebirlerdeki ( Koro ) ismi — verilen / teganni — heyeelerinin adedine bakmak kifayet eder. Berlinde ; —veganni — akademisile (Filarmoni) korusundan başka 190 teganni hey'eti mevcuttur. Londrada; — Bah teganni hey'esi Hendel teganni hey'eti, teganni cem- İyeti — kicaliyesi, — Londea — teginni cemiyesi halk — teganni hey'eti ve bir çok cemiyetler . Viyanada; 1843 de resis edilen ve cihanşumul bir şöhreti olan Viya- a teganni cemiyeti, 1858 de teslis edilen teganni akademisi ve adedi yüzlere baliğ olan büyük ve küçük diğer tagsani cemiyetleri. Layipaigde * Ridel teganni ce- miyeti, teganni akademisi, Rah teganni cemiyeti, Pavlus ve Aryan teganni cemiyetleri, Muallimler tegazni heyeti ve daha bir çok cemiyetler.. Frankfurtta : 1852 de tesis edilen rül teganni heyeti 1828 derberi de vam eden teganni mahfeli, Frankfurt muşamniler cemiyeti (azası bine yar kındır). Ayrıca bir çok koro heyetleri Drestte ; Bir çok meşhur. köro heyetlerile beraber teginni cemiyet- lerinin adedi (80) ne baliğdir. Teganni cemiyetlerinin muhtelif şekil ve suretleri vardır.. Münhasıran erkeklerden ve yakut kadınlardan terekküpe den korolar olduğu — gibi kadın ve erkek karışdk olarak teşkli- edilen heyetler de vardır. Bunlarda ayar zamanda — mühtelif — sınıf . ve dereceye aynılırlar. bir kısım korolar musikişinas ve muganailerden terek- küp ederek — san'ntkârane — eserleri çaganni — ederler. — İleveskârlardan mürekkep olan heyetlerde mutavassıt ve baslt eserler okunur. WHükâaye, ERŞEMDE Koco teginnlyatına mahsus olmak üzre bir çok müsikişinesler sayısız denilecek derecede kıymetter eserler yazmışlardır. Mürenddit seslere göre yazılmış olan Dü betteleri ” tegannil etmek için karo hey'etlerinin uruv- darı, sedalarinin - vüsatine göre muh- telif zümrelere aynlırlar. Bunların her birinin tegannlyatr'bir birinden fark- Tidır. Fakat hepsi bir araya toplanıp ©a teganniye başladıkları zaman büyük örkestea gibi bir (htişamı ahenk bu- süle gelir. Çok sesle musikiye karşı kulak — ülfetini temin — hususunda koro teçanniyatı en tesirli amiller- dendir. Armoninin yüksek zevkine nü- fuz etmek içle bundan güzel vasıta olmaz. Bilhassa memleketimizin bu sahada - faaliyetlere — ihtiyacı — vardır. Müntazam ve mükemmel - teşkilâta malik bulunan Tüçk ocakları bu faa- liyetlerin ihdasına ea müsalt olan yerlerdir. - Liyakatli birer " muallimin idaresinde ocaklarda - teşkil edilecek kararlarla bir 'Çok kimseler “muasır Mmüsikinin nefis bestelerini teganniye muvıffak olurlar. Musa Süreyya WEFŞRİYAT HAYATI | Yemekpişirmek sanatı Her ev kadını için hatta ye- mek meraklısı erkekler için bile lâzım olan bir kitap çıktı. Ra - bla hanım tarafından neşredilen bu kitap alafranga ve alaturka yemek pişirmeyi oğretiyor. ye- mek pişirmek az ehemmiyetli bir sanat değildir. Onun Için bu kitap bilkassa ev hanımları tazrlından alakâ ile okunur. Resimli Muhitin 4üncü sayısı Ahmet Cemal B. arkadaşımız târafından neştedilmekte - olan *Resimli — Muühit» mecmuasının Pek yeni bir tekâmül gösteren bu seçme mecmuayı cidden her sınıf halka tavsiyeye lâyık ad- dettirebilecek bir mahiyettedir. Resimli Muhiti bütün okuyacu- larımıza hararetle tavsiye ederiz. Uyanış Uyanışın 10 fumâralı nushası Ahmet Üh: Mühmut Sadık ve Halit Fahri beylerin faydalı yazıları ve bir çök> resimlerle çıkmıştır . — 6 we —ommmarmn. Tiyatro Onu bir ziyafette takdim - et- tiler. Ona da sorarsanız; onu bir ziyafette takdim ettiler deyecek- tir. Her ne İse, ya beni ona tak- dim ettiler. ya onu bana. Her halde bir ziyafette tanıştık. Dok tordu. - Doktorlarla — hastalıktan başka ne konuşulur?. Hastalıktan kunuştuk. ağrılarımdan, sızılarım- dan bahsettim: Dedi kik — Bütün hastalıkların “ başı midedir. pankreasdır, barsaklar- dır. Hastalık, yemek mes'elesidir, Sılhi yemek yemelidir. — Bana bir rejim yapar mı- sınız? — Yarın bana yemeğe geliniz de size yemek nümuncleri gös tereyim. — Teşekkür ederim. * Ertesi gün yemeğe — gittim. Kalabalıktı. Benim gibi yemek nümunesi görmeğe gelen kadınlı erkekli bir çok hişi vardı. Sofraya oturduk. Doktor ayağa kalktı. — Çorba yok, dedi “mide doldurmaktan başka şeye — yara- maz. Evvela tere yağı yemeli.. Tere yağı geldi. Doktor izah etii: — Yağın — kalorisi 780 dir. GÜNÜN LÂTİFELERİ Dısarda Fırtına durdi içerde başladı Ekmeğid de 250 dir. Yağla ekmek | rejiml takip ederseniz 1000 kalori demektir.. Tereyağı ile ekmeği yedik. Ar kadan pastırmalı yumurta geldi. Yer yüzünde pastırma ca | büyük- gıdadır. 500 kalorisi 'var- dir. Halbuki sığır etinin kalorisi 200 dür, kuyununki 300. Pastırmalı yumurtayı - yedik, fakat ortada su yoktu. Biri iste- yecek oldu. Doktor itiraz etdi: — En fena şey yemek ara- sında su içmektir. Dikkat ediniz köpekler bile yemek yerken su içmezler. Sonra içerler. Bir zatin sesi duyuldu: 3Egortalarınız - yaptirmadan evel 3) vakıf hazında ikinci katta ğ .“' $ ) ANADOLU sigorta - şirketinin M | Aİtınc Yeni tertip Bu seneki B zenginidir.Çünkü e ANADOLU Anonim Türk sigörta şirketin? satıracaat edinlz. Çünkü Anadolu şirketi en müsait şeraiti ibraz etmektedir. ;q. Hükümet ve hüktümetle alâkadar müsasesat sigortalarında hakkı tayyare piyankosu 1. ci keşide 11 Şubattadır lyeler: Lira 1 5 Mükâfat: — 10000 BT lütfen Dikkat ediniz: 'aygare plyankosu Şimdiye kadarkilerin en — Teşbihte hata olmaz. Bundan sonra mercimek — pü- resi, graviyar peyniri, şokolali- krema yebik. Yemekler geldikçe — doktor haber vetiyordu. ; — 340 kalori! 380 — kalori! $00 «kalori! Arada sırada da tenbih edi yordu: — Aman eyi çiğneyiniz, İnsan çiğnedikçe ağzı tükrüklenir, tü krüklendikçe — kolay — hazmeder: Eğer geviş getirmeselerdi. ök! bu kadar kuvvetli olmazlardı. Bir kaç kişi yutkunup öksürdü Doktor devam etti: — İnsan günde25ooile 3000 kalori almalıdır.İste Dü v we | Tüzima olan : kaloriyi aldınız. Bi lojik, teori saycsnde “Politrof., metc- | dünün “Alogotrofi, tevlid cder | sisteminden kurtülmüş olursunuz. Yemekten — kalktık. - Saat on bire kadar — gene — hastalıktan mideden hahsedildi. Gideceğimiz zaman — dokter ortada yoktu. Hizmetçi geldi: - Doktor bey affinizi istir ham ediyor, biraz rahatsız oldu gundan yattı. — Nesi vart - Mideden muztarip. —Swi hazmı vari. Nakleden Selâmi İzzet RT GARN A Gzenamlş — SA ea (& Harik - hayat nakliyat - kaza - otomobil -mes'uliyeti maliye| İstanbulda Bahçakapuda dördüncü Mmurssisi iye İş bankasıdır |: A T » 3) * $ * Yüçbham halz ve temettüatının rub'u hükümete aittir. 3X€&Tolefon: İstanbtl-531 — Tlegraf adrosi: lsxınhııl-lmliyu# büyük Yeni plân kahiliyetile mışlardır.. Bu kabi R O ladim . Dönüp . geliyordum. . | işyccen mabrum kimseler ender deni | 1—10000lira ve daha yukarı büyük ikramiyeler geçen — Yolda düşman devriyesi yaka- | 1cek derecede ardır. senc yalnız“3,tane İdi.Ru sene “5,ür sabet'), 6Zartmıştır. Jadı sordü . İki keçi kayboldu , Her hangi bir musiki —sedasını | 2 Umum ikramiye adedi: Geçen seneki — Onu arıyorum dedim. İnandılar. | düzgün çıkaramayan yoni bir musiki Z çidelerde yalnız “2000, idi. Bu sene tam “390),dür' î"fl kendi dillerince bir şeyler | letile gösteriler bir nötayı aynca Umum isabet ihtimali de tam:*,930yani iki misli Jartmıştır. onuştular , bana, dediler ki : —| sesile icca edemiyenler ve — bunu « $- * ki Ünden zengi,; —3 DĞ iyanko yüzün. gin oanların —— — — Ülen çoban büyüyünce | bazı — temrinlerir Temine — mu- F adedi. bi leçön seneni 'sen de bize silâah kullanacaksın, | vaflak olamayanlar, toğanni ermek- Eade -. SOT GG nin tam İki — bari şimdiden kullanamaz bir | tm mahrum ) misiii kacaktır. t İ hale sokalım — helecanlı — yoktu. Elimi bir kül 3 Milliyetin tefrikası 10 — ŞÜPHE Gene uzun bir sessizlik oldu.. Şimdi ikisi de — oldukları — yerde /—durüyorlardı. Odanın içinde — iki nelesten — başka — ses ğ Dışarda etral uyanmıştı, Atların nallarıyle, arabaların lastik teker- lekleri, yolların - kumlarını çıtır- datıyor, vapur. düdükleri havayı — yırtıyor, kahkahalar — yükseliyor: — öteldeki odalardan vurulan ziller, — dehlizlerde aksi sedalar uyandırı- yardu. — Hiç kimse, büyük bir otelin - küçük odasında oynanmakta olan Facıanın farkında bile değildi.. — Dünya-her zamanki dünyadı ve 'odı neş'eden dolup taşıyordu. < Sücide sön bir gayretle ses- YA | szliği ihlal eei — Selâmi İzzet — — Mühsin, bana buksana, — Yüzüme bakmaktan korku- yör inusun? — Sözlerime inanmiyor mu- sun? Muhsin nihayet cevap verdi: — İnanmıyorum. —İnanı caksın da değil mi? — Evet. Sacide başını önüne iğdi, bir lahza düşündü, sonra: — İnanamıyacaksın, — Çünki inanmak istemiyorum, dedi. Belki. Genç kadın avuçlarıyle şakak- Tarını sikti ve bir gayret daha gösterip devam etti: Ne olur, biraz hüşnü ni yet göstersen. Mubsin şiddetli bir hamleyle geri döndü, yumrukları — gene sıkıldı, çeneleri gene - kentlendi. ve genc dişlerini gicırdattı: — Uzanmadan hüsnü niyetten bahsediyorsun bal, — Neden bahsetmeyim. — Sus.. artık sesini kes.. Mühsin içinden gelen - ürper- meyi bastırdı, ve kendine hakim olarak tekrar geri döndü,kapıyı Aaçmağa hazırlandı. Sacide, ber aldığı nelesi kâr sayan haleti nezide bir hasta gibi inledi. — İnsan! bir gayret gösterip sözlerime inansan Vuhsin.. — Ne olurt.. Gene mes'ut olurduk, Muhsin güldü: — Saadeti. Bu kelime artık onu acı c güldürmekten başka bir şey pamazdı. — Yanında bu kelime söylendiği zümün, ancak gülecek, ve omuz " #ikecekti. Güldü omuz silkti, sonfa kapının mağını çeviri Her ümidin” mahvolduğunu anlayan Sacide acı bir nidayla haykırdı. Muhsin.. Geri - dönmeyeceğine —emin olan, hissiyatına hükmeden Muh- sin cevap verdi: — Ne vart — Senden son bir ricam var Muhsin. — Söylet — Buraya gel — Söyle Hayır Muhsin, söyleyece- gimi böle uzaktan söyleyemem. — © halde söylemc. — Ama bu ricamı bir vasiyet ve tök- | idükki c0 a çasiyetimi yakım, dan dinlemez misin? Bu ricam, ölen mane son arzusudur Muhsin ilerledi, yaklaştı: Söyle. Hayır, biraz daha gel, ellerim ellerine deysin. Sacidenin kolları uzandı ve Muhsin gayri — ihtiyari cellerini uzattı. Karı koca elele geldiler. Sacide kocasını kendine do yakın dudakları Su ne deyeveği zuman sıkıldı, çekti, gerildi.. — Karısının — kollarından kurtuldu... — Adi mahluk. sefil kadın., — Müuhsini, — Sus.. sefil bir kurnazlık yapıyorson. Sacide, bu hareketinin yanlış anlaşıldığım kavradı, yalvardı: — AHfet Muhsin, benim iste- diğim bu değildi. Hayır, bunu istemiyordum. — Ya neydi istediğin? yorganı — boğazına kadar çekip örtündü. saçlarını düzeltek Mubsin, dedi, ben belki selil bir mahlukum, fakat emin ol kalbim hiç bir zaman hisle- rimin tercümanı olmadı. Bana inanma, sözlerime kanma, amu hiç olmazsa acı. a mıf t Sana ucımam, Sen acinacak mahluk değilsin. — Böyle söyleme * Muhsin , Hayatta her zayif Insana acımak Tazımdır. Sen zayif misin * Her halde bu gün kuvvetli olan sensin. Ve bu gün ben senin kuvvetine sığınmiyorum; hakka- niyetinden bir şey İstemiyorum: Hayır Muhsin, ben Seni yalnız. Sustu.. Muhsin bir an bekledi, sönra devam etmesini istiyor- muş gibi sordu: — Yalnız? y Muhsin. © iyi kalbine - sığını yorum - Yanit,. — Unutma ki, yer yüzünde babamdan başka kimsemayoktur. Bir babam var., Muhsin bu söz üzerine, müs- tehzi bir nazarla, Sacideyi - süz- dü. — Bu müstehzi — gülüşüyle sanki: “Halâ mi beni kandırmağa oğraşıyor sunt. - Valnız. babam var sözüne ben nasıl inanabili- Fim?ya aşıkın ne oldu?, diyordu. Sacide kocasının gözlerindeki istifhamı okudu. Âcı acı güldü, yeksli bir hareketle, ezgin, birkin bir tavurla — karısını salladı: — Allahın isminekasem ederim ki Muhsin yer yüzünde babam- dan başka kimse yoktur..Madem ki beni bırakacaksın, babamla ya- imz kalcacağım demektir..